Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DİNİ kullanan başta Deniz Feneri , Evde Kimse Yok mu , İnsani Yardım Vakfı ve diğerlerinin toplumumuzu alatdatmadaki inanılmaz ortak özellikleri...


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

MERHAMET HIRSIZLARI...

 

Başta Deniz Feneri , Evde Kimse Yok mu , İnsani Yardım Vakfı ve diğerlerinin ortak bir özelliği var .

 

Televizyonlara verdikleri reklamlarda , Nijeryalı , Sudanlı , Etiyopyalı , Endenozyalı , Burmalı , Sri lanka ' lı çocukları göstererek , altlarına şu yazıyı yazıyorlar .

'' Yardımlarınız olmazsa , bu yavrucaklar da olmayacak ...'' veya buna benzer söz kalıpları ...

Aklımıza birçok soru geliyor .

Türkiye çocukları baştan başa tok , gürbüz , sağlıklı ve neşeli mi ?

 

Bu dünyada bizim derneklerden başka , öteki müslüman ülkelerin de yardım dernekleri yok mu ?

Suudi Arabistanlılar , Kuveytliler , Katarlılar , Dubaililer ne yapmakta ?

Büyük şehirlerde yaşayan , ama 2 kilo bulgur , 3 kilo mercimek , 5 kilo nohut için memleketin yolunu tuatan ve otobüs bagajlarına kavga - dövüş malzeme çuvallarını tıkamaya çalışan Türkler çok mu iyi durumdaki , geriye Sri lankalı ' lar , Surinamlı ' lar kalıyor ?

Yoksa , gün gelir de , '' toplanan paralar nereye gitti ? '' diye , birileri hesap mı sorar ? Bu nedenle mi merhamet köprüleri daha çok , okyanus ötesi ülkelere uzatılıyor ?

Peşaver ' e kim gidip hesap soracak ki !

Almanya ' da ağlayarak , burun çekerek , hıçkırarak paraları götürüp bunlara teslim eden kardeşlerimize hatırlatırız.

Erzurum , Kars , Bayburt , Ardahan , Çankırı , Çorum , Sivas köylüleri daha perişan , haberiniz ola !

 

Bu arada...

Yıllar önce çevrilen '' Arabesk ' diye bir film vardı .

Müjde Ar , gazino patronuyla kendisini sarmaş , dolaş yakalayan rol arkadaşı Şener Şen ' e şöyle diyordu :

Şener , sakın ola gördüklerine inanma ! ben sana işin aslını anlatırım ...

Biri bizimi mi işletiyor ne... :lol::lol:

 

 

 

 

 

 

_____________________________________

C. Yeşilyur'a saygılarımla...

Gönderi tarihi:

Açıkçası şunu da eklemeliyiz...

Deniz feneriydi,

Belediyelerin iftar çadırıydı,

Cemaatlerin hayrıydı hepsi ama hepsi yıkılmaya çalışılan sosyal devletin yerine oturtulmaya çalışılanlardan ibaret...

Yolsuzluk ve dolandırıcılık sosyal yardım örtüsüne büründürülerek sömürünün dozajı her geçen gün arttırıldı...

Şimdi zamanında bunlara yasalar ile yardımda bulunan Bakanlar Kurulumuz bunu önüne nasıl geçecek çok merak ediyoruz açıkçası.

Zira geçmemeleri zaten niyetlerini açıkça ortaya koymaları demek olacaktır bence.

Belki de Başbakan'ın öfkesi böyle bir ikileme düştüğü içindir ne dersiniz?...

En azından beni bu yönde düşünmeye iten binlerce sebep var...

Saygılar..

DİPNOT..

Gönderi tarihi:
MERHAMET HIRSIZLARI...

 

Başta Deniz Feneri , Evde Kimse Yok mu , İnsani Yardım Vakfı ve diğerlerinin ortak bir özelliği var .

 

Televizyonlara verdikleri reklamlarda , Nijeryalı , Sudanlı , Etiyopyalı , Endenozyalı , Burmalı , Sri lanka ' lı çocukları göstererek , altlarına şu yazıyı yazıyorlar .

'' Yardımlarınız olmazsa , bu yavrucaklar da olmayacak ...'' veya buna benzer söz kalıpları ...

Aklımıza birçok soru geliyor .

Türkiye çocukları baştan başa tok , gürbüz , sağlıklı ve neşeli mi ?

 

Bu dünyada bizim derneklerden başka , öteki müslüman ülkelerin de yardım dernekleri yok mu ?

Suudi Arabistanlılar , Kuveytliler , Katarlılar , Dubaililer ne yapmakta ?

Büyük şehirlerde yaşayan , ama 2 kilo bulgur , 3 kilo mercimek , 5 kilo nohut için memleketin yolunu tuatan ve otobüs bagajlarına kavga - dövüş malzeme çuvallarını tıkamaya çalışan Türkler çok mu iyi durumdaki , geriye Sri lankalı ' lar , Surinamlı ' lar kalıyor ?

Yoksa , gün gelir de , '' toplanan paralar nereye gitti ? '' diye , birileri hesap mı sorar ? Bu nedenle mi merhamet köprüleri daha çok , okyanus ötesi ülkelere uzatılıyor ?

Peşaver ' e kim gidip hesap soracak ki !

Almanya ' da ağlayarak , burun çekerek , hıçkırarak paraları götürüp bunlara teslim eden kardeşlerimize hatırlatırız.

Erzurum , Kars , Bayburt , Ardahan , Çankırı , Çorum , Sivas köylüleri daha perişan , haberiniz ola !

 

Bu arada...

Yıllar önce çevrilen '' Arabesk ' diye bir film vardı .

