Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2008 ‘İmam nikahlı eşe tazminat’ tartışması ANKARA - Hükümetin Borçlar Kanunu tasarısında imam nikahlı eşe de tazminat hakkı sağlayacak düzenlemeye yer vermesi tartışma konusu oldu. Kadın milletvekillerinin de tartıştığı tasarı CHP ve MHP’nin eleştirilerine hedef oldu, AKP ise destek verdi. Tartışmada yaşanan diyaloglar şöyle: - CHP’li Birgen Keleş: İmam nikahlı eşe tazminat, hukuken yasak olan imam nikahı ile evliliği meşrulaştırıyor. İktidar mensupları ’kadınları koruyoruz’ derken, başka kadınların ezilmesine yol açıyor. - MHP’li Şenol Bal: Borçlar Kanunu Tasarısı’nda getirilen ’imam nikahlı eşe tazminat’ hükmüne taraftar olamayız. Hükümet, bu çalışmasıyla bir yerde imam nikahını meşrulaştırmış oluyor. Bu duruma karşı gerekli girişimlerde bulunacağız. - AKP’li Fatoş Gürkan: Haksızlığa uğramış bir kadının korunmasının güvence altına alınmasını desteklememek mümkün değil. İmam nikahı ile de olsa bir kadın kocasına verilen herhangi bir zarara karşı tazminat talebinde elbette bulunma hakkına sahip olmalı. - TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya: Yeni tasarı ile getirilen ’yakınları’ kavramı yürürlükteki kanunda olmasa da, Yargıtay’ın verdiği kararlarda yer alan bir husus. Yani komisyonda bir ekleme yapılması söz konusu değildir. Mevcut uygulama nasıl? Yürürlükteki Borçlar Kanunu ölüm halinde manevi tazminatın sadece kişinin mirasçılarına verilmesini düzenliyor. Tasarı’nın 55. maddesi ise “Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevî tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir” hükmünü içeriyor. Bu düzenleme ile ölenin sadece mirasçıları değil evlatlığı, imam nikahlı eşi ve nişanlısı başta olmak üzere yakınlarına manevi tazminat verilmesine imkan tanınıyor.http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=209318&Categoryid=1 Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2008 ‘İmam nikahlı eşe tazminat’ tartışması - AKP’li Fatoş Gürkan: Haksızlığa uğramış bir kadının korunmasının güvence altına alınmasını desteklememek mümkün değil. İmam nikahı ile de olsa bir kadın kocasına verilen herhangi bir zarara karşı tazminat talebinde elbette bulunma hakkına sahip olmalı. AKP’li Fatoş Gürkan a sormak lazim, evlilik vaatleriyle uzun süre birlikte yasayan kadinlarin durumu ne olacak? Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2008 Maddi tazminatın ilgili kısmıÖlüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararınıda tazmin etmek lazımgelir. C- MANEVİ TAZMİNAT Madde 47 - Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara düçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir Türkiye'de şu anda çok fazla sayıda imam nikahı ile yaşayan kadın var. Veya erkek de diyebiliriz. Bunların hukuk nazarında yok sayılması veya bunların hukuk nazarında bir hakka kavuşturulması birçok problemi tetiklemektedir. Yok sayılması; binlerce kadın ve çocuğu zarara uğratacaktır. Yine hakeza; bunların hukuki bir varlıkla tanınması ise; imam nikahlı yaşamanın önünü açabilecektir. Pekiyi bu varsayım; şu anda imam nikahlı olarak yaşayan belki binlerce kadına hak verilmesine engel teşkil etmeli midir? Tasarı: 53 Ölüm halinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır . Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin uğradıkları kayıplar Manevi Tazminat Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir. Bu arada -http://www.turkhukuksitesi.com/showpost.php?p=116037&postcount=9- bu adreste enteresan bir Yargıtay Kararı var. Yargıtay aslında bu tür evliliği tanıma taraftarıdır ki; mağduriyetler ancak böyle giderilebilinir. Bunu yaparken imam nikahından bahsedilmemektedir zira evlendirme memuru önünde yapılmayan evlilikler Medeni Kanuna göre yok hükmündedir. Ancak gayri resmi evlilik adı altında bir ifade vardır. Hasılı Medeni Kanunda hala imam nikahı tanınmazken bir şekilde böyle bir birliktelik yaşayanların birbirlerine mirasçı olmaları veya ,biraz ileri bir yaklaşım oldu, sadece ölümün vukuu bulması durumunda onun gerek desteğinden yoksun kalınması ve gerekse onun bizzat kendisinden yoksun kalınması nedeniyle manevi tazminat istenilmesi daha uygun olacaktır kanaatindeyim. Bunu genelleştirerek düşünmemiz gerekir. Sadece imam nikahı değil nikahsız (imam nikahı dahi olmadan) olarak bir arada yaşayan kişilerin aynı evde 2-3 yıldır birlikte yaşadıklarını düşünün. Bu kişilerden biri başka birilerince öldürüldüğünde geride kalanın durumunu düşünün. Bu madde ile aynı zamanda onlar dahi korunmaktadır. Yani bu madde aslında çok ileri bir maddedir ancak belki AKP sadece imam nikanlıları esas almaktadır ancak bunu AKP yapıyor diye karşı çıkmak bazen doğru olmayabilir. Keşke CHP böyle bir değişikliği getirseydi diyelim... Türban hakkındaki Anayasa değişikliği de böyle kurban gitmedi mi? Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2008 Veya,imam nikahli kadin erkegi zarara ugratirsa erkege tazminat ödeme sartida varmi yasa teklifinde? Ve yine ayni yasa ile getirilmeye calisilan uzun süreli nisanlilik döneminden sonra eger evlenme akti olmazsa yine tazminat düsünülmektedir.Iktidar hep kadinlari koruma adı altinda imam nikahini mesrulastirma cabasini gütmektedir.Yani birtürlü vazgecemiyorlar yobazliktan.Hem Laikligin güvencesi biziz diyorlar hemde imam nikahini mesrulastirma kiliflari ariyorlar. Imam nikahina karsi tüm gücleriyle mücadele etmesi gerekenler onu mesrulastirma yolunu seciyorlar,mücadele edemezler cünkü mecliste oturan 550 kisinin belkide yarisindan fazlasi imam nikahli oturmaktadir veya imam nikahli bir hayat arkadasina sahipler. Bir kadin olarak AKP li milletvekilinin böyle bir yasanin cikmasini savunmasi gercekten düsündürücüdür. saygilarla Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2008 Veya,imam nikahli kadin erkegi zarara ugratirsa erkege tazminat