Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Adaletin Gözleri...Neredesin Ey Yüce Adalet ?


SeDatsan

Önerilen İletiler

Adaletin gözleri

Gözleri bağlı, elinde bir terazi olan kadın heykeliyle simgelenmiştir adalet.

Masumiyet, adaleti elindeki hassas teraziyle karşısındakinin kim olduğunu görmeden, eşit ve adilce, zerre kadar hak geçirmeden dağıtacaktır.

Sunay Akın’a göre ise kadının gözlerindeki bağ şunun içindir:

“Beyaz adam

özgürlük gibi adaleti de

bir kadın heykeliyle simgeledi

ama elinde terazi tutan

zavallı kadın

gözleri bağlı olduğu için

kendisine tecavüz edenin

kim olduğunu göremedi...”

Adalet, paranın satın alma ve satma gücünün elinde çoktan kötü yola düşmüştür.

Kimbilir, belki de kadının gözlerine bağ, kimlere hizmet ettiğini görmesin diye çekilmiştir!

Çünkü, yüz milyonlarca insan aç yaşarken, birkaç yüz bin ailenin dünyanın nimetlerini sömürüp aç bedenler üzerinde tepindiği bir düzende adalet zaten çoktan mortu çekmiştir.

Ama yine de “adaletimiz adaletimiz” diye bağıran şiş göbekli yamyam ve çığırtkanları çıkıp “adaletlerinin yüceliği” hakkında izahat buyurmalıdır.

Terazinin bir kefesinin kan dolduğu, diğer kefesinde yamyamların oturduğu bu adalet kimin adaletidir?

***

Yüce adaletinize kurban olayım!

Bir tarafta kahpece vurulmuş aydınlar, gençler, gazeteciler yatıyor.

Öbür tarafta adı adalet olan dini bütün adamlar cemiyeti bir koltuk, dolu bir cüzdan uğruna vicdanlarını satıyor!

Neylesin ki, adaletin gözleri bağlı, b. yemiş, hep yanlışlık yapıyor!

Sermayenin adaleti, temelinden paranın gücü üstüne kurulmuştur oysa.

Parayı bastıracak...

Alacak, satacak, asacak, vuracak, vurduracak...

 

Paranın adaleti bu; Aydınlarımız “ihanetçi” oldu da, CIA için vuranlar kahraman!

Adaletinizi sevsinler!

İstanbul’un limanlarını İsrailli Ofer’e verdiniz de, gecekonduları yıktınız kışta kıyamette...adaletli biçimde!

Çin’le, Amerika, Avrupa ile ihracatta adalet sağlansın diye, patron vergilerini indirdiniz.

Sonra ödemeler dengesinde adaletsizlik olmasın diye ekmeğe suya, havaya gaza, yani fakire fukaraya vergileri bindirdiniz!

 

Çok adaletlisiniz!

Şimdi adalet olmak vardı aslında.

Yapışmak itin uğursuzun puştun yakasına.

Kurtarmak gözleri bağlı kızı...

Açmak gözlerini bir işçi evinin, bir yoksulun sofrasında.

Adalet heykelini, adalete ve özgürlüğe kavuşturmak bu dünyada.

Tertemiz, helal mi helal alın terinin aydınlığında.

Ey zebaniler! Cüceliği nasıl bir şeydir adaletinizin, yüceliği buysa?

 

e-posta: [email protected]

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

SÖYLENEBİLECEK HERŞEY NASIL DA GÜZEL ÖZETLENMİŞ BU YAZIDA

 

ADALETSİZLİK KAPİTALİZMİN BİR PARÇASIDIR.

 

Türkiye'deki burjuva iktidarı, adaletsiz düzeni sürdürmekte zorlandıkça her gün daha fazla emperyalistlerden yardım umar hale gelmiştir. "Biz yönetemiyoruz, gelin siz de yağmalayın, yönetmemize yardım edin" zavallılığı çıplak bir şekilde gözler önündedir. Türkiye sermaye sınıfı ve temsilcileri, bir AB'ye bir ABD'ye koşup ülkemizi emperyalistlere peşkeş çekmek için uğraşmaktadır.

