Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Avrupa Birliği’nin hükümet konumundaki kurumunun adı, Avrupa Komisyonu’dur.

 

Avrupa Komisyonu, seçilmişlerden değil, atanmışlardan oluşmaktadır.

 

AB’de yasaları, Avrupa Komisyonu yapar. Yani AB’de yasaları yapan organ, seçilmişlerden değil, atanmışlardan oluşmaktadır.

 

Yasaları, seçilmişlerin değil de atanmışların yaptığı rejimin adı, demokrasi olamaz! Bu nedenle, AB demokratik bir kuruluş değildir.

 

Türkiye’deki demokrasi bülbülleri, bu konuya kıyısından köşesinden bile değinmemektedirler.

 

AB’nin elbette bir parlamentosu vardır. Ancak Avrupa Parlamentosundaki parlamenterler, yasa tasarısı sunamazlar! Sadece önlerine gelen yasa tasarılarına evet, ya da hayır deme hakları vardır. Hayır, dediklerine pek rastlanmamıştır. Yüksek aylıklarını ve ödenekleri ceplerine indirip, demokrasi mankenliği yaparlar!

 

 

2006’dan beri Avrupa Parlamentosu’nda bağımsız İngiliz parlamenter olarak görev yapan Ashley Mote, Ocak 2008’de çok sarsıcı bir açıklamada bulundu. Avrupa Komisyonu’nun kurmuş olduğu 3,000 (üç bin) gizli komisyonun, Avrupa Parlamentosu’na ve üye devletlerin meclislerine ve hükümetlerine sızmış olduğunu duyurdu.

 

Çok büyük siyasi güce sahip olan bu gizli komisyonlar, üye devletlerdeki hükümetlerin yerlerini almışlardır. AB’de artık kararları ulusal hükümetler değil, bu gizli komisyonlar vermektedir!

 

 

AB’nin kurnaz mimar ve yöneticileri, her zaman kaleyi içten ele geçirme yöntemini uygulamışlardır. Ulusal kurumları yerlerinde bırakmış, ama bunları içten ele geçirmişlerdir. Böylece Brüksel’de alınan AB kararları, Avrupa halklarının olan bitenden haberi olmadan uygulanmıştır. Çarpıcı gerçek şudur: AB ülkelerinde 3,000 gizli komisyondan oluşan ‘derin devlet’ her konuda dizginleri elinde tutmaktadır.

 

 

Derin Devlet’in nasıl işlediğini göstermek için, küçük bir örnek verelim. AB’nin Ortak Tarım Politikası gereğince, Yunanlı zeytin üreticilerine parasal destek verilmektedir. Ancak bu desteğin denetimi bağımsız bir organ tarafından değil, Yunan hükümeti tarafından yapılmaktadır. Yunan hükümetinin içine de AB’nin derin devleti sızmış olduğundan, parasal desteği verenle denetleyenler aynı örgütün elemanları olmaktadır. Bu sistem, AB’de yaşanan büyük çaplı yolsuzluklara ve vurgunlara yol açmaktadır. Bu durum yalnız Yunanistan için değil, başta İtalya ve İspanya olmak üzere AB’nin tüm ülkeleri için de geçerlidir.

 

 

Avrupa Birliği’nin faşist bir kuruluş olduğunu söyleyenler, AB’deki derin devletinin işleyişiyle, eski Sovyetler Birliği’ndeki sistemin işleyişi arasında benzerlikler olduğunu ortaya koymaktadırlar.

 

 

Türkiye’de bir ‘derin devlet’in varlığını dillerinden düşürmeyenlerin, bir gün olsun AB’deki derin devletten söz ettiğine tanık oldunuz mu?

 

 

Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Baş Müzakereci Ali Babacan, AKP hükümetinin tüm bakanları, TBMM’deki tüm AKP’li milletvekilleri, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CHP’nin ağır topları olarak bilinen Şükrü Elekdağ, Onur Öymen ve tüm CHP milletvekilleri, tüm MHP milletvekilleri, kısaca TBMM’de bulunan milletvekillerinin hepsi, Avrupa Birliği konusunda halkımızı aldatmakta, kandırmakta, düpedüz yalan söylemektedirler.

 

Ne yazık ki; işçi sendikaları, medya, üniversiteler ve medyanın tamamına yakını da bu yalancılar kervanına katılmaktadırlar.

 

Daha da acısı, Şanlı Türk Ordusu’nun yüksek komutanlarının da AB yanlısı olmalarıdır! AB yanlısı olmak demek, Ulusal Egemenliğimizi, faşist AB’ye devretmek demektir!

 

Onurlu ve şerefli yaşamayı temel ilke edinmiş olan Türk Ulusu, kimler dayatırsa dayatsın, hiçbir koşulda AB Mandasını asla kabul etmeyecektir!

 

 

Yılmaz Dikbaş

 

10 Ağustos 2008

Gönderi tarihi:

Ben AB ye girelim diyenlerdenim,AB ci değil -_-

 

yazılanlar,yani mekanizmadan öte beni ilgilendiren yasalar ve yaptırımlardır...

 

sadece demokrasi için değil;daha sağlam bir ülke için bunu istiyoruz.

 

zaten ben demokrasiden geçtim.

 

Bizi bizden daha iyi koruyacak ve kollayacak başka hiç kimse yok... Tüm vaatler yalan, tüm anlatılanlar uydurma...

 

Bizler, o şaşalı merkeze girmek için değil, o merkezin yaşaması için kullanılıyoruz. Bu nedenle kendi içimize dönüp, onca yanlışların içinde bile, birey olarak tek tek güzel şeyler yaparak, mutlaka gücümüzü toplamalıyız...

 

Ne kadar didişirsek didişelim, farklı fikirlerde olursak olalım, hiç bir vatandaşımın tek bir telini gavurun puluna değişmem....

 

Saygılarımla

Gönderi tarihi:
Bizi bizden daha iyi koruyacak ve kollayacak başka hiç kimse yok... Tüm vaatler yalan, tüm anlatılanlar uydurma...

 

Bizler, o şaşalı merkeze girmek için değil, o merkezin yaşaması için kullanılıyoruz. Bu nedenle kendi içimize dönüp, onca yanlışların içinde bile, birey olarak tek tek güzel şeyler yaparak, mutlaka gücümüzü toplamalıyız...

 

Ne kadar didişirsek didişelim, farklı fikirlerde olursak olalım, hiç bir vatandaşımın tek bir telini gavurun puluna değişmem....

 

Saygılarımla

Saol yardiminiza ihtiyacimiz yok. Bu güne kadar o kadar masumun hakkini neden aramadinizda simdi söz konusu AB olunca ariyorsunuz. Sanki ülkemin köylüsü, iscisi, fakiri fukarasi cok rahat yasiyorda, AB'ye girince durumlari kötü olacak. AB ve cagdas yasam karsitlarindan baska bir yorumda beklenemezki. 1963 yilinda Türkiye AB'ye girmek icin karar vermis, malesef ülkemizdeki AB karsitlarinin yillardan beri yapmis olduklari yanlis politikalarla bu duruma geldik.

Gönderi tarihi:
Saol yardiminiza ihtiyacimiz yok. Bu güne kadar o kadar masumun hakkini neden aramadinizda simdi söz konusu AB olunca ariyorsunuz. Sanki ülkemin köylüsü, iscisi, fakiri fukarasi cok rahat yasiyorda, AB'ye girince durumlari kötü olacak. AB ve cagdas yasam karsitlarindan baska bir yorumda beklenemezki. 1963 yilinda Türkiye AB'ye girmek icin karar vermis, malesef ülkemizdeki AB karsitlarinin yillardan beri yapmis olduklari yanlis politikalarla bu duruma geldik.

