Φ OBJEKTİVİST Gönderi tarihi: 4 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 4 Şubat , 2006 . 'Cemaatleşmek' İlkelleşmektir... Tarih göstermektedir ki, insanlık, en kanlı, en yabanıl ve en yüz kızartıcı, en insanlık dışı yıkımları, kıyımları, genelde inançsal/tanrısal, ama gerçekte ve özelde paraya/mülke, tekbenciliğe kapılanmış aşiretçiliklerin, cemaatçiliklerin, tarikatçılıkların egemen olduğu dönemlerde ve ülkelerde yaşamıştır. ' Cemaat' sözcüğü, bir ilkellik kavramıdır. Bilindiği gibi aşiret, cemaat, tarikat sözcükleri din/tapınç kaynaklı, toplumdan topluma işlev ve içerik değişiklikleri taşıyan ortaçağ terimleridir. Henüz ortaçağ karanlığından çıkamamış; ümmet/feodal yapısını ulus , derneşmiş/örgenleşmiş toplum yapısına evriltememiş düzensiz topluluklar için belirleyici/yaptırımcılık içeren kavramlardır bunlar; insanlığın henüz us/ uygarlık kavramlarıyla tanışmadığı, olaylar/oluşumlar karşısında neden/sonuç ilişkileri kuramadığı; belirleyici/belirlenimci yetkinlikten yoksun yaşadığı dönemleri çağrıştıran sözcüklerdir aşiret, cemaat ve tarikat sözcükleri. Aşiretçilik, cemaatçilik, tarikatçılık: Ortaçağ topluluk yaşantısının, birey ve topluluk davranışının hem oluşturucu hem uyuşturucu etkeni; başlıca güdümcüsü ve başlıca denetçisiydi. Birey/toplum, aşiret beylerinin, cemaat başlarının ve tarikat şeyhlerinin çevirdikleri çember içinde devinmek ve davranmak zorundaydı. Ne var ki, kendini zamana/ döneme uydurmakta oldukça becerikli olan bu ortaçağ kalıntıları, bugün bile aramızda yaşamakta; yerine, dönemine ve adamına göre: Dini/inancı, devleti/devletliyi, parayı/malı merali kullanarak varlığını sürdürmektedir. Dini kullanıyor, Tanrı'yı kullanıyor, devleti kullanıyor; olmazsa silahı, barutu kullanarak yaşamasını sürdürüyor. Sırasında devletten çok devletçi, düzenden çok düzenden yana; hatta Atatürk 'ten çok Atatürkçü (!), cumhuriyetten çok cumhuriyetçi, laikten çok laikçi olabiliyor; aşiretçi, cemaatçi, tarikatçı kafa, Atatürk'ün deyişiyle, din kisvesi altında kendini birtakım çıkar, umar ve tekbenciliklere (solipsizm) dinden önce odaklamış olduğu için, bu odaklanmaya karşı olan ya da bu odak dışına çıkan, çıkabilecek olan hiçbir davranışa, düşünüşe ve düşünceye hak tanımak istemez. Her ne denli aşiretçi, cemaatçi, tarikatçı arasında birtakım küçük ayırtılar (nüans) var gibi görünse de aslında işlem ve işlev olarak kullandıkları ölçütler (kriter), izleç, (argüman) bakımından hemen hiçbir ayrım yoktur; en çok kullandıkları ölçüt iman ve para, arkasına saklandıkları ve dillerinden düşürmedikleri izleçleri ise Tanrı ve devlettir. Tanrı'yı, devleti, parayı ve inanç/tapınç nesnelerini, ussal eleştiri yöntemlerinden soyutlanmış ve birtakım karakuşi yargılara boğulmuş bir Aristo mantığıyla kurgulandırır ve değerlendirirler. Aşiretçiliğin, cemaatçiliğin, tarikatçılığın genelde ve görünüşte dindarlığa, ama gerçekte ve özelde, her ne pahasına olursa olsun, birtakım umar ve çıkarlara kilitlenmiş mantığını, hiçbir ussal yöntem, hiçbir insansal açkı açamaz. Tarih göstermektedir ki, insanlık, en kanlı, en yabanıl ve en yüz kızartıcı, en insanlık