Müjde Ar , gazino patronuyla kendisini sarmaş , dolaş yakalayan rol arkadaşı Şener Şen ' e şöyle diyordu :

Şener , sakın ola gördüklerine inanma ! ben sana işin aslını anlatırım ...

Biri bizimi mi işletiyor ne... :lol::lol:

 

 

 

 

 

 

_____________________________________

C. Yeşilyur'a saygılarımla...

 

Bu din ve merhamet duygularini kullanmak, sadece halki musluman olan ulkelere has degil.

Bulundugum ulkedede boyle kuruluslar var,

adam yardim vakfinin basinda, kendisine ayirdigi aylik maas, 30 bin euro, bu kislier musluman falan degil yanlis anlamayin,

Veriyor televizyona reklami cekmis afrikada fakir cocugun goruntulerini,

bu cocugun okumasi sizin elinizde aylik 3 euro gondermeniz yeterli diyor,hesap numarasinda biriken paralardan kendisine 30 bin euro aylik bagliyor.

Bilgilerinize arzolunur.

saygilarimla.

Evren.

Insanlarin vicdanlarina hitab eden yaratiklar

Gönderi tarihi:
MERHAMET HIRSIZLARI...

 

Başta Deniz Feneri , Evde Kimse Yok mu , İnsani Yardım Vakfı ve diğerlerinin ortak bir özelliği var .

 

Televizyonlara verdikleri reklamlarda , Nijeryalı , Sudanlı , Etiyopyalı , Endenozyalı , Burmalı , Sri lanka ' lı çocukları göstererek , altlarına şu yazıyı yazıyorlar .

'' Yardımlarınız olmazsa , bu yavrucaklar da olmayacak ...'' veya buna benzer söz kalıpları ...

Aklımıza birçok soru geliyor .

Türkiye çocukları baştan başa tok , gürbüz , sağlıklı ve neşeli mi ?

 

 

Türkiye ye dağıtmaya gerek yok ki? Burası başkalarının "av sahası"...

 

Ama yukarıdaki yerler, "F" tipi eğitim adı altında örgütlenmenin kök salmaya çalıştığı yerler...

 

Anladınızmı başbakan neden bu kadar çok köpürdü! :stuart:

Gönderi tarihi:

Öteden beri bizim milletimizin bir ince tarafı vardır.

Yufka yüreklidir.

Fakir birini gördüğünde dayanamaz.

Elindeki üç kuruşun en az birini paylaşır.

Bu aslında çok güzel bir özelliktir.

Ancak bu güzel özellik kimileri tarafından kullanılagelmiş, insanlarımız yardım fikrinden dahi uzaklaştırılmaya çalışılmıştır.

En güzel örnek Deniz Feneri olayıdır bu anlamda.

Olayı ilk duyduğumda açıkçası

"Ülkemizde hayır işleri için kurulmuş Çocuk Esirgeme Kurumu, Darülaceze, Kızılay, Gaziler Vakfı....vb. kurumlar varken gidip ne olduğu belirsiz kurumlara para yatırılırsa olacağı budur." şeklinde düşündüm.

Daha sonra şöyle bir baktım bu şekilde insanlardan para toplayan o kadar çok dernek ve vakıf var ki şaşırmadım dersem yalan olur.

 

Deniz Feneri,

Hızır Yardımlaşma,

İnsan Eğitimi ve Kültür,

Zeytin Dalı.... vb..

 

Ki bunların çoğunun da kuruluş tarihleri 2002 sonrasına denk geliyor.

Peki ama neden insanlar yukarıda bahsettiğim bilinen köklü kurumlara değil de bunlara yardım ediyorlar.

Neden?...

 

Saygılar...

DİPNOT...

Gönderi tarihi:
Öteden beri bizim milletimizin bir ince tarafı vardır.

Yufka yüreklidir.

Fakir birini gördüğünde dayanamaz.

Elindeki üç kuruşun en az birini paylaşır.

Bu aslında çok güzel bir özelliktir.

Ancak bu güzel özellik kimileri tarafından kullanılagelmiş, insanlarımız yardım fikrinden dahi uzaklaştırılmaya çalışılmıştır.

En güzel örnek Deniz Feneri olayıdır bu anlamda.

Olayı ilk duyduğumda açıkçası

"Ülkemizde hayır işleri için kurulmuş Çocuk Esirgeme Kurumu, Darülaceze, Kızılay, Gaziler Vakfı....vb. kurumlar varken gidip ne olduğu belirsiz kurumlara para yatırılırsa olacağı budur." şeklinde düşündüm.

Daha sonra şöyle bir baktım bu şekilde insanlardan para toplayan o kadar çok dernek ve vakıf var ki şaşırmadım dersem yalan olur.

 

Deniz Feneri,

Hızır Yardımlaşma,

İnsan Eğitimi ve Kültür,

Zeytin Dalı.... vb..

 

Ki bunların çoğunun da kuruluş tarihleri 2002 sonrasına denk geliyor.

Peki ama neden insanlar yukarıda bahsettiğim bilinen köklü kurumlara değil de bunlara yardım ediyorlar.

Neden?...

 

Saygılar...

DİPNOT...

 

bizim milletimiz yufka yürekli,misafirperver...ne milletiz yav bizler :excl: işte Sn Dipnot,dediğiniz meziyetlere sahip olunan bir millet olmadığımız için bugün burada bunlar tartışılıyor.Dediğiniz gibi bir millet değiliz;saygının daha ne olduğunu idrak edememiş,kendini dizikolik ve internette chatlere boğmuş bir milletiz.Öyle bir milletiz ki sokakta yaşayan çocuklarımız,açlığa terkedilmiş bir yarınımıza inat ''bana dokunmayan yılan bin yaşasın'' mantığını yüceltiyoruz.Sağduyu sıfır,tepki bananelik.

