Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Başka bir DÜNYA yok, buna SAHİP ÇIKMAK ve KORUMAK zorundayız.


SeDatsan

Önerilen İletiler

:excl:Başka bir DÜNYA yok, buna SAHİP ÇIKMAK ve KORUMAK zorundayız.

 

Son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz, konulardan birisi, GDO lar yani, Genetik yapılarıyla oynanmış-genetik yapıları bozulmuş, halk arasında bilinen adıyla hormanlu gıdalar,

 

Diğeri ise, ülkemiz halkının da başına musallat olan, insanımızın canına bile mal olan,

 

“ KUŞ GRİBİ”dir.

 

Çok muhterem HOLDİNG MEDYASI VE ONLARIN BOYALI BASINI, nasıl olduysa, vur patlasın- çal oynasınlı, magazin haber-programlarından, gelin kaynana vs. röntgenci yayın akışından başını kaldırıp, bu iki acı gerçeği, daha doğrusu büyük tehlikeye, gerekli duyarlılığı gösterdi mi? İşte orası tartışılır.

 

 

GDO genetiği değiştirilmiş organizmaların kısaltması. İngilizce kısaltması ise GMO: genetically modified organism. Tarifi ise; modern biyoteknoloji kullanılarak elde edilmiş yeni bir genetik materyal kombinasyonuna sahip olan herhangi bir canlı organizma.

 

Yani pop-televole programlarıyla medyanın toplum üzerindeki, avutucu-oyalayıcı-uyuşturucu-yozlaştırıcı etkisiyle, insani değerler dengeleri alt üst olan insanlarımız gibi, doğal çevre, ekolojik sistem ve nihayetinde de gıdalarımız da kirletiliyor.

 

Sebep mi?

 

Gözü doymazlık, aç gözlülük, daha fazla kar, daha fazla para, daha fazla servet sahibi olmaktır..

 

Daha kısa yoldan köşe dönme, daha fazlasını elde etme, daha fazlasını sömürme ve yönetme hırsıdır.

 

 

Kapitalist sistemin efendisi olan emperyalistler, yıllardır nükleer silahlara, kimyasal ve biyolojik silahlara milyonlarca dolar yatırım yapıyorlar. Beklide dünyayı kökünden yok edebilecek kadar silah üretildi.

 

 

İşçiler, yoksullar, hayvanlar ve bitkiler ise çeşitli sonradan üretilme(laboratuar) hastalıklarıyla boğuşmaktadırlar.

 

Peki tüm bunlar neden?

 

Ne için yapılıyor?

 

Elbette daha fazla kar için. Daha fazla mülkiyet elde etmek için, daha fazla iktidar sahibi olmak için.

 

Bu gözü doymak bilmeyen hırs, insanı insanlıktan çıkardığı gibi, aynı zamanda insanlığın ve doğanın sonunu hazırlamaktadır.

 

 

Emperyalist kapitalist sistemin iki temel hedefi vardır.

 

Birincisi aşırı kâr dürtüsü nedeniyle emekçileri, yoksul insanları daha da soymak, açlık ve sefalete mahkum ederek teslim almak; ikincisi ise üstünde yaşadığımız doğayı, doğal güzellikleriyle yok etmek.Günümüzde doğayı kirleterek yaşanmaz hale getiren çıkarcı ve baskıcı zihniyetle donatılmış bir avuç sermayedardır. Daha doğrusu vahşi kapitalizmdir.

 

GDO Yöntem olarak, aktarılmış genlerle organizmaların yeniden yapılandırılmasını amaçlanmakta, canlı türler üzerinde teknoloji ve bilimin aracılığıyla karlı yeni üretim alanları geliştirmeye çalışılmaktadır. Bu uygulamanın, başta tarım ürünleri olmak üzere, kuşkusuz bir çok alanda olumsuz etkisi söz konusu olacaktır. Her şeyden önce genetik çeşitliliğin kaybına neden olurken, ekosistemdeki tür dağılımını ve dengeleri acımasız kar hırsıyla bozacağı bir gerçektir.

 

Ekolojik sistemi aşırı stres altında bırakacağı var sayılan bu uygulamaların şaşırtıcı felaketler doğurma olasılığı yüksektir. Frankeştayn gıdalar olarak da adlandırılan bu yeni ürünler, tavuk geni taşıyan patates, akrep geni taşıyan pamuk, balık genli domates gibi bir çok genetiği değiştirilmiş ürünle karşımıza çıkmaya hazırlanıyor.

