Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

VAKIT YAZARI KÜCÜK KIZA TECAVÜZDEN GÖZALTINDA!


Efendi Türkler

Önerilen İletiler

Fakat özgürlük adına birilerine bakip ta midenizi bulandirmanizi anlamadim? Sayin 'demirefe

Açık değil mi? Pearcinglerden hoşlanmıyorum. Dövmeden de... Kendimi hoşlanmaya zorlamalı mıyım?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Açık değil mi? Pearcinglerden hoşlanmıyorum. Dövmeden de... Kendimi hoşlanmaya zorlamalı mıyım?

Tamam anlasildi hoslanmiyorsunuz! artik ülkemize Töre cinayetlerinden sonra Deri cinayetlerini de ekleriz bende acik yaziyorum kusura bakma.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tamam anlasildi hoslanmiyorsunuz! artik ülkemize Töre cinayetlerinden sonra Deri cinayetlerini de ekleriz bende acik yaziyorum kusura bakma.

Hoşlanmadığım kişilerin hayatına kastedeceğimi söylememiştim ama... Beni sözü bu kadar etkili biri olarak görüyorsanız çok abartmışsınız. "Duydunuz mu, demirefe efendimiz pearcing ve dövmeden hoşlanmıyormuş. Haydiyin arkadaşlar, sokakları temizleyelim" diye ayaklanacak bir güruh yok, meraklanmayın. Bir sorun çıkmayacak benim bu beyanım yüzünden... :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

lostsoul

 

allah aşkına biri bana acıklasın benim kafam almıyor cunku.. bu ulkede 17 yasındaki bir kızla 18 yasındaki bir cocuk asık oıluyo ve aileleri izin vermedigi icin kız cocukla kacıyor, cocuk yakalandıgı zaman reşit olmayan bir kızla birlike olmak yuzunden ceza alıyor senelerce ceza evinde yatıyor nolur bana simdi bu durumu biri acıklasın? 70 yasındaki adam 14 yasındaki bir kızla cinsel ilişkiye giriyor ve adam serbet kalıyor?

benim aklım almıyor midem kabul etmiyor bu durumu bana izah etsin biri lutfen hukuksal acıdan acıklasın yada din acısından acıklasın yada kutsal kitaplardan alıntı yapsın yada bir sekilde cıkıp bunun dogru oldugunu bu herifin yaptgının dogru oldugunu izah etsin ve bu yuzden serbet kaldı desin?

.

.

.

70 yasındaki herif üzmez değilde sokaktaki herhangi bir adam olsaydı simdi ne olurdu? bugune kadar cocuklara tecavüz edenler ne ceza aldılar bu ulkede bu yaratığın ayrıcalıgı ne? neden bu yasalara adamına göre farklı muamele yapıyorda kimse cıkıpta sesini cıkartamıyor? bu dini bütün müslümanlar, bu cok inananlar bu her kosuda sartta islamı savunuruz diyenler bu savunmaya ne zamandır tecavüzcüleri hırsızları insanları diri diri yakanları katıyorlar? bana biri cıkıp 14 yasındaki cocuga tecavüz etmenin dini yönden yararlarını acıklasın?

.

.

.

allah askına ilk gunden beri akpyi saunan arkadaslart yada akpli olmayıpta akpnin yaptıklarını dogru bulan arkdaslar yada dini acıdan benden daha fazla bilgiye sahip olan dini butun arkadaslar bana su sorunun cevabını versinler:

 

-14 yasındaki bir kız cocuguna tecavüz edip günahkar olmamak ve bu ulke yasaları tarafından ceza almamak icin ne kadar ibadet etmek gerekir?

 

Selamlar...

 

Recm cezasıyla ilgili açıklamayı yukardaki mesaj nedeniyle yazmıştım. Eski ceza hukukunun şimdikinden daha uygun olduğunu söylemek için değil. Hatta; 15 yıl hapis cezasının hiç de az olmadığını da belirttim. Ve yine konu içerisinde tecavüz ile cinsel istismarın da farklı olduğunu söyledim. Şimdi; konuları okumayıp da anlamak istediği gibi anlayıp ondan sonra da; eskiyi savunmakla beni suçlayanlara çıkıyor ya...

 

Evvela konuları okuyun ardından anlayın, ondan sonra bana cevap yazın.

 

********

 

Gelelim İslam'ı kuş haline getirme çabalarına. Kur'an'daki islam anlayışına. Bunun tek manası vardır reform sonrası hristiyanlık çabaları. Aha, bu kadar serttir söyleyeceğim şey. Bir tecditten filan bahsetmiyorum hatta dinde olmayan şeylerin atılmasından da değil. Dini sadece öte tarafa müessir kılacak; sadece kalplerde olacak ve görünür hiçbir tarafını bırakmayacak bir çabanın kendisidir İslam Kur'an dan başka birşey değildir demek. Bunu dediğinizde bizzat Kur'an da geçen ve Peygamber'in söylediklerini takip etmeyi esas alan ayetlere karşı bu kişilerin ne söyleyeceği merak edilir.

 

İslam sadece Kur'an mıdır Sünnet ne işe yarar başlıklı konu altında buna biraz değinmiştim.

 

"Peygamber size ne verirse onu alın, neyi yasaklarsa ondan da kaçının." (Haşr Suresi (59) 7)

 

"De ki: Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın" (Al-i İmran Suresi (3) 31)

 

"Allah'a ve kıyamet gününe kavuşacağını uman sizler için Allah'ın Resûlü'nde güzel bir örnek vardır" (Ahzâb Suresi (339 21)

 

"Peygamber'in emrine muhalefet edenler, fitneye ya da can yakıcı bir azaba uğramaktan çekinsinler" (Nûr Suresi ((24) 63)

 

"Kim Peygamber'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur" (Nisa (4) 80)

 

Buyursun bana sadece Kur'an yeter diyenler bunların ne olduğunu açıklasın.

 

 

 

Her ne ise; keçi bahsine girilmiş. Kur'an'ı indiren onu korumayı söz vermişse; keçiyle filan yenilemez o. Kaldı ki; aynı dönemde Kur'an iner inmez ezberleniyordu yani ki; yenmekle yok olmaz. Peygamber döneminde recm cezası uygulanmışsa, ki uygulandığı kesin olarak biliniyor, eğer doğru olmasaydı Allah; peygamberin hata yaptığını belirterek düzeltirdi. Zira bunu daha önce yapmıştır. Mütevatir hadis nedir onu da bilmek gerekiyor. Her ne ise; konu hakkında herkes belli bir firke sahip olup; onu ispata kalkıyor...

 

Gelelim hükümetin ne yapması gerektiğine; Yeni bir yasa yapabilirler ama bu olaya uygulanamaz. Sadece CMK değişiklikleri yapılır yapılmaz uygulanabilen normlar hükmündedir ve CMK değişikliği ile Adli Tıp Kurumunun yapısal varlığı değiştirilebilir.

 

Hakime karşı bir faaliyete girişemezler; hasılı hakimin birşeyler yapması gerekir veya savcının. Hükümetin de onlara karışma hakkı bulunmamaktadır. Ancak; Adli Tıp Kurumu'nun yanlış yaptığına inanıyorlarsa; soruşturma açabilirler ancak o da her tarafı pis bir değnektir. Bana kalırsa iktidarın bu davada yapabileceği şu anda tek birşey vardır. Biz, bunu gerçekleştiren Hüseyin Üzmez ve benzerlerinden nefret ediyoruz ve karşısında yer alıyoruz. Suçluluğu sabit olduğunda ceza vermekten imtina edecek her güç de bizi karşısında bulacaktır gibi bir açıklama yapmaktır iktidarın yapabileceği...Yani öyle çok fazla birşey beklemek mümkün değildir.

 

İktidarsızlık meselesine gelelim. Bakın; iktidarsızlık paralelinde söylediğim şey sadece tecavüzle ilgili kısımdı. Tecavüz durumu birçok şey ile ispatlanabilir. Cinsel istismarın vücuda organ veya cisim sokulması da birçok başkaca şeyle ortaya konulabilir. Yanlış hatırlamıyorsam kız bakir di değil mi? Bu durum ise adamı nerden baksanız 7 seneden kurtarıyor.

 

İlk ifadesinde meni geldiği söylenmişti değil mi? Konuya girmiyorum ama meni bazen; ereksiyon olmadan da gelebilir miş?Yine iktidarsızlık da tıbbi olarak ispatlanabilecek birşeydir. Ha, bu arada benim iktidarsızlıkla ne işim var. İtidarsızlıkla pek bir işim yok. İktidarsızlığı; kıza karşı tecavüz fiilinin gerçekleşmediği paralelinde söylemiştim. Tecavüzün halk arasındaki anlamına bakarak söylemiştim bunu. Ha, önemi de yok; tecavüzün veya hukuki karşılığıyla organ veya cisim sokulup sokulmadığı zaten belli. Bu durumda bu adam tecavüzden yargılanmaz dedim. Karıştırmayın dedim.

