Misafir demirefe Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2008 Sovyetler Türkiye için bir tehditti, hem de büyük ve ciddi bir tehdit. Sınıra da yığınak yapmıştı. Hatta sınır istihkamlarımızın yerleri Ruslara bildirildi diye mevziler değiştirilmiş o zaman. Bir doktor zamanın genelkurmay başkanı Orbay'a Rusların mevzilerimizi bildiğini söylüyor. Bu doktor tüm devlet ileri gelenlerinin doktoru ünlü biri. Aynı zamanda SSCB elçiliğinde çalışıyor. Ardından doktor öldürülüyor. Suçu önce emir erine atmaya çalışsa da deliller Orbay'ın oğlu Haşmet Orbay'ı gösteriyor. Ayrıca bu olayla ilgili Ankara Valisi Tandoğan mahkemede tanıklık ettiğinin ertesi günü ölüyor. Bu olayın tabancayla intihar süsü verilerek cinayet olduğu konusunda önemli kuşkular var. Rusların öyle çok ajanı vardı ki, gizli oturumla yapılan meclis toplantıları bile Moskova'ya sızıyor. Bu bilgiler de "canlı tanıklar"dan, Cyrano küçümsese de bu kaynaklar benim için çok güvenilir. Yine de güvenmeyip başka kaynaklardan kontrol ediyorum ve doğrular. Sonuç: SSCB Türkiye için önemli ve ciddi bir tehditti, Türkiye bu tehdide pabuç bırakmadı. Kore'de de serefle savaşan askerimiz destan yazdı. Kahraman tugayımız, Kunuri savaşında kendilerini kat kat çembere alan kum kadar kalabalık Çin ordusunu yarıp çıkarak görülmedik başarı elde etti. Türk adını tüm dünyaya öğretti. Bu bilgi de canlı tanıklardan: Çinliler yaralıları benzin döküp yakıyorlardı. Chongchon nehri boyunda inanılmaz trajediler yaşandı. Hava inanılmaz soğuktu. Zaman zaman buz gibi suya girmek gerekiyordu ve çıktıklarında paçaları buz tuttuğu için koşamıyorlardı. Yarılan hattı kapatıp Türk tugayını bırakmamak için saldıran Çinlileri makineli tüfeklerimiz ekin gibi biçiyordu, fakat o kadar kalabalıklardı ki, dalga dalga geliyorlardı. Makinelilerin namluları kıpkırmızı olmuştu. Subaylar "hepimiz eriz" diye rütbelerini söküp yere attılar. Süngü hücumu başladı. Moskova radyosunun "imha edildiler " diye adeta göbek attığı tugayımız, kat kat Çin çemberini yarıp çıktı. Ne yazık ki bir bölüğümüz tamamen şehit oldu. "Kırıl"madılar, kahramanca savaştılar ve onurlu bir ölüme gittiler... Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2008 Sovyetler Türkiye için bir tehditti, hem de büyük ve ciddi bir tehdit. Sınıra da yığınak yapmıştı. Hatta sınır istihkamlarımızın yerleri Ruslara bildirildi diye mevziler değiştirilmiş o zaman. Bir doktor zamanın genelkurmay başkanı Orbay'a Rusların mevzilerimizi bildiğini söylüyor. Bu doktor tüm devlet ileri gelenlerinin doktoru ünlü biri. Aynı zamanda SSCB elçiliğinde çalışıyor. Ardından doktor öldürülüyor. Suçu önce emir erine atmaya çalışsa da deliller Orbay'ın oğlu Haşmet Orbay'ı gösteriyor. Ayrıca bu olayla ilgili Ankara Valisi Tandoğan mahkemede tanıklık ettiğinin ertesi günü ölüyor. Bu olayın tabancayla intihar süsü verilerek cinayet olduğu konusunda önemli kuşkular var. Rusların öyle çok ajanı vardı ki, gizli oturumla yapılan meclis toplantıları bile Moskova'ya sızıyor. . . . kat kat Çin çemberini yarıp çıktı. Ne yazık ki bir bölüğümüz tamamen şehit oldu. "Kırıl"madılar, kahramanca savaştılar ve onurlu bir ölüme gittiler... Sayin demirefe anladigim kadariyla burada yapmis oldugunuz bazi iddaalarda bulunmak ama söz konusu isbat olunca sessizce unutturma politikasi gibi geliyor bana. Gene ayni baslikta bir kac gün önce Türk polisinin bomba yüklü insanin üzerine atlayarak kendini tehlikeye attigini ve bu davranisin dünyada esi görülmeyen olarak lanse ettiniz. O yazi icin bir belge istendi ama halaa ne belge nede cevap verildi. Anlattiginiz Sovyet ve Cin tehlikesi de aynisi gibi geliyor bana. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 23 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 23 Mayıs , 2008 Sayın dünya, bahsettiğim olay yakın günlerde güneydoğuda oldu, inanmazsanız inanmayabilirsiniz. Ben sohbet ediyorum, teorem kanıtlamıyorum. Sayın Cyrano, tartışmak için sormuyorum, sadece merak ettim. Çarlık Rusyası ile Sovyetler Birliğini niye çok ayrı tutuyorsunuz? Yani jeopolitik değişmemiş, rekabetler ve çıkarlar değişmemiş, dünya konjonktürü çok da fazla değişmemişse niye çok farklı olsunlar? Sadece düşünceni merak ettiğim için soruyorum, saygılar... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 23 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 23 Mayıs , 2008 Sovyetler Türkiye için bir tehditti, hem de büyük ve ciddi bir tehdit. Sınıra da yığınak yapmıştı. Hatta sınır istihkamlarımızın yerleri Ruslara bildirildi diye mevziler değiştirilmiş o zaman. Bir doktor zamanın genelkurmay başkanı Orbay'a Rusların mevzilerimizi bildiğini söylüyor. Bu doktor tüm devlet ileri gelenlerinin doktoru ünlü biri. Aynı zamanda SSCB elçiliğinde çalışıyor. Ardından doktor öldürülüyor. Suçu önce emir erine atmaya çalışsa da deliller Orbay'ın oğlu Haşmet Orbay'ı gösteriyor. Ayrıca bu olayla ilgili Ankara Valisi Tandoğan mahkemede tanıklık ettiğinin ertesi günü ölüyor. Bu olayın tabancayla intihar süsü verilerek cinayet olduğu konusunda önemli kuşkular var. Rusların öyle çok ajanı vardı ki, gizli oturumla yapılan meclis toplantıları bile Moskova'ya sızıyor. Bu bilgiler de "canlı tanıklar"dan, Cyrano küçümsese de bu kaynaklar benim için çok güvenilir. Yine de güvenmeyip başka kaynaklardan kontrol ediyorum ve doğrular. O kontrol ettiğin kaynaklardan bir tanesinin ismini versene Rusların kars sınırına askeri yığınak yaptığına dair. herhalde sen ve senin "canlı tanıklar" ın dışında bundan haberi olan birileri daha vardır Sonuç: SSCB Türkiye için önemli ve ciddi bir tehditti, Türkiye bu tehdide pabuç bırakmadı. Kore'de de serefle savaşan askerimiz destan yazdı. Kahraman tugayımız, Kunuri savaşında kendilerini kat kat çembere alan kum kadar kalabalık Çin ordusunu yarıp çıkarak görülmedik başarı elde etti. Türk adını tüm dünyaya öğretti. Bu bilgi de canlı tanıklardan: Çinliler yaralıları benzin döküp yakıyorlardı. Chongchon nehri boyunda inanılmaz trajediler yaşandı. Hava inanılmaz soğuktu. Zaman zaman buz gibi suya girmek gerekiyordu ve çıktıklarında paçaları buz tuttuğu için koşamıyorlardı. Yarılan hattı kapatıp Türk tugayını bırakmamak için saldıran Çinlileri makineli tüfeklerimiz ekin gibi biçiyordu, fakat o kadar kalabalıklardı ki, dalga dalga geliyorlardı. Makinelilerin namluları kıpkırmızı olmuştu. Subaylar "hepimiz eriz" diye rütbelerini söküp yere attılar. Süngü hücumu başladı. Moskova radyosunun "imha edildiler " diye adeta göbek attığı tugayımız, kat kat Çin çemberini yarıp çıktı. Ne yazık ki bir bölüğümüz tamamen şehit oldu. "Kırıl"madılar, kahramanca savaştılar ve onurlu bir ölüme gittiler... Bir ordu kendi düşmanına karşı vatanını savunmak için savaşıyorsa verdiği şerefli bir savaştır. Bugün Irak işgaline yardımcı olmak direnişçilerle çatışmak için Irak'a asker göndermek kahramanlık mı olacak? Atatürk'ün bir sözü var ; "Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savaş cinayettir" Vatan evlatlarının ömründe belkide adını bile duymadıkları Kore'ye ABD çıkarlarını ve askerlerini korumak için gönderilip ön saflarda kırdırılması, ilkokul çocukları için hazırlanmış edebiyat metinleriyle şirinleştirilemez. Türkiye'den binlerce kilometre uzakta, Türkiye ile hiçbir sorunu problemi olmayan Kore'ye ABD işgaline yardımcı olmak için asker göndermenin neresi şereftir bunu en güzel dönemin ABD dışişleri bakanı Dallas göstermektedir. "Bize en ucuza malolan Türk askeri. Bir tanesi 23 cente maloluyor " Türk askerini 23 cente mal olan bir malzeme olarak gören ABD'lileri korumak için vatan evlatları ölüme gönderilmiştir. Kunuri savaşı ABD birlikleri güvenli bir şekilde geri çekilirken. Askerleri helikopterle mevzilerden toplanıp güvenli iç bölgelere gönderilirken Türk Tugayı'nın Çin'lileri oyalamak için yem olarak önde bırakılması olayıdır. Türk Tugayı'nın yardım çağrılarına ABD ve BM tugaylarından cevap dahi verilmemiştir. Burada mesele mehmetçiliklerin orada nasıl kahramanca savaştığı değildir. Ne için savaştıkları, ne için şehit oldukları ,esir düştükleridir. Vatanı korumak için mi? Yoksa ABD askerlerini korumak için mi? ABD'den hibe adı altında gelen dolarların karşılığında askerlerimizin kanları satılmıştır. Bugün ortaya çıkan, Irak'a asker gönderme karşılığında ABD ile yapılan gizli kredi anlaşmalarından hiçbir farkı yoktur. Türkiye'nin Kore ile, Çin'le ne gibi bir sorunu, bir çatışması, bir anlaşmazlığı, bir düşmanlığı vardı? Kurtuluş savaşında vatanı kurtarmak için toplam 11,000 şehit veren Türk Ordusu kore savaşında 900 şehit verdi. 900 vatan evladı belkide adlarını bile duymadıkları bir memlekette ABD li askerler sağ salim geri çekilsinler diye hayatını kaybetti. Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 23 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 23 Mayıs , 2008 Sayın dünya, bahsettiğim olay yakın günlerde güneydoğuda oldu, inanmazsanız inanmayabilirsiniz. Ben sohbet ediyorum, teorem kanıtlamıyorum. Sayın Cyrano, tartışmak için sormuyorum, sadece merak ettim. Çarlık Rusyası ile Sovyetler Birliğini niye çok ayrı tutuyorsunuz? Yani jeopolitik değişmemiş, rekabetler ve çıkarlar değişmemiş, dünya konjonktürü çok da fazla değişmemişse niye çok farklı olsunlar? Sadece düşünceni merak ettiğim için soruyorum, saygılar... Sayin demirefe kendi idaa ettiginiz olaylar hakknda herhalde siz kaynak göstreceksiniz. Ben anlattiginiz olaydan haberim yok. Inanip inanmamakla bir alakasi yok. Sizin bu konuda bilgi sahibi oldugunuz gözüküyor ve ondan dolayi sizin kaynak göstererek bize yardimci olmaniz gerekli. Aksi taktirde bu aynen camur at izi kalsin misaline benzer. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 23 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 23 Mayıs , 2008 Kore savaşı sadece Kore'yi ilgilendiren bir sorun değil, tüm dünyayı ilgilendiren global bir sorunun bir parçasıydı. Bu hür dünya ile totaliter dünyanın savaşıydı. Ama şimdi Sovyet tehdidine inanmadığınız için bunu da kabul etmezsiniz. Çin kuklası K. Kore, hür G. Kore'yi işgale girişmişti. Hür dünya da buna sessiz kalmadı. Evet, Irak'a da global bir sorunu çözmek için asker gönderilebilir. Afganistan'a gönderildiği gibi. Bunun ABD çıkarlarına hizmet etmekle bir ilgisi yok. Çıkarlar paralel olduğu zaman paralel hareket edilir. Türkiye ABD ile müttefiktir ve yeri geldikçe ortak hareket eder... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 23 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 23 Mayıs , 2008 23 Mayıs 2008 tarihli Star gazetesi haberi aynen alıntı: Canlı bomba oyunu POLİTİKA Akli dengesi bozuk bir kişinin üzerine bomba süsü verilmiş paket sarıp polis noktasına gönderdiler. Amaç halkla polisi karşı karşıya getirmekti. Ama polis tuzağa düşmedi HAKKARİ Yüksekova’da, terör örgütü PKK’nın halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmek için hazırladığı tuzak, polislerin dikkati sayesinde önlendiği ortaya çıktı. 15 Nisan günü Polis 155’e ‘İlçe çıkışındaki polis kontrol noktasına canlı bomba saldırısı’ yapılacağı ihbar edildi. Polis ekipleri aldıkları bu ihbar üzerine alarma geçti. POLİS ALARMA GEÇTİ İHBARDAN 45 dakika sonra 35-40 yaşlarında karnına bomba düzeneğini andıran bir şey sarmış olan bir kişi polis arama noktasına doğru koşmaya başladı. Polis ekipleri koşan kişiye durması yönünde uyardı. Ancak şüpheli şahıs koşmaya devam etti. Bu kişinin çevredeki akli dengesi bozuk birisi olduğunu farkeden polisler, zanlının üzerine atlayarak etkisiz hale getirdi. BOMBA SÜSÜ VERİLMİŞ NORMAL şartlarda ‘dur’ ihtarına uymayan birisini vurma yetkisi olan polis, tüm riskleri göze alarak canlı bomba denilen kişiyi canlı ele geçirmeyi başardı. Yapılan üst aramasında şüphelinin üzerine yapıştırılmış canlı bomba süsü verilmiş paketler çıktı. Bu kişi daha sonra savcılıkça serbest bırakıldı. HALKI TAHRİK PLANI İHBARI yapan teröristlerin polisi ‘canlı bomba’ konusunda şartlandırarak akli dengesi yerinde olmayan kişiyi öldürtmek istediği ortaya çıktı. Örgüt’ün polisin tuzağa düşmesi durumunda ‘Polis akli dengesi bozuk kişileri bile terörist diye öldürüyor’ propagandası yaparak halkta infial eylemi planladığı ortaya çıktı. Ancak soğuk kanlı polisler örgütün hazırladığı bu tuzağa düşmedi. - 2005 yılında polisten kaçan iki genç göçmenin sığındıkları trafoda elektriğe kapılıp birinin ölmesi üzerine başlayan olaylarda o zaman içişleri bakanı olan Sarkozy göçmenlerden "pislikler" diye söz ederek Paris banliyölerine çok sayıda askeri teçhizatlı polis gönderdi. Kaç göçmen öldürüldüğü hakkında resmi bilgi veremiyorum. "Yüzlerce " abartılı olmuş, kabul ediyorum. O kadar yoktur. Fakat sayı ısrarla gizleniyor. Bu konuda gerçek bir sayıya ulaşmak çok zor. Ben ulaşamadım. Olaylar 68 olaylarına benzetildi ve hatta T. Erdoğan bu olayların türban yüzünden çıktığı şeklinde çok büyük bir gafda (bilinçli ya da bilinçsiz, her ikisi de felaket) bulunmuştu... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 23 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 23 Mayıs , 2008 2 Aralık 2007 Radikal gazetesi aynen alıntı: Bizzat Stalin istemiş: Kars, Ardahan ve Boğaz'da üs Stalin, 1921 öncesi sınırları istiyormuş İngiltere'nin kopyasını ABD'ye de verdiği 1945'teki İngiltere-SSCB görüşmelerinin tutanakları Türkiye açısından da hayli ilginç. Stalin'in istekleri: Boğazlar'da üs, Kars ve Ardahan AA - ANKARA- 2. Dünya Savaşı sırasında Nazilere karşı müttefik olan ABD, İngiltere ve SSCB arasında 16-26 Aralık 1945'te Moskova'da düzenlenen dışişleri bakanları konferansının tutanakları, Sovyetlerin Türkiye'ye yönelik toprak ve üs taleplerinin en yetkili ağızdan, bizzat Stalin tarafından dile getirildiğini belgeliyor. Sovyetlerin Türkiye'den toprak ve üs iddialarının varlığı bugüne kadar biliniyordu ancak Türkiye'ye verilen notalarda diplomatik ve belirsiz bir üslup kullanıldığı için tartışmaya açıktı. Üstelik Stalin'in bu talepleri bu kadar açıklıkla ortaya koyduğu da bilinmiyordu. Moskova konferansı sırasında İngiliz ve Sovyet heyeti arasında 19 Aralık 1945 tarihinde, Kremlin Sarayı'nda bir görüşme yapıldı. Görüşmede Sovyet tarafına Stalin ve Dışişleri Bakanı Vyacheslav Molotov, İngiltere tarafına ise Dışişleri Bakanı Ernest Bevin başkanlık yaptı. İngiltere heyeti daha sonra bu görüşmenin tutanaklarını Amerikan heyetine de verdi. Amerikan arşivlerine 740.00119 Council/12-1745 numarasıyla giren bu tarihi belge kamuoyuna açıklandı. Petrol, İran ve Türkiye Görüşme tutanağına göre, toplantıda önce Bakü petrolleri ve İran konuşuluyor, sonra Türkiye ele alınıyor. Türkiye konusunu açansa İngiltere tarafı, yani Bevin oluyor: "Türkiye ile ilgili sorun nedir? Terim yanlış anlaşılabilir ama bir 'sinir savaşının' sürdüğünü gösteren belirtiler var. Biz Türkiye'nin müttefikiyiz ve bu sorunu anlamak istiyoruz." Stalin, Bevin'e verdiği cevapta bir değil iki sorun olduğunu, birinin Boğazlar, diğerinin ise Kars-Ardahan olduğunu söylüyor. '1921 öncesine dönelim' Stalin'in cevabı üzerine İngiltere Dışişleri Bakanı Bevin, "Boğazlar'da bir Sovyet üssü kurulması konusunda konuşmalar olmuştu" hatırlatmasını yapıyor. Tutanaklara göre bu hatırlatma üzerine Stalin bunu teyit ediyor ve açıkça "Boğazlar'da üs istediklerini, bu isteklerinin sürdüğünü" ifade ediyor. Konuşmanın devamında Kars ve Ardahan konusuna da giren Sovyetlerin lideri Stalin, buraların, "Türkiye'nin ele geçirdiği topraklar" olduğunu iddia ediyor ve "Bu durum düzeltilsin, 1921 öncesi sınıra geri dönülsün" diyor. Stalin dönemindeki Sovyetler Birliği devletinin istediği Kars ve Ardahan, 1870'li yıllarda birçok kez Osmanlı ve Çarlık Rusyası devletleri arasında el değiştirmiş ve 1877-78 Savaşı'nda da (93 Harbi) Rusya tarafından işgal edilmişti. Kurtuluş Savaşı sonrası Atatürk ve Lenin liderliğindeki yönetimlerin mutabakatı sonucu 1921 Kars ve Moskova antlaşmalarıyla da geri alınmıştı. Stalin dönemindeki Sovyet yönetimi ise, isteklerini, "1921'de zayıftık, Türkiye bundan faydalandı, bu haksızlık giderilsin" iddiasına dayandırıyordu. Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 23 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 23 Mayıs , 2008 23 Mayıs 2008 tarihli Star gazetesi haberi aynen alıntı: Canlı bomba oyunu POLİTİKA . . 2005 yılında polisten kaçan iki genç göçmenin sığındıkları trafoda elektriğe kapılıp birinin ölmesi üzerine başlayan olaylarda o zaman içişleri bakanı olan Sarkozy göçmenlerden "pislikler" diye söz ederek Paris banliyölerine çok sayıda askeri teçhizatlı polis gönderdi. Kaç göçmen öldürüldüğü hakkında resmi bilgi veremiyorum. "Yüzlerce " abartılı olmuş, kabul ediyorum. O kadar yoktur. Fakat sayı ısrarla gizleniyor. Bu konuda gerçek bir sayıya ulaşmak çok zor. Ben ulaşamadım. Olaylar 68 olaylarına benzetildi ve hatta T. Erdoğan bu olayların türban yüzünden çıktığı şeklinde çok büyük bir gafda (bilinçli ya da bilinçsiz, her ikisi de felaket) bulunmuştu... Dikkat ederseniz aciklamalarda bahsedilen kisinin akli dengesinin bozuk oldugu anlasilan deniliyor. Yani terörüst falan olmadigi anlasilan bir sahis, o kisnin PKK'li oldugu bilinseydi acaba aynisimi olurdu görürdük. Diger taraftan Türk polisinin 90 li yillarda yanlis hatirlamiyorsam 12. katta SIKISIP kalan eylemcileri sag yakalamamak icinde ellerinden geleni yaptilar ve hepsini öldürdüler. Aksi taktirde beklek yoluyla o eylemciler sonunda teslim olmak zorunda kalacaklardi, cünki kacacak imkanlarida yoktu. Her taraflari sarilmisti. Acliktan ve mermisizlikten nasil olsa teslim olacklardi. Ama polisimiz baska bir cözümü daha dogru buldu. Diger taraftan gene ayni dönemlere raslayan baska bir olay, gene araba ile otoyolda kacan bir grup eylemciyi polisimiz havadan helikopterden kursun yagmuruna dizerek kepsini katletti. Nedir polisimizin görevi zanlilari yakalayip adalete teslim etmek ve mahkemeler yoluyla cezasini verdirmek. Ama konu solcular oldugu sürece bu tür mahkeme yoluyla cezalandirmaya falan gidilmiyor genelde. Cunta baskani Evren bile " öldürmeyelimde besleyelimmi" demisti. Görüyoruz övdügümüz üvenlik güclerimizin kanuna saygili örnek davranislarini. Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 23 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 23 Mayıs , 2008 2 Aralık 2007 Radikal gazetesi aynen alıntı: Bizzat Stalin istemiş: Kars, Ardahan ve Boğaz'da üs . . Stalin dönemindeki Sovyetler Birliği devletinin istediği Kars ve Ardahan, 1870'li yıllarda birçok kez Osmanlı ve Çarlık Rusyası devletleri arasında el değiştirmiş ve 1877-78 Savaşı'nda da (93 Harbi) Rusya tarafından işgal edilmişti. Kurtuluş Savaşı sonrası Atatürk ve Lenin liderliğindeki yönetimlerin mutabakatı sonucu 1921 Kars ve Moskova antlaşmalarıyla da geri alınmıştı. Stalin dönemindeki Sovyet yönetimi ise, isteklerini, "1921'de zayıftık, Türkiye bundan faydalandı, bu haksızlık giderilsin" iddiasına dayandırıyordu. Ne söylerseniz boşuna sevgili dostum önce kör ideolojinin esiri olmaktan kurtulmak gerek ne yaparsan yap boş,istediğin kaynağı göster fayda etmez,gazete haberininden kaynak gösterirsin o gazete taraflı der,kendi düşüncesinden örnek verirsiniz anlamazdan gelirler,öyle değil böyle demek istedi derler ,sonuçta ne anlatırsanız anlatın karşınızdakinin anlayacağını bilin,ne kadar anlamazdan gelselerde birgün vicdanları ile baş başa kalacaklardır. sayılar. Alıntı
