Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kitabı okumakmı Kitabına uydurmakmı.?


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Selam.

Dostlar.

Hepimizin bildiği gibi,ahirette inansın yada inanmasın, herkese oku kitabını denecek.

Hesap görücü olarak kendi amellerimiz kendimize yetecek.

 

[017.013] [DI] Her insanın boynuna işlediklerini dolarız ve kıyamet günü açılmış bulacağı Kitap'ı önüne çıkarırız.

[017.014] [DI] «Kitabını oku, bugün, hesap görücü olarak sen kendine yetersin.»

 

Bu dünyada kuranla tanışmış olmamız, ama sadece tanışmış olmamız, inanın bizleri ahirette kurtaramayacak,

Hayata döktüklerimiz, eylemselleştir, diklerimiz, tartıya vurulacak,

Yoksa burada sitede, orucun yararlarını bilimsel olarak anlatmak, zekatın tarifini yapmak.

işte tam bu noktada salat kavramı gündeme gelmektedir.

Salat sadece belirli ritüellerden ibaret değildir, ama ondanda ayrı değildir ikisi bir biriyle iç içedir,

Rukuya sembolik olarak eğilmemizin amacının bile bir anlamı vardır.

Allahım yalnız senin huzurunda , ve yalnız senin için rukuya eğilirim, yalnız senin için kıyamda dururum, yalnız senin huzurunda secdeye kapanırım diyoruz.

 

Eğer hayatımızda, bu sembolik söylemler, uygulamaya dönüşmemişse,

İşte o zaman yazıklar olsun o namaz kılanlaraki, ile başlayan ayetlerin muhatabi oluruz.

 

Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…

 

1. Gördün mü o, dini yalan sayanı?

 

2. İşte odur yetimi itip-kakan,

 

3. Yoksulu doyurmayı özendirmez o.

 

4. Vay haline o namaz kılanların ki,

 

5. Namazlarından gaflet içindedir onlar.

 

6. Riyaya sapandır onlar / gösteriş yaparlar.

 

7. Ve onlar, yardıma / zekata / iyiliğe engel olurlar.

 

Sözün özü.

 

Hayatımıza yansıyanlar, ahirette kitab olarak, karşımıza çıkacak.

Bu dünya hayatında insanların çoğunun yaşantısının zaaten kitabtan habersiz şekilde ,

olduğunu görüyoruz,

Haberli şekilde yaşayanlara baktığımızda ise,

Sitelerde inspeak ortamında, birbirleriyle, tartıştıklarını görüyoruz,

buna bende dahilim,

Tartışmaktan çok yaşamamız gereken kitabı, tartışılmamız gereken kitab haline getirmemizin, sorumluluğu çok ağır.

Öyle ise ahirette bize,

şöylemi denecek, ben size yaşamak için kitab gönderdim, sizse kitabı yaşamaktan çok tartışmayı yeğlediniz,

 

öyle ise okuyun kitabınızı dendiğinde, yine tartışmaya oradadamı devam edeceğiz.

Kendi nefsime, tartışmadan çok bir şeyler öğrenmek, ve öğrendiğimizi hayatımıza yansıtmamız gerekiyor,

Eğer hayatımıza yansıtmazsak, o zaman ahirette oku kitabını dendiğinde,!

Hayatımıza yansıttığımız ne ise o kitabı okuyacağız.

hayatımıza yansıttığımız,

kuranla uyum içerisinde ise. o zaman kitabı sağdan verilenlerden olacağız.

Diğer türlüsünün tercümesi ise şöyle.

 

Eğer kitabımız sol taraftan verilirse,

 

Kitabına uydurmuş olanlardan olacağız,

Allah bizleri kitabına uydurmuş olanlardan değil,

Kitaba uymuş olanlardan etsin dememiz içinde.

Daha bu dünyada kitaba uymamız gerekiyor.

 

Biraz dağınık oldu Ama, umarım anlaşılmasında bir problem yaşamadınız.

 

selam ve dua ile.

Furkan Evren Nezir.

Gönderi tarihi:
1. Gördün mü o, dini yalan sayanı?

 

2. İşte odur yetimi itip-kakan,

 

3. Yoksulu doyurmayı özendirmez o.

 

Tamamen yanlış bir önerme.

Dini yalan sayıyorum ama, ne yetimi itip kalkıyorum, ne fakiri hor görüyorum.

Fakiri, işsizi, benden daha dezavantajlı olanı gördüğüm vakit, kendi durumumdan övünç duymak şöyle dursun, o insanlar kötü durumdayken, benim daha iyi durumda olmamdan dolayı kendimi suçlu hissediyorum. Mahçubiyet duyuyorum.

 

Evrensel Mesaj,

Elini uzatana Elimi uzatırım.

Rengine, diline dinine ve cinsiyetine bakmam.

 

Şahsınızı bilemem, ancak Müslümanlığı ciddiyetle yaşayan hiçkimse karşı cinsten olan kişiye elini uzatmaz.

Deneyiniz, görürsünüz.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Tamamen yanlış bir önerme.

Dini yalan sayıyorum ama, ne yetimi itip kalkıyorum, ne fakiri hor görüyorum.

Fakiri, işsizi, benden daha dezavantajlı olanı gördüğüm vakit, kendi durumumdan övünç duymak şöyle dursun, o insanlar kötü durumdayken, benim daha iyi durumda olmamdan dolayı kendimi suçlu hissediyorum. Mahçubiyet duyuyorum.

 

 

 

Şahsınızı bilemem, ancak Müslümanlığı ciddiyetle yaşayan hiçkimse karşı cinsten olan kişiye elini uzatmaz.

Deneyiniz, görürsünüz.

 

Saygılar.

sayin.BrainSlapper'

O ayetlerde yalan sayanlarin hepsi oyledir demiyorki,

fakiri hor gormenin, yetimi itip kakmanin,ve akabinde Allah icin namaz kilmanin bir arada olamayacagindan,

boyle yaparsa, o inancin ondan kabul gormeyeceginden bahsediyor,

 

Diger husus,Elini uzatmak, elinden tutmak, illaki fiziki anlamda olmasi gerekmiyor, yani ona destek olurum manasinda,

kullandim.

saygilarimla.

Evren.

Gönderi tarihi:
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…

 

1. Gördün mü o, dini yalan sayanı?

 

2. İşte odur yetimi itip-kakan,

 

3. Yoksulu doyurmayı özendirmez o.

 

4. Vay haline o namaz kılanların ki,

 

5. Namazlarından gaflet içindedir onlar.

 

6. Riyaya sapandır onlar / gösteriş yaparlar.

 

7. Ve onlar, yardıma / zekata / iyiliğe engel olurlar.

 

Sözün özü.

 

Sözün özü:

 

Dinler sömürü, kölelik ve şimdilerde ise modern kölelik için vardır. Sömüren kesimin imtiyazlı, çalışan kesimin de yoksulluğu için vardır. Sömürüyü kanunlaştırıp değişmez olarak legalleştirir.

 

Yukardaki "sözün özü"(!) bu sömürüye hizmettir.

 

Adaletli bir düzende yoksulluk olmamalı, zekat verilmesi gibi bir ortaçağ zihniyeti ile insanların aşağılanmaması gerekmektedir. Zira insanların toplum için çalışmalarının farkı olamaz. Çalıştıranın yatarak para kazanması, çalışanın ise karın tokluğuna çalışarak fakirleşmesi, kader ve kölecilik olamaz.

 

Çalışamayacak kadar sağlıksız insanın korunması ise devletin görevi olmalıdır.

Gönderi tarihi:
Dinler sömürü, kölelik ve şimdilerde ise modern kölelik için vardır. Sömüren kesimin imtiyazlı, çalışan kesimin de yoksulluğu için vardır. Sömürüyü kanunlaştırıp değişmez olarak legalleştirir.

 

:clover:

 

Fakirmisin? Açmısın?

Hiç üzülme, sana cennette sınırsız yiyecek, içecek ve ipekten kıyafetler verilecek. İsyan etme, sabret, sabretmenin karşılığında o cennete kavuşacaksın.

 

Haksızlığa mı uğradın?

Hiç üzülme, Allah sizin çalın hakkınızın karşılığında sizi cennete postalayacak. Sadece isyan etme, sabret, sabretmenin karşılığında o cennete kavuşacaksın.

 

Çirkin misin? Sakat mısın? Eş bulamıyor musun? Seni kimse beğen miyor mu?