 

Tarım alanında yaygın kullanımı amaçlanan GDO üretim sisteminin insan sağlığı üzerinde pek çok olumsuz etkisi söz konusu. Antibiyotiklere karşı dayanıklılık oluşması, insan ve hayvanda toksik ve alerjik etki yaratması, bağışıklık sisteminde bozukluğa ve viral enfeksiyonlara neden olması gibi kanıtlanmış olumsuz etkilerinin yanı sıra, henüz kanıtlanmamış bir çok olumsuzlukları barındırabileceğini kolayca tahmin edebiliriz. Ayrıca gıdaların lezzet olarak homojenleşmesi ve besin değerinin ortadan kalkması da ayrı bir olumsuzluktur.

 

GDO AÇLIĞA ÇÖZÜM MÜ?

 

Tüm bu olumsuzluklara ve potansiyel tehlikelerine karşı neden GDO tarım alanında her geçen gün daha fazla dayatılmakta? Cevabı çok 'masum' ve 'insani': Açlığa çözüm üretmek için! Bugün Dünyada yaşanan açlığın ve yetersiz beslenmenin nedeni bir üretim yetmezliği değil, üretimin ve paylaşımın adaletli bir şekilde sağlanamamasıdır. Kapitalist üretim organizasyonunun hakim olduğu bir alanda açlıkla ilgili bir kaygı inandırıcı olamaz. Kar yoksa üretim de yok... Esas kaygı daha fazla kar.

 

Tarımın giderek sanayileşmesi ve bu süreçte kol emeğinin yerini makinelerin alması ister istemez teknolojik gelişmelerin bu alanda da yoğun bir kullanıma tabi tutulmasına neden olmaktadır. Tarım işletmelerinin aşırı verimlilik ve kar peşinde koşmaları sonucunda ürün yapılarının değişime uğratılması kaçınılmaz bir gereklilik olarak kendini dayatmaktadır. Özellikle de patent haklarının bu alanda da kendine yer bulmaya çalışması bilimin çarpık gelişimini hızlandırmakta, toplum, çevre, insan sağlığı gibi kaygıları görmezden gelerek, sadece kar endeksli çalışmaları ön plana çıkarmakta.

 

Bu konuda, özellikle Türkiye gibi ülkelerin acil tepkiler üretmesi, mücadeleyi örgütlü ve geniş katılımlı olarak hayata geçirmesi gerekmekte. Oysa bu konu üzerinde maalesef, diğer aciliyeti olan konularda olduğu gibi, bir duyarsızlık hakim. Buna da aslında çok şaşırmamak gerekiyor. Çoğu insanın kendisini doğrudan ilgilendiren konularda tepki üretmek yerine, vurdum duymaz havasına ve bize bir şey olmaz felsefesine sıkı sıkıya sarılması, buna karşılık kendisiyle doğrudan ilişkisi yok denecek kadar uzak olan konularda daha hassas bir tepkisellik üretmesi normal bir davranış şekli oldu.

 

Acaba bu davranış biçimi tarım ürünlerinden önce insanların modifiye edildiğini mi gösteriyor? Sabahtan gece yarılarına kadar televizyon karşısında sürekli genlerini değişime tabi tutan ve bunu da büyük bir istekle gerçekleştiren insanların diğer konularda olduğu gibi bu konuda da duyarlılık sergilemesini beklemek, sanki biraz hayal...

 

Yine de bu hayali hayata geçirmeye çalışan insanların olduğunu bilmek, tıpkı Mersin zehirli atık eyleminde olduğu gibi, insanı umutlandırıyor...

 

Başka bir Dünya yok, buna sahip çıkmak ve korumak zorundayız.

 

Yarınlarımız için ve çocuklarımızın yarınları için,

 

İçerisinde yaşadığımız dünyaya, doğal çevreye ve dünyayı paylaştığımız tüm canlılara karşı, daha fazla saygı, daha fazla duyarlılık, daha fazla bilinç ve daha fazla insani sorumluluk.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

PAYLAŞIMIN İÇİN TEŞEKKÜRLER SEDATSAN,YÜREĞİNE SAĞLIK

 

 

 

Katil kuş mudur yoksa Bush mudur?