 

Deniz Feneri derneğinde bende gönüllü olarak çalışmıştım;yolsuzluk iddiaları ile oradan ayrılmıştım.Bahis deniz feneri ise;evet iktidarlarla nemalanan bir anlayışlar ürünüdür.Bahis bizim yufka yürekliğimiz ise;affedersiniz parayla cenneti tabulamaya çalışan bir milletimiz var!

 

ey şanlı millet,yürü kim tutar seni...bu arada Sıla Boran'a kavuştu mu? :excl:

Gönderi tarihi:
Öteden beri bizim milletimizin bir ince tarafı vardır.

Yufka yüreklidir.

Fakir birini gördüğünde dayanamaz.

Elindeki üç kuruşun en az birini paylaşır.

Bu aslında çok güzel bir özelliktir.

Ancak bu güzel özellik kimileri tarafından kullanılagelmiş, insanlarımız yardım fikrinden dahi uzaklaştırılmaya çalışılmıştır.

En güzel örnek Deniz Feneri olayıdır bu anlamda.

Olayı ilk duyduğumda açıkçası

"Ülkemizde hayır işleri için kurulmuş Çocuk Esirgeme Kurumu, Darülaceze, Kızılay, Gaziler Vakfı....vb. kurumlar varken gidip ne olduğu belirsiz kurumlara para yatırılırsa olacağı budur." şeklinde düşündüm.

Daha sonra şöyle bir baktım bu şekilde insanlardan para toplayan o kadar çok dernek ve vakıf var ki şaşırmadım dersem yalan olur.

 

Deniz Feneri,

Hızır Yardımlaşma,

İnsan Eğitimi ve Kültür,

Zeytin Dalı.... vb..

 

Ki bunların çoğunun da kuruluş tarihleri 2002 sonrasına denk geliyor.

Peki ama neden insanlar yukarıda bahsettiğim bilinen köklü kurumlara değil de bunlara yardım ediyorlar.

Neden?...

 

Saygılar...

DİPNOT...

 

 

Sayın Dipnot;

 

Evet, kurulmuş, kurumsallaşmış bir çok vakıf ve derneğimiz var. Bunlar resmi elden takip edilen kurumlar. Ama bakın o kurumlar halkın içinde nasıl tanınıyor...

 

Kısa bir örnek;

 

Üyesi olduğum ve gönül bağım olan havacılık tutkumun kapısı THK hakkında 5-6 ay kadar önce Vakit Gazetesinde dev manşetler... Kurumda 80 tane yolsuzluk varrrrr.... Kurban derileriyle içki içiyorlarrrrrr... falan filan.

 

İşin aslı, kurum içinde çalışan hiç kimse maaş almıyor. Sadece mutemetler maaş alıyor ki yasa gereği onlarda asgari ücretle çalışıyor. Kurum içinde çalışanlar gönüllü insanlar. Elbette onların eğitilmesi, mevzuat hakkında bilgilendirilmeleri çok zor, zira sürekli gönüllüler değişiyor.

 

Adam kurban derisi almış. Makbuzunu kesmiş. Teslimatını yapmış. Ama yövmiyeye işlerken tutmuş aldığınıda çıkışa yazmış, verdiğinide çıkışa yazmış. olmayan 1 deri daha ilave edip 2 deri teslim etmiş gibi olmuş. Bu durumda elde 1 deri olmasına rağmen kayıtlarda 2 deri gözükmesi olmuş... Tamamen sehven ve bilgisizlikten yapılan kayıt hataları.

 

Müfettiş denetlemesi sonucu tüm bu hatalar farkedilmiş, kuruma bilgi verilmiş, kurul komisyon kurup tek tek bu hataların nereden geldiğini tespit etmiş, yetmemiş ifadeleri almış, tutanak karşılığıda bu hataları düzenlemiş... Ama ortada olan tek bir yolsuzluk yok! Zimmete geçirme yok!

 

Ve bakıyorsunuz malum çevrenin gazetesi (lütfen samimi arkadaşlar üzerine alınmasın) bunu hak nimet bilip çarşaf çarşaf yazılar yazmış...

 

Elbette kurum mahkemeye başvurdu. Mahkeme "tekzip" kararı verdiği halde gazete hiç oralı olmadı...

 

İnsanlarımızı bu şekilde zehirliyorlar. Kurum içinde olan ve bir şekilde kanunlar nezdinde sonucuna gidilen tüm olaylar, sanki büyük yolsuzluk var gibi lanse ediliyor ve halkta buna inanıyor...

 

Adana, Düziçi; Hava Kuvvetlerimiz, K.Irak ı bombalarken, tv de bunları izleyen halk toplanmış, tüm kurban derilerini THK na bağışlamış... Bu o kadar büyük olay oldu ki anlatamam. Çok yanlış yerlere çekilde, halk garip davranışlarla muhatap oldu! Detaylarını bilmek isteyen oradan insanlarla görüşsün; ben buradan yazmayacağım, zira hadiseler mahkemelik...

 

* * *

 

Ama bunların yanında şahsen bildiğim bazı derneklerde var. Mesela "Dost Eli" Yardımlaşma Derneği. Hiç kimsenin kapısından yardım dilenmez. Kurucuları ve çalışanları tek kuruş maaş almaz. Zaten kurucuları, verdikleri paraların bu şekilde yok edilmelerinden rahatsız olduklarından kendileri dernek kurmaya karar verip yola çıkmışlar... Hepside oldukça zengin; tanırım, ana-babadan kalan zenginlerdir. Hatırladığım kadarıyla, 1999 yıllarında her birinin derneğe ödediği yıllık para 250 bin YTL civarındaydı.

 

İsteyen sırtına pirinç çuvalını vurup getirip derneğe verebilir. Makbuzsuz ne birşey girer, nede çıkar! Sürekli kendilerini ihbar edip denetletirler!

