Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

KULAKTA TIKAÇ MÜZİK DİNLEMEYE DAİR... gündelik hayatımızı kuşatan yeni ses düzeninden yola çıkan arayışları neden kulaklarını tıkayarak karşılar...


DİPNOT

Önerilen İletiler

NTV-Radyo'da iki yıldır gerçekleştirdiğim radyo programlarının 100.'sü geçenlerde yayımlandı. Kimler izliyor yaptığım programları, ne düşünüyor, ne bekliyor, ne buluyorlar- bilmiyorum. Sanırım en çok bundan, bazen 'hayaletler için radyo eylemleri' diye adlandırdığım oluyor onları; bazen de, 'sağırlar için dinleti eziyetleri' başlığı altında vaftiz ediyorum, özellikle günümüz bestecilerine yeraçtığım saatları. Şüphesiz lâtife tınısı ağır basıyor iki nitelemede de. İlk kümedekileri göremiyor olmam (radyoya iş yapmayı kör atış saymak yanlış olmaz), gerçekçi bir boyut getiriyor hayalet kavramına. İkinci küme için bulduğum yakıştırma daha önemli görünüyor bana.Günümüz müziğini yakından izleyen, programlarda yer verdiğim bestecilerin yapıtlarını tanıyan dinleyiciler olsa gerektir. Hiçbir ülkede nüfusu kabarık değil o ilgili müzikseverlerin, bizde nasıl olsun? Radyoların tek işlevi, yaygın tanınırlık, sevilirlik katına çıkmış müzik türleriyle, anlayışlarıyla sınırlı bir biçimde tanımlanamaz bana kalırsa: Yabana atılamayacak bir işlevi de, henüz karşılaşmadığımız, âşinası olmadığımız, karşısında yabancılık çektiğimiz örnekleri ulaşılır kılmasıdır radyonun. Bırakalım yargı oluşturmayı, bir önyargıya biçim vermek için bile tanışıklık merdiveninin ilk basamağına adım atılması beklenir. XX. yüzyıl, müzik dinlemenin seçkinlerden kitlelere geçtiği yüzyıl olmuştur. Teknolojik devrimler, salonlarda küçük bir azınlığa ulaşabilen ezgileri, farklı araçlarla herkesin erişebileceği yeni koşullarına taşıyalı beri, insanlara sunulan müzik yelpazesinin genişliği ölçülmesi olanaksız bir sınıra dayanmış durumda. Bugün, beş kıtada milyonlar dinliyor Chopin'i, Bach'ı. Paradoks şurada ki: İçinden geçtiğimiz yüzyıl, kendi zaman dilimi içinde üretilen müziğin bir koluna, Adorno'nun deyişiyle, olağanüstü bir direnç göstermiştir. Popun popülerin, cazın rock'ın evrensel ilgiden büyük payı aldığı bilinen gerçek; burada tuhaf olan, 'klâsik' müziğin hissedilir oranda yaygınlık kazandığı bu çağda, o çizgiyi sürdüren yaratıcılar karşısında direnişin somutlanışıdır: İlhan Usmanbaş'ın, 'XX. yüzyılda XIX. yüzyılın müziği dinlendi' sözüne biriki kez değinmiştim. İşin gelip bir 'dil sorunu'na dayandığı söylenebilir pekâlâ. 'Anlamıyorum' diyenlerin bir bölüğü, 'anlatma ekseninden kopmayan' yapıtları benimsemek için çaba göstermiş, bu sınırlar çerçevesinde kalan yapıtları önce zorlanarak, sonra ısınarak, benimsemişlerdir: Debussy, Ravel, Richard Strauss, Stravinski gibi XX. yüzyılın ilk yarısında ağırlığını koymuş kimi besteciler; Arvo Part, Philip Glass, Samuel Barber gibi yüzyılın ikinci yarısında ürün verenler daha geniş bir izleyici / dinleyici kitlesiyle diyalog kurabilmişlerdir gerçi, ama, Viyana Okulu'ndan başlayarak, II. Dünya Savaşı sonrasının sıkı ustalarının ortalama müzikseveri zorladığı bilinen gerçek.Adorno'ya bir kez daha başvuracak olursak, 'XX. yüzyıl müziğinin boş konser salonlarına doğru' gönderildiği doğru mudur? Modern resmin, heykelin, modern edebiyatın başlangıçta benzeri sancılar yarattığı, izlerkitle ile yaratıcılar arasında 'boşanma'nın (Paulhan) gerçekleştiğinin ileri sürüldüğü unutulmamalı. Bu sıkıntıların bütünüyle atlatıldığını söyleyemeyiz. İsimler bellenmiş, belleklerde baş köşeye yerleşmiştir şüphesiz; bu durum, yapıtlarla diyaloğun kurulduğu anlamına gelmediğini eklemek gerekir. Müzik alanında görünüm farklı değil: Kültüre ilgisi yüksek bireylerin Xenakis, Boulez, Stockhausen, Kurtag, Ligeti ve benzeri bestecileri 'tanıma'ları, onların yapıtlarıyla içli dışlı olmaları anlamına gelmiyor ne yazık ki. Bu koşullar altında, daha genç kuşağın yaratıcıları ne umabilirler? Kimin elinden ne gelir?Kendi payıma, bir La Palisse gerçeği tabiî, yalınkat çözümü yapıtları dinletmede görüyorum. Buna bağlı olarak da, dinlemeye açık olanlara bu olanağın sağlanmasında. Konser programlarında yer verilmek istenmiyor pek, günümüz bestecilerine. Hiç değilse festivallerde bir parça gönüllü davranılabilse! En elverişli ortamı Radyo'nun hazırlayabileceği tartışılmaz. Özel radyoların patlama yapmasına sevinmiştik zamanında, bir de biribirilerine benzemek için bunca çaba göstermeselerdi!Programlarımda Maderna, Zimmermann, Rihm, Scelsi, Dusapin gibi bestecileri öne çıkarmamı salyangoz satışı ya da eziyet arzusuyla özdeşleştirenler olduğunun farkındayım.

İnsan, daha önce dinlemediği ezgileri, işitmediği ses alıştırmalarını, gündelik hayatımızı kuşatan yeni ses düzeninden yola çıkan arayışları neden kulaklarını tıkayarak karşılar

- bunu, anlayamıyorum.

 

 

 

 

 

 

 

___________________________________________

Sevgili Enis Batur'a sevgi ve saygılarımızla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.