ödeme sartida varmi yasa teklifinde?Ve yine ayni yasa ile getirilmeye calisilan uzun süreli nisanlilik döneminden sonra eger evlenme akti olmazsa yine tazminat düsünülmektedir.Iktidar hep kadinlari koruma adı altinda imam nikahini mesrulastirma cabasini gütmektedir.Yani birtürlü vazgecemiyorlar yobazliktan.Hem Laikligin güvencesi biziz diyorlar hemde imam nikahini mesrulastirma kiliflari ariyorlar. Imam nikahina karsi tüm gücleriyle mücadele etmesi gerekenler onu mesrulastirma yolunu seciyorlar,mücadele edemezler cünkü mecliste oturan 550 kisinin belkide yarisindan fazlasi imam nikahli oturmaktadir veya imam nikahli bir hayat arkadasina sahipler. Bir kadin olarak AKP li milletvekilinin böyle bir yasanin cikmasini savunmasi gercekten düsündürücüdür. saygilarla Veya diyerek meseleler hakkında bir ilinti kurduğunuz anlaşılıyor. Ortaya çıkan zararın birarada yaşayan kişilerce verilmediğini belirtelim de olay biraz daha anlaşılır olsun. Yani ki; manevi veya maddi zararın nedeni üçüncü bir kişinin haksız (hukuka aykırı) fiilidir. Yani ki; aralarında flört veya nişanlılık bulunan şahısların birbirine verecekleri zarar bunlardan ayrıdır. Gelelim ölüm nedeniyle ona mirasçı olma veya ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma veya manevi tazminat meselesine. Bu tazminatı isteyecek olanlar tasarıda "ölenin yakınları" olarak belirtilmiştir. Ölenin kadın yakınları veya ölenin imam nikahlı eşi denmemiştir. Bunun anlamı da erkeklerin dahi bu tazminatı isteyebilecek olmasıdır. İmam nikahını meşrulaştırmak ancak ve ancak medeni kanuna madde koymakla olur. Veya medeni kanun nazarındaki yokluk hükmünü kaldırmakla olur. Bu yapılmadığında sadece bu kişilere bazı haklar getirildiğinde hukukun tanımadığı ancak yaygın olarak meydana gelmiş bazı hak mahrumiyetleri de önlenmiş olabilir. Şu anki hukuk tanımıyor diye imam nikahı duracak değildir. Hatta; bu nikahı resmi nikah yapmadan yapmaya kalkanlara hapis cezası dahi bulunmaktadır. Lakin; binlerce insanın da bu şekilde bir birliktelik içerisinde olduğu unutulmamalıdır. Siz imam nikahı yaptınız öyleyse hiçbir hak talep edemezsiniz dersek; zaten muhtaç durumda bulunan kadınlara bir sopada biz atmış olmaz mıyız? Bunun ayrıca düşünülmesi gerekir. Bana; kalırsa sadece manevi tazminat olarak değil hem maddi hem de manevi tazminat bunlara da ödenmelidir. Ve insanlarımızın yavaş yavaş imam nikahından vazgeçmesi (resmisi olmadan yapılanından bahsediyorum) için çalışmalar devam etmelidir. Buradaki kısmi bir yardım tamamiyle resmi olmayan evlenmenin tanındığı manasına gelmez. Bir arada yaşayanların uğradıkları zararın giderimi anlamını taşıyabilir. Böyle bir anlayış çok daha uygundur ancak özellikle böyle bir teklifi AKP'nin getiriyor olması akıllarda soru işareti bırakabilir. Bu durumda böylesi bir teklifi ve hatta daha ilerisini çıkıp da CHP'nin savunmasını ben açıkçası isterdim. Alıntı
Φ gugukcuk Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2008 Bu işin en kolay çözümü medeni kanununda değişiklik yaparak imamın devre dışı bırakılmasıdır.isteyen birden çok eşli yaşam sürebilir maddesinin eklenmesidir. Gerisi hikaye. İsteyen zaten çok eşli yaşıyor adına da imam nikahı diyor. Alıntı
Φ spectrummm Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2008 Bu ülkede zina serbestken isteyen istediği kişiyle evlenmeden beraber olurken imam nikahı niçin bukadar korkutucu.Hiç bir nikah yapmadan beraber yaşamak modernlik oluyora imam nikahı ile yaşamak neden kabul edilemez olur.İnsanların tercihlerine saygı duymak en doğru olanı bence ve kesinllikle imam nikahı ile yaşayan insanlar eleştirilmemelidir.Bu yasaya gelince bu tamamen kadınlara karşı pozitif ayrımcılıktır.Daha doğru amaç odur fakat bu konuda öyle bir ayrımcılığa gerek yoktur.Seçim onlarındır eğer mal paylaşımı istiyorlarsa ve eşlerine güvenmiyorlarsa resmi nikah kıymaları gerekir.İstemiyorlarsa byle bir hakkı elde edemezler. Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2008 Bu işin en kolay çözümü medeni kanununda değişiklik yaparak imamın devre dışı bırakılmasıdır.isteyen birden çok eşli yaşam sürebilir maddesinin eklenmesidir.Gerisi hikaye. İsteyen zaten çok eşli yaşıyor adına da imam nikahı diyor. Bu ülkede zina serbestken isteyen istediği kişiyle evlenmeden beraber olurken imam nikahı niçin bukadar korkutucu.Hiç bir nikah yapmadan beraber yaşamak modernlik oluyora imam nikahı ile yaşamak neden kabul edilemez olur.İnsanların tercihlerine saygı duymak en doğru olanı bence ve kesinllikle imam nikahı ile yaşayan insanlar eleştirilmemelidir.Bu yasaya gelince bu tamamen kadınlara karşı pozitif ayrımcılıktır.Daha doğru amaç odur fakat bu konuda öyle bir ayrımcılığa gerek yoktur.Seçim onlarındır eğer mal paylaşımı istiyorlarsa ve eşlerine güvenmiyorlarsa resmi nikah kıymaları gerekir.İstemiyorlarsa byle bir hakkı elde edemezler. Çok sığ görüşler…İsteyen istediğini zaten yaptığı için kanunen meşrulaştırılması mantığı sizce ne kadar doğru ? Yani, diyelim ki, çok kişi zaten uyuşturucu kullanıyor diye uyuşturucu kullanmak serbest mi olmalı ? Zinayı suç olmaktan çıkaran AKP’nin, o dediğiniz olaylarda sorumluluğu yok mu ? Meseleyi din açısından uygun görüyorsanız, çok eşli evliliğin olabilmesi şartları, çok, çok ekstrem durumlar için geçerli. Ayrıca, nikahın dinisi, resmisi olmaz , bu durumda zaten imam da gerekmez. Yani, şu andaki resmi nikah dine ters olmamakla birlikte, bu konunun dinle ilgisi de yok. Çünkü, nikah dediğimiz olay, sadece şahitler huzurunda yapılması gereken toplumsal bir meşruiyet akididir. Bu kanun tasarısı ilericidir, uygundur yeter ki yarın bir gün bunun gibi sığ düşünceler ile medeni kanunda değişiklik yapmaya dayanak olmasın. Ancak, resmi nikah olmadan imam nikahının önlenmesi için de çalışmalar paralel yürütülmelidir. Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2008 Yani bu madde aslında çok ileri bir maddedir ancak belki AKP sadece imam nikanlıları esas almaktadır ancak bunu AKP yapıyor diye karşı çıkmak bazen doğru olmayabilir. özellikle böyle bir teklifi AKP'nin getiriyor olması akıllarda soru işareti bırakabilir. AKP’den şüphelenilmesinin normal bulunması gerekir. Yani, bilmiyorum ama kabul edilirse bu değişiklik, ilerde, medeni kanunda yapılacak değişikliğe hukuken dayanak yapılabilir mi acaba ? Türban hakkındaki Anayasa değişikliği de böyle kurban gitmedi mi? Yani, sizce, türban ile bağlantılı Anayasa değişikliğini, sırf AKP istiyor diye mi bu karar verildi. Eğer CHP bu değişikliği isteseydi, aksi yönde mi karar verilirdi ? Kamuda türban laikliğe aykırı değil mi ? Şu anki hukuk tanımıyor diye imam nikahı duracak değildir. Hatta; bu nikahı resmi nikah yapmadan yapmaya kalkanlara hapis cezası dahi bulunmaktadır. Peki, bu durumda, ölen kişinin imam nikahlı eşinin, tazminat için başvurduğunda, bu kanun dışı durumu anlaşılacağına göre, başvuran eşe, hukuken önce hapis cezası sonra da tazminat vermek gerekmez mi ? Ha, hapis cezası ( bilmiyorum kaç ay ) zaten ertelenir, zaten de erteleneceği için savcının da takipsizlik vereceğinin belli olmasından soruşturma da açılmaz zaten, derseniz başka tabii. Ve insanlarımızın yavaş yavaş imam nikahından vazgeçmesi (resmisi olmadan yapılanından bahsediyorum) için çalışmalar devam etmelidir. Aslında, Sn.Bekir, bu çalışmalar içerisine, nikahın resmisi, dinisi olmayacağı, bunun İslama göre din dışı bir mevzu olup sadece şahitler huzurunda yapılması gereken toplumsal bir meşruiyet akidi olduğunun da söylenmesinin, vurgulanmasının ve resmi nikahtan sonra isteyenin imam nikahı da yaptırabileceğinin de eklenmesi gerekir diye düşünüyorum. Alıntı
Φ spectrummm Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 Çok sığ görüşler…İsteyen istediğini zaten yaptığı için kanunen meşrulaştırılması mantığı sizce ne kadar doğru ? Yani, diyelim ki, çok kişi zaten uyuşturucu kullanıyor diye uyuşturucu kullanmak serbest mi olmalı ? Zinayı suç olmaktan çıkaran AKP’nin, o dediğiniz olaylarda sorumluluğu yok mu ? Meseleyi din açısından uygun görüyorsanız, çok eşli evliliğin olabilmesi şartları, çok, çok ekstrem durumlar için geçerli. Ayrıca, nikahın dinisi, resmisi olmaz , bu durumda zaten imam da gerekmez. Yani, şu andaki resmi nikah dine ters olmamakla birlikte, bu konunun dinle ilgisi de yok. Çünkü, nikah dediğimiz olay, sadece şahitler huzurunda yapılması gereken toplumsal bir meşruiyet akididir. Bu kanun tasarısı ilericidir, uygundur yeter ki yarın bir gün bunun gibi sığ düşünceler ile medeni kanunda değişiklik yapmaya dayanak olmasın. Ancak, resmi nikah olmadan imam nikahının önlenmesi için de çalışmalar paralel yürütülmelidir. Okumadan yapıyorsun heralde yorumunu.Benim fikrime sığ demişsin sonra aynı şeyleri söylemişsin.Ben imam nikahı meşrulaştırılsın dedim mi aksine tersini söyledim.Ama dediğim şey ne anlamadığın için tekrar ediyorum.Sen yada bir başkası kimseye zorla nikah kıydıramaz.İsteyen istediği kişiyle istediği şekilde yaşar.İsteyen resmi nikahla isteyen imam nikahıyla isteyen hiç biri olmadan. İşin sosyolojik tarafına gelirsek.Sadece imam nikahı kıymak resmi nikahı kıymamak aslında bir isyandır,rejime ve devlete karşı bir isyandır.Eğer sen devletin imzasını saymayıp resmi nikah kıymazsan devletin mahkemesinde hakta talep edemezsin, buda çok açıktır. Bundan dolayıda seçim senindir diye sözümüde bitirmiştim. Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 Okumadan yapıyorsun heralde yorumunu.Benim fikrime sığ demişsin sonra aynı şeyleri söylemişsin.Ben imam nikahı meşrulaştırılsın dedim mi aksine tersini söyledim. Bu ülkede zina serbestken isteyen istediği kişiyle evlenmeden beraber olurken imam nikahı niçin bukadar korkutucu.Hiç bir nikah yapmadan beraber yaşamak modernlik oluyora imam nikahı ile yaşamak neden kabul edilemez olur.İnsanların tercihlerine saygı duymak en doğru olanı bence ve kesinllikle imam nikahı ile yaşayan insanlar eleştirilmemelidir. Dostum, eleştirmemekten, modern kabul etmemiz gerektiğinden bahsediyorsun, insanların tercihine saygı duymaktan bahsediyorsun, aşağıda da kendinle çelişiyorsun. Saygı duyuyorsan cezalandırmazsın. Ama dediğim şey ne anlamadığın için tekrar ediyorum.Sen yada bir başkası kimseye zorla nikah kıydıramaz.İsteyen istediği kişiyle istediği şekilde yaşar.İsteyen resmi nikahla isteyen imam nikahıyla isteyen hiç biri olmadan.İşin sosyolojik tarafına gelirsek.Sadece imam nikahı kıymak resmi nikahı kıymamak aslında bir isyandır,rejime ve devlete karşı bir isyandır.Eğer sen devletin imzasını saymayıp resmi nikah kıymazsan devletin mahkemesinde hakta talep edemezsin, buda çok açıktır. Bundan dolayıda seçim senindir diye sözümüde bitirmiştim. Bu yaklaşım, şimdiye kadar hiç işe yaramamıştır. Yani, İmam nikahlı herkesi rejim karşıtı görmek aşırı bir yorum olur. Eğitimsizlik desek, zavallı kadınların çaresizliği desek daha doğru olur. Bunun çözümü, öncelikle mevcut durumdaki mağduriyeti önleme ve bunun paralelinde resmi nikahı özendirmeye yönelik eğitimlerle bilinç düzeyini yükseltmektir. Alıntı