 

Şimdi Hükümetin hangi yetkileri olduğunu ve hangilerini kullanmasını istediğinizi belirtin. Bir arkadaş yanlış yere soruşturma açmışlar demiş; iyi demiş. Sizden de diğerlerini ben bekliyorum...

 

Benim gönlümde hala recm var...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benim gönlümde hala recm var...

Şimdi buyur bakalım DoğrucuDavut kardeş, doğruculuğunu göster. Bana konuyu dini taraflara kaydırmamam konusunda uyarı yapıyordun. Burada biri çıkıyor, insanların işkence ile yavaş yavaş acı çektirilerek infaz edilmesini savunuyor bu çağda, bu devirde ve dini konularda tartışma açmakla suçlanan, konuyu din eksenine kaydırmakla suçlanan ben ve CHP'ye oy kaybettirmekle suçlanan da Önder Sav oluyor.

 

Biri önemli değil tabii, ama bu, ülkede pompalanan genel hava. Ne yana dönsen ılımlı İslam propagandası yapan sosyete hocaları, modern giyimli, makyajlı ojeli hanımlarla yan yana oturup fetva kesen cici din propagandistleri... Başını cici cici örtersin, açık kapalıya, kapalı açığa karışmaz masalları anlatıyorlar, şimdilik... Bu örtü altında da habire Atatürk ilkelerini, laikliği sulandırıp yok etmeye çalışıyorlar. Bu ülkede son yıllarda gerçekleştirilen İslam'ı rafine edip cicileştirme, Kürt kimliğini öne çıkarıp ulusalcıları kodese tıkma, böylece çok uluslu Osmanlı tipi ümmet anlayışına revaç verme, Atatürk'ü kinci, hırslı, içkici gösterme çalışmalarını kimin ne amaçla tezgaha koyduğunu baştan bir düşün derim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu insanları da külliyen ateist ilan ettiniz bu arada.

Ne alakası olduğunu hiç anlayamadım. Kimi, ne ateisti? Dövme yaptıranları mı ateist ilan ettim?

 

Selefiye konusunda ise farklı yorumlar ve tavırlar olabilir. Wiki'de birinin eklediği bir sayfa ile tarihi değerlendiremezsiniz. Selefiye'nin özü Kurânın yeterli olduğu savıdır. Kendi içlerinde de elbette tartışmışlardır. "Nakili tümden reddedemeyiz, Kurânın kendisi de nakildir" diyenleri olmuştur. Çünkü onlar da içlerinde farklı düşünceler üretmiş ve tartışmışlardır. Hadisi dışlayamayacaklarını söyleyenler de elbette çok olmuştur. Selefi dedin mi tek tip robotlardan oluşan bir cemaat diye bir şey yok. Benim amacım Selefiyeyi tartışmak değil. Benim söylemek istediğim, laiklik ortadan kaldırılırsa dinin insanları soyut tartışmalarla bitmek tükenmez boş tartışmalara sürükleyeceği...

 

Soyutu sonsuza kadar tartışabilirsiniz, kanıtlarınız da soyut çünkü, hiç bir yere varamazsınız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi buyur bakalım DoğrucuDavut kardeş, doğruculuğunu göster.

 

demirefe kardeş, elimden geldiğince, dilimin döndüğünce kendi doğrularımı da, genel geçer doğruları da savunacağım elbette. O vatandaşa da cevabım hazır merak etme :)

 

Sn. Efe, hem fikir olduğumuz, benim de savunduğum şeyleri bana karşı sanki ben bunları savunmuyormuşum gibi öne sürmen anlamsız. Ilımlı İslam ile Kurandaki İslam anlayışını aynı kefeye koyman ise çok vahim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ne alakası olduğunu hiç anlayamadım. Kimi, ne ateisti? Dövme yaptıranları mı ateist ilan ettim?

 

Şimdi dostum, özgürlüklerden, ateistlerin, satanistlerin özgür olması gerektiğinden ( ki ben de öyle düşünüyorum ) bahsettikten sonra, kedi kesmekten ve pearcinglerden devam edince ister istemez o anlam çıkıyor. Bu anlama gelmesin diye vurgulayayım dedim, kabul ediyorum biraz sertti lafım ama gerekliydi.

 

Selefiye konusunda ise farklı yorumlar ve tavırlar olabilir. Wiki'de birinin eklediği bir sayfa ile tarihi değerlendiremezsiniz. Selefiye'nin özü Kurânın yeterli olduğu savıdır. Kendi içlerinde de elbette tartışmışlardır. "Nakili tümden reddedemeyiz, Kurânın kendisi de nakildir" diyenleri olmuştur. Çünkü onlar da içlerinde farklı düşünceler üretmiş ve tartışmışlardır. Hadisi dışlayamayacaklarını söyleyenler de elbette çok olmuştur. Selefi dedin mi tek tip robotlardan oluşan bir cemaat diye bir şey yok. Benim amacım Selefiyeyi tartışmak değil. Benim söylemek istediğim, laiklik ortadan kaldırılırsa dinin insanları soyut tartışmalarla bitmek tükenmez boş tartışmalara sürükleyeceği...

 

Soyutu sonsuza kadar tartışabilirsiniz, kanıtlarınız da soyut çünkü, hiç bir yere varamazsınız.

 

Sn.demirefe, Vikipedi özgür ansiklopedi diye geçer, farklı görüşte insanların konsensüsü ile oluşturulmuş maddeleri vardır. Tartışmalı olan maddeler de aşağıda not olarak verilir ve henüz kabul edilmemiş maddeler içerisinde yer alır. Seleffiyelik, bugün, Suudi Arabistanda uygulanmaktadır. Şu berber hikayesini duydunuz, o ceza sadece hadise dayanarak veriliyor. Yani, Selefiilik hadis ve sünneti de kabul ediyor. Dediğin anlamda var mıdır, bilemem tabii, olabilir diyeyim şimdilik.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Recm cezasıyla ilgili açıklamayı yukardaki mesaj nedeniyle yazmıştım. Eski ceza hukukunun şimdikinden daha uygun olduğunu söylemek için değil. Hatta; 15 yıl hapis cezasının hiç de az olmadığını da belirttim. Ve yine konu içerisinde tecavüz ile cinsel istismarın da farklı olduğunu söyledim. Şimdi; konuları okumayıp da anlamak istediği gibi anlayıp ondan sonra da; eskiyi savunmakla beni suçlayanlara çıkıyor ya...

 

Evvela konuları okuyun ardından anlayın, ondan sonra bana cevap yazın.

 

********

 

O cezayı açıklamakta haklı olabilirsin. Maalesef, konunun başından beri bazı arkadaşlar konuya ‘zaten İslam şöyle, böyle’ diye başlamış. Belki de bu yaklaşımlar, tavuk-yumurta meselesine benzer, yani, gelenekselleştirilmiş İslamı görünce insanlar dinsiz oluyor, dinsizleri görünce de Müslümanlar gelenekselleştirilmiş İslama sığınıyor. Ne diyeyim, sen de haklısın. Vakit'in afişi ister istemez böyle düşündürtüyor. Ancak, Eski hukukun şimdikinden daha uygun olduğunu söylediğini söylemiyoruz zaten. Gelenekselleştirilmiş İslam anlayışından bahsediyoruz. Kaldı ki, Osmanlı'da Recm sadece bir kez uygulanmıştır. Yıldızlı yerde ne var yine bilmiyorum ama bir daha olmasın.

 

İslamiyet'in değişmiş olduğunun güncel bir ispatı daha...

 

Kimi müslümanın "İslamiyet adına" yaptığına kimi müslümanlar "ıslamiyet'te yeri yok" diyor!

Hangisine inanılacak?

Nijerya'da bir kadının "gayrımeşru doğum" (ne demekse????) yapmasından dolayı recm cezasına çarptırılması üzerine kimler ne dedi?

Recm, Kuran'da yoktur

İlahiyat profesörleri ‘‘recm’’ cezasının Kuran'da yer almadığını, fıkıhta (din adamlarının yorumları ve bunlara dayanan uygulamalar) bulunduğunu söylediler. Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, ‘‘Bizi yorumlar bağlamaz’’ derken Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, recmi Hz. Ömer'e bağlamak isteyenlere kesinlikle inanılmaması gerektiğini vurguladı.

Not: Recm Kuran'da yoktur ama erkek hırsız ile kadın hırsız farketmez, hırsızların elinin kesilmesi cezası vardır. Ayrıca islamiyete inanmayanların el ve ayaklarının çapraz kesilmesi cezası da vardır. (Bkz: www.kuranayetleri.cjb.net )

Zina'nın suç olduğunu düşünenler, bunun cezasını da merak edebilirler: Kuran'da, zina yapana 100 sopa vurulması cezası vardır.

