Misafir demirefe Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Ya ben artık ne diyeyim... İyi Davut kardeş, sen yarın domuz kurban et, etini fakir müslümanlara dağıt, yani başka ne diyeyim, hınzır domuz demek değilse... Hem leş hem bozuk et niye desin, ikisi yaklaşık aynı şey yahu. Sağlıklı da kessen sağlıklı şartlarda beklemedi mi leş olur. Niye tekrar belirtsin? İyi bayramlar dileyeyim ben... Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Ya ben artık ne diyeyim... İyi Davut kardeş, sen yarın domuz kurban et, etini fakir müslümanlara dağıt, yani başka ne diyeyim, hınzır domuz demek değilse... Hem leş hem bozuk et niye desin, ikisi yaklaşık aynı şey yahu. Sağlıklı da kessen sağlıklı şartlarda beklemedi mi leş olur. Niye tekrar belirtsin? İyi bayramlar dileyeyim ben... Leş vahşi hayvanlar tarafından öldürülmüş, kanı tam akmamış ettir. Bozuk et ise, örneğin buzdolabında bile kokabilen, toksik maddeler birikmiş ettir. Kurban keserken, hayvanın tırnakları arasına bir çizik atılır. Bu yara yüzünden hayvanın vücudu acıya dayanıklılığı arttıran Endorfin hormonu salgılar. Böylece, şah damarı kesildiğinde, ölüme yakın daha az acı çektiğinden ete toksik maddeler sinmez. Gözünün bağlanması da psikolojik olarak ölüm korkusunun daha doğrusu refleksinin hayvanda ortaya çıkmamasını sağlar. Ben Kurban kesmiyorum( bu geleneğe uymuyorum ), dolayısıyla domuza da gerek yok. Sana da iyi bayramlar demirefe kardeş. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Leş vahşi hayvanlar tarafından öldürülmüş, kanı tam akmamış ettir. Bu da nerden çıktı? Eceliyle yıkılıp ölmüş hayvan leş değil mi? Avcının vurup öldürdüğü de leş o zaman? Buzdolabına koymadan kokuttuysan tabii ki sonra istediğin kadar derin dondurucuya koy. Çizik atarak endorfin salgılatma teorisi çok yanlış. Tersine bununla hayvan stres hormonları salgılar ve eti sertleşir. Endorfin süreğen acı durumunda salgılanır. Bir çizikle salgılanmaz. Ben kurbanın gözünü bağlayan bin kişiden bir kişi ancak gördüm. Tam tersine hayvanlar kan deryası içinde dövülerek sürükleniyor. Kasabın içinde acımasızlık olmasa bile hepsini akşam olmadan yetiştirmek için aceleden acımayı unutuyor. Kesilen, yüzülen, parçalanan diğer hayvanların arasından, kan göllerinin üzerinden geçirilerek kesilmeye götürülen bu hayvanların nasıl bir bilince sahip olduklarını ve bizim bilincimizden ne derece farklı olduğunu hiç birimiz bilmiyoruz. Ama hayvanların bir çok şeyin farkında olduklarını onları seven, onlara yakın yaşayanlar çok iyi bilir. Utanç, vahşet ve nasıl bir ibadetse olmaz olsun... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Özürlü çocukların gelişiminde yunus ile havuzda oyun oynatma terapi seansları yapılmaktadır. Yunuslar tüm çocuklarla severek oynarlar. Havuza özürlü bir çocuk girdiğinde çok daha nazik ve sevecen davrandıkları gözlemlenmiştir. Bunu hangi yunus eğitmenine sorsanız şıp diye söyler. Batan gemilerden kurtulan denizcilerin, bir yunusun yardım ettiğini anlattıkları duyulmuş hikayelerdir. İnekler evlerini, sahiplerini unutmaz. Bir yıl sonra evini bulup bahçedeki sahibinin yanına koşan inekler görülmüştür. Afrika yabanıl hayatını inceleyen bir biyolog olan Patricia Moehlman şöyle bir sahneye tanık olur: Göç eden ceylan sürüsünü aç bir sırtlan izlemektedir. Gözüne kestirdiği bir yavru vardır. Çünkü büyüklere gücü yetmeyecektir. Yavru ceylanın annesi, yaralı taklidi yaparak, topallayarak sırtlanı üzerine çekmeye ve yavrusunu kurtarmaya çalışmaktadır. Fakat ısrarcı sırtlan yavruyu yakalamayı başarır. Çaresiz anne ceylan, yavrusunun ölümünü izlerken birden öfkeye kapılır ve öfkesini etrafta artık toplamak için dolaşan çakallara saldırarak çıkarır. Uzun süre sakinleşemez ve çakalları kovalar. İşte hayvan dünyasından bir kaç kesit... Kendisi de bir anne olan Patricia, o an anne ceylanın zihnini okumak için dayanılmaz bir merak duyar. Acaba yavrusunu koruma, öfkelenme gibi ortak belirtiler gösteren hayvanın zihni, bizimkinden ne kadar farklıdır? Belki bunu asla tam olarak öğrenemeyeceğiz. Bilimin bize kesin olarak söylediği, aslında hepimizin, tüm canlıların kardeş olduğumuz. Baba malı için öz kardeş katillerinin var olduğu bir dünyada bir çok şey garip değil, savaşlar, soykırımlar ama, yine de bir çok şey çok garip bu dünyada... Alıntı