Misafir huseyinn Gönderi tarihi: 23 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 23 Mayıs , 2008 Kore savaşı sadece Kore'yi ilgilendiren bir sorun değil, tüm dünyayı ilgilendiren global bir sorunun bir parçasıydı. Bu hür dünya ile totaliter dünyanın savaşıydı. Ama şimdi Sovyet tehdidine inanmadığınız için bunu da kabul etmezsiniz. Çin kuklası K. Kore, hür G. Kore'yi işgale girişmişti. Hür dünya da buna sessiz kalmadı. Evet, Irak'a da global bir sorunu çözmek için asker gönderilebilir. Afganistan'a gönderildiği gibi. Bunun ABD çıkarlarına hizmet etmekle bir ilgisi yok. Çıkarlar paralel olduğu zaman paralel hareket edilir. Türkiye ABD ile müttefiktir ve yeri geldikçe ortak hareket eder... Sovyetlerin totaliter bir rejim olduğunu kabul ederim. Türkiye için bir tehdit olduğunu da kabul edebiliriz. Fakat karşı kutbun "hür dünya" olduğunu kabul etmem mümkün değil. Bir avuç mutlu azınlığın hür olduğu bir dünyadır o tarafta. Bir tarafta sovyetlerin bürokratik oligarşisiyle öbür tarafta abdnin mali oligarşisi karşı karşıya. Üçüncü dünyadaki kompradorlar da koltuklarını ayakta tutmak için abdnin yanında yer almışlardır. Sovyetler onlar için gerçek bir tehditti çünkü. Yukarıdaki satırlarda geçen çıkar kelimesini de "onların çıkarları" olarak okuyunuz. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 24 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 24 Mayıs , 2008 Sayın Cyrano, tartışmak için sormuyorum, sadece merak ettim. Çarlık Rusyası ile Sovyetler Birliğini niye çok ayrı tutuyorsunuz? Yani jeopolitik değişmemiş, rekabetler ve çıkarlar değişmemiş, dünya konjonktürü çok da fazla değişmemişse niye çok farklı olsunlar? Sadece düşünceni merak ettiğim için soruyorum, saygılar... Bu soruyu şöyle alalım. Osmanlı İmptaratorluğu ile , Türkiye Cumhuriyeti'ni niye çok ayrı tutuyorsunuz? İran Şahlığı ile İran İslam Cumhuriyeti'ni niye çok ayrı tutuyorsunuz. İngiliz Kolonisi Kuzey Amerika eyaletleriyle, Amerika Birleşik Devletleri'ni niye çok ayrı tutuyorsunuz? Çin İmparatorluğu ile, Çin Halk Cumhuriyeti'ni niye çok ayrı tutuyorsunuz? Feodal çağla, emperyalizm çağını niye çok ayrı tutuyorsunuz ? Ancak bu minvalde ve bu kadar mantıklı bir sorudur. Çarlık Rusya'nın devlet aygıtı, ekonomik yapısı, dünya politikası, planları, hedefleri işlevsiz ve çağın gerisinde olduğu için ülke çökmüş (aynı şekilde bkz Osmanlı İmparatorluğu), imparatorluğu oluşturan toprakların yarısı imparatorluktan kopmak üzere bir hale gelmiş. Çöken Çarlık yani İmparatorluk bolşevikler tarafından tamamıyla ortadan kaldırılarak Sovyetler birliği yani Federasyon kurulmuştur. Hiçbir devlet, ülkenin mahfolmasına yol açan önceki devletin dünya politikasını sürdürmez. Çarlık Rusya ile Sovyetler'in ne devlet aygıtı ne de dış politika alanında benzerlikleri yoktur. Düşmanları ve dostları aynı değildir. Çarlık Rusya'sının dahil etme dış politikası ile Sovyetler'in kendi yapısıyla ittifak kurma politikası aynı şey değildir. Çünkü Çarlık Rusya'nın çıkarları farklı, Sovyetler Birliği'nin çıkarları farklıdır. Osmanlı İmparatorluğu ile, Türkiye Cumhuriyeti'nin çıkarları ve dış politikasının aynı olmaması gibi. Küçük çaplı cezalandırmalar dışında kansız sayılabilecek bir ihtillalle Osmanlı İmparatorluğu'na son verip Cumhuriyeti kuranların Osmanlı'nın hiçbir tarihsel hedefiyle ilgilenmemesi gibi. Bu iyilik kötülük konusuyla ilgili değildir. Bu, eğer bir devlet çöktüyse ve bir çöküşün ardından rejimi değiştiyse yeni rejim asla eski rejimin dış politikasını sürdürmez yasasıyla ilgilidir. Nasıl ki Osmanlı'nın balkanları geri alma, arap yarımadası ve Kuzey Afrika'da kesin hakimiyet sağlama, Kafkasyaya hakim olma hedefleri son darbeyi yiyip dağılmasına sebep olduysa. Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı İmparatorluğu'nun bu ana hedeflerinden hiçbirine talep olarak dahi dış politikasında yer vermediyse. Hiçbir rejim, kendinden önceki rejimin yolundan yürümez. Bu bir yasadır. Rejim değişikliği sadece ekonomik siyasal yapıda değil, her konuda tam tersi bir değişikliği getirir. Aksi halde yeni rejimde kısa bir sürede çöken rejimin kaderinden farklı bir sona ulaşmaz. Çarlık Rusya'sının rejimini değiştirenler de tabiki, bütün gücünü kaybedip çöken Çarlık Rusyası'nın yolundan yürüyerek ülkeyi bir süper güç haline getirmediler. Yeni dış politikalar, dünya siyasetinde yeni konumlanışlar geliştirdiler. Doğu Avrupa ve Orta Asya ile sınırlı dış politika perspektifine sahip Çarlık Rusya ile, Amerika'nın sınırına bir kaç kilometre uzaklıktaki Küba'ya silah yerleştiren Sovyetler aynı şey değildir. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 24 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 24 Mayıs , 2008 Kore savaşı sadece Kore'yi ilgilendiren bir sorun değil, tüm dünyayı ilgilendiren global bir sorunun bir parçasıydı. Bu hür dünya ile totaliter dünyanın savaşıydı. Ama şimdi Sovyet tehdidine inanmadığınız için bunu da kabul etmezsiniz. Çin kuklası K. Kore, hür G. Kore'yi işgale girişmişti. Hür dünya da buna sessiz kalmadı. Evet, Irak'a da global bir sorunu çözmek için asker gönderilebilir. Afganistan'a gönderildiği gibi. Bunun ABD çıkarlarına hizmet etmekle bir ilgisi yok. Çıkarlar paralel olduğu zaman paralel hareket edilir. Türkiye ABD ile müttefiktir ve yeri geldikçe ortak hareket eder... ABD işgali altındaki Güney Kore "hür Güney Kore" oluyor arkadaşlar. Bu ağızlar ne kadar tanıdık değil mi? Yani ABD Güney Kore'ye de "demokrasi" götürmek için işgal etmiş "Hür Dünya" da buna sessiz kalamadığı için yardıma koşmuş. Vay Vay Vay. Nasıl özgürlük sevdalısı ve nasıl özgürlük arayan halkların dostu ya bu ülkeler. Bakınız arkadaşlar başka bir "hür" ülke örneği şu anki "Hür Irak". Yani "Çin Kuklası K. Kore" ABD işgali altındaki "Hür Güney Kore" ye saldırmış. Tabi şimdi her aklı mantığı olan insan "bir ülkenin askeri işgali altındaki ülke nasıl hür olabilir" sorusu gelebilir. Ama bu yanlış soru olur. Çünkü Amerika Birleşik Devleti'nin işgal ederek hürleştirme gibi bir misyonu olduğu için anlıyamazsınız bunu Nasıl masallar, nasıl ABD nin işgal ettiği ülkeler için ürettiği yalanlar bunlar ya. ABD işgali altındaki Güney Kore "hür Güney Kore" oluyormuş öbürüde kukla. Bu arkadaşımıza dünya tarihinde nerede görülmüş bir ülkenin başka bir ülkenin özgürlüğü için savaştığı? Hiçbir devlet başka bir devletin özgürlüğü için savaşmaz. Kendi Çıkarları için savaşır. Kuzey Kore saldırdığına Güney Kore ABD ordusunun işgali altındaydı. ABD Kuzey Kore'de kendi çıkarları için savaşıyordu. Oraya asker gönderen ülkelerde ABD çıkarlarını korumak için gönderdiler askerlerini. Artık sokaktaki çocukların bile bildiği gerçeklerin üstünü ajitasyonlar örtemez. Kore'ye Türk askeri, ABD'nin talebi doğrultusunda ABD askerlerini korumak için gönderilmiştir. ABD'den alınacak krediler, ve ABD'nin gözüne girmek için. Kıbrıs Türkleri, Kıbrıs'ta zulum altındayken Türkiye'den binlerce kilometre uzaktaki Kore'ye "özgürlük" için asker gönderildiğini iddia etmek. Irak işgali için ABD'li şahinlerin masallarından farksızdır. ................ Irak'a asker göndermenin de ABD çıkarlarına hizmet etmekle alakası yokmuş. Neyle alakası var. Tabi ABD Irak'ı işgal ederek oraya "demokrasi ve özgürlük" götürdüğü için asker göndererek böyle "ulvi" bir amaca hizmet etmek büyük bir şeref olur değil mi? Bir düşünelim bakalım bağımsız bir ülkenin rejimini beğenmediği için, başka bir ülke onu işgal ediyor, devlet liderini idam ediyor. Yerine kendi seçtiği birini devlet başkanlığı koltuğuna oturtuyor. Milyonlarca insanı katlediyor. Ve bunuda o ülkenin "özgürlüğü ve demokrasisi" için yaptığından asker gönderince ABD çıkarlarına hizmet etmiş olmuyorsun. Yarın öbür gün. "Biz Türkiye'nin rejimini beğenmiyoruz. zaten kürtlere özgürlük vermiyorlar, azınlıklara baskı kuruyorlar" deyip Türkiye'yi de işgal etmeye kalkarsa yine anlatırsın bunları. kendin kendine anlatırsın. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 24 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 24 Mayıs , 2008 Cyrano, oradan bakınca çok mu saf görünüyorum? ABD tabii ki ceddi atası sevabına Irak'ı işgal etmedi. Bu işgalden hasıl olan sevabı Abraham Lincoln'un, George Washington'un ve cümle hazeratın ruhlarına hediye eylemek, "vasıl eyle oh my God" demek için değil... Totaliter rejimlere izin vermemek de bir "çıkar" dır. Türkiye'de "çıkar" için bu işgale destek olabilirdi, yine "çıkar" için olmadı. Kara kaş kara göz hatırı için değil. Doğu Avrupa'yı Sovyet, Güney Asya'yı Çin egemenliğine terketmemek de bir "çıkar"dı. Katolik zulmünden kurtulup Osmanlı kavuğunu yeğlemek de Ortodoks Bizans için bir "çıkar" dı. Biz de Kıbrıs'ı Atatürk'ün ruhu şad olsun diye işgal etmedik. İsrail de Filistin'i peygamberlerinin kemikleri sızlamasın diye işgal etmedi. Sanki dünyada bir hak ve adalet tanrısı var, iyilere aferin, kötülere höt diyormuş gibi konuşuyorsun. "Hür Irak"a gelince, bunun yakın bir zamanda olabilitesi yok gibi görünüyor. "Çıkar"lar izin verdiğinde olacaktır. Valla bu coğrafyaya karışsan bir türlü, karışmasan bir türlü. Böyle netameli bir bölge. Hayatta hoşlanmam. "Ne Şam'ın şekeri, ne Arabın yüzü" lafı boşuna söylenmemiş. Neymiş Önder Sav ihtiyara "hacca gidip Araplara para kaptırma" demiş de suç duyurusunda bulunulacakmış! Doğru söyleyeni dokuz köyden kovma politikası... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 24 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 24 Mayıs , 2008 Bak arkadaşım niye temel bilgilerini dahi okumadığın konularda bu kadar ısrarcısın. Din, bilim konusuna gelince başkalarına tavsiye ettiğin şeyleri niye dünya, tarih, ve politika konularında biraz kendin yapmıyorsun. Çin Kuzey, Güney Kore savaşına BM birlikleri Kuzey Kore'ye saldırdıktan sonra dahil olmuştur. Kore'nin bir bütün olarak ABD'nin eline geçmesinin kendi ulusal çıkarlarına aykırı olduğu için. ABD ve yandaşları Kuzey Kore'ye saldırdığında Ne Kuzey Kore Çin'in kuklası falandır. Ne de Çin Kuzey Kore ordusunu desteklemektedir. Ne de bölgede böyle bir misyon üstlenecek kadar güçlü ülkedir. Çin'in Kuzey-Güney Kore savaşına gerek destek, gerekse asker göndererek dahil oluşu ABD ve yandaşlarının müdahelesinden sonradır. en basit ansiklopedik bilgilerde bile ; "Kuzey Kore ile Güney Kore arasındaki savaştır. Savaş, Amerika ve Müttefiklerinin, daha sonra da Çin Halk Cumhuriyeti'nin müdahelesiyle uluslararası bir boyut kazanmıştır." wikipedia.. Ne Kuzey Kore ordusu ile. Nede savaşla hiçbir alakası olmayan Çin'den bir saldırı beklemediği için ABD ordusu, 500. 000 çin askerinin gece başlattığı sürpriz saldırıda savaşta verdiği toplam kaybın yarısını bir gece de vermiştir. Zira ABD'nin Çin sınırlarında hiçbir gözetlemesi ve önlemi yoktur. Çünkü ABD ve yandaşları saldırana kadar. Çin'in Kuzey Kore davasıyla herhangi bir bağı ve alakası yoktur. Herkesten önce ABD şaşırmıştır bu saldırıya. Hiç beklemediği için. Artı dünya tarihi hakkında biraz bilgi Çin'in o yıllarda bir dünya aktörü yada bir dünya kutubu falan olmadığını bilmeye yeter. 1949 yılında iktidara gelen Mao'nun kurduğu Çin Halk Cumhuriyeti, yoksul, parçalanmak üzere olan bir ülkeydi. Öyle dünyanın "doğu asyayı hakimiyeti alması" ndan korktuğu bir ülke falan değildi. 1949 yılında insanların açlıktan ölü doğan bebekleri yediği Çin'in 1950 yılında bir dünya devi olduğunu. Ya da dünyanın doğu asyayı hakimiyeti altına almasından korktuğu bir güç olduğunu falan mı sanıyorsun ? 1950 yılında Kimsenin Çin'i adamdan saydığı bile yoktu. O'na "Asya'nın topal köpeği" diyorlardı dünya siyasetinde. Osmanlı'ya takılan "Hasta Adam" lakabı gibi. Dolayısıyla. Doğu Asya'nın Çin hakimiyetine girmesine engel olmak için gibi bir mazeret akıl dışıdır. Bu şuna benziyor ancak. "Ortadoğu'nun Filistin hakimiyetine girmesine engel olmak için" ancak bu kadar mantıklı bir söylem. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2008 Cyrano, senin taktiğin sürekli Sovyetleri barışçıl, hiç kimsenin toprağında filan gözü olmayan, kendi halinde, zavallı, Çin dersen kendi bebeklerini yiyor, dünyadan filan haberi yok, gelmiş BM burnunun dibindeki Kore'yi işgal etmiş, umrunda değil, kendi derdi kendine yeter... Var mı böyle bir şey ya? Komünizm tüm dünyayı ele geçirmek, sınırları kaldırmak ve dünyayı tek devlet yapmak amacında olan bir ideolojidir. Önündeki en büyük ve tek engel de ABD olduğu için, tüm dünyada yandaşlarına ve kuklalarına sonsuz bir ABD nefreti aşılamışlardır. Sen bana tavsiyede bulunup akıllar vereceğine, kendi masallarını gözden geçir. BM işgali dediğin şey, komünizmin yayılmasına karşı alınan önlemlerdir. Zavallı, kendi halinde, zayıf dediğin Çin ve Rusya, dünya egemenliğinde gözü olan ülkelerdir. Çin'in açlıktan bebeklerini yediği hiç bir şeyi değiştirmez. Tam da bu yüzden Güney Asya'ya yayılmaya bırakılsaydı, bugün kontrolden çıkmış, doymaz bir iştaha sahip bir ejderha haline gelmiş olurdu. İşgal edildi dediğin Güney Kore, bugün dünyanın en ileri ülkelerinden. İşgal edilmedi dediğin Kuzey Kore de bugün dünyanın en geri ülkelerinden biri. Kim işgal edilmiş, kim edilmemiş açıkça buradan bakınca görülüyor. Ben de sana millete bir şeyler öğretmeye kalkışma tavrından vaz geçmeni tavsiye ederim. Herkes her şeyi çok iyi biliyor, merak etme. Alemin allamesi sen değilsin... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2008 Sovyetlerin totaliter bir rejim olduğunu kabul ederim. Türkiye için bir tehdit olduğunu da kabul edebiliriz. Fakat karşı kutbun "hür dünya" olduğunu kabul etmem mümkün değil. Bir avuç mutlu azınlığın hür olduğu bir dünyadır o tarafta. Bir tarafta sovyetlerin bürokratik oligarşisiyle öbür tarafta abdnin mali oligarşisi karşı karşıya. Üçüncü dünyadaki kompradorlar da koltuklarını ayakta tutmak için abdnin yanında yer almışlardır. Sovyetler onlar için gerçek bir tehditti çünkü. Yukarıdaki satırlarda geçen çıkar kelimesini de "onların çıkarları" olarak okuyunuz. Sayın hüseyin, tam gelmek istediğim noktaya parmak basmışsınız. Ben de bir aklı başında biri çıksa da bunu söylese diye bekliyordum. Mesele tamamen bu. İki güç, iki ideoloji birbiriyle rekabet etti, egemenlik alanlarındaki ülkelerdeki yandaşlarını piyon olarak kullandı, tüm konu bu. Yoksa ben hiç bir zaman demedim ki "Sovyetler şeytan, ABD melekti, tabii ki meleğin yanında yer alacaktık!" Dünya hiç bir zaman mükemmel bir yer olmadı, değil ve olmayacak. Bu kadar! Konunun özü bu kadar basit. Dediğim şuydu: Sovyet güdümüne girmemek ve bunun için ABD desteği almak akılcıydı, öyle de yapıldı. Yoksa aman cici ABD, ne de cici bir ülke, ne de cici bir ideoloji, o ne öyle tu kaka Sovyetler? Böyle bir şey kesinlikle yok... Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2008 Var mı böyle bir şey ya? Komünizm tüm dünyayı ele geçirmek, sınırları kaldırmak ve dünyayı tek devlet yapmak amacında olan bir ideolojidir. Önündeki en büyük ve tek engel de ABD olduğu için, tüm dünyada yandaşlarına ve kuklalarına sonsuz bir ABD nefreti aşılamışlardır.. Demir efe diyelimki bir ideoloji, senin de söylediğin gibi tüm dünyayı ele geçirdi ve sınırsız bir toplum oluşturdu. Bu kime, neye hangi devlete hizmet edecektir? Amerikan emperyalizmine neden karşı çıkılmaktadır? Emperyalist ideoloji nasıl bir ideolojidir? Kimlere hizmet eder? Emperyalist ideolojiye alternatif olabilecek bir ideoloji hangi özellikler taşımalıdır? Böyle bir ideoloji kimleri, neyi temsil eder? İdeoloji nedir, ne değildir? İsanlık ideoloji olmadan yaşayabilirmi? İnsan değerinin önemi sence bir ideolojimidir? Bu soruları hiç kendine sordunmu? Yukardaki bilgilerinin temelsiz olduğunu görebiliyormusun? Not: İdeoloji, siyasal ya da toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir partinin, bir toplumsal sınıfın davranışlarına yön veren politik, hukuksal, bilimsel, felsefi, dinsel, moral, estetik düşünceler bütünüdür. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2008 Bu soruları hiç kendine sordunmu? Yukardaki bilgilerinin temelsiz olduğunu görebiliyormusun? Bu tür soruları kendime de, başkalarına da sıklıkla sorarım. Benim görüşüp tartışmadığım, fikrini ve görüşlerini almadığım bir düşünce kesimi sanırım yoktur. Birebir ve ilk ağızdan, ve yetkin olanlarından, o işi bilenlerden. En ırkçı kafatasçısından, en katı dincisi ve en hızlı devrimcisine kadar... Global ideal bir toplum düzeni tasarlayanlar, bu gerçekleştikten sonra ne olacağı sorusunu şöyle yanıtlıyorlar: "Suyun belli bir noktada ısınmasının son bulması gibi, enternasyonal gerçekleştikten sonra dönüşüm duracaktır." Bu anlayış dinde zirve yapar, bu gerçekleştikten sonra ani bir çöküşle tüm düzen yıkılır, hiç mümin kalmaz ve kıyamet artık kopar. Ben görüşlerimi temelli olarak gördüğüm için, pek daha fazla yardımcı olamayacağım... Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2008 Global ideal bir toplum düzeni tasarlayanlar, bu gerçekleştikten sonra ne olacağı sorusunu şöyle yanıtlıyorlar: "Suyun belli bir noktada ısınmasının son bulması gibi, enternasyonal gerçekleştikten sonra dönüşüm duracaktır." Bu anlayış dinde zirve yapar, bu gerçekleştikten sonra ani bir çöküşle tüm düzen yıkılır, hiç mümin kalmaz ve kıyamet artık kopar. sayin demirefe' Bu anlayış dinde zirve yapar, bu gerçekleştikten sonra ani bir çöküşle tüm düzen yıkılır, hiç mümin kalmaz ve kıyamet artık kopar. burasini tam acarmisin,, konuyu bastan sona takip ediyorum burasi anlasilmaz oldu saygilarimla Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2008 "Bu anlayış dinde zirve yapar, bu gerçekleştikten sonra ani bir çöküşle tüm düzen yıkılır, hiç mümin kalmaz ve kıyamet artık kopar."burasini tam acarmisin, Tabii... Dinsel inançlara göre, ahir zamanda mehdi gelir, dünyayı tamamen inançsızlardan temizler. Ona yerden çıkan dabbetül arz adında bir yaratık da yardımcı olur. İnsanların alınlarına "mümin" ve "kafir" diye damgalar vurur. Mehdi de kafir yazanları yok eder. Hatta taş dile gelir, "arkamda bir yahudi saklanıyor" der, Mehdi onu da öldürür. Hiç yahudi kalmaz, hiç inançsız kalmaz. (Dikkat edin, inançlı da olsa yahudilere hayat hakkı yok.) Bu inançlar İslam ve Hristiyanlıkta üç aşağı beş yukarı ortaktır. Yahudilerde de Yahudi ırkının efendi, diğer milletlerin köle olmasıyla ideal düzen gerçekleşir. Onlara göre kıyamet nasıl kopar onu pek bilmiyorum açıkçası. Yahudiler öbür dünyaya, kıyamete filan pek hevesli değillerdir. Lakin çok kısa sürede mükemmel düzen bozulur. Ye'cüc ve Me'cüc çıkarak dünyayı fesada verir. Bunlar Zülkarneynin yaptığı demir setin ardında tutulmaktadırlar. Ahir zamanda seddi delip dünyaya yayılırlar. Dünyada hiç mümin kalmayınca kıyamet kopar... Hikaye bu şekilde... Alıntı