Prof.Dr. Zekeriya Beyaz: "Şeriatta, fıkıhta var"

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, Kuran'da recm konusuyla ilgili her hangi bir ayet olmadığını belirtti. Prof. Beyaz, şunları söyledi:

‘‘Recm, Arapların eski ádetlerinde vardır. Ama İslam bunu kabul etmemiştir. Kuran'da böyle bir konu yoktur. Ancak şeriatta vardır. Şeriat İslam değildir, Kuran değildir. Şeriat İslam adına, Kuran adına yapılan yorumlardır, fıkıhtır. Geçmişte din álimlerinin İslam adına yapmış olduğu yorumlar içinde, içtihatlar içinde recm konusu da mevcuttur. Şu var ki bizi bu yorumlar bağlamaz, asıl olan Kuran'dır ve Kuran'da böyle bir şey mevcut değildir. İslam tarihinde, özellikle Türk İslam tarihinde recm olayı hemen hemen yok gibidir. Bir tane İstanbul'da Sultanahmet'te At Meydanı'nda yapılmış. Padişah da bundan hoşlanmamış, eleştirmiştir. Bir daha da böyle bir uygulama olmamıştır. İslamiyet eski örf ve ádetleri meşru kıldığı için içtihat söz konusu olmuştur.’’

Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk

Tevrat’ta olan ceza

Eski İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, recmin Kuran'da yer almadığını, fıkıh terimi olarak zina suçu işlemiş evli kadın veya erkeğin halk önünde taşlanarak öldürülmesini anlattığını söyledi. Prof. Öztürk, şunları anlattı: ‘‘Kuran'da tanıklarla belirlenip kesinlik kazanmış bir zina suçu için evli-bekar ayrımı yapmadan bir tek ceza getirilmektedir. ‘Celde' yani kamu otoritesinin uygun bulacağı sopa,

çubuk türünden bir aletle bir grup insanın görebileceği bir yerde seksen kez vurmak. Bu vuruşun öldürme veya yaralama maksadıyla yapılmaması gerektiği ittifakla kabul edilmektedir. Maksat, utandırma, caydırmaktır. Recm, Tevrat'ta bulunan bir cezadır. Neresinden bakarsanız bakın recm diye bir cezanın İslamda varlığını kabul, bizi içinde çıkamayacağımız çelişmelere, tutarsızlıklara, kuşkulara iter.’

(Ben şahsen Yaşar Nuri Öztürk'ün her söylediğine inanmıyorum. Çünkü, kendisi iki farklı tarihte yapmış olduğu Kuran çevirisinde Nisa 34. Suresi'ni iki farklı şekilde tercüme etmiştir. (Bkz: www.nisa34.cjb.net) Üstelik, Nisa 34'ün bu ikinci tercümesi, dünyadaki Kuran tercümelerine aykırı olarak yanlıştır.)

**

Murat Bardakçı: Osmanlı'da 1 kez uygulandı

Recm cezası, altı asır devam eden Osmanlı devletinde sadece bir defa, 1680'de, Dördüncü Mehmed'in saltanatı sırasında uygulandı ve Yahudi bir erkekle ilişkiye giren Müslüman bir kadın, Sultanahmet Meydanı'nda taşlanarak idam edildi.

Kadın, Aksaraylı Abdullah Çelebi adında bir adamla evliydi ve Yahudi bir erkekle basılmıştı. Rumeli Kazaskeri Beyazizade Ahmet Efendi, zina eden çifti yargıladı ve kadının taşlanarak öldürülmesine, erkeğin de kafasının kesilmesine hükmetti.

Türk hukuk sisteminde o zamana kadar görülmemiş olan bu karar, sarayda ve yönetim çevrelerinde tepkiyle karşılandı. Bazı yüksek bürokratlar kararı geri alması veya bir başka infaz biçimi uygulatması için Beyazizade'yi sıkıştırdılar, ancak baskılar ters sonuç verdi.

İnfaz günü, mahkumlar, Sultan Ahmed Camii'nin hemen karşısında bulunan burmalı taşın önüne getirildiler. Ortada iri taşlardan oluşan bir yığın vardı. Kadın, burada önceden kazılmış olan çukura beline kadar gömüldü ve infaz başladı. İlk taşı, recm hükmünü vermiş olan Rumeli Kazaskeri Beyazizade Ahmed Efendi attı ve bunu diğer taşlar takip etti. Kanlar içinde kalan kadının can vermesinden sonra Yahudi erkeğin de kılıçla boynu vuruldu.

Recm, eski Arap geleneklerinden

Recm cezası, Kuran'da yoktur. Kuran, zina eden erkekle kadına ‘‘100 sopa vurulmasını’’ emreder, ancak taşlayarak öldürme cezasına, yani recme yer vermez. İslamiyet öncesi Arap geleneklerinin yanısıra Yahudi hukukunda da bulunan recm, sonraki asırlarda İslam hukukuna dahil edilmeye çalışılmış ve kaynak olarak Kuran değil, Hazreti Muhammed'in bazı hadisleri gösterilmişti. http://meltingpot.fortunecity.com/nepal/127/recm.html

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İslam sadece Kur'an mıdır Sünnet ne işe yarar başlıklı konu altında buna biraz değinmiştim.

Buyursun bana sadece Kur'an yeter diyenler bunların ne olduğunu açıklasın.

 

KURAN SÜNNETİ DE KAPSAR

 

Peygamber’in sünnetine uymamız tabi ki gerekir. Fakat Peygamber’in sünneti (davranışları, tarzı) için de tek kaynak Kuran’dır. Kuran’dan, Peygamber’in vahye uyup kendisinden din uydurmadığını, başları çatlatırcasına dini anlattığını, üstün ahlakını, ibadetlere düşkünlüğünü, sürekli Allah yolunda mücadelede olduğunu öğreniyoruz. Kuran’ın belirttiği her husus, her ahlaki norm aynı zamanda Peygamber’in sünnetidir (davranış şekli, tarzıdır). Yani namaz, oruç, mallardan sarfetmek, sürekli Allah’ı anmak, Allah’ın yarattıklarını düşünmek, sürekli şükür, samimiyet, sabır, gereğinde hicret, güvenilir olmak, dürüstlük, cesaret, Allah’a sevgi ve saygı hep Peygamber’in sünnetleridir. Bunlar sünnettir çünkü bunlar Kuran’da geçer. Oysa Kuran’da geçmeyen sakal, cübbe, elbisenin rengi, yemek menüleri, Arap adetleri, dini olmayan şahsi tercihler gibi sünnet başlığıyla dine sokulmak istenenler Arap ırkçılığının, kısır bakış açısının, Kuran ile yetinmemenin sonucudur. Peygamber’in tek yazdırdığı ve Allah’ın vahiylerini içeren Kuran, Peygamber’in sünnetini göstermek açısından da yeterlidir. Eğer gerekli başka normlar, davranış şekilleri olsaydı, Kuran hiç şüphesiz onları da içine alırdı. Kuran kendisini detaylı diye tanıtırken nasıl olur da herhangi bir detayı atlar? Kuran’ın atladığı detaylar din olmayan, bizim de atlamamızın hiçbir sakıncası olmadığı, yapmamızda sevap umulmayacak şeylerdir. Bizi kurtaracak olan, Arapperestliğin din diye yutturulmaya çalışılmasının neticesi olan sarıklı, sakallı uydurma sünnetler değil; Kuran’da geçen iman, ahlak, fazilete dair çizilen tablolardaki sünnettir (tarz, metot, davranış tarzıdır).

 

'Allah size kitabı detaylı bir şekilde indirmişken O’ndan başka hakem mi arayayım?'

 

6-Enam Suresi 114

 

http://www.kurandakidin.net/bolumler/16-sunnet-kavrami.asp

 

Her ne ise; keçi bahsine girilmiş. Kur'an'ı indiren onu korumayı söz vermişse; keçiyle filan yenilemez o. Kaldı ki; aynı dönemde Kur'an iner inmez ezberleniyordu yani ki; yenmekle yok olmaz. Peygamber döneminde recm cezası uygulanmışsa, ki uygulandığı kesin olarak biliniyor, eğer doğru olmasaydı Allah; peygamberin hata yaptığını belirterek düzeltirdi. Zira bunu daha önce yapmıştır. Mütevatir hadis nedir onu da bilmek gerekiyor. Her ne ise; konu hakkında herkes belli bir firke sahip olup; onu ispata kalkıyor...