 

ÜLKE İÇİNDEKİ FIRSATÇILAR, GÖZ YUMULAN HUKUKDIŞI GELİŞMELER.....

 

HALA DEVLETİNE VE ADALETE GÜVENEN VARMI BU ÜLKEDE :unsure:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İlgi ve desteğiniz için teşekkür ederim sevgili zeynoo ve sevgili TANİA HAYDA.

 

Şimdi de ADALET kavramına değinmek gerekiyor.

 

ADALET;

NASIL ADALET ? HANGİ ADALET? KİMİN ADALETİ?

 

Adalet; en klasik olarak; “üstün hukuk kurallarına ve idealine uygunluk” olarak tanımlanır. Platon’a göre adalet, en üst düzeydeki uyumlu bir düzen anlamında, en yüce ve kapsamlı bir erdem, insanın ve devletin temel davranış kuralıdır. Aristoteles, adaletin tanımladığı erdemin eşitlik ve ölçülülük anlamına geldiğini ifade etmiştir.

 

Bu “hukuk düzeni”, kendiliğinden adaletli olma niteliği taşımaz. Sistem, ancak, zayıfları koruyucu bir sosyal güvenliği temel alıyorsa kısmen de olsa adaletlidir denilebilir. Adalet ile o çokça dillendirilen “hukuk düzeni” çoğunlukla örtüşmez. Hukuk, adaleti tam ve eksiksiz gerçekleştiremez.

 

Yasaların genelliği ile uygulanacak olayların özelliği arasında belirgin bir fark ve sürekli bir gerginlik vardır. Çünkü yasal düzenlemeler, kapsadıklardı olayları, ancak bu tipik özellikleriyle ele alır. Bu bağlamda, sınırları ve temel amaç ve felsefesi sistemin sürekliliği ile çizilmiş yasal düzenlemelerde, tamamlayıcı bir unsur olan hakkaniyet göz önüne alınmaz.

 

Aristoteles’ten sonra adaletin denkleştirici ve dağıtıcı olmak üzere iki niteliğin varlığı savunulmuştur. Denkleştirici adalet, bireyler arasında eşya ve hizmet alışverişinde söz konusu olan, aritmetik eşitliğe dayalı bir adalet olarak tanımlanır. “Edime karşı eşit edim, mala karşı eşdeğer fiyat, zarara eşit tazminat” diye tanımlanan bu adalete “alışveriş” adaleti denir.

 

Buna karşılık, dağıtıcı adalet, herkese hak ettiğini vermek düşüncesine dayalı, orantılı bir eşitliği temel alan adalettir. Bu adalet anlayışına göre eşitler eşit, eşit olmayanlar da farklı işlem görmeli, böylece herkes hak ettiğine kavuşmalıdır!

 

Güçlüyle güçsüzü eşit görmek ve eşit işlem yapmak, eşitsizliğin ve dolayısıyla adaletsizliğin ta kendisidir.

 

Aristoteles’in herkese hak ettiğini vermek biçimindeki orantılı eşitlik ya da dağıtıcı adalet, sosyal adaletin de kökenini oluşturur. Günümüz kapitalist dünyasında tamamen ayaklar altına alınan, “ekonomik ve sosyal bakımından zayıf olanlara devletçe yardım edilmesi” ilkesine dayalı sosyal adalet bugün tam bir adaletsizliktir.

 

Sosyal adalet düşüncesi bir toplumda zıtlaşan çıkarlardan güçlü olanın değil, en fazla korunmaya muhtaç olanın korunmasını esas alsa da bugün çarkın tersine işlediği su götürmez bir gerçektir. Bundan dolayı, sürekli biçimsel, yasa önünde eşitlik (uygulamada değil, kâğıt üzerinde) dillendirilerek öze inilip, çıkarlar dengesinin kurulması hedeflenmez.

 

“Modern” diye tanımlanan sosyal adalet kavramı, kapitalizmin ürünüdür.