 

 

1963 ten beri, bu ülkenin köylüsü, işçisi, fakiri fukarası neden rahat feğil? Bunu hiç düşündünüzmü?

 

Onca kota, IMF yaptırımları, ortak pazar adı altında gavura özel gümrük imtiyazları verilir ama senin üreticine, ihracatçına kotalar konur...

 

Tekrar düşünün; AB de olmak adına geldiğimiz nokta bu..

 

Oysa AB, refah veren bir yer olsaydı, girmeye çalışan yada müzakerelerin başladığı bir ülke böylemi olmalıydı? Neredeyse 50 yıldır daha çok geri giden, ekonomik çöküntüler yaşayan bir ülkenin, daha sözlüyken bu halde olması, evlenince köle olacağının göstergesidir!

 

saygılarımla

Gönderi tarihi:
1963 ten beri, bu ülkenin köylüsü, işçisi, fakiri fukarası neden rahat feğil? Bunu hiç düşündünüzmü?

 

Onca kota, IMF yaptırımları, ortak pazar adı altında gavura özel gümrük imtiyazları verilir ama senin üreticine, ihracatçına kotalar konur...

 

Tekrar düşünün; AB de olmak adına geldiğimiz nokta bu..

 

Oysa AB, refah veren bir yer olsaydı, girmeye çalışan yada müzakerelerin başladığı bir ülke böylemi olmalıydı? Neredeyse 50 yıldır daha çok geri giden, ekonomik çöküntüler yaşayan bir ülkenin, daha sözlüyken bu halde olması, evlenince köle olacağının göstergesidir!

 

saygılarımla

Arkadasim bizler halaaa neden her türlü kötülügü disarida ariyoruz. Baska ülkelerde bizim durumumuzda olmustu, ama en azindan yanlislarini görüp düzelterek belirli bir refaha kavustular. Yillardan beri agzimiza küpe olmus ve dilimizden dümüyor, ne kötülük varsa ülkemizde dis kaynakli. Dünya'da böyle düsünen baska bir halk ve devlet tanimadim bu güne kadar. Herhalde alt yapimizi, yollarimizi, cürük binalarimizi da AB'lilerin istemeleriyle yaptik. Dahasi da var ülkemizdeki soygunculugu, devleti soymayi, halka zulum etmeyi, mafya ve cetelerle calismayi, akraba kayirmayi, ormanlari yakip arsa yapmayi ve hatta esime dostuma buralari ******, millieytci ve vatansever olup ama cöpleri arabadan giderken bile yola atmayi, sulari kirletmeyi, denizi pislemeyi, ....... hepsini AB'liler istedigi icin yaptik. Birakalim bunlari artik. Ben özelestiri duymak istiyorum. Ya kardesim hirsizin hicmi sucu yok bu ülkede?????

Gönderi tarihi:

Daha önce burada mutlaka yazılmıştır... Ama yeri geldi "müsbet" fikirleri sunmak durumunda kaldım.... 1950 den beri Türkiye zorla/dayatmayla gavur eline bırakıldı.. Bugün bunları söyleyenler; herşeyi mükemmel giden ama nedense son 5-6 yılda ortalık kötüleşmiş sanan insanlar! Oysa, mendersin oğlu Demirel, onun oğlu Özal, onun oğlu Yılmaz, onun oğlu Erdoğan değilmidir?

 

* * *

 

BUDUR!

 

43 (kırküç) yıldır sorulmayan soru: "AB için referandum yapılsın mı?". Madem millet için AB'ye girmek istiyorsunuz... Yetti artık, emrivaki...

 

Millete sorun: İstiyor mu, istemiyor mu?

 

 

Çünkü benim bildiğim, AB'nin bir numaralı kriteri, millet ne istiyorsa, onu yapmak.. Aksini değil.

 

 

Bu nedenle onlar kendi milletlerine sordu... İsteyen girdi, istemeyen girmedi. Mesela, Norveç... Seçilmiş bir hükümet vardı iktidarda. Yani milletten "yetki" almıştı. Ama buna rağmen, referandum yaptı. "Hayır" dedi millet... Girmediler.Bir zarar gördüklerini de, görmedim.

 

 

Peki ya biz?

 

 

İlk başvuru, 1959'da.

 

 

Menderes... Rahmetli...

 

 

Kimseye başvurdu mu, "başvuralım mı, başvurmayalım mı" diye? Başvurmadı.

 

 

Başvurmadan başvurdu...

 

 

Sonra?

 

Hatırlayın... Demirel, Ecevit, Özal, Yılmaz, Çiller...

 

 

Hepsi birer defa girdi AB'ye...

 

 

Hepsi, ayrı ayrı kutlama yaptı AB'ye girdiğimiz için. E baktı ki millet, bir yere girdiğimiz falan yok... "N'oluyor" demeye kalmadı...

 

 

Tayyip Erdoğan iki defa daha girdi.

 

 

Patlattığımız havai fişeğin haddi hesabı yok, AB'ye girdiğimiz için.

 

 

En fazla defa biz girdik! Ama hâlâ dışardayız.

 

 

Hatta, dışarda bi tek biz varız. Bu arada bize giren girene...

 

 

Ve işte bugünkü soru... Siyasilere değil, size. Herkes kendine soracak. Herkes kendine verecek cevabı...

 

 

1963 Ankara Anlaşması'nı milat kabul edersek... Dile kolay, 43 yıldır... Ekonomiden hukuka, tarladan gökyüzüne, aklınıza gelen gelmeyen her konuda "AB'ye uyum için" yasa çıkardık. Hayatınızda olumlu yönde ne değişti? Size ne faydası oldu?

 

 

Çünkü şöyle bir manzara var.

 

 

Çıkarılan AB'ye uyum yasaları... Bölücüye yaradı. Apo'ya yaradı. Fehriye'ye yaradı. Köktendinciye yaradı. Takıyyeciye yaradı. Diasporaya yaradı. Rum'a yaradı. Cari açığa yaradı. Kapkaççıya yaradı. Katile, ite, uğursuza yaradı.

 

 

Peki...

 

Aynı AB'ye uyum yasalarının...Vergisini ödeyen, karıncayı incitmeden hayatını sürdürmeye çalışan, yargıya güvenen, devletini seven, bayrağına saygı gösteren, namuslu, yurtsever vatandaşa nasıl bir faydası oldu?

 

 

Açalım biraz...

 

 

Bu nasıl ortak?

 

 

Sınıflar sardalya kasası gibi... 60'şar 70'şer kişi sığışıyor çocuklarımız. Öğretmenlerimiz, ameleden az kazanıyor.

 

 

Bu şartlarda AB'ye girmemiz mümkün mü?

 

 

Değil.

 

Peki siz hiç, bugüne kadar Avrupa Birliği'nin bir defa olsun, "bu sorunu çöz, çözmezsen olmaz" dediğini duydunuz mu? Ben duymadım.

 

 

Ama eğitimle ilgili ne duyuyoruz hep?

 

 

"Ruhban Okulu'nu aç."

 

 

Sabahın 4'ünde giriyoruz hastane kuyruğuna... Kalp ameliyatına bile 6 ay sonraya gün veriliyor...

 

 

Temel insan hakkımız yok yani! "Al şu fonları, hastane aç" diyor mu? Demiyor... Ne diyor?

 

"Limanları aç."

 

 

Bayramda 104 kişi daha öldü. Her yıl küçük bir Avrupa kenti kadar insanımız yollarda heba oluyor. "Yollarını düzelt" demesi gerekmez mi?