 

Bizim dediğimiz de o zaten, recmin peygamber döneminde uygulandığı, zaten kabul etmediğimiz mütevatir hadislerde yazıyor. Yani, olmayan bir şeyi Kuranın tashih etmesi beklenemez. Mütevatir hadisleri neden kabul etmediğimiz konusuna gelince; örneğin, Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu’nun İslam Düşüncesinde Hadis Metodolojisi yazısının sonuç bölümü açıklayıcı olabilir:

 

1. Mütevatir hadisin tanımı ile ulemanın mütevatir olduğunu söylediği hadislerin şartları arasında açık bir çelişki bulunmaktadır.

2. Mütevatir hadis -lafzî anlamda- çok az değil, hiç yoktur. Zira mütevatir olduğu söylenen hadislerin hepsi de, kitaplarda isnadlarla zikredilen ve ravilerinin cerh ve ta’dile tabi tutulması mümkün olan ahad hadislerin biraraya getirilmesinden başka birşey değildir.

3. Bu, mütevatirin hiç olmadığı anlamına gelmez. Bilakis kendisi de mütevatir olan Kur’an-ı Kerim’de yer almayan birtakım hususlar, mesela ezan, kamet getirilmesi, bayram namazları, namaz vakitleri ve rekatları, gibi İslam toplumunda, bireyin ve toplumun nesilden nesile daima uygulayarak naklettiği pekçok uygulamayı, mütevatire örnek olarak vermek mümkündür. Bunun dışında kitaplarda isnadlarla nakledilen hadislere gelince, bunların herbiri ahaddır ve binlercesi dahi biraraya gelse -mütevatirin şartlarını haiz olmadıklarından- bunlara mütevatir demek mümkün değildir.

4. Bütün bunlara rağmen Babanzade “Varis’e vasiyyet edilmez” hadisinin sadece Cabir’den gelen mürsel bir hadis olduğunu söylediği halde, icma ile gereğince amel olunmasında müçtehidlerin hepsinin birbirine nesilden nesile nakletmesine bakarak, onun bu suretle mütevatir olacağını ima etmesi, “tenkit zihniyetinden” ne kadar uzaklaştığımızın bir başka örneğidir. Yine bazı kaynaklarda sozkonusu hadise işaretle “Bu gibi hadislerin isnada ihtiyacı olmadığı” -hadis ilminin kriterleri hiçe sayılarak- çekinmeden savunulabilmiştir. (146) Halbuki mütevatir olduğu söylenen bu hadisi İmam eş-Şafii (ö. 204/819) herhangi bir muttasıl isnad ile dahi elde edemediğinden, er-Risale’de onu munkatı bir isnad ile zikretmek zorunda kalmıştır. (147) ( Kuran İslamı )

 

Gelelim hükümetin ne yapması gerektiğine; Yeni bir yasa yapabilirler ama bu olaya uygulanamaz. Sadece CMK değişiklikleri yapılır yapılmaz uygulanabilen normlar hükmündedir ve CMK değişikliği ile Adli Tıp Kurumunun yapısal varlığı değiştirilebilir.

 

CMK’dan bahsetmedik, karıştırma! TCK’dan bahsettik:

 

Hukukçu olarak buna cevabınız Hayır ise, mahzuru bu olayda görülen bu kanun maddesini mevcut iktidar olan AKP tarafından ilerdeki günlerde değiştirilip değiştirilmeyeceğini göreceğiz. Bir değişiklik teklifi var bu olayla ilgili ama galiba bu yönde değil.

 

dedik. Neye istinaden demişiz şuna ‘

 

15 yaşından küçük kızları cinsel yönden istismar ettiğinizde psikoloji bozulmayan kızlar da var demesi mümkün müdür? Bu sorunun cevabı verildiğinde Adli Tıp Kurumunun da kararını eleştirebiliriz. Eğer bu sorunun cevabı EVET ise; Adli Tıp Kurumu'nun doğruyu yapmış olma ihtimali var mıdır? Yok HAYIR ise...Adli Tıp Kurumu yanlış yapmıştır ama o zaman da Adli Tıp Kurumuna çocukların cinsel istismarı noktasında psikolojilerinin bozulup bozulmadığını sormamızın bir anlamı yoktur zira hepsinin zaten psikolojisinin bozulacağı kesin(dir-zira bu önkabülle hareket ederek HAYIR dedik')

 

yorumuna istinaden yani, TCK’daki ilgili maddedeki ( madde 103, 6.fıkra ), ceza artırımını, psikolojinin bozulmasına bağlayan hüküm için. Söyleneni doğru anlamak gerekir ki, doğru yorum yazılsın.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hakime karşı bir faaliyete girişemezler; hasılı hakimin birşeyler yapması gerekir veya savcının. Hükümetin de onlara karışma hakkı bulunmamaktadır.

 

Hakime ve Savcıya hukuki yönden, olumlu anlamda yasal bir müdahale hakkından bahsetmedik zaten. Aklımızdaki Hakim veya Savcı’ya kapalı kapılar ardından Üzmez’in lehine direkt müdahale olup olmaması şüphesinden bahsettik. Ne demişiz:

 

'Hakim ve Savcının elbette sorumluluğu var ve bu yetkilerini neden kullanmadıkları, neden korktukları yada çekindikleri mechul.' demişiz.

 

Ancak; Adli Tıp Kurumu'nun yanlış yaptığına inanıyorlarsa; soruşturma açabilirler ancak o da her tarafı pis bir değnektir. Bana kalırsa iktidarın bu davada yapabileceği şu anda tek birşey vardır. Biz, bunu gerçekleştiren Hüseyin Üzmez ve benzerlerinden nefret ediyoruz ve karşısında yer alıyoruz. Suçluluğu sabit olduğunda ceza vermekten imtina edecek her güç de bizi karşısında bulacaktır gibi bir açıklama yapmaktır iktidarın yapabileceği...Yani öyle çok fazla birşey beklemek mümkün değildir.

 

Hükümet ne yapmalı demişiz:

 

'Adli tıp kurumuna soruşturma açılırsa, bundan sonra hep olumlu rapor verecekleri yorumu doğru değildir. Bu olayda soruşturma açılırsa, bu yetkililerin, bir daha arkasında duramayacakları, çocuk üzerinde en az 6 ay müşahade yapmadan, yetkili çocuk psikiyatristlerinin imzası ve muayenesi olmadan, baştan savma rapor veremeyecekleri kesindir. Malum demokrasilerde denetim/teftiş mekanizması çok önemlidir. Hukuk devletinin manası budur. Bu mekanizma işletilmezse, insan tabiatı nedeniyle kurumlarda kokuşmuşluk olmaması beklenemez. Tıpkı rüşvet gibi…'

 

Nitekim, yapılan tartışmalar ve kamuoyu baskısı sayesinde, Adli Tıp, artık bundan sonra çocuk psikiyatrı olmadan, testler yapılmadan acele karar verilmeyeceğini beyan etti. Bunu hükümet soruşturma açarak daha önce yapabilirdi ve halkın gözünde puan toplayabilirdi. Bu yapılmamıştır nedense…

 

İktidarsızlık meselesine gelelim. Bakın; iktidarsızlık paralelinde söylediğim şey sadece tecavüzle ilgili kısımdı. Tecavüz durumu birçok şey ile ispatlanabilir. Cinsel istismarın vücuda organ veya cisim sokulması da birçok başkaca şeyle ortaya konulabilir. Yanlış hatırlamıyorsam kız bakir di değil mi? Bu durum ise adamı nerden baksanız 7 seneden kurtarıyor.

 

Kardeşim biz tecavüzdür demiyoruz ki, söylenenleri doğru anla. Sen, diyoruz, baştan adam iktidarsız dedin, onu diyoruz:

 

Gelelim dini yönden meseleye. Olay ilk vukuu bulduğunda müslümanlarda bir ne oluyor meselesi vardı. Olay sarahate kavuştuğunda herkes bu olayın karşısına geçti. Sesinizi niye çıkartmıyorsunuz diye soruluyor ama seslerin ne kadar çıktığına kimse dikkat etmiyor. Tamamen mantıktan yoksun bir soru sorup mantıklı cevap bekliyorsunuz. Ne alakası var ibadet ile tecavüzün. Bir de tecavüz deyip duruyoruz da adam iktidarsız. Yani ortada tecavüz yok cinsel istirmar var kanunun tanımıyla. İkisi farklı şeyler. Ama yine de birine tecavüz edenin cinsel yönden cezasını soruyorsanız recmdir. Hüseyin Üzmez'e de islam nazarında verilecek ceza recmdir. Haa, şimdi yahu islama göre yaş uygundur diyenler olabilir ancak islama göre meşru bir evlilik için tek şart yaş değildir. Veya şöyle söyleyeyim. Üzmez'in kendini kurtarabilmesi için bir İslam Devletinde olsaydık o kızla evli olması gerekirdi. Yani; yaptığı şey islama tamamen aykırıdır ve recmi gerekir.

 

Şimdi Hükümetin hangi yetkileri olduğunu ve hangilerini kullanmasını istediğinizi belirtin. Bir arkadaş yanlış yere soruşturma açmışlar demiş; iyi demiş. Sizden de diğerlerini ben bekliyorum...