Üzüldüğün şeye bak. Allah sana göğüsleri yeni tomurcuklanmış sayısız kız verecek cennette. Sınırsız seks imkanına kavuşacaksın. İsyan etme.

 

Benim hatun çalışmadığı için, iyi beslendiği için daha mı güzel, daha mı akça pakça? Senin hatun çalışmaktan, açlıktan, kötü beslenmekten buruş-buruş, ekiş-büküş mu olmuş, güneşten yanmış kararmış mı?

Üzüldüğün şeye bak. Allah sana göğüsleri yeni tomurcuklanmış, bembeyaz tenli sayısız kız verecek cennette. Sınırsız seks imkanına kavuşacaksın. İsyan etme.

 

Ben senden niye mi zenginim?

Valla Allah'ın imtihanı bu. Bir bilsen malla imtihan ed,ilmek ne zor. Sen fakir olduğunu şükret. Ben zengin olduğum, imtihan zor olduğu içinbelki cennete gidemeyeceğim ama, sen fakir olduğun için kolay imtihan ediliyorsun, sen kesin cennete gideceksin, isyan etme.

 

Kısacası, fakirliği kabul et, haksızlığa uğrayınca isyan etme, benim malıma karıma kızıma yan bakma, göz dikme, bunları yaparsan, sana öldükten sonra sınırsız yiyecek ve sınırsız seks imkanı tanınacak, tamam mı?

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Selam.

Dostlar.

Hepimizin bildiği gibi,ahirette inansın yada inanmasın, herkese oku kitabını denecek.

Hesap görücü olarak kendi amellerimiz kendimize yetecek.

 

[017.013] [DI] Her insanın boynuna işlediklerini dolarız ve kıyamet günü açılmış bulacağı Kitap'ı önüne çıkarırız.

[017.014] [DI] «Kitabını oku, bugün, hesap görücü olarak sen kendine yetersin.»

 

Bu dünyada kuranla tanışmış olmamız, ama sadece tanışmış olmamız, inanın bizleri ahirette kurtaramayacak,

Hayata döktüklerimiz, eylemselleştir, diklerimiz, tartıya vurulacak,

Yoksa burada sitede, orucun yararlarını bilimsel olarak anlatmak, zekatın tarifini yapmak.

işte tam bu noktada salat kavramı gündeme gelmektedir.

Salat sadece belirli ritüellerden ibaret değildir, ama ondanda ayrı değildir ikisi bir biriyle iç içedir,

Rukuya sembolik olarak eğilmemizin amacının bile bir anlamı vardır.

Allahım yalnız senin huzurunda , ve yalnız senin için rukuya eğilirim, yalnız senin için kıyamda dururum, yalnız senin huzurunda secdeye kapanırım diyoruz.

 

Eğer hayatımızda, bu sembolik söylemler, uygulamaya dönüşmemişse,

İşte o zaman yazıklar olsun o namaz kılanlaraki, ile başlayan ayetlerin muhatabi oluruz.

 

Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…

 

1. Gördün mü o, dini yalan sayanı?

 

2. İşte odur yetimi itip-kakan,

 

3. Yoksulu doyurmayı özendirmez o.

 

4. Vay haline o namaz kılanların ki,

 

5. Namazlarından gaflet içindedir onlar.

 

6. Riyaya sapandır onlar / gösteriş yaparlar.

 

7. Ve onlar, yardıma / zekata / iyiliğe engel olurlar.

 

Sözün özü.

 

Hayatımıza yansıyanlar, ahirette kitab olarak, karşımıza çıkacak.

Bu dünya hayatında insanların çoğunun yaşantısının zaaten kitabtan habersiz şekilde ,

olduğunu görüyoruz,

Haberli şekilde yaşayanlara baktığımızda ise,

Sitelerde inspeak ortamında, birbirleriyle, tartıştıklarını görüyoruz,

buna bende dahilim,

Tartışmaktan çok yaşamamız gereken kitabı, tartışılmamız gereken kitab haline getirmemizin, sorumluluğu çok ağır.

Öyle ise ahirette bize,

şöylemi denecek, ben size yaşamak için kitab gönderdim, sizse kitabı yaşamaktan çok tartışmayı yeğlediniz,

 

öyle ise okuyun kitabınızı dendiğinde, yine tartışmaya oradadamı devam edeceğiz.

Kendi nefsime, tartışmadan çok bir şeyler öğrenmek, ve öğrendiğimizi hayatımıza yansıtmamız gerekiyor,

Eğer hayatımıza yansıtmazsak, o zaman ahirette oku kitabını dendiğinde,!

Hayatımıza yansıttığımız ne ise o kitabı okuyacağız.

hayatımıza yansıttığımız,

kuranla uyum içerisinde ise. o zaman kitabı sağdan verilenlerden olacağız.

Diğer türlüsünün tercümesi ise şöyle.

 

Eğer kitabımız sol taraftan verilirse,

 

Kitabına uydurmuş olanlardan olacağız,

Allah bizleri kitabına uydurmuş olanlardan değil,

Kitaba uymuş olanlardan etsin dememiz içinde.

Daha bu dünyada kitaba uymamız gerekiyor.

 

Biraz dağınık oldu Ama, umarım anlaşılmasında bir problem yaşamadınız.

 

selam ve dua ile.

Furkan Evren Nezir.

 

Selam,

Dost..

İnşallah anlaşılmasında sorunumuz olmadı,gayet güzel olmuş..Yazdıklarınız hepimizin ortak kaygıları..

Her daim kulağımda çınlayan ayet gibi," yoksa siz başkalarına iyiliği emrederken kendinizi unutuyor musunuz?" ya da çeviriden aktarayım "kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? " Bakara 44..

Elbette önümüzdeki yol hiç kolay değil ve elbette en büyük mücadelemiz her daim kendimizle..

Ayetler hayatımızı her bir eylemle de kuşatsın inşallah..

Selam ve dua ile..

Gönderi tarihi:
elbette en büyük mücadelemiz her daim kendimizle..

:clover:

 

Öyle olsa, dinleri, inançları eleştirmek ne haddimize.

 

İnanç bireysellikten çıkartılıp, toplumsallaştırılınca problem olmaya başlıyor.

Bizim eleştirilerimiz de o zaman başlıyor.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
:clover:

 

Öyle olsa, dinleri, inançları eleştirmek ne haddimize.

 

İnanç bireysellikten çıkartılıp, toplumsallaştırılınca problem olmaya başlıyor.

Bizim eleştirilerimiz de o zaman başlıyor.

 

Saygılar.

Benim için değerli bir çiçek ve mesajınızın altında yatan dayatmacı uygulamalardaki büyük tehdidin haklı tepkileri noktasında da her daim haklıya haklı demek gerekir ki,anlıyorum ve haklı buluyorum.

Saygılar...

Gönderi tarihi:
O ayetlerde yalan sayanlarin hepsi oyledir demiyorki,

 

Hayır sayın evren, hepsi öyledir diyor.Yani dini yalanlayanların kötü olacağını söylüyor. "Onlardan bazıları" falan deseydi tamamdı.

 

Hem bir tane bile ayet yok ki "inanmayanlardan da iyi işler yapanlar varsa değerlendirilir" diyen.

 

Burada sorgulanması gereken şey şudur. Neden önemli olan insanların yaptıkları iyi veya kötü işler değil de "dini yalan sayması" veya "dine inanması"dır.

Gönderi tarihi:
Sözün özü:

 

Dinler sömürü, kölelik ve şimdilerde ise modern kölelik için vardır. Sömüren kesimin imtiyazlı, çalışan kesimin de yoksulluğu için vardır. Sömürüyü kanunlaştırıp değişmez olarak legalleştirir.

 

Yukardaki "sözün özü"(!) bu sömürüye hizmettir.

 

Adaletli bir düzende yoksulluk olmamalı, zekat verilmesi gibi bir ortaçağ zihniyeti ile insanların aşağılanmaması gerekmektedir. Zira insanların toplum için çalışmalarının farkı olamaz. Çalıştıranın yatarak para kazanması, çalışanın ise karın tokluğuna çalışarak fakirleşmesi, kader ve kölecilik olamaz.

 

Çalışamayacak kadar sağlıksız insanın korunması ise devletin görevi olmalıdır.