 

Gündemde olan kuş gribi de dahil olmak üzere yoksul, ezilen halkların ve kesimlerin çare bulamadıkları tüm hastalıkların temel nedeni sömürüye dayalı sınıflı toplumsal sistemdir. Emperyalist kapitalist sistem tüm vahşi niteliği ile her türlü vahşetin doğal nedenidir. Kirletilen doğanın, solunamaz havanın, içilemez suyun, yağan asit yağmurlarının temel nedeni mevcut sistemdir. Ozon tabakasını deldiler. Organik tarımı yok ettiler. Dört bir yanımızı hormonlu yiyecekler sardı. Bunlara bağlı olarak çeşitli hastalıklar türedi. Kanser, verem, AIDS ve kuş gribi ile insanlığın yaşamını zehir ettiler. Dolayısıyla tüm söz konusu olumsuz durumlar kendiliğinden oluşmuş süreçler değildir.

 

Kuş gribinde tüm suçu kuşlara yükleme eğilimi söz konusudur. Kuşları günah keçisi ilan etme eğiliminde olan AKP, çareyi ilahi güçlerde bulmaya çalışıyor. Takdir-i ilahi ve benzeri tekerlemelerle halkımızı oyalamaya çalışıyorlar. Bakanlığın en büyük yetkilisi ansızın hacca uçmuş. Belli ki kuşlardan daha hızlı davranmıştır. Bunca kirli bedenine rağmen ruhunu nasıl temizleyecekmiş orası belli değil. Kirletilen dünyada temiz ruhlu olmak pek de kolay olmasa gerek.

 

İnsanlığın evriminden önce kuşlar ve bitkilerin yaşadığı tarihsel ve doğal bir gerçekliktir. Günümüzde doğayı kirleterek yaşanmaz hale getiren çıkarcı ve baskıcı zihniyetle donatılmış bir avuç sermayedardır. Daha doğrusu sermaye diktatörlüğüdür.

 

İnsanlığın katili kuşlar mıdır yoksa kuşların katili insanlar mıdır? Bu sorunun yanıtını birlikte düşünelim.

 

Emperyalist katliamcı sistemin havalandırdığı savaş uçakları, füzeler, helikopterler, atılan atom bombası ve nükleer bombalar yüzünden kuşlar artık özgürce uçamıyor. Kanatları yaralıdır. Sömürgeci vahşet sistemi ağaçların, ormanların, yeşilliğin ve oksijenin katilidir. Gelinen süreçte tüm canlıların doğal yaşamı altüst edilmiştir. Binlerce hayvan ve bitki türü günümüzde yok edilmiştir. Ekolojik denge bozulmuştur

 

Emperyalist kapitalist sistemin iki temel hedefi vardır. Birincisi aşırı kâr dürtüsü nedeniyle emekçileri, yoksul insanları daha da soymak, açlık ve sefalete mahkum ederek teslim almak; ikincisi ise üstünde yaşadığımız doğayı, doğal güzellikleriyle yok etmek.

 

İkinci emperyalist paylaşım savaşında Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan atom bombalarıyla insanlık ve doğa katledildi. Bu sırada yüzbinlerce hayvan telef oldu. Halepçe katliamında da beş bine yakın Kürt katledildi. Çernobil faciasında yüzbinlerce canlı yok oldu. Ve halen sonuçlarını yaşıyoruz.

 

Günümüzde ABD’nin Ortadoğu’da yaşattığı vahşetler gözümüzün önünde cereyan etmektedir. Her gün havadan ölüm yağıyor. Mermi yağıyor. Ne yazık ki bir kısım insanlık her şeye rağmen halen katiline tapıyor, baş tacı ediyor. Nükleer silahlara, kimyasal ve biyolojik silahlara milyonlarca dolar yatırım yapılıyor. İşçiler, yoksullar, hayvanlar ve bitkiler ise çeşitli hastalıklarla boğuşmaktadırlar. Şimdi sormak gerekir; Katil, kuş mudur yoksa Bush mudur?

 

Bir varil petrol ve bir avuç dolar uğruna öldürülen yüzbinlerce insan kimsenin aklına gelmiyor mu?

 

AKP Hükümeti bütün suçu köy tavukçuluğuna yükleyerek rant elde etmek peşindedir. Hastalığı doğru teşhis edip çareyi bulmak yerine kendine bağlı sektörleri palazlandırmak peşindedir. Buna karşılık biz diyoruz ki, ceplerinizi doldurmak yerine biraz da beyinlerinizi bilinçle yüreklerinizi de vicdanla doldursanız daha iyi olmaz mı?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.