Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2009 Toplumdan farklı düşünen insanların bu kadar kolay harcandığı başka bir ülke var mıdır acaba? İnsanları fikirleriyle aydınlatan, düşüncelerini korkmadan söyleyen insanlar faili meçhul bir şekilde öldürülüyor. Aydınların, fikir adamlarının bu kadar rahat öldürüldüğü başka bir ülke bilen varsa söylesin lütfen!.. Bunun son örneğini de hepimizin bildiği Hrant Dink'in öldürülmesinde gördük. Türkiye'de 1909'dan bu yana öldürülen gazeteciler; (kaynak ntvmsnbc) Hasan Fehmi Bey/Serbesti (İstanbul 6 Nisan 1909) Ahmet Samim/Sada-yı Millet (İstanbul 19 Temmuz 1910) Zeki Bey/Şehrah (İstanbul 10 Temmuz 1911) Şair Hüseyin Kami/Alemdar (Konya 1912 veya 1914) Hasan Tahsin/Hukuk-u Beşer (İzmir 27 Temmuz 1919) Silahçı Tahsin/Silah ve Bomba (İstanbul 27 temmuz 1914) İştirakçi Hilmi/iştirak,Medeniyet (İstanbul 1922) Ali Kemal/Peyam-ı Sabah (İzmit 1922) Hikmet Şevket (1930) Sabahattin Ali/Marko Paşa (Edirne 1948) Adem Yavuz/Anka Ajansı (Kıbrıs 27 Ağustos 1974) Ali İhsan Özgür/Politika (İstanbul 21 Kasım 1978) Cengiz Polatkan/ Hafta Sonu (Ankara 1 Aralık 1978) Abdi İpekçi/Milliyet (İstanbul 1 Şubat 1979) İlhan Darendelioğlu/Ortadoğu (İstanbul 19 Kasım 1979) İsmail Gerçeksöz/Ortadoğu (İstanbul 4 Nisan 1980) Ümit Kaftancıoğlu/TRT (İstanbul 11 Nisan 1980) Muzaffer Fevzioğlu/Hizmet (Trabzon 15 Nisan 1980) Recai Ünal/Demokrat (İstanbul 22 Temmuz 1980) Mevlüt Işıt/Türkiye (Ankara 1 Haziran 1988) Seracettin Müftüoğlu/Hürriyet (Nusaybin 29 Haziran 1989) Sami Başaran/Gazete (İstanbul 7 Kasım 1989) Kamil Başaran/Gazete (İstanbul 7 Kasım 1989) Çetin Emeç/Hürriyet (İstanbul 7 Mart 1990) Turan Dursun/İkibine Doğru veYüzyıl Derg. (İstanbul 4 Eylül 1990) Gündüz Etil (1991) Mehmet Sait Erten/Azadi (Denk Diyarbakır 1992) Halit Güngen/İkibine Doğru (Diyarbakır 18 Şubat 1992) Cengiz Altun/Yeni Ülke (Batman 25 Şubat 1992) İzzet Kezer/Sabah (Cizre 23 Mart 1992) Bülent Ülkü/Körfeze Bakış (Bursa 1 Nisan 1992) Mecit Akgün/Yeni Ülke (Nusaybin 2 Haziran 1992) Hafız Akdemir/Özgür Gündem (Diyarbakır 8 Haziran 1992) Çetin Ababay/ Özgür Halk (Batman 29 Temmuz 1992) Yahya Orhan/Özgür Gündem (Ceylanpınar 9 Ağustos 1992) Hüseyin Deniz/Özgür Gündem (Ceylanpınar 9 Ağustos 1992) Musa Anter/Özgür Gündem (Diyarbakır 20 Eylül 1992) Yaşar Aktay/Serbest (Hani 9 Kasım 1992) Hatip Kapçak/Serbest (Mazıdağı 18 Kasım 1992) Namık Tarancı/Gerçek (Diyarbakır 20 Kasım 1992) Uğur Mumcu/Cumhuriyet (Ankara 24 Ocak 1993) Kemal Kılıç/Yeni Ülke (Şanlıurfa 18 şubat 1993) Mehmet İhsan Karakuş (Silvan 13 Mart 1993) Ercan Güre/ HHA (20 Mayıs 1993) İhsan Uygur/Sabah (İstanbul 6 Temmuz 1993) Rıza Güneşer/Halkın Gücü (14 Temmuz 1993) Ferhat Tepe/Özgür Gündem (Bitlis 28 Temmuz 1993) Muzaffer Akkuş/Milliyet (20 Eylül 1993) Nazım Babaoğlu/Gündem (12 Mart 1994) Erol Akgün/Devrimci Çözüm (1994) Onat Kutlar/Cumhuriyet (11 Şubat 1995) Seyfettin Tepe/Yeni politika (28 Ağustos 1995) Metin Göktepe/Evrensel (İstanbul 8 Ocak 1996) Kutlu Adalı /Yeni Düzen (Kıbrıs 8 Temmuz 1996) Selahattin Turgay Daloğlu (İstanbul 9 Eylül 1996) Reşat Aydın/AA, TRT (20 Haziran 1997) Ayşe Sağlam Derince (3 Eylül 1997) Abdullah Doğan Candan Fm (Konya 13 Temmuz 1997) Ünal Mesuloğlu/TRT (Manisa 8 Kasım 1997) Mehmet Topaloğlu Kurtuluş (Adana 1998) Ahmet Taner Kışlalı Cumhuriyet (Ankara 21 Ekim 1999) Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Necip Hamlemitoğlu, Abdi İpekçi, Ahmet Taner Kışlalı, Hrant Dink gibi onlarcasının katili artık ABD midir, PKK mıdır, dinciler midir bilinmez ama bu aydınların her birinin öldürülmesi ile bu ülke de onlarla birlikte ölmektedir. Kurşunu sıkan aslında farkında olmadan bu kurşunu kendi kafasına sıkıyor. Gelecekte ölecek diğer bütün aydınlarımız için şimdiden; HEPİMİZİN BAŞI SAĞOLSUN!.... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2009 1. KONTRGERİLLA - CIA DORUK OPERASYONU, Talat Turhan, S.78-79 ve 151: "..12 Eylül'den bir yıl kadar önce, Günaydın Gazetesi 1 Ekim 1979 tarihli nüshasında, kanımıza göre günümüzde de önemini koruyan bir savı manşete çıkardı: "ANARŞİ YETERLİ DEĞİLSE ÖZEL AJANLARIMIZLA BİZ ŞİDDETLENDİRİYORUZ". Bu önemli sav, CIA'dan ayrılan eski ajanların Amerika'da yayınladıkları "Covert Aktion Information Bulletin"in 1979 yılında basılan 3'ncü sayısında yer alıyordu. Yayınlanan yazıda özetle: "CIA eski görevlilerinin çıkardığı derginin Amerikan Silahlı Kuvvetlerinin çıkardığı 'İstikrar operasyonları ve istihbarat' konularını içeren FM 30-31 simgeli talimnamesinin 'Top Secret = Çok Gizli' yabancılara gösterilmeyen 'B' eki hakkında bilgi veriliyor, Amerika'nın dostu kalması gereken ülkelerde siyasi istikrarsızlık nedeni olarak 'AYAKLANMA' deyimi altında süregelen düzene karşı muhalefet gösteriliyor, Amerika'nın çıkarları açısından bu ayaklanan güçlerin bastırılarak istikrarın sağlanması için izlenen yol ve yöntemler açıklanıyor ve 'Asi güçlerin' şiddete yönelmemesi halinde işbaşındaki hükümeti karşı önlemlere zorlamak için aşırı sol gruplara özel ajanlar sokarak anarşi çıkarma yöntemlerinden söz ediliyor. Bu arada hangi durumlarda ortak operasyonlarla Amerikan çıkarlarına elverişli hükümet değişikliğine uygun ortam oluşturulacağı açıklanmakta ve Amerikan destekli rejimlerde -pek azının gerçek anlamda demokrasi için uygun ortama sahip oldukları kabul ediliyor- demokratik yapı komünizm aleyhtarı düzenin gerekleri karşılandığı sürece hoş karşılanır. Bu gerekler karşılanmazsa rejimin yapısındaki muhtemel değişikliklere önem vermek gerekecektir. Bu ülkelerin önde gelen politik şahsiyetleri tecrübesiz, ikiyüzlü ve yolsuzluklara karışmış kişilerdir... Dost ülke hükümetlerinin, komünist ya da komünist eğilimli yıkıcı faaliyetler karşısında kararsızlık ve pasiflik gösterdikleri zamanlar olabilir. Böyle durumlarda Amerikan istihbarat servislerinin ajanları hükümeti ve kamuoyunu ayaklanma tehlikesi gerçeği konusunda ikna etmek için bazı özel operasyonlar yapabilirler. Amerikan ajanları özel eylem grupları halinde rejim aleyhtarları arasına sızmaya çalışacaktır. Ajanların sızma işlemi, asi güçlerin lider kadrolarına kadar ulaşamadığı taktirde hedefe ulaşmak için aşırı solcu örgütlerin kullanılması yardımcı olur." Aynı gazete ertesi günü gene manşette yayınını sürdürdü: "TÜRKİYE AJANLARIN CİRİT ATTIĞI ÜLKE HALİNE GELDİ" diye... Yazıda özetle: "Çeşitli uluslara mensup ajanlarla onların Türkiye'de bilerek ya da bilmeyerek kuklaları haline gelen çok sayıda yerli ajanın etkinliklerini arttırmak için yoğun bir çaba içinde olduklarını ileri sürüyorlar" denildikten sonra FM 30-31, Haberalma ve Güvenlik Operasyonları adlı talimnameden daha önce hangi ülkelerin basınında söz edildiği açıklanmakta ve: "1970 yılı ortalarında Türkiye CIA'nın başlıca haberleşme merkezlerinden birisi olarak kalmıyor NSA'nın bütün görev dallarında, askeri haberalma işlemlerinde ana karargahı oluşturuyordu" denildikten sonra "Covert Aktion" adlı dergiye gönderme yapılarak: Ortadoğu ülkelerinde 10 bine yakın ajan bulunduğu ve bunun 1500'e yakınının ise Türkiye'de faaliyet gösterdiği, ajanların Türkiye'de bütün kurum ve kuruluşlarının içine sızmak için çok titiz yöntemler kullandığını belirten ilgili kaynaklar, özellikle: -Aşırı sağ ve sol örgütler -Üniversiteler -İşveren kuruluşları -Ajanslar -Çiftçi ve esnaf teşekkülleri -İşçi sendikaları -Gençlik örgütleri içerisinde faaliyet gösterdikleri belirtiliyor ve ajanların yerli destekçileriyle birlikte üniversitelerdeki eğitimden anarşiye; işçi işveren ilişkisinden siyasal hayata kadar, her konuda olay yaratma ve yönlendirme çabası içinde oldukları ileri sürülüyordu." MİLLİYET, 28 KASIM'90, Ecevit'in Evren'e cevaplarından: "..Eğer bir ülkede, gizli silahlarla donatılmış, devlet içinde fakat devlet denetiminin dışında bir örgüt