Φ Dayı Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2008 Ama merak ediyorsanız karbon testini ileriye doğru da aynı kesinlikte hesaplayabilirsiniz..alıntı..Değil öyle.. Mesela beşmilyon yıl sonra dayının kemiklerinin kesin durumunu nasıl bulacağız karbon testiyle.. Olasılık evrenleri düşünce evrenlerimiz değil, bilimsel yasalara göre oluşan olasılık evrenleridir. Düşünce ve hatıralarda gezinme gerçek anlamındaki zaman yolculuğu değildir. O zaman gerçekliğinde, gerçekten orada olmanız demektir. Gerçekten orada olmanız durumunda da, o andan sonraki olasılık evrenlerinden birine geçmiş olursunuz..alıntı..Değil öyle.. Şimdilik tek evren ve 11 boyut..kalanı felsefe.. Dolayısıyla ait olduğumuz evreni düşünce yolu ile bükemeyiz. Bükmek için gerçekten mekan ve zamanda gitme zorunluluğumuz vardır..alıntı..Değil öyle.. O gitme zorunluluğumuz ortadan kalkmadıkça bükme işi düşüncede olmaya devam edecek.. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2008 Bir modem arızası yüzünden yanıt veremedim. Neyse, başta belirteceğim, akıllı tasarımdan bahsetmekle kimseye yanıt vermemiştim, bunu sadece örnek vermiştim. Bu konuyu bu forum yanıt silsilesi içinde değil, genel bir konu olarak alınız. İkinci konu: Henüz teori aşamasında olan ve kesin kanıtlara sahip olmayan konularda, o işler gerçekleştiğinde tartışmak gerek. Yani bir gün zamanda yolculuk yapılırsa, geçmişe gidip kendimizi öldürdüğümüzde determinist ilkeye ne olacağı sorunu daha iyi tartışılır. Aynı şekilde telomerleri onararak ölümsüzlük mümkün olduğunda nasıl ölüneceği belki tartışılır. Hâlen ölümlüyüz ve 120 yaşını aşmayı başaran çıkmadı. Bu konuyu 125 yaşında ve telomerleri onarılmış, turp gibi sağlam insanlar daha sağlıklı tartışacaktır. Bizimki biraz havanda su dövmek olur. Ya da züğürt çenesi yormak. Ha yalnız, zaman yolculuğunun gerçekleşmesi durumunda determinist ilkelerin ne olacağı hakkında varsayımsal bir makale vardı. Hangi dergide? New Scientist olabilir mi? Hatırlayamadım. Fakat hatırladığım, determinizmi ihlal etmeden bazı kurallar geliştirilebileceğini söylüyordu. Tabii popüler bir bilimkurgu konusu ve elbette ilginç. Hatta bilimkurguda en çok işlenen konu. Ancak bilim ile bilimkurguyu ayırmak kesin bir gereklilik. Bilimkurguyu kesinlikle küçümsemiyorum, bilimin motorudur. Ayrıca renkli ve heyecanlı yüzüdür. Pozitivizmin sıkıcılığı bilimkurgu ile aşılır. Ayrıca dünün bilimkurguları, bugünün bilimi... Bu anlamda bilimkurguya çok önem vermekle birlikte, bilim ile arasındaki çizgiyi ötelemeye çalışsak da, görmek zorundayız. Öteleme isteği, tabii ki bilimin kamçısı ve gerekli. Ama geleceğe sağlam gitmek için, bulunduğumuz noktayı iyi belirlemeliyiz. Ayağımızı sağlam basmalıyız ki, iyi sıçrayalım. Sabırsız kestirmeler, uzay-zamanda kurt delikleri bulma veya açma gibi varsayımlar, bilime bir yandan heyecan katarken, bir yandan inandırıcılık sorunları yaratabilir, saygılarımla... Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 5 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 5 Ekim , 2008 merhaba fuzulievet . . . saygılar sevgiler [/b] Siz takva kelimesinden ırkların ırklara üstünlüğünü mü anlıyorsunuz ya da bu kelimenin içinde bulunduğu ayetten sizin başka bir konuyla ilişkilendirip savunmasını yaptığınız fikirleri mi anlamamız gerekiyor ya da benim arkadaşa verdiğim cevapla sizin yazdıklarınız arasında nasıl bir bağlantı var da İslam dinini okuyun sonra konuşalım yargısında kıstas olarak kendi düşüncenizi gösteriyorsunuz?Kur'an'da herhangi bir ırkın herhangi bir ırka üstünlüğü anlayışı var mıdır Sayın Doçent?İslam'a inananlar arasında herhangi bir ırkın herhangi bir ırka üstünlüğü yoktur değil mi?Allah'ın ayetlerini inkar edenler hususun da sizin zikrettiğiniz ayetler din,dil,ırk ayrımının yapıldığını mı gösteriyor?Hiç inananlarla inanmayanlar bir olur mu deniyor ayette!Sizce olsun mu Sayın Doçent?Hem inanma, alay et akabinde, beni Cehennem'de yakacakmış bu nasıl adalet de, oldu mu şimdi?Allah'a inananlar da günahlarının cezasını çekecekler akabinde Cennet'e gidecekler, yanlış bilmiyorsam biliyorsam aydınlatın ya da aydınlatsın daha iyi bilen bir arkadaşım? Ben ne İmamhatip mezunuyum ne ilahiyat ne de hafızım sayın Doçent!Özellikle dini konularla ilgili yanlış sözler sarfettiğim olmuyor mu oluyor.Bilmediğim konularla ilgili söz sarfetmemeye, konuyla ilgili söylenilenleri takip etmeye ve araştırmaya çalışıyorum.Kimse kendisinin anladığının tek doğru olduğunu da iddia edemez ayrıca.Her insan bilgisi,birikimi,kültürü,ruh yapısı ölçüsünde durumları algılar, yorum yapar veya söylenilenleri kabul edip reddeder. MUHABBETLE... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 5 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 5 Ekim , 2008 Kur'an'da herhangi bir ırkın herhangi bir ırka üstünlüğü anlayışı var mıdır Sayın Doçent?İslam'a inananlar arasında herhangi bir ırkın herhangi bir ırka üstünlüğü yoktur değil mi? Bakara Suresi 122 Ey İsrailoğulları!Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın.Ben sizi alemlerden daha üstün kılmıştım. Bakara Suresi 47 Ey İsrailoğulları!Size lütfettiğim nimetimi, sizi alemlere üstün kıldığımı hatırlayın. Bakara Suresi 40 Ey İsrailoğulları!Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın; bana verdiğiniz söze vefalı olun ki, ben de size ahdimde vefalı olayım.Ve yalnız benden korkun. Sayın Fuzuli, Bana yukarıdaki ayetleri açıklayınız. Yorumnuzu dinlemek istiyorum. Saygılar. Alıntı