Φ spectrummm Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 Dostum, eleştirmemekten, modern kabul etmemiz gerektiğinden bahsediyorsun, insanların tercihine saygı duymaktan bahsediyorsun, aşağıda da kendinle çelişiyorsun. Saygı duyuyorsan cezalandırmazsın. Bu yaklaşım, şimdiye kadar hiç işe yaramamıştır. Yani, İmam nikahlı herkesi rejim karşıtı görmek aşırı bir yorum olur. Eğitimsizlik desek, zavallı kadınların çaresizliği desek daha doğru olur. Bunun çözümü, öncelikle mevcut durumdaki mağduriyeti önleme ve bunun paralelinde resmi nikahı özendirmeye yönelik eğitimlerle bilinç düzeyini yükseltmektir. Ama olmuyor bir yerlerde anlaşamıyoruz.Dikkatlice okursan belki anlaşabilriz,çok uçlarda değiliz. Dikkat edersen ben remi nikah kıymayıp resmi nikahı kabul etmeyen kişilerden bahsediyorum,imam nikahı yaptırıp üstüne resmi nikah yaptıran kişilere karşı hiç birşey dememdim.Ama sana kalsa ben bütün imam nikahı kıydıranlara rejim karşıtı demişim,kesinlikle hayır ben sadece imam nikahı kıydıranlara diyorumyani resmi nikah kıymayıp sade imam nikahı kıyanlar,arada baya bir fark var.Ve kesinliklede arkasındayım resmi nikah kıymamanın bir maksadı vardır. Ayrıca ben cezalandırmaktan bahsetmedim bunu da çarpıtmışsın.Ben diyorum ki seçim onların karışma hakkımız yok bunun iki sonucu var resmi nikahta mahkemeye başvurabilirsin eğer resmi nikahın yoksa başvuramazsın.Bu kadar açık ben seçim hakkı var diyorum ceza bunun neresinde.Resmi nikah kıymazsan sen bu haklarından feragat etmişsin demektir. Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 Dikkat edersen ben remi nikah kıymayıp resmi nikahı kabul etmeyen kişilerden bahsediyorum,imam nikahı yaptırıp üstüne resmi nikah yaptıran kişilere karşı hiç birşey dememdim.Ama sana kalsa ben bütün imam nikahı kıydıranlara rejim karşıtı demişim,kesinlikle hayır ben sadece imam nikahı kıydıranlara diyorumyani resmi nikah kıymayıp sade imam nikahı kıyanlar,arada baya bir fark var. Sn.Spektrumm, Ben de onlardan bahsediyorum zaten, hem resmi, hem de imam nikahı olanlardan değil herhalde Yani, sadece imam nikahı kılanlar arasında rejim karşıtları da olduğu gibi, resmi evli erkekle imam nikahı ile kandırılmış kadınlardan da bahsediyorum, ayrıca, hiç resmi nikahtan haberi olmayan cehaletten dolayı imam nikahlı çiftlerden de bahsediyorum. Ayrıca ben cezalandırmaktan bahsetmedim bunu da çarpıtmışsın.Ben diyorum ki seçim onların karışma hakkımız yok bunun iki sonucu var resmi nikahta mahkemeye başvurabilirsin eğer resmi nikahın yoksa başvuramazsın.Bu kadar açık ben seçim hakkı var diyorum ceza bunun neresinde.Resmi nikah kıymazsan sen bu haklarından feragat etmişsin demektir. Resmi haklardan mahrum olmak bir tür ceza değil mi ? Bu şekilde mahkeme kararları da var hatta başka suçlar için. Ayrıca, sadece bu değil, hapis cezasına ne diyorsun ? Tespit edildiği anda hapis var. Öte yandan, bu kanun, öldükten sonraki mağduriyetten bahsediyor. Yaşarken boşanmadan değil, yazılanları iyi okursan anlaşırız. Alıntı
Φ spectrummm Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 benim fikrim açık ve net son kez yazıyorum 1)Bu ülkede nasıl insanlar nikahsız yaşabiliyorsa sadece imam nikahı ilede yaşayabilir.Buna karışılmamalı. 2)Resmi nikah kıymamak rejime ve devlete bir isyandır.Belki bunun nedeni olarak cahillikte olabilir fakat genede bu bir isyandır. 3)Resmi nikah kıymadan mahkemeden hak talep etmek yanlıştır. Ayrıca benim konuları iyi okumadığım bir kelime oyunudur hatta iftiradır.Ben sadece bir kere mal paylaşımı demişimdir ama bu lafın gelişidir,anlatılmak istenen şey hak talep edilmesidir.Bunu anlamak hiçte zor değil tabi eğer gerçek amaç münakaşa etmek değil tartışmak ise. saygılarımla arz ederim Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 benim fikrim açık ve net son kez yazıyorum1)Bu ülkede nasıl insanlar nikahsız yaşabiliyorsa sadece imam nikahı ilede yaşayabilir.Buna karışılmamalı. 2)Resmi nikah kıymamak rejime ve devlete bir isyandır.Belki bunun nedeni olarak cahillikte olabilir fakat genede bu bir isyandır. 3)Resmi nikah kıymadan mahkemeden hak talep etmek yanlıştır. Ayrıca benim konuları iyi okumadığım bir kelime oyunudur hatta iftiradır.Ben sadece bir kere mal paylaşımı demişimdir ama bu lafın gelişidir,anlatılmak istenen şey hak talep edilmesidir.Bunu anlamak hiçte zor değil tabi eğer gerçek amaç münakaşa etmek değil tartışmak ise. saygılarımla arz ederim Ben de eleştiri hakkımı kullanıyorum: 1-Toplumsal çürüme getirecek bir duruma karışılır. Çünkü, hiç bir toplum bunu istemez. Toplumun talebini de, devlet, demokrasi ve laiklik ilkeleri çerçevesinde yerine getirmek zorundadır. Evli olduğu halde, zina yapan erkeğe de, imam nikahı kılıfına sığınana da ceza öngörülebilir. 2-Resmi nikah yapmamak rejime karşı gelmek ise bu durumda bu insanlar DGM'lerde yargılanmalıdır. ( Gerçi kaldırıldı ama ) Bu durumda kurunun yanında yaşın yanmasına da göz yummuş oluruz ki bu da hukuk devletine aykırı bir durum olur. ( Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, İbo, Müslüm Gürses de mi rejim karşıtı )Saygı duyuyorsak, eleştirmiyorsak ceza da vermemeliyiz. 3-'Seçim onlarındır eğer mal paylaşımı istiyorlarsa ve eşlerine güvenmiyorlarsa resmi nikah kıymaları gerekir.İstemiyorlarsa böyle bir hakkı elde edemezler.' demek lafın gelişi değil, resmen, baştan seçime bırakılan, boşanma ve ölüm durumundaki haklardan bahseder. Çünkü, ölüm durumunda zaten kanuni mirasçısı resmi eş olur. Oysa, bu tasarıda verilen hak, devletin, ölüm durumunda verdiği maddi ve manevi tazminattır, miras değil. Yani, evli iken zaten bu tasarının öngördüğü miktar geçersiz olur eğer ortada ölen eşin bıraktığı bir miras varsa. Miras, yoksa, zaten evlilere de yarar. Bu hakkın verilebilmesi için de ölen kişinin yakını olduğunun ispatı gerekir, bu da, evli erkeğin metresi için olamayacağına göre imam nikahlı eşi yada bilmeden imam nikahlı yada değil eşler için olacaktır büyük ihtimalle.Verilecek miktarın ölen kişinin servetiyle orantılı olacağı tasarıda söylenmemektedir. Yani, verilecek miktar, uygun diye ifade edilmektedir. Dolayısıyla, bu gibi insanların mağdur olmaması adına bu tasarı doğrudur. Yalnız, daha önce dediğim gibi, bu madde değişikliği, ilerde medeni hukuktaki maddenin değiştirilmesine dayanak olabilecekse ve eğitim verilmeyip, imam nikahını özendirici bir etkisi olursa bu laik rejim için tehlikeli olur. Alıntı