varsa, bütün bu gibi karanlık olayların ardında veya bazılarının ardında, o gizli örgütten elemanların da yer almış olabileceği kuşkusu herhalde hafife alınamaz..." ZAMAN, 19 KASIM'90, Talat Turhan şöyle diyor: "..Faili meçhul cinayetler islamcıların üzerine yıkılmak isteniyor.Bu gibi olaylarda varsayım türetmeye kimsenin hakkı yok. Bir ülkede eğer siyasi cinayetler işleniyorsa o siyasi cinayetlerin sorumlusu istihbarat örgütüdür." TEMPO DERGİSİ SİYASİ CİNAYETLER EKİ, S.88-89: "..MİT'in ayrıca oluşturduğu 3'ü Ankara'dan, 1'i Diyarbakır'dan olmak üzere 4 kişilik bir ekibin 6 aylık bir araştırma sonucu başbakanlığa verdiği raporda, "Vedat Aydın'ın Güneydoğu'da sevilen bir lider olduğuna dikkat çekiliyor ve Ortadoğu'da faaliyet yürüten CIA ajanlarının çeşitli yerel kaynakları kullanarak bu tür kişilere yönelik eylemler düzenlediği" belirtiliyor. CIA'nın 1989'da Vedat Aydın'la ilgili altı sayfalık bir rapor hazırladığı ve bu bilginin CIA bilgi bankasında bulunduğu da saptanmıştı. Haberde, MİT'in "ABD karşıtı Kürt aydınlarının ve ölümleri toplumda istikrarsızlık yaratacak kişilerin suikastlere hedef olabileceği istihbaratını edindiği" belirtilerek, bu konuda İçişleri Bakanlığı'nın uyarılmasını istediği bildiriliyordu." Yetkililerin Şüpheleri Birbirini Tamamlıyor Bazı anarşik olayların polislerce veya askerlerce ya da MİT tarafından yapılmış olması, birbiriyle alakasız ferdi kanunsuzluklar şeklinde nitelendirilebilir. Örneğin, Ecevit'e öfke duyan bir polis onu öldürmek istemiş olabilir ya da olayda kasıt olmayıp silah kaza ile patlamıştır denilebilir. Aynı mantık, askerler ya da MİT elemanlarının karıştığı terör olayları için de yürütülebilir. Ama şunu da dikkatlerden kaçırmamak gerekiyor; esrarlı eylemler, faili meçhuller hep birbirini tamamlıyor gibi görünmektedir. Belli bir amaca adım adım, provokasyon provokasyon ilerleniliyor. Bu da, bazı polislerce, askerlerce, MİT elemanlarınca ya da diğer kesim tarafından gerçekleştirilen terör eylemlerinin birbiriyle alakalı, yani organize hareketler olduğu iddiasını güçlendirmektedir. Eylemlerin gerçekleştiriliş tekniğinden, izlerin kaybedilmesine, soruşturma sürecindeki garipliklerden hapishanelerden adam kaçırılmasındaki garipliklere kadar bir sürü gerçek bir araya geldiğinde kontrgerilla hakkındaki iddialar ciddiyet kazanmaktadır. Şu halde, bu eylemlerin asıl kaynağı ne MİT'tir, ne askerdir, ne polis ve ne de diğerleridir. Bilakis hepsinden bir parçanın karışımıyla oluşan gayrı resmi ve organize bir gruptur. Kontrgerilla da zaten budur!.. ORTADOĞU GAZETESİ, 7 ŞUBAT'93: Metin Kaplan, yazısında, Mumcu cinayetinin sonuçlarından yola çıkılarak ABD'nin bu cinayetten en karlı çıktığı ve dolayısıyla suçlusunun o olduğunu işliyor. Ayrıca Mumcu'nun vurulmasından önceki günlerde Türkiye'nin gündemini işgal eden dört mesele aktarılıyor ve hepsinin de ABD'yi rahatsız edici bir seyir takip ettiği vurgulanıyor. Şöyle sürdürüyor Metin Kaplan yazısını: "..Ancak ne olduysa 24 Ocak günü oldu. Gündem birden değişti. 24 Ocak günü ne oldu? Gündem niçin değişti? Uğur Mumcu vahşice katledildi. Bütün mesele halloldu! İktidar da, ABD ile müttefikleri de rahatladı. Artık bütün TV kanalları, gazeteler ile dergiler için birinci haber hatta tek haber Uğur Mumcu cinayetidir. İktidar, Bosna-Hersek, Irak, Karabağ ve hatta Kıbrıs ile ilgilenmekten kurtuldu. Kendisinden istenen tavizleri verebilecek pozisyona geçti. ABD ile kendisi gibi emperyalist müttefikleri unutuldu gitti. Kamuoyundaki tepkiler eridi bitti. Hem de Türkiye'de fundamentalizm adı altında ve fakat aslında İslamiyet'e savaş açıldı. Uğur Mumcu'yu kim veya kimler öldürttü? Cinayet failleri hep cinayetten menfaati olanlar arasında aranır, bulunur. Böyle bir teknik vardır. Aynı teknikten faydalanarak, Uğur Mumcu cinayetinin ardında bir büyük devletin gizli servisinin bulunduğu söylenebilir" GERÇEK, 6 ŞUBAT'93, "Kontrgerilla Cumhuriyetinde...": "..Mumcu cinayetinin soruşturmasında MİT'in CIA-MOSSAD'dan yardım istediği tüm basında yer alıyor. Türk gizli servisi, CIA-MOSSAD'ın özel çıkar ve hesapları olabileceğini düşünmüyor bile. Mumcu'nun CIA-MOSSAD kaynaklı ve Türkiye'yi İran gibi islamcı bir ülkeye karşı yöneltmek ve ABD- İsrail-Türkiye arasında daha su sızmaz bir yakınlık oluşturmak amaçlı bir senaryo ile öldürüldüğü şayiası çıkmış olmasına rağmen bunda sakınca görülmüyor..." SABAH, 18 ŞUBAT'93, Güngör Mengi şöyle yazıyor: "..Ama ortada Aktüel dergisinin 'Gözaltında MİT katliamı' başlığı ile gündeme getirdiği bir rezalet var. Muş'ta beş tane ceset var.. Bu iddia imzasız bir ihbar mektubuna değil, savcı imzası taşıyan bir belgeye dayanıyor. Savcı 'Biz MİT'teniz' diyen 7 kişinin jandarmadan teslim aldığı 5 kişinin kurşuna dizildiğini belirliyor.." Devlet içinde yuvalanmış bir örgütün cinayet işletebileceğini söyleyenler kuru kuruya bunu demiyorlar, yukarıdaki gibi somut gerçeklere dayanarak söylüyorlar. Nasıl CIA gayrı resmi olarak cinayet işliyor ve soruşturulamıyorsa bizde de MİT içine sızmış birileri aynı şeyi yapıyor. Taksim katliamında ve diğer esrarlı eylemlerde MİT-kontrgerilla parmağı olabileceği, bir savcının tespitinden yola çıkılarak böylece anlaşılabilir. Ne diyordu Talat Turhan; "Bir ülkede peşpeşe siyasi cinayetler işleniyor ve failleri meçhul kalıyorsa birinci sorumlu o ülkenin istihbarat teşkilatıdır." Daha ne delil isteniyor ki kontrgerilla için? Savcı tespiti bile görmezden geliniyorsa, meclis gerekeni yapmıyorsa bellidir ki, bir güç odağı baskı yapıyor. Ülkemizi gizli devlet yönetiyor! Soruşturulamaması onun hala aktif olduğunu gösterir. Bunca delile rağmen her taşın altında müslüman aranıyor, hedef gösteriliyor. "Din devrimine de karşıdır" denmişse olacağı budur tabii ki!.. GERÇEK, 6 ŞUBAT'93, "Kontrgerilla Cumhuriyetinde...": "..İslamcılara yönelik hedef göstericiliğin baskısı altında Erbakan, bilinen ama kolayca ve normal koşullarda söylenemeyen gerçeği, onbinlerce kişi "Kahrolsun Kontrgerilla!" diye haykırırken dile getiriyor: "Türkiye'de Özel Harp Dairesi var. Bunların CIA'nın emrinde olduğunu, birçok provokasyonda bulunduğunu biliyoruz. Uğur Mumcu'nun öldürülmesine benzer birçok cinayet profesyonelce işlendi. Bu cinayetlerin Özel Harp Dairesi'nin marifeti olduğunu biliyoruz." TEMPO, 11 MART'90, "Kanlı Tezgah": "..'Türkiye bu kez kimden kurtarılacak?' sorusu hemen yanıtını buluveriyor: 'irticadan!' Ama görüntü bu haliyle zayıf. Pek çok Batılı gözlemci bile 'Türkiye'de laiklik tehdit altında değil' diyor. O zaman işin büyümesi lazım. Önce Muammer Aksoy... Şimdi Çetin Emeç... Terör, tırmanmayı sürdürürse bu askeri darbeyi getirir..." GERÇEK, 6 ŞUBAT'93, "Devletin avucunun içinde mi...": "..Uğur Mumcu cinayetinden sonra açıklamalar birbirinin peşisıra sökün eder. "Yepyeni örgüt", "Kökü dışarda", "Elimizde ipuçları var." İçişleri Bakanı Sezgin, Ankara'da Mumcu cinayetiyle ilgili "Ortadoğu kökenli" 11 kişinin gözaltına alındığını bildirir. Ayrıca İstanbul'da yakalanmalar vardır. Çetin Emeç cinayetinde kullanılan kar başlıkları ve Dursun'un öldürüldüğü silah ele geçirilmiştir. Yine Sezgin tarafından açıklanmıştır. Demirel Arap diyarından, doğrudan Mumcu cinayetiyle ilgili olarak, "Devletin bütün organları konunun üzerindedir. Önemli ipuçları vardır" der. Tarih, 28 Ocak perşembedir. Aynı günkü gazetelerde Anadolu Ajansı'nın haberi yer alır: "Bomba kuryesi yakalandı." Hürriyet'te çıkan haber şöyledir: "A.A.'nın haberinde Ankara'da öldürülen Mumcu suikastinde kullanılan C-4 tipi patlayıcıyı, Ankara'ya götüren teröristin yakalandığı ve suçunu itiraf ettiği belirtildi". Ocak'ın 30'unda Demirel Katar'dan, "Suçlular devletin avucunun içindedir" demiş, ancak Sezgin çark etmiştir: "Bomba kuryesi yakalanmadı." Yakalandığı konusunda günlerdir açıklama