Φ kafedengi Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2008 Bakara Suresi 122 Ey İsrailoğulları!Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın.Ben sizi alemlerden daha üstün kılmıştım. Bakara Suresi 47 Ey İsrailoğulları!Size lütfettiğim nimetimi, sizi alemlere üstün kıldığımı hatırlayın. Bakara Suresi 40 Ey İsrailoğulları!Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın; bana verdiğiniz söze vefalı olun ki, ben de size ahdimde vefalı olayım.Ve yalnız benden korkun. Sayın Fuzuli, Bana yukarıdaki ayetleri açıklayınız. Yorumnuzu dinlemek istiyorum. Saygılar. alemlerden ustun ve alemlere ustun kıldım seklınde ıkı farklı ıfade var. ıkı anlatımda da baska bır mıllete, ırka, kavme veya topluluga hulasaa ınsana karsı ustunluklerı oldugunu cagrıstıracak bı ıfade yok. ınsanın dısında olan ne varsa ondan ustun ve ona ustunluk var. Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2008 Bakara Suresi 122 Ey İsrailoğulları!Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın.Ben sizi alemlerden daha üstün kılmıştım. Bakara Suresi 47 Ey İsrailoğulları!Size lütfettiğim nimetimi, sizi alemlere üstün kıldığımı hatırlayın. Bakara Suresi 40 Ey İsrailoğulları!Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın; bana verdiğiniz söze vefalı olun ki, ben de size ahdimde vefalı olayım.Ve yalnız benden korkun. Sayın Fuzuli, Bana yukarıdaki ayetleri açıklayınız. Yorumnuzu dinlemek istiyorum. Saygılar. Sayın BrainSlapper üstünlük kavramı için aynı manayı düşünüyor olmamız gerekir ki zikrettiğimiz düşünceler yerli yerine otursun ve anlamlı olsun.Eğer ki üstünlük vaadedilen hesap gününde, hesaba çekilmede ise Kuran bundan bahsediyorsa yani şu ırk hesaba çekilirken ona ayrıcalık tanınacaktır anlayışını güdüyorsa burda bir ırk ayrımından bahsedebiliriz değil mi?Verdiğiniz ayetlerin bir kısım meallerini alıntı olaraka aşağıya vereceğim yani yorumlarını.Bu meallerde ırksal iman ayrıcalığı tanınıp hesap günü ayrıcalık yapılıp yapılmayacağı hususundaki düşüncenize temel olacak yerler ya da bir anlayış görürseniz söyleyiniz. Hesap günü nasıl bir yargılamanın yapılacağı ayetlerde vardır: “Ve bir günden sakının ki, o günde hiç kimse başkası namına bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez. Onlar hiçbir yardım da görmezler.” (Bakara 123) Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.” (Hucurat Suresi, 13) Alıntıladım ayetlerin mealleri: Bakara 40.Ey İsrail oğulları! İsrail, Hz. Yakub'un lakabıdır ki, "yâ"sız ; "yâ"sız ve "hemze"siz ; "hemze"nin "yâ"ya kalb (çevrilmes)iyle ; meftûh (üstünlü) "hemze" ile ; ve meksûr (esreli) "hemze" ile de okunur. İbranî dilinde bunun mânâsı safvetullah (Allah'ın seçkini) veya Abdullah (Allah'ın kulu) demek olduğu beyan ediliyor. Şu halde bu lakabda yahudileri iman etmeye bir harekete geçirme vardır ki, meâli şu olur: Ey Allah'ın güzide bir kuluna evlatlıkla bağlanmış olan Tevrat ehli! o size vermiş olduğum büyük nimeti düşünün, hatırlayın, yâd edin. Çünkü zikir kalb ile de olur, dil ile de. Bu hitap gösterir ki onlar, her şeyden önce nimete talipdirler. Bununla beraber şükür şöyle dursun, nimetin aslını bile unutmuşlardır. Bunları Cenab-ı Allah onlara hatırlatacaktır ve bunlardan başlıcası "benden size bir hidayet gelirse" (Bakara, 2/38) ifadesince kitap ve peygamberliğe işarettir ki, sonunda Muhammed (s.a.v.)'in gönderileceğini idrakleri ve Medine'ye nebevî hicretle gelen ilâhî hidayet vardır. Vaktiyle olduğu gibi bilhassa şimdi üzerinize gelen büyük nimeti takdir ediniz, ve benim ahdimi (bana verdiğiniz sözü) yerine getiriniz. Ta Âdem'in yeryüzüne inmesinden bağlandığınız ve Tevrat ile söz verip anlaşma yaptığınız bir ahdin gereğince, siz herhangi bir zamanda göndereceğim hidayet sebebine uyacak, iman ve itaat edecektiniz ve Musa'nın haber verdiği peygamberlerin sonuncusuna iman edecektiniz. Benim bu ahdimi Resulüm Muhammed'e uymakla yerine getiriniz ki ahdinizi (size verdiğim sözü) yerine getireyim. Sizi cümlesine sokayım. artık benden ve ancak benden korkup sakınınız. Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cümle âleme üstün kılmış olduğumu hatırlayın.” (Bakara 122) Daha önceki ayetlerde Allah’u Teala, Resulullah (sav)’in hakla müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderildiğinin hakikatini hatırlattıktan sonra, Yahudi ve Hıristiyanların Resulullah (sav) ve ona tabi olanların bu durumlarına razı olmayacaklarını, ancak imanlarını, dinlerini bıraktıkları takdirde yani; Yahudi veya Hıristiyanların bulundukları küfür yolu üzere yaşamadıkları müddetçe razı olmayacaklarını bildirmektedir. Bir kısmı (Yahudilerden ve Hıristiyanlardan bazıları) iman edip Müslüman oldu, diğer bir kısmı da (Al-i İmran 110. ayette bildirildiği gibi) kafir olarak kaldılar. Bu nedenle, bu ayette (Bakara 122) İsrailoğullarını imana döndürmek için onlara sesleniyor ve onlara verdiği nimeti hatırlatıyor. O nimeti (hidayeti) kendilerine bir takım Resul ve nebilerle gönderdi. Bu hidayete ulaşıp iman etmekle diğer insanlara üstün oldular. Nitekim üstünlük imanla ve takva ile gerçekleşir. Allah’u Teala bu ölçüyü Hucurat suresinin 13. ayetinde gösterdi: “…Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” (Hucurat 13) İsrailoğulları imanı ve takvayı bırakıp dünyayı, malı ve parayı sevmeye başlayınca Allah onların bu durumunu yerdi, kınadı ve onları rezil etti. Hiçbir kavim başka bir kavimden üstün değildir. Hepsi Havva ve Adem’den türediler. Hepsi topraktan yaratıldı. Onları ayıran en önemli faktör iman ve takvalarıdır. Üstünlükte ancak takva ile gerçekleşir. Bu konuda daha ihtisaslı birinin yorumunu dinlemek beni de daha iyi aydınlatır ayrıca.Üstünlük kelimesinin Türkçe karşılığı ile Arapça karşılığı aynı anlamı mı taşıyor, mealde ''üstünlük'' kelimesi doğru olarak mı kullanılmış, Türkçe karşılığıyla algılanıldığında tam karşılığı algılanmış mı oluyor bu konuyu da iyi irdelemek gerekiyor kanımca. MUHABBETLE... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2008 alemlerden ustun ve alemlere ustun kıldım seklınde ıkı farklı ıfade var. ıkı anlatımda da baska bır mıllete, ırka, kavme veya topluluga hulasaa ınsana karsı ustunluklerı oldugunu cagrıstıracak bı ıfade yok. ınsanın dısında olan ne varsa ondan ustun ve ona ustunluk var. BrainSlapper diyor ki: Ey Fenerbahçe seni alemlere üstün kıldım. nedir bu sezon yaşadığın Zillet ey fenerbahçe, seni alemlere üstün kıldığımı hatırla. Kafedengi, BrainSlapper'in sözlerini yorumluyor: Buradaki anlatımda Fenerbahçe'nin baska bır takıma,gruba vs. karsı ustunluğü oldugunu cagrıstıracak bı ıfade yok. Spor dışında ne varsa ondan ustun ve ona ustunluk var. Mesela Fenerbahçe'nin karınca aleminden üstün olduğu belirtiliyor. Saygılar. Alıntı
Φ kafedengi Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2008 BrainSlapper diyor ki: Ey Fenerbahçe seni alemlere üstün kıldım. nedir bu sezon yaşadığın Zillet ey fenerbahçe, seni alemlere üstün kıldığımı hatırla. Kafedengi, BrainSlapper'in sözlerini yorumluyor: Buradaki anlatımda Fenerbahçe'nin baska bır takıma,gruba vs. karsı ustunluğü oldugunu cagrıstıracak bı ıfade yok. Spor dışında ne varsa ondan ustun ve ona ustunluk var. Mesela Fenerbahçe'nin karınca aleminden üstün olduğu belirtiliyor. Saygılar. ınsan ıle alemın aynı seyler oldugunu ıddıa edıp bırde aklınızca muhatabınızla ıstıhza ettıgınızımı sanıyorsunuz Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2008 ınsan ıle alemın aynı seyler oldugunu ıddıa edıp bırde aklınızca muhatabınızla ıstıhza ettıgınızımı sanıyorsunuz ***** müslümanla tartışmak ne kadar da zormuş. Arapça'da alem ne anlama geliyor öğren derim. İngilizce Kuran: Bakara 47: O children of Israel! call to mind My favor which I bestowed on you and that I made you excel the nations. Bakara 122: O children of Israel, call to mind My favor which I bestowed on you and that I made you excel the nations. Azeri Türkçesi: Bakara 47. Ey İsrail övladı! Size bexş etdiyim ne'metimi ve sizi (vaxtile ecdadınızı) bütün alemlerden (başqa insanlardan) üstün tutduğumu yadınıza salın! 122. Ey İsrail övladı! Size verdiyim ne'metimi ve sizi (ecdadınızı) alemler üzerine (bütün ümmetlere) üstün etdiyimi xatırlayın! Galiba Azeriler Türkçeyi bilmiyorlar. Türkiye Türkçesi - Bakara Suresi: Ali Bulaç 47- Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere üstün kıldığımı hatırlayın. Diyanet Vakfı 47. Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın. Edip Yüksel 2:47 İsrailoğulları! Size verdiğim nimetlerimi ve sizi tüm halklara üstün tutmamı hatırlayın. Elmalılı Hamdi Yazır 47-Ey İsrailoğulları, size ihsan ettiğim nimetimi ve vaktiyle sizi diğer varlıklara üstün yaptığımı hatırlayın. Süleyman Ateş 47. Ey İsrail oğulları, size verdiğim ni'meti ve sizi alemlere üstün kıldığımı hatırlayın. Yaşar Nuri Öztürk 47 Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi, sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın. Ali Bulaç 122- Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere gerçekten üstün kıldığımı hatırlayın. Diyanet Vakfı 122. Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cümle âleme üstün kılmış olduğumu hatırlayın. Edip Yüksel 2:122 İsrailoğulları, size verdiğim nimetimi ve diğer halklardan daha çok size bağışta bulunduğumu hatırlayın. Elmalılı Hamdi Yazır 122-Ey İsrailoğulları, sizlere ihsan ettiğim nimetimi ve sizi bir zamanlar alemlere üstün kılmış olduğumu hatırlayın. Süleyman Ateş 122. Ey İsrail oğulları, size verdiğim ni'meti ve sizi alemlere üstün kılmış olduğumu hatırlayın. Yaşar Nuri Öztürk 122 Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın. Ben sizi âlemlerden daha üstün kılmıştım. Türkçe çevirilerde, Edip Yüksel dışındakiler, üçkağıtçılık yapıp Arapça "alem" kelimesini çevirmeyip, aynen bırakmışlar. Ama Elmalılı Hamdi Yazır, tefsirde ele vermiş kendini: Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri Bakara 47: Ey İsrailoğulları, benim size verdiğim nimetlerimi hatırlayın ve özellikle şunu hatırlayın ki, ben sizi geçmişte (yani Musâ ve onun değişmeyen evlatları zamanında) bütün âlemlere üstün kılmıştım. Hepsinin üstüne çıkarmıştım, siz o zaman âlemin en yüksek milleti olmuştunuz. Hani onları ne yaptınız? Onları nasıl ele geçirmiştiniz ve niçin elden çıkardınız biliyor musunuz? Haydi düşünün, ne idiniz, ne oldunuz düşünün!.. 122- Ey İsrailoğulları! Size, her şeyden önce Âdem soyu içinde kitap ve nübüvvete aşina olmanız, ilâhî ahdin sorumluluğunu yüklenmiş büyük bir ümmet olmanız ve bir de Musa kavminden bulunmanız dolayısıyla hitap edildi, lakin dinleyenleriniz çok az oldu. Şimdi onları destekler mahiyette bir de İbrahim soyundan gelmeniz dolayısıyla bazı ihtar ve uyarılara muhatap tutulacaksınız. Kitap ehli ne demekmiş, nasıl olurmuş, gördünüz ya! Artık insafa gelerek aklınızı başınıza alarak vaktiyle size ihsan ettiğim nimetlerimi, nübüvvet nimetimi ve bilhassa ahir zaman nebisinin gönderileceğini bildiren va'dimi ve onun bir mukaddimesini teşkil eden geçmişteki devleti ve o zaman sizi bütün akıl sahiplerine üstün tuttuğumu hatırlayınız, Kitabınızı, dininizi öğrenin. Ben çook öğrendim. Öğrenince kurtuldum zaten o dinden. Saygılar. Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2008 ***** müslümanla tartışmak ne kadar da zormuş. . . . Kitabınızı, dininizi öğrenin. Ben çook öğrendim. Öğrenince kurtuldum zaten o dinden. Saygılar. Biri bu yazıya cevap verebilir mi acaba? MUHABBETLE... Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2008 ınsan ıle alemın aynı seyler oldugunu ıddıa edıp bırde aklınızca muhatabınızla ıstıhza ettıgınızımı sanıyorsunuz En bilinen alem..alemleri bilen tek canlı..Alemlerin RABBİ(öğretmeni)yine İnsan..ayrı değil alemden..hatta şöylede derler Kamil abiler..her ne varsa alemde o vardır ademde..yani İnsan minik kainat..çünki gücünün yettiği her aleme dalar çıkar inceler araştırır bulur çıkarır..insansız alem olmaz.. Birde İnsanın alemleri vardır..öyle alemlerdirki onlar..benzemez hiç bir şeye..buda apayrı bir yönü alemin.. alemlerin çıkış noktasıdır İNSAN..İnsanın bilmediği alem olabilirmi..var diyorsanız yalan söylemiş olursunuz..çünki her insan başka bir alem..ve o İnsanın kafasında sonsuz alemler.. Birde El-Alem var.. Alıntı
Misafir Değil Öyle Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2008 Ama merak ediyorsanız karbon testini ileriye doğru da aynı kesinlikte hesaplayabilirsiniz..alıntı..Değil öyle.. Mesela beşmilyon yıl sonra dayının kemiklerinin kesin durumunu nasıl bulacağız karbon testiyle.. Karbon testi sadece organik malzemelerin yaşını belirler. Karbonun 14 numaralı izotopunun izafi miktarının belirlenmesidir. Karbon, doğada bir kaç izotopun karışımı halinde bulunur. En büyük oranda kararlı bir atom olan Karbon 12 olarak bulunur. Ama bu karışımdaki Karbon 14 atomu radyoaktiftir (C-12 den 2 fazla nötronu var) ve Beta ışıması yaparak yaklaşık 5730 yılda yarı kütlesine iner. Doğada fotosentez yapan ve bu yüzden havadaki Karbondioksiti alan bitkiler, canlı kaldıkları sürece barındırdıkları C-12 / C-14 oranını korurlar. Bitki öldükten sonra içerdiği C-14 yavaş yavaş parçalanarak azalmaya başlar. İşte böylece bir malzemedeki C-12 / C-14 oranını saptar geriye doğru bitkinin ölüm tarihini hesaplarız. Yine aynı hesabı sürdürürsek, ileride kaç yıl sonra C-12 / C-14 oranının ne olacağını kesin olarak hesaplarız. DNA canlıdan geriye en çok bir kaç yüzyıl dayanır. Dolayısı ile bir kalıntının hangi canlıya ait olduğu anlaşılamaz. Peki o zaman fosil nedir. Dayının kemikleri fosil midir. Hayır tabii. Çünkü ölümden çok kısa bir süre sonra kemik dahil cesete ait hiç bir parça kalmaz ve kimyasal maddeler çözünür. Sadece son derece ender koşullarda ceset hızla çürürken toprak altında kaldıktan sonra, bozunarak yok olan kemiklerin şeklinde bir boşluk geriye kalır ve tam bu sırada kireçli sularla kireç tortusu birikirse, bu zamanla aslının bir kopyası olan, kemik görünümlü fosil haline gelir. Bu aynı bir heykeltraşın insan kemiğinin bir kalıbını alarak, içini alçı ile doldurup yaptığı kemiğin bir kopyası gibidir. Bu kemiğin şekline bakarak bilinen canlı türlerinin tüm