 

Onu dedik ya birader, kaç defa tekrarlamamız gerekir. Hükümet, Adli Tıpta soruşturma açsın dedik, tabii ki doğru yere açılmalı yani o raporu veren, imza eden doktorlara ve TCK 103.madde, 6 fıkrayı değiştirsinler dedik, tabii ki bu olay için geçerli olmayacak değişiklikler onu biliyoruz. Bundan sonrası için dedik.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yahu, hala bütün cevapları size verdiğimi sanıyorsunuz ya...Sayın Doğrucu Davut; o yukarda yazdığım cevaplar 2 gün boyunca yazılmış olan birçok şeye cevaptı. Konu içerisinde Demirefe'nin yazıları var; ona cevaptı ki; bu cevap da; bizi az yukarda gördüğün gibi gönlümde recm var cümlesini bile isteye yazdığım noktada düğümleniyor. Çünkü; bugünden kalkıp beni geçmiş islam yasalarının daha iyi olduğumu savunmakla itham etmişti...

 

Sen ise; ben böyle bir ithamda bulunmadım diyorsun. İyi de ben, zaten bunu söylerken sana cevap vermedim.

 

Tecavüz ile ilgili ilk cümlelelerim Lostsoul'un hemen yukarda kısmen alıntılayarak işaret ettiğim metinlerinde geçiyor. Lostsoul; olayı tecavüz diye değerlendirmişti ben de hayır bu tecavüz değildir dedim...

 

Şimdi; konu içerisinde yazılanları dikkatli okumayınca böyle oluyor bunu da anlamanızı temenni ediyorum.

 

Yine ayrıca; yıldızlı yerde bana kalırsa yıldızlanacak birşey yoktu ancak yazılarım doğrudan foruma ulaşmadığı için böyle sorunlar oluşabiliyor.

 

Yine CMK paralelinde söylediğimi anlamamışsınız. Şu anda tutuksuz yargılanmasının tek nedeni CMK'dır. Yada CMK'nın bir maddesidir diyelim. Ha birşey daha var. Şu anda TCK'da bir değişiklik yaparsanız bu davada uygulanamaz demek için CMK'yı konuya dahil ettim. TCK değişiklikleri lehe olursa hemen aleyhe olursa o davaya uygulanmazlar. Yani; şu anda TCK'da yapılacak ağırlaştırıcı bir düzenleme Hüseyin Üzmez'in sanık olduğu davada uygulanmaz demek içindi.

 

Adli Tıp'bın çocuk psikayatristi olmadan çocuğun ruhsal yönden bozulup bozulmadığını incelemesi mantıklı değildir.

 

Her ne ise; 103/6 madde nasıl değiştirilebilir? Bu maddeye 50 yıl hapis cezası şartı koysanız da birşey değişmez. 15 yıl şartı az bir ceza da değildir bana kalırsa. Yani 15 yıldan az olmayacak bu ne kadar yukarı olabilir onu da düşünmek gerekiyor. Ha, bunun için cinsel istismarın tecavüzle birleşmesine de gerek yok. Diyelim ki; 60'lık sapkın bir çocuğa kuytu bir köşede elle sarkıntılık etti ve çocuğun artık sürekli korkularla (yaşlılardan dahi korkmaya) yaşamasına neden oldu. Bu durumda faile en az 15 yıl ceza verilmesini şart koşuyor 103/6. madde. Pekiyi bu madde nasıl değiştirilebilir. Bu maddenin değişmesine gerek var mıdır? Adli Tıp'bın yapısı mı değişmelidir? Adli Tıp Kurumu, içerisinde çocuk gelişim uzmanı (veya başkaca her kim olabilirse-olması gerekiyorsa) olmadan nasıl böyle bir rapor düzenleyebilir. Düzenlememesi gerekiyorken niye düzenliyor. Mesele budur? Meseleyi bir ön kabul olarak cinsel istismara uğrayan çocuğun psikolojik durumu bozulmuştur diye ele alırsak Adli Tıp'bın veya ilgili maddenin hiçbir hükmü kalmaz. Yok eğer;her olayda olayın oluş şekline (somut vakıaya) bağlı olarak çocuğun psikolojininin bozulup bozulmadığı yada uygun tabirle ruh sağlığının bozulup bozulmadığının tespitine bağlı olarak ceza verirsek bu daha uygun olur.

 

Çağdaş hukuk; mağdurdan daha çok suçlunun tekrar topluma kazandırılmasını ve suçuna uygun ceza ile cezalandırılmasını esas alır. Bu sebeple çağdaş hukukta; suçluya hakettiğinden birgün fazla ceza verilmesi büyük bir hata olarak görülür. Bu nebzeden baktığınızda; Hüseyin Üzmez'e verilecek 8 yıldan fazla olan bir ceza doğru değildir.

 

Pekiyi bu bizi neşelendirecek midir? Mağdur kız; sizin kardeşiniz olsaydı neşelendirir miydi? Neşe nereden girdi diye sormayın; her cevap size verilmiyor bazıları kendi içimden geçenler...Bana kalsaydı, benim kardeşim olsaydı; ben isterdim ki bu herif recm edilsin. Pekiyi ikisinin dışında bir noktadan bakmak mümkün mü? Yani mağdur tarafından veya suçlu tarafından olmadan...

 

Avukatlığı yapmamamın bir nedeni de "yeri gelip de suçluları savunmak zorunda olabileceğim ihtimalidir". Bu sebeple ben mağdur tarafından bakıyor ve adamın recmini istiyorum. Yoksa maddi gücü olan gözü dönmüş her zengin böyle bir takım işlere girişebilir.

 

Recmin gerekliliğini islam nazarından değerlendirdiğimiz gibi mağdur tarafından gördüğüm için kendimi, istiyorum. Hukukçu nazarından baktığımızda da; suçlunun; suçunun mahiyetinden fazla cezaya çarptırılmasına karşıyım. Yine; maddelerin doğru uygulandıktan sonra yeterli olacağını da düşünüyorum. Pekiyi problem nedir?

 

Olaydaki problem iki başlıdır değil mi? 1-Adli Tıp'bın; psikolojisi bozulmamıştır raporu vermesi

2-Hakimin, tutuksuz yargılanmaya karar vermesi

 

Pekiyi üçüncü bir mesele var mı? Üçüncü mesele de Hükümetin Adli Tıp'bın verdiği rapora karşı soruşturma açmaması...Bana kalırsa bu çok kolay değil. Böyle birşey yargının işine karışmak olur. Ama bu zamana kadar karıştılar. O, zaten apayrı hataları idi. Pekiyi şimdi ne yapılmalıdır? Ben, hakime kafayı taktım. Hakim yeni bir inceleme isteseydi; savcı yeni bir inceleme isteseydi bunların hiçbiri olmayacaktı.

 

Hükümetin suçu da Adli Tıp'ba soruşturma açmamak olarak kalacaktı. Hasılı; açsaydı da o soruşturma o rapor doğrultusunda verilen tutukluluğun kaldırılması kararını bertaraf etmeyecekti. Yani yargılamaya açılan soruşturmanın bir yansıması 18 ay sonra belki olabilecekti...18 ay dedim diye illaki bir maddeye dayanıyorum sanılmasın. Soruşturma açılacak, soruşturma sonucunda ihmali/kastı olanların olup olmadığı belirlenecek, haklarında dava açılacak dava sonuçlanacak, hüseyin Üzmez'in davasına bakan hakim belki bekletici sorun kararı verecek belki vermeyecek bu davanın sonucunu, o konuda hüküm verilecek de ondan sonra o rapor yok sayılıp yeni rapor istenecek...

 

Neyse; yazım 7-8 saat sonra çıkıyor zaten; ne yazdığımı da okuyamaz oldum...Bu kadar yeter...

 

Bütün yazdıklarımı üzerinize alınmayın yeter...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi Davut dostum, tabii ki çok da önemli olmayan konular için tartışmaya girecek değiliz. Benim söylediğim sadece tarihte ilk kez "yalnızca Kurân" akımının şimdi ortaya çıkmadığı. Buna Selefiler adını vermem ihtiyatsızca bir hareket olabilir ama, burada tarih tezi yayımlamadığım için, inceden araştırma yapmak gerektiğini düşünmemiştim doğrusu. Fakat bu savunuyu yapan kişilerin kendilerinin Selefi olduklarını söylediklerini biliyordum. Yok yani, bizzat da konuştuğum oldu. Biz Selefiyiz dediler. Ha, bu adı müslümanlar nezdinde itibar görmek için alet ediyor olsunlar, tamam, olabilir. Hatta geçenlerde Hürriyet gazetesi aleyhinde yazılan bir yazıda gazetenin Suudi Vehhabilerle aynı çizgiye geldiği, sünneti inkar ettiği filan söylenmişti. Ben de Vehhabiliği, Selefiyenin yorumlarından biri olarak biliyorum. Vehhabilerin Kurân'dan başka kutsal yoktur deyip mezarları düzledikleri, Muhammed'in mezarını bile düzleyeceklerken Osmanlıların engel olduğu filan anlatılır. Yani sonuç olarak "hiç bir Selefi asla sünneti reddetmez" diye bir iddia olamayacağı açık. Şurada her kelimeyi senetli ispatlı konuşmak zorunda kalacaksak, tez hazırlar titizlikte çalışacaksak, ağız tadıyla sohbet edemeyeceksek, işin tadı kaçar.