Misafir taurusmutis Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Buyrun siz 7inci asirda kalin. Ama Islam dinini ogrenmek isteyenler gerceklerden fayadalanabilirler. Gercek olan, hakiki yaratici, bir insana(Ibrahime) çocuğunu kurban etmek icin , kan dokmek icin niye emir versin? Bunun nasil Tanrı’dan geldigini bir insan dusunur? Boyle kan seven, kan doken Tannriya inanarak 7inci asirda kalmak sizin hakkinizdir. Bunda soz yok. Hacca gidenlerin cogu Suudi Arabistan'da kurban kesiyor. Kurbanların kesim ve dağıtım işi İslam Kalkınma Bankası aracılığıyla yapılırken, kurban kestiren her hacıdan Suudi Arabistan buyuk bir miktar ücret alıyor. Türkiye'den bu ülkeye giden hacılar tarafindan kesilen bir cok kurbanlarin, hastalikli oldugundan dolayi Turkiyeye getiremiyorlar. Yani, Allah icin yapilan Kurban , Allaha layik, fakat insan yemesi icin degerli degilmis. Bu arada herkes para kazanıyor, ve gelenek devam ediyor. Hastalıklı hayvanları kurban etmek Islam dininde caiz midir? Buyrun bir önyargılı yaklaşan arkadaş daha..Nereden biliyorsunuz benim medeniyet seviyemi..Bakın size hala bi'şiler anlatmaya çalışmakla bile aynı medeniyet içinde olduğumuzu gösteriyorum.. Kana takmışsınız..Yok aslında taktığınız kan değilde Allah'a ibadet yapılması zorunuza gidiyor..İnanmıyorsanız inanmayın..Ama medeniyetten bahsedipte,inançlarımızı yargılamaya kalkmayın..İzin verirseniz inançlarımız yaşayacağız Sn.21.asır hanımefendisi.. Tavsiyem;Kan dökülmesine karşıysanız,nerelerde nekadar kan döküldüğünü araştırın ve bir mezbahayı ziyaret edin..Onlar kan dökülmeden nasıl yapıyorlar,gelir bizi de aydınlatırsınız.. Saygılar.. Alıntı
Misafir taurusmutis Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Akşam akşam güldürüdünüz beni yine arkadaşlar.. Yukarıda,önceki iletilerde şintoizm ile İslamiyeti aynı kefeye sığdırmaya kalkmışsınız ve tabiki olmamış..Burada yapılan tartışmaların özünde bilgilenmek,bir adım daha ileri gidebilmek varsa şintoizm'in nasıl doğduğunu araştırmanız ve öyle kullanmanız gerekir bence..Ama ne yazık ki benim gördüğüm bir kısır döngü içerisinde,ego savaşı haline dönüşüyor tartışmalar..Bunu yazarken kendimi de ayırmıyorum..Küçük bir itiraf gerekirse,karşımdaki arkadaş saçmalamaya başladığı zaman kendimi tutamayıp,ince espirilerle karşımdaki arkadaşa takılırım.. Çok uzun zamanlar tartıştım ve bu zaman içinde herkesin aynı fikirde olamayacağını kabullendim..Kabullenemediğim,karşı taraf kendi fikrinde özgür olmakta diretirken,sizin inanç ve düşüncelerinizi değiştirmenizde anlaşılmaz bir ısrar içinde olmaları..E hani bizim özgürlüğümüz ne oldu.. Bakın tekrar ediyorum: İnanmamakta serbestsiniz..Benim inanç kaynağım,bunun bir hesabı olduğu ama bunun sorgulamasının bana düşmediğidir..Bu sebeple sizi ne yargılarım ne de sorgularım..İstediğim tek şey;Nasıl yaklaşıyorsam,o şekilde yaklaşılması..İananmayarak ne sorguyu ve yargıyı kabul etmediğinizi biliyorum,ok..Siz de şunu bilin lütfen;Dini hakkında bilinçli bir bilgi birikimi olan insanların önüne,sağdan soldan topladığınız yanlış uygulama ve olayları getirip:''İşte sizin dininiz bu,dindarların yaptığı da bunlar'' deyip bizleri yargılamayın,inancımıza da karışmayın.. Saygılar.. Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Siz de şunu bilin lütfen;Dini hakkında bilinçli bir bilgi birikimi olan insanların önüne,sağdan soldan topladığınız yanlış uygulama ve olayları getirip:''İşte sizin dininiz bu,dindarların yaptığı da bunlar'' deyip bizleri yargılamayın,inancımıza da karışmayın.. Saygılar.. Sayin taurusmutis, sizi bir rasyonel duşunceye davet ediyorum ve dolayisiyle yukardaki yazinizin mantiksiz oldugunun keşfedilmesine... Sadece "iman" ile inanan insanlar bilgi edinemezler. "Dini hakkında bilinçli bir bilgi birikimi olan insanlar" dediginiz Muslumanlar genellikle "Imanlarina" guvenirler. "Iman" demek ispati ve arastirmayi gerektirmeden inanmak demektir. Nitekim, inandiginiz Kuran bu sorgulama ve araştirma hevesini, cesaretini kırar, icinde bir ayet vardir, soru sormayin diye! Bilgi sorgulamakla edinilir. Imanla degil. Bu Dunyada, insan tarihine bakarsaniz, bilim alanlarinda icatlar sorgulamakla başlar. Sizin "bilgi" dediginiz şeyler din hakkinda "icat" olunmus hikayelerle başlamiştir. Bu iki tür icatlar arasinda buyuk farklar var. Bayraminiz Kutlu olsun 1 Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Kuran bu sorgulama ve araştirma hevesini, cesaretini kırar, icinde bir ayet vardir, soru sormayin diye! Mesela, hangi Ayet?( örnek verin)... İnkar edenler gökler ve yer birbirleriyle bitişik iken onları ayırdığımızı görmüyorlar mı? (21 Enbiya Suresi 30) Ve göğü kuvvetimizle kurduk, muhakkak ki onu genişletmekteyiz. ( 51 Zariyat Suresi 47) Yanlız bu iki Ayet yeter... İcatlara... Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Mesela, hangi Ayet?( örnek verin)... Niye benim gibi Kafirlere Kuranda ne olduğunu soruyorsunuz? "Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın. Eğer Kur'an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır..." (5:101) " Sizden önceki bir millet o tür şeyleri sordu da sonra o yüzden kafir oldu." (5:102) Uydurulmuş yalanlar, reform edilemez! Din bu. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Maide Suresi 99- Peygamber, [kendisine emanet edilen] mesajı tebliğ etmekten başka bir şeyle yükümlü değildir: ve Allah, sizin açıktan yaptığınız her şeyi ve bütün gizlediklerinizi bilir. 100- De ki: "Kötü ve çirkin olan şeyler ile iyi ve güzel şeyler mukayese edilemez, kötü şeylerin bir çoğu sana büyük zevk verse bile. O halde, siz ey derin kavrayış sahipleri, Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ki mutluluğa erebilesiniz!" 101- SİZ EY imana ermiş olanlar! [Kesin hukukî kurallar şeklinde] açıklandığı takdirde sizi sıkıntıya sokabilecek olan konular hakkında soru sormayın; zira, Kur'an vahyedilirken onlar hakkında soru sorsaydınız, size [hukukî kurallar şeklinde] açıklanabilirlerdi. Allah, bu konuda [sizi her türlü yükümlülükten] azad etmiştir: Zira Allah, çok bağışlayıcıdır, halîmdir. 102- Sizden önceki insanlar da böyle sorular sormuş ve sonuçta hakikati inkara varmışlardı. Siz kendiniz yazdığınız için yazacağım (kafirliği kabul) Kafirler; Ayetlerin "Siyak,Sibak'ına" bakmadan cımbızla Ayet şeçip (kopiş) üzerinede, uydurma kurgulu yorum ekleyip, sonuçta kendilerini avuturlar, Maide 99. Ayet'i 100,101,102. Ayet'le bir bütün ele alıp,okundumu olay meydana çıkar. Niye benim gibi Kafirlere Kuranda ne olduğunu soruyorsunuz? Cevap yukardaki satırlarda,anlayana... İnkar edenler gökler ve yer birbirleriyle bitişik iken onları ayırdığımızı görmüyorlar mı? (21 Enbiya Suresi 30) Ve göğü kuvvetimizle kurduk, muhakkak ki onu genişletmekteyiz. ( 51 Zariyat Suresi 47) Bu Ayetlere bir cevabınız varmı... Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 İnkar edenler gökler ve yer birbirleriyle bitişik iken onları ayırdığımızı görmüyorlar mı? (21 Enbiya Suresi 30) Ve göğü kuvvetimizle kurduk, muhakkak ki onu genişletmekteyiz. ( 51 Zariyat Suresi 47) Bu Ayetlere bir cevabınız varmı... Sayin Sarigol, sizler okudugunuzu anlamiş degilsiniz. çunku anlamiş olsaydiniz, bana bu soruyu sormazdiniz. Ben hiç bir yorumumda, "Tanri"nin olup olmadigini tartişmadim. Inkar etmedim. Ve boyle konulara girmedim. Defalarca soyledim, Muhammedin bir peygamber olmadigini demek Tanriya inanmamak demek degildir. Bu kadar basit bir noktayi takip edememek çok tuhaf! Bu ayet neyi ispat ederki? Hiç bir şeyi? Benim yazilarimin hedefi Muhammedtir. Tanri degil. Onlari kafanizda eşit tutmak, bence, Islam dinine gore bile, en büyük bir günahtir. Belki onuda bilmemiş olabilirsiniz. Muhammedin Allahi her şeyi affedermis, ama bu çeşit günahi(Allaha ortak olanlara inanmak) affetmezmis. Lütfen dikkatli olun. Sizinde bayraminiz kutlu olsun. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2008 Burada yapılan tartışmaların özünde bilgilenmek,bir adım daha ileri gidebilmek varsa Bir çok yanlış algılarınız var. Şintoizmden, semavi denilen, gerçekte semitik dinlerin dışındaki herhangi bir din olarak, örnek olarak söz edildi. Rahatlıkla Budizm, Hinduizm de denilebilirdi. Aynı kefeye filan konmaya ise hiç çalışılmadı. Belli düşünce kalıpları içinde fikir üretmeye çalışıyorsunuz. Fikri tartın, ona özgün bir karşıt üretin. Kalıplaşmış karşıtları ısıtıp sürmeyin. "Aynı kefeye koyamazsınız" savunması en standart, en beylik itiraz kalıbıdır. Burada inanç ve düşünceleri değiştirtmek için bir çaba yok. Bunun olamayacağını pekala bilirsiniz. "Ben forumda tartışmadan şöyle düşünüyordum, artık tam tersini düşünmeye başladım" diyen kimse olmamıştır, olmaz. Bu bir süreç gerektirir. Tartışma, eleştirme hiç bir zaman yargılama değildir. Tartışmaya, eleştiriye ne kadar açık ve yatkın olursak toplum olarak o kadar gelişiriz. Bu eylemlerden hiç bir şeyi muaf ve korunaklı tutmadığımız zaman daha hızlı bir gelişim gösteririz. Tabuların ve yasakların gölgesinde fikirsel gelişim olduğu görülmemiştir. Hiç bir düşünce şekli, düşünenlerin davranış şekillerinden bağımsız değildir. Bu yanılgıya dini göklerde bir levhi mahfuzda yazılı, sabit olarak düşündüğünüz ve yerde yanlış uygulandığını düşündüğünüz için varıyorsunuz. Din kültürel ve yaşayan bir olgudur, biçimlenir, değişir. Sabit, gökte asılı bir aslı yoktur ki aslına uygunluk, değillik tartışması olsun. Ne yaşanıyor, nasıl inanılıyorsa din odur. Düne göre farklıdır, yarın daha farklı olacaktır, o doğru. Ama aslına uygunluk, aslından uzaklık diye bir şey yoktur. Farklı inançların iletişim çağında birbirini etkilemesi, birbirini eleştirmesinden daha doğal bir şey olamaz. Bunu inançlara karışılması biçiminde değerlendirmemek gerekir. Halka açık bir ortama herhangi bir görüş söylediğiniz anda, onu eleştiriye açmış olursunuz, alınmaca, gücenmece olmaz... Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2008 Bu da nerden çıktı? Eceliyle yıkılıp ölmüş hayvan leş değil mi? Avcının vurup öldürdüğü de leş o zaman? Buzdolabına koymadan kokuttuysan tabii ki sonra istediğin kadar derin dondurucuya koy. Tabii, onu da eklemek gerekir. Eceli ile ölmüş olan da vardır. Ama ortak özellikleri kokmuş olmasıdır. Yani; bu durumda, av hayvanı kokmadığı müddetçe leş olmaz. Hınzır kelimesi ise özel olarak bu eti tanımlar. Derin dondurucun yoksa taze et belli bir süre sonra buzdolabında da kokar. -http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF4376734BED947CDE&Kelime=le%c5%9f- Çizik atarak endorfin salgılatma teorisi çok yanlış. Tersine bununla hayvan stres hormonları salgılar ve eti sertleşir. Endorfin süreğen acı durumunda salgılanır. Bir çizikle salgılanmaz. Ağrımız olduğunda bedenin ürettiği hormonlara endorfin denir. Bu hormonun işlevi, ağrının şiddetini azaltmak ve bize daha az rahatsızlık vermesini sağlamak için sinirleri uyuşturmak tır. Bunlara vücudun afyonu, uyuşturucusu deniyor çünkü afyon dışardan alındığında da gidip endorfinlerin birleştiği aynı reseptörlerle birleşiyor. Vücuttaki endorfin üretimi ile ağrıyı niteliksel olarak ilişkilendirme fikri son derece ilginç fakat burada işin içine başka bir faktör giriyor. Endorfinler sadece ağrı sırasında değil başka birçok uyarana