kemikleriyle kıyaslayan fosil uzmanları, bunun hangi türden bir canlıya ait olduğunu tahmin ederler. Ama kime ait olduğunu bilemezler (Belki dayının değil, benimkidir). Yüz kemikleri bulunmuşsa sanatçılar bilgisayar yardımı ile üzerine kas ve yumuşak dokuları oturtarak deriyle kaplar ve o yüzün eski haline yaklaşık bir görüntü elde ederler. Bu durumda 5 milyon yıl sonra dayıya ait C-14 lerin yaklaşık kütlesini ve C-12ye oranının ne olacağını kesinlikle hesaplayarak söyleyebiliriz. Üstelik geçmişe bakarak bunun Dayıya ait mi olduğunu bilemezken, gelecekte bunun dayıya ait olacağını da bilebiliriz. Olasılık evrenleri düşünce evrenlerimiz değil, bilimsel yasalara göre oluşan olasılık evrenleridir. Düşünce ve hatıralarda gezinme gerçek anlamındaki zaman yolculuğu değildir. O zaman gerçekliğinde, gerçekten orada olmanız demektir. Gerçekten orada olmanız durumunda da, o andan sonraki olasılık evrenlerinden birine geçmiş olursunuz..alıntı..Değil öyle.. Şimdilik tek evren ve 11 boyut..kalanı felsefe.. Sizin evrenden ne anladığınızı tam olarak bilmiyorum. Ama işte size diğer evrenlerden 1-2 kanıt. Enerji maddeye dönüştüğü zaman bir de onun ters yük taşıyan eşi olan antimaddeyi de oluşturur. Örneğin pozitron, elektronun antimaddesidir (Kütlesi ve hızı aynı, ama yükü ters). Pozitron laboratuvarda üretilmeyip doğada da tespit edilebilen tek antimaddedir. Kozmik ışınlar + yük taşıyan parçacıklardan oluşur (yüzde 90 proton yani hidrojen çekirdeği, yüzde 9 alfa parçacığı yani helyum çekirdeği ve yüzde 1 karışık atom çekirdekleri). Kozmik ışınlar ışık hızına yakın hızlarda hareket eder ve kütleleri sebebiyle de çok yüksek enerjiye sahiptir. Atmosferimize girince, atmosferde kimyasal reaksiyona girerek, sekonder (ikincil) ışınım denen mezon ve pozitronlara dönüşür. Bu oluşan pozitronlar çok kısa ömürlü olup, hemen bir elektronla temas edip, iki Gama ışınına dönüşürler. Yani iki gama ışımasından (kütle yok), elektron (madde) ve pozitron (antimadde) olşurken (Madde yoktan ama aslında enerjiden var edilirken), elektron ve pozitron biraraya geldiğinde ise tam tersi yani iki gama ışıması oluşur. Enerjiden madde oluşurken, her maddeye karşı, bir de antimadde oluşması gerkmektedir. Fakat evrenimiz taranmış ve maddenin hakim olduğu görülmüştür. Antimadde yok denencek azdır ve oluştuğu tek anda da, maddeyle birleşip enerjiye dönüşerek yok olmaktadır. Evrenimizde maddenin fazla olması ve başlangıcın yokluktan da gelmediğinin kanıtıdır. Big Bang denen patlamanın iki çok büyük kütleli maddenin çarpışması sonucu olduğunu, evrenimizin dışında, çok daha büyük ölçekli evrenin varlığını gösterir. Ayrıca üst evrenlerde toplam antimadde sayısı, maddeden daha fazla olmak zorundadır. Ayrıca kozmik ışınlar, tıpkı televizyonda sinyal kesildiğinde duyduğumuz hışırtının da sebebi olan kozmik arkaplan mikrodalga ışınımı gibi, evrenin olası patlama merkezinden değil, tüm yönlerden gelmektedir. Bunun açıklaması ise bu ışınların evrenin dış yanından da yani evren sınırları ötesinden, yine yani dış evrenlerden gelmesidir. Boyutta ise x ,y ,z ,t(zaman) ve son zamanlarda kabul edilen bilinçle birlikte 5 boyut mevcuttur. Siz 11 çıkarttığınıza göre bunların neler olduğunu da bize öğretirsiniz herhalde. Çünkü boyut uzayda konum belirleme sisteminin unsurudur. x yatay, y dikey, z derinlik ile konumu belirler. Ama bu hareket halindeki bir cisme ait bu konuma, yanlış zamanda bakarsanız o cismi orada bulamazsınız. Bu yüzden zamanı yani t yi de belirtmek gerekir. Son boyut olan bilinç ise o cismi anlamak için bir bilincin gerkliliğinden kaynaklanır. Heisenbergin belirsizlik ilkesi ile parçacık konumunun tam belirlenememesi yüzünden olasılık boyutu da eklenecek ve boyut sayısı 6ya ulaşacak gibi gözükmektedir. Dolayısıyla ait olduğumuz evreni düşünce yolu ile bükemeyiz. Bükmek için gerçekten mekan ve zamanda gitme zorunluluğumuz vardır..alıntı..Değil öyle.. O gitme zorunluluğumuz ortadan kalkmadıkça bükme işi düşüncede olmaya devam edecek.. Bükme işi düşüncede değildir. Her an uzayda zaman bükülmekte ve Einsteinden beri bunu tespit edebilmekteyiz, deneylerle göstermekteyiz. Zaten kontrolümüz dışında hareket eden partiküller sürekli zaman yolculuğu yapmakta, hatta kara deliklerde zaman kendi üzerine bükülmektedir. Bizim zaman yolculuğundan bahsettiğimiz ise, bunu kontolümüz altında yapabilmek, zamanı dizginleyebilmektir. Zamanın yavaşlama veya hızlanma sebebi büyüyen kütle sebebiyledir. Hızlanma sebebiyle, kütle homojen büyüyünce örneğin atom-elektron mesafesi uzamakta, Elektron daha uzun bir zamanda atomun etrafını dönmektedir. Bu yüzden atom ve atom altı parçacıklardaki mesafe artışı, tüm sistemin yavaşlamasına yol açar, yani zaman o madde için yavaşlar. Aynı şekilde kara delik ya da pulsarlarda ise kütle küçülür ve tüm sistemin hızı artar, yani zaman o madde için hızlanır. Yani bükme işi tam önümüzde her