Modern somuru duzenleri, Vahiy duzenleri degildir, kaynagi heva ve hevestir,

Bu duzenler, Ibrahim Aleyhisselamdan da onceye dayanir,

Ama Ben size Musa aleyhisselam zamaninda baslayan , ve piramitleri, hala gozlemlene bilen,

Firavun somuru duzeninden, ve o duzenin gunumuzdeki uzantilarindan bahsedecegim.

Somuru duzeni Insanlari kole olarak calistirip, Dev piramitleri yaptirtan firavunmu, somurucu,

yoksa onun karsisinda duran, halkini ozgurlestirmek icin mucadele eden, Musa Aleyhisselammi somurucu, sizin insiyatifinize birakiyorum, lutfen kurani okuyun, firavunla ilgili ayetlere bakin, Musa aleyhisselamla ilgili ayetlere bakin,

Kapitalist sistemin bas mimari, Karundur, bu kurandaki ogretide acik ve nettir.

 

[028.076] [DV] Karun, Musa'nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü-kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona şöyle demişti: Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez.

[028.077] [DV] Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.

[028.078] [FK] Karun: «Bu servet, ancak bende mevcut bir bilgi sayesinde bana verildi» dedi. O bilmiyor mu ki, kendisinden daha güçlü ve ondan daha çok cemaati bulunan nice kimseleri Allah helâk etmişti. Suçlulardan günahları sorulmaz. Çünkü Allah onları bilir.

[028.079] [DI] Karun, ihtişam içinde milletinin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler: «Karun'a verildiği gibi bizim de olsa; doğrusu o büyük bir varlık sahibidir» demişlerdi.

 

Kapitalist sistemin firavun zamanindaki askeri sorumlusu,

Hamandir.

[028.002] [DI] Bunlar apaçık Kitap'ın ayetleridir.

[028.003] [DI] İnanan bir millet için, sana Musa ve Firavun olayını olduğu gibi anlatacağız.

[028.004] [DI] Firavun memleketin başına geçti ve halkını fırkalara ayırdı. İçlerinden bir topluluğu güçsüz bularak onların oğullarını boğazlıyor, kadınları sağ bırakıyordu; çünkü o, bozguncunun biriydi.

[028.005] [E0] Biz de istiyorduk ki o yerde ezilmekte olanlara lûtfedelim, onları öncül imamlar yapalım, hem onları vârisler kılalım

[028.006] [E1] Ve onlara arzda (yeryüzünde) hakimiyet verip Firavun, Haman ve ordularına korktukları şeyi, onların vasıtasıyla gösterelim.

 

Daha fazla detaylandirmaya gerek olmadigini dusunuyorum,

 

Cunku sonrasi maalum.

Ama inanmayan birisine benim tum bunlari anlatmam neyi ifade ederki.?

Peygamberlerin hepsi somuru duzenleri ve koleligi ortadan kaldirma amaciyla gelmislerdir.

Ama onlarin vefatlarindan sonra hep karsi devrim olmus,

Firavun duzenleri, yeniden hakim olmustur.

Bu Tek Musa aleyhisselam zamaninda degil,

Her peygambere ve onun baglilarina karsi, karsi devrim yapilmistir.

Muhammed aleyhisselamda bundan payini almistir.

Peygaberlerin yegane gayesi dunya menfaatlerini elde etmek degil.

Gayeleri Allaha isyan eden bir toplumu, Allaha itaat eden bir toplum haline getirmek.

Zulme somuruye son vermek.

Ama bu hicte kolay degil,

siz engel ola biliyormusunuz.

su andaki yapilan katliamlara, zulumlere, birey olarak engel olamayiz,

ama hic unutma bireyler toplumu olusturur,

Toplum hayra iyilige yoneldigi zaman, kotulugu zulmu icerisinde barindirmak istemedigi zaman, zulme somuruye isyan bayragini cektigi zaman, ve bunu toplumsal bilincle yaptigi zaman, hic bir zulum ayakta kalamaz.

Eger iyilerden olmak istiyorsak, asagidaki kurallari uygulamamiz gerekir.

 

[002.177] [DI] Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana çevirmeniz iyi olmak demek değildir; Lakin iyi olan, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitap'a, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara ve köleler uğrunda mal veren, namaz kılan, zekat veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler, zorda, darda ve savaş alanında sabredenlerdir. İşte onlar doğru olanlardır ve sakınanlar ancak onlardır.

 

saygilarimla.

Evren.

Gönderi tarihi:
Modern somuru duzenleri, Vahiy duzenleri degildir, kaynagi heva ve hevestir,

Bu duzenler, Ibrahim Aleyhisselamdan da onceye dayanir,

.

.

.

saygilarimla.

Evren.

 

:clover::clover::clover::clover::clover: evet,okumadan gidemedim,iyi ki de okumuşum..Ayetleri o kadar çok seviyorum ki,hiçbir dünyalık kelime ya da cümle ,bu kadar güzel bir ifadeyi veremez sanırım.

Selam ve dua ile,

tekrar,

görüşmek dileğiyle ..

Gönderi tarihi:
Hayır sayın evren, hepsi öyledir diyor.Yani dini yalanlayanların kötü olacağını söylüyor. "Onlardan bazıları" falan deseydi tamamdı.

 

Hem bir tane bile ayet yok ki "inanmayanlardan da iyi işler yapanlar varsa değerlendirilir" diyen.

 

Burada sorgulanması gereken şey şudur. Neden önemli olan insanların yaptıkları iyi veya kötü işler değil de "dini yalan sayması" veya "dine inanması"dır.

Hayir, sayin,

'halkalıyıldız.

Namazi geregi gibi kilmamanin gostergesir.

[107.002] [DV] İşte o, yetimi itip kakar;

[107.003] [DV] Yoksulu doyurmaya teşvik etmez;

[107.001] [DI] Dini yalan sayanı gördün mü?

 

Bu demek degildirki, dini yalan sayiyor, ama, namazi geregi gibi kilyor,

Yani namazi kilan kisi,2,ve 3. ayetlerde belirtildigi gibi, davranirsa, onun kildigi namaz zaaten namaz kilmaktan cikiyor, cunku namaz insani kotuluk yapmaktan ali koymasi gerekir,

kotulukten ali koymayan namazda, yorgunluktan baska bir sey birakmaz,

Toplumda gormussunuzdur boyle tip insanlari, bir ihtiyac sahibi gelip hayretmesini istediginde, Allah doyursun der,Halbuki bilmiyorki,

o yoksulu Allah onun eliyle doyuracak, diger husus, zaaten, bilincli ihtiyac sahiplerinden bahsederken kuranda,

onlar bir sey istemeye cekinirler, sen o kisilere, elini uzat, der

hatta bu konuda peygamber bile uyarilir.

Abese suresinde.

[080.001] [FK] Surat astı ve döndü.

[080.002] [E1] Ona ama geldi diye.

[080.003] [DI] Ne bilirsin, belki de o arınacak;

[080.004] [E1] Veya öğüt alacak da öğüt kendisine fayda verecek.

[080.005] [E1] Ama ihtiyaç duymayana gelince,

[080.006] [E1] sen onun sesine özeniyorsun.

[080.007] [E1] Onun temizlenmemesinden sana ne!

[080.008] [E1] Ama sana can atarak gelen,

[080.009] [E1] içinde saygı duyarak gelmişken,

 

[080.010] [E2] Sen onunla ilgilenmiyorsun.

[080.011] [sY] Hayır! Öyle yapma. Çünkü o ayetler öğüttür, uyarıdır.

 

Burdaki ihtiyac sahibi, maddi ihtiyac sahibi degil,kör bir ihtiyac sahibi,

Dinen bilgi edinmeye gelmis,

ama peygamber, otorite sahibi toplumun ileri geleniyle, hasir nesir olmayi ona yonelmeyi, agma olan kisiye tercih etmis.

Bundan dolayi Allahtan uyari aliyor.

Maun suresindeki de buna benzer, bir olay,

, ama kuran ogut almak isteyene, bir oguttur.

yuz cevirene, kuran ne yapsin, peygamber ne yapsin.

yukardaki ayetler bile.

Kurani MUhammed aleyhisselamin yazmadigini, ona vahyolundugunu gosterir.

Kitabi kendisi yazan, hic kendisini kotulermi.

 

saygilar.

Evren.

Gönderi tarihi:
somuru duzenleri, Vahiy duzenleri degildir,

 

Öylemi? Vahiylere bakalım o halde?

 

Tevbe/60 Sadakalar, Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlarla köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

 

Araf/94 Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek, onun halkınıyalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır.