dışı yıkımları, kıyımları, genelde inançsal/ tanrısal, ama gerçekte ve özelde paraya/mülke, tekbenciliğe kapılanmış aşiretçiliklerin, cemaatçiliklerin, tarikatçılıkların egemen olduğu dönemlerde ve ülkelerde yaşamıştır. Onun için Atatürk açık konuşmuş, bugünleri görürcesine, daha Cumhuriyetin ilk yıllarında bizleri uyarmıştır: ''... Bugün bilimin, tekniğin, bütün kapsamıyla uygarlığın ışık saçan varlığı önünde, filan falan şeyhin yol göstericiliğiyle maddesel ve tinsel mutluluk arayacak denli ilkel insanların Türkiye uygar toplumu içinde yeri yoktur. O gibilerin varlığını hiç mi hiç kabul edemiyorum. Efendiler, ey ulus, iyi biliniz ki, Türkiye şeyhler, dervişler, tarikat öğrencileri ve kapılanmışlar ülkesi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat uygarlık tarikatıdır. Uygarlığın buyurduğunu ve istediğini yapmak insan olmak için yeter. Tarikat başkanları bu söylediğim gerçeği ve daha ne demek istediğimi herhalde bütün açıklığıyla algılayacak ve kendiliklerinden hemen tekkelerini kapatacak, öğrencilerinin de artık olgunlaşmış olduklarını elbette kabul edeceklerdir...'' (1) Bu, iç düşmanın nerelerde beslenip semirdiğini, tavlandığını belirten ve hiç unutmamamız gerektiğini anımsatan uyarılardı. Atatürk, bunları bilmez ve unutursanız, bir bakmışsınız günün birinde ortalık, Tanrı'yı ve dini kullanan aşiret ve cemaat başlarının, tarikat şeyhlerinin ürettikleri insandan putlarla içinden çıkılmaz kargaşaya döner, demek istiyordu. Ne var ki su uyudu o insandan putlar uyumadı. İlk kez, sözde velinin isteğine bağlı din dersi ile uç verdi bulanık sular akmaya. ''Siz isterseniz, şeriatı bile getirirsiniz'' sözlerinden güç alarak imam okullarında bayrak açtı. ''Sırat-ı müstakim'' i doğru yola dönüştürüp bayraklaştırdı. Şeriat din demektir dedi, sustuk. Tüyü bitmemişlerin vergisini çar çur etti, Verdimse ben verdim dedi, duymazdan geldik. Şeriat gelecek.. ama kanlı ama kansız dedi, başımızı kuma gömdük. Devlet Demir Yolları'nı komünistlikle suçladı, gözümüzün içine baka baka anayasayı deldi, devlet memuruna rüşvetle yaşamasını önerdi; gidici oldu amin alaylarıyla uğurladık, yattığı yeri türbeye çevirip gülle donattık. Minareleri süngü yaptı yüreğimize sapladı, ııh demedik; cami kubbelerinden miğfer yaptı başımıza geçirdi, eyvallah eyledik; camileri şeriatın pâsdâr 'larına ağıl yapmak istedi alkışladık. Dur bakalım ne olacak, diye diye bugünlere geldik. Anadolu kadınının ocağını tüttürmek için halı, kilim dokurken, yün-kıl solumaması için sarındığı bürümceğini; ekip biçerken, harman savurup saman taşırken saçını başını tozdan topraktan korumak için büründüğü başörtüsünü türbanlaştırıp kutsal ukap yerine Türkiye Cumhuriyeti devletinin kutsal saydığımız burçlarına çekmeye yeltenince, ağzımız bir karış açık kaldı; ne oluyor, ne oluyoruz diye, birbirimize sormaya başladık. Oysa Atatürk devrim ve ilkelerinin soncul amacı: Ne pahasına olursa olsun, İslam ortaçağını aşmış; aşiret, cemaat, tarikat ilkelliklerinden arınmış; düşüncesini inancına, bilimini birtakım dogmalara tutsak vermemiş bireylerden oluşan derneşik bir ulus; laikliği içine sindirmiş, örgenleşik bir toplum yaratmak'' değil miydi? Evet öyleydi; ama süt dökmüş kedi gibi pısmışlığımızın, pısırıklığımızın anlamı ne o zaman; nerede Atatürk'ün Cumhuriyeti bıraktığı gençlik?.. __ (1) Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, 1952 baskısı, 2. cilt, s. 217-219 ___________________________________________________ Ali DÜNDAR Alıntı