Φ gugukcuk Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 Çok sığ görüşler?İsteyen istediğini zaten yaptığı için kanunen meşrulaştırılması mantığı sizce ne kadar doğru ? Yani, diyelim ki, çok kişi zaten uyuşturucu kullanıyor diye uyuşturucu kullanmak serbest mi olmalı ? Zinayı suç olmaktan çıkaran AKP?nin, o dediğiniz olaylarda sorumluluğu yok mu ? Meseleyi din açısından uygun görüyorsanız, çok eşli evliliğin olabilmesi şartları, çok, çok ekstrem durumlar için geçerli. Ayrıca, nikahın dinisi, resmisi olmaz , bu durumda zaten imam da gerekmez. Yani, şu andaki resmi nikah dine ters olmamakla birlikte, bu konunun dinle ilgisi de yok. Çünkü, nikah dediğimiz olay, sadece şahitler huzurunda yapılması gereken toplumsal bir meşruiyet akididir. Bu kanun tasarısı ilericidir, uygundur yeter ki yarın bir gün bunun gibi sığ düşünceler ile medeni kanunda değişiklik yapmaya dayanak olmasın. Ancak, resmi nikah olmadan imam nikahının önlenmesi için de çalışmalar paralel yürütülmelidir. **** Hay bu derinn düşüncenle çok yaşa emiii Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 AKP’den şüphelenilmesinin normal bulunması gerekir. Yani, bilmiyorum ama kabul edilirse bu değişiklik, ilerde, medeni kanunda yapılacak değişikliğe hukuken dayanak yapılabilir mi acaba ? Yani, sizce, türban ile bağlantılı Anayasa değişikliğini, sırf AKP istiyor diye mi bu karar verildi. Eğer CHP bu değişikliği isteseydi, aksi yönde mi karar verilirdi ? Kamuda türban laikliğe aykırı değil mi ? Peki, bu durumda, ölen kişinin imam nikahlı eşinin, tazminat için başvurduğunda, bu kanun dışı durumu anlaşılacağına göre, başvuran eşe, hukuken önce hapis cezası sonra da tazminat vermek gerekmez mi ? Ha, hapis cezası ( bilmiyorum kaç ay ) zaten ertelenir, zaten de erteleneceği için savcının da takipsizlik vereceğinin belli olmasından soruşturma da açılmaz zaten, derseniz başka tabii. Aslında, Sn.Bekir, bu çalışmalar içerisine, nikahın resmisi, dinisi olmayacağı, bunun İslama göre din dışı bir mevzu olup sadece şahitler huzurunda yapılması gereken toplumsal bir meşruiyet akidi olduğunun da söylenmesinin, vurgulanmasının ve resmi nikahtan sonra isteyenin imam nikahı da yaptırabileceğinin de eklenmesi gerekir diye düşünüyorum. Borçlar kanununda yapılacak bu değişiklikle medeni kanunda ilerde yapılacak bir değişiklik arasında kolerasyon kurulamaz. Bu hani yarın birgün şeriati getirirlerse mantığına dönüyor. Böyle bir akıl yürütme her kanunu farklı yorumlamayı sonuçlar. O sebeple her kanunun kendi gerekçeleri ve şartlarına dikkat etmek gerekir. Gelelim Anayasa Mahkemesinin verdiği karara. Evet diyorum sorunuzun cevabına. Ben, bir ironi olarak türbanla ilgili kararı konuya dahil etmiştim tartışmaya açmak gibi bir niyetim yoktu. Kamuda türban laikliğe aykırı değil mi diye sormuşsunuz.? Ben de iki soru sorayım 1- Neresi kamu(/sal alandır)dur, neresi değil. 2- Üniversite hangi kategoriye girer Devletin hizmet verdiği her yer kamusal alansa; sokakta kamunundur. Neyse konuya dönersek TCK 230. MADDE Birden çok evlilik, hileli evlenme, dinsel tören MADDE 230. - (1) Evli olmasına rağmen, başkasıyla evlenme işlemi yaptıran kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Kendisi evli olmamakla birlikte, evli olduğunu bildiği bir kimse ile evlilik işlemi yaptıran kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır. (4) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçlardan dolayı zamanaşımı, evlenmenin iptali kararının kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar. (5) Aralarında evlenme olmaksızın, evlenmenin dinsel törenini yaptıranlar hakkında iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir. Ancak, medenî nikâh yapıldığında kamu davası ve hükmedilen ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar. mADDE 66 e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl, Geçmesiyle düşer. Suçun oluşma anı; bu evlilik işleminin yapıldığı andır. Kanunda yanlış bir deyim kullanılarak evlenmenin iptalinden bahsedilmiştir. Hukuk nazarında resmi nikah olmadan yapılan evlenmeler yok hükmündedir ve mahkemelerce iptal edilmezler. İptal etme apayrı birşeydir. Böyle olunca burada ya uygulanamayacak bir norm vardır veya hiç alakası olmadığı halde geçerli bir evliliğin bozulmasından bahsedilmektedir. Geçerli bir evlilik durumunda ise resmi nikah bulunduğu için bu norm yine uygulanamayacaktır. Dolayısıyla hukukun abesle iştigal ettiği nokta burasıdır diyebiliriz. Yani ki; dini nikahlı evlilik devam ettiği sürece dava zamanışımı süresi de işleyecektir. Bu sebeple henüz dini nikahlı biri bu nikahın 3. yılında eşini kaybeder ve bundan dolayı tazminat talep ederse; hapisle yargılanacak muhtemel ki verilecek cezanın üst limiti 6 ay veya olaya göre 2 yıl olduğu için ve bu sürelerde ertelemeye tabii tutulabileceği için ertelenecektir. 8 yıldan daha uzun süreli birliktelikler durumunda ise; bu suçla yargılanmayacaktırlar. Takipsizlik kararı ertelenecek suçlar için verilemez. O apayrı birşeydir. Hakim davayı erteleyecek diye takipsizlik kararı verilmez. Soruşturma açılmaz değildir. Hatta; hukuk mahkemesinde imam nikahı dile getirildiğinde; hukuk mahkemesinin yazacağı yazı doğrultusunda savcının kamu adına davayı açmak yükümlülüğü vardır. Yani ki; suçun işlendiği kesinse davanın açılması mecburidir. (CMK 172) Ancak; avukatların hukukun dolambaçlı yollarından yürümekte mahir olduğu unutulmamalıdır. Bu sebeple; imam nikahı ile yaşadığı eşi ölen kadın bir avukata gidip de; borçlar kanununa göre kocamı haklayan adamdan manevi tazminat talep ediyorum dediğinde: avukat, ona hemen şunu söyleyecektir. Sen, onunla imam nikahlı değildin filört hayatı yaşıyordunuz. 10 yıldır aynı evi paylaşıyordunuz ama aranızda dini bir nikah filan yapılmadı. Şimdi, sen bana bir vekalet bir de dosya masrafı olarak 250 YTL ver. Bu davayı kesin kazanırız, 1.000,00YTL'de vekalet ücretimdir. Yani ki; her zaman her şeyin bir yolu vardır. Başörtüsü ile üniversiteye gitmek istisna... Alıntı