 

Ha ama bak, "Selefilik, sünneti red üzerine kurulu bir akım değil" dersin, kabulümdür. Onda anlaşırız.

 

Ancak yine tarihte örneği olmadığı söylenemez, Kadıyaniler var. Sonuçta diyeceğim, bu düşüncenin ortaya yeni, ilk kez atıldığı söylenemez.

 

Dövme ve pearcing konusunun niye tepki çektiğini hâla hiç anlamadım ama, neyse... Hele ateizmle bir bağını hiç kuramadım.

 

Ben bir de Sayın Bekir'e bir kaç şey söyleyeceğim. Güzel kardeşim, bakın Kurân'da yazmayan bir konuyu bile böyle gönül rahatlığıyla savunabiliyor, olmasını, uygulanmasını isteyebiliyorsunuz. Size bu gönül rahatlığını ne veriyor? İnancınızın kutsal olduğu, yanlış olmasının söz konusu olamayacağı düşüncesi. O düşüncenin atomların elektronlarının dönüşüne kadar her şeyi kudretinde tutan bir güçten gönderildiği inancı. İşte ben buna dogma diyorum. Bakın dogmalar çok tehlikelidir, yarın insanlık suçu olacak işler dogma adına yapılabilir. İlla sen ben tarafından değil, örneğin Haçlı seferleri yapılabilir. Sen son peygamber diye inanırsın, bu senin dogmandır, başkasının dogması senin son peygamberinin sahte peygamber olduğu, sonuncusunun İsa olduğu olabilir. Öbürünün son peygamberi Musa olabilir, başkasınınki başka olabilir. Hiç bana şöyle İncil ayeti var böyle Tevrat ayeti var, son peygamber gelecek yazıyor diye savunu yapma, adam inkar eder, keyfinin kahyası mısın, "yok öyle bir şey, öyle filan yazmıyor" der, dilin kemiği mi var? Herkesin kendi dogması var dogmaysa, inancı var inançsa! Faraza İslam tarihinde recm olmasa, Tevrat'ta recm ayeti görünce "ne ilkel, ne çağdışı bir din" demiyecek miydin? Aynı şimdiki gönül rahatlığıyla diyecektin. Çünkü senin kutsalın, senin dogman değil. Vur gitsin abalıya!

 

Dogma yarıştırmakla insanlık bir şey kazanmaz, laiklik bunun için icat edildi. Ben bunun anlaşılmasını istiyorum, başka hiç bir şey değil...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sen ise; ben böyle bir ithamda bulunmadım diyorsun. İyi de ben, zaten bunu söylerken sana cevap vermedim.

 

Sn. Bekir, öncelikle, objektif tavrınız nedeniyle sizi tebrik ederim. O ithamı ben de yapmıştım ancak görüyorum ki yanlış düşünmüşüm, kusura bakmayın, siz kendi deyiminizle sadece meczupmuşsunuz. :) Yalnız, yanlış anlamışsınız yazdıklarımı, ben böyle bir ithamda bulunmadım derken, eski hukukla ilgili olarak demiştim yani eski hukuku savunduğunuzu değil, geleneksel islamı savunduğunuzu söyleyerek itham ettiğimi vurgulamak istemiştim.

 

Tecavüz ile ilgili ilk cümlelelerim Lostsoul'un hemen yukarda kısmen alıntılayarak işaret ettiğim metinlerinde geçiyor. Lostsoul; olayı tecavüz diye değerlendirmişti ben de hayır bu tecavüz değildir dedim...

 

Şimdi; konu içerisinde yazılanları dikkatli okumayınca böyle oluyor bunu da anlamanızı temenni ediyorum.

 

Ya, onu anlıyorum, ilk baştan beridir farkındayım da, adama iktidarsız dediniz baştan, alternatifsiz konuştunuz, neyse...

 

Yine CMK paralelinde söylediğimi anlamamışsınız. Şu anda tutuksuz yargılanmasının tek nedeni CMK'dır. Yada CMK'nın bir maddesidir diyelim. Ha birşey daha var. Şu anda TCK'da bir değişiklik yaparsanız bu davada uygulanamaz demek için CMK'yı konuya dahil ettim. TCK değişiklikleri lehe olursa hemen aleyhe olursa o davaya uygulanmazlar. Yani; şu anda TCK'da yapılacak ağırlaştırıcı bir düzenleme Hüseyin Üzmez'in sanık olduğu davada uygulanmaz demek içindi.

 

Keşke o iletide de bu şekilde açıklama yapsaymışınız, malum biz hukukçu değiliz. Sayemizde avukatlık antrenmanı yapıyorsunuz belki ama bizim için yorucu oluyor, işimiz, gücümüz var. :) Neyse, bu arada biz de bir şeyler öğrenmiş oluyoruz tabii.

 

Pekiyi bu bizi neşelendirecek midir? Mağdur kız; sizin kardeşiniz olsaydı neşelendirir miydi? Neşe nereden girdi diye sormayın; her cevap size verilmiyor bazıları kendi içimden geçenler...Bana kalsaydı, benim kardeşim olsaydı; ben isterdim ki bu herif recm edilsin. Pekiyi ikisinin dışında bir noktadan bakmak mümkün mü? Yani mağdur tarafından veya suçlu tarafından olmadan...

 

Valla, mağdur kız, benim kardeşim olsa recm olsa bile recmi de beklemem açıkçası ya, neyse...

 

Avukatlığı yapmamamın bir nedeni de "yeri gelip de suçluları savunmak zorunda olabileceğim ihtimalidir". Bu sebeple ben mağdur tarafından bakıyor ve adamın recmini istiyorum. Yoksa maddi gücü olan gözü dönmüş her zengin böyle bir takım işlere girişebilir.

 

Sizin ki de laf mı şimdi, Avukatlığın etik anlayışı yok mu ? Davayı almazsınız olur, biter. Herşey para mı ?

 

Olaydaki problem iki başlıdır değil mi? 1-Adli Tıp'bın; psikolojisi bozulmamıştır raporu vermesi

2-Hakimin, tutuksuz yargılanmaya karar vermesi

 

Pekiyi üçüncü bir mesele var mı? Üçüncü mesele de Hükümetin Adli Tıp'bın verdiği rapora karşı soruşturma açmaması...Bana kalırsa bu çok kolay değil. Böyle birşey yargının işine karışmak olur. Ama bu zamana kadar karıştılar. O, zaten apayrı hataları idi. Pekiyi şimdi ne yapılmalıdır? Ben, hakime kafayı taktım. Hakim yeni bir inceleme isteseydi; savcı yeni bir inceleme isteseydi bunların hiçbiri olmayacaktı.

 

Hükümetin suçu da Adli Tıp'ba soruşturma açmamak olarak kalacaktı. Hasılı; açsaydı da o soruşturma o rapor doğrultusunda verilen tutukluluğun kaldırılması kararını bertaraf etmeyecekti. Yani yargılamaya açılan soruşturmanın bir yansıması 18 ay sonra belki olabilecekti...18 ay dedim diye illaki bir maddeye dayanıyorum sanılmasın. Soruşturma açılacak, soruşturma sonucunda ihmali/kastı olanların olup olmadığı belirlenecek, haklarında dava açılacak dava sonuçlanacak, hüseyin Üzmez'in davasına bakan hakim belki bekletici sorun kararı verecek belki vermeyecek bu davanın sonucunu, o konuda hüküm verilecek de ondan sonra o rapor yok sayılıp yeni rapor istenecek...

 

Evet, hükümetin suçu soruşturma açmamaktı, herşeye rağmen açsaydı eğer, doğrusunu yapmış olurdu. Adli Tıp'ın yapısı ve bu şekilde rapor verebilmesinin önlenmesi konusunda da söylediklerinize katılıyorum. Ayrıca, hakime ben de kafayı taktım, bu şekilde karar vermesinin nedenlerini en az sizin kadar merak ediyorum

 

Neyse; yazım 7-8 saat sonra çıkıyor zaten; ne yazdığımı da okuyamaz oldum...Bu kadar yeter...

