Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ÜC KARIM VAR KIME NE?


Efendi Türkler

Önerilen İletiler

Yaptiginiz aciklamaya tesekkürler,aydinlanmis oldum.

Yalniz bir noktayi acmam gerekiyor;Islamda dini nikah diye bir kurum yok sayin Karabekir,NIKAH var sadece.Cumhuriyete kadar bu nikah görevi bulunulan yerin hocasi imami,kadisi vs tarafindan yerine getiriliyordu,Cumhuriyetle birlikte medeni yani resmi nikah getirildi.Ve resmi nikah disinda herhangi bir nikahlanma türü yasaklandi.Insanlari dini nikah yapmadan olmaz diye sartlandiranlarin sizce dini bilgilerinin tartisilmasi gerekmiyormu?umarim bu sorumada bir aciklama getireceksinizdir.

 

 

saygilarla

Dini nikah, ayni simdi kiyilan modern nikah gibidir.

Sahitler huzurunda, mihir taini yapilarak ve bu yaziya dokulerek kiyilir,

Yani uygulamasi tipki resmi nikah gibidir,

Dini nikah kiyilmasi icin her hangi bir hocanin olmasina gerek yoktur.

onemli olan sahitler huzurunda kari koca olduklarina, belirli bir mihir karsiliginda, evlendiklerini yazili olarak beyan etmeleridir,

o verilen, veya vadedilen mihir, bizzat kadinin kendisinindir.

Dikkat ettinizmi bilmiyorum.

Kuranda bosanma suresi bile var,

65. sure, talak suresi,

Bosanma suresi,

[065.001] [DI] Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınızda, onları, iddetlerini gözeterek boşayın ve iddeti sayın; Rabbiniz olan Allah'tan sakının; onları, apaçık bir hayasızlık yapmaları hali bir yana evlerinden çıkarmayın, onlar da çıkmasınlar. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Allah'ın sınırlarını kim aşarsa, şüphesiz, kendine yazık etmiş olur. Bilmezsin, olur ki, Allah bunun ardından bir hal meydana getirir.

Ayriyeten, nisa suresi kadin haklarindan bahseder,

Nisa suresi 3. ayette.

[004.003] [DI] Eğer, velisi olduğunuz mal sahibi yetim kızlarla evlenmekle onlara haksızlık yapmaktan korkarsanız onlarla değil, hoşunuza giden başka kadınlarla iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz; şayet, aralarında adaletsizlik yapmaktan korkarsanız bir tane almalısınız veya sahip olduğunuz ile yetinmelisiniz. Doğru yoldan sapmamanız için en uygunu budur.

 

Cok evlilige degil eldekiyle yetinmeye tavsiye vardir.

O zaman diliminde, kuran kadinlara ozgurlukler vermistir.

kuran gelmeden once,

kadinlar kuranda belirtilen durumlarindan daha kotu durumdalardi.

Kurana gore kadindan ayrilmak hicte o kadar kolay degildir.

 

Hele hele laik sistemde oldugu gibi,

kadin alinip satilan bir metaa hic degildir,

Reklam malzemesi hic degildir.

islam zinayi suc sayar,

ama laik sistemde, istedigin genel evine gidip istedigin kadinla para karsiligi birlikte olmanin, hic bir yasal mueyyidesi yoktur.

Yalniz sunu unutmayin, kurandaki dinle,

gelenekteki din anlayisi ve algilayisi tamamen farklidir.

Kuran koleligi kaldirmak icin gelmistir,

gelenek,

Kolelegi bir ticarete donusturmustur,

tipki laik sistemde oldugu gibi.

Kendisini ozgur sanan bir suru kadin, kozmetigin,mayonun sutyenin tanitilmasi icin araci olarak kullanilip,

bir suru kadin ozgurluk adina genel evlerde calistirilmaktadir,

bu baglamda, geleneksel islamla, laik sistemin birbirinden pek farki yoktur,

Geleneksel islama ornek,

irandir,

kiz cocuklari, aylik yillik haftalik, gunluk olarak, nihak adi altinda satilmaktadir.adinada muta nikahi, demektedirler, yani evlenmeden once, bosanacagi zamani belirleniyor,

Laik sistemdeki tek fark,

kadinlari saatligine satmaktadir.Genel evler bunun canli ornegidir,

 

*************

Ozgurluk, kurandaki din anlayisindadir.

saygilar.

Evren.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yaptiginiz aciklamaya tesekkürler,aydinlanmis oldum.