Φ suheda_ Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 ‘İmam nikahlı eşe tazminat’ tartışması yandı bizim pala bıyıklı ağalar desenize... Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2008 Borçlar kanununda yapılacak bu değişiklikle medeni kanunda ilerde yapılacak bir değişiklik arasında kolerasyon kurulamaz. Bu hani yarın birgün şeriati getirirlerse mantığına dönüyor. Kanunlar arasında korelasyon olması gerekir. Eğer, iki kanun arasında çelişki varsa bu Anayasaya aykırı olur. Kamuda türban laikliğe aykırı değil mi diye sormuşsunuz.? Ben de iki soru sorayım 1- Neresi kamu(/sal alandır)dur, neresi değil. 2- Üniversite hangi kategoriye girer Devletin hizmet verdiği her yer kamusal alansa; sokakta kamunundur. 1-Kamu alanı yada kamusal alan, devlet ile vatandaşın karşı karşıya geldiği alanlardır. Yani, devlet kurumları, vergi daireleri, mahkemeler, okullar, liseler, üniversiteler, sağlık kuruluşları, hastaneler... Sokak kamu değildir. 2-Devlet üniversiteleri bu kategoridedir. Özel üniversiteler de dahildir. Hepsi YÖK'e bağlıdır. Neyse konuya dönersek, herşeye rağmen, bu tasarı, Anayasaya aykırılığı nedeniyle yasalaştırılamayacağı bir yana, imam nikahını özendirici etkisi olacağından kesinlikle yasalaştırılmamalıdır. Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2008 Kanunlar arasında korelasyon olması gerekir. Eğer, iki kanun arasında çelişki varsa bu Anayasaya aykırı olur. 1-Kamu alanı yada kamusal alan, devlet ile vatandaşın karşı karşıya geldiği alanlardır. Yani, devlet kurumları, vergi daireleri, mahkemeler, okullar, liseler, üniversiteler, sağlık kuruluşları, hastaneler... Sokak kamu değildir. 2-Devlet üniversiteleri bu kategoridedir. Özel üniversiteler de dahildir. Hepsi YÖK'e bağlıdır. Neyse konuya dönersek, herşeye rağmen, bu tasarı, Anayasaya aykırılığı nedeniyle yasalaştırılamayacağı bir yana, imam nikahını özendirici etkisi olacağından kesinlikle yasalaştırılmamalıdır. bekirBorçlar kanununda yapılacak bu değişiklikle medeni kanunda ilerde yapılacak bir değişiklik arasında kolerasyon kurulamaz. Bu hani yarın birgün şeriati getirirlerse mantığına dönüyor. Burada iki kanunun birbirine aykırı olmasından bahsedilmiyor. Burada iki kanun arasında kesin bir ilişkinin olmadığından bahsediliyor. Ha, bu arada iki kanunun birbirine aykırı hükümler barındırması anayasaya aykırılık sorunu doğurmaz. O farklı birşeydir. Gelelim kamu alanı meselesine. Yanlış anlaşılmasın, bir tabir vardır "oltaya gelmek" diye. Kamu alanı tabirinden ben mahsus bahsettim. Ve sokaktan da mahsus bahsettim. Devlet ile vatandaşın karşı karşıya geldiği her yeri kamu diye tarif etmişsiniz. İdare Hukukunda ve Anayasa Hukukunda kamu alanı veya kamusal alanın tarifi yok. Ancak, siz madem bir tarif getirdiniz ben de o tariften hareketle sokağın nasıl kamusal alan olduğunu belirteyim. Bizim sokağa parke döşeniyor, kim yapıyor. Yerel yönetim. Yani kim, Devlet. Aha sokakta karşılaştık. Eve su getiriliyor, getiren kim...ev dahi kamusal alan oldu. İki katlı evinizin altında mağaza var ve mağaza olması hasebiyle vergi ödemeniz gerekiyor. Evinize gelindi ve size bu "daraba" lı mağazadan dolayı ceza kesildi. Aha kamusal alandasınız. Yapmayın, böyle kamu tarifi olmaz. İşin içinden çıkamayanlar hizmet alan hizmet veren gibi bir ayrım yapmak zorunda kaldılar. O dahi bir takım sorunları beraberinde getirdi. Bir olaya şahit oldunuz mahkemede dinlenmeniz gerekiyor. Hizmet alan mısınız veren mi, veya necisiniz. Hem de kamusal alandasınız. Hastaneleri kamusal alan ilan etmişsiniz oraya türbanlılar giremeyecek mi? Bu tasarının anayasaya aykırılığı söz konusu değildir ancak CHP, Anayasa Mahkemesine giderse iptal edilebilir. Lakin, ilerde flört hayatı yaşayan biri; eşini/dostunu/arkadaşını/belki muhtemel hayat yoldaşını kaybettiği için kendisine manevi tazminat ödenmesi gerektiğinden bahisle normal hukuk yollarını tüketerek İnsan Hakları Mahkemesinin yolunu tutarsa; Mahkeme bu kişiyi haklı bulabilir. Yani ki; Anayasa Mahkemesinin binbir evhamla vereceği (muhtemellerden konuşup duruyoruz) bir kararın hukuka aykırı olduğu da böylece ortaya konabilir. İmam nikahını özendirici etkisi olacağından. Böyle, bir ileri görüşlülükle hareket edersek; kanuna konulacak her maddenin imam nikahını özendirebileceğini düşünebiliriz. Hatta Kanun önünde eşitlik'e dair madde dahi imam nikahını özendirebilir. Devlet ile vatandaş ne zaman karşı karşıya gelmez merakımı celbetmiyor mu? Sakın cevap vermeyin... Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2008 TCK230. MADDE Birden çok evlilik, hileli evlenme, dinsel tören MADDE 230. - (1) Evli olmasına rağmen, başkasıyla evlenme işlemi yaptıran kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Kendisi evli olmamakla birlikte, evli olduğunu bildiği bir kimse ile evlilik işlemi yaptıran kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır. (4) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçlardan dolayı zamanaşımı, evlenmenin iptali kararının kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar. (5) Aralarında evlenme olmaksızın, evlenmenin dinsel törenini yaptıranlar hakkında iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir. Ancak, medenî nikâh yapıldığında kamu davası ve hükmedilen ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar. mADDE 66 e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl, Geçmesiyle düşer. Suçun oluşma anı; bu evlilik işleminin yapıldığı andır. Kanunda yanlış bir deyim kullanılarak evlenmenin iptalinden bahsedilmiştir. Hukuk nazarında resmi nikah olmadan yapılan evlenmeler yok hükmündedir ve mahkemelerce iptal edilmezler. İptal etme apayrı birşeydir. Böyle olunca burada ya uygulanamayacak bir norm vardır veya hiç alakası olmadığı halde geçerli bir evliliğin bozulmasından bahsedilmektedir. Geçerli bir evlilik durumunda ise resmi nikah bulunduğu için bu norm yine uygulanamayacaktır. Dolayısıyla hukukun abesle iştigal ettiği nokta burasıdır diyebiliriz. Yani ki; dini nikahlı evlilik devam ettiği sürece dava zamanışımı süresi de işleyecektir. Burada, madde 230/4’te bahse konu olan evlilik iptali, resmi evli olan kişinin evliliği olmasın sakın. Bu durumda, kanunda bir abeslik olmaz. Şöyle ki; o kişi, resmi evli olduğu sürece imam nikahlı eşten dolayı suç devam eder. Resmi evliliğin sonlandırılması/iptali durumunda, yani; boşanma halinde, suç devam etmediğinden ve henüz de tespit edilmediği için zaman aşımı süresinin başlamasının söz konusu olması mantıklıdır. Sanırım, bu noktayı atlamışsınız... Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2008 Burada iki kanunun birbirine aykırı olmasından bahsedilmiyor. Burada iki kanun arasında kesin bir ilişkinin olmadığından bahsediliyor. İlişki ( korelasyon ) yok mu, gerçekten ? Yani; sadece, İmam Nikahı için demiyorum, nikahsız birlikteliği de kastediyorum. Borçlar Kanununda böyle bir hakka sahip olan bir birey varsa, yani; Kanunun bu birliktelikleri, hukuken tanıdığı anlamına gelmez mi ? Bu şuna benziyor; Vergi Kanununda adamın kaçak işporta tezgahı tanınmıyor ve dolayısıyla vergi tahakkuk etmiyor, üstelik TCK’da da cezası var, ancak Borçlar kanunundaki hüküm nedeniyle, diyelim ki o işporta tezgahında yanında çalıştırdığı ( dolayısıyla sigortasız ) işçiyi kovmasından dolayı, işçiye, tazminat ve işsizlik parası vermek zorunda kalıyor. Dolayısıyla, işten çıkarılan işçinin tazminat hakkı olursa, işporta tezgahı da vergiye tabi, yasal işyeri konumuna yükseltilmek zorunda olmaz mı ? Ha, bu arada iki kanunun birbirine aykırı hükümler barındırması anayasaya aykırılık sorunu doğurmaz. O farklı birşeydir. Kanunlar birbiriyle çelişemez. Kanun hiyerarşisinde Anayasa en baştadır. Aynı tür kanunlar eşit güçtedir. Kanun hiyerarşisi şöyledir: Anayasa, kanun, KHK, tüzük, yönetmelik, içtihad. Bunlar arasında çelişki olursa yargı organları (Danıştay ve İdare Mahkemeleri), kanunları denetleme görevi gibi denetler. ( Vikipedi ) Gelelim kamu alanı meselesine. Yanlış anlaşılmasın, bir tabir vardır "oltaya gelmek" diye. Kamu alanı tabirinden ben mahsus bahsettim. Ve sokaktan da mahsus bahsettim. Devlet ile vatandaşın karşı karşıya geldiği her yeri kamu diye tarif etmişsiniz. İdare Hukukunda ve Anayasa Hukukunda kamu alanı veya kamusal alanın tarifi yok. Ancak, siz madem bir tarif getirdiniz ben de o tariften hareketle sokağın nasıl kamusal alan olduğunu belirteyim. Bizim sokağa parke döşeniyor, kim yapıyor. Yerel yönetim. Yani kim, Devlet. Aha sokakta karşılaştık. Eve su getiriliyor, getiren kim...ev dahi kamusal alan oldu. İki katlı evinizin altında mağaza var ve mağaza olması hasebiyle vergi ödemeniz gerekiyor. Evinize gelindi ve size bu "daraba" lı mağazadan dolayı ceza kesildi. Aha kamusal alandasınız. Yapmayın, böyle kamu tarifi olmaz. İşin içinden çıkamayanlar hizmet alan hizmet veren gibi bir ayrım yapmak zorunda kaldılar. O dahi bir takım sorunları beraberinde getirdi. Bir olaya şahit oldunuz mahkemede dinlenmeniz gerekiyor. Hizmet alan mısınız veren mi, veya necisiniz. Hem de kamusal alandasınız. Hastaneleri kamusal alan ilan etmişsiniz oraya türbanlılar giremeyecek mi? Ben sizin bildiğiniz balıklardan değilim. Tahmin etmiştim mahsus sorduğunuzu ve akabinde atlayacağınızı, onun için dediklerimi açmadım. Devlet ile vatandaşın karşılaştığı yerler, halkın birlikte olmasının zorunlu olduğu durumlardır. Burada zorunluluk anahtar kelimedir. Yani, bir vergi dairesine, mahkemeye, hastaneye mecburen gideriz. Oysa, parkta, bahçede, sokakta gezmek, kapımızın önüne çıkmak keyfe kederdir, yani; zorunlu değildir. Bu durumda devlet ile ilişkilerimiz nedeniyle zorunlu olarak bulunduğumuz yerlerde dini veya siyasi simgeler taşımak, ayrımcılığı doğurabilir, örneğin, takdir yetkisi geniş olan bir hakim lehte hüküm verebilir, bir doktor üstünkörü muayene yapabilir. Türban taktığım için yada takmadığım için hoca bana taktı diyen bir öğrenci düşünün...Ayrıca, bu durum, bir çok şeyin bahanesi olabilir. Mesela, emniyette sorguya çekilen bir kadın, saçım açık diye kötü davrandılar diyebilir, yada tersi. Bu tip ayrımcılıklar ve ayrımcılık ihtimalini de kullananlar yüzünden toplumda büyük infialler de çıkabilir. Geçmişte, bu gibi durumlara örnek olabilecek bir çok olay yaşanmıştır ülkemizde. Gerçi, yaşınız tutmaz herhalde bilemeyebilirsiniz ama geçmişte 80 öncesi Sağcılar- Solcular ayrımı da bu şekildeydi; Ülkücüler sarkık bıyık, Solcular Stalin bıyığı falan… siyasi simgeler uçuşuyordu anlayacağınız. Ülkenin her yeri bölünmüştü, polis teşkilatı dahil, artık gerisini siz düşünün yada geçmişi biraz okuyup, değerlendirin. Ha, evimize, dükkanımıza gelen devlet görevlileri diyeceksiniz ki zaten demişsiniz, bu durumda da kayırıcılık olmaz mı, dini simgeler yüzünden ? Yani, keyfe keder ceza kesebilenler olmaz mı, derseniz ben de size şikayet mekanizması derim. Aslına da bakarsanız, bence, her yerde dini simge taşımak yasak olmalı yada şöyle söyleyeyim; insanlar, artık bu bilince gelmeli. Çünkü, din vicdani bir iştir, bunu simgelerle ifade etmek ilkel kabilelere özgü bir davranıştır. Buna, Haç takan Hristiyanlar da dahildir. Kaldı ki, türban yada baş örtüsü dediğimiz şey dinimizde bir gereklik yada farz değildir, bu sadece bir yorumdan ibarettir. Bu tasarının anayasaya aykırılığı söz konusu değildir ancak CHP, Anayasa Mahkemesine giderse iptal edilebilir. Lakin, ilerde flört hayatı yaşayan biri; eşini/dostunu/arkadaşını/belki muhtemel hayat yoldaşını kaybettiği için kendisine manevi tazminat ödenmesi gerektiğinden bahisle normal hukuk yollarını tüketerek İnsan Hakları Mahkemesinin yolunu tutarsa; Mahkeme bu kişiyi haklı bulabilir. Yani ki; Anayasa Mahkemesinin binbir evhamla vereceği (muhtemellerden konuşup duruyoruz) bir kararın