yapılan "bomba kuryesi"nin nasıl olup da yakalanmadığı merak uyandırır. Olayın aslı, Nokta'nın Sezgin'le yaptığı söyleşiden anlaşılır: Sezgin- Bombanın gönderildiği ifade edilen şahsa ait bilgi yanlış çıktı. Nokta - Haberden sonra, Ankara Emniyeti adrese gitti. Ama adres boş çıktı. Sezgin- Hayır boş çıkmadı.Yanlış biliyorsunuz. Bir devlet memurunun yeri çıktı orası... Kurye'nin bombayı götürüp teslim ettiği adres olarak bildirdiği yer, bir "devlet memuru"nun yeri çıkınca soruşturma kapatılır. Aynı, DGM Savcısı Nusret Demiral'ın Kartal Demirağ'ın itiraflarına ilişkin dosyayı kapattığı gibi... Bu memur, MİT mi kontrgerilla mı?.." MİLLİYET, 24 KASIM'94, "Mumcu'dan şok iddia": "İki yıl önce Ankara'da uğradığı bombalı suikast sonucu yaşamını yitiren Gazeteci -Yazar Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu cinayet soruşturmasında hiçbir gelişme olmadığını bildirerek Adalet Bakanlığı'na dilekçe yazdı. Güldal Mumcu'nun başvurusu özetle şöyle: "..Olaydan hemen sonra zamanın en yetkili kişilerin verdiği sözlere karşın, soruşturmanın, kimi konularda neredeyse gerçekleri aramama amacıyla, sürüncemede bırakıldığı izlenimi doğmuştur.. Soruşturmayı yürüten ilk Savcı Ülkü Coşkun'un benim ifademi alırken söylediği 'Bu olayı devlet yapmıştır. Siyasi iktidar isterse bu iş çözülür' şeklindeki sözlerini de ayrıca vurgulamak istiyorum. Bu olaylardan ve soruşturmanın sürüncemede bırakılmasından çıkan sonuç, bu olayın kimler tarafından ve nasıl gerçekleştirildiğinin, devlet örgütünün bir kısmının bilgisi dışında olmadığıdır. Bunun söylenmesi elbette çok zordur ama, Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral Doğan Güreş'in bir gazeteciyle yaptığı söyleşide, Uğur Mumcu cinayeti hakkındaki soruya verdiği yanıt bu kanıyı doğrulayacak niteliktedir. Uğur'u kardeşi gibi sevdiğini söyleyen sayın general, katillerin neden yakalanamadığına ilişkin soruyu 'Bu konuya hiç girmek istemiyorum' diye yanıtlamıştır. Bu yanıt, 'Bu konuyu biliyorum ama söylemek istemiyorum' anlamını taşımaktadır..." Güldal Mumcu'nun bu açıklaması üzerine Sayın Güreş herhangi bir açıklama yapmamış, susmayı tercih etmişti. Bu suskunluk çok anlamlıdır. Doğru olmasa idi inkar eder ya da yanlış anlaşıldığını söylerdi Güreş. Demek ki bu şüphe zımnen doğrulanmış olmaktadır. Bu çok önemlidir. Tıpkı Özal'ın açıklamaları gibi önemlidir (Sabah, 1 Şubat 1993). Tıpkı Ecevit'in açıklamaları gibi önemlidir (Milliyet, 27 Eylül 1973, 2 Şubat 1978). Devletin en üst kademelerine gelmiş insanlar aynı şüpheleri dile getiriyorlar da niye açık açık söylemiyorlar demek istediklerini. Ne engelliyor bunları?.. İtalyan Başbakanı Aldo Moro ya da ABD Başkanı Kennedy gibi öldürülme korkusu mu? Oluşmuş menfaat dengelerinin, karşılıklı kirli çamaşırların açığa çıkma korkusu mu? Ecevit'in dile getirdiği, örgütün sivil uzantısında yer alanlardan bazılarının açığa çıkarılacaklarını anladıklarında ülkede çok tehlikeli tertiplere yönelebilecekleri kaygısı mı? Ne tür tertipler olabilir bunlar? Bu cinayet ağının istenmeyen bazı yan etkileri olsa da sonuçta kendilerince kutsal bir amaca hizmetten çıkacağı korkusu mu? Ya da başka başka korkular mı? (alıntı) Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2009 2. MÜSLÜMANLAR CUMHURİYET, 29 OCAK'93, "The Times'ın yorumu: Mumcu'nun...": "..(Mumcu'nun) ölümünden sonra bazı şeriatçı gruplar olayı yüklendiler. Ancak Mumcu, Türkiye'de son 5 yılda laiklik yanlısı önde gelen kişilerin öldürülmesinden de şeriatçıların sorumlu tutulduklarını, oysa bu cinayetleri onların işlemediğini söylüyordu..." CUMHURİYET, 30 OCAK'93, "Ankara'yı sarsan gazeteci" haberinde The Independent gazetesinin 29 Ocak 1993 tarihli nüshasından alıntılar yapılmış. The Independent'te şunlar geçiyor: "..(Mumcu,) araştırmalarının kendisine düşmanlar yarattığını biliyordu ve hayatının tehlikede olduğunu da... Son aylardaki araştırmaları sürprizli sonuçlara doğru ilerliyordu: Şeriatçıların, bazı önde gelen laiklerin, faili meçhul cinayetlerinden sorumlu olamayacakları gibi bir sonuca..." SABAH, 17 ŞUBAT'93, "Musavi: Mumcu'yu biz öldürmedik" haberinde Lübnanlı Hizbullah örgütünün lideri Musavi ile yapılmış bir röpörtajdan bölümler veriliyor: "Soru : Bu arada, Türkiye'de Uğur Mumcu'nun öldürülmesiyle birlikte Hizbullah adı yeniden gündeme geldi. Şimdi, sizin Türkiye'de bir kolunuz, bir şubeniz var mı? Uğur Mumcu'yu siz mi öldürdünüz? Musavi: Kesinlikle hayır. Türkiye'de herhangi bir kolumuz yok. Ayrıca, Türkiye'de birlikte çalıştığımız veya yardım ettiğimiz herhangi bir askeri ya da siyasi örgüt de yok. Bu cinayeti de biz işlemedik. İran ve Lübnan'da Hizbullah'ın güçlenmesinden korkan İsrail ve Amerika, gizli servisleri aracılığı ile basını etkileyip bizi suçluyorlar. Şayet bizim aleyhimize diye bir gazeteciyi öldürmek isteseydik buna önce buradan başlardık. Çünkü Beyrut'ta bizden nefret eden bir sürü gazeteci var. Ayrıca biz insanların düşüncelerine saygı duyarız. Düşündüklerinden ya da yazdıklarından dolayı hiç kimseyi öldürmeyiz. Yalnız, Salman Rüşdü dışında. O farklı. Çünkü, o dinimizi ve Peygamberimizi aşağıladı. Soru : İyi de, İslam'da can almak sadece Allah'a mahsus değil mi? Hem Salman Rüşdü'nün kitabının Türkçe'ye de çevrilmesi planlanıyor. Bu gayet doğal bir şey değil mi? Musavi: Biz müslüman olmayanları neden müslüman değilsiniz diye öldürmeyiz. Ancak, dinimizin ve peygamberimizin aşağılanmasına da sessiz kalamayız. Bunun hürriyetle hiçbir ilgisi yoktur.." GÜNAYDIN, 8 ŞUBAT'93, Evren şöyle diyor: "..Uğur Mumcu cinayeti de diğer aydınlanan(!) cinayetler gibi tam olarak aydınlanırsa, bunların hep İran tarafından eğitildiği ve Türkiye'ye sokulduğu ortaya çıkacaktır.." SABAH, 6 ŞUBAT'93, "Mumcu suikasti 15 kişi gözaltında": "..Adının açıklanmasını istemeyen bir DGM yetkilisi, "Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Amerikalı Çavuş Marvick, İsrailli diplomat Ehud Sedan'ı hep aynı güç öldürdü. Bu suikastlerin gerçekleştiriliş yöntemleri arasında büyük benzerlikler bulunuyor. Bu tarz SAVAMA ya da Hizbullah tarzıdır. Bu olaylara söz konusu örgütlerin şablonunu koyduğumuz zaman bir köşesi uymasa bile üç köşesi tam oturuyor. Söz konusu örgütler eylemlerinin çoğunda tahrip gücü yüksek bomba kullanırlar. Mumcu suikastinde de delil bırakmamak için bomba kullandılar. Silahlı saldırılarda delil bırakılır, görgü tanıkları bulunabilir..." Aksoy, Emeç, Dursun, İpekçi, Anter ve diğerlerini silahlı saldırılarda öldürdüler. Niye bir kısmını delil bırakmamak için bombayla öldürsünler de diğerlerini silahlı saldırılarda öldürsünler? Delil bıraksınlar diye mi?! Görüldüğü gibi bu iddianın dayandığı mantık son derece tutarsızdır. Adının açıklanmasını istemiyormuş bu DGM yetkilisi. Tutarsız ve mantıksız görüşlerin bir DGM yetkilisine dayandırılarak inandırıcı olması bekleniyor. MİT içindeki bir grubun hazırladığı ortaya çıkan fakat sahte olan bir belgeyle Mumcu suikastinden CIA-MOSSAD'ın sorumlu tutulmasına hemen 'saçma' tepkisini gösterenlerin, bu DGM yetkilisi olayına ve benzerlerine (ki geçmişte bir çok örneği var) tepki göstermemesi, faili meçhullerin çözümlenmesi için uygun olmayan böyle çifte standartlı bir ortamda daha çok faili meçhullerin işlenebileceğini göstermektedir. Bu faili meçhullerin de kime yüklenebileceği tahmin edilebilir. Bu faili meçhullerin müslümanların işi olamayacağını savunan kimselere göre, ABD ve Batı'nın İslam'ı düşman ilan etmesi, NATO'nun yeni hedefinin İslam olduğunun açıklanması, Libya'yı, Irak'ı köşeye sıkıştıran Amerika'nın İran ve Sudan'ı da köşeye sıkıştırmaya çalışması ve bunun için de dünya kamuoyunun bu ülkelere karşı hazırlamaya gayret etmesi gibi olayların perspektifinden, Aksoy'dan Mumcu'ya, Sivas halkının Nesin tarafından kışkırtılmasına kadar olan