 

Tek denetleyemedikleri şey, muhtarlarca bildirilen ihtiyaç sahiplerinin listesi. Zira, gönderilen yiyecek, giyecek, para ve benzeri yardımları kendileri de vermez; araya muhtarları koyarlar. Verilen yardımlar kimlere gider ancak isimlerinin listesi vardır ama şahıs olarak hiç birini görmezler...

 

(2000 yılından beri, artık orada yaşamadığımda, şuan dernek ne durumda bilmiyorum)

 

Deniz feneri gibi alçaklık yapan derneklerden dolayı, maalesef gerçekten "layık-i Veçh" ile bu işi yapan insanlar lekelenmekte...

 

Saygılarımla

Gönderi tarihi:
Sayın Dipnot;

Evet, kurulmuş, kurumsallaşmış bir çok vakıf ve derneğimiz var. Bunlar resmi elden takip edilen kurumlar. Ama bakın o kurumlar halkın içinde nasıl tanınıyor...

Kısa bir örnek;

Üyesi olduğum ve gönül bağım olan havacılık tutkumun kapısı THK hakkında 5-6 ay kadar önce Vakit Gazetesinde dev manşetler... Kurumda 80 tane yolsuzluk varrrrr.... Kurban derileriyle içki içiyorlarrrrrr... falan filan.

........

Deniz feneri gibi alçaklık yapan derneklerden dolayı, maalesef gerçekten "layık-i Veçh" ile bu işi yapan insanlar lekelenmekte...

 

Saygılarımla

Sayın SimalyıldiziNet...

Duyarlılığınıza ve değerli bilgilerinize teşekkürler...

 

Sevgili arkadaşlar hatırlayın AKP ile beraber her şey bedava dönemi başlatıldı.

Kömür bedava,

erzak bedava.

Giysi bedava,

kırtasiye ve diğer bilumum masraflar bedava...

AKP’nin seçim öncesinde dağıttığı kömür, nevale ve nakit toplamı 10 milyar dolar olarak hesaplandı.

Peki ama bu kaynak nereden bulundu?

Söylenen, hayırsever işadamlarımızın bağış yaptığıdır.

Hayır bu doğru değildir.

AKP’nin seçim öncesinde adeta rüşvet misali dağıttığının kaynağı vergilerdir.

Evet yanlış okumadınız, AKP kendi adına oy için dağıttığı kömürleri vergi gelirlerinden karşılamıştır.

Peki bu çark nasıl mı kuruldu?

Malum AKP ile beraber 40’ın üstünde adına ’Gıda Bankası’denen bir sürü dernek ve vakıf kuruldu.

Deniz Feneri, Deniz Yıldızı ve Hızır Yardım bunlardan bazılarıdır.

AKP bu gıda bankalarını bütün vergilerden muaf tuttu.

Bitmedi buraya bağış yapanların vergilerini de yaptıkları bağış miktarında düşürdü.

Dahası, yaptığı bağış fazla, vergisi az ise sonraki seneye mahsup ettirdi.

Bu şekilde acayip bir çark kurularak devlete vergi ödemesi gerekenler, dolaylı olarak AKP propagandasına su taşımaya, yani AKP’ye kömür ve erzak katkılarını yapmaya başladı.

Başka bir ifadeyle müteşebbis vergi dairesine gideceğine AKP ile organik bağı olan bu gıda bankalarına giderek adeta vergilerini oraya yatırdı.

AKP bunun için gelir vergisinin 40. maddesinin 10. bendi ile 89. maddenin 6. bendini değiştirerek uygun ortamlar hazırladı.

Bu şekilde de devlet ve millet kesesinden AKP adına ianeler dağıtılmaya başlandı.

Bazılarımız ne var bunda, sosyal yararı olan dernek ve vakıflarda vergi muafiyeti olur derse onlara hemen şunu sormak isteriz:

Be hey ........lar bu ülkede Mehmetçik Vakfı’ndan sosyal yararı daha fazla olan bir yapı düşünülebilir mi?

O Mehmetçik Vakfı ki bu ülke için ölenlerin aileleri ile gazileri için kurulmuştur.

Peki O Mehmetçik Vakfı’nın vergi muafiyeti ne kadar mı?

Sadece ve sadece yüzde 5.

Peki ya AKP’ye oy devşirmek için kurulan gıda bankalarının vergi muafiyeti ne kadar?

Yüzde 100.

Bu gıda bankaları vergiden muaf oldukları için isterlerse 100 bin YTL’lik bir bağış için pekâlâ 500 bin YTL’lik bir fatura da kesebilir ve bağışçı 500 bin YTL’lik bir vergiden bile kurtulabilir...

Sorarım size bu tezgâh değil de nedir?

Yapılan hesaplara göre Türkiye’nin bu işten zararı devlet olarak 10 milyar dolar civarıdır ki bu parayla bu ülkede onlarca fabrika kurulur ve binlerce işsize iş bulunurdu.

AKP devletin kasasına girecek parayı kendi siyasi faydası uğruna ambalajlamalar yaparak kullanmıştır...

 

Veya farkında olmadan biz ambalajlaşmışız...

sadakapz8.jpg

 

 

 

 

___________________________________

Sabahattin Önkibar'a saygı ve sevgilerimizle...

Gönderi tarihi:

Günümüz Türkiye'sinde en tartışılan adamların başında gelir Fethullah Gülen. Yorumların ve kafalarda yer eden bazı yanlış düşüncelerin düzelmesi adına böyle bir yazı yayımlamayı uygun buluyorum. Tüm dünyada 500'ün üzerinde okulu bulunan, birçok dershanenin, nur cemaati ve ışık evlerinin ağa babası olan Fethullah Efendi'nin bu eğitim dünyasına giriş macerası ve ATATÜRK hakkındaki gerçek düşüncelerini sizlerle paylaşmayı eğitimci ve Kemalist bir TÜRK genci olarak bir borç biliyorum:

 

1986'da, Özal'ın Başbakan olduğu dönemde, "Kendi okulunu kendin yap" kampanyası başlamıştı ve kampanyayı dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren açmıştı.