Gerekir... Ama o ne diyor?

 

"Ermenistan' a yol aç."

 

 

Resmi olarak 2.5 milyon, gayriresmi olarak 10 milyon işsiz var Türkiye'de. Fas'ın Tunus'un Cezayir'in işsizini alıyor. Bize duvar. Bi tek kimi alıyor bizden? PKK'lıyı. İşçi suçlu. Terörist mağdur.

 

 

Bölücü posteri taşıyana "dokunma" diyor. Atatürk posteri asana "indir onu" diyor.

 

 

AB üyesi İngiltere, kendi genelkurmay başkanına göre bile, "elalemin ülkesinde işgalci." Çıt çıkmıyor. Bizim asker, "kendi toprakları

üzerinde" uçak uçuruyor... Şiddetli itiraz. Kınama.

 

 

El ele verip, Çanakkale'den Antep'e, İzmir'den Urfa'ya,katlettikleri Türk'ün haddi hesabı yok. "Soykırımcısın" diyor. "Değilim" demek yasak üstelik.

 

 

Kendi ülkesinin şartlarına göre kanun çıkarmakla yükümlü olan Meclis, "tercüme bürosu"na döndü... Trafik suçu bile işlenmeyen ülkelerin

kanunları bire bir Türkçe'ye çevriliyor.

 

 

Sonra ne oluyor? **, uğursuz kol geziyor. Namuslu vatandaş korku içinde.

 

 

Farz edelim, Akmerkez'e gittiniz. Üstünüz aranıyor mu? Aranıyor... Çocukların bile aranıyor. Ama polis, şüphelendiği bir kişinin üstünü arayabiliyor mu?

 

 

Arayamıyor.

 

Neden?

 

Çünkü artık, hakim kararı gerekiyor.

 

 

Akmerkez'deki güvenlik görevlisinin hakim kararına ihtiyacı yok... Devletin polisinin hakim kararına ihtiyacı var. Buna "AB'ye uyum" deniyor.

 

 

Tatile gideceksiniz...

 

Mesela, Belçika'ya.

 

 

Vize vermek için, tapu istiyor, banka cüzdanı istiyor, gidiş-dönüş uçak bileti istiyor, kalacağın otelin rezervasyonunu istiyor, şimdi yeni moda çıktı, kulaklarını gösteren fotoğraf istiyor.

 

Ama Fehriye orada.

 

 

Hâlâ bir terslik yok mu burada?

 

 

Cumhuriyet 83 yaşında...

 

 

AB kaç yaşında?

 

 

"AB için referandum yapalım" dedik... Ali Kemaller çok kızdı. Devam o zaman...

 

 

Temel sorun şu aslında... Yıllardır diyorsun ki, "AB, AB..." E görüyorsun ki, iş boka sarıyor. Şimdi çıkıp, nasıl diyeceksin... "Bu iş

yanlışmış." Nasıl diyeceksin?

 

 

İnsanın, yanıldığını kendisine bile itiraf etmesi zordur. Ama yanıldıkları nokta, AB değil. "Türkiye'yi adam edecek" bütün güzelliklerin, ancak ve sadece, "dışardan gelebileceğini" sanıyorlar. "Bizi kurtarsa kurtarsa, yabancılar kurtarır'' zannediyorlar.

 

 

Yanıldıkları nokta bu.

 

 

Zihniyetlerinin dedeleri de, İngiliz Muhipleri Cemiyeti'ydi... Amerikan mandacılarıydı. Hatta, başka versiyonlarını da yaşadık, yakın geçmişte...

 

 

Hatırlayın...

 

 

Sovyet'e sarılmıştı çoğu. Kendi devrimine dudak büküp, elalemin devrimini alkışlıyorlardı. Gorbaçov çıktı, pardon dedi... Harç bitti, yapı paydos, herkes yoluna...

 

 

Ayazda kalakaldılar!

 

 

Savruldular.

 

Kimi "eşitlik meşitlik" falan derken, en vahşi patrondan daha kapitalist oldu... Kimi daha düne kadar Allah'a bile inanmazken, takke taktı kafasına.

 

 

Nereyi tuttularsa, kurudu!

 

 

"Yabancıların" becerebileceğine inandılar... Mustafa Kemal'in "kalıcı" olabileceğine inanamadılar bir türlü. Bakar kör çünkü bunlar.

Görmüyorlar. Ama dünya görüyor... Geçen yüzyıldan bu yüzyıla "ayakta geçmeyi başaran tek ideoloji" O ufak tefek, sarışın adamın devrimi oldu. İlelebet payidar.

 

 

Ben de şunu görüyorum naçizane... Ve gurur duyuyorum... Bunlar nereye sarıldıysa, kurudu. Ama özellikle lise ve üniversite gençliğimizin yüreğinde yeşeriyor Kemalizm hergün... Her genç, yeni bir fidan... Kökleri Asya'da, dalları Avrupa'da, yaprakları ABD'de

Avustralya'da.

 

 

Bu gençlerden cesaret alarak, soruyorum...

 

 

Cumhuriyet 83 yaşında.

 

 

AB kaç yaşında?

 

 

Milletlerin ömrüne bakacaksak eğer...

 

 

Bizim devletimiz varken, bunlar mağarada yaşıyordu, mağarada. Sen kime akıl öğretiyorsun? ********!

 

 

Asabım bozulduğu için ağzımı bozdum, kusura bakmayın!

 

 

Yılmaz Özdil

Gönderi tarihi:
Daha önce burada mutlaka yazılmıştır... Ama yeri geldi "müsbet" fikirleri sunmak durumunda kaldım.... 1950 den beri Türkiye zorla/dayatmayla gavur eline bırakıldı.. Bugün bunları söyleyenler; herşeyi mükemmel giden ama nedense son 5-6 yılda ortalık kötüleşmiş sanan insanlar! Oysa, mendersin oğlu Demirel, onun oğlu Özal, onun oğlu Yılmaz, onun oğlu Erdoğan değilmidir?

.

.

 

Madem her sey dayatmayla oldu ve tüm hükümetler halka sormadan ve danismadan yaptilarsa, neden halk bunlari devamli secti? Yani sadece referandumdami kendi görüsünü söyleyecek halk? Hangi secimde ve secim meydanlarinda halk bu dayatmaci politikalari ve politikacilari kinadi ve onlari secmemekle cezalandirdi? Sizin haberiniz yok, bugün kapilar acilsa en basta o AB karsitlari dediginiz sahislar ülkeyi terk edip gidecek. Ulasamadigimiz ete mindar dedigimiz icin, camur atarak ve karalayarak güya kendimiz hakli cikartiyoruz. Siz baskalarinin yorumlarini buraya getirene kadar bizim gibi, yani halk gibi, kendi görüsünüzü sergileyin. bakin bu baslikla ilgili son yazimda bazi sorular sordum ülke ve AB ile ilgili. Siz bunlari irdelerseniz, gercekleri daha rahat görecegimize eminim.

Gönderi tarihi:
Madem her sey dayatmayla oldu ve tüm hükümetler halka sormadan ve danismadan yaptilarsa, neden halk bunlari devamli secti? Yani sadece referandumdami kendi görüsünü söyleyecek halk? Hangi secimde ve secim meydanlarinda halk bu dayatmaci politikalari ve politikacilari kinadi ve onlari secmemekle cezalandirdi? Sizin haberiniz yok, bugün kapilar acilsa en basta o AB karsitlari dediginiz sahislar ülkeyi terk edip gidecek. Ulasamadigimiz ete mindar dedigimiz icin, camur atarak ve karalayarak güya kendimiz hakli cikartiyoruz. Siz baskalarinin yorumlarini buraya getirene kadar bizim gibi, yani halk gibi, kendi görüsünüzü sergileyin. bakin bu baslikla ilgili son yazimda bazi sorular sordum ülke ve AB ile ilgili. Siz bunlari irdelerseniz, gercekleri daha rahat görecegimize eminim.