 

Benim de başıma gelmişti, bilirim. Yakında biter herhalde, takmayın. Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ha ama bak, "Selefilik, sünneti red üzerine kurulu bir akım değil" dersin, kabulümdür. Onda anlaşırız.

 

Ancak yine tarihte örneği olmadığı söylenemez, Kadıyaniler var. Sonuçta diyeceğim, bu düşüncenin ortaya yeni, ilk kez atıldığı söylenemez.

 

Demirefe kardeş, ben zaten öyle demiştim baştan ve açık kapı da bırakmıştım, sen neden bu tartışmayı sürdürüyorsun anlamadım gerçekten, neyse...

 

Dövme ve pearcing konusunun niye tepki çektiğini hâla hiç anlamadım ama, neyse... Hele ateizmle bir bağını hiç kuramadım.

 

Şimdi, cümlenin gidişi önemli, ateistlere, satanistlere özgürlük dedikten sonra o kadar da özgürlükten yana değilim, zira hiç sevmediğim pierciengli, birbirini kırbaçlayan deri giysili insanların sokakları doldurmasını istemem demek bu şekilde algılanır. İsterseniz, anket açalım. Niyetinin bu olmadığına eminim tabii ama konuya bu tarz yaklaşım, benim de tanıdığım pierciengli insanları bir genelleme altına almak olur ki onların arasında inancı olanlar da vardır, onların da hakkını savunmak zorundayız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Valla, mağdur kız, benim kardeşim olsa recm olsa bile recmi de beklemem açıkçası ya, neyse...

 

 

Sizin ki de laf mı şimdi, Avukatlığın etik anlayışı yok mu ? Davayı almazsınız olur, biter. Herşey para mı ?

 

Açıkçası avukatlığın etik anlayışı yok mesabesindedir. Veya siz o etikle hareket etmeye kalktığınızda başınıza bir takım meseleler gelir. Baro tarafından görevlendirilmelerle ilgili kısma filan girmeden üstün körü bir şeyler yazayım.

 

CMK nedeniyle ifadelerde bulunmak vardır. Genelde sanık için görev verilir. Avukatlığın ilk yılları avukatların çok fazla bir gelir elde etmeleri mümkün değildir. Tanınmışlıkları çok yoktur. Hasılı; bu gelirin büyük kısmı CMK'dan gelendir. Elinizdeki dosya toplumun büyük kesimince yankı bulan bir dosya ise çekilmeniz/savunma yapmamanız çok büyük bir mesele olmaz. Ancak; bu olaydan çok daha berbat/pi/s olaylar var ve onlar için de görevlendirileceksiniz. Birine gireyim birine girmeyeyim. Baro tarafından görevlendirilmek çocuk oyuncağı değildir. Avukatın bir görevi de kendisine verilen işi sonuçlandırmaktır. Müvekkilin azli olmadan kendinizi davadan azledemezsiniz.

 

Avukatlığın etik anlayışı ilk birkaç yıl cüzdan vicdan denklemine sıkışmıştır. Sonra mı? Sonrası da sakat. Fakir fukaraya icra gönder dur. Ha, o ayrı bu ayrı...Avukatın zengini icracı fakiri cezacı olurmuş. Eh, 8-10 bin ytl büronun kirası, 5-6 bin ytl büronun mobilyalarının parası, çay parası, su parası, elektrik parası, her ne ise...Mesleğe başlarken avukatlık belgesi parası; 2 yıl evvel 800YTL idi. Şimdi ne kadar bilmiyorum. Hasılı işin başında 20 bin ytl içerdesiniz. Ben, şu davayı almam, bu davayı almam demek gibi bir lükse acaba gerçekten sahip misiniz? Avukatlığı yapmak istemememin bir nedeni idi. En önemli nedenlerinden biri de icra davaları...Her ne ise; avukatlığı niye yapmak istemediğime bayağı bir girdim galiba...

 

Selamlar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben zaten öyle demiştim
Bu konuda sorun yok gözüküyor. Fakat ben piercing ile ateizm arasında en küçük bir bağ kuramadığım için öbür konuda neyi tartıştığımız hakkında bir fikrim olamıyor ki yanıt verebileyim. İyisi mi bu konuyu da bir yanlış anlama olmuş deyip kapatalım, bence tabii. Yok piercing ile ateizm arasında bağ kurduğum konusunda iddialı isen, bilemem.

 

Yani şöyle mi demek istedim diyorsunuz: "İnsanlar ateist olsunlar, ama dövme ve piercing yaptırmamak şartıyla!" Böyle anladıysanız yanlış anlamışsınız. Dövme ve piercingi ateistlerin tercih ettiğini hiç düşünmedim. Ben toplumda ayıplama, hoş karşılamama mekanizmasının işlemesinin tümden ortadan kaldırılamayacağını söyledim. Hatta daha sonra açıklayıcı örnek verdim: Nasıl işe yataktan kalktığı gibi pijamalarıyla, dişini fırçalamadan, yüzünü yıkamadan gözünün çapağı ve traş olmadan bir karış kirli sakalı ile geleni, yıkanmadığı için kokanı ayıplıyorsak, hoş görmüyorsak, vücudunu dövme ve piercing ile "kaplayan" ları da hoş görmeyebilir, ayıplayabiliriz diye de açıklık getirdim. Piercing yaptıranlar içinde çok hoş insanlar da elbette olabilir. Ben "piercinge hayır, piercing yaptıranlar şöyle böyle olsun" kampanyası açmadım. Ama vücudunu piercinglerle ve dövmelerle "kaplayan"lardan hoşlanmamaya hakkım var. Hoşlanmadığım şeye hoşlanmıyorum deme hakkım herhalde vardır.

 

Aşırılıklara tepki gösterilir. Bir iki kadeh içene bir şey demem, hatta birlikte iki de ben de atarım belki. Ama sarhoş olup nara atanı hoş görmem, ayıplarım, polis alıp götürürse ayrıca sevinirim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Açıkçası avukatlığın etik anlayışı yok mesabesindedir.

Kesinlikle desteklemek için değil, tamamen şaka olarak aklıma gelen bir fıkrayı anlatmak istiyorum. Avukatlar istediği savunmayı ve kınamayı yapabilirler, Sayın Bekir'in görüşünü desteklemek için değil, şaka olarak anlattığımı peşinen belirtiyorum:

 

Cennetle cehennem arasındaki duvar yıkılmış. Cennettekiler rahatsız olunca bir heyet toplayıp göndermişler, duvarın yıkığından "onarın şu duvarı" diye seslenmişler. Cehennemdekiler de toplanmışlar, talebi duyunca:

 

"Bir aramızda görüşelim de tamir edecek birilerini bulalım" demişler. Aradan bir zaman geçmiş, beklenen yanıt gelmiş:

 

"Biz görüştük, karara vardık. Duvarın yıkılmasından kim rahatsız oluyorsa o onarsın, biz karışmayız." Cennettekiler afallamış:

 

"Bu fikri size kim verdi?

 

"E, bizim avukatlarımız var, onlara danıştık, böyle dediler." Cennettekiler birbirlerine bakmışlar.

 

"Biz de bir avukatlarımıza danışalım bakalım" deyip çekilmişler.

 

Gel gelelim, ara, tara, cennette bir tane bile avukat bulamamışlar!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İyisi mi bu konuyu da bir yanlış anlama olmuş deyip kapatalım, bence tabii. Yok piercing ile ateizm arasında bağ kurduğum konusunda iddialı isen, bilemem.

 

:) Farkındaysan, bir önceki iletimde, 'Niyetinin bu olmadığına eminim tabii ama konuya bu tarz yaklaşım, benim de tanıdığım pierciengli insanları bir genelleme altına almak olur ki onların arasında inancı olanlar da vardır, onların da hakkını savunmak zorundayız.' diyerek, bu bağı senin kurmadığını, ancak, genelde böyle algılanabileceği konusuna dikkat çekmiştim. Şu anda sorun yok, bence tabii, zaten böyle düşünmediğini de açıkça ifade ettin.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Avukatın bir görevi de kendisine verilen işi sonuçlandırmaktır. Müvekkilin azli olmadan kendinizi davadan azledemezsiniz.

 

Peki, Baronun tayin ettiği müvekkilinin suçlu olduğunu görüp, cezadan yırtmaması için çaktırmadan çalışan avukatlar olabilir mi ? Bu yemini bozmak mı olur ? Yani, şunu diyorum; vicdanı nedeniyle, bilerek yanlış ve etkisiz savunma yapanlar yok mudur ? Bir yanda vicdan, bir yanda görev sorumluluğu ve mesleki etik!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Peki, Baronun tayin ettiği müvekkilinin suçlu olduğunu görüp, cezadan yırtmaması için çaktırmadan çalışan avukatlar olabilir mi ? Bu yemini bozmak mı olur ? Yani, şunu diyorum; vicdanı nedeniyle, bilerek yanlış ve etkisiz savunma yapanlar yok mudur ? Bir yanda vicdan, bir yanda görev sorumluluğu ve mesleki etik!