 

Özal, vakıfların, derneklerin de özel teşebbüs olarak okul açabilmesi için yasal düzenlemeye gidince Fethullah'a okul açma önerisi gelir.

 

Ama ilk başlarda eski nurcular ve Gülen pek sıcak bakmıyorlardı.

 

Okul açma önerisine şu şekilde karşı çıkmıştı Gülen:

 

"Atatürk büstü koymadan okul açılmaz. Okul açıp Atatürk büstleri koyarsak millet bize ne der? Allah bize gazap verir."

 

Gülen, söz konusu tepkileri gerekçe göstererek okullara tereddüt gösterdi, fakat dışarıya karışı şu açıklamayı yaptı:

 

"Biz yapamayız… Öğretmenimiz yok, okul idaresinden anlamayız. Yetişmiş elemanımız idari ve eğitim kadromuz yok.."

 

Buna rağmen, İzmir'in Bozyaka semtindeki talebe yurdunu "Yamanlar Koleji" adıyla koleje çevirdiler ve böylece ilk fesat tohumu ülkeye atıldı..

 

Buna rağmen Gülen rahat değildi, nasıl "putu" yani "Atatürk büstünü ve resmini oraya koyarız diye…"

 

Nitekim okulun bir tarafından arkadan lambayla aydınlatıldığında görülebilen camdan bir siluet halinde yapıldı Atatürk portresi… Bir yetkili okula geldiğinde, lamba yakılıyor ve Atatürk portresi görülüyordu. Yetkili gittiğinde ise duvarda siyah bir cam görülüyordu sadece!!!

 

1980'lerin ikinci yarısındayken Atatürk'ün resmine bile tahammül düzeyi bu kadardı…

 

Bir gün, yukarıda anlattığımız Atatürk portresinin bulunduğu yerde, kablo ateş aldı ve yangın çıktı. Gülen o derece Atatürk düşmanıdır ki olayı şöyle açıkladı:

 

"İşte "bu adamın" yüzünden! Allah'ın hoşuna gitmedi ve o da yandı. İşte görüyorsunuz, Allah razı değil!"

 

"Bu adam" dediği, Yüce Atatürk'tü…

 

Gülen, Kestane pazarında da kayıt yapacağı öğrencilere soru olarak "Atatürk'ü sevip sevmediklerini" sorardı. "Atatürk'ü seviyorum." cevabı veren öğrencilerin kaydını da tabi ki yapmıyordu.

 

Gülen şimdi televizyonlarda Atatürk'ün ne kadar büyük bir asker olduğunu anlatıyor.. Oysa seneler boyunca yaptığı Atatürk düşmanlığı biliniyor.

 

İşte Amerikan bayrağı altında nefes alan, eğer yeterli tepkileri göstermezsek iktidardakiler tarafından ülkeye girişi bi şekilde sağlanacak; gerici,yobaz, Atatürk düşmanı bu adam..! Umarım kafalardaki bazı yanlış ve eksik bilgileri giderebilmişimdir. Yazımı Fethullah Efendinin bir sözüyle noktalıyorum:

 

"Nihai hedefe ulaşana kadar, her yöntem ve yol mübahtır. Bunun içine yalan söylemek ve insanları aldatmak da girer. Yeter ki, 'hizmet' kesintiye uğramasın. Hizmet denilen çalışmanın en büyük özelliği, sessiz ve derinden olmasıdır. Bu gizlilik de güçlü oluncaya kadar devam edecektir. Cemaatin temel felsefesi budur..."

 

 

Alper YAYLA

Gönderi tarihi:

Kendinizi kandırmayın…

Saf maf değil, o para kaptıranlar.

*

Bu dünyada her türlü katakulliye rıza gösterip, öbür dünyayı makbuz karşılığı satın almaya kalkan…

Kaç euroysa ödeyip, cennette tapu kapmaya çalışan Şark kurnazı onlar.

*

Üzülmeyin sakın. ;)

 

 

 

 

 

 

_________________________________

Sevgili Yılmaz Özdil'e saygılarımızla...

Gönderi tarihi:

deniz feneri=keriz feneri , isimli yazısı ile yılmaz özdil ne kadar güzel yazmıştı hürriyette.insan bir an şaşırıyor.islami holdingler,islami yardım kuruluşları,tarikatlara kaptırılan bu milyarlarca euro para halamı ders olmadı bazılarına.ayrıca kaptır, kaptır bitmiyor da.

Gönderi tarihi:

'Erdoğan ile Gürhan arasında ilişki var'

150920081333085300631_2.jpg

Deniz Feneri Davası'nda soruşturmayı yürüten polis şefinden şok açıklama geldi. Poli şefi, "Başbakan Erdoğan ile Deniz Feneri'nin kuryesi Mehmet Gürhan arasında bağlantı var"

 

Almanya'nın Frankfurt kentinde görülen ve gurbetçilerden toplanan milyonlarca Euro'nun banka aracılığı dışında elden Türkiye'ye götürülmesiyle ilgili davada bugün soruşturmayı yürüten polis şefi tanık kürsüsüne çıktı.

Bugünkü duruşmaya soruştumayı yürüten polis müdürü Alexander Böhme’nin yaptığı açıklamalar damgasını vurdu.