 

Rum/28 Allah size kendinizden bir misal vermektedir: Size verdiğimiz rızıklarda, emrinizde bulunan kölelerinizin de eşit surette hak sahibi olmalarına razı olur ve birbirinizi saydığınız gibi bu ortaklarınızı sayar mısınız ? Düşünen millete ayetleri böylece uzun uzadıya açıklarız.

 

Zümer/29 Allah, geçimsiz efendileri olan bir köleyle, yalnız bir kişiye bağlı olan bir köleyi misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Övülmek Allah içindir, fakat çoğu bilmezler.

Gönderi tarihi:
Öylemi? Vahiylere bakalım o halde?

 

Tevbe/60 Sadakalar, Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlarla köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

 

Araf/94 Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek, onun halkınıyalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır.

 

Rum/28 Allah size kendinizden bir misal vermektedir: Size verdiğimiz rızıklarda, emrinizde bulunan kölelerinizin de eşit surette hak sahibi olmalarına razı olur ve birbirinizi saydığınız gibi bu ortaklarınızı sayar mısınız ? Düşünen millete ayetleri böylece uzun uzadıya açıklarız.

 

Zümer/29 Allah, geçimsiz efendileri olan bir köleyle, yalnız bir kişiye bağlı olan bir köleyi misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Övülmek Allah içindir, fakat çoğu bilmezler.

 

Vahiyler ne diyor, kole insanlari dahada kolelestirin, mi diyor,

Yoksa koleyi ozgurlugune kavusturunmu diyor.?

 

[005.089] [DI] Allah size rasgele yeminlerinizden dolayı değil, bile bile ettiğiniz yeminlerden ötürü hesap sorar. Yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on düşkünü yedirmek yahut giydirmek ya da bir köle azad etmektir. Bulamayan üç gün oruç tutmalıdır; yeminlerinizin keffareti budur. Yemin ettiğinizde yeminlerinizi tutun. Şükredesiniz diye Allah size böylece ayetlerini açıklıyor.

[033.004] [DI] Allah insanın içine iki kalp koymamıştır. Allah, zıhar yapmanız suretiyle eşlerinizi, anneleriniz gibi yaratmamıştır; evlatlıklarınızı da öz oğullarınız gibi saymanızı meşru kılmamıştır. Bunlar sizin dillerinize doladığınız boş sözlerdir. Allah gerçeği söylemektedir, doğru yola O eriştirir.

[058.002] [DV] İçinizden zıhâr yapanların kadınları, onların anaları değildir. Onların anaları ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Şüphesiz onlar çirkin bir laf ve yalan söylüyorlar. Kuşkusuz Allah, affedicidir, bağışlayıcıdır.

[058.003] [DV] Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.

 

zihar demek, arap toplumundan kalma bir gelenek,

bu gelenek, turk toplumunada sirayet etmis,

soyleki,Araplar, hnimlarinda senin sirtin bana annemin sirti gibidir derler, hanimlarindan bosandiklarini zannederlerdi,

Turk toplumundada bu yayginlasti,

Adam Hanimina sen benim Dunya Ahiret kiz kardesimsin diyor.

Bundan dolayi Hanimindan bosanip ayriliyor.

Artik bana haram oldu diye.

Iste kuran boyle Ayrilmayi yasakliyor,Detayli bilgi icin, Talak suresi>Yani Bosanma suresine baka bilirsiniz.

Konumuz Kolelikti,

Kuranda koleligi ortadan kaldirmak icin gelmistir.

Ama, Uygulamada, saraylar olusturmuslar,

din adina insanlara zulmetmislerdir,

Yakin tarihimizdeki osmanli sarayi bunun en belirgin kanitidir.

Sarayda olusturulan haremde, Devlet yoneticisin yuzlerce cariyesi olmus,

kole ticareti yayginlastirilmistir.

Kolelik 1000 lerce yildir surup gelen bir gelenektir,

Bunun ornegide,

Yusuf aleyhisselamin kole olarak satilmasidir.

Gelen son vahiy kuran, kolelik sistemini kaldirmak icin gelmistir.

Peygamberin vefatindan sonra, bir karsi devrimle, her sey ters yuz edilmis,

kolelik yeniden hortlamistir.

Osmanlida yapilan bunun canli ornegi oldugu gibi,

Bu gun, Gunumuzde beyaz kadin ticareti olusturulmustur,

Bunun canli orneginide, Demokratik rejmler, oldugunu iddia eden ulkelerde,

veya din devleti oldugunu iddia eden ulkelerde gozukmektedir.

Birisi Demokrasi adina kadinlari pazarlamakta, digeri din adina pazarlamaktadir.

Kadin haklarini savunma adina, kadinlari dahada kolelestiren kurumlara ne demeli.

Sizi cok iyi anliyorum.

sen gordugun uygulamalari, din adina yapiliypr saniyorsun,

Din adina degil Dini kullanma adina.

yapiyorlar,

iste tamda bu noktada, dini ozgurlestirme adina, herkes, vahiy bilinciyle bilinclenmeliki,

yamukluk yapanlari musahade ede bilelim.

Kolelikten kurtulmanin yolu,

Kuranin aydinligina kosmaktir.

saygilar.

Evren.

Gönderi tarihi:
:clover:

 

Öyle olsa, dinleri, inançları eleştirmek ne haddimize.

 

İnanç bireysellikten çıkartılıp, toplumsallaştırılınca problem olmaya başlıyor.

Bizim eleştirilerimiz de o zaman başlıyor.

 

Saygılar.

Yoksa problem degil degilmi, BrainSlapper'

Tipki simdilik ateizmin problem olmadigi gibi,

Ateizmden buyuk tehlike yok bence,hele bir insiyatif sizin elinize gecse,

Her halde tum dindarlari ********,

oysa kuranda acikca gorulmektedir ki.

Kuran hakimiyetinde, Zorla dayatmayla islama sokmak yoktur,

Dileyen iyman eder dileyen inkar, biz seni onlarin basina bekci gondermedik diyen rabbim.

Nede guzel demis.

Ama sizlerin islamiyetin, i, sinden dahi korkmaniza bir anlam veremiyorum.

Bireysellige gelince.

Kuran bireysellikten, toplumsal duzene gecisi ogutler,

bizde bu ogretiye uymak zorundayiz, muslumanlari, bir binanin tuglalari gibi kenetlenmeye,

bireysellikten toplumsal birliktelige gecmeyi onerir.

 

[061.004] [sY] Allah, taşları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saflar halinde, Kendi yolunda savaşanları sever.

 

sizler bile kenetlenmenin birlik olmanin kavgasini verirken,

Biz neden birey olarak kalacagiz,

 

saygilar.

Evren.

Gönderi tarihi:

Kitabına uydurabilmek için önce kitabı bir okumak gerekiyor... :) Ne dediğini bilmediğin kitaba nasıl uyduracaksın? O yüzden böyle bir hangisini yapmak diye bir ikilem sorunu yok. Önce okuyup anlayacak, sonra anladıklarına uyduracaksın...

 

Ondan sonra "İnsanlar eşittir" deyip bazılarını, örneğin kendini "daha eşit" yapacaksın. Millete dört kadına kerhen izin verirken sen allah ne verdiyse alacaksın. "Bir insanı öldürmek bütün insanları öldürmek gibidir" deyip sonra "İnsanlarla lailahe illallah deyinceye kadar savaşmakla emrolundum" diyeceksin. Yetinmeyip böyle demeyenlerin kanlarını, canlarını helal sayacak, "yakaladığınız yerde öldürün, komayın" diye nefretler saçacaksın. İhtiyarlayıp bir sürü kadına hakim olamaz hale gelince kendi karıların ***** diye bütün milletin karılarını siyah çarşaflara mahkum edeceksin.

Gönderi tarihi:

********

 

Bu bahsettigim entellektüal bilgi birikimi öyle kolay oluşmaz, okumak çaba göstermek araştırmak gerekir, sevdikçe okur okudukça da seversin, gitgide de öyle bir muhabbet beslersin ki, dünya tüm herşeyiyle gözüne değersiz görünür çünkü yalandır süstür oyalanmadır bir hayaldir.

 

Şimdi aşağıdaki yazıyı okuyalım birlikte.