eylemlere bakılınca herşey yerli yerine oturmakta, anlaşılır olmaktadır. Yine bu kimselere göre SAVAMA neden Aksoy, Mumcu ve diğerlerine yönelik suikastleri işlesin? Eğer öldüreceklerse kendi ülke rejim aleyhtarı İranlıları öldürürler ve öldürüyorlar da. Kendi açılarından bunun tutarlılığı var. Çünkü Türkiye'deki İran rejim aleyhtarları, İran İslam devrimini çökertmek için çalışıyorlar. Kendi vatandaşını öldürmesiyle Türk vatandaşlarını öldürmesi çok farklı şeyler. Niçin Aksoy, Mumcu ve diğerlerini öldürsün? Sanki İran farkında değil mi, Batı tarafından köşeye sıkıştırılmak istendiğinin? Radikal söylemleri yumuşatıp dışa açılmaya çalışan bir İran niçin bu cinayetleri işlesin? Niçin bu cinayetlerin faili olarak İran'ı suçlayanlar CIA-MOSSAD iddialarına kulaklarını tıkıyorlar? Oysa bu ihtimal çok daha gerçekçi... "Türkiye'nin Güneydoğusu Ankara'ya kadar ilgi alanımız içerisindedir" diye Savunma Bakanları Şaron'un resmen açıklama yaptığı bir ülke ile, Türkiye’nin Güneydoğu’sunu arzı mev’ud-vadedilen kutsal toprakları içerisinde gören İsrail ile ilişkiler kuruluyor, güvenlik anlaşmaları imzalanıyor? Niçin muhtemel faillerden biri olduğu halde CIA-MOSSAD'dan Mumcu cinayet soruşturması için yardım isteniyor?.. Bahriye Üçok ve Hamido olayları arasında büyük benzerlikler var. Üçok'u müslümanlar öldürdüyse Hamido'yu kimler öldürdü? Geçmişi bir kenara bıraksak bile yine de bu cinayetleri müslümanların işlemediğini gösteren bir çok emare var. Kaldı ki, geçmişi de düşündüğümüzde bu ülkede öteden beri siyasi cinayetler işleniyor, failleri meçhul kalıyor. Olayların sonuçları ise daima Batı'nın işine yarıyor. Örneğin Körfez Savaşı.. Irak medya tarafından büyük gösterildi, ta ki kamuoyu Irak aleyhine hazır olsun. Sonra da oyun bitirildi... Şimdi ise aynı numara İran ve Sudan'a çekilmek isteniyor, üstelik Amerika'nın bunu istediği resmen bilindiği halde!.. Müslümanlar için şablonun üç köşesi oturuyor, bir köşesi oturmuyormuş. CIA-MOSSAD için tüm köşeleri oturuyor oysa! ZAMAN, 10 ŞUBAT'93, "Mumcu'nun katili kontrgerilladır" haberine göre, Sakarya SHP İl Örgütü Kadın Komisyonları başkanlarının düzenlediği laiklik yürüyüşünde kontrgerilla ve ABD emperyalizmi suçlandı. Haber şöyle idi: "..Laiklik yürüyüşünde göstericiler 'Uğur Mumcu'nun katili kontrgerilladır. Kahrolsun Amerikan emperyalizmi. Bosna kan ağlarken BM nerede?' diye slogan attılar. İHD Sakarya şubesi Başkanı Süreyya Narlı, göstericilere yaptığı konuşmada, "Mollalar İran'a" diye slogan atan göstericilere "kendi insanlarımıza dil uzatmayınız. Belki gerçek müslümanlar onlardır" dedi..." (alıntı) Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2009 Kriminologların Altın Kuralı Kriminologların altın bir kuralı vardır: "Bir olayın sonuçlarından kim yararlanıyorsa suçlu odur." Şimdi Aksoy'dan Ersever'e kadar bir çok cinayetin yol açtığı sonuçların ABD- İsrail çıkarları açısından benzeştiği, hatta birebir örtüştüğü görülür. Bu cinayetler İran'a yaramaz, çünkü zaten dışa açılmaya çalışıyor. Türkiye'deki bazı İran rejim aleyhtarlarının SAVAMA tarafından temizlendiği iddiaları doğru sayılabilir, ama Türk vatandaşlarını vurdurmak İran'a ne kazandırır? Türkiye bu cinayetlerle sarsılırsa İran ne kazanacaktır?.. TERCÜMAN, 31 OCAK'93, "Gözler Demirel'de" haberinde Nokta'dan alıntılanmış bir röpörtaj var. Şunlar geçiyor: "..Genelkurmay İstihbarat eski başkanı emekli Koramiral Yılmaz Doğrusöz, Uğur Mumcu cinayetinin Türkiye'de provokasyon yaratmak için yapıldığını belirterek, "İran'ın suçlanması yanlıştır" dedi. Bosna-Hersek olayları sebebiyle Batı'ya gösterilen tepkinin artmasından endişe edildiği için Mumcu'nun öldürülmüş ve hedef saptırılmış olabileceğini belirten Yılmaz Doğrusöz, "cinayetle ilgili olarak gözlerin İran'a çevrilmesinin yanlış olduğunu düşünüyorum" diye konuştu..." MEYDAN, 27 OCAK'93, Behiç Kılıç'ın yazısından: "..(Mumcu'nun) katilleri kim peki?.. Ankara'da harıl harıl İran'lı Suriye'li toplanıyor!.. Otellerde falan... Mumcu kemalist olduğu için, İran'lılar ya da Ortadoğu'lu fanatikler onu yok ettiler, sonra Ankara otellerine saklanıverdiler!.. Şu cinayette kafayı dincilere takmamak lazım!.. Ama cinayeti işleyenler kafayı dincilere takmamız için çabalıyorlar!.. Bugün yarın öbür gün uygun bir sakallı militanı bombacı katil diye bizimkilere teslim ediverecekler gibi!.. Hükümet katili bulmanın huzuruna kavuşacak!.. İş kapanacak!.. Bu iş kapanmamalı... Bu işin CIA patentine ulaşılmalı!.. O patentin Türk temsilcisi kim ise, işte o kişi Uğur Mumcu'nun ölüm emrini uygulatan haindir... Hangi makamda, hangi tepede oturursa otursun yakasına yapışılmalıdır... Dün yazmıştım... Uğur Mumcu son kitabında Güneydoğu'da oynanan oyunları ele alıyordu... Siyasi paylaşımlar, petrol alanlarının talanı, Türkiye topraklarının üzerinde Kürt devleti kurulması yolunda Amerikan planları... Ve... Türk-Kürt işbirlikçilerinin bu kargaşa ortamında yaptıkları uyuşturucu ve silah ticareti... Kaçakçı çetelerin, dinsel görünümlü militanlara işlettikleri cinayetler!.. Uğur Mumcu'nun bilgisayar kayıtlarında, bölgede yapılan uyuşturucu ticaretinden pay alan önemli kişilerin isimleri hala duruyor mu acaba?.. Bu kayıtlarda Çekiç Güç görevlisi yabancıların kara ticarete nasıl destek verdikleri de var mı?.. O son kitap bir çıksaydı piyasaya... Mumcu bilgisayarına bir yandan kitabı için bilgiler yüklerken, bir yandan da günlük konular için de çalışmalar yapıyordu... Mesela, İkinci Cumhuriyet organizasyonunun arkasında Amerikan istekleri olduğunu belgeleme peşindeydi... Sonra kanun hükmünde kararnamelerle hapis ve para cezalarından kurtarılan altın kaçakçılarının özel televizyonlara, bankalara ortak olmaları konularını araştırıyordu... Yüce divana gönderilen eski bakanların asıl suçlu olmayıp emir kulu oldukları, işin akıl almaz kişilere gittiği yolunda bilgiler topluyordu... Feci şekilde öldürüldü..." GERÇEK, 6 ŞUBAT'93, "Kontrgerilla Cumhuriyetinde...": "..İçişleri Bakanlığı ve Emniyet-MİT kaynaklı olarak gezetelere yansıyan yorumlar islamcıları ve özellikle İran'ı hedef gösteriyor. Senaryodur, mümkündür. Mumcu'nun islamcıları kızdırdığını bilmeyen yoktur, intikam alma ya da gözdağı verme ihtiyacı, şeriat karşıtlarını sindirme gerekçeleri olabilir. Mumcu'nun arabasına konulan bombanın aynısının önceden bir Amerikalı ve bir de İsrailli ajanın arabasının havaya uçurulmasında kullanılmış olması senaryonun kanıtı sayılmaktadır. Ancak olayın sonuçlarından yola çıkanlar tam tersi ve islamcıları zora sokan gelişmelerle karşılaşılmış olmasından hareketle bu senaryonun doğruluğuna pek ihtimal vermiyorlar. Bu tür yorumlar yapanlar, daha çok bu sonuçları hesaplayan ve islamcıları geriletmek, içerde ve dışarda Türkiye'yi böyle bir hedefe yöneltmek isteyenleri sorumlu tutuyorlar cinayetten. Bir başkası ise, Türkiye'yi "tam uyum" noktasına çekmek için yapılmış bir uyarı senaryosudur. (Bu) son iki senaryoya göre faillerin başında Amerikan gizli servisi CIA ve yanı başında MOSSAD gelmektedir. Başka bir senaryonun sözü daha edilmektedir. Devlet içinde hesaplaşma üzerine kurulu bu senaryoya göre, islamcıların, aşırı dincileştirilmiş devlet katlarından temizlenmesi hedeflenmiştir. İslamcılardan gelen tehdide karşı olduğu kadar, ABD ile uyumlu Türk yayılmacılığının ihtiyaçları açısından da gereğince cihazlandırılmış bir devlet mekanizması hedeflenmiştir, bu yaklaşıma göre. Hedef, tam Amerikancılaştırılmış kemalizmdir. Laik ama işbirlikçi... Şöyle ya da böyle, en azından cinayetin boyutu, karmaşıklığı, gizli servis dışı örgütlerin, böyle bir olayda rol almış olsalar bile, asıl failler olmadıklarının belirtisidir. Hedef şaşırtma, "ön alma", yalan haber yayma gibi CIA kaynaklı ve oradan kontrgerillaya aktarılma taktikler, gizli servislerin odakta yer aldığına işarettir. Tasfiyeye uğrayan eski MİT'çiler Mehmet Eymür ve Mahir Kaynak bu görüşteler. Cinayeti, ABD'nin düzenlediği, düzenlettiği ya da en azından göz yumduğu bir operasyon olarak değerlendiriyorlar. "Bu olay istihbarat operasyonu gibi gözüküyor" diyen Kaynak, örneğin, "Burada bir yabancı servis, Türkiye'deki bir güce uyarıda bulundu. Yaptığı bir şeyi beğenmediğini veya karşı koyacağını ifade etti" şeklinde konuşuyor." Burası Türkiye.. Burada olur!.. Bazı kimseler şöyle düşünüyor. Varsayılsın ki Aksoy, Emeç, Dursun, Üçok ve Mumcu müslümanlarca öldürüldü. Peki Hiram Abas, Ferdi Tamer, Vedat Aydın, Musa Anter'i kim öldürdü?.. 