Yalniz bir noktayi acmam gerekiyor;Islamda dini nikah diye bir kurum yok sayin Karabekir,NIKAH var sadece.Cumhuriyete kadar bu nikah görevi bulunulan yerin hocasi imami,kadisi vs tarafindan yerine getiriliyordu,Cumhuriyetle birlikte medeni yani resmi nikah getirildi.Ve resmi nikah disinda herhangi bir nikahlanma türü yasaklandi.Insanlari dini nikah yapmadan olmaz diye sartlandiranlarin sizce dini bilgilerinin tartisilmasi gerekmiyormu?umarim bu sorumada bir aciklama getireceksinizdir.

 

 

saygilarla

 

İslamda dini nikah yoktur demişsiniz. Pekiyi nikah yoktur diyebilir misiniz. Bir din, nikahı şart koşuyor ve bunu da şartlara bağlıyorsa o zaman o dinde dine uygun bir nikah şekli vardır. Pekiyi, resmi nikah imam nikahı yerine geçer mi? Buna evet geçer diyen profesörler olduğu gibi hayır geçmez diyenler de var. Resmi nikah türü dışında herhangi bir nikahlanma yasaklandı demişsiniz. Hayır, evlenmenin dini merasimi resmi nikahtan önce yapılırsa yasaktır. Yani resmi nikah yaptıktan sonra imam nikahı dediğiniz nikahı yapmanız suç değildir.

 

Birkaç şey birden tartışılabilir. İnsanları dini nikah yapmadan olmaz diye şartlandıranların bilgileri de bunu tartışalım diyenlerin bilgileri de tartışılabilinir. Diyanet İşleri Başkanlığından bir Profesör islamda dini nikah yoktur dini nikah hristiyanlığın bir öğretisidir dedi diye de islamın nikahsız yaşamayı esas aldığını düşünmek abesle iştigal olur.

 

İslama göre imam-müftü-vaiz gibi kişilerin nikahı kıyması şart değildir. Onlar olmadan da bu nikah yapılabilinir. Zaten Ceza Kanunumuz onlar tarafından nikahın yapılmasını ayrı bir madde olarak düzenlemiştir. Ancak, onların bu konuda çok daha bilgili olmaları ciheti ayrıca düşünülmelidir zira aşağıya dini nikahın esaslarını Diyanet'in sitesinden aktararak göstereceğim.

 

Soru 1- Resmi nikah dini nikah yerine geçer mi?

Prof.Dr. Hayrettin Karaman'ın bu konudaki cevabı aşağıya alınmıştır. Ancak, o dahi kesin bir cevap vermemiş ve muğlak bir ifade kullanmıştır. Evet veya hayır değil. Ancak, mehir konusundaki kadını koruma tedbiri olarak; resmi nikah kadını daha fazla koruduğu için resmi nikah yapılması daha uygundur. Bu soru aynı zamanda resmi nikah yaptıran biri dini nikah yaptırmasa olur mu anlamı taşımaktadır.

 

Bugün bazı memleketlerde mehir kızın babasına verilmektedir. Mehir kadını korumaya yöneliktir onun ailesini değil. Bu sebeple kadını koruyacak yeterli (özellikle medeni kanunumuz bu konuda yeterlidir) ise ...Bir farzı ortadan kaldırmaya cesaretim yok...

 

Hasılı; İslamın öngördüğü bir akit vardır. Ama bu akit için belli din görevlileri şart değildir. Resmi nikah bazen dini nikah yerine geçebilir ancak her zaman mümkün değildir. Dini nikahın resmi nikahtan sonra ona inananlarca yaptırılmasında bir mahzur yoktur, hem de hiç kimse için...

 

 

Müslümanın bir nikâhı vardır; o nikâh, dünya hayatını da düzenleyen dininin, meşru ve makbul gördüğü, ilgili kaynaklarda tanımladığı, unsur ve şartlarını açıkladığı nikâhtır. Bu şartlar ve unsurlar arasında imam yoktur, nikâhı imamın kıyması yalnızca bir gelenektir, bu geleneğin oluşma sebebi de nikâh gibi önemli bir konuda bir hatanın, bir kusurun bulunmasını, günaha girilmesini, bir bilenin kontrolü ile engellemek olmalıdır. Şu halde imam nikâhından değil, İslam'a göre muteber olan ve olmayan nikâhtan (evlenme akdinden) söz etmek gerekir.