 

Ondan sonra "İnsanlar eşittir" deyip bazılarını, örneğin kendini "daha eşit" yapacaksın. Millete dört kadına kerhen izin verirken sen allah ne verdiyse alacaksın. "Bir insanı öldürmek bütün insanları öldürmek gibidir" deyip sonra "İnsanlarla lailahe illallah deyinceye kadar savaşmakla emrolundum" diyeceksin. Yetinmeyip böyle demeyenlerin kanlarını, canlarını helal sayacak, "yakaladığınız yerde öldürün, komayın" diye nefretler saçacaksın. İhtiyarlayıp bir sürü kadına hakim olamaz hale gelince kendi karıların ******* diye bütün milletin karılarını siyah çarşaflara mahkum edeceksin.

 

İşte bu ve benzeri yazılar aslında benim de cevabı bulmama yardım etti, her sorunun elbetteki cevabı vardır, yukarıdaki metne de elbette cevap verilir ama bu metin gibi bir içerik müslümanları incitmekte, incitmekten ziya de iğrendirmektedir.

 

Bu sebeple bahsettigim bu insanlar bu gibi sitelerde yoklar,

 

Olmayacaklar,

 

Çünkü tartışmak isteyen cevap aramak isteyen kimse yok...

 

Allah aşkını taa derinlerinde hisseden, iman lezzetini tatmış gerçek birer aydın olan bu insanlar bunlara cevap vermiyorlar çünkü bu tarz yazıları okumaya bile katlanamıyorlar.

 

Fikre fikirle cevap verilmesi gerektiği bilinir, kendi anne ve babalarımızdan bile daha aziz tuttuğumuz değerlerimize karşı ****** sözler söylenmeyip sadece tartışıldığı zaman inşallah ozaman olur bende sevincle dahil olurum.

Gönderi tarihi:

Sayın selenge, ben ateist olmadığımı, hatta müslüman adını örneğin demirefe adını kullandığım gibi, sadece bir etiket olarak taşımaktan gocunmadığımı da çok kereler ifade ettim. Siz sadece duygularınızla hareket ediyorsunuz. Tüm din bağlıları da böyle yaptığı için karşıt fikirlere tahammül edemiyorsunuz. Kavramları yok edemeyiz. "Şehit, yemin, kutsal..." Bu kavramlar kültürdür, dini kökenli olsalar da yok edilemezler. Kullanılırlar. Bunun "belki vardır" la kesinlikle ilgisi olmadığını kesinlikle belirtmeliyim. "Neme lazım belki vardır" korkusu ile kesinlikle hareket etmem. Ben neyi varsayabildiğime ve neyi yoksayabildiğime bakarım.

 

Benim din hakkındaki görüşüm şudur: Tarihte herkes doğruyu, gerçeği aramış ama hiç kimse yakalayamamıştır, Muhammed de buna dahildir. Gerçek, kimsenin kavrayamayacağı kadar karmaşıktır. Kuran, onun kişisel fikirleridir, vahiy filan edilmemiştir. Kendi zamanında bazı işleri doğru, bazı işleri yanlış yapmış fakat tarihte dönüm noktası oluşturmuş çok önemli bir kişiliktir. Biri kırmızı düğmeye basıp nükleer savaşı başlatsa, o da tarihte en önemli değişikliğe neden olmuş önemli bir kişi olur yani.

 

Benim derdim kişiliği ile ilgili de değil. Kimse bana dediklerini, yaptıklarını bugün ve kıyamete kadar yapmalıyız tezi ile gelmesin. Böyle bir şey yoktur da, olamaz da. Böyle bir bağlam kabul edilemez. Tarihsel misyonunu tamamlayıp tarihin sayfaları arasında kalmıştır. Tarihin tüm diğer ögeleri içinde bir ögedir. Evet, önemli bir dönüm noktasıdır, tarihin akışını değiştirmiştir. Ama bunun kutsallıkla ilgisi yok.

 

Tanrıya gelirsek. Tanrı kavramı tanımsızdır. Kanıtı veya reddi olanaksızdır. Tanrı varsa aracı kullanmadan ne istediğini söylesin. Hepimiz buradayız ve kulaklarımız, gözlerimiz açık. Benden bir şey isteyen, günde üç kez amuda kalkıp beş kez öksürürsem sonsuz nimetler vadeden filan olmadı. Olsun, talep etsin, bakarız yani...

 

Gerçek, tanımsız, hiç kavranamamış, adı, dini, ibadeti olmayan bir kavramdır. Ona Tanrı, God, Allah... vs. adını yakıştıran ve bizlerden talepleri olduğunu varsayanlar bizleriz. Hayır, bizden başka ve farklı bir bilinç ola da bilir, belli amaçları var da olabilir. Bize bildirmedikçe bunu bilemeyiz. Ben asla karşılaştığım ve karşılaşacağım gerçeklerden ürkmem. Hatta gerçeğin en küçük ipucuna aşığım. Kendisini bulmak, her şeye bedel... Hiç gocunmam.

 

Duygusal tepkilerden arınıp mantıklı çıkarımlar yapmaya çalışınız, selamlar...

Gönderi tarihi:

Önemle eklemek isterim: Yıldızlanan kelime için özür diliyorum. O yakıştırmayı, kendi atamam olarak ifade etmemiştim. O atama için başkalarınca yakıştırılan kelimeyi kullandım. Yani o ifade ettiğim İngilizce "*******" kökünden türetilen ve aslında argo olan kavramı, kısıtlama düşüncesinde olanlara ait biçimde kullanmıştım. Ama kabul ediyorum kullanmamalıydım. Çünkü kelimeyi kullanmak, o atamayı da kabullenmek anlamına geliyor. Ne yazık bu tür yaygın atamaları bilinçsizce kullanmış oluyoruz çoğu kez.

 

Kavram kullanımları gerçekten hassas bir konu. Bir kavramı ne derece benimseyerek ve birilerine atayarak kullandığımız ince konu. Cinsiyete özgü davranışlara sıfat yakıştırmak gerçekten çirkin bir davranış, tekrar özür diliyorum. Bir ırka, bir gruba ait de genelleyici atama yapılamaz görüşündeyim.

 

Sayın selenge, siz de fikir karşıtlığınızı bazı besinleri tüketmemize engel olan duyguya verdiğimiz ad olan aşırı kelimelerle ifade etmeseniz iyi olur görüşündeyim...

Gönderi tarihi:
Kitabına uydurabilmek için önce kitabı bir okumak gerekiyor... :) Ne dediğini bilmediğin kitaba nasıl uyduracaksın? O yüzden böyle bir hangisini yapmak diye bir ikilem sorunu yok. Önce okuyup anlayacak, sonra anladıklarına uyduracaksın...

 

Ondan sonra "İnsanlar eşittir" deyip bazılarını, örneğin kendini "daha eşit" yapacaksın. Millete dört kadına kerhen izin verirken sen allah ne verdiyse alacaksın. "Bir insanı öldürmek bütün insanları öldürmek gibidir" deyip sonra "İnsanlarla lailahe illallah deyinceye kadar savaşmakla emrolundum" diyeceksin. Yetinmeyip böyle demeyenlerin kanlarını, canlarını helal sayacak, "yakaladığınız yerde öldürün, komayın" diye nefretler saçacaksın. İhtiyarlayıp bir sürü kadına hakim olamaz hale gelince kendi karıların ***** diye bütün milletin karılarını siyah çarşaflara mahkum edeceksin.

 

Sayin ,demirefe,

Anladiklarimiza uydurmayacagiz, anladiklarimiza uyacagiz.

Eger anladiklarimiza uydurursak, heva ve hevesimizi ilah edinmis oluruz.

Diger husus,

Kuran, saldiranlara karsi savasmayi mesru sayar.

 

[060.008] [DI] Allah, din uğrunda sizinle savaşmayan, sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve onlara karşı adil davranmanızı yasak kılmaz; doğrusu Allah adil olanları sever.

 

Cok evlilik Hususuda tartisilir.

Nisa suresini 4. ayete kadar okuyun,

Peygamber kadin duskunu birisi degildi,

Ama tartisma konusu bu degildi sanirim, yinede degineyim, daha once baska yazimda belirtmistim, ama bu sitedemiydi, yoksa baska sitedemi , onu bilmiyorum.

O yuzden anlatayim.

Nisa suresi inmeden once,

insanlar.

Sirf dul kalan kadinlarin mallarina mirasci ola bilmek icin onlarla evleniyor,

hic bir kari koca iliskisine girmiyor,du,Eger yetim kizlari ve ogullari kalmissa, onlarin mirasini ic etmek icin,analariyla evleniyorlardi, cunku evlenme amaci mirasina el koymakti.