hukuka aykırı olduğu da böylece ortaya konabilir. Bu yasa, bence, tabii Hukukçu değilim belki bir şeyleri atlamışımdır ama Hukuk tekniği açısından anladığım kadarıyla, Medeni kanun ile çelişeceğinden Danıştaya götürüldüğü takdirde iptal edileceği anlaşılıyor. Flört yaşayan insanların da eğer uzun süreli yaşamak iradeleri varsa evlenmeleri hem toplumsal hem de kanuni açıdan gereklidir. Bu arada AKP tarafından kaldırılan Zina yasası da yeniden gündeme getirilmelidir, yani; yapacaklarsa, böyle bir hayırlı iş yapsınlar ve resmi nikah konusunda kadınları bilinçlendirsinler, imam nikahını özendirmesinler. İmam nikahını özendirici etkisi olacağından. Böyle, bir ileri görüşlülükle hareket edersek; kanuna konulacak her maddenin imam nikahını özendirebileceğini düşünebiliriz. Hatta Kanun önünde eşitlik'e dair madde dahi imam nikahını özendirebilir. Nasıl yani, ‘Kanun önünde herkes eşittir’’den dayanak alıp ta o zaman ‘imam nikahlılar da resmi nikahlılarla eşitler’ denebilir mi, burada bireyden bahsetmiyor mu, Anayasa ? Bence, biraz demogoji yapmışsınız. Devlet ile vatandaş ne zaman karşı karşıya gelmez merakımı celbetmiyor mu? Sakın cevap vermeyin... Evet, buna cevap vermiyorum artık, sanırım gerek kalmadı... Alıntı
Φ gugukcuk Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2008 Boşuna yoruluyorsunuz. Medeni kanunlarla,borçlar hukuku ile, Sorun tektir.çözüm tektir. İşteyen çok eşli, yaşayabilmelidir. Konuya münhasır problemler ve kafa patlatmalar biter. Kanunen nikahsız eş kavramı çöpe gider. Bunun üstünden ucuz politikalarda çöpe gider. Evde dırdır da sona erer. Rekabet konusu oluşacağından hizmet kaliteleşir. Kanuni haklarda kaliteleşir. Yaşlılıkta görüntüler ahenkleşir. Muhabbetler güzelleşir. Bu değişikliğin bizden birşey götüreceğine de inanmıyorum.Kaldı ki demokrasi adına çok şey getirecektir. Not:Bu yazıyı eşim uyurken yazdım. Yaşı 35 altında bekar olanların cevaplarını ciddiye almıyorum. Bu eş konusunda herkes erkek sultasından bahsettiğimi sanacak lakin bayanlar içinde aynı hakların geçerli olduğunu savunuyorum:) Ben kesinlikle tek eşli yaşamanın savunucusuyum.Bu KESİNLİKLE bilinmelidir. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2008 Sayın gugukçuk, hani "diyaneti, din dersini kaldıracağız ama, henüz o anlayışa gelmedik" denir ya, dünya da henüz kadın-erkek ilişkileri konusunda o düzeye gelmedi. Bahsettiğim düzeye geldiğinde, devlet kimin kiminle birlikte yaşamaya karar verdiğine, ya da artık yaşamamaya karar verdiğine karışmayacak. Evlendirme memuru diye ve boşanma avukatı diye kimseler olmayacak. Devlet bu konuda kayıt tutmayacak. Fakat devletler her insanın anne ve babasının kimler olduklarını bilme hakkını kesinlikle koruyacak. Bir kadın, kimden yaptığını bilmediği bir çocuğu ıssız bir yere terkedemeyecek. Bu, insanlık adına en ağır suçlardan biridir. Bence cinayetten ağırdır. O çocuğu öldürseler, ondan daha hafif bir suç işlemiş olurlardı. Kadın isterse çocuklarının her birini ayrı bir babadan edinebilecek. Ama her çocuk babasının kim olduğunu bilecek. Çocuğunun babasını beyan edemeyen kadın, yaptırıma uğratılmalı diye düşünüyorum. Çünkü kimsenin, annesinin bile bir insana bunu yapma hakkı "babanın kim olduğunu bilmiyorum" deme hakkı yoktur. Bu hakkı korumayacak devlete sonuna kadar karşı çıkarım. Kim olursa olsun, ama o çocuğa birini göstersin. Gerekiyorsa babalık testi uygulasın, bulsun. Kulağıma Emrah'ın "ikili karar verilmeden yapılan çocuğa sahip çıkmak gerekmemeli" gibi bir savlama yaptığı geldi. Magazin izlemem, o yüzden "kulağıma geldi" diyorum. Yok ya? Valideniz hanımefendileri güzel mi Emrah efendi!? Yok sen o ilişkiye girerken çocukları leylekler getiriyor mu sanıyordun? Yok öyle yağma... Alıntı
Φ gugukcuk Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2008 Sayın gugukçuk, hani "diyaneti, din dersini kaldıracağız ama, henüz o anlayışa gelmedik" denir ya, dünya da henüz kadın-erkek ilişkileri konusunda o düzeye gelmedi. Bahsettiğim düzeye geldiğinde, devlet kimin kiminle birlikte yaşamaya karar verdiğine, ya da artık yaşamamaya karar verdiğine karışmayacak. Evlendirme memuru diye ve boşanma avukatı diye kimseler olmayacak. Devlet bu konuda kayıt tutmayacak. Fakat devletler her insanın anne ve babasının kimler olduklarını bilme hakkını kesinlikle koruyacak. Bir kadın, kimden yaptığını bilmediği bir çocuğu ıssız bir yere terkedemeyecek. Bu, insanlık adına en ağır suçlardan biridir. Bence cinayetten ağırdır. O çocuğu öldürseler, ondan daha hafif bir suç işlemiş olurlardı. Kadın isterse çocuklarının her birini ayrı bir babadan edinebilecek. Ama her çocuk babasının kim olduğunu bilecek. Çocuğunun babasını beyan edemeyen kadın, yaptırıma uğratılmalı diye düşünüyorum. Çünkü kimsenin, annesinin bile bir insana bunu yapma hakkı "babanın kim olduğunu bilmiyorum" deme hakkı yoktur. Bu hakkı korumayacak devlete sonuna kadar karşı çıkarım. Kim olursa olsun, ama o çocuğa birini göstersin. Gerekiyorsa babalık testi uygulasın, bulsun. Kulağıma Emrah'ın "ikili karar verilmeden yapılan çocuğa sahip çıkmak gerekmemeli" gibi bir savlama yaptığı geldi. Magazin izlemem, o yüzden "kulağıma geldi" diyorum. Yok ya? Valideniz hanımefendileri güzel mi Emrah efendi!? Yok sen o ilişkiye girerken çocukları leylekler getiriyor mu sanıyordun? Yok öyle yağma... Cok güzel bir ekleme demirefe. Teşekkür ediyorum. Meseleye biraz mizahi olarak bakmıştım.Yılların verdiği gözlemlerinde etkisi hayli var tabii ki. Diyelim ki böyle bir kanun üretildi. Sakıncaları ne olabilir? Bence yok. Altı defa evlenip boşanmış bir kişi ile altı eşle boşanmadan yaşayan bir kişi arasında (kendi aralarındaki sorunları pas ediyorum)ne fark olabilir ki? Tümü aynı medeni haklara sahip oluyor. İsteyen bir tek eş seçer,isteyen birden çok eş seçer. saygılarımla, Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.