Misafir huseyinn Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2008 Sayın hüseyin, tam gelmek istediğim noktaya parmak basmışsınız. Ben de bir aklı başında biri çıksa da bunu söylese diye bekliyordum. Mesele tamamen bu. İki güç, iki ideoloji birbiriyle rekabet etti, egemenlik alanlarındaki ülkelerdeki yandaşlarını piyon olarak kullandı, tüm konu bu. Yoksa ben hiç bir zaman demedim ki "Sovyetler şeytan, ABD melekti, tabii ki meleğin yanında yer alacaktık!" Dünya hiç bir zaman mükemmel bir yer olmadı, değil ve olmayacak. Bu kadar! Konunun özü bu kadar basit. Dediğim şuydu: Sovyet güdümüne girmemek ve bunun için ABD desteği almak akılcıydı, öyle de yapıldı. Yoksa aman cici ABD, ne de cici bir ülke, ne de cici bir ideoloji, o ne öyle tu kaka Sovyetler? Böyle bir şey kesinlikle yok... Hala olaylara 80 cuntasının ******* ya da 50 DP'sinin vs. yalanlarıyla bakmaktasınız. ABD melek değildi ama ABD desteği almak akılcıydı. Şimdi burada destek alan kim? Türkiye'nin neresi ya da kimler aldı bu desteği? Dediğimiz gibi işbirlikçi burjuvazi. Akılcı bir iş mi yaptılar kendilerince evet ve hatta buna zorunluydular diyelim. Peki idam sehpasında "Yaşasın gerçekten tam bağımsız ve demokratik Türkiye" diye bağıran bu üç genç kimdi? Size göre bunlar Rus ajanıydılar ve asılmaları da iyi oldu. Ama üçüncü dünya diye bir yer vardı ve oranın da kendine has gerçeklikleri mevcuttu. Sanki Türkiye sınıfsız bir toplum ve herkes her olaydan aynı derecede çıkar buluyor. Yok böyle bir şey maalesef dünya sömürenler için mükemmel bir yer sayılabilir ve daha uzun süre de öyle olacak gibi görünüyor. Konu sandığınız gibi çok basit değil. Ne demiş şair; Uyuşamayız yollarımız ayrı sen ciğercinin kedisi ben sokak kedisi "Demir perde"nin bu tarafındakiler demir perdenin arkasıyla ilgili öyle dehşet verici yalanlara maruz bırakıldılar ki? Reagan daha 80'lerde bir seçim öncesinde propaganda amaçlı "Ruslar Gelirse Ne Yapmalı?" diye bir kitap yazdırıyor? Stalin hakkında yazılan yalanlar mesela. Bunca yalan habere maruz kalan Amerikan insanı gerçekten onları uzun bir dönem uzaylı yaratıkl falan olarak tasavvur etmiştir. Ve şükrederler tabiki yaşadıkları hür dünyaya. Amaç da budur zaten. Kızıllar kötüdür. İçerdeki kızıllar da mutlaka onların ********. Böylece içerdeki muhalefeti susturmak da çok kolaylaşır. "İşçi hakları istiyoruz." diyen "Sus kızıl" cevabını alır böylece. Bilmem anlatabildim mi? Peki ya Türkiye? İki kampa da girmese olmaz mıydı? Elbetteki olurdu. Ama Atatürk gibi basiretli bir lider lazımdı manda ve himaye kabul edilemez diyebilecek. DP ne yaptı? Manda da kabul edilir himaye de dedi. Ne de olsa Kızıllar her an ülkeyi zaptedebilirlerdi. Mehmetçik Kore'ye de gönderilirdi efendim. "Hem askerlik yan gelip yatma yeri miydi?" (Görüyorsunuz hep aynı anlayış) Peki sonuç: Beyaz saraya uğramadan bizim başbakanlık koltuğuna oturulmaz kuralı işler halde. Komşumuz din kardeşimiz Irak'la savaşa girmedik güya onurlu davrandık ama İncirlik'in faal kullanımı ile savaşın içindeyiz işte. İşte hür dünyaya bloğundaki halimiz. Gerçi daha aradan geçen onca yılda yaşanan darbeleri ve acılarını halkın işsizlik yoksulluk vs sorunlarını saymaya bile gerek yok. Aman efendim bunların lafı mı olur? Ya kızıllar ülkemizi zapt etseydi halimiz nice olurdu? Ha birde şunu ekleyeyim. İdeal toplum düzenine ulaşıldıktan sonra toplumsal evrim duracaktır diyen hangi diyalektikçidir onun da bir ismini alabilir miyim? Böyle bir şey de yok işte. Tamamen aldatmaca. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 27 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 27 Mayıs , 2008 Cyrano, senin taktiğin sürekli Sovyetleri barışçıl, hiç kimsenin toprağında filan gözü olmayan, kendi halinde, zavallı, Çin dersen kendi bebeklerini yiyor, dünyadan filan haberi yok, gelmiş BM burnunun dibindeki Kore'yi işgal etmiş, umrunda değil, kendi derdi kendine yeter... Ne sovyetlerin barışçıl olduğunu söyledim ne de ona benzer birşey. İran'ın barışçıl olmaması demek Türkiye'de iran işgali tehlikesi var demek değildir. Saddam Hüseyin Irak'ının barışçıl olmaması Irak'ın Türkiye'yi işgal edeceği anlamına gelmez. Konuyla ilgili tarihi bütün olayları yanlış olarak aktarıp Türkiye'de ABD egemenliğini baki kılmak için üretilen porpaganda masallarına kılıf uydurma gayretidir ortada olan. Var mı böyle bir şey ya? Komünizm tüm dünyayı ele geçirmek, sınırları kaldırmak ve dünyayı tek devlet yapmak amacında olan bir ideolojidir. Önündeki en büyük ve tek engel de ABD olduğu için, tüm dünyada yandaşlarına ve kuklalarına sonsuz bir ABD nefreti aşılamışlardır. Sen bana tavsiyede bulunup akıllar vereceğine, kendi masallarını gözden geçir. BM işgali dediğin şey, komünizmin yayılmasına karşı alınan önlemlerdir. Zavallı, kendi halinde, zayıf dediğin Çin ve Rusya, dünya egemenliğinde gözü olan ülkelerdir. Bu ağızlarda ne kadar tanıdık değil mi? Sovyetler Biriliği dağılalı 20 yıl oldu neredeyse, Ama dünyanın bütük çoğunluğu halen ABD'den nefret ediyor. ABD'nin en yakın müttefikleri olan ülkelerin kamuoyunda bile ABD karşıtlığı ABD dışişleri bakanlığını alarma geçirecek kadar yüksek. ABD emperyalizmini, sömürgeciliğini, vahşetini temize çıkarmak için soğuk savaş boyunca üretilen "sovyet işgali öcüsü" artık Sovyetler Birliği diye bir devlet kalmadığı halde halen dünyanı 100 sene geriden takip edenler tarafından zikredilmekte. Bugün ABD işgallerine ve vahşetine gerekçe olarak ortaya konulan "el kaidenin dünyayı ele geçirmesi" masalı ne kadar yerindeyse, "Sovyet İşgali Öcüsüde" ancak o kadar yerindedir. Daha önce söylediğim gibi, basın, akademi, ve düşün hayatında artık en sağcı aydınlardan, en liberal aydınlara kadar bile alay konusu olmuş soğuk savaş ürünü ucuz propagandaları halen zikretmek dünyanın çok çok gerisinde kalmaktır. Arkadaşım senin bu tartışmada iddialarına dayanak olarak ortaya koyduğun herşey, hem tarihleriyle, hem dayanaklarıyla temelsiz. Bunları tek tek ortaya koydum. Ki bir iddiana bir sonraki iletinde dahi sahip çıkamıyorsun. Benim bu tartışmada "masal" olarak adlandırılacak herhangi bir iddiam var mı? Koy ortaya. Hepsi yakın tarihle altı doldurulmuş gerçekleridir. Çin'in açlıktan bebeklerini yediği hiç bir şeyi değiştirmez. Tam da bu yüzden Güney Asya'ya yayılmaya bırakılsaydı, bugün kontrolden çıkmış, doymaz bir iştaha sahip bir ejderha haline gelmiş olurdu. Demirefe sen gerçekten önce okumak sonra iddia etmek konusunda biraz daha çalışmalısın. Önce diyorsunki "çin kuklası kuzey kore , güney koreye saldırdı, hür dünya buna sessiz kalmadı". Çin'in yayılmasına müsade edemezlerdi sana. BM Kore'ye saldırdığında Çin'in kore savaşıyla uzaktan yakından alakası olmadığını, Çin'in bırak Asya'ya yayılmayı, ayakları üstünde duramayacak kadar zayıf bir ülke olduğunu gösteriyoruz. en basit ansiklopedik kronolojik bilgilerle. Durup "yahu ben yakın tarih hakkında baya eksik bilgiye sahibim iddiacı olacağıma biraz okuyayım" demek yerine yeni yeni faraziyeler üretiyorsun. ABD ve müttefikleri Kore'ye müdahele ettiğinde Çin'in Kore savaşıyla uzaktan ve yakından alakası yoktu. Çin Kore savaşına müdahele ettiğinde, ABD'nin aklının ucundan bile Çin gibi henüz 1 yıl önce ihtilal yaşamış, aç ve yoksul bir ülkenin Kore'ye askeri müdahele de bulunacağı geçmiyordu. Bu yüzden Çin