tepki olarak da salgılanıyor. Örneğin her türlü stres, uykusuzluk, heyecan, depresyon, hatta yoğun sevinç ve gülme karşısında bile endorfin salgılanıyor. Dolayısıyla endorfinlere sadece ağrı kimyasalı demek yanlış olur. Böyle anlamlı bir ilişkilendirme yapabilmek için diğer bütün değişkenleri sabit tutmak gerekir. ( Tubitak-Bilim ve Teknik ) Ben kurbanın gözünü bağlayan bin kişiden bir kişi ancak gördüm. Tam tersine hayvanlar kan deryası içinde dövülerek sürükleniyor. Kasabın içinde acımasızlık olmasa bile hepsini akşam olmadan yetiştirmek için aceleden acımayı unutuyor. Kesilen, yüzülen, parçalanan diğer hayvanların arasından, kan göllerinin üzerinden geçirilerek kesilmeye götürülen bu hayvanların nasıl bir bilince sahip olduklarını ve bizim bilincimizden ne derece farklı olduğunu hiç birimiz bilmiyoruz. Ama hayvanların bir çok şeyin farkında olduklarını onları seven, onlara yakın yaşayanlar çok iyi bilir. Utanç, vahşet ve nasıl bir ibadetse olmaz olsun... Ancak bazı insan davranışları ile endorfin düzeyleri arasında bir ilişkilendirmeyi sorgulayan çeşitli araştırmalar yapılıyor. Örneğin madde bağımlılığına (ilaç, içki, tütün vs.) yatkın kişilerin ortalamanın altında endorfin salgılıyor olabilecekleri savı üzerine araştırmalar yapılmakta. Eğer böyle bir ilişki saptanırsa bu tür insanları tedavi etmede yeni yöntemler geliştirilebileceği düşünülüyor. ( Tubitak-Bilim ve Teknik ) Hayvan besliyorum ve tüm bunların farkındayım. Ayrıca, yanılmıyorsam ‘Hayvan Zihni’ diye bir kitapta bunlardan bahsediliyordu. Bildiğim kadarıyla, genel olarak beyin fonksiyonları zeka ile sınırlı değildir. Beyin sapı denen kısımda ilkel benliği oluşturan dürtüler tüm canlılarda vardır. Bunlar, korkma, korunma, savunma ( adrenalin ) cinsellik ( östrojen-testesteron), annelik( progesteron ) vb. duygulardır. Bir hayvan ile empati kurduğumuzda onun neler çekebileceklerini tahmin etmemiz ve acımamız zeka ile ilgili olduğu kadar, beyin kabuğu denen kısmın işlevi olan bilinç(ego) ve bilinç üstü (süper ego ) ile de alakalıdır. İnsanı Hayvandan ayıran da budur. Yani; kendi kendinin farkına varabilme, sorgulama, değer üretebilme, değerlere sahip olabilme yetenekleri. Darwin’in net olarak ortaya koyduğu teorisinin önemli bir bölümü de sosyal evrimi içerir. Öte yandan, bugün gördüğümüz çocukların gözü önünde sergilenen kan revan içindeki dehşetengiz manzaralardan sonra zaten farz olmayan bu geleneğin sorgulanmasının zamanı geldi diye düşünüyorum. Yada, her mahallede ayrı birimler kurularak, devlet denetimiyle bu işin ciddiyetle ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Gerçi, ülkemizde bunun hakkıyla yapılabileceğine de pek inanasım gelmiyor...Paketlenmiş et de güzel bir çözüm olabilir. Alıntı
Φ Kanlı Baykuş Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2008 Bıçak altına yatırdığımız hayvanla birlikte Allah'ın hoşuna gitmeyen hangi amelinzi veya amellerinizi yatıracaksınız? .....Allah'ın emirlerine karşı gevşekliğinizimi? .....Haramlara karşı meylinizimi? .....Helal olmayan arzularınızı, tutkularınızı, şehvetlerinizimi? .....Dünyaya olan aşırı sevgi ve bağlılığınızımı? .....Allah'tan korkar gibi korkup ibadetlerinizi aksattığınızı veya yapmadığınız TAĞUTlarınızımı? .....Allah'ı sever gibi sevipte sevgisinden sarhoş olduklarınızımı? .....Dedikodu yapan, konuştukça yaralayan kıran, inciten, kalp kıran dillerinizimi? .....Allah'tan gelen musibetlere karşı sabırsızlığınızı isyanınızımı? Artık düşündünüzmü bu yıl Allah'ın hoşuna gitmeyen hangi yanınızı KURBAN EDECEKSİNİZ.....?????..... nazlı yenidünya *** Sevgili nazlı yenidünya Hiçbirini, insan köpek dişleri olan vahşi bir hayvan. İçinde saldırma, avcılık içgüdüsü var. Vücudunun ete ihtiyacı var. Doğal yaşamımıza ters olan, bugünün ahlaki kuralları insanın bu genetik mirasını yok sayma modası. Oysa bir başka canlı olan bitkileri her