 

Fesuphanallahh...

 

Bana kaynak göster diyorsunuz! Gösterince başkalarının fikri oluyor.... Birilerinin AB hayranlığı beni ilgilendirmiyor! Ki sizde AB hayranısınız. Sanıyorlar ki herşey AB ye girince bitecek... Öylemi?

 

Peki kimmiş benim etrafımda "evvela AB ye kaçacak olanlar"...

 

* * *

 

Siz 22 Temmuz seçimlerinin gerçek sonuçlarını biliyormusunuz? %47 oya kendileri bile şaşıran bir iktidardan bahsediyoruz... O halk, "BİNdirilmiş kıtalar" AKP ye mi oy verdi sanıyorsunuz? Neden sürekli İstanbul, İzmir, Ankara da seçimler hileli yaygarası kopuyor? İspatlanıyor! Davalar açlıyor... Ve Bakanlık suskun... Neden?... Sonrada "bu millet seçti".... tabi canım millet seçti.. :blushing: Sokakta küfrederek gezen bu millten değil! Değilmi?

Gönderi tarihi:
Fesuphanallahh...

 

Bana kaynak göster diyorsunuz! Gösterince başkalarının fikri oluyor.... Birilerinin AB hayranlığı beni ilgilendirmiyor! Ki sizde AB hayranısınız. Sanıyorlar ki herşey AB ye girince bitecek... Öylemi?

 

Peki kimmiş benim etrafımda "evvela AB ye kaçacak olanlar"...

 

* * *

 

Siz 22 Temmuz seçimlerinin gerçek sonuçlarını biliyormusunuz? %47 oya kendileri bile şaşıran bir iktidardan bahsediyoruz... O halk, "BİNdirilmiş kıtalar" AKP ye mi oy verdi sanıyorsunuz? Neden sürekli İstanbul, İzmir, Ankara da seçimler hileli yaygarası kopuyor? İspatlanıyor! Davalar açlıyor... Ve Bakanlık suskun... Neden?... Sonrada "bu millet seçti".... tabi canım millet seçti.. :blushing: Sokakta küfrederek gezen bu millten değil! Değilmi?

Vallahi onu bunu bilmem, kim secimleri mahkemeye vermiste kazanmiski? Kardesim Türkiye'nin yaridan fazlasi gider AB kapilarini acsa. Siz herhalde Türkiye'de yasamiyorsunuz. Gösterdiginiz kaynaklar sanki tarafsiz bir kaynakta bizde inanacaktik. Sürekli AB karsitlarindsan hikayeler seriyorsunuz buraya. zaten D. perincek gibi bir sahsa iyi denilirse ve ona inanilirsa baska bir davranis burada beklenmez. Nerede o bahsettiginiz bilincli halk ve AB karsiti halk? Cogu zaten neye evet ve hayir dedigini bile bilmiyorki. Evvela AB nedir ne getirir ve götürür kimse onu bile bilmiyor, yok efendim rearandum gerekliymis, halk iyi biliyormus. Gördük 2 Temmuzdaki secimde halkin neyi iyi bildigini.

Gönderi tarihi:

‘Müslüman Kıyımı’ ortalığı karıştırdı

Kullanıcıların Müslümanları öldürerek puan topladıkları ‘Müslüman Kıyımı’ adlı oyunun internet sitelerinden bedava indirilmesine izin verilmesi tartışma yarattı.

 

İngiltere’de, kullanıcıların Müslümanları öldürerek puan topladıkları bir bilgisayar oyununun çeşitli internet sitelerinden bedava indirilmesine izin verilmesi ülkedeki Müslüman derneklerinin büyük tepkisini çekti.

İngiltere Müslümanlar Konseyi yetkilileri, tüm dünyada Müslümanlara antipatinin arttığı bir dönemde “Müslüman Kıyımı” isimli bu oyuna herkesin ulaşmasına engel olunmamasının büyük sorumsuzluk olduğunu söyledi. Yetkililer, gençleri ve çocukları Müslümanları öldürmeye teşvik eden oyunun “kabul edilemez” olduğunu vurguladı. Oyunda kullanıcılar, paraşütle Ortadoğu’ya indirilen “Amerikan Kahramanı”nı yönetiyor.

Oyunun ilk aşamalarında kendilerinden, “Tüm Müslüman erkek ve kadınları öldürmeleri” istenen kullanıcılardan, daha sonraki aşamalarda El Kaide lideri Usame Bin Ladin ve Hz.Muhammed’i bulup öldürmeleri isteniyor. Son aşamada “Allah’ı da öldüren” oyuncu, oyunu başarıyla tamamlamış oluyor. Oyunu tasarlayan “Sigvatr” takma isimli programcı ise, “Bu sadece eğlenceli bir oyun” dedi.

 

tıkla

Gönderi tarihi:
Bizi bizden daha iyi koruyacak ve kollayacak başka hiç kimse yok... Tüm vaatler yalan, tüm anlatılanlar uydurma...

 

Bizler, o şaşalı merkeze girmek için değil, o merkezin yaşaması için kullanılıyoruz. Bu nedenle kendi içimize dönüp, onca yanlışların içinde bile, birey olarak tek tek güzel şeyler yaparak, mutlaka gücümüzü toplamalıyız...

 

Ne kadar didişirsek didişelim, farklı fikirlerde olursak olalım, hiç bir vatandaşımın tek bir telini gavurun puluna değişmem....

 

Saygılarımla

 

O zaman sorunları kendi içimizden tanımlamadan başlamalıyız.

 

birbirimizden korkmayarak,birbirimizi anlayarak,

 

yaşadıklarımıza ve başkalarına saygı duyarak...

 

AB'ye dönelim...

 

beni ilgilendiren kriterlerden yola çıkarak...

 

''KOPENHAG KRİTERLERİ 22 Haziran 1993 tarihinde yapılan Kopenhag Zirvesi'nde, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği'nin genişlemesinin Merkezi Doğu Avrupa Ülkelerini kapsayacağını kabul etmiş ve aynı zamanda adaylık için başvuruda bulunan ülkelerin tam üyeliğe kabul edilmeden önce karşılaması gereken kriterleri de belirtmiştir. Bu kriterler siyasi, ekonomik ve topluluk mevzuatının benimsenmesi olmak üzere üç grupta toplanmıştır.

SİYASİ KRİTER: Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlıklara saygı gösterilmesini ve korunmasını garanti eden kurumların varlığı,

 

EKONOMİK KRİTER: İşleyen bir pazar ekonomisinin varlığının yanısıra Birlik içindeki piyasa güçleri ve rekabet baskısına karşı koyma kapasitesine sahip olunması

 

TOPLULUK MEVZUATININ BENİMSENMESİ: Siyasi, ekonomik ve parasal birliğin amaçlarına uyma dahil olmak üzere üyelik yükümlülüklerini üstlenme kabiliyetine sahip olunması

 

POLİTİK KRİTERLER

AB’ye girmeye aday ülkeler;

 

- istikrarlı ve kurumsallaşmış bir demokrasinin var olması,

- hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü,

 

- insan haklarına saygı,

 

- azınlıkların korunması

 

gibi dört ana kriter açısından değerlendirmeye alınacaktır. Genel olarak; ülkenin çok partili bir demokratik sistemle yönetiliyor olması, hukukun üstünlüğüne saygı, idam cezasının olmaması, azınlıklara ilişkin herhangi bir ayrımcılığın bulunmaması, ırk ayrımcılığının olmaması, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın yasaklanmış olması, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Sözleşmesinin tüm maddeleri ile çekincesiz kabul edilmiş olması, Avrupa Konseyi Çocuk Hakları Sözleşmesinin kabul edilmiş olması gibi özellikler dikkate alınmaktadır. Ancak, bu ilkelerin varlığı tek başına yeterli olmamakta, aynı zamanda kesintisiz uygulanıyor olması gerekmektedir.