saldırısında savaştaki toplam kayıplarının yarısını verdiler. Kuzey Kore Güney Kore'ye müdahele ettiğinde, Güney Kore'de ABD'nin kurduğu askeri diktatörlük vardı. Tabi demirefe arkadaşımıza ABD tarafından kurulan bir askerli diktatörlük "hür dünya" yı temsil ediyor . Sovyetler Birliği dağılalı 20 yıl olmuştur. ABD yine dünyayı işgal etmektedir, yine katliamlar yapmaktadır. Yine dünyanın heryerinde ABD eliyle hergün kan akmaktadır. Daha neyin masalı bu? ABD şakşakçılığını ve ABD vahşetini temize çıkarmak için üretilen "sovyet öcüsü" tarihe karıştı. Yok artık 20 yıldır Sovyetler'de. İşgal edildi dediğin Güney Kore, bugün dünyanın en ileri ülkelerinden. İşgal edilmedi dediğin Kuzey Kore de bugün dünyanın en geri ülkelerinden biri. Kim işgal edilmiş, kim edilmemiş açıkça buradan bakınca görülüyor. Kuzey Kore 50 yıldır Ambargo altında yaşamaktadır. Buna rağmen hiçbir emperyalist devletin egemenliğine girmediği gibi. ABD'yi Askeri güç kullanmakla tehdit edip, ABD dışişleri bakanlığının geri adım atmasını sağlayabilen bir ülkedir. Onun rejimi ve uyguladığı politika kendi iç meselesidir. Kendi vatandaşlarını ilgilendirir. Dünyada durduğu konum itibariyle ise, emperyalizme karşı dimdik ayakta durabilen bir ülkedir Kuzey Kore. Belki sana inanılmaz gelebilir ama rejimi ne olursa olsun. Dünya da emperyalizme karşı direnebilen ve emperyalist hakimiyeti kabul etmeyen ülkelerde var. Ben de sana millete bir şeyler öğretmeye kalkışma tavrından vaz geçmeni tavsiye ederim. Herkes her şeyi çok iyi biliyor, merak etme. Alemin allamesi sen değilsin... Herkes biliyordurda arkadaşım. Senin yakın tarih hakkındaki bilgin ortada. Şimdi bana şu tartışmada kendine dayanak olarak ortaya attığın "iddia" dahi diyemeceğim şeyleri listelettirme. Hangisinin doğrusunu yazıp iddia ettiğinin "ne zaman ve nerede olduğunu" sorsam cevap bile veremiyorsun. Demirefe arkadaşımızın iddia ettiklerine karşı "nerede ve nezaman oldu" sorusu yetmektedir. Sovyetler Dağılalı 20 Yıl olduğu halde. Halen ABD emperyalizmini ve vahşetini savunmak için "Sovyet Öcüsü" masalına sarılmakta gerçekten bambaşkaymış. Sovyetler'in dağılmasından sonra ABD dış politikasında, yayılmacılığında, ve katliamlarında bir değişiklik oldu mu? Hayır. Aynen devam ediyor. Demek ki mesele Sovyetler'i durdurmak değil. Dünyaya hakim olmak. Ama olur mu? ABD o işgalleri, katliamları , vahşetleri dünya "Dünyayı Sovyetler'den kurtarmak için" yapıyordu. Bugünde "demokrasi götürmek", "el kaide'den kurtarmak" için yapıyor. Benimde sana temel tavsiyem. İddiacı olacağın konularda en azından ansiklopedik bilgi seviyesinde dahi bilgi edinip. sonra iddia etmek. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 27 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 27 Mayıs , 2008 iddia ettiğinin "ne zaman ve nerede olduğunu" sorsam cevap bile veremiyorsun. Hayretler içindeyim! Yazılarım görünmez yazı olarak çıkıyor olabilir mi acaba? Ben savunduklarımın altını doldurdum. Bunun ötesinde polemiğe girmem. Zaten sen fikir değiştir diye de yazmamıştım... Sayın hüseyin, "Stalin hakkında söylenen YALANLAR" mı buyurdunuz? Geçelim, ne sizin, ne benim ağzımın tadı bozulsun. Anlaşamadıysak anlaşamamışızdır. Ötesi yok... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 27 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 27 Mayıs , 2008 Çin'e gelelim, bu ülke tarihin hiç bir döneminde önemsiz görülüp gözardı edilmemiştir. "Çin'in saldırması beklenmiyordu" demek, dünyanın en anlamsız sözü olmaya aday olabilir. Tüm tarihi boyunca dünyanın gözünü ayırmadığı ve ihtiyatın elden bırakılmadığı bir ülke olmuştur. "Uyuyan ejderha" olarak tanımlanmış ve uyanmaması için elden gelen yapılmıştır. "Afyon savaşları" bu çabanın en bariz örneğidir. Filmini izleyin, çok irrite edici ve uyandırıcı bir filmdir. Tüm duygularınızın rahatsız olduğunu ve ayaklandığını, kabullenemediğinizi hissedeceksiniz. Bu olayda Çin'in yaşadığı tabii ki bir trajedidir. İngiliz komutana suikast yapmak isterken yakalanan ve öldürülen zavallı Çinli kız içinizi derinden sızlatır. İçinizden bir duygu tanrının elinin uzanıp, o kızı elinden tutup cennetine çekmesi gerektiğini söyler. Bunlar tabii ki insani duygulardır. Çin'in yerinde olmak istemezsiniz. İngilizlerin gelip bir adanıza (Formoza) el koyması sizin de hoşunuza gitmezdi. Ama bu işler böyledir. Çin'i tutarlar tutarlar, tutamadıklarında Kore, Vietnam, Kamboçya, Allah ne verdiyse ele geçirmeye kalkar o da. Şimdi de biraz tutamama durumu oluyor. Vakti zamanında Japonya da Rusya, Çin, o da Allah ne verdiyse işgal etmişti. Yok yani, İngilizler de çok değil az zaman önce savaş gemilerini İstanbul boğazına demirlemişlerdi. Biz de bir zamanlar Viyana kapılarını zorlamıştık. Dünya, rekabetlerin, trajedilerin yaşandığı bir sahne. İnsan türü, diğer türlerle kıyaslanamaz biçimde baskın, sınırsız işgal gücüyle bu gezegeni böyle bir yere çevirdi. İnsan türü daha ateşi ve keskin obsidiyen baltayı bulduğu çağda, çevresini değiştirmeye başlamıştı bile. Hayvan sürülerini uçurumlara sürerek yok ediyor, ormanları yakarak alanlar açıyordu. O günden beri de dünyayı sonsuz, uçsuz bucaksız ve bitmez tükenmez kaynakları olan bir yer sanıyor. Türkiye, boğazlarda ve doğusunda gözü olan, burnunun dibindeki totaliter emperyalist bir sömürü imparatorluğu olan, hem de eze eze sömüren bir gücün güdümüne girmemek için ABD desteğini almakla mantıklı hareket etmiştir. Aynı mantıkla, Küba’nın da ABD karşısında ezilmekten ve küçük, önemsenmeyen bir adacık olarak görülmektense, SSCB yanında yer alması da son derece mantıklıdır. Sovyet yandaşı olmasa Küba’yı kim tanır, kim takar, dünyanın bir yerinde bir ada devleti işte… Öyle olurdu. Yerini haritada gösterebilen nadir çıkardı. Ama bugün Küba dediniz mi herhangi bir ülke kadar tüm dünyada popülaritesi vardır. Küba için Sovyet yandaşı olmak bir tür yazgıydı. Aynı şey güney Amerika ülkeleri için de geçerlidir. ABD yandaşı olsalar ne olur? “Eroin üretme, kaçak göçmen yollama” diye itilip kakılıp duran ülkeler olurlar, yaranamazlar bile. Ama karşıt ideolojide oldukları zaman önemsenir, kimlik kazanır ve taviz koparırlar. Yani ABD nin karşıta, düşmana filan ihtiyacı yok. Yapay düşman üretmeye filan hiç ihtiyacı yok, zaten istemese de olacaklar çünkü. Bilenmek ve sivrilmek için başkalarının ona düşman olmaya ihtiyacı var. ABD karşıtlığı o yüzden bitmez. Meyveli ağaç daima taşlanır... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.