 

Eşit olmayan ekonomik gelişmenin sermaye sınıfı ile işçi sınıfı ve diğer katmanları arasında yarattığı dengesizlikler 19. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak dünyanın çeşitli ülkelerinde güçlü sosyal tepkilere ve halk hareketlerine neden olmuştur. Elbette bu dönemde sosyalizmin dünya halkları üzerindeki etkisi gelişen bu halk hareketlerine motor işlevi görmüştür.

 

Bu sosyalizme yönelimi engellemek için kapitalizmin ideologları “sosyal devlet” iddiasını ortaya atmış, sosyalizmden aparılan (parasız sağlık, parasız eğitim vb.) birtakım sosyal hakları tanıyarak kapitalist sistemleri yeniden organize etmişlerdir. “Sosyal devlet”, “sosyal haklar” gibi öğelerle tamamlanarak kapitalist sistem yeniden tanımlanmaya çalışılmıştır.

 

Kapitalizmin “sosyal devleti” 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Hıristiyan öğretisini de etkilemiştir. Bunun göstergesi Papalığın 1891 yılında yayımladığı Rerum Novarum Genelgesi’dir. Bu genelgede Papalık, adaletli ücret, çalışanların insan onuruna uygun bir yaşam düzeyine sahip olması gibi ilkelere yer vermiştir.

 

Aradan geçen yüzyılı aşkın bir süreye rağmen, bugün ülkemiz işçi ve emekçileri, Rerum Novarum Genelgesi’nin içeriğinin kıyısına bile dokunamayan gerilikte, en temel hakları her gün gasp eden bir anlayışla, yoksulluğun, sefaletin kucağına itiliyor.

 

IMF’nin emir eri AKP hükümeti, bu yoksullaştırma operasyonunda en büyük desteği medyadan görüyor. Burjuva hukuk normları, burjuva adalet anlayışı bile rafa kaldırılıyor, kazanılmış haklar yavaş yavaş törpüleniyor, işçinin işgüvencesi ortadan kaldırılp, esnek ve kuralsız çalışma sistemi getiriliyor, kiralık işçi adeta köle misali elden ele dolaştırılıyor.

 

Ancak çalışanların, işçi ve memurların iş, ekmek, emeklerine ve geleceklerine ilişkin tüm bu insanlık dışı uygulamalar, holding medyası tarafından destekleniyor ve kamuoyuna cici-şirin göstermek için, hükümetin ağzından “reform” olarak sunuyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Kemal abiler ölmez

Yönetimler, iktidarlar, yöneticiler değişir...

Liberali... Muhafazakarı... Katoliği... Protestanı... Müslümanı... Budacısı.. .sucusu bucusu...

Daha da ötesi, aynı para egemen sistem kategorisinde yönetilen ülkeler değişir...

Değişmeyen tek şey paranın saltanatıdır!

Paranın saltanatı üzerine kurulmuş bir sistemde para at oynatacak, elbette rüşvet, suiistimal, çalma çırpma olacaktır!

Sorulması gereken soru şudur:

Makamlar mı paraya egemendir...

Para mı makamlara yön verendir...

Değişen tek şey, paranın miktarı büyüdükçe rüşvetin, çalmanın çırpmanın miktarının değiştiğidir.

Mesela, Amerika’da skandallar milyar dolarla patlamaktadır.

Japonya’da miktarlar hiç fena değildir!

Her ne kadar rüşvet bombası patlayan Japon yönetici harakiri yapıyor ve denilene göre itibarını kurtarmaya çalışıyorsa da, rüşvet bombası patlamasa parasıyla birlikte itibarı daha da artacaktır!

İhtimal o ki, Japon yiyici, işi elimize yüzümüze bulaştırdık, diyerekten kılıcı karnına saplamaktadır!

***

İtibar!..

Para itibar aracıysa...

Paralı olan, toplumsal yapıda daha öne geçiyor...

Sözü dinleniyor... itibar görüyorsa...

Burada itibar gören nesne nedir?

Ya da başka bir deyişle, güç kimdedir? Güç nedir?