 

EKONOMİK KRİTERLER

 

Kopenhag Zirve sonuçlarına göre, ekonomi alanında işlevsel bir piyasa ekonomisinin varlığı kadar, AB içindeki piyasa güçleri ve rekabet baskısı ile başedebilme kapasitesi de aranmaktadır.

 

a. Etkin bir piyasa ekonomisi için;

 

- arz-talep dengesinin piyasa güçlerinin bağımsız bir şekilde karşılıklı etkileşimi ile kurulmuş olması,

- ticaret kadar fiyatların da liberal olması, piyasaya giriş (yeni firma açılması) ve çıkış (iflaslar) için engellerin bulunmaması,

 

- mülkiyet haklarını (fikri ve sınai mülkiyet) içeren düzenlemeleri kapsayan yasal bir sistemin olması ve bu yasalar ile düzenlemelerin icra edilebilmesi,

 

- fiyat istikrarını içeren bir ekonomik istikrara ulaşılmış olması ve sürdürülebilir dış dengenin varlığı,

 

- ekonomik politikaların gerekleri hakkında geniş bir fikir birliğinin olması,

 

- mali sektörün, tasarrufları üretim yatırımlarına yönlendirebilecek kadar iyi gelişmiş olması gerekmektedir.

 

 

b. AB içinde rekabet edebilme kapasitesinin sağlanması için;

 

- öngörülebilir ve istikrarlı bir ortamda karar alabilen ekonomik kurumların makro ekonomik istikrarının olması ve bununla beraber işlevsel bir piyasa ekonomisinin varlığı,

- alt yapı, eğitim ve araştırmayı içeren yeterli miktarda fiziki ve beşeri sermayenin olması,

 

- firmaların teknolojiye uyum sağlama kapasitesinin bulunması gerekmektedir.

 

 

Bu çerçevede rekabet edebilme derecesinin göstergeleri olarak, birliğe girişten önce birlik ile o ülke arasında belirli bir ticaret ortaklığının olması ve ülke ekonomisinde küçük firmaların oranı sayılmaktadır.

 

TOPLULUK MÜKTESEBATINA UYUM KRİTERİ

 

a. AB’nin siyasi birlik ile ekonomik ve parasal birlik hedeflerini kabul etmek:

 

Birliğin “ortak dış politika ve güvenlik” politikasına etkin bir katılım için aday ülkelerin buna hazır olması gerekmektedir. Ekonomik ve Parasal Birlik konusunda ise, merkez bankasının bağımsızlığı, ekonomik politikaların koordinasyonu, İstikrar ve Büyüme Paktına katılım, merkez bankasının kamu sektörü açıklarını finanse etmesinin yasaklanması gibi konularda üye ülkelerin aldıkları kararlara katılmak gerekmektedir.

 

b. AB’nin aldığı karalara ve uyguladığı yasalara uyum sağlamak:

 

- Gümrük Birliği, malların serbest dolaşımı, sermayenin serbest dolaşımı gibi ortaklık anlaşmaların da belirtilen şartlara uyum sağlaması,

- tek pazara geçişi gerektiren Topluluk müktesebatına uyum sağlanması,

 

- Topluluğun tarım, iletişim ve bilgi teknolojileri, çevre, ulaşım, enerji, taşımacılık, tüketici hakları, adalet ve içişleri, işgücü ve sosyal haklar, eğitim ve gençlik, vergilendirme, istatistik, bölgesel politikalar, genel dış ve güvenlik politikası gibi alanlardaki her türlü düzenlemesine uyum sağlanması. ''

 

örneğin burada size göre bizim ülkemiz üzerinde oynanan oyunları haklılaştıran kriterler hangisidir?

 

ayrıca buna bende imzamı eklerim;

 

Ne kadar didişirsek didişelim, farklı fikirlerde olursak olalım, hiç bir vatandaşımın tek bir telini gavurun puluna değişmem....

 

Gönderi tarihi:

Sizce bu kriterler içinde "Azınlık Hakları" dışında işletilen ve millete faydalı olan bir ÇALIŞAN kriter varmı?

 

Eğer yukarıdaki metin, neredeyse 1993 ten 2008 e kadar 10 küsür yıldır işletiliyorsa!.. Bu süre içinde, uzağa gitmeyin, dönüp bakın, çiftçinin durmu bumu olmalıydı?

 

Sadece kriterleri kaleme almak değil asıl konu! Kriterler hep çalıştırıldı ama AB çıkarlarına göre; Türkiye ye göre değil.... Lütfen tozpembe bakmaktan vazgeçelim. Vaad edilen rüya güzel bir rüya; ama 15 yıla yakın sürede - ki bu süre içinde okul yapmaya, fabrika yapmaya, hastane yapmaya, TOPRAK REFORMU yapmaya kat be kat yetecek bir süredir- Türkiye için hayırlı olan şeyleri yazarmısınız? 1993 te dış borcumuz ile 2008 de dış borcumuz arasında ne kadar fark var biliyormusunuz? Tamı tamına 400 milyar dolar...

 

Süper kriterler... Ama lafta! İcraatta sıfır!

 

Yine Yılmaz Özdil in "That is it" yazısı aklıma geldi .... http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=725577

Gönderi tarihi:
Sizce bu kriterler içinde "Azınlık Hakları" dışında işletilen ve millete faydalı olan bir ÇALIŞAN kriter varmı?

 

Eğer yukarıdaki metin, neredeyse 1993 ten 2008 e kadar 10 küsür yıldır işletiliyorsa!.. Bu süre içinde, uzağa gitmeyin, dönüp bakın, çiftçinin durmu bumu olmalıydı?

 

Sadece kriterleri kaleme almak değil asıl konu! Kriterler hep çalıştırıldı ama AB çıkarlarına göre; Türkiye ye göre değil.... Lütfen tozpembe bakmaktan vazgeçelim. Vaad edilen rüya güzel bir rüya; ama 15 yıla yakın sürede - ki bu süre içinde okul yapmaya, fabrika yapmaya, hastane yapmaya, TOPRAK REFORMU yapmaya kat be kat yetecek bir süredir- Türkiye için hayırlı olan şeyleri yazarmısınız? 1993 te dış borcumuz ile 2008 de dış borcumuz arasında ne kadar fark var biliyormusunuz? Tamı tamına 400 milyar dolar...

 

Süper kriterler... Ama lafta! İcraatta sıfır!