 

 

 

 

Resmî Nikah Ve Dinî Nikah

 

İslam'da nikah (evlenme akdi), fıkıh konularının tasnifi içinde ibadetlere değil, dünya hayatını düzenleyen hükümler (muâmelât) bölümüne girer. Bir satım, bir kira akdi, dinle ilişkisi bakımından ne ise bir nikah akdi de odur. Bu sebeple nikah akdini bir başkası değil, iki taraf yapar; akit, aralarında evlenme engeli bulunmayan bir kadınla bir erkeğin, şahitler huzurunda, karşılıklı rızaları ve irade beyanları ile kurulur/oluşur. İmamın veya belediye memurunun nikah kıyması akdin kurulması ve sahih olmasının şartı değildir; bunların yaptığı, akit işlemini yönetmekten ibarettir. Resmî nikah ayrıca kayıt altına alındığı için evlilik hukukunu koruması, güvence altına alması bakımından dinin amacına daha da uygundur. İçinde yaşadığımız şartlarda yalnızca -meşhur olmuş yanlışlıkla- dinî denilen nikah ile yetinmek, dinin önem verdiği evlilik hukukunu korumak için yeterli olmadığından bununla kalmamak, mutlaka akdi resmîleştirmek gerekir (Bu konuda geniş bilgi için Mukayeseli İslam Hukuku isimli kitabıma bakılabilir). Hayrettin Karaman

 

Sadece resmî nikâh yeterli midir? "Sadece resmî nikâhı olanlar Allah katında evli sayılır mı?"

 

Nikâh dinî bir müessesedir ve belli şartları vardır. Aynı şart ve esaslar resmî nikâhta, yani belediye memuru tarafından kıyılan nikâhta mevcutsa nikâh nikâhtır. Ancak şart ve esaslara dikkat edilmiyor, hattâ kaale alınmıyorsa mesele değişir, nikâha gölge düşebilir. Şöyle ki:

 

Resmî nikâhta evlenecek kişiler evlendiklerine dair ifadelerini açıkça belirtiyorlar. Ancak bu ifadelerin kesinlik bildirmesi gerekir. Başka türlü bir yoruma müsait olmamalıdır.

Bir diğer önemli nokta, şahitlerin Müslüman olması ve iki şahitten birisinin erkek olmasıdır. Oysa laik düzende şahidin T.C. vatandaşı olması kâfi geliyor.

 

Evlenecek taraflar süt kardeşi olmamalıdır. Oysa resmî nikâhta bu husus araştırılmadığı gibi, memur tarafından da sorulmuyor.

 

Müslüman bir hanım gayr-ı müslim bir erkekle evlenemez. Halbuki yürürlükte olan mevzuatta bu meseleye dikkat edilmiyor, memur sormaya gerek duymadan nikâhı kıyıyor.

 

Bu mahzurlar söz konusu değilse, sadece resmî nikâhla da helâllik mümkün olur. Zaten nikâhın rüknü: iki şahit huzurunda tarafların birbirlerini karı-koca olarak kabul etmeleridir.

 

Ancak bütün bunlarla birlikte İslâmî ölçüler çerçevesinde nikâh akdini ihmal etmemeli, yaptırmalıdır.

 

Bu da başka bir kaynaktan alıntıdır.

 

 

Diyanet'ten alıntılanan kısım aşağıdadır. İsteyenler okuyabilir...

Geçerli bir evliliğin yapılabilmesi o evlilikte bir-takım unsur ve şartların bir araya gelmesi ile mümkün olur. Bu unsur ve şartlardan birinin eksik olması evli-liğin ya hiç doğmamasına veya eksik doğmasına yol açmak-tadır. Bu unsur ve şartları Hanefîler’in kabul ettiği sınıflamaya göre şu alt gruplara ayırarak incelemek ge-rekir.

 

a) Unsurları

 

Evliliğin unsurları denince, evlenme akdini oluşturan temel öğeler kastedilir. Bunlar da evlenecek tarafların varlığı ile onların evlilik akdini kuran irade beyanla-rıdır.

 

1. Taraflar

 

Geçerli bir evlenmenin olabilmesi için her şeyden ön-ce bu akdin iki tarafının olması gerekir. Bunlar normal olarak evlenecek kadınla erkektir. Taraflar evlenme eh-liyetine sahip değillerse belirli şartlarla velileri ta-rafından da evlendirilebilirler. Hanefîler nikâhın rüknü (unsuru) olarak sadece icap ve kabulü sayarlar, tarafla-rı ayrıca zikretmezler. Bu, icap ve kabulün esasen ta-rafları da içermesi yüzündendir. Diğer mezhep mensupları ise tarafları da akdin unsurlarından kabul ederler.

