Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

YÖNETENLERİN KORKULU DÜŞÜ "KİTAP"..... (SİZCE KİTAP SİLAH KADAR TEHLİKELİMİDİR?)


OBJEKTİVİST

Önerilen İletiler

.

YÖNETENLERİN KORKULU DÜŞÜ "KİTAP"

 

Avrupa insanının belki bir yüzyıl unutamayacağı, etkisinden kurtulamayacağı 2. Dünya Savaşı 8 Mayıs 1935'te sona erdi. Bir elli yıl geçmiş aradan. Almanya topraklarından çıkan bu savaş sadece onlarca milyon insana kıymadı, Nazi ideolojisinin arkasındaki faşist görüşle de bir "düşünce kıyımı"nı gerçekleştirdi! 1933-1945 arasında "öldürülen" Alman edebiyatının savaş sonrasında pek kolay kendine gelememesinin, bir daha da eski ününe kavuşamamasının nedenlerinden biri de Nazi Almanyası'ndaki bu "düşünce kıyımı"dır.Kitap, diktatörlerin, baskı yönetimlerinin korkulu düşü, örümcekli kafalar için karabasanların en korkuncudur. Çünkü kitap, bütün işkencelerden, zindanlardan, her türlü silahtan daha güçlüdür. İnsanlık tarihinde kitaptan, yazılıp çizilenden nefret eden, onları yasaklayan, yakan çarpık politika önderleri hep görülmüştür. Bunlardan "en ünlüsü" de, insanlığın bundan tam altmış yıl önce kurtulduğu Hitler'di!Yirminci yüzyılın en ünlü antifaşist ve antimilitarist yazarı Erich Maria Remarque'ın üne kavuştuğu 1928-1931 yılları Almanya'nın toplum yapısında tedirginliklerin iyiden iyiye arttığı bir dönemdir. Remarque adının ve romanlarının ülkede olağanüstü ilgiyle karşılaşmasında toplumdaki tedirginliğin payı çoktur. 1933'lerin kahverengi gömlekli iktidarı Naziler, Remarque'ın yanı sıra daha birçok yazarın eserini de kendilerine engel görmeye başlamıştı. Özellikle genç yaşta ünlenmiş olan Remarque, yüzyıllardır Cermen efsaneleri ve masalımsı yiğitlik örnekleriyle yetiştirilmiş sıradan Alman halkına savaşın yersizliğini, kötülüklerini herkesin anlayacağı apaçık gerçekler olarak haykırıyordu. Eserlerine edebiyatçılar ve büyük tenkitçiler dudak bükseler de, halk Remarque'ı okuyor ve savaşın ne olduğunu, savaştan kimlerin yararlandığını anlamaya başlıyordu.

 

ÖZGÜR DÜŞÜNCEYE ENGEL

O günlerde, sosyal demokratlar, komünistler, merkezciler ve daha birçok politika örgütünün toplandığı Reichstag'da her gün çekişmeler yaşanıyordu. 30 Ocak 1933 Alman tarihine geçen karanlık, utandırıcı günlerden biridir. Seçimlerde salt çoğunluğu elde edemeyen Hitler, sol partilerin arasında işbirliği sağlanamaması sonucu iktidar koltuğuna oturmuştu. Bu başarıyı elde etmesinde Hindenburg ve Von Papen'in ağır endüstri kralları ile yaptığı gizli anlaşma da önemli bir rol oynamıştı. Hitler'in ilk işlerinden biri özgür düşünceyi frenlemek oldu. Sola ve düşünürlere karşı başlattığı saldırılar da "başarılı"ydı. Sayısız düşünür, sanatçı ve bilim adamı gereksiz nedenlerle tutuklandı. 10 Mayıs 1933'te bütün Almanya'da başlatılan ve haftalarca süren kitap yakma girişiminin amacı sadece insancıl, savaş karşıtı yazarlara gözdağı vermek değildi. İktidarda kalabilmek için tüm ülkede özgür düşüncenin dibine kibrit suyu dökmekti! O günlerde Berlin'den Münih'e ülkede Heine, Freud, Marx, Seghers, Brecht, Zweig, Mann ve Remarque'ın kitapları dev ateşlere atılırken askeri orkestralar marşlar çalıyor, insanlar uluyordu! Bu kitap yakmanın halka anlatılan gerekçesi, Alman kültürünü yabancı kirlenmelerden arındırmaktı. Kitapları yasaklananlar, ateşlere atılanlar Nazilere göre "Alman düşün dünyasının çöpü" yazarlardı.1935 yılında Hitler yönetiminin yayımladığı 'yasaklar listesi'ne göre tam 524 yazar zararlıydı. Toplam 3601 eserin Almanya'da yayımlanması ve okunmasını yasakladılar. Ne yazık ki Alman aydınlarının bir bölümü olup bitene ses çıkarmadı. Kitapların yakıldığı kentlerde çoğu üniversite profesörü, "Giderek artan Marksist girişimler, yıkım getiren Yahudi ruhu Almanya'yı tehdit etmekte" diye seslendi toplanan binlerce insana. Basında da pek karşı çıkan olmadı. Hatta birçok köşe yazarı Nazilerin 'kitap düşmanlığı'nı onayladı. Alman ruhuna ve edebiyatına bile bile ihanet edilirken basında, "Kentlerimizde göğe yükselen alevler, Almanya'nın yeniden uyanışının bir simgesidir" diye yazanlar oldu.

 

DÜŞÜNÜRLERİN ACI SONU GAZ ODALARI

"Bugün kitapların yakıldığı yerde yarın insanlar da yakılır" diyen evrensel ve insancıl Alman şairi Heinrich Heine ilerde ne yazık ki haklı çıkacaktı. Sınır ötesine kaçamayan antifaşist düşünürler toplama kamplarının dikenli telleri arkasında yaşama gücünü yitirdiler. Gaz odaları ve fırınlar çoğunun acı sonu oldu. Sınır ötesi ülkelere kapağı atabilenlerin çoğu savaş sonrasında da bir daha Almanya'ya geri dönmedi.1933'ten sonraki yıllarda Nazi rejimi daha çok kahramanlığı ve savaşı konu alan bir edebiyat türüne özen göstermeye başladı. Nasyonal sosyalist dünya görüşünü destekleyen adı sanı pek duyulmamış yazarlar 1935'ten başlayarak Rayh Kültür Odası'nın desteğini aldı. Yazarlık mesleğini sürdürmek isteyenlerin bu odaya üye olması zorunluydu. Yine de Nazi rejimine direnen ve ülkeyi terk etmeyen Hans Fallada, Werner Bergengruen, Ina Seidel, Reinhold Schneider gibi yazarlar Hitler'i ve savaşı pek eleştirmeden o zor yılları çekildikleri köşelerinde geçirmesini bilmişti. Her şeye karşın 1933-1945 arasında Alman edebiyatı ölüdür, varlığından söz edilemez. Düşünce özgürlüğüne baskı, çoğu zaman uygulandığı ülkenin sınırlarını kolayca aşar, başka toplumlara da sıçrar. Bireye baskı yapan, onu düşüncesinden dolayı zindana atan çıkar çevreleri her zaman ve her ülkede vardır. Ancak yazar ve kitap kalıcılığını ve etkinliğini her zaman korumuş, sağlıklı düşünceyi toplumlara ulaştırmayı, onlara doğru yolu göstermeyi hep başarmıştır.

 

.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

kitabın ''onlar'' için korkutucu olduğu,yapılan yanlışların başını kesmek,üstünü örtmek için ilk kitaplara başvuruşlarından belli zaten..tabi bu 'başvurum' un ne yollarla gerçekleştiği tartışılır..önce kitabı yazanı,kendine 'yazar' diyen bir kesim var ki onları geçirirsin ele..istediğin yönde kullanırsın;kitap yazmaya gene devam ederler,fakat bu sefer satılmış beyinleriyle süslerler sayfaları..

 

kitap dostun olur,tıpkı zamanının 'dost' dediklerinden.. :unsure:

 

uykunda rahat uyursun bu sefer,çünkü kitaplardan aldıgın gerçek üstü gerçekler kurcalamaz beynini,herşey yerli yerinde gelir bu kez sana..

 

demek istiyorum ki;her kitabı okuyabiliriz,hatta okumalıyız da,yanlışları görebilelim ki dogruları bulmamız kolay olsun degil mi?fakat iş burada başlar işte,senin ne aldıgında?

 

bana göre gerçek kitap ''öğretendir'',''eğiten''degil... :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misafir Zıplayan Dana

Aynı fikirde değilim...

Marx'ın en büyük çelişkilerinden biridir bu...

"Sistemi yok etmek için bir şeyler üreteceksin ve o sistem senin bu ürettiklerini yeniden üretime sokacak ve bunu kendi yararı için kullanacak."

Bu Kapitalizmin en önemli gelişimlerinden,özelliklerinden biridir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

anlamadın sanırım..

 

üretime değil,üretimde çıkar amaç gütmeye karşıyım..

 

 

O zaman bizler yıllar önce okuduğum rahmetli Harun Karadeniz'in 'EĞİTİM ÜRETİM İÇİNDİR' kitabı aklıma geldi birden ve Eğitimin Üğretim için olduğunu uzun uzun anlatmıştı. Sizin üretimin çıkar amaç gütmeye karşı gelmenizi biraz açabilirseniz çok mutlu olacağım sevgili serenimoo.

Sevgiler...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

eğitim üretim içindir.. -_-

 

üretmekten kasıt nedir?'dogru' veya 'yanlış','olmalı' veya 'olmamalı'..yeter ki üretelim mi?yoksa 'dogru' ve 'olmalı'yı üretmek mi?ben ikincisini tercih ederim..eğitim üretim içindir..hmm.içinde birçok amaç güder ama değil mi?..

eğitime karsıyım,cünkü egitim kendi bildigini,kendi dogrusunu baskalarına da uygulatandır..seni düşünmeye değil bildigini uygulatmaya yöneltir..okullarda bu ''öğretmen''kimliği altında işlenirken,herhangi bir hayvana yüklenen niteliklerde onu egiterek gercekleşir,ögreterek degil..bunlar da 'eğitmen' adını alır..şimdi eğitimle öğretim arasındaki farkı söylüyorum ki benim gözümde hangisi olumlu yaptırıma sahip anlaşılsın,anlaşılsın ki anlatmaya calıştıgım 'benim'savunduklarım cercevesinde yargılansın..

:clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

.

 

Tarih boyunca, barbarların ilk hedef kitap olmuş hup.

Aydınlanmanın en önemli aracı olan kitaplar, iktidar sahiplerini her zaman korkutmuş.

Bu korku ve zorbalık da, tarih sayfalarında silinmes güç utanç gölgeleri bırakmış.

Canım İskenderiye Kütüphanesi'nin, birbirinden eşsiz kitapları, yozlaşmış saltanatın hamamlarını ısıtmak için kullanılmış.

Ama en acı verenleri daha yakın tarihte yaşandı. Örneğin, Hitler Almanya'sında. Kitaplar dağ yığılıp, cayır cayır yakıldı. Kitaplar bitince de sıra insanlara geldi. Bu kez bebek, genç, yaşlı demeden milyonlarca insan gaz odalarına, kara kara fırınlara gönderildi. Tarih, hiç unutamayacağı kadar büyük bir utanca gömüldü.

Örneğin, 12 Eylül Türkiyesi'nde... 12 Eylül denince aklıma gelen ilk şey yakılan kitaplar ve birden büyüyüverip, abimin bana emanet ettiği kitapları saklama derdine düşüşümdür. Okuma ve kitap sevgisini o günlerde, abimden öğrenmiştim. Kitap kutsal ve korunması gereken bir şeydi benim için.

Kitaplar, ulusal televizyon kanalında "Suç unsuru" diye sergilendi. Okuyan insanlar, "anarşist, terörist" ilan edildi. Gece yarısı kapıları tekmelenerek basılan evlerde kitap bulundu diye, kaç kişi işkencelerden geçti.

Çoğu, dünyaca ünlü yazarların klasikleşmiş romanları olan binlerce kitap, 12 Eylül faşizminin hışmına uğrayıp, kalorifer kazanlarında yakıldı. Hitler faşizminden sonra, tarihin utanç sayfalarına bu kez ne yazık ki benim ülkem geçti. Kitap yakma utancı, kapkara bir leke gibi Türkiye'nin alnına sürüldü.

Belkide bu nedenle Bananeci, her koyun kendi bacağından asılır düşüncesinde, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mantığı ile, eleştiri yeteneğinden yoksun, düşünsel anlamda yetersiz, tekpisel davranıp çözümsel (analitik) davranış sergileyemeyen bir toplum oldu. Belkide bu nedenle bugün ülkemiz ekonomik, sosyal ve politik sorunlarına bir avuç politikacıların ve seçkinlerin kendi politika ve felsefesine göre çözüm getiren ancak politikacılardan kopuk, habersiz ve kendi halinde yaşayan insancıklar rağmen yönetimlerini yıllardır sürdürüyor... Ne dersiniz...

 

 

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.