gün düşünce dışında zaten olmaktadır. Sorun sadece iyi bir planlama ve kontrol sorunudur. İkinci konu: Henüz teori aşamasında olan ve kesin kanıtlara sahip olmayan konularda, o işler gerçekleştiğinde tartışmak gerek. Yani bir gün zamanda yolculuk yapılırsa, geçmişe gidip kendimizi öldürdüğümüzde determinist ilkeye ne olacağı sorunu daha iyi tartışılır. Aynı şekilde telomerleri onararak ölümsüzlük mümkün olduğunda nasıl ölüneceği belki tartışılır. Hâlen ölümlüyüz ve 120 yaşını aşmayı başaran çıkmadı. Bu konuyu 125 yaşında ve telomerleri onarılmış, turp gibi sağlam insanlar daha sağlıklı tartışacaktır. Bizimki biraz havanda su dövmek olur. Ya da züğürt çenesi yormak. Buna biraz önce cevap verdim ya biraz daha açayım tam anlaşılamamış. ZAMAN YOLCULUĞU zaten PARTİKÜLER seviyede yapılmakta, deneylerle gösterilmektedir. Kara delik çekim kuvvetinden de bu bölgede cisimlerin sıkışacağı ve tüm sistem hızının bu yüzden artacağı, yani zamanın hızlanacağı, mevcut deneylerle ispatlanmış olan zaman değişim formüllerinden, hesaplanmıştır. Tekrarlamak istemiyorum ama, deterministik ilke zaten bu mevcut kanıtlanmış durumdan dolayı zaten bozulmuş durumdadır. Kendinize geçmişe döndürmeyi beklemenize gerek yok. Mevcut kanıtlara bakmanız yeterli zaten. Zaten telomerler (doğrusu telomer kısalması) yüzünden ölebilmeyi başarabilmiş pek fazla insan yoktur. İnsanlar başka sebeplerden ölmektedir. Örneğin telomerlerin nasıl kısalmadığının kanıtı olan Kanser hücreleri yüzünden ölürler. Kanser hücreleri bizim hücrelerimizin ölümsüz halidir. Genler zararsız virüslerle, vücuda verilmekte ve tüm hücrelere yayılmaktadır. Kanser hücrelerinde telomer kısalmasını önleyen gen olan hTRT, bu yoldan vücudumuza verilmekte ve gen terapisi uygulanmaktadır. Ne yazık ki gen terapisinde bazı etik şartlar vardır. Hastalık söz konusu olduğunda, sadece mitkokndrial genlere etki edecek gen terapilerine izin verilmektedir (Eşey hücrelerinde sperm ve yumurta genlerine gen tedavisi izni henüz yoktur). Zaten yaşlanmadan sorumlu olan genler, mitokondriyal olanlardır. Yaşlanmanın bir hastalık olarak etik kurul tarafından, kabul edilmemesi büyük bir sorundur. Kurulun bu yanlış kararı değişmedikçe 120 yıl yaşayacak insan görmeniz zordur. Bu durumda daha şanslı olanlar telomer kısalması hastalığına yakalanmış kişilerdir. Çünkü bu hTRT ile tedavi edilmiş, onlar için telomer sebebiyle 120 yıllık yaşam limiti sınırı ortadan kalkmıştır (Tabi muhtemelen bir kazada vs ölecekler ve bu yaşı göremeyeceklerdir). Ölümün her sebebi için bir savaş söz konusudur ve çözülemeyecek bir sebepte ortada yoktur. Hatta yapılan hesaplara göre savunma ve silahlanmaya ayrılan son 50 yıllık pay Tıp ARGEye aktarılmış olsa, ölüme tüm yol açan sebepler, şimdi eradike edilmiş olacaktı. Züğürt çenesi yormak, kendini züğürt olduğuna inandırmışların problemidir. Bilimsel açıdan ortadan kalkmış, ama ahlaki yönüyle engellenmiş bir telomer sorununu, 125 yaşındaki insanlar yaşadıktan sonraya nasıl tartıştıklarını seyretmeyi beklemeye hiç niyetim yok tabi. Zaten yeterice havan ve su döven var, benim eksikliğimi hissetmezler. Sizin Telomerler sebebiyle insanın öleceğini düşünmenizin sebebi bir hesaplamadan kaynaklanmaktadır. O hesap hTRT sebebiyle değişmiş, hatta ortadan kalkmıştır. Bu basit bir finansman ve etik sorundur (bu terapiyi yahudi sinagog ve hristiyan kilise birlikleri savaş vererek durdurmuşlardır), hepsi o kadar. Ha yalnız, zaman yolculuğunun gerçekleşmesi durumunda determinist ilkelerin ne olacağı hakkında varsayımsal bir makale vardı. Hangi dergide? New Scientist olabilir mi? Hatırlayamadım. Fakat hatırladığım, determinizmi ihlal etmeden bazı kurallar geliştirilebileceğini söylüyordu. Tabii popüler bir bilimkurgu konusu ve elbette ilginç. Hatta bilimkurguda en çok işlenen konu.Ancak bilim ile bilimkurguyu ayırmak kesin bir gereklilik. Bilimkurguyu kesinlikle küçümsemiyorum, bilimin motorudur. Ayrıca renkli ve heyecanlı yüzüdür. Pozitivizmin sıkıcılığı bilimkurgu ile aşılır. Ayrıca dünün bilimkurguları, bugünün bilimi... Bu anlamda bilimkurguya çok önem vermekle birlikte, bilim ile arasındaki çizgiyi ötelemeye çalışsak da, görmek zorundayız. Öteleme isteği, tabii ki bilimin kamçısı ve gerekli. Ama geleceğe sağlam gitmek için, bulunduğumuz noktayı iyi belirlemeliyiz. Ayağımızı sağlam basmalıyız ki, iyi sıçrayalım. Felsefe bilimin erişemediği sınırların ötesi hakkında fikir yürütür. Bu sebepten bilimin son sınırlarını iyi takip etmelidir. Yani sınırları olduğundan daha geride sandığınızda, felsefeniz masal olur. Yani dediğiniz gibi, ama benim daha başka anladığım anlamıyla, geleceğe sağlam gitmek için, bulunduğumuz noktayı gerçekten çok çok iyi belirlemeliyiz. Ayrıca zamanından sonra yapılan müdahele, müdahele değildir. Unutmamalı ki; bir yangın merdiveninde her basamağın sağlamlığını kontrol etmekle çok vakit geçirirek basarsak, yanıp