12 Eylül öncesinin faili meçhullerini kim işledi?.. 1 Mayıs katliamını ve diğer eylemleri kim düzenledi?.. Tam da Amerika'nın İran'a yüklendiği sırada, faili meçhuller nasılda birdenbire aydınlatılıverdi!.. İslami Hareket Örgütü diye bir örgütün kaydı bile yok!.. Cinayet silahları elde değil... Sanıkların güya gönüllü ifadelerinden başka hiçbir şey yok. Hal böyle iken, sanık ifadelerine dayanarak başbakan katilleri açıklıyor!.. Olmaz böyle bir şey!.. Hayır hayır... Olur... Burası Türkiye... Burada olur... Aslında Abdi İpekçi'yi de, Bedri Karafakioğlu'nu da ve diğerlerini de garanti müslümanlar öldürmüştür. HÜRRİYET, 31 OCAK'93, Oktay Ekşi'nin yazısından: "..Terör, Türkiye'de Prof. Bedri Karafakıoğlu, Prof. Ümit Tandoğan, Prof. Cavit Orhan Tütengil olaylarıyla kalfalık dönemini tamamladı, ama asıl Abdi İpekçi cinayetinden yani 1 Şubat 1979'dan itibaren boyut değiştirdi. Artık hedef devlet sistemi idi. Nitekim Gün Sazak, Nihat Erim, Kemal Türkler cinayetleri bu yeni dönemin olayları idi. Ancak bu terör olaylarının önemli bir özelliği vardı... Teröristlerin yabancı bir devletle ilişkileri yoktu. Bir bakıma amatörce bir yaklaşımla yahut inançları gereği bu yolu seçmiş gibiydiler. Oysa son olaylar gösteriyor ki, terörün artık kaynağı da kadroları da farklıdır. Tabi, amacı da... Gerçekten gazetelere yansıyan bilgiler, -adı konsa da konmasa da- Türkiye'yi sarsmayı amaçlayan terörün İran kaynaklı olduğunu ifade etmektedir. Kaldı ki, yapılan değerlendirmeler de bu iddia ile uyumludur..." Yukarıdaki cinayetlerin yabancı bir devletle ilişkileri yokmuşmuş!.. Nasıl da tespit ediverdiniz öyle!.. Çok hızlı oldu, göremedik... Bir daha tekrar edermisiniz!?. CIA ajanları bile anarşiyi kışkırttıklarını itiraf ederken... Gladio tartışmalarını unuttuğunuzu düşünemiyoruz. İşinize gelmediğinden sonuçları zikretmeye yanaşmıyorsunuz, belli.. Bizzat siz bile kontrgerilla tartışmalarına katkıda bulunup, Anter cinayetinden "devletin o menhus gücünü", yani CIA'nın İtalya ve diğerlerinde örgütlediği "o menhus güçleri" sorumlu tutmuştunuz, hatırladınız mı? (Hürriyet, 21 Eylül'92) Şimdi 180 derece çark edip başkasını suçluyorsunuz. Bir karar verin artık! Siz yukarıdaki görüşlerinizle Kontrgerilla-CIA konusunda şimdiye değin serdedilen görüşlere aykırı düşüyorsunuz, yani terör maceraperest gençlerin eylemleri düzeyinde kalıyormuş 12 Eylül öncesi... Tabii yuttuk biz de!!. Maceraperest gençler oldukları için herhalde bir türlü yakalanamadı o faili meçhul İpekçi, Karafakioğlu ve diğerlerinin katilleri ile 1 Mayıs 1977 katliamcıları ve "seçimden fayda ummayan güçler", öyle değil mi sayın Ekşi!?? Mumcu anısına yazı yazıyorsun, Mumcu'nun söylediklerine zıt!! (alıntı) Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2009 Danıştay saldırısı davasının şüphelisiyken tanığı olan ardından Ergenekon adlı operasyonla tutuklanan emekli binbaşı Özürk'ün önemli belgeleri sakladığı iddia edildi. Ergenekon davasında tutuklanarak cezaevine konan emekli binbaşı Mehmet Zekeriya Öztürk hakkında Danıştay baskını ve Cumhuriyet Gazetesi'ne bomba atılması ile bağlantısı nedeniyle yapılan takibatta önemli belge ve bilgilere ulaşıldığı ortaya çıktı. 17 Mayıs 2006'da Danıştay'a yapılan saldırıdan 6 gün sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne yapılan ihbar üzerine Öztürk'ün kayınvalidesinin evine sakladığı çantalar dolusu belge ele geçirildi. Çanta ve poşetler içinde bulunan dökümanlarda gazeteci Uğur Mumcu suikastinden, Şemdinli'de kitabevinin bombalanması olayına kadar çok sayıda olayla ilgili belgenin olduğu tutanak altına alındı. Ancak dava dosyasındaki belgelerden tutanak altına alındığı anlaşılan belgelerde neler olduğu konusunda dosyada hiçbir bilgi bulunmuyor. Kimliği belirsiz bir kadından 155 Polis İmdat telefonuna gelen ihbar üzerine yapılan aramada binbaşı Öztürk'ün yalnızca Danıştay saldırısının azmettiricisi olduğu iddia edilen emekli subay Muzaffer Tekin'i saklamadığı, bunun yanı sıra bazı faili meçhul cinayete ve bombalama olayına ilişkinbelgeyi de gizlediği belirlendi. "MUMCU'YU MİT ÖLDÜRTTÜ" 17 Mayıs 2006'da Danıştay'a yapılan saldırı olayının ardından 6 gün sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne yapılan ihbarda Öztürk'ün Kadıköy ilçesi Kızıltoprak semtinde İ.U. isimli kişinin evine eşya taşıdığı bilgisi verildi. İhbardan bir gün sonra verilen adrese giden polisler, ev sahibinin E.H.K olduğunu tespit etti. E.H.K, Öztürk'ün 17 yıllık damadı olduğunu iddia ederek, olaydan bir hafta önce geldiğini ve döküman dolu siyah bir çanta ile çok miktarda yeşil renkte poşet bıraktığını söyledi. İhbarda adı geçen İ.U. isimli kişinin de kızı olduğunu belirten E.H.K, Özürk'e "poşette ne var" diye sorduğunda "kendi eşyalarım var" yanıtını aldığını söyledi. Evde yapılan aramada Öztürk'ün bıraktığı torbaların birinden 24 Ocak 1993 yılında bombalı saldırı sonucu öldürülen gazeteci Uğur Mumcu ile ilgili dökümanlar ele geçti. Söz konusu dökümanlarda "Genel: Uğur Mumcu'yu MİT ve Özel Kuvvetler Öldürttü" başlığının yer aldığı ve 5 sayfa olduğu öğrenildi. Şemdinli'de kitabevine yapılan bombalı saldırıları dahil bir çok olayla ilgili bilginin yer aldığı dökümanlarda "Telefon dinleme istihbarat gereksinimidir", "Savaş ve yer alman gerekiyor", "87 yıl ister Seferi Yılmaz" gibi el yazısıyla kaleme alınmış belgelere de ulaşıldı. "Büyük Hukukçular Birliği Tüzüğü", "Ülke tehlikede bunları durdurunuz. İrtica kokusu olan mektuplar iş adreslerine postalansın", Eski yol, sevkiyat gurubu iptal" yazılı belgelerin aydınlatılmamış bir çok olaya ışık tutması beklenirken, içeriklerine yönelik ayrıntı ise henüz bilinmiyor. Danıştay saldırısında şüpheli olan, ardından tanık olarak dinlenilen Özürk, Ergenekon operasyonu çerçevesinde emekli Tuğgeneral Veli Küçük, emekli subay Muzaffer Tekin ile birlikte tutuklanmıştı. Bahar Kılıçgedik Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2009 Her ölüm yıldönümünde muhafazakar kitleye hakaretlerin yağdırıldığı Mumcu cinayetinin gerçek yüzü... Veli Küçük'ün evinde bulunan "haki" renkli ajanda da eski MİT Müsteşarı Sömmez Köksal imzalı, Uğur Mumcu cinayetiyle ilgili "çok gizli" rapor çıktı. Ergenekon soruşturması çerçevesinde tutuklu bulunan ve Ergenekon Örgütü’nün lideri olduğu iddia edilen emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün evinde bulunan bir belge gazeteci Uğur Mumcu cinayetine ilişkin tartışma yaratacak önemli bir detayı ortaya koyuyor. 