 

2. İrade Beyanı

 

Taraflar veya yetkili oldukları durumlarda velileri yahut vekilleri iki şahit huzurunda yanlış anlamaya im-kân vermeyecek bir tarzda evlenme iradelerini ortaya koyduklarında geçerli olarak evlenmiş olurlar. Bu irade-nin yanlış anlamaya imkân vermeyecek bir tarzda ortaya konması için İslâm hukukçuları bazan çok da gerekli gö-rülmeyen bir titizlik göstermişlerdir. Arapça’da şimdiki ve geniş zaman için aynı kipin (muzâri) kullanılması ve bu kip kullanıldığında bir evlilik vaadinin mi, yoksa o anda yapılan bir evlilik sözleşmesinin mi söz konusu ol-duğunun kesin biçimde bilinmemesi, hukukçuları ihtiyatlı davranmaya sevketmiş, bu sebeple, diğer akitlerde olduğu gibi, nikâh akdinin de geçmiş zaman kipi ile yapılması üzerinde hassasiyetle durmuşlardır. Türkçe’de şimdiki ve geniş zaman için ayrı kipler kullanıldığından böyle bir karışıklığın olması söz konusu değildir. Bundan dolayı ülkemizde bir evlilik vaadini değil de bir evlilik ira-desini ortaya koyan şimdiki ve geçmiş zamanla yapılan veya bu kiplerde muhatap olunan bir soruya aynı kiplerle cevap vererek ya da sadece “evet” diyerek akdedilen bir evlenme sözleşmesinin geçerli olduğunu kabul etmek gere-kecektir.

 

B) Kuruluş Şartları

 

Bu unsurlara ilâve olarak bu unsurlarda bulunması ge-reken niteliklerle ilgili birtakım şartlar daha aranmış-tır ki buna İslâm hukuku literatüründe evlilik akdinin kuruluş (in‘ikad) şartları denir. Gerek unsurlara gerekse bu grupta yer alan şartlara riayetsizlik aynı sonucu do-ğurur; akdi geçersiz kılar (bâtıl).

 

1. Ehliyet

 

Nikâha kendisi veya velâyet, vekâlet gibi bir hukukî ilişkiye dayanarak başkası adına katılan, yani evlilik sözleşmesini yapanların tam ehliyetli olması gerekir. Bazı durumlarda eksik ehliyetliler veya ehliyetsizler bizzat evlenemedikleri halde velileri tarafından evlen-dirilebilmektedirler. Ancak İslâm hukukçuları arasında bulûğ çağına ulaşmayan kimselerin hiçbir kimse tarafın-dan evlendirilemeyeceği görüşünde olan hukukçular da vardır. İbn Şübrüme bunlardandır. 1917 tarihinde kabul edilen Osmanlı Hukuk-ı Âile Kararnâmesi bu görüşü kabul etmiş ve velilerin ancak bulûğun alt sınırına gelmiş kimseleri belirli şartlarla evlendirebilecekleri hükmünü getirmiştir (md. 7).

 

2. Meclis Birliği

 

Evlilik birliğini kuran icap ve kabullerin aynı top-lantıda ve araya taraflardan birinin bu sözleşmeden vaz-geçtiğini gösteren bir hareketi girmeden yapılması ge-rekmektedir. İşte irade beyanlarının aynı toplantıda or-taya konmasına “meclis birliği” denmektedir.

 

3. Evlenme Engelinin Olmayışı

 

Geçerli bir evlilikten bahsedebilmek için karı koca arasında evlilik engelinin olmaması da gerekmektedir. Arada kan veya süt hısımlığı veya sıhrî hısımlık gibi devamlı ya da başkasıyla evli olma, din farkı, üç kere boşanma gibi geçici bir evlenme engelinin mevcut olması durumunda taraflar sürekli olarak veya bu engeller orta-dan kalkıncaya kadar birbirleriyle evlenemezler. Herhan-gi bir evlenme engeli konusunda bir şüphe ve buna bağlı olarak hukukçular arasında bir ihtilâf yoksa bu engele riayet bir in‘ikad şartıdır. Kişinin kendi üst ve alt soyuyla yani annesi, kızı, kız torunu ile evlenmesi bu gruba giren bir evlilik engelidir. Haklarında herhangi bir şüphe veya ihtilâf mevcut değildir. Dolayısıyla bu şarta riayetsizlik akdin bâtıl olması sonucunu doğurur.

 

4. Evliliğin Şartsız Olması

 

Burada evliliğin şartsız olmasından maksat evlilik akdinde geciktirici (