yok olacağımız açıktır. Zaten hesaplanmış ve kesinleşmiş bir durumu, tekrar tekrar hesaplamak, çoğu zaman o kesin durumu kullanarak erişeceğiniz diğer hesaplamaların ve sonuçların, gereksiz ertelenmesine yol açar, sadece! Sabırsız kestirmeler, uzay-zamanda kurt delikleri bulma veya açma gibi varsayımlar, bilime bir yandan heyecan katarken, bir yandan inandırıcılık sorunları yaratabilir, saygılarımla... Varsayımlar, matematiksel yöntemlerle hesaplanmış ve kanıtlanmışsa, deneysel ispatı olmadan da, varsayımın üzerine çıkar ve doğru kabul edilirler. Feinberg yıllar önce ışıktan hızlı Takyonların, Hawking ise yine yıllar önce solucan deliklerinin (Einstein-Rosen köprülerinin) matematiksel ispatını yapmıştır. Yani kara deliğe düşmeyi beklemenize gerek yok! Zaten tavsiye de etmem... İnandırıcı bulmamak, bilimsel gelişmeleri tam idrak edemeyenlerin hep yaşayageldiği ve yaşamaya devam edeceği bir sorundur. Bilimsel matematiksel ispatların inanç ve inandırıcılıkla bir ilgisi yoktur... Alıntı
Φ hakanaytac Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2008 4-Sonuçta ateist için hayatın bir anlamı yoktur, sadece zamanı doldurmak için yaşar.12-Ateist bir robottur. Sağa ya da sola dönmesi, bir şeyi düşünmesi ya da düşünmemesi, oturması ya da kalkması, ölmesi ya da yaşaması arasında bir fark bulunmamaktadır. Peki bir ateist ne umar da hayatına devam eder? Yaşamak ve ölmek arasında anlamca bir fark bulunmadığına göre, ateistlerin en azından yüzde ellisi neden intihar edip ölmez? ateistlerin hayatının bir anlamı olmadığı fikri sizin kendi sapkın fikriniz. o zaman sizin bu yorumunuzdan yola çıkarak müslümanların ve inananların yalnızca cenneti hayal ettikleri için ibadet etttikleri sonucuna varırız. bir ateist dünyayı daha yaşanılabilir bir yere getirebilir, bunun için çalışabilir, iyilik yapabilir, eşitlik, adalet, kadeşlik gibi kavramlarla insanların daha iyi daha doğru biçimde yaşamalarını sağlayabilirler veya bunun için çalışabilirler. ateistlerin robot olduğunu söylemek çok komik. asıl robot bir dinin gereklerini kayıtsız şartsız kabul eden ve bunlarını ne için yaptığını hiç düşünmeyen, hiç sorgulamayanlardır. her şeyi emredildiği gibi yapma fikridir robotluk. bu robotluğu dayatanlar da dinin aslında insanların iyi ve doğru yaşamaları için gönderildiği fikrini göz ardı ederek dayatma yoluyla dini zorlayanlardır.. ateistlerin belirli bir ortak amacı yoktur çünkü her zümreden, her kesimden, her düşünceden insanlar ateist olabilir. bu nedenle de ateistlerin belirli bir ortak duyuş düşünüş, hayattan beklenti ve amaçları oludğu söylenemez. ayrıca ateistler için yaşam ve ölümün farklı olmadığı düşüncesi de sizin fikriniz.. dini dayatanlatrın, bu dine katılmayanları yok etmesi düşüncesinin bir ürünü olarak yaptığınız son yorum da asla amacına ulaşamayacaktır, boşuna heveslenmeyin !!! Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2008 Değil Öyle.. Emek verip bilgini paylaştığın için teşekkür ederim.. Bilim yapamıyoruz..fakat takip etmeye çalışıyoruz..elbette uzun yıllar uğraşanlar kadar olamıyacağız..bilimle uğraşanlarada müteşekkiriz.. Tek bir evrenimiz var..tek modelimiz yani..bu evren modeli üzerine inşa ediyoruz her şeyi..bu modelde durduğu yerde durmuyor üstelik..sürekli değişen ve inşaası devam eden bir evren..boyutlar dediklerimizde, teorilerimizde tümüyle bu tek modelin içerisinde..makrosuda mikrosuda aynı tek evren..bu evrenin içi yok..çünki henüz dışını göremedik..dışı olmayanın içide olmaz.. Bu gün tarih yani geçmiş olan dünü bilebiliyoruz..fakat bugün geleceği nasıl hesaplayacağız..sonsuz olasılıkların hesabını yapıp aha işte beşyüzonsekiz yıl sonra bu böyle olacaktır diyebilecekmiyiz..bunu diyebileceksek ZAMAN makinasını yaptık bile.. yada çok az kaldı.. Mesela geçmişe gidip kendimizi öldürelim..sonraki olasılıkları nasıl hesaplayacağız..yani bizim içinde olduğumuz olaylarda biz içinde yokkenki olasılıkları.. Geçmişi yaşadık oradan geliyoruz..geçmişe dönmek söz konusu olamaz..geleceğe gitmek ise bir kaç olasılık hesabından öteye geçemez..kalıyor bu AN..bu anı yaşayıp çözebilirsek gelecek buhar geçmiş buz olur..zamanda SU gibidir..geçmişi donuk.. şimdisi akışkan sıvı..geleceği ise buhar..gibi..yani.. Alıntı