 

Avukat dediğiniz suçlunun cezalandırılamayan ortağıdır. Ben, avukatlık yemini etmemiştim, açıkçası metnin de nasıl birşey olduğunu hatırlamıyordum. Bugün bir baktım da; "Hukuka, ahlaka,mesleğin onuruna ve kurallarına uygun davranacağıma namusum ve vicdanım üzerine ant içerim" yemin metni buymuş. Bunu yemini ettiğimizde suçluyu savunan tüm avukatlar aslında hukuka aykırı davranmaktadırlar ve yeminlerini bozmaktadırlar. Her ne ise; bir avukat bilerek yanlış veya işe yaramayan bir savunma verdi diyelim bunu başkaları bilirse iş kötü. Kimse bilmezse o kadar mesele yok.

 

Neyse, bugünlerde çok fazla hukuki meselelere girdik. Avukatların mesleki etiğinden hiç haz etmedim. Staj döneminde ders anlatmaya avukatlar geliyordu. Bir tanesi; sakın size davayı veren adamın suçlu olup olmadığını araştırmayın savunma yapamazsınız. Size yolu düşen herkes suçsuzdur. Savcı yanlışlıkla içeri almıştır onu kurtarmanın yollarını arayın diyordu. Pekiyi aramazsanız...Bu sorunun cevabı belli değil mi? Öteki taraftan eksik savunma yaparak şüphelinin içeri girmesine neden olduğunuzda bu dava kaybetme hanenize yazılmayacak mı? Böyle kaç tane dava kaybedeceksiniz. Böyle bir sürü dava kaybettiğinizde bu adam aldığı davaların çoğunu kaybediyor dava vermeyin denilmeyecek mi? Avukatlığın bir özelliği de serbest piyasa koşullarına göre işlemesidir. (bir takım denetim mekanizmaları filan var da ondan bahsetmiyorum). Kazandığınız dava ölçüsünde müvekkilleriniz artacak kaybettiğiniz ölçüde azalacaktır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Avukatların mesleki etiğinden hiç haz etmedim. Staj döneminde ders anlatmaya avukatlar geliyordu. Bir tanesi; sakın size davayı veren adamın suçlu olup olmadığını araştırmayın savunma yapamazsınız. Size yolu düşen herkes suçsuzdur. Savcı yanlışlıkla içeri almıştır onu kurtarmanın yollarını arayın diyordu. Pekiyi aramazsanız...Bu sorunun cevabı belli değil mi?

 

Bugün bir baktım da; "Hukuka, ahlaka,mesleğin onuruna ve kurallarına uygun davranacağıma namusum ve vicdanım üzerine ant içerim" yemin metni buymuş. Bunu yemini ettiğimizde suçluyu savunan tüm avukatlar aslında hukuka aykırı davranmaktadırlar ve yeminlerini bozmaktadırlar. .

 

Avukatlık mesleğinin gereği suçlu bile olsa, yasalar karşısında kendini savunacak donanıma sahip olmayan kişinin en az cezayı almasını sağlamaktır, ille de beraat ettirmek zorunda değildir. Bence, müvekkilinize açık yüreklilikle, suçlu olup olmadığını sorduğunuzda alacağınız cevap ‘evet ben suçluyum ama şu şu nedenlerden dolayı bu suçu işledim ancak hakim karşısında bunları iyi ifade edemeyip kanun maddesindeki üst limit cezaya da çarptırılmak istemiyorum’ derse avukatın, ahlak ve vicdan yönünden bir sıkıntısı kalmayacağını düşünüyorum. Yok eğer, suçlu olduğu halde suçsuzum derse de tabii kesin delilleri olmayan bir davadan bahsediyorum, bu durumda işin ahlaki sorumluluğu dürüst davranmayan sanığa ait olacağından, yine avukat için vicdani ve ahlaki bir sıkıntı olamaz. Yani, bu tür durumlarda, avukat bu soruyu müvekkiline sorarak, hem ahlaken, hem hukuken, hem de meslek etiği açısından kendini kurtarabilir, yeminine de aykırı davranmak zorunda kalmaz.

 

Her ne ise; bir avukat bilerek yanlış veya işe yaramayan bir savunma verdi diyelim bunu başkaları bilirse iş kötü. Kimse bilmezse o kadar mesele yok.

 

Kimse bilmezse de mesele yok değil, kendi vicdanı ve ahlakı açısından mesele var, diyelim.

 

Kazandığınız dava ölçüsünde müvekkilleriniz artacak kaybettiğiniz ölçüde azalacaktır...

 

Tek kıstas bu mudur ? Yani; atıyorum, müebbetlik bir sanığın cezasını, yaptığı etkili savunma ile 20 sene hapis cezasına indirtmesi bir başarı sayılamaz mı ?

 

Avukat dediğiniz suçlunun cezalandırılamayan ortağıdır. Ben, avukatlık yemini etmemiştim, açıkçası metnin de nasıl birşey olduğunu hatırlamıyordum.

 

Bu durumda, yemin sizi bağlamıyor, yani; avukatlık yapmanıza meslek etiği açısından engel yok. ;)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Avukat dediğiniz suçlunun cezalandırılamayan ortağıdır.... Avukatlığın bir özelliği de serbest piyasa koşullarına göre işlemesidir.... Kazandığınız dava ölçüsünde müvekkilleriniz artacak kaybettiğiniz ölçüde azalacaktır...

Doğru söze ne denir? Ha bir ihtimal mağdurun avukatlığını yapan ve suçlunun hakettiği cezayı alması için çalışması gereken davalar da olabilecektir ama, kaç tane? Büyük çoğunlukla suçluyu savunma durumunda kalacaktır.

 

Ben de şöyle diyeyim: Suçtan dolayı suçlu yargılanır, avukatsa para kazanır...

 

Fakat avukatlık mesleği olmadan da olmaz. Hastane ve hapishaneler de öyledir. Keşke hastalık olmasa da doktorluk diye bir meslek de olmaz komaz olsaydı. Suç olmasa da gardiyanlık diye bir meslek de olmaz komaz olsaydı. Eksik ve yanlı soruşturmadan dolayı suçsuz birinin yanlışlıkla cezalandırılmasının önüne geçmek için avukatlık gerekli. Doktor ve gardiyanları ne kadar suçluyorsam, avukatları da o kadar suçlayabilirim.

 

Ama yani bir adaletsizlik yok mu, savcı içeri attırdığı kişi başı prim almıyor, ama avukat kurtardığı kişi başı para alıyor. Buna ne buyrulur? Avukat da maaşlı memur olsun o zaman?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 8 ay sonra...
Bir şey sormak istiyorum müsadenizle..

daha geçenlerde bir opera sanatçısı!çoğunluğu çocuk olmak üzere 16 kadına tecavüz etmiş,taciz falan değil tecavüz..

Konuyla ilgili başlığı ben açtım nedense aynı başlıkta Üzmez olayı yorumlarına dönüştü

Neden bu konuda bir yorum yapmaktan kaçınırken bu H.Ü olayını hergün irdeleyip irdeliyip duruyorsunuz?Burda kasti bir davranışmı var yoksa tecavüz kimilerine serbestte bizimmi haberimiz yok?

Yada adamı size cazip gösteren şey takındığı dindar maskesimi?bir müslümana böyle bir şeyi yakıştıramadığınız içinmi bu konu diğer tecavüz olaylarından çok daha etkiliyor sizi..

 

Gerçekten forumda biraz dikkat edince, bu yaklaşımın bir yönteme dönüştüğünü anlayabiliyoruz. Sivas katliamı ile ilgili başlıktakiyle aynı yaklaşım.

 

Şimdi Hüseyin Üzmez küçük bir kızı taciz etmiş ve insanlar bunu eleştiriyor. Bundan duyulan rahatsızlık aynen Sivas katliamı başlığında olduğu gibi "bakın birde opera sanatçısı tecavüz etmiş onu niye bu kadar eleştirmiyorsunuz" şeklinde bir yaklaşım.

Fark ne ?

 

Bu opera sanatçısını savunan bir gazete var mı ?

 

Bu opera sanatçısı tecavüzden gözaltına alındığında çıkıp "sanatçımıza büyük komplo" diyen bir gazete var mı ?

 

Tecavüze uğrayan kadınları suçlayan ve onlara iftira atan bir gazete var mı ?

 

Bu opera sanatçısını eleştiren insanlara saldıran bir gazete var mı ?

 

Opera sanatçısına Ergenekon'cular komplo kurmuş diyen gazete var mı ?

 

Opera sanatçısının tahliye olması için adli tıp doktorlarına baskı yapan var mı ?

 

Dediğim gibi bu artık otomatik bir yönteme dönüşmüş.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.