Deniz Feneri soruşturmasını yürüten polis müdürü Böhme RTÜK Başkanı Zahid Akman'ı 'kuryelikle' suçladı. Böhme ayrıca Başbakan Erdoğan ile yargılanan zanlı Euro 7 Genel Müdürü Mehmet Gürhan'ın arasında çok yakın ilişki olduğunu söyledi.

Alman polis şefi ifadesinde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile Deniz Feneri'nin gurbetçilerden topladığı yardım paralarını Türkiye'ye götürdüğü ileri sürülen Mehmet Gürhan arasında ilişki olduğunu vurguladı. Polis şefi ayrıca soruşturma sırasında kendisine Türkiye'den olayı açıklamaması için siyasi baskı da yapıldığını iddia etti.

 

KİLİT İSİM GÜRHAN

Böhme, Deniz Feneri Derneği’nin eski başkanı Mehmet Gürhan’ın bütün organizasyonun başındaki kilit isim olarak gösterdi. Gürhan’ın başkanlıktan ayrıldıktan sonra da dönemin başkanı Mehmet Taşkan üzerinden para transferi yaptığına yönelik belgelere ulaştıklarını belirtti. Böhme, yaklaşık 9 milyon Euro’luk bir rakamın Gürhan adına aktarıldığını ifade etti.

 

FOTOĞRAF KANAL 7’DE ÇEKİLMİŞ

Böhme, Başbakan Erdoğan ve Mehmet Gürhan’ın birlikte çekilen fotoğrafını da mahkemeye sundu. Gürhan’ın avukatı söz alarak fotoğrafın çekildiği dönemde Erdoğan’ın Başbakan olmadığını ve fotoğrafın Doğan Holding’in Almanya’da yaptığı açılışta çekildiğini söyledi ve ‘Fotoğrafı çeken arkadaş burada’ dedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı Müller, fotoğrafın Gürhan’ın Kanal 7’deki ofisinde çekildiğinin tespit edildiğini ve bunu ispatlayan belgeleri olduğunu söyledi.

Böhme, Başbakan Erdoğan ve Zekeriya Karaman’ın akrabalık derecesinde yakın olduğu yönünde bazı bilgileri de mahkemeye iletti.

Böhme’nin duruşmanın ilerleyen saatlerinde Deniz Feneri Derneği’nde bağış olarak toplanan milyonlarca Euro’nun Türkiye’de elden verildiği isimleri açıklayabileceği belirtiliyor.

Yarınki duruşmadaysa sanık avukatları söz alacak. Türkiye’den muhalefet partileri de davayla ilgili gelişmeleri yakından takip ediyor. CHP milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ile DSP milletvekili Harun Öztürk, davayı izlemek üzere Frankfurt’ta bulunuyor.

 

150920081555208302549_3.jpg

 

 

150920081356239912575_3.jpg

150920081357274687553_3.jpg

 

150920081353545995600_3.jpg

 

Kaynak: http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.as...mp;Categoryid=1

Gönderi tarihi:

.......

En çok kimin adı geçiyor?

Zahid "Ak"man.

Zekeriya "Kara"man.

 

Ak mı, kara mı, bugün yarın çıkacak ortaya...

Deniz Feneri suçlu bulunursa, ne olacak? Malına-mülküne Alman devleti tarafından el konulacak...

Peki, ne olacak o mal-mülk?

Yani...

Takkeli-takunyalı vatandaşlarımızın, Mehmetçik Vakfı dururken, "Bunlar Müslüman çocuklar" diyerek, cami avlusunda teslim ettiği paracıklar nereye gidecek?

 

Sıkı durun...

Kızılhaç’a!

Evet, Kızılhaç’a verilecek.

Hadi cümleten hayırlı ramazanlar... ;)

.................

 

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/9906112.asp?yazarid=249&gid=61&sz=68441

Gönderi tarihi:

Deniz Feneri davasında karar açıklandı

ALMAN HAKİM... BU TARİHİMİNİZ EN BÜYÜK DOLANDIRICILIĞI...

A.A 6442791.jpg.

Almanya'daki Deniz Feneri davasının bugünkü duruşmasında yargıç Johann Müller, üç sanığın da dolandırıcılık suçundan mahkum olduklarını açıkladı. Sanıklara savcının talep ettiğine yakın oranda hapis cezası verildi.

 

SAVCININ CEZA TALEPLERİ

Savcılar Kertsin Lotz ve Isabel Grünwald, Mehmet Gürhan için 6 yıl, Mehmet Taşkan için 3 yıl ve Firdevsi Ermiş 2 yıl hapis istemişti.

 

6 yıl hapis istenen Mehmet Gürhan'a 5 yıl 10 ay ceza verildi.

3 yıl hapis istenen Mehmet Taşkan için ise 2 yıl 9 ay hapis kararı çıktı.

2 yıl hapis istenen Firdevsi Ermiş için ise 1 yıl 10 aylık hapis cezası verildi. Ancak sanık 1,5 yıldır tutuklu olduğu için duruşmadan sonra salıverildi.

 

Mehmet Gürhan 23 Nisan 2007'den bu yana gözaltında bulunuyordu. Buna göre Gürhan aldığı 70 ay cezanın üçte ikisini çektikten sonra yani 29 ay sonra serbest kalabilecek. Gürhan ayrıca 6 ay sonra hafifletilmiş cezasını çekmeye başlayacak. Hafifletilmiş cezada haftada bir gün izin ve ziyaret saatlerinin uzaması gibi durumların olduğu öğrenildi.

14 aydır gözaltında bulunan Mehmet Taşkan ise 2 yıl 9 ay hüküm giydi. Taşkan'ın bugün tutukluluk halinin kaldırılmasına karar veren mahkeme heyeti cezanın geri kalan 19 aylık kısmının nasıl çekileceği hususunda avukatlar ile savcılığın bir araya gelerek karar vereceklerini bildirdi. Buna göre Taşkan cezasını ya tamamen hapiste geçirebilir ya da sadece geceleri yatmak için cezaevine dönecek. Anlaşma sağlanana kadar, Taşkan serbest kalacak.