türlü parçalamak, yemek, ezmek serbest. İnsanın duyguları tatmin olmadıkça, içindeki seslere aykırı hareket ettikçe, bunları başka dürtülere yansıtıyor. Şiddetin doğadaki tek geçerli amacı beslenme ve avlanma. Kasapların bizim yerimize kestiği hayvanı, başkasına öldürttüğümüz için daha mı masumuz. Yada et yemeyecek olsak, talep olmayacağına göre kasaplar niye et satsın. İşin doğrusu et ve buna ulaşmak için akması gereken kan doğamızın parçası. kendimizden korkmamalıyız. Biz buyuz. Lütfen kurbanınızı kendiniz kesin. Bu iç dürtünüzü burada köreltin ki, bu saldırganlığınızı başkalarına yansıtmayın. Kurban kesmek psikoterapidir. Kendimizi tatmindir. Kurban kesen bir insan ölümün ne olduğunu çok daha iyi anlar. Ölümden korkmaz. Onun huzura ermek olduğunu anlar. Ölümün nasıl bir gerçek olduğunu görür. Bu yüzden kurban ettiğimiz saldırgan duygularımız ve hayatı anlamamışlığımız. Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2008 Ölümün nasıl bir gerçek olduğunu görür. Kurban kesmeye çalışırken kendini yaralayan neyi görür ? Alıntı
Φ Kanlı Baykuş Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2008 Kurban kesmeye çalışırken kendini yaralayan neyi görür ? Kendi kanıyla karışan, kurban kanını herhalde. Alıntı
Misafir taurusmutis Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2008 Sayin taurusmutis, sizi bir rasyonel duşunceye davet ediyorum ve dolayisiyle yukardaki yazinizin mantiksiz oldugunun keşfedilmesine... Sadece "iman" ile inanan insanlar bilgi edinemezler. "Dini hakkında bilinçli bir bilgi birikimi olan insanlar" dediginiz Muslumanlar genellikle "Imanlarina" guvenirler. "Iman" demek ispati ve arastirmayi gerektirmeden inanmak demektir. Nitekim, inandiginiz Kuran bu sorgulama ve araştirma hevesini, cesaretini kırar, icinde bir ayet vardir, soru sormayin diye! Bilgi sorgulamakla edinilir. Imanla degil. Bu Dunyada, insan tarihine bakarsaniz, bilim alanlarinda icatlar sorgulamakla başlar. Sizin "bilgi" dediginiz şeyler din hakkinda "icat" olunmus hikayelerle başlamiştir. Bu iki tür icatlar arasinda buyuk farklar var. Bayraminiz Kutlu olsun Bayramda çok meşgulüm,davetinize gelemeyeceğim..Dilerseniz buyrun siz imana gelin Sn.Suheyla.. Israrla anlamıyorsunuz..Yukarıda yazdıklarınız sizin inandıklarınız..Kuran şunu yapar,din bunu yapar,bilim bunu yapar..Hepsini biliyorum Sn.Suheyla,ama inandığım sizden farklı..Emin olun sorgulama hevesim,hiç te kaçmış değil..Dinini doğru bilen,sorgulama yapması gerektiğini gayet iyi bilir..İçinde! Olan ayetler tek başına değerlendirilmez,önyargısız yaklaşabilirseniz görürsünüz.. Bakın ben dine iman eden 7.asırdan zavallı adamcağız tercih özgürlüğünüze karışmadığımı,sizin de artık bizim tercihimize karışmamanız gerektiğini yazıyorum..Bilimi bizden katbekat bilen siz;En asri Sn.Suheyla ve diğer arkadaşlar neden hala ısrar ediyorsunuz.. Bilim en son yumurtanın kolestrol sorununu mu tartışmıştı..Olsun olsun,deneme yanılma yöntemidir bilim.Bir 10 sene de,kollestrolümüz yükselmeden yeriz yumurtalarımızı.. Bayramımızı kutladığınız için teşekkür ederim.. Saygılar.. Alıntı
Φ Kanlı Baykuş Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2008 Bilim en son yumurtanın kolestrol sorununu mu tartışmıştı..Olsun olsun,deneme yanılma yöntemidir bilim.Bir 10 sene de,kollestrolümüz yükselmeden yeriz yumurtalarımızı.. Burada önemli olan yumurtayı çiğ ve taze yemek. Yeni doğan civcivlerin daha da az kolestol içerdiğini biliyormuydunuz. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2008 insan köpek dişleri olan vahşi bir hayvan. İçinde saldırma, avcılık içgüdüsü var. Son derece yanlış bir düşünce tarzı. İnsan çok farklılaşmış bir hayvandır ve biyolojik evriminin üzerine eklediği kültürel evrimi, onu giderek çok daha farklılaşmaya götürmektedir. Görüşünüz doğru olsaydı, koyuna saldırıp boğazını dişlerimizle parçaladıktan sonra kanını yalayıp çiğ etini kemirmemiz içgüdülerimize en uygun, en doğru davranış olurdu. Son derece yanlış bir düşünce içerisindesiniz, hatta düşüncelerin en yanlışına sahipsiniz, benden söylemesi... Endorfinler sadece ağrı sırasında değil başka birçok uyarana tepki olarak da salgılanıyor. Benim söylediğim, bir çizik ile hemen endorfin salgılanmayacağı idi... Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2008 İnsanmı daha önce varoldu,yoksa köpekmi,evrimciler ne der acaba... Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2008 Sayin Sarigol, sizler okudugunuzu anlamiş degilsiniz. çunku anlamiş olsaydiniz, bana bu soruyu sormazdiniz. Ben hiç bir yorumumda, "Tanri"nin olup olmadigini tartişmadim. Inkar etmedim. Ve boyle konulara girmedim. Defalarca soyledim, Muhammedin bir peygamber olmadigini demek Tanriya inanmamak demek degildir. Bu kadar basit bir noktayi takip edememek çok tuhaf! Bu ayet neyi ispat ederki? Hiç bir şeyi? Benim yazilarimin hedefi Muhammedtir. Tanri degil. Onlari kafanizda eşit tutmak, bence, Islam dinine gore bile, en büyük bir günahtir. Belki onuda bilmemiş olabilirsiniz. Muhammedin Allahi her şeyi affedermis, ama bu çeşit günahi(Allaha ortak olanlara inanmak) affetmezmis. Lütfen dikkatli olun. Sizinde bayraminiz kutlu olsun. Sayıne suheyla. Dikkat ederseniz, nereye geldik yazışmalarla... Siz inançlı biri, imişsiniz ve ben farkında değilmişim, üstelik sizin inanmadığınız, bizim şanlı peygamberimiz'miş (haşa) vede peygamberimize,inanmamak (siz) Tanrıya inanmamak değildir dersiniz. Madem öyle neye inanıyorsunuzki,yazında bilelim,bilelimki, sayıne suheyla'nın yazdıkları dişe dokunan bir şeymi anlayalım,bilelim üstelik İslam karşıtı bütün yazılarınızı boşa çıkardığımız bir ortamda (sanal) hala yok ben Tanrıya,inanıyorum, vs vs demek İslam'a dolayısı ile onun şanlı Peygamberi MUHAMMED MUSTAFA a.s.v. hiç bir şekilde dokunmaz, dolayısı ile daha KUR'AN,HADİS,SÜNNET'E vakıf olmadan,üstelik "İSLAM" neyi çağrıştırır, bilmeden karşı olmak ,kişinin bilmediği konuda ahkam kesmesi demektir, neye,nasıl inandığınız sizi alakadar eder,fakat bizim inancımıza,eleştirel yaklaşan her kim ise üstünlüğünü ortaya koyması gerekir (oda her ne ise) bundan dolayı sayıne suheyla, " Ve göğü kuvvetimizle kurduk, muhakkak ki onu genişletmekteyiz. ( 51 Zariyat Suresi 47)" Ayeti'ne bir şey yazamazsınız,vede bu Ayetin anlattığını,21. yüz yıl Huble teleskopu ancak anlatır... Saygılar sunarım... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2008 sizin de artık bizim tercihimize karışmamanız gerektiğini Görüş belirtmenin tercihe karışmak olduğu da nereden çıktı? Burada zaten kimse kimsenin tercihine karışmıyor, görüş ve karşı görüş bildiriyor. Forumda karışma söz konusu olamaz ki zaten, ne yapıp karışılabilir ki? Sadece sizi camiye giderken görür de kolunuzdan tutup "gitmeyeceksin!" dersek size karışmamız söz konusu olabilir. Forumda "camiye gitme" çağrısı yapsak bile (faraza) karışmış olamayız, "sana ne giderim" dersiniz, iş biter... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2008 Bu arada: "Batılılar da hindi kesiyor" türü savunmalara değinmek istiyorum. Batılıların sokaklarda "bunu illa kesmem lazım, kesmezsem hayatta olmaz!" deyip hindi toplu katliamına giriştiklerini hiç görmedim. İstakozu canlı olarak haşlamalarına gelince. Bu beni de rahatsız eder ve istakoz yemem. Ama bu hayvanı yiyecekseniz, onu öldürmenin başka yolu yok. Varsa söyleyin de değerlendirelim. Parçalarsanız canlı olarak parçalamış olacaksınız. Kaynayan bir suya attığınız zaman sinir almaçlarının sıcak suyla teması anında köreldiğini ve acı duymasının çok kısa sürdüğünü varsaymak zorundasınız. İstakoz kabuklu bir hayvan olduğu için bunu varsaymak da biraz zor. Almaçların körelip acıyı algılamaması için bir süre geçmek zorunda. Sonuç olarak ben istakoz yememeyi tercih ediyorum ama yiyenlere