Kuran bu uygulamayi ortadan kaldirmayi amaclamistir.

nisa. 3. ayettede.

[004.003] [DI] Eğer, velisi olduğunuz mal sahibi yetim kızlarla evlenmekle onlara haksızlık yapmaktan korkarsanız onlarla değil, hoşunuza giden başka kadınlarla iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz; şayet, aralarında adaletsizlik yapmaktan korkarsanız bir tane almalısınız veya sahip olduğunuz ile yetinmelisiniz. Doğru yoldan sapmamanız için en uygunu budur.

 

son cumlelere dikkat edersek elde olanla yetinmeyi salik veriyor.

Daha detayli anlaya bilmen icin.

Nisa suresinin 10 ayetini buraya alintiliyorum.

 

Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…

 

1. Ey insanlar! Sizi bir tek canlıdan yaratan, ondan onun eşini de vücuda getiren ve o ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinize karşı gelmekten sakının. Adını anarak birbirinizden dilekler dilediğiniz Allah’tan korkun. Rahimlerin haklarına saygısızlıktan da sakının. Şu bir gerçek ki Allah, Rakib’dir, sizin üzerinizde sürekli ve titiz bir gözetleyicidir.

 

2. Yetimlere mallarını verin. Temizi pise değişmeyin. Yetimlerin mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin. Bunu yapmak gerçekten büyük bir vebaldir.

 

3. Yetimler konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için temiz kılınan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın. Eğer bu durumda adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız, bir tek kadınla yahut yeminlerinizin / sağ ellerinizin sahip olduklarıyla yetinin. İşte bu, haksızlığa sapmamanız için en uygun yoldur.

 

4. Kadınlara mehirlerini nazik ve cömert bir şekilde örf ve çevrenin kabullerine uygun olarak verin. Eğer ondan birazını kendileri kişisel istekleriyle size sunmuşlarsa artık onu içinize sine sine yiyin.

 

5. Allah’ın sizin için ayakta durma aracı yaptığı mallarınızı kendini bilmez beyinsizlere vermeyin, o mallar içinde onlara rızık ayırın, onları giydirin ve onlara tatlı ve işe yarar bir söz söyleyin.

 

6. Yetimleri, nikah çağına gelmelerine kadar gözetleyip deneyin. O zaman onlarda içinize sinecek bir olgunluk ve erginlik görürseniz, mallarını onlara geri verin. Büyüyecekler diye bu malları tez elden saçıp savurarak yemeyin. Zengin olan iffetli davransın. Fakir olan ise örfün gerekli kıldığı oranda yesin. Mallarını kendilerine teslim ettiğiniz zaman yanlarında tanıklar bulundurun. Hesap sorucu olarak Allah yeter.

 

7. Ana-baba ve akrabanın geriye bıraktığından erkeklere bir pay vardır. Ana-baba ve akrabanın geriye bıraktığından –onun azından da çoğundan da- farz kılınmış bir nasip olarak kadınlara da bir pay vardır.

 

8. Mirasın paylaştırılmasında hısım-akraba, yetimler, yoksul ve çaresizler de hazır bulunurlarsa, ondan onları da rızıklandırın ve onlara güzel ve hoş bir söz de söyleyin.

 

9. Ürperip titresin o kimseler ki, kendi arkalarında zayıf ve çaresiz aile fertleri bırakmış olsalardı, onlar için korku ve endişe duyacaklardı. O halde, Allah’tan korksunlar ve haksızlığı önleyici sağlam bir söz söylesinler.

 

10. Şunda kuşkunuz olmasın ki, zulme başvurarak yetimlerin mallarını yiyenler karınlarına doldurmak üzere bir ateş yemekten başka birşey yapmazlar. Ve onlar yakın bir zamanda, korkunç acılar veren bir azaba dalacaklardır.

 

Daha benim bir sey dememe gerek yok,

ayetler ortada, biz muminlere uygulamak,

sizede elestirmek duser.

 

saygilarimla.

sayin demirefe.

Gönderi tarihi:

Sayın evren, saldırıya karşı savunma hakkını kimsenin tanımasına gerek var mı? Zaten doğal bir hak. Kuranda söz konusu olan tevhid kelimesi davetini her topluluğa ulaştırmak ve kabul etmeyene savaş açmaktır. Saldırana karşı zaten savunacak, o doğal. Kuranın her yerinde, her ayetinde vurgulanır ki gittin dünyanın bir ucuna, bir toplum İslamı bilmiyor, tebliğ edeceksin. Kabul etmezlerse savaşacaksın. Bunun istisnası, ehli kitap (Yahudi ve Hristiyan) cizye vererek İslam olmama hakkına sahiptirler. Ya iyilikle, ya zorla, bu din yayılacak. İlke budur. Bu da modern dünyada kabul edilir bir şey değil. Din bazlı bir devlet sistemi kabul edilemez. Devlet vatandaşlarının inançlarına karışmaz.

 

Çokeşlilik konusuna gelince... Evlilik insan icadı hukuksal bir kurumdur. İsterse devlet hiç bir medeni yasa yapmaz, ne evlenene, ne boşanana karışır. İnsanlar aralarında istedikleri gibi hukuki bir sözleşme yaparak birlikte olurlar. Bu yüzden tek, çok, sınırlı, sınırsız eş sayısını tartışmanın bir anlamı yoktur. Ama etik olarak insan onuru, kadın olsun erkek olsun, başka birisiyle birlikte aynı anda idare edilmeyi kaldıramaz. Kabullenenlere hukuken bir şey denemez. Yanlış olan, çokeşliliğe yasal bir zemin oluşturmak ve meşru kılmaktır. Yani kadınlara allah izin veriyor, siz karşı çıkamazsınız diye bir dayatma, empoze yapılmasıdır. Bir kutsal kitapta böyle bir meşrulaştırma olmamalıydı. Her erkeğin olduğu gibi her kadının da başka birinin varlığını öğrendiği zaman "yürü de ense traşın nasıl olmuş bir bakalım" deme hakkı olmalıdır. Demez ben onu bilmem. Ama kutsal bir belirleme yapılıp çokeşliliğin meşru tanınması doğru değildir.

 

Eleştirilerim bunlar...

Gönderi tarihi:
Sayın evren, saldırıya karşı savunma hakkını kimsenin tanımasına gerek var mı? Zaten doğal bir hak. Kuranda söz konusu olan tevhid kelimesi davetini her topluluğa ulaştırmak ve kabul etmeyene savaş açmaktır. Saldırana karşı zaten savunacak, o doğal. Kuranın her yerinde, her ayetinde vurgulanır ki gittin dünyanın bir ucuna, bir toplum İslamı bilmiyor, tebliğ edeceksin. Kabul etmezlerse savaşacaksın. Bunun istisnası, ehli kitap (Yahudi ve Hristiyan) cizye vererek İslam olmama hakkına sahiptirler. Ya iyilikle, ya zorla, bu din yayılacak. İlke budur. Bu da modern dünyada kabul edilir bir şey değil. Din bazlı bir devlet sistemi kabul edilemez. Devlet vatandaşlarının inançlarına karışmaz.

 

Çokeşlilik konusuna gelince... Evlilik insan icadı hukuksal bir kurumdur. İsterse devlet hiç bir medeni yasa yapmaz, ne evlenene, ne boşanana karışır. İnsanlar aralarında istedikleri gibi hukuki bir sözleşme yaparak birlikte olurlar. Bu yüzden tek, çok, sınırlı, sınırsız eş sayısını tartışmanın bir anlamı yoktur. Ama etik olarak insan onuru, kadın olsun erkek olsun, başka birisiyle birlikte aynı anda idare edilmeyi kaldıramaz. Kabullenenlere hukuken bir şey denemez. Yanlış olan, çokeşliliğe yasal bir zemin oluşturmak ve meşru kılmaktır. Yani kadınlara allah izin veriyor, siz karşı çıkamazsınız diye bir dayatma, empoze yapılmasıdır. Bir kutsal kitapta böyle bir meşrulaştırma olmamalıydı. Her erkeğin olduğu gibi her kadının da başka birinin varlığını öğrendiği zaman "yürü de ense traşın nasıl olmuş bir bakalım" deme hakkı olmalıdır. Demez ben onu bilmem. Ama kutsal bir belirleme yapılıp çokeşliliğin meşru tanınması doğru değildir.