17 aydır gözaltında tutulan Firdevsi Ermiş'in 1 yıl 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar veren mahkeme sanığın gözaltı süresini hesaba katarak geri kalan 5 aylık cezasını iki yıl tecil etti. Buna göre Ermiş bugün serbest bırakıldı.

Sanıklar ve savcılık kararda anlaşarak temyize gitmeyeceklerini açıkladılar.

Frankfurt Yüksek Eyalet Mahkemesindeki karar duruşması sanıkları getiren araçların trafikte sıkışması nedeniyle 20 dakika geç başladı.

 

ALMANYA'DAKİ EN BÜYÜK DOALNDIRICILIĞI

Hakim Johann Müller gerekçeli kararında bu davanın Almanya'nın en büyük bağış skandalı davası olduğunu belirterek daha önce çok ses getiren UNICEF Almanya davasını dahi geçtiğini söyledi.

Deniz Feneri e.V'nin Alman yasalarına göre kurulmuş bir dernek olduğunu hatırlatan Müller kararı Alman yasalarına göre verdiklerini hatırlattı.

Bu davanın Türkiye'de siyasi malzeme yapılmasınndan dolayı üzüntü duyduğunu dile getiren Müller basında bu yönde çıkan haberleri takip ettiğini kaydetti.

Ayrıca mahkemeye baskı ve davanın Türkiye ile Almanya arasında pazarlık konusu olduğu yönündeki iddialara da değinen Müller, bunun sadece rutin bir bilgi alış verişi olduğunu ve herhangi bir pazarlığın olmadığını vurguladı.

 

Müller, "Burası Almanya. Burada yargı bağımsızdır. Hiç bir şekilde baskı söz konusu değildir" dedi.

5 yıl boyunca 20 binden fazla bağış sahibinin güvenlerinin zedelendiğini belirten Alman hakim Almanya Deniz Feneri'nin toplam 41 milyon avro bağış topladığını söyledi. Türkiye'ye giden toplam miktarın da 17 milyon avro olduğunu kaydeden Müller bunun 8 milyonunun Türkiye Deniz Feneri'ne gittiği, geri kalan kısmın çeşitli yerlerde kullanıldığını ifade etti.

 

DOLANDIRICILIKTAN HÜKÜM GİYDİLER

Amaç dışı kullanılan paradan sadece 4 milyon avronun Almanya'da kaldığını bildiren Müller yargılananların dolandırıcılıktan hüküm giydiklerini anlattı. Gerekçeli kararda olayın Türkiye boyutuna da değinen Müller, Mehmet Gürhan'ın dernekte yönetici olmasına karşın büyük orandan Türkiye'den yönlendirildiği ve karar vermede tek yetkilinin kendisi olmadığını, Türkiye'de Zekeriya Karaman'ın ön plana çıktığını vurguladı.

Müller, kararında sanık Mehmet Gürhan'ın, İsmail Karahan, Harun Yoldaş, Mustafa Çelik ve Zahit Akman ile geçmişte ticari ilişkileri olduğunu belirtti.

Savcılar Kerstin Lotz ve Sybilla Gotwald davanın beklenmesi sırasında Türk gazetecilerle yaptıkları görüşmede hiç bir davada bu kadar çok basın mensubu görmemiş olduklarını ifade ettiler.

Karardan sonra CHP milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu Başbakan Tayyip Erdoğan'a seslenerek bu davanın Türkiye boyutunu inceletilmesini istedi.Kılıçdaroğlu Zahit Akman ve SPK başkanının istifasını istedi.

 

 

kanal7_banner.jpg bayk_al.jpg

 

uc_celiski.jpg sahin_banner.gif

 

ozur_dileme.jpg

Gönderi tarihi:

Weiss,

Euro 7,

Atlas Medya Marketing,

Aktif Barter A.Ş,

Yurt Haber Ajansı,

MEPA Medya Pazarlama,

Beyaz Holding A.Ş,

Beyaz İletişim,

Reklam Medya İletişim,

Atlas Pazarlama…

Nedir bunlar?

Halen RTÜK Başkanı olan Zahid Akman’ın yönetim kurullarında görev aldığı şirketler…

Çoğunun adı Deniz Feneri dolandırıcılığına şu veya bu ölçüde karışmış…

Alman Savcı Lötz, “Asıl failler Türkiye’de” derken üç isimden biri olarak Zahid Akman’ı gösteriyor.

Ve Zahid Bey hâlâ RTÜK Başkanlığı koltuğunda oturuyor.

Ne isabetli ve temiz seçim yapılmış RTÜK için!

Değilmi... ;)

Gönderi tarihi:
  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Bakan işi ağırdan alıyor...

061020081613198565965_2.jpgAdalet Bakanlığı, Deniz Feneri dosyası için bir arpa boyu yol alamadı. Dosyanın istenmesi için Frankfurt Başkonsolosluğuna kripto ya da kurye yerine posta ile başvuru yapıldı.

 

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin daha önce yaptığı açıklamada, Deniz Feneri Derneği soruşturmasında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, Almanya'daki dava dosyası ve kararın istenmesine ilişkin yazısının Adalet Bakanlığına ulaştığını ve bu yazının Dışişleri Bakanlığı kanalıyla Almanya'ya gönderileceğini açıklamıştı.

 

Şahin bugün aynı yöndeki bir soruya ise "Bu sabah Frankfurt Başkonsolosluğumuza, Alman mahkemelerince verilmiş olan kararın istenmesi için yazı yazıldı. Bu sabah postaya verildi. Zannediyorum önümüzdeki birkaç gün içinde o dosya ilgili Cumhuriyet Savcılığımıza intikal eder" diye konuştu.