 

Yine Yılmaz Özdil in "That is it" yazısı aklıma geldi .... http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=725577

 

- arz-talep dengesinin piyasa güçlerinin bağımsız bir şekilde karşılıklı etkileşimi ile kurulmuş olması,

- ticaret kadar fiyatların da liberal olması, piyasaya giriş (yeni firma açılması) ve çıkış (iflaslar) için engellerin bulunmaması,

 

- mülkiyet haklarını (fikri ve sınai mülkiyet) içeren düzenlemeleri kapsayan yasal bir sistemin olması ve bu yasalar ile düzenlemelerin icra edilebilmesi,

 

- fiyat istikrarını içeren bir ekonomik istikrara ulaşılmış olması ve sürdürülebilir dış dengenin varlığı,

 

- ekonomik politikaların gerekleri hakkında geniş bir fikir birliğinin olması,

 

- mali sektörün, tasarrufları üretim yatırımlarına yönlendirebilecek kadar iyi gelişmiş olması gerekmektedir.

 

bu ekonomi olan,azınlıklar ile ne ilgisi var?

 

azınlıklar sizi rahatsız mı ediyor?

Gönderi tarihi:
- arz-talep dengesinin piyasa güçlerinin bağımsız bir şekilde karşılıklı etkileşimi ile kurulmuş olması,

- ticaret kadar fiyatların da liberal olması, piyasaya giriş (yeni firma açılması) ve çıkış (iflaslar) için engellerin bulunmaması,

 

- mülkiyet haklarını (fikri ve sınai mülkiyet) içeren düzenlemeleri kapsayan yasal bir sistemin olması ve bu yasalar ile düzenlemelerin icra edilebilmesi,

 

- fiyat istikrarını içeren bir ekonomik istikrara ulaşılmış olması ve sürdürülebilir dış dengenin varlığı,

 

- ekonomik politikaların gerekleri hakkında geniş bir fikir birliğinin olması,

 

- mali sektörün, tasarrufları üretim yatırımlarına yönlendirebilecek kadar iyi gelişmiş olması gerekmektedir.

 

bu ekonomi olan,azınlıklar ile ne ilgisi var?

 

azınlıklar sizi rahatsız mı ediyor?

 

 

Yapmayın arkadaşım, yukarıda yazılanlar kağıt üzerinde; işletilmiyor bile! Benim azınlıklarla ilgili bir derdim yok, sadece dört dörtlük icra edilen azınlık hakları oldu diyorum.... Ama ne ekonomik, ne kültürel, ne sosyal, nede hukusal düzenlemelerde ne yapılmış?

 

En basit mantıkla, "dokunulmazlık" hala varmı? Var! basit bir örnek yani... daha neler sayarım neler! BBDK içinde yapılan düzenlemelerde, banka hortumunun önümü açıldı, yoksa vatandaşın mevduatı koruma altındanmı atıldı?

 

Lütfen, olmayan bir şeyi var gibi anlatmayın rica ediyorum... Millet borçtan, sıkıntıdan, belirsizlikten perişen, siz bana AB maddelerini yazıyorsunuz!

 

Bu güzelim AB neden Avrupada Türkçe yayını yasaklıyorda, bizde herkeze "anadil" yayını diye bastırıyor?

 

Hadi, Osmanlı dan kalan mallarımızı, hanlarımızı, hamamlarımızı geri versinler bizlere....

 

En basit, pamukta kota hala neden var? Tekstil kotalarıyla hala boğuşmamız, bu yazılanların inandırıcılığını gerçekten yok ediyor değilmi....

 

Ben, açıkça icraat isterim!

 

Dünyanın en büyük metropollerinden İstanbul, dünyanın en küçük metro ağına sahip! Değilmi? Ve hala metrobüsle uğraşıyorlar! neden? Çalışmak için değil, çalışır görünmek için.... Kusura bakmayın ama, ben Türkiye de yaşıyorum, sürekli Anadolu da geziyorum, karayolu yada trenle seyahat ediyorum ve her gittiğim yeri enine boyuna inceliyorum....

 

Anadolu da yaprak kımıldamıyor bilen varmı?

 

İnsanlar çok çok 3 ay daha belki dayanır belki dayanmaz. O da Allahtan hasat yapabildilerde ondan...

 

Saygılarımla

Gönderi tarihi:

Peki değerli arkadaşım,şunu da ekleyelim;

 

benim ülkemde yaşanan en büyük zaafiyet keyfi uygulamalar.

 

herşey sadece yasalarda vardır;

 

yasalar işkenceye hayır derken,

 

işkenceler bizde artık olağan.

 

yasalar hiçbir dili yasaklamazken,

 

bu ülke dillerin yasaklandığı zamanlar yaşadı.

 

yasalar işçiler için güvence yaratırken,

 

benim ülkemde işçiler resmen öldürüldü.

 

yasalar emeği yüceltirken,

 

ülkemde çifçi,emekçi yok sayıldı...

 

yasalara,yasalar,yasalar ve sadece kağıt üzerinde kalanlar!

 

peki değerli arkadaşım,bırakalım AB yi,

 

dönelim vicdanımıza...

 

bunu bize kim yaptı;Ab mi yoksa kendi insanımız mı?

Gönderi tarihi:

Peki değerli arkadaşım,şunu da ekleyelim;

 

benim ülkemde yaşanan en büyük zaafiyet keyfi uygulamalar.

 

herşey sadece yasalarda vardır;

 

yasalar işkenceye hayır derken,

 

işkenceler bizde artık olağan.

 

yasalar hiçbir dili yasaklamazken,

 

bu ülke dillerin yasaklandığı zamanlar yaşadı.

 

yasalar işçiler için güvence yaratırken,

 

benim ülkemde işçiler resmen öldürüldü.

 

yasalar emeği yüceltirken,

 

ülkemde çifçi,emekçi yok sayıldı...

 

yasalara,yasalar,yasalar ve sadece kağıt üzerinde kalanlar!

 

peki değerli arkadaşım,bırakalım AB yi,

 

dönelim vicdanımıza...

 

bunu bize kim yaptı;Ab mi yoksa kendi insanımız mı?

 

 

Hah işte bu arkadaşım... bende aynı şeyi anlatıyorum!

 

Bizler Türkmüyüz? Evet! Müslümanmıyız? Elhamdülillah ki çok şanslıyız! Bizim, dünyaya, devlet olarak ÖRNEK olacak kadar ali ve züpte olmamız varken, biz, bunları başarmak yerine, işin kolayına kaçıyoruz! Gavura ipimizi teslim ediyoruz...

 

Bizim tarihimiz yeter. Kurduğumuz devletlerimiz yeter...

 

Bakın Osmanlıya... 600 yıl hüküm sürdüğü topraklara bakın. Çekildiğinde sanki hiç orada yokmuş gibi, o halkın ne dili değişmiş, ne dini değişmiş, ne de kültürü değişmiş değilmi? Ama dönün bakın bugün Bosnya.... 5-10 yılda resmen minik ABD yaptılar. İsimler bile artık ingilizce.. hayırlı olsun! İşte Irak.. görünen kan gölü olduğu, görünmeyen de neler oluyor neler... ne genç kız bıraktılar, ne genç oğlan!

 

Medeniyette bizde, demokraside bizde, herşey bizde! Hiç bir avrupalı bizim kadar halkına düşkün ve dayanışma içinde değil! Bunu devlet içinde de var etmemiz gerekli. Bunu başardığımızda hiç bir sorunumuz kalmaz.... Ama bunu dinsel akımların ideolojisinde, tarihini yok sayarak, Türklüğü unutarak yapamayız...

 

Biz bize yeteriz... yeterki ÇALIŞALIM! Çelik çomak oynamakla (Türban-Atatürk-Risale-i nur(!)-alt kimlik) sadece bölünürüz, oyalanırız!!

 

Ama hala bu gavur ekseninden meded umuyoruz...

 

Asıl AB bize katılmak için çırpınmalı; biz AB ye değil...

Gönderi tarihi:
Hah işte bu arkadaşım... bende aynı şeyi anlatıyorum!