Misafir Değil Öyle Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2008 ateistlerin hayatının bir anlamı olmadığı fikri sizin kendi sapkın fikriniz.o zaman sizin bu yorumunuzdan yola çıkarak müslümanların ve inananların yalnızca cenneti hayal ettikleri için ibadet etttikleri sonucuna varırız. bir ateist dünyayı daha yaşanılabilir bir yere getirebilir, bunun için çalışabilir, iyilik yapabilir, eşitlik, adalet, kadeşlik gibi kavramlarla insanların daha iyi daha doğru biçimde yaşamalarını sağlayabilirler veya bunun için çalışabilirler. ateistlerin robot olduğunu söylemek çok komik. asıl robot bir dinin gereklerini kayıtsız şartsız kabul eden ve bunlarını ne için yaptığını hiç düşünmeyen, hiç sorgulamayanlardır. her şeyi emredildiği gibi yapma fikridir robotluk. bu robotluğu dayatanlar da dinin aslında insanların iyi ve doğru yaşamaları için gönderildiği fikrini göz ardı ederek dayatma yoluyla dini zorlayanlardır.. ateistlerin belirli bir ortak amacı yoktur çünkü her zümreden, her kesimden, her düşünceden insanlar ateist olabilir. bu nedenle de ateistlerin belirli bir ortak duyuş düşünüş, hayattan beklenti ve amaçları oludğu söylenemez. ayrıca ateistler için yaşam ve ölümün farklı olmadığı düşüncesi de sizin fikriniz.. dini dayatanlatrın, bu dine katılmayanları yok etmesi düşüncesinin bir ürünü olarak yaptığınız son yorum da asla amacına ulaşamayacaktır, boşuna heveslenmeyin !!! Yazılanların hepsini okuyun, sonra cevap verin. Bak başlığı takip eden tüm yazıların devamını okursan, Salamuranın dinle ilgisi olmadığını ve Determinist olduğunu, sizi determinizm açısından eleştirdiğini anlarsınız. Burada söylediğiniz şeylerin hepsinin cevabı zaten veriliyor bu ilerleyen yazılarda! Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2008 Sayın hakanaytaç, yanlış bir yönlendirmeye kapılmamanız için belirtmek istiyorum: Determinizmin karşı olduğu ana fikir, kader düşüncesidir. Ateizmle fazla bir alıp veremediği yoktur. Ateizme sadece "teizmi bir tez alıp, ona antitez üretmene gerek yok. Çünkü teizm bir tez değildir" der. Eğer illa sitem edecekse, antitez üreterek teizme bir tezmiş gibi paye verdiğini söyler ancak. Esas olarak, kader olarak algılanan anlayışın, gerçekte nedensellik olduğunu söyleyerek kader fikrine karşı çıkar. Bunu da ateizme yardım olsun diye yapmaz. Determinizm teist, deist, ateist, agnostik tavırlarla ilgilenmez. Böyle bir deklere de vermez... Bir ara felsefi sohbetler yaptığım fakat pek ustalıklı bir yanıt beklemeyeceğim birine, öylesine sormuş olayım diye sordum: "Sen şimdi determinizmden ne anladın, bana bir özetle bakayım" dedim. Aldığım cevapla vurgun yemiş gibi oldum ve onu fazla hafife aldığımı anladım. Çünkü şöyle özetleyiverdi bir çırpıda: -"Meydana gelen olayları tanrının kaderinde yazdığı için oluyor sanırız, halbuki onlar nedenselliğin gerektirdiği sonuçlardır ve yeterince veri toplamışsak önceden kestirebilir, hatta değiştirebiliriz." O an bu determinizm tanımını böyle bir çırpıda benim yapamayacağımı düşünmüştüm. Belki cümlelerini biraz derleyip toplayarak aktarmış olabilirim ama, aşağı yukarı böyle dedi ve determinizmi anlamıştı, onu küçümsediğim için beni mahcup ettiği kesindi. Sonra Adam Faver'ın OlasılıkSız kitabını almış. Benim bir determinist olarak bu kitaptan haberim olmayışıyla bir kez daha mahcup oldum. Hatta bozuntuya vermemek için "yok ya, iyi anlatamamış, varsa yoksa Laplace'ın şeytanı üzerinde durmuş, determinizm bu değil ki?" filan diye biraz bozuk attım. Neyse yani, bütün konu, yanlış anlama olmasın... Herkese saygılar. Alıntı
Φ donduroma Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2008 En bilinen alem..alemleri bilen tek canlı..Alemlerin RABBİ(öğretmeni)yine İnsan..ayrı değil alemden..hatta şöylede derler Kamil abiler..her ne varsa alemde o vardır ademde..yani İnsan minik kainat..çünki gücünün yettiği her aleme dalar çıkar inceler araştırır bulur çıkarır..insansız alem olmaz.. Birde İnsanın alemleri vardır..öyle alemlerdirki onlar..benzemez hiç bir şeye..buda apayrı bir yönü alemin.. alemlerin çıkış noktasıdır İNSAN..İnsanın bilmediği alem olabilirmi..var diyorsanız yalan söylemiş olursunuz..çünki her insan başka bir alem..ve o İnsanın kafasında sonsuz alemler.. Birde El-Alem var.. sevgılı dayı cok alemsınız. soyledıklerınızın ıcınde En bilinen alem..alemleri bilen tek canlı..Alemlerin RABBİ(öğretmeni)yine İnsan. kısmı harıc anlamadıgım ve kabul etmedıgım bı yer yok. ınsanda Allah'tan bır parca bır cuz oldugunu bılıyoruz ama bu dedıgınız bunun otesınde bısey. Bakara Suresi 122 Ey İsrailoğulları!Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın.Ben sizi alemlerden daha üstün kılmıştım. Bakara Suresi 47 Ey İsrailoğulları!Size lütfettiğim nimetimi, sizi alemlere üstün kıldığımı hatırlayın. bu ıkı ayette gecen ''alemlerden ve alemlere'' ıfadelerının ''mufessır degılım dolayısı ıle tefsırde yapmıyorum, belkıde hıc konusmamam gerek onuda bılmıyorum ama ıdrakıme dusenı soylemem gerekırse dıyorum kı; alemlerden ustun kılmak; yaratılıs ıtıbarı ıle sana ustunluk yukledık, senı senın dısındakılerden degerlı yarattık, alemlere ustun kılmak; ınsanın dısında yaratılmıs her ne varsa ınsanı ona hukmedecek bıcımde yarattık. dıye anlıyorum ben. Allah'ım affet haddım olmayan ıslere kalkısıyorum. dusunen bı ademsem ben dusuncelerımın ulasabıldıgı nokta burası. yanlısta olabılır. ınsanın dahı nıyetını bılemezken Allah'ın muradının kesınlıkle bu oldugunu ıddıa etmek ımkansız. en azından benım ıcın Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.