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde kabul edilen Ergenekon İddianamesi’nde, Veli Küçük’ün “Gayrettepe Mahallesi Gönenoğlu Sokak Fidan A Blok No: 14/9 BEŞİKTAŞ adresinde yapılan aramada” elde edilen dokümanlara detaylı yer verildi. Bazı bakan ve bürokratlar ile bazı iş adamlarına ilişkin detaylı raporların da yeraldığı dokümanlar arasında en ilgi çeken ise MİT tarafından yazılan ve dönemin Başbakanı’na gönderilen 2 Şubat 1993 tarihli rapor. İddianamede, “Haki renkli ‘2005’ ibaresi bulunan ajanda”da yeraldığı belirtilen rapora ilişkin bilgi aynen şöyle yer aldı: “Bu ajanda içerisinde bulunan doküman; 02 Şubat 1993 tarihli ve 01.789.0879/435 sayılı Milli İstihbarat Teşkilatı'dan, Sönmez KÖKSAL müsteşar imzası ile 'ÇOK GİZLİ' ibaresi ile Başbakanlık Makamına hitaben yazılmış, imzalı, Uğur Mumcu konulu resmi belgede; ABD'nin Ortadoğu'yu kontrol altına alıp Türkiye'nin dine dayalı bir yönetim altına girmesini önlemek amacıyla, ABD Haberalma Servisi CİA denetiminde, İsrail Kabine görevlisi HAİM BAR-LEV kontrolünde, İsrail 'OADNA' birliklerinde eğitim gören altı kişilik özel tim 'Hayre' deniz üssünden botla Türkiye'ye giriş yaptıkları, bahse konu timin hedefinin Gazeteci Uğur Mumcu ve Mehmet Ali Birand'ı öldürtmek olduğu, gazeteci Uğur Mumcu'yu öldüren tim elemanları ikinci görevleri Mehmet Ali Birand'ı öldürmek için ülkemizden çıkış yapmadıkları, Tim elemanlarının İsrail Hükümetinin Ankara temsilciliğinde kaldıklarının tespit edildiğine dair istihbarat raporu olduğu..” -RAPOR MUMCU’NUN ÖLÜMÜNDEN 10 GÜN SONRA YAZILMIŞ- Bu arada, İddianamede yeralan MİT ile ilgili bu belgenin yazıldığı raporun gazeteci Uğur Mumcu’nun öldürülmesinden 10 gün sonra yazıldığı anlaşılıyor. Turgut Özal’ın MİT Müsteşarlığı'na getirdiği ilk diplomat kökenli Müsteşar olan Sönmez Köksal, o dönem iş başında bulunan DYP-SHP hükümeti sırasında da görev yaptı. Bağdat Büyükelçiliği’nden sonra 1992’de bu göreve getirilen Köksal’ın raporu dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’e verdiği anlaşılıyor. bugun Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Hadi bakalim gözünüz aydin,Silopi'de Botas'in kuyulari acilarak faili mechul cesetler aranmaya baslandi.Cesetlerin atildiklari söylenen kuyulardan bu saate kadar acilanlardan henüz hicbirsey cikmadi,aramalar devam ediyor.Ben bu isi baya bir merak ettim,kac ceset cikacak diye,ama asil utanacagim an aramalarda bir insan kemigi bulunursa olacak. saygilar Alıntı
Φ ulusalmücadele Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Hadi bakalim gözünüz aydin,Silopi'de Botas'in kuyulari acilarak faili mechul cesetler aranmaya baslandi.Cesetlerin atildiklari söylenen kuyulardan bu saate kadar acilanlardan henüz hicbirsey cikmadi,aramalar devam ediyor.Ben bu isi baya bir merak ettim,kac ceset cikacak diye,ama asil utanacagim an aramalarda bir insan kemigi bulunursa olacak. saygilar Hic bir sey bulamazlar, bulsalar bile PKK'nin kendi öldürdükleridir. PKK öyle bir terör örgütüki kendi adamlarini bile öldürüp devletimizin üzerine atmak istemistir. Onlardan her sey umulur. Alıntı
Φ enginar Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Ölenlerin failleri belli ama bizler bilmiyoruz.İşlerine gelenleri nasıl çabuk buluyorlar.Demekki açığa çıkarsa uçları kendilerine dokunacak.Çekirke bir sıçrar iki sıçrar öğle bir tökezler ki kendi kazdığı kuyuya kendisi düşer. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Hadi bakalim gözünüz aydin,Silopi'de Botas'in kuyulari acilarak faili mechul cesetler aranmaya baslandi.Cesetlerin atildiklari söylenen kuyulardan bu saate kadar acilanlardan henüz hicbirsey cikmadi,aramalar devam ediyor.Ben bu isi baya bir merak ettim,kac ceset cikacak diye,ama asil utanacagim an aramalarda bir insan kemigi bulunursa olacak. saygilar Gözümüz aydın olsun.Utanmayalım bizler,bizler utanmayı kurban olarak sunduk tüm at gözlüklerine,haberiniz yok mu daha! Hic bir sey bulamazlar, bulsalar bile PKK'nin kendi öldürdükleridir. PKK öyle bir terör örgütüki kendi adamlarini bile öldürüp devletimizin üzerine atmak istemistir. Onlardan her sey umulur. Evet PKK'dan herşey umulur,umulmayan zaten başa derde olan.Yani "devlet"in yaptıkları! Sadece PKK değil desek de,JİTEM'inizi devlet kabul etse de...neden ısrarla aynı düşünceler? Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Ölenlerin failleri belli ama bizler bilmiyoruz.İşlerine gelenleri nasıl çabuk buluyorlar.Demekki açığa çıkarsa uçları kendilerine dokunacak.Çekirke bir sıçrar iki sıçrar öğle bir tökezler ki kendi kazdığı kuyuya kendisi düşer. Faili belli olan faili meçhuller,sayısından fail olmaktan çıkan faili meçhuller,yazık ölenlere.Teşekkürler sevgili dostum,çok haklı düşünceler! Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Toplumdan farklı düşünen insanların bu kadar kolay harcandığı başka bir ülke var mıdır acaba? İnsanları fikirleriyle aydınlatan, düşüncelerini korkmadan söyleyen insanlar faili meçhul bir şekilde öldürülüyor. Aydınların, fikir adamlarının bu kadar rahat öldürüldüğü başka bir ülke bilen varsa söylesin lütfen!... . . HEPİMİZİN BAŞI SAĞOLSUN!.... Faili mechul olarak öldürülen insanlarin listesine baktigimda göze carpan en önemli nokta insanlarin yurtsever, demokrat, Atatürkcü ve anti-fasist olmalari. Ve bakiyoruz hangi dönemlerde öldürülmüs bu insanlar, tümü AKP hükümeti öncesinde. Simdi AKP söz konusu oldugunda hemen hemen cogumuz tam fikir oluyoruz ve AKP'nin ne kadar anti-demokratik bi siyaset izledigi hakkina ve gercek amacinin ülkeye seriati getirmek oldugu düsüncesinde birlesiyoruz. Benimde kesin görüsüm bu yönde. Ama AKP öncesindeki hükümetlerin faili mechulleri cözmemek icin ne kadar caba gösterdiklerini de biliyoruz ve bilkmemize ragmen onlari AKP'yi elestirdigimiz kadar elestirmiyruz ve onlardan hesap sormuyroz. Simdi AKP hükümeti döneminde Ergenekon davasi cercevesinde faili mechullerinde aydinliga cikacagi bir ümüt var insanlarda ve cogumuz hemen karsi saldiriya gecerek gercek amacin yurtseverleri ve Atatürkcüleri sindirmek diyoruz. Ama neden AKP öncesindeki sözde Atatürkcü ve vatansever hükümetler bu faili mechulleri aydinlatmadai? Daha dogrusu karanlikta kalmasi icin ellerinden geleni yaptilar? Neden sadece konuya AKP bazinda bakiyoruz? Ne hakla ülkenin en keskin savunucularininda iclerinde oldugu insanlar öldürülürken, devlet kendi savunucularinin katillerini bulmak istemiyor acaba??? Arkadaslar, bu olaylarin icinde PKK'mi var, Hizbullahmi var, derin devletmi var, CIA mi var veya baska birileri veya örgütlermi var. Neden bunlarin tümü ortaya ciksin demiyoruz? Neden hala katiller bulunmamisken, bizler sorumlular karsisinda suskun bekliyoruz ve hatta Atatürkcü diye savunmaya calisiyoruz? Birakalim tüm süphelileri arastirsinlar. Neden birilerimiz her hangi bir zanli icin kefil olurcasina, yok efendim o asla bu tür olaylarin icerisinde olmaz diye kesin yargiya variyoruz. Gercek demokratlarin ve yurtseverlerin tüm faili mechul olarak öldürülen vatan evlatlarina vicdani borcu var ve failleri bulunana kadar kimseyi kayirmadan aydinlik istemeleri gerekli. Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Hadi bakalim gözünüz aydin,Silopi'de Botas'in kuyulari acilarak faili mechul cesetler aranmaya baslandi.Cesetlerin atildiklari söylenen kuyulardan bu saate kadar acilanlardan henüz hicbirsey cikmadi,aramalar devam ediyor.Ben bu isi baya bir merak ettim,kac ceset cikacak diye,ama asil utanacagim an aramalarda bir insan kemigi bulunursa olacak. saygilar Sonucta yüzlerce insan kayip. Bunlar herhalde havada gaz olup ucmadilar. Bilakis öldürüldüler ve herhangi bir yerlere atildilar. Silopi'de Botas'in kuyusunda da olabilirler, ama baska yerlerde de. Siz kemikler bulunca utanacaginizdan bahsediyorsunuz, ama ben bu insanlarin cesetlerini hala bulamadik diye utaniyorum. Katillerin tesbitinden vaz gectik. Birde kemiklerini görsek, inaninki yerin dibine girerim. Nedenide cok acik, ülkemizde hala bu tür katliamlarin olusu ve devletin engel olmayisi ve hatta destek verdigine dair süpheleirn bile varligi. Belkide orada kemik bulunmayacak ve siz utanmaktan kurtulacaksiniz o sayede. Hicmi kendimize sormuyoruz bu kayiplar nerede ve akibetleri ne diye? Bizim onlara karsi toplumsal bir vazifemiz yokmu acaba? Kemikleri bulunmazsa utanacak bir durumumuz yokmu gercekten? Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2009 Gözümüz aydın olsun.Utanmayalım bizler,bizler utanmayı kurban olarak sunduk tüm at gözlüklerine,haberiniz yok mu daha! Evet PKK'dan herşey umulur,umulmayan zaten başa derde olan.Yani "devlet"in yaptıkları! Sadece PKK değil desek de,JİTEM'inizi devlet kabul etse de...neden ısrarla aynı düşünceler? Utanmiyorum ben sayin mavi,ancak bir insan kemigi bulunursa utanacagim dedim,bu da sizin iddialarinizin dogrulugunu göstermez.Kayip insanlari su öldürttü bu öldürttü demek bile kültürlü insanlara yakismayan bir davranistir.Kültürlü insanlar ancak kesin olarak tespit edilmis olan olaylar hakkinda görüs belirtirler.Filanca böyle dedi demekle olmuyor,filancanin dogruyu söyledigine de emin olmaniz gerekir.Ben bu faili mechulleri PKK'nin stratejik oyunu olarak ileri sürsem eminim ki bana itiraz edeceksiniz ve yine Ersever'den bahsedeksiniz.Siz de gözlemledigim bir yaklasim var sayin mavi,o yaklasimda,sizin devleti suclayan her iddiayi gönüllü olarak dogru kabul etmenizdir.Faili mechullerde öyle,PKK konusunda öyle,Ermeni konusunda yine öyle,demek ki siz bu devlet hakkinda cok seyler bilmektesiniz. saygilarla Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2009 Utanmiyorum ben sayin mavi,ancak bir insan kemigi bulunursa utanacagim dedim,bu da sizin iddialarinizin dogrulugunu göstermez.Kayip insanlari su öldürttü bu öldürttü demek bile kültürlü insanlara yakismayan bir davranistir.Kültürlü insanlar ancak kesin olarak tespit edilmis olan olaylar hakkinda görüs belirtirler.Filanca böyle dedi demekle olmuyor,filancanin dogruyu söyledigine de emin olmaniz gerekir.Ben bu faili mechulleri PKK'nin stratejik oyunu olarak ileri sürsem eminim ki bana itiraz edeceksiniz ve yine Ersever'den bahsedeksiniz.Siz de gözlemledigim bir yaklasim var sayin mavi,o yaklasimda,sizin devleti suclayan her iddiayi gönüllü olarak dogru kabul etmenizdir.Faili mechullerde öyle,PKK konusunda öyle,Ermeni konusunda yine öyle,demek ki siz bu devlet hakkinda cok seyler bilmektesiniz. saygilarla Sn politika, Türkiye'yi ne siz, ne ben nede mavi arkadas yönetiyor. Türkiye'de bir devlet var ve bu devlet tabiiki her seyden sorumludur. Nasil basarilarini övüyorsak basarisizliklarini ve hatta kendi yapmis oldugu kanun disi eylemleride elestirmemiz gerekli. Basliga geri dönersek sayisiz coklukta isimler siralanmis ve bunlarin failleri hala bulunamamais. Bu ölümler dün veya bugün yapilmis degilki, diyeceksiniz arkadaslar devlet birimlerine biraz zaman taniyalim ve arastirip failleri bulsunlar. Durum malesef öyle degil, o kadar gerilere gidiyorki bu öldürme olaylari neredeyse zaman asimina ugrayacak ve hemen hemen tüm olaylarda arastirmalar gene devletin bazi birimleri tarafindan kasitli sekilde engelleniyor, deliller yok ediliyor ve süpheliler korunuyor. Tabiiki failleri bulunamadigi icin vebirde devlet birimlerinin tarafli tutumlari gözlendigi ici insanlarda süphe olusuyor ve kendi bildikleri dogrultuda görüs bildiriyorlar. Diyelimki bu faili mechuller PKK'nin bir strajisi ve olayi devlete yüklemek istiyorlar. Neden o halde devlet birimleri olayi örtbas etmeye calisiyor ve zanlilari koruyor? Bu celiskili bir davranis degilmi sizce? Neden koskoca bir devlet failleri bulamiyor? Bu konuda devleti ve birimlerini elestirmek kötü niyetlimi olur sizce? Bana göre bu ölümlerin icinde devletin parmagi varki o kadar imkana ve delillere ragmen sorumlular tesbit edilmiyor. Aksini söyleyen, tabiiki o kadar imkana ragmen neden faillerin bulunamadiginin cevabini vermesi gerekli? Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2009 Utanmiyorum ben sayin mavi,ancak bir insan kemigi bulunursa utanacagim dedim,bu da sizin iddialarinizin dogrulugunu göstermez.Kayip insanlari su öldürttü bu öldürttü demek bile kültürlü insanlara yakismayan bir davranistir.Kültürlü insanlar ancak kesin olarak tespit edilmis olan olaylar hakkinda görüs belirtirler.Filanca böyle dedi demekle olmuyor,filancanin dogruyu söyledigine de emin olmaniz gerekir.Ben bu faili mechulleri PKK'nin stratejik oyunu olarak ileri sürsem eminim ki bana itiraz edeceksiniz ve yine Ersever'den bahsedeksiniz.Siz de gözlemledigim bir yaklasim var sayin mavi,o yaklasimda,sizin devleti suclayan her iddiayi gönüllü olarak dogru kabul etmenizdir.Faili mechullerde öyle,PKK konusunda öyle,Ermeni konusunda yine öyle,demek ki siz bu devlet hakkinda cok seyler bilmektesiniz. saygilarla Beni devlet düşmanı ilan ettiniz Politika, Bugün birkez daha "hangi devlet" diye sordum kendime.Bugün yine tanıl oldum yüce devletimize... O kadar acınası,o kadar zavallı ki.O kadar çok çıkarlara bulanmış ki.Artık "hangi devlet" diyorum ben. Arkadaşım,sistem ile sorunum var benim,çünkü sistem beni sorun ediyor. Kusura bakmayın,bu sisteme boyun eğecek değilim.Bedeli ne olursa olsun öderim,öderim dedim de ben zaten ödedim. Siyasette ki basiretsizlik diz boyu,kurumlar bataklık...insanlar aç,işsiz...hukuksuzluk kader...daha ne olsun Politika? PKK demeyin bana arkadaşım,PKK değil benim muhattabım.Kalkıp,"PKK,SEN NEDEN HUKUKSUZLUK YAPIYORSUN DİYE Mİ SORAYIM?". Bugün PKK da o sistemin ürünü.O sistemin ortağı.Lütfen güldürmeyin beni. Siz utanmayın,ben utanacağım.İnsanları bu kadar kolayca öldürdüğümüz için,kendimize,acımıza bu kadar yabacılaştığım için... Sevgili "dünyahepimizin" soruyorsun madem PKK,neden hala inkar?Cevabınızı veren yok,neden acaba? Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2009 Faili meçhul cinayetlerden konu açılmışken bilediğimiz diğer failleride paylaşalım. 27.01.1973 santa barbara / başkonsolos mehmet baydar konsolos bahadır demir 22.10.1975 viyana / wien / büyükelçi daniş tunaligil 24.10.1975 paris / büyükelçi ismail erez şoför / driver talip yener 16.02.1976 beyrut / başkatip oktar cirit 09.06.1977 vatican city / büyükelçi taha carim 02.06.1978 madrid / büyükelçi / elçi necla kuneralp em.büyükelçi / retired ambassador beşir balcioğlu 12.10.1979 lahey / büyükelçi oğlu / ambassador's son ahmet benler 22.12.1979 paris / turizm müşaviri / tourism counsellor /yılmaz çolpan 31.07.1980 atina / athens idari ataşe galip özmen athens / idari ataşe kızı neslihan özmen 17.12.1980 sydney / başkonsolos şarık ariyak güvenlik ataşesi engin sever 04.03.1981 paris / çalışma ataşesi reşat morali din görevlisi 09.06.1981 cenevre/ sözleşmeli sek. m. savaş yergüz 24.09.1981 paris/ güvenlik ataşesi cemal özen 28.01.1982 los angeles / başkonsolos kemal arikan 08.04.1982 ottava / ottawa / ticaret müşaviri / counsellor for commercial affairs kani güngör 04.05.1982 boston / fahri başkonsolos / honorary consul general orhan gündüz 07.06.1982 lizbon / lisbon / idari ataşe/ administrative officer erkut akbay 27.08.1982 ottawa / askeri ataşe albay / military attache colonel atilla altikat 09.09.1982 burgaz / idari ataşe / administrative attache bora süelkan 08.01.1983 lisbon / idari ataşe eşi / nadide akbay, 09.03.1983 belgrad / büyükelçi / ambassador galip balkar 14.07.1983 brüksei / brussels / idari ataşe / administrative attache dursun aksoy 27.07.1983 lisbon / müsteşar elçi / wife of the counsellor cahide mihçioğlu 28.04.1984 tahran / sözleş.sek. elçi / wife of secre. işık yönder 20.06.1984 viyana / çalışma ataşesi erdoğan özen 19.11.1984 viyana / uluslararası memur evner ergun 07.10.1991 atina / basın ataşesi çetin görgü 11.12.1993 bağdat / idari ataşe çağlar yücel 04.07.1994 atina / müsteşar haluk sipahioğlu İsimlerini yazamdığım 30-35 bin insanımızın katili pkk teröristleri ve hala mecliste bulunanlarla , belediye başkanlığı yapan ve onların destekçileri kendilerini masum göstern çanakçı hinler biliyniyorken bunların tutuklanmsı,cez alması yapılmıyorken diğer fili meçullerin bulunması neyi değiştirecek. Emin olunki sizin yadığınız bir çok cinayetlrde bunlar tarfından işlenmiştir. Yoksa ergenekoncu diye çoktan tutuklanmıştı.... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2009 ****** Devleti yönetenlerin yüzde yüz hakli olmasi gibi bir durum zaten olamaz ama devleti yönetenlerin yanlislari devleti yikmak icin bir neden teskil edemez.Demokrasi kurallari icersinde bu yanlislarin düzeltilmesi dururken silahli mücadele örgütü kurarak devlete karsi catismak demokratik degildir,Silahli örgütlere ancak silahla karsilik verilir.Ülkede birtakim komplolarla birseyler degistirmeye birtakim haklar elde etmeye kalkismak eninde sonunda karsiliginí bulur.Bunun adina ister "FAILI MECHUL "deyin,isterseniz insan haklari ihlali.Hic kimse nahak yere iskence görmez,öldürülmez.Bunun anlami iskencenin mübah olmasi veya öldürmenin hak olmasi demek degildir.Ben bunu yine bu faili mechullerle cok ilgilenenlerden birinin söyledigi 'SU BARDAGI SU YOLUNDA KIRILIR'seklinde niteliyorum. ****** saygilarla Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2009 Faili meçhul cinayetlerden konu açılmışken bilediğimiz diğer failleride paylaşalım. 27.01.1973 santa barbara / başkonsolos mehmet baydar konsolos bahadır demir 22.10.1975 viyana / wien / büyükelçi daniş tunaligil . . .... Saymis oldugunuz insanlarin da öldürme olaylarinin aydinlatilmamasindaki nedenleri gene devletimizi diplomatik eksikliginde ve tutumunda aramamiz gerekli. Koskoca Türkiye'yi siz veya ben yönetmiyorumki, yetki devletin elinde. Bizde zaten yetkili olan devletin eksikligini elestiriyoruz ve saymis oldugunuz faili mechullerinde bulunmamasindaki yetkili argan devlettir. PKK'yi bitiremediler , dogru, ama neden sorumlulardan hesap sormuyoruz? Türkiye'yi yöneten tüm hükümetlerin ve diger devlet mercilerinin yanlis politikasi, yanlis savas anlaysi´sonucu hala bas belasi PKK hayatta. Siz sorunuzu muhattabina yöneltin lütfen, yani devlete!!!!!!! Bizler tüm faili mechullerin bulunmasini ve PKK'nin yok edilmesini istiyoruz. Ama bu is icin sorumlu devlet olduguna göre sorumuzun muhatabida devlettir. Sizinkisi bagciyi dövmek yerine gercekten de sadece üzüm yemek ise, sorumlu mercilerden hesap sormak adina onlara sorunuzu yöneltin. ** Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2009 Değerli Kaplan, Bakınız,verdiğiniz isimler dediğiniz gibi faili meçhul ise,bu ölümler sizin için neyi ifade ediyorsa bizim için de aynı şeyi ifade ediyordur.Emin olun buna. Bizim demek istediğimiz şu;ölüm kimden gelirse gelsin hesabı sorulsun. Ve yine diyoruz ki,bu ölümlerin tek suçlusu PKK değil.PKK da dönen çarkın piyonu.... Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2009 Saymis oldugunuz insanlarin da öldürme olaylarinin aydinlatilmamasindaki nedenleri gene devletimizi diplomatik eksikliginde ve tutumunda aramamiz gerekli. Koskoca Türkiye'yi siz veya ben yönetmiyorumki, yetki devletin elinde. Bizde zaten yetkili olan devletin eksikligini elestiriyoruz ve saymis oldugunuz faili mechullerinde bulunmamasindaki yetkili argan devlettir. PKK'yi bitiremediler , dogru, ama neden sorumlulardan hesap sormuyoruz? Türkiye'yi yöneten tüm hükümetlerin ve diger devlet mercilerinin yanlis politikasi, yanlis savas anlaysi´sonucu hala bas belasi PKK hayatta. Siz sorunuzu muhattabina yöneltin lütfen, yani devlete!!!!!!! Bizler tüm faili mechullerin bulunmasini ve PKK'nin yok edilmesini istiyoruz. Ama bu is icin sorumlu devlet olduguna göre sorumuzun muhatabida devlettir.Sizinkisi bagciyi dövmek yerine gercekten de sadece üzüm yemek ise, sorumlu mercilerden hesap sormak adina onlara sorunuzu yöneltin. ** yine yazımı okumadan anlamadan birşeyler anlatmaya çalışmışsınız sn dünya. yazının başlığına bakın ne yazmışım... ''Faili meçhul cinayetlerden konu açılmışken bilediğimiz diğer failleride paylaşalım.'' burada hesap soralım ,yada hesbını verimiyorum faili meçhulleri yazmışken yanlız kendi gördüğünüzle yetinmeyin, bizim gördüğümüz faili meçulleride yazmışken paylaşalım dedim. yani hesabını size sormuyoruz umarım anladınız saygılr. KLAVYEMDE SORUN VAR BİR TÜRLÜ DEĞİŞTİREMEDİM ZAMANIM OLMADIĞINDAN DEĞİŞTİREMİYORUM K BAKMAYIN....BAZAN KELİMELERDE EKSİK HARF OLUYOR SONRADAN DÜZELTEMİYORUM. Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2009 Değerli Kaplan, Bakınız,verdiğiniz isimler dediğiniz gibi faili meçhul ise,bu ölümler sizin için neyi ifade ediyorsa bizim için de aynı şeyi ifade ediyordur.Emin olun buna. Bizim demek istediğimiz şu;ölüm kimden gelirse gelsin hesabı sorulsun. Ve yine diyoruz ki,bu ölümlerin tek suçlusu PKK değil.PKK da dönen çarkın piyonu.... Anlıyorum sn mavi ..bende sizin görmediğiniz,dikkatinizi çekmediği traftaki faili meçhulleri yazdım...bilinmişken bunlrıda hataırlatalaım dedim. Ölümlerin tek suçlusu pkk değil fakat siz yazılarınızda bir gün olsun pkkyı kınayan bir yazı yazmadınız...Bu çarktaki dişlilerin çoğunluğunun pkkya ayit olduğunu bildiğiniz halde muhattabım değil deyip, politik cevaplarla kaçtınız . Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2009 Anlıyorum sn mavi ..bende sizin görmediğiniz,dikkatinizi çekmediği traftaki faili meçhulleri yazdım...bilinmişken bunlrıda hataırlatalaım dedim. Ölümlerin tek suçlusu pkk değil fakat siz yazılarınızda bir gün olsun pkkyı kınayan bir yazı yazmadınız...Bu çarktaki dişlilerin çoğunluğunun pkkya ayit olduğunu bildiğiniz halde muhattabım değil deyip, politik cevaplarla kaçtınız . O zaman şunu yazayım.Lanet olsun PKK'ya,lanet olsun aramıza ayrılık tohumu eken PKK dahil tüm zihniyetlere...yazmam gereken başka birşeyler daha varsa,söyleyin yazayım. Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2009 yine yazımı okumadan anlamadan birşeyler anlatmaya çalışmışsınız sn dünya. yazının başlığına bakın ne yazmışım... ''Faili meçhul cinayetlerden konu açılmışken bilediğimiz diğer failleride paylaşalım.'' burada hesap soralım ,yada hesbını verimiyorum faili meçhulleri yazmışken yanlız kendi gördüğünüzle yetinmeyin, bizim gördüğümüz faili meçulleride yazmışken paylaşalım dedim. yani hesabını size sormuyoruz umarım anladınız saygılr. KLAVYEMDE SORUN VAR BİR TÜRLÜ DEĞİŞTİREMEDİM ZAMANIM OLMADIĞINDAN DEĞİŞTİREMİYORUM K BAKMAYIN....BAZAN KELİMELERDE EKSİK HARF OLUYOR SONRADAN DÜZELTEMİYORUM. Sn Kaplan, faili mechulelri sergilemek tabiiki benim anlayisima göre sadece sergilemek degil birde onlarin faillerini bulmayanlardan hesap sormaktir. Gelin beraber sorumlulardan hesap soralim. Ne dersiniz? Ben zaten benden hesap soruyorsunuz gibi bir sey anlamadim. Ama kimden hesap sordugunuzda belli degil dogrusu. Hesabi acik adresten sorarsak daha net olur. Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2009 O zaman şunu yazayım.Lanet olsun PKK'ya,lanet olsun aramıza ayrılık tohumu eken PKK dahil tüm zihniyetlere...yazmam gereken başka birşeyler daha varsa,söyleyin yazayım. evet sn mavi hep birlikte söyleyelim bunu.. Pkk ve diğer terör örgütleriyle beraber, kimin hesbına olursa olsun ,SUÇSUZ YERE insan öldüren kim varsa hepsine lanet olsun...kim olursa olsun ... ortak düşüncemiz bu olmlı. Bir örnek verirken bile kendimizden,görmek istediğimizden değil, vicdanımızla verelim. Siz genelde terörden çuçlu insanların,işkence ve faillerini sorarken diğer taraftaki insanları görmemeniz bizim dikkatimizi çekiyor. bizde isterizki rahat,huzurlu bir ortamımız olsun...Polisimiz,askerimiz daha eğitimli olsun eskiden yaşanlar birdaha yaşanmasın. Zamanında Sağcısı-solcusu demeden bu insanlar öldürüldü,işkenceler gördü. Bu olayı zamanın savsısı bile itiraf etti denge sağlansın diye diğerlerindende asmk zorund kaldık diye. bunu yanlız kendi zihniyetinizin yaşdığını,yada şu görüşten,şu ırktan olduğundan bu muameleyi gördüğünü söylerseniz yanlış olur. Analışılmsınız ve olan ortak noktamızıda bulamayız. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.