 

Bizler Türkmüyüz? Evet! Müslümanmıyız? Elhamdülillah ki çok şanslıyız! Bizim, dünyaya, devlet olarak ÖRNEK olacak kadar ali ve züpte olmamız varken, biz, bunları başarmak yerine, işin kolayına kaçıyoruz! Gavura ipimizi teslim ediyoruz...

 

Bizim tarihimiz yeter. Kurduğumuz devletlerimiz yeter...

 

Bakın Osmanlıya... 600 yıl hüküm sürdüğü topraklara bakın. Çekildiğinde sanki hiç orada yokmuş gibi, o halkın ne dili değişmiş, ne dini değişmiş, ne de kültürü değişmiş değilmi? Ama dönün bakın bugün Bosnya.... 5-10 yılda resmen minik ABD yaptılar. İsimler bile artık ingilizce.. hayırlı olsun! İşte Irak.. görünen kan gölü olduğu, görünmeyen de neler oluyor neler... ne genç kız bıraktılar, ne genç oğlan!

 

Medeniyette bizde, demokraside bizde, herşey bizde! Hiç bir avrupalı bizim kadar halkına düşkün ve dayanışma içinde değil! Bunu devlet içinde de var etmemiz gerekli. Bunu başardığımızda hiç bir sorunumuz kalmaz.... Ama bunu dinsel akımların ideolojisinde, tarihini yok sayarak, Türklüğü unutarak yapamayız...

 

Biz bize yeteriz... yeterki ÇALIŞALIM! Çelik çomak oynamakla (Türban-Atatürk-Risale-i nur(!)-alt kimlik) sadece bölünürüz, oyalanırız!!

 

Ama hala bu gavur ekseninden meded umuyoruz...

 

Asıl AB bize katılmak için çırpınmalı; biz AB ye değil...

 

Hayır,biz onlara sığınmıyoruz;

 

biz kendimize o kadar yabancılaştık ki,

 

tüm taleplerimiz onlarla anlaşıldı!

 

ben yasaların kağıt üzerinde olduğu bir ülke istemiyorum.

Gönderi tarihi:

AB standardlarinda olmak illaki ABye girmemiz demek degildir, sen ulkeni AB standardlarina getir yine girme ABye bu bukadar zormu madem ikide bir diyoruz bizim bizden baska dostumuz yok ozaman Kendi halkinin huzuru ve refahini dusun neden AB standardlarinda bir ulke istemiyorsun sebep nedir korktugunuz birsey mi varki bugun AB standardlarinda bir ulke olmayi istemiyorsunuzda 3.cu dunya ulkesi olarak halen kalmakta direniyorsunuz.. Demekki bu soylediklerinizde samimi degilsiniz yani ulkenizi sevmiyorsunuz halkina zulmedilmesi hosuna gidiyor her gun bir kac kisinin olmesini duymaktan zevk aliyorsunuz.. oyle olmasaydi Turkiye Cumhuriyetinin AB standardlarinda bir ulke olmasina karsi gelmezdiniz

saygilar

Gönderi tarihi:
AB standardlarinda olmak illaki ABye girmemiz demek degildir, sen ulkeni AB standardlarina getir yine girme ABye bu bukadar zormu madem ikide bir diyoruz bizim bizden baska dostumuz yok ozaman Kendi halkinin huzuru ve refahini dusun neden AB standardlarinda bir ulke istemiyorsun sebep nedir korktugunuz birsey mi varki bugun AB standardlarinda bir ulke olmayi istemiyorsunuzda 3.cu dunya ulkesi olarak halen kalmakta direniyorsunuz.. Demekki bu soylediklerinizde samimi degilsiniz yani ulkenizi sevmiyorsunuz halkina zulmedilmesi hosuna gidiyor her gun bir kac kisinin olmesini duymaktan zevk aliyorsunuz.. oyle olmasaydi Turkiye Cumhuriyetinin AB standardlarinda bir ulke olmasina karsi gelmezdiniz

saygilar

 

 

Biz burada Türkiye nin AB standartlarının altında kalması gerektiğini falan konuşmuyoruz...

 

Biz Türkiye nin AB ye ihtiyaç durmadan devrimlerini tamamlayabileceğin den bahsediyoruz... AB ye girmeye çalışmayı BEDAVACILIK, UMURSAMAZLIK, TEMBELLİK olarak algılamaktayım... Madem modern bir ülke istiyoruz, kapat kapını AB ye, yap içinde devrimlerini...

 

Bu ülkede ölenlerin sebebi AB ye girememizmi?

 

Böylesinide ilk defa duyuyorum :D

Gönderi tarihi:

Madem ABye ihtiyac duymadan AB standardlarina gelebiliyoruzda neden halen 40 yildir bir turlu gelemiyoruz AB standardlarina burada bir celiski yokmu. Egerki AB olmadan bu standardlari yakalama sansimiz varsa ne bekliyoruz bir sihirli deynekmi :) Demek istedigin sumu biz AB standardlarina geliriz ama istemiyoruz oylemi :D.. Bizde diyoruz modern bir ülke olalim, kapat kapını AB yap içinde devrimlerini sonra ABye girmezsen girme ama neredeee.. benim gozlerim herhalde gormeyecek o gunleri

Gönderi tarihi:
Biz burada Türkiye nin AB standartlarının altında kalması gerektiğini falan konuşmuyoruz...

 

Biz Türkiye nin AB ye ihtiyaç durmadan devrimlerini tamamlayabileceğin den bahsediyoruz... AB ye girmeye çalışmayı BEDAVACILIK, UMURSAMAZLIK, TEMBELLİK olarak algılamaktayım... Madem modern bir ülke istiyoruz, kapat kapını AB ye, yap içinde devrimlerini...

 

Bu ülkede ölenlerin sebebi AB ye girememizmi?

 

Böylesinide ilk defa duyuyorum :D

Bu ülkede ölenler,kayıplar,yitirilenler tabi ki AB li olmadığımızdan değil;ama AB ye karşı duran zihniyetlerin yenemedikleri korkularından.

 

derdimiz AB değil;derdimiz hergün daha çok kaybeden ülkemiz.

Gönderi tarihi:

Bu ülkede ölenler,kayıplar,yitirilenler tabi ki AB li olmadığımızdan değil;ama AB ye karşı duran zihniyetlerin yenemedikleri korkularından.

 

derdimiz AB değil;derdimiz hergün daha çok kaybeden ülkemiz.

 

AB ye karşı olanları, önyargılı olmadan biraz dinlesek ne kaybederiz? Öyle ya, zaten güzel ülkem delik deşik olmuş...

 

Biz neredeyse 50 yıldır AB cileri dinledik; ne kazandık! Dışarıya olan borcumuzu ödemenin tek bir yolu kaldı farkındamısınız bilmiyorum ama AB nin diyeceği şeyler çok açık; ver Doğuyu sileyim borcunu! Bu damı paranoya?

 

3 TRİLYON (dikkat edin rakama) DOLAR değerindeki Etibank ı 40 milyon dolara kim istiyor?

 

Neden bu satışa karşı çıkanlar vatan haini muamelesi görüyor?

 

Ya neyse!

 

Bizler hep farklı pencerelerden bakıyoruz sanırım... Oysa, Anadolu işgal edildiğinde, dinimizde namusumuzda, onurumuzda yerlerde gezmişti!

 

Aç kalalım ama rica ediyorum şu gavur kapısından uzak duralım! zira geri dönüşü olmayacak adımlar atıyoruz...

 

Ben, bu milletin, AB siz yükselmesinden yanayım.