Φ shankara Gönderi tarihi: 4 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 4 Şubat , 2006 BUYAZIYI BİZLERLE PAYLAŞTIĞIN İÇİN ÖNCELİKLE TEŞEKKÜR EDERİM... bir sohbetten ileri (toplumu çıkmaza sürükleyecek)tüm gruplaşmalar terör yaratır. yukarıdaki yazıda belirtileen hususlar gayet açık olarak bizlere bunu anlatır. din bir sosyal düzen sağlayıcı olduğundan bireylerle ilgili olmalı ve bireylerin iç dünyalarınd kalmalıdır. şaman, budist, maniyehist geçmişimizle içimizde yer eden aidiyet bağlıılık bir kişi bir kuuruum altıında ibadet benliğimizden hala atıılamamıış birr illettir. atatürk ileri görüşü ile bu sorunlar için erken uyarılarda bulunmuş ve çıkış yollarını göstermiştir. aşağıda ki yazı anlaşılması gereken ve akıllarımızda yer etmesi gereken bir yazıdır. "Benim halkım demokrasi ilkelerini gerçeğin emirlerini ve bilimin öğretilerini öğrenecektir. Batıl inançlardan vazgeçilmelidir. İsteyen istediği gibi ibadet edebilir. Herkes kendi vicdanının sesini dinler. Ama bu davranış ne sağduyulu mantıkla çelişmeli ne de başkalarının özgürlüğüne karşı çıkmasına yol açmalıdır.." Atatürk-1926 Alıntı
Φ OBJEKTİVİST Gönderi tarihi: 4 Şubat , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 4 Şubat , 2006 BUYAZIYI BİZLERLE PAYLAŞTIĞIN İÇİN ÖNCELİKLE TEŞEKKÜR EDERİM... Rica ederim sevgili shankara... Hayrıca ilginize ben teşekkür ederim... Sevgiler... Alıntı
Φ ercan1980 Gönderi tarihi: 4 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 4 Şubat , 2006 Objektif olmak demek, "sadece bazı kelimeleri/cümleleri ayıklayıp halka sunmak mı" demektir? Solcuların kendilerine peygamber ilan ettiği Atatürk'ün antidin adına yazdıklarına neden hiç değinmiyorsunuz? Neden bu sözlerden hiç örnek vermiyorsunuz? bu ikiyüzlülük değil midir? Mesela alkolik Atatürk'ün siroza yakalanıp öldüğünü neden bu din kategorileri altında tartışmaya açmıyorsunuz? Bu nasıl objektivistliktir böyle? Objektivistlik=nesnelcilik demektir. Yani görüneni inceler, görünene inanır. Alın size görünür bir örnek! öyleyse biraz da bunlardan bahsedin! Her önünüze geleni gerici olarak etiketlemeyin! Asıl gericilerin kim olduğunu öğrenmek istiyorsanız açın Kuran'ı okuyun! Orda mükemmel tarifi yapılmaktadır. Ben biliyorum ki asıl gericiler, "gericiler ve bunlara gerici diyenlerdir". Yani böyle boş işlerle/kavramlarla uğraşarak kendi coğrafyasında, kendi insanını sömürenlerdir asıl gericiler. Bırakın birbirinizle didişmeyi de, insan olduğu için insanları sevmeye çalışın biraz! Sevemiyorsanız da söyleyin o halde "sizler vatan haini misiniz?". Selametle!!! Alıntı