O çarklara girenlere, para kendi rengini, biçimini verecek, öğütecek... olmazsa, dışarı itecektir...

Veya Karaoğlan gibi olacaktır.

Çok dürüst diye takdim edilmiştir!

Kendisi yememiş ama, yiyenlerle, rüşvetçilerle, üç kağıtçılarla yürümüştür!

Çok dürüsttür!

Yememiş ama, yedirmiştir!

Ve sonra diyelim dincisi o koltuğa gelip yerleşmiştir!

Bugün Erbakan Hoca’nın malvarlığındaki korkunç rakamları kimse izah edememektedir!

Oysa beş vakit camiye gitmiştir!

Tanrının adını ağzına almadan tek kelime söylememiştir!

Bugünküler de aynı rahleyi tedrisattan geçmiş...

Temizlik, dürüstlük, kul hakkı yememe üzerine çok hutbeler vermişlerdir.

Ama gelin görün makam mevki sahibi olanların çoğu bokun içindedir!

Öyleyse hem bu sistemden yana olup, hem de rüşvetten, üçkağıtçılıktan, şikayetlenmek, ikiyüzlülük değilse eğer, komikliktir!

Paranın satma ve satın alma gücü üstüne kurulu bir sistemde başka türlü olması da beklenmemelidir.

Paranın egemenliği bu işte.

Alıp satmak üzerine kurulu bir sistem rüşvetsiz, yolsuzluk, üç kağıttan ayrı yürümez.

Bunun içindir ki, bu düzende Kemal abiler ölmez!

 

e-posta: [email protected]

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Adalet, kitleler nezninde büyük bir öneme sahip olan, insanlar arasındaki eşitlik kavramının etik ve hukuksal açıdan hakim olan toplumsal ilişki ve hareketin değerlendirilmesidir.

 

Adalet kavramı genel geçer, zaman aşımına uğramayan ve değişmez bir kavram değildir; onun içeriği tarihsel temeli olan belli bir ekonomik temele dayanan toplumsal bileşiminde var olan sınıfların ekonomik, sosyal ve politik değerlendirmesidir. Yani insanların adalet ve adaletsizlik kavramından anladıkları, onların sınıf karakterini ortaya koyar, onların sınıf çıkarlarının ifadesini içerir ve tarihsel olarak değişir.

 

Burjuva anlamda adalet, sadece vatandaşların yasalar önünde eşitliğini içerir, yani sermayenin, üretim araçlarındaki, işçi sınıfının sömürülmesini sağlayan özel mülkiyetinden kaynaklanan sosyal eşitsizliğe dokunmayan formal bir eşitlikle sınırlıdır. Eşitlik ise tarihsel ve sınıfsal açıdan, toplumsal sınıflar, gruplar ve bireyler arasındaki eşit sosyal ilişkileri hedefleyen somut taleplerin ifadesidir.

 

İnsanlar arasında genel, gerçek ve mutlak eşitlik ancak üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin ortadan kaldırılması, toplumsal mülkiyetin gerçekleşmesi ve yaygınlaşması, sınıfların yok olması, şehir ve kırsal kesimler arasındaki farklılığın, el ve kafa emeği arasındaki farkın ortadan kaldırılmasıyla mümkündür. Yani “Herkesten yeteneğine göre ve herkese gereksinimi kadar” ilkesinin geçerli olduğu bir dünyada.

 

Eşitlik talebi işçi sınıfının ve ezilen sınıfların ve katmanların mücadelesinde sürekli önemli bir rol oynamıştır. Ancak bu talep, işçi sınıfının sömürüldüğü ve baskı altında tutulduğu sistemlerde bir illüzyon olarak kalmıştır ve kalacaktır.

 

Bugün ülkemizdeki adeletin tarifini yapmaya gerek var mı! Parası olmayana adalet de yok. Parası olmayan, hakkını arayamayacağı için, karşı karşıya kaldığı haksızlığa boyun eğecek, bir bardak su içerek, bu haksızlığı mecburen kabüllenip içine atacaktır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.