Gönderi tarihi:
Biz burada Türkiye nin AB standartlarının altında kalması gerektiğini falan konuşmuyoruz...

 

Biz Türkiye nin AB ye ihtiyaç durmadan devrimlerini tamamlayabileceğin den bahsediyoruz... AB ye girmeye çalışmayı BEDAVACILIK, UMURSAMAZLIK, TEMBELLİK olarak algılamaktayım... Madem modern bir ülke istiyoruz, kapat kapını AB ye, yap içinde devrimlerini...

 

Bu ülkede ölenlerin sebebi AB ye girememizmi?

 

Böylesinide ilk defa duyuyorum :D

Neden 50 yildan beri yapmadik bu devrimleri??? Kendi icerisinde ayrim yapan bir devlet ve onuhn birimleri nasil kalkinacakmiski? Aslinda hic bir sey yapmayiz tek basimiza, ama birileri bize dogru yolu gösterincede zorumuza gider. Yapaydikta kimse bize neyapacagimizi söylemeseydi daha iyi olmazmiydi? Yoksa onudami AB yaptirmadi bize? Hani her tasin altindan AB cikiyorya? Daha mecburi dinderslerini bile kaldiramadikki? Alevi vatandaslar cayir cayir bagiriyor, bizler mecburi din dersi istemiyoruz diye. Ama onlari kim ciddiye aliyorki? Ehhh zamani gelince baska yerden mecburi dinderslerini kaldiracaksinizdiye talimat gelir, cünki demokrasiye ters düsüyor derler insana, ve bizde hemen horozlaniyoruz ve ic islerimize karismasinlar, biz kendimiz düzeltiriz diyoruz. Bak hele suna bakkk. 1980 yilindan, yani 12 Eylül cuntasindan, beri 28 yildir mecburi din derslerini kaldirmamisiz ve biz hala yok efendim kendimiz icin her türlü demokrasiyi yapariz diye birde palavra atiyoruz. Bu mecburi din dersleri sadece bir örnek. Bu örnek cok önemli, cünki alevi vatandaslar Cumhuriyetin temel güvencelerindenler, ama bir o kadarda horlananlar arasindalar. Onlarin ibadet yerleri olan cem evleri gene ayni durumda. Bunun yanisira alevi köylerine birde mecburi camii yapilmasi varya. Bizim ne kadar demokrasi ve esitlik hayrani oldugumuzun en güzel örneklerindendir.

Gönderi tarihi:
Neden 50 yildan beri yapmadik bu devrimleri??? Kendi icerisinde ayrim yapan bir devlet ve onuhn birimleri nasil kalkinacakmiski? Aslinda hic bir sey yapmayiz tek basimiza, ama birileri bize dogru yolu gösterincede zorumuza gider. Yapaydikta kimse bize neyapacagimizi söylemeseydi daha iyi olmazmiydi? Yoksa onudami AB yaptirmadi bize? Hani her tasin altindan AB cikiyorya? Daha mecburi dinderslerini bile kaldiramadikki? Alevi vatandaslar cayir cayir bagiriyor, bizler mecburi din dersi istemiyoruz diye. Ama onlari kim ciddiye aliyorki? Ehhh zamani gelince baska yerden mecburi dinderslerini kaldiracaksinizdiye talimat gelir, cünki demokrasiye ters düsüyor derler insana, ve bizde hemen horozlaniyoruz ve ic islerimize karismasinlar, biz kendimiz düzeltiriz diyoruz. Bak hele suna bakkk. 1980 yilindan, yani 12 Eylül cuntasindan, beri 28 yildir mecburi din derslerini kaldirmamisiz ve biz hala yok efendim kendimiz icin her türlü demokrasiyi yapariz diye birde palavra atiyoruz. Bu mecburi din dersleri sadece bir örnek. Bu örnek cok önemli, cünki alevi vatandaslar Cumhuriyetin temel güvencelerindenler, ama bir o kadarda horlananlar arasindalar. Onlarin ibadet yerleri olan cem evleri gene ayni durumda. Bunun yanisira alevi köylerine birde mecburi camii yapilmasi varya. Bizim ne kadar demokrasi ve esitlik hayrani oldugumuzun en güzel örneklerindendir.

 

neden 50 yıldır yapılmadığını nedeni, sürekli yabancı destekli iktidarlardır.. bu millet ne zaman kendi içinden birini başa geçirir o zaman kazanır...

 

Zorunlu din dersi bahsini biraz açalım (elbette örnek olduğunu biliyorum).

 

Alevilik, islam dışı ayrı bir dinmidir? Bunu anladığımızda zorunlu din dersi konmasının asıl nedeninin ayrım değil "birlik" olduğunu anlarsınız!

 

* * *

 

Bakınız, 1923 ten 1933 e kadar, sosyal ve ekonomik devrimlerle bu ülke %de 10.000 büyümüştür. Otomobil üretmiş, Savaş uçağı ve yolcu uçağı üretmiş (tek bir civata dahi yabancıdan gelmemiş; tamamen tasarımı bile bize ait), ülkeyi demiryolarıyla örmüş, fabrikalarla donatmış!!

 

Başka?

 

1950 ye geldiğimizde, hala 1938 den sonra herşey aynı kalmış, Türkiye içinde kimler ne tür yerlere oturmuş haberiniz varmı?

 

Elbette bu milletin başına ne geldiyse gavurdan geldi. Türkçe ezan Atatürk zamanında varmıydı (Türkçe yada arapça, sonuçta ezan ezandır o ayrı)? Din dersleri ve kitapları Atatürk zamanındamı kaldırıldı yada yakıldı? Lütfen attığım yazıları okuyun. Benim yazım değil onlar, alıntılarım. içlerinde gerçekten kıymetli bilgiler var. Bakın, 1950 lerde NATO ya girebilmek için, batılı görünmek için, öyle uyduruk işler yapmışlar ki sayfa sayfa yaz bitmez...

 

Adamlar süper güçtür bizi korur kolar diye vatandaşlarını KOREye kurban verdiler. Ne kazandılar?

 

Ve siz kalkmış bana diyorsunuz ki "neden bu devrimleri yapamadık?"...

 

Bende diyorum ki, ne zaman Atatürk fikir ve düşüncelerinden çıkıp gavur eteğine sarıldık, aha o günden sonra bir daha hiç bir şeye imza atamadık!!

 

Hoş, 1939 dan sonra (tam tarih 19 Şubat 1939, ATAM ın vefatından neredeyse 3 ay sonra) Atatürk ün tüm söylemleri bile çarpıtılmıştır! Uydurulmuştur! Dayatılmıştır.... Önlerine ABD nin emri ile sunulan yol haritasının adını "Atatürk diyorki?" koyup, milleti bu hale sokmuşlardır... Aynı durum günümüzde de vardır. Bu defada sözde "İslam böyle diyor"u önümüze koyup, yine aynı mantıkla ülke insanını gavur eline sürümektedirler....

 

Nutuğu okudunuzmu? İyi okuyun. Atatürkü sevmeseniz bile lütfen 1 defa okuyun. Yani bzie nasıl yanlış anlatılmış çok iyi anlarsınız....

 

Saygılarımla

 

 

 

 

Not: 19 Şubat 1939; 1909 da apar topar tüm altınları ile avrupaya kaçan rotary klübü, 1923 te Cumhuriyetin ilanında hemen sonra Atatürk ten destur istemiştir, localarını tekrar kurmak için... Kati olarak "hayır" cevabı almışlardır... İşte Şubat 1939 da ilk rotary klübü İstanbul da açılmıştır....

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.