Φ OBJEKTİVİST Gönderi tarihi: 5 Şubat , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 5 Şubat , 2006 Objektif olmak demek, "sadece bazı kelimeleri/cümleleri ayıklayıp halka sunmak mı" demektir? Solcuların kendilerine peygamber ilan ettiği Atatürk'ün antidin adına yazdıklarına neden hiç değinmiyorsunuz? Neden bu sözlerden hiç örnek vermiyorsunuz? bu ikiyüzlülük değil midir? Mesela alkolik Atatürk'ün siroza yakalanıp öldüğünü neden bu din kategorileri altında tartışmaya açmıyorsunuz? Bu nasıl objektivistliktir böyle? Objektivistlik=nesnelcilik demektir. Yani görüneni inceler, görünene inanır. Alın size görünür bir örnek! öyleyse biraz da bunlardan bahsedin! Her önünüze geleni gerici olarak etiketlemeyin! Asıl gericilerin kim olduğunu öğrenmek istiyorsanız açın Kuran'ı okuyun! Orda mükemmel tarifi yapılmaktadır. Ben biliyorum ki asıl gericiler, "gericiler ve bunlara gerici diyenlerdir". Yani böyle boş işlerle/kavramlarla uğraşarak kendi coğrafyasında, kendi insanını sömürenlerdir asıl gericiler. Bırakın birbirinizle didişmeyi de, insan olduğu için insanları sevmeye çalışın biraz! Sevemiyorsanız da söyleyin o halde "sizler vatan haini misiniz?". Selametle!!! Birey/toplum, aşiret beylerinin, cemaat başlarının ve tarikat şeyhlerinin çevirdikleri çember içinde devinmek ve davranmak zorundaydı. Ne var ki, kendini zamana/ döneme uydurmakta oldukça becerikli olan bu ortaçağ kalıntıları, bugün bile aramızda yaşamakta; yerine, dönemine ve adamına göre: Dini/inancı, devleti/devletliyi, parayı/malı merali kullanarak varlığını sürdürmektedir. Dini kullanıyor, Tanrı'yı kullanıyor, devleti kullanıyor; olmazsa silahı, barutu kullanarak yaşamasını sürdürüyor. Sırasında devletten çok devletçi, düzenden çok düzenden yana; hatta Atatürk 'ten çok Atatürkçü (!), cumhuriyetten çok cumhuriyetçi, laikten çok laikçi olabiliyor; aşiretçi, cemaatçi, tarikatçı kafa, Atatürk'ün deyişiyle, din kisvesi altında kendini birtakım çıkar, umar ve tekbenciliklere (solipsizm) dinden önce odaklamış olduğu için, bu odaklanmaya karşı olan ya da bu odak dışına çıkan, çıkabilecek olan hiçbir davranışa, düşünüşe ve düşünceye hak tanımak istemez. Bu gerçekleri burada nesnel olarak ve yorumsuz bir şekilde okuyucuya sunmak vatan hainliği ise ben vatan hainiyim... Sevgiler... Alıntı
Φ ercan1980 Gönderi tarihi: 5 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 5 Şubat , 2006 Birey/toplum, aşiret beylerinin, cemaat başlarının ve tarikat şeyhlerinin çevirdikleri çember içinde devinmek ve davranmak zorundaydı. Ne var ki, kendini zamana/ döneme uydurmakta oldukça becerikli olan bu ortaçağ kalıntıları, bugün bile aramızda yaşamakta; yerine, dönemine ve adamına göre: Dini/inancı, devleti/devletliyi, parayı/malı merali kullanarak varlığını sürdürmektedir. Dini kullanıyor, Tanrı'yı kullanıyor, devleti kullanıyor; olmazsa silahı, barutu kullanarak yaşamasını sürdürüyor. ... Bu gerçekleri burada nesnel olarak ve yorumsuz bir şekilde okuyucuya sunmak vatan hainliği ise ben vatan hainiyim... Sevgiler... Sizin bu tarifini yaptığınız kişiler, dini siyasete alet edinenler değil, siyaseti dine yamamak isteyenlerdir. Ben burada Talibanı, Ladini, Saidi Kürdiyi ve diğer tüm şeyleri/mürtilerini vs.vs. savunmuyorum! Sizin bir önceki alıntınızda da "Gerçek Kuran hükümleri" masallara kurban