 

061020081617074410994_3.jpg

 

Bu durumda Adalet Bakanlığının yazısı posta ile önce Dışişleri Baklanlığına gidecek ardından Dışişleri de Frankurt Başkonsolosluğuna konuyu iletecek. Başkonsolosluk da Alman Adalet Bakanlığına başvuracak. Dosya aynı yol izlenerek Türkiye’ye gelecek.

 

10 GÜN OLDU

 

26 Eylül günü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Almanya'daki Deniz Feneri e.V. davasına ilişkin soruşturma dosyası ile mahkeme kararının istenmesi için Adalet Bakanlığı'na başvurmuştu.

 

061020081619086266247_3.jpg

061020081621124509562_3.jpg

Gönderi tarihi:
Bakan işi ağırdan alıyor...

[/size]

 

Eveeet, bakanın hali meydanda. Bir de savcıya bakalım, O ne alemde...

 

Zekeriya Öz'ün makarna tarifleri ve cimnastik resimlerini dosyalara iliştirirkenki acar tavrını aratmıyor sağolsun. Ve bu insanın elinde bir dava , Deniz Feneri.

Okuyalım kimdir bu savcı, ne gibi başarılar imza atmıştır.

 

Deniz Feneri savcısı ve pornocu profesörler

22 Eylül Pazartesi 2008

 

Cumartesi günkü Milliyet’te, Türker Karapınar’ın Deniz Feneri’yle ilgili haberi “Soruşturma kaplumbağa hızıyla yürüyor” başlığını taşıyordu.

Alman yargısının hızla sonuçlandırdığı dava, İşçi Partisi’nin 9 Eylül tarihli suç duyurusuyla Türkiye’ye taşınmış, Başsavcılık da başvuru üzerine soruşturma başlatmıştı.

Ancak habere göre, geçen 10 günde yapılan tek iş, Basın Savcısı Nadi Türkaslan’ın soruşturmayla görevlendirilmesi olmuştu. O da bekliyordu.

Neyi?

“Başsavcının resmi ziyaret için gittiği Suudi Arabistan’dan dönmesini...”

* * *

Deniz Feneri davası savcısının ismi tanıdık geldi.

Eski yazılarıma göz attım:

Şubat 2006’daki “***** CD satan profesörler” başlıklı yazım için yaptığım araştırmada adına rastladım.

Kimdi o profesörler?

Prof. Dr. Baskın Oran ile Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu...

O dönem bu iki profesör, Başbakanlık'ça kurulan İnsan Hakları Danışma Kurulu’na üye olarak davet edilmişlerdi.

Kurul bünyesinde oluşturulan “Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Çalışma Grubu” için de bir rapor hazırlamışlardı.

Ancak bir ihbar üzerine Prof. Oran ve Prof. Kaboğlu hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik”, “devletin yargı organlarını alenen aşağılama” suçlamasıyla, 5 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı.

İşte o davayı açan savcı, Nadi Türkaslan’dı.

* * *

Ya ***** satış iddiası?

Efendim o konu, dava dosyasına “yanlışlıkla” girmişti.

Baskın Hoca, duruşmada bunu “davanın ciddiyetini” gösteren bir belge olarak sundu.

Savunmasını yaparken ben de duruşma salonundaydım ve doğrusu savcının yerinde olmadığıma şükrediyordum.

Baskın Hoca “Neresini düzelteyim?” diye başladığı savunmasında, savcılıkta 2 saat ifade verdiği halde, iddianamede buna tek satır yer verilmediğini, buna karşılık, muhbir vatandaşın her sözünün alındığını söyledi:

“Bu, iddianame değil, iftiranamedir. Dünya önünde Türkiye’yi küçük düşürmüştür” dedi.

Zamanla savunması, bir karşı-iddianameye dönüştü.

Savcı “Türkiyeli” terimini eleştiriyordu. Prof. Oran, “Bu terimi ilk kullanan Atatürk’tür. Bölücülükse o başlatmıştır” dedi.

“Sevr paranoyası”na hak veren savcıyı “bölücülükle” suçladı. Çünkü ona göre iddianame “Müslüman yurttaşları ‘devletin asli unsuru’, gayri müslimleri ise ‘tali unsur’ olarak görüyor, yani kendilerinde aradığı suçu bizzat işliyordu.”

Baskın Oran, savcının “ideolojik körlük” içinde olduğunu, görevini suiistimal ettiğini söyledi ve savunmasını:

“Bu savcıdan daha iyisini hak ettiğime inanıyorum ve kendisi hakkında suç duyurusunda bulunuyorum” diye bitirdi.

O davada iki profesör beraat etti.

Savcı Türkaslan ise geçenlerde, dünyanın en büyük video paylaşım sitesi Youtube’un kapatılma kararının altına imza attıktan sonra şimdi “kaplumbağa hızıyla ilerleyen” Deniz Feneri soruşturmasına girişiyor.

* * *

Konuya dair bugün daha da anlam kazanan son bir ayrıntı vereyim:

İnsan Hakları Danışma Kurulu kurulduktan iki yıl sonra Başkan’ın bilgisi dışında yönetmelik değiştirildi ve AKP hükümeti, Kurul’a 16 yeni dernek ekledi. Bunlardan biri, az önce bahsettiğim İnsan Hakları raporuna şiddetle muhalefet eden bir “sivil toplum kuruluşu”ydu.

Adı mı?

Deniz Feneri...

 

Can Dündar

 

 

Not: Yıldızlanan kelimenin orjinali için yazıyı Milliyet Gazetesi'nin 22 Eylül 2008 basımında okuyabilirsiniz.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.