önerebileceğim daha insancıl bir öldürme yöntemi bulamıyorum. Hayvanın bir beyni yok ki kafasını koparsanız. Bu durumda bile hareket etmeye devam edecektir ve hareket etmekte olan bir hayvanı parçalama vahşetini yaşayacaksınız. İstakoz konusu tam bir sorun bence. Tıpkı ipekböceklerinin kozalarının sağlam olarak elde edilmesi için kaynar suya atılmaları gibi bir sorun. İpeğin elde edilmesi için de başka bir yöntem bulunamıyor. Ya ipek üretmeyeceksiniz, ya bu katliamı yapacaksınız. İki tercihten biri. Ben istakoz yememeyi tercih ettiğim gibi, yapacak başka meslek bulamasam da ipek üreticiliği yapmazdım. Ama yapan yapıyor, ne diyeyim? Eminim Çinliler ipeği aldıktan sonra içinden çıkan haşlanmış larvayı da afiyetle mideye indiriyor, atmıyorlardır. Onlara önerebileceğim "bak öyle yapmayın, şöyle yapın" diyebileceğim bir öneri de olamıyor, çünkü yok. Buluşu olan varsa duymak isterim. Doğadan tümüyle sıyrılıp ruhani varlıklar olmamız imkansız görünüyor, en azından şimdilik, bizler doğayı tüketen, besin piramidinin en üstüne yerleşmiş canlılarız. Ama bu demek değil ki otoyol kenarlarında kan gölleri üzerinde hayvan parçalamayı sürdürelim. Bu vahşet durdurulmadıkça uygar olamayız. Ha, Batının eleştirisine gelirsek, ben daha sert eleştiririm. Boğa güreşini yasaklamamış bir İspanya'yı bünyesine almakta sakınca görmeyen AB'yi şiddetle eleştiriyorum. Bizdeki kurban geleneğini eleştirirken dönüp aynaya bakmasını şiddetle öneriyorum. Bence İspanya ilkel ve geri bir toplumdur, Higgs bozonunu keşfetse, başka yıldıza ulaşsa boğa güreşi yapıldığı sürece bu görüşüm değişmez... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2008 Buyrun siz 7inci asirda kalin. 7.asır dediniz de aklıma her nedense 7.asırı bahane ederek Afganistan'ı kan gölüne çeviren batılı dostlar geldi,Irak'ı savaş uçaklarıyla özgürleştiren ABD geldi.Nedendir bilinmez ama 7. asrın ürünü olarak sunduğu teröristleri işine gelince besleyenler geldi.Neyi mi kurban sunalım;neyi kurban sunuyorsak 7.asır bayrağına! Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2008 Afganistan'ı kan gölüne çeviren batılı dostlar geldi,Irak'ı savaş uçaklarıyla özgürleştiren ABD geldi. Bu konuda ne duymak istediğinizi anlamıyorum. Çıkıp: "Tüh yaaa! Ben dünyanın kudretli ve azametli adalet tanrısı ulu ABD'mizin Afganistan'a barış, Irak'a demokrasi getireceğine yürekten inanmıştım. Meğer ne boş kuruntularımız varmış! Yakışmadı şanına ABD! Bundan sonra ABDci olmucam işte!" denmesini mi istiyorsunuz? Bir de salya sümük ağlasak "Eyvaaah, aldandık. Bu ABD'yi dünyanın adalet tanrısı sandık!" diye dövünsek içiniz rahatlayacak mı? ABD dünyanın adalet tanrısı değildir. Irak'ın başında durmadan sağa sola sataşıp saldıran bir akılsız vardı, belayı çağırdı, bela da kırmadı geldi. Burada bizim günahımız ne, neye dövünelim? "Irak bizim eski eyaletimiz, ona yapılan işgal bize de yapılmış olur" deyip efelik mi yapalım? Irak'ta kitle imha silahı çıkmaması bir şey değiştirmez. Kimyasal silahlar uzun süre depolanan malzemeler değildir. Kullanacağınızda yaparsınız. Uzun süre beklerse ilaç gibi son kullanma tarihi geçer, anlatabiliyor muyum? O yüzden "hani nerde kimyasal silahlar?" demenin pek geçerliliği yoktur. Kullanacak olan ve kullanmış olan, kullanabileceğini bilfiil kullanarak göstermiş olan, gerektiğinde, kullanmak istediğinde tekrar yapar ve kullanabilir. Bir deli durmadan orayı burayı ateşe veriyorsa evinde benzin bidonu aramazsınız, o deliyi durdurursunuz. Tabii bunları ABD'yi savunmak adına değil, bahsettiğiniz Irak olayının nedenlerini irdelemek adına söylüyorum. Ha, Saddam ajanmış, piyonmuş, komplo teorilerine yapacak bir şey yok. Başınızdaki sizi felakete götüren bir ajansa, çaresine bakmanız gerekiyor. Bakamıyorsanız kimse sizin için gelip çaresine bakmaz, bakarsa da ancak böyle bakar... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.