gitmişti ve siz onu düzeltmek yerine, sizi haklı gören(!) birine "sağol" demekle yetindiniz! Size müslüman diyemem! Ne olduğunuz da beni ilgilendirmez, ancak birilerini karşınıza alacaksanız da onlara hakaret etmeden yapın bu işi! Sizin buradan halka aktardığınız her asılsız (dini) bilgi, o dinin savunucularına hakaret etmek demektir. Ben buna izin veremem! İzin verenleri de bilmem! Bir yazımda hem dini siyasete alet edenleri, hem de siyaseti dine yamayan sözde dinbaz grubunun aynı olduğunu söylemiştim. Birbirilerinden farkı yok! Her iki cahil grup da "dini" kullanıyor! Kullanamadığı zaman da "her iki grup da, asma-kesme-sömürme" metodunu kullanıyor. Fakat sizin burada ısrarla dini siyasete alet edenleri kollamanız gibi bir durum sözkonusu! Çok övdüğünüz solcular da vaktiyle müritlerin gazabına uğramayalım diye kıvırtmışlardı. Zoraki açıklamalarda bulunmuşlardı. "Bizim dinimiz en son dindir, akla ve mantığa uyan en mükemmel dindir" diyen Atatürk'ün, bu nutkunun akşamında içki şişesinin dibini göstermesi, ikiyüzlülüğün daniskasıdır. Söyleyeceksen gerçeği her halukarda savunduğun biçimde söylemelisin! Kıvırtmayacaksın! İkiyülü davranmayacaksın! Övdüğünüz kemalistler bu ülkeye, o yerdiğiniz gericiler kadar zarar verdiler! Dedim ya hepsi aynı! Kominist öğretileri Cumhuriyet diye halka yutturan sözde "lait"lere yazıklar olsun! Bu ülkenin geri kalmasına onların salakça sömürüleri neden oldu! Hala da devam ediyor bu vatan hainlikleri! Atatürkçüyüz deyip de onun bankalarını soyanlar kimler? Atatürkçüyüz deyip de onun açtığı ilim yuvalarında yavrularımıza maymun tohumu olduklarını aşılayanlar kimler? Atatürkçüyüz deyip de kendileri gibi zalim/cahil olamayan kendi coğrafyasında barındırdığı diğer insanları sömürenler kimler? Vs.vs. Siz hala kalkmışsınız Cumhuriyet şöyledir, böyledir! Bırakın kendinizi kandırmayı! Maymun gözünü açtı! Atalarınızın yaptığı zulümlerin belgeleri gün ışığına çıkmakta! Zorda kaldılarmıydı idam ederler! Çünkü bu devlet ne kadar Laik Cumhuriyet devleti olduğunu iddia etse de aslında Askeri bir devlet! Bu ülkede en üstün otorite ordudur. Sen ne kadar yırtınırsan yırtın! O izin vermezse soluk bile alamazsın! İnsanları susturdunuz! Dinbazlar "cehennemde yanarsın bak" diye susturdu, desteklediğiniz devletçiler de "asarız bak seni" diye susturdu. Hepiniz aynısınız! aklıselim olan bir mümin, hiçbirinize güvenecek değildir. Bana Allah yeter! Bana O'nun kitabı yeter! O bana vekildir! Kendisine dayanılacak/güvenilecek bir varlıktır O! Gerisi hikaye! Alıntı
Φ OBJEKTİVİST Gönderi tarihi: 6 Şubat , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 6 Şubat , 2006 Övdüğünüz kemalistler bu ülkeye, o yerdiğiniz gericiler kadar zarar verdiler! Dedim ya hepsi aynı! Kominist öğretileri Cumhuriyet diye halka yutturan sözde "lait"lere yazıklar olsun! Bu ülkenin geri kalmasına onların salakça sömürüleri neden oldu! Hala da devam ediyor bu vatan hainlikleri! Atatürkçüyüz deyip de onun bankalarını soyanlar kimler? Atatürkçüyüz deyip de onun açtığı ilim yuvalarında yavrularımıza maymun tohumu olduklarını aşılayanlar kimler? Atatürkçüyüz deyip de kendileri gibi zalim/cahil olamayan kendi coğrafyasında barındırdığı diğer insanları sömürenler kimler? Vs.vs. Siz hala kalkmışsınız Cumhuriyet şöyledir, böyledir! Bırakın kendinizi kandırmayı! Maymun gözünü açtı! Atalarınızın yaptığı zulümlerin belgeleri gün ışığına çıkmakta! Zorda kaldılarmıydı idam ederler! Çünkü bu devlet ne kadar Laik Cumhuriyet devleti olduğunu iddia etse de aslında Askeri bir devlet! Bu ülkede en üstün otorite ordudur. Sen ne kadar yırtınırsan yırtın! O izin vermezse soluk bile alamazsın! İnsanları susturdunuz! Dinbazlar "cehennemde yanarsın bak" diye susturdu, desteklediğiniz devletçiler de "asarız bak seni" diye susturdu. Hepiniz aynısınız! aklıselim olan bir mümin, hiçbirinize güvenecek değildir. Bana Allah yeter! Bana O'nun kitabı yeter! O bana vekildir! Kendisine dayanılacak/güvenilecek bir varlıktır O! Gerisi hikaye! Evet biz övdüğümüz kemalistlerin ve Mustafa Kemallerin çocuklarıyız. Çünkü; Atatürk Cumhuriyet Akılcılık, din ve olguculuk __Akılcılık (rasyonalizm) ve olguculuk (pozitivzm) düşünceleri Atatürk'ün düşünsel gelişmesinde etkili olmuştur. __Atatürk'te özelikle din konusunda, bireysel düşünmeyi temel almada, laiklik anlayışında akılcı görüşün tüm nitelikleri açık olarak görünür. __Akılcılık okulunun en önemli temsilcilerinden Descartes 'ın önemli kitabı Usul Hakkında Nutuk adıyla Türkçeye çevirilerek, 1928 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlandı. __Akılcı düşüncenin öteki büyük düşünürü Kant hakkında Kant ve Felsefesi adlı bir inceleme yayımlanmıştı. Atatürk'ün özel kitaplığında MEB'nin bu yayınları dışında L. Goldschimid 'in Kant und Halckel, 1906 adlı kitabı bulunmaktaydı. __Atatürk ayrıca, Fransız Devrimi'nin akılcı yönlerini benimseyen Auguste Comte 'u da incelemişti. M. Kemal'in 1916'da, Bitlis cephesinde kolordu komutanı iken okuduğu kitaplardan birisi olan, Ahmet Hilmi tarafından yazılmış, Allah'ı İnkâr Mümkün müdür' adlı eserin bir bölümü August Compte ve Felsefesi başlığını taşıyordu. __Dr. Reşit Galip 'le yapılan bir konuşmada Atatürk'ün şu sözleri onun akılcı ve pozitivist düşüncesini yansıtır.''Benim manevi mirasım bilim ve akıldır. Zaman hızla dönüyor. Böyle bir dümyada asla değişmeyecek yargılar konulduğunu ileri sürmek usun ve bilimin gelişmesini yadsımak olur.'' En gerçek yol gösterici Atatürk'ün şu ünlü sözü de onun ve Türk devriminin özünü ve olgucu yanını yansıtmaktadır. ''Dünyada her şey için, uygarlık için, yaşam için, başarı için en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir.'' ''Türk ulusunun ilerleme ve uygarlık yolunda (...) yol göstericisi olgucu bilimdir.'' Atatürk, ''bilim'' i her şeyin temeli, ''yaşam ve gücün nedeni'' olarak görüyordu. ''Bilim'' i laik olarak düşünüyordu. Çağdaşlaşma, uygarlık, Atatürk'ün temel amacıydı. Bunu şöyle dile getirir: ''Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tümüyle çağdaş ve bütün anlam ve biçimiyle uygar bir toplum durumuna ulaştırmaktır.'' Akılcılık, Atatürk'ü Aydınlanma felsefesini derinden incelemeye götürmüştür. Aydınlanma felsefesi Bu felsefe ve akım, insanları, insan beynini, insan kafasını tutsak kılan bütün doğmalara karşı çıkmıştır. Usa, akla-doğaya, insanın mutluluğuna aykırı olan, tüm köhneleşmiş yargılara karşı bir isyandır aydınlanma... Atatürk, en önemli devrimin ''düşünce devrimi'' olduğu inancındaydı. Osmanlı yıkıntıları üzerine kurulan yeni Türkiye için bu yaşamsaldı. Yıkılması gereken birçok kalıp vardı. Bu nedenle de biçimsellikten çok yeni düşünce ve duyguların halka kazandırılmasını istiyordu. Bu bağlamda en önemli deyişi şöyledir: ''Beni görmek demek yüzümü görmek değildir. Benim düşüncelerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve duyuyorsanız bu yeter.'' Laiklik düşüncesinin temelleri Atatürk'teki laiklik düşüncesinin temelleri ''akılcılık'' düşüncesinde yatmaktadır. Atatürk'ün olaylara, tarihe, toplumsal düzene, bilimsel bakışı, gerçekçi tutumu, olayların üzerine korkusuz olarak gidişi, laik cumhuriyet rejiminin temellerinin atılmasını sağlamıştı. Atatürk kendisine, ''Halifelik kaldırılıyor, şeriat gidiyor, türbeler kapanıyor, şimdi ben ne olacağım'' diye soran hocaya, çekilmeden, gerçekçi bir tutumla ''Adam olacaksın, hocam!'' karşılığını veriyordu (139). Kendisinden halife olmasını isteyenlere, ''Hayır, cumhuriyet kurulacaktır'' diyebiliyordu. Yanlış ve yıkım getiren düşünceler peşinden koşup büyük fetihlere girişmek isteyenlere ''Misak-ı Milli'' yi gösteriyordu. Kurtuluş için cami yapılmasında direnenlere, ''Halk cami değil, fabrika ve okul istiyor'' yanıtı veriyordu. Bunlar, Atatürk'ün akılcılığının, devrimciliğinin örnekleridir. Atatürk'ün laiklik anlayışında, Tanrıtanımazlık değil, boş inançlardan arınma, akla bağlanma, vardır. Özetlenirse, onun laiklik anlayışında, __Boş inançlardan arınmış - bilim ve tekniğin ışığıyla olgunlaşmış, dini kötüye kullananlara yer vermeyen bir yöntem vardır. Atatürk'ün aydınlanma hareketi, __Eski ve köhnemiş kurumun yıkılışıyla uygulamaya sokulmuştur. __Saltanat yerine, cumhuriyet, hilafet yerine, çağdaşlık ve laiklik. __Medrese yerine, çağdaş - bilime dayalı eğitim sistemi. __Atatürk'ün Aydınlanma devrimleri, aklın inançtan - bilimin dinden bağımsızlığı demektir. __Bu Aydınlanma devrimi, ümmetten bir ulus, kuldan- vatandan yaratmıştır. __Türk ulusu düşünce alanında usçu yönde, akılcı düzene yönlendirilmiştir. __Kimi yayınlar Aydınlanma devrimlerini İslam dininde yapılan bir reforma benzetmişlerdir. (F. Rıfkı Atay, Çankaya, s.393) __Aydınlanma devrimleriyle aslında Doğu'ya özgü mistik, doğmalara dayanan skolastik düşünce yıkılıyor, akla dayalı, yapıcı, araştırıcı, eleştirici, yaratıcı ve olumlu düşünce sistemine geçiliyordu. __Yerleşmiş, köhneleşmiş dogma ve inançların insanın kafası ve düşüncesi üzerindeki ipoteği kaldırılmakta, akılcı yol ve yöntemlerle, bilimin yol göstericiliği sağlanıyordu. Atatürk'ün Batılılaşma getirdiğini sanırlar, oysa Atatürk'te Batılılaşma deyimi yoktu. Batılılaşma, ''belki bir zaman kesitinde en ileri teknolojiyi kullanan toplum düzeyi'' biçiminde tanımlanabilirse, Atatürk'ün amaçladığı toplum düzeyi ve özlemi ''laik, uygar ve gelişmiş bir toplum'' olduğundan çağdaşlaşma deyimi daha uygun ve doğrudur. Bu yazı; Tarihini unutarak ülkesini ortaçağ karanlıklarına, gericiliğe, yobazlığa ve tarikatların kucağına itmeye çalışan ve bunu yaparkende emperyalizm ve onların çıkarlarına hizmet edeceğinin farkına bile varamayan Türk gençliğine atıf olunur... Sevgi ve saygılarımla... Alıntı
Φ shankara Gönderi tarihi: 6 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 6 Şubat , 2006 TARİKATLARDA MASALLAR Şeyhe kayıtsız şartsız itaat tarikatın en önemli şartı olduğundan, bunun sağlanması için müritlere hikayeler anlatılır. Örneğin: “Bir şeyh bir müridine ‘Git babanın kafasını kopar bana getir’ der. Mürit de görünürde çok garip olan bu isteği şeyhine olan güveninden dolayı “Bir hikmeti vardır” diyerek yerine getirir. Bir de bakar ki annesiyle yatarken kopardığı baş babasının değil. Annesiyle zina yapan başka birine ait. Şeyh uzaktan, kerameti sonucu bu olayı görüyor ve müridini denemek için hikmetini açıklamadan böyle bir emir veriyor.” Bu örnek hikayeyle görüldüğü gibi şeyh müride haramı emretse bile onun emrine itaat edilmesi, çünkü bunun muhakkak bir hikmeti olacağı telkin edilir. Oysa bir Müslüman’ın böyle bir şey iddia eden kişiye “Ben böyle bir haramı niye işleyeyim? Allah cana kıymayı haram etmişken benden böyle bir şeyi nasıl istersin?” demesi gerekir. Oysa tarikatlarda şeyhe bu şekilde karşı çıkışlar, normal olmanın değil, imanı zayıf bir kimse olmanın belirtisi sayılır. Hikayelerle müridi şeyhin robotu yapma tarikatlarda çok sık kullanılan bir yöntem olduğu için meşhur bir hikayeyi daha örnek verelim: “Bir gün Hacı Bektaş Veli’nin çok müridi olmasından rahatsız olan devrin yöneticileri Hacı Bektaş’a gelip bu rahatsızlıklarını, müritlerinin çokluğunu hatırlatıp dile getirmişler. Hacı Bektaş da ‘Rahatsız olmayın benim sadece bir buçuk müridim var.’ demiş. Gelenlere bunu ispat için içeride bir koyun kesen Hacı Bektaş kanını dışarı akıtmış. Müritlerini ise dışarıda toplamış ve tüm müritlerini kesmesi gerektiğini ve sırayla gelmelerini söylemiş. Bir kadın ve bir erkek dışında herkes kaçmış. Erkek bir, kadın yarım sayıldığı için gerçek müritler işte bu bir buçukmuş.” Bu kıssa anlatılıp müritlerden bu gerçek müritler gibi olup şeyhi öldürecek olsa bile kendilerini teslim etmeleri gerektiği öğretilir. Aklı bir kenara bırakan, şeyhi haram olan bir şeyi istese bile vardır bir hikmeti deyip boyun eğen kişiler olarak yetiştirilen müritler, artık şeyhleri nasıl Müslüman olmalarını isterse öyle Müslüman olabilmekte, Allah’ın kitabı yerine şeyhlerine tabi olmaktadırlar. Bu halleriyle şeyhler halkın parasını haksızlıkla yediği söylenen hahamlara ve rahiplere Rab edinilme hususunda da benzerlik göstermektedirler. Allah’ın yanında hahamlarını ve ruhbanlarını da Rabler edindiler. 9 Tevbe Suresi 31 Şeyhe tabiyet Kuran’a tabiyet ile nasıl bağdaşır? Kuran yerine şeyhe tabi olanlar, Kuran’ı ancak ölülerin arkasından hem de bilmedikleri bir dilde okuyanlar, Kuran’ın manası yerine melodisine önem verenler ne yazık ki bu ayetlerdeki uyarıyı anlamamakta, Kuran’ı rehber kitap olarak değil ölülerin arkasından okunan okuma kitabı olarak görmektedirler. ALINTI Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.