 

Eleştirilerim bunlar...

Sayin;demirefe.

Ben sizin algiladiginiz gibi algilamiyorum, soyleki,

Dinde zorlama yoktur, Hic kimsenin hic kimseyi zorla diyne sokmaya etki ve yetkisi yoktur.

 

[002.256] [DI] Dinde zorlama yoktur; Artık hak ile batıl iyice ayrılmıştır. Tağutu (saptırıcıları) inkar edip Allah'a inanan kimse, kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah işitendir, bilendir.

 

 

 

Kuranda Dini kabul etmeyene karsi savas acin demez, sayin demirefe,

 

Size savas acana karsi savas acin der.

Ve asiri gitmemeyi ogutler.

 

[002.190] [DI] Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın, aşırı gitmeyin; doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez.

 

Sevmez kelimesi basit bir kelime degil, Allah kuranda yine Allah musrikleri sevmez buyurmaktadir.

Yani savasta asiri gidenin, Allah katinda musrikten bir farki olmuyor.

Yine kurandan biliyoruzki.

Allah diger suclari affede bilir ama sirki asla denmektedir.

 

Yine kuranda,Fitne cikarmanin insan oldurmekten, daha beter oldugu,

 

[002.191] [DI] Onları bulduğunuz yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne çıkarmak, adam öldürmekten daha kötüdür. Mescidi Haram'ın yanında, onlar savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa onları öldürün. İnkar edenlerin cezası böyledir.

 

Buna ragmen onlar sizinle savasmadikca, sizde onlarla savasmayin denmektedir.

Fitne cikarmazlar, muslumanlara karsi savasmazlarsa,

[002.192] [DI] Vazgeçerlerse onları bağışlayın; şüphesiz Allah bağışlar ve merhamet eder.

 

Ama eger fitne cikarmaya devam ederlerse,

 

[002.193] [DI] Fitne kalmayıp, yalnız Allah'ın dini ortada kalana kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse sataşmayın. Zulmedenlerden başkasına düşmanlık yoktur.

 

Yani muslumanlarla savasmaktan vaz gecerlerse, ve fitne cikarmaktan vaz gecerlerse,

[002.192] [DI] Vazgeçerlerse onları bağışlayın; şüphesiz Allah bağışlar ve merhamet eder.

 

islam hukukunda, ateiste bile yasama hakki vardir,

yukardaki sartlari yerine getirdikleri surece,

 

Simdi hemen uygulamada boyle yapmadilar, bu tarihen sabittir diye bilirsin,

Tarih, bana gore yalan dolan, ve iftiralarla doludur,

zulmedenlerin ortemedikleri zulumlerden arta kalanlardir, bana gore tarih.

Sonra bir insanin sadist olmasi dunyayi kana bulamasi, dine mal edilemez.

 

Nitekim, Dunyayi kana bulayan, liderlerin, diktatorlerin, yaptiklari, nasilki, kisisel oluyorsa, dine mal edilmiyorsa, Bunda suc, Allahin degil, kana bulayan liderinse,

bu musluman oldugunu iddia eden icinde gecerlidir.

bireylerin yaptiklari hatalar dine mal edilemez, velevki bu hatayi yapan bir peygamber bile olsa.

Ondan dolayi Kuranda peygamber bile uyarilmistir,

 

[066.001] [DV] Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını gözeterek Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

 

Peygamber vahyin disina cikamayacagina gore,

Allahta savas Hususunu kuranda belirttiginden dolayi,

Tarihi rivayetler, boyle diyor demeniz,

benim icin hic bir anlam ifade etmemektedir,

Dolayisiyla, gerek ehli kitab olsun, gerek musrikler, olsun, savas acana karsi savas acilmistir.

Bunu ben degil ayetler soyluyor.

ama savas acmayana,

 

[060.008] [DI] Allah, din uğrunda sizinle savaşmayan, sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve onlara karşı adil davranmanızı yasak kılmaz; doğrusu Allah adil olanları sever.

 

Cok Evlilik Hususuna Gelince,

Ben sahsen su an icin tek evliligi savunanlardanim.

Cunku adaleti saglayamaya,cagimdan korkarim.

 

[004.003] [DI] Eğer, velisi olduğunuz mal sahibi yetim kızlarla evlenmekle onlara haksızlık yapmaktan korkarsanız onlarla değil, hoşunuza giden başka kadınlarla iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz; şayet, aralarında adaletsizlik yapmaktan korkarsanız bir tane almalısınız veya sahip olduğunuz ile yetinmelisiniz. Doğru yoldan sapmamanız için en uygunu budur.

 

saygilarimla.sayin;demirefe.

Evren.

Gönderi tarihi:

Kuranda "dinde zorlama yoktur" gibi cımbızla çekip alacağınız ve işinize gelecek şekilde yorumlayabileceğiniz çok ayet vardır. Çünkü Kuran uzun bir zamanda ve değişik dönemlerde farklı olayların meydana geldiği bir süreçte yazılmış derlemelerden oluşur. Olayların akışına göre farklı cümleler kullanmıştır. Bunlar bir araya toplanınca, tek tek ele alındıklarında istenildiği gibi yorumlanmaya açık birbiri ile bağlantısız pasajlar oluşmuş. Bu yüzden zayıf döneminde dini sevimli gösteren zorlama olmadığı, tebliğin esas olduğu gibi ayetlerin yanında, güçlenme dönemine ait "onları gözetleyin, yakaladığınız yerde öldürün, Kabe'ye yaklaştırmayın" türü ayetler de vardır.

 

Bunları bir kenara bıraksak bile mantık olarak mensuplarına sonsuz mutluluk, karşıtlarına sonsuz mutsuzluk vaadeden bir düşünce sisteminin insanlığa huzur, barış getirmesi düşünülemez. Yaprağın kımıldamasını yetki ve kudretinde tutan bir tanrı anlayışı ile özgürlükten söz edilemez. Bu tanrı tarafından yaratılmamış hiç bir şey ve yaratılacak hiç bir şey de olmadığı, başın ve sonun belli olduğu düşüncesi ile ne bilim olur, ne teknoloji. Bilimin kamçısı belirsizliktir. Heisenberg'in belirsizlik ilkesini bir çok kişi yanlış anlamış, bilimsel determinizmin kendi iflasını itirafı gibi algılanmıştır. Hayır, Heisenberg bu ilke ile bilime sert bir kamçı darbesi vurmuştur.

 

İnsan sadece kendini düşünen, kısa ömründen sonra kendi bireysel mutluluğundan başka bir ereği olmayan bir canlı değildir. Din bunu vaadeder. İnsanın erekleri bundan çok ötedir. Kapasitesini geliştirmiş insanlarda güçlü bir gerçek tutkusu vardır. Gerçeğin ne olabileceği hakkında bir fikir edinebilmek, onu kavrayabildiğini hissetmek en güçlü duygudur.

 

Din bağlıları, karşıtlarını geçici hayata saplanmak ve ötesini düşünmemekle suçlarlar. İnsan düşünceleri çok çeşitlidir, ben bunu bilemem ve insanları kategorize edemem. Ama din, tam bir kategorize aracıdır. Esas olarak iki tip insan yaratma amacındadır. Bir "arasat" da daima bulunur, en fazla üç eder. Dünyaya ve hayata böyle bir siyah-gri-beyaz üçgeninden bakma zihniyetidir.

 

Bilimin yeterince gelişmediği çağlarda, bu tekdüzeliği kırmak için tasavvuf düşünceleri üretilmiştir. Tasavvuf uzun süre dini renklendirmiş ve hareketlendirmiştir. Günümüz ve gelecekte bilgi her şey ve en değerli ürün olacaktır. Fizikte yeni beliren bir anlayışa göre "kuantumsal bilgi" her şeyin özüdür. Evren, madde, somutlaşmış bir bilgi yığınından başka bir şey değildir...

 

İnsanlık şimdi bu kapıyı araladı ve açmak için zorluyor. İsviçre CERN laboratuarındaki LHC adı verilen dünyanın en büyük deneysel makinesi, bu kapıyı zorlamak için dayanılan ilk büyük maniveladır. Bu makine ile "tanrı parçacığı"nın arandığı sözleri boş sözlerdir. Bilim asla tanrıyı aramaz. Tanrı kavramı bitiştir, sondur, pes etmektir, teslimdir. Bilimde böyle bir kavram yoktur. Bilim asla pes etmez, teslim olmaz, bitiş, son, nihayet, erişilmezlik kavramlarını kabul etmez. Daima bir adım daha ötesi vardır, olacaktır.

 

Birey olarak bizlere ne olacağı önemsizdir. Yüz bin yıl önce kısa bir ömrü olmuş ve taş yontmaktan başka bir şey bilmeyen bir Naendathal insanına ne olduğunun önemi olmadığı gibi...

Gönderi tarihi:
Kuranda "dinde zorlama yoktur" gibi cımbızla çekip alacağınız ve işinize gelecek şekilde yorumlayabileceğiniz çok ayet vardır. Çünkü Kuran uzun bir zamanda ve değişik dönemlerde farklı olayların meydana geldiği bir süreçte yazılmış derlemelerden oluşur. Olayların akışına göre farklı cümleler kullanmıştır. Bunlar bir araya toplanınca, tek tek ele alındıklarında istenildiği gibi yorumlanmaya açık birbiri ile bağlantısız pasajlar oluşmuş. Bu yüzden zayıf döneminde dini sevimli gösteren zorlama olmadığı, tebliğin esas olduğu gibi ayetlerin yanında, güçlenme dönemine ait "onları gözetleyin, yakaladığınız yerde öldürün, Kabe'ye yaklaştırmayın" türü ayetler de vardır.

******* …Mekke ye İslam ordularının girişine bir bakk.yetmezse Fatihin istanbula girişine bakk. Bizi haçlılarla karıştırma.. savaşmak istemeyenle savaşılmaz öldürmek için gelmeyen öldürülmez..

 

 

Bunları bir kenara bıraksak bile mantık olarak mensuplarına sonsuz mutluluk, karşıtlarına sonsuz mutsuzluk vaadeden bir düşünce sisteminin insanlığa huzur, barış getirmesi düşünülemez. Yaprağın kımıldamasını yetki ve kudretinde tutan bir tanrı anlayışı ile özgürlükten söz edilemez. Bu tanrı tarafından yaratılmamış hiç bir şey ve yaratılacak hiç bir şey de olmadığı, başın ve sonun belli olduğu düşüncesi ile ne bilim olur, ne teknoloji. Bilimin kamçısı belirsizliktir. Heisenberg'in belirsizlik ilkesini bir çok kişi yanlış anlamış, bilimsel determinizmin kendi iflasını itirafı gibi algılanmıştır. Hayır, Heisenberg bu ilke ile bilime sert bir kamçı darbesi vurmuştur.

 

İnanlar huzur içindedir. Kendi adına konuş..

 

Yaprağın kımıldaması Allahın kudretiyle olmaktadır ancak bu özgürlüğü nasıl kısıtlıyor kii..şayet öyle olmasa yaprak da bir tanrı olurdu.. hala anlamıyorsunuz.. sizi ve her şeyi Allah yaratmış ve bizi başıboş bırakmamış.. istiyorsunuz ki Allah size karışmasın başıboş bıraksın…

 

Bilim olmazmış.. yahu sen bilim diyorsun Allah ın C.C. ilim sıfatını bir öğren.. her bilen Allah ın ilim sıfatının bir tecellisidir. Ve inananlar ilminin artması için Allah a yalvarırlar. Bilgi ve bilim teknoloji dinin düşmanı değildir. Bilim adamı inancsızsa bile sayguya değerdir. Ancak gerçeği çarpıtmıyorsa inançsızliğı adına Allah a çatmıyorsa. Ancak bunlar iman la yapılırsa ne hoş. İmansız yapan da dostoğru yaparsa diyeceğimiz bir şey kalmaz…

 

İnsan sadece kendini düşünen, kısa ömründen sonra kendi bireysel mutluluğundan başka bir ereği olmayan bir canlı değildir. Din bunu vaadeder. İnsanın erekleri bundan çok ötedir. Kapasitesini geliştirmiş insanlarda güçlü bir gerçek tutkusu vardır. Gerçeğin ne olabileceği hakkında bir fikir edinebilmek, onu kavrayabildiğini hissetmek en güçlü duygudur.

 

Mumın in tanımına bir daha bak. Gerçek bir mumın nefsi hesabına bireysel mutluluk ve hazz uğruna hareket etmez. Onu yapan mumın olmayanlardır…Mumın başkalarını kendinden daha üstün görüp hayatını Allah a ibadet ve diğer insanlara ihsana adayandır..

 

Din bağlıları, karşıtlarını geçici hayata saplanmak ve ötesini düşünmemekle suçlarlar. İnsan düşünceleri çok çeşitlidir, ben bunu bilemem ve insanları kategorize edemem. Ama din, tam bir kategorize aracıdır. Esas olarak iki tip insan yaratma amacındadır. Bir "arasat" da daima bulunur, en fazla üç eder. Dünyaya ve hayata böyle bir siyah-gri-beyaz üçgeninden bakma zihniyetidir.

 

İnaçsız olunca çok mu oluyor. Çokluk mu isteniyor. Doğrudur hak ve batılın mücadelesi hep devam etmekte insanlar da kafir ve mumin olarak sınıflandırılmakta. Böyleyken bile kafirliğin pek çok çeşitleri vardır. Yani dedin gibi değil çeşit çeşit işte gene yanılıyorsun…Ancak mumınler ise tek çeşittir, onda değişiklik yoktur..

 

Bilimin yeterince gelişmediği çağlarda, bu tekdüzeliği kırmak için tasavvuf düşünceleri üretilmiştir. Tasavvuf uzun süre dini renklendirmiş ve hareketlendirmiştir. Günümüz ve gelecekte bilgi her şey ve en değerli ürün olacaktır. Fizikte yeni beliren bir anlayışa göre "kuantumsal bilgi" her şeyin özüdür. Evren, madde, somutlaşmış bir bilgi yığınından başka bir şey değildir...

Evren ve madde yoktan yaratılmış kuantumsal bilgi dediğin şey de yaratılmış.. dinin renge ihtiyacı olmadığı gibi tasavvuf da dinin peygamberce yaşanmasından başka bir şey değildir.. tasavvufa felsefe demeyeceğiz hehalde..

 

İnsanlık şimdi bu kapıyı araladı ve açmak için zorluyor. İsviçre CERN laboratuarındaki LHC adı verilen dünyanın en büyük deneysel makinesi, bu kapıyı zorlamak için dayanılan ilk büyük maniveladır. Bu makine ile "tanrı parçacığı"nın arandığı sözleri boş sözlerdir. Bilim asla tanrıyı aramaz. Tanrı kavramı bitiştir, sondur, pes etmektir, teslimdir. Bilimde böyle bir kavram yoktur. Bilim asla pes etmez, teslim olmaz, bitiş, son, nihayet, erişilmezlik kavramlarını kabul etmez. Daima bir adım daha ötesi vardır, olacaktır.

Bilim akılla sınırlıdır. Ve bu sahanın dışında yenilmeye mahkumdur. Çıkamaz ki sahasının dışına ancak kavrayamadıklarını inkar da etmemeli, vahiy bilgisini reddetmemelidir… Allah 'ın C.C. ilminin sonu yoktur. bunun peşine düşen bilim adamı için de bilginin sonsuz olduğu söylenebilir. ancak öğrendiklerimiz bizi havalandırmasın, bilimin sahibi Allah tır, çok az bilgimizle zanlar uydurmayalım yeter kii... bilimin ulaşamadığı hakikatte Allah rasülüne tabi olalım...

 

Birey olarak bizlere ne olacağı önemsizdir. Yüz bin yıl önce kısa bir ömrü olmuş ve taş yontmaktan başka bir şey bilmeyen bir Naendathal insanına ne olduğunun önemi olmadığı gibi...

 

 

 

Ölümle anlayacan ama gene söyleyelim…Birey olarak bize ne olacağı önemlidir. Bizler ancak kendimizden mesulüz. Her işimize dikkat etmeliyiz. Kur’an ve sünnet ölçeğine göre tartararak hareket etmeliyiz. Yoksa kurtulmak istenmiyorsa edebi huzur istenmiyorsa başka tabii…

Gönderi tarihi:

selam.

vesade2.

 

Ben yazmaktan yoruldum, onlar itiraz etmekten yorulmadi.

 

Ben sana devrediyorum,

birazda sen yaz bakalim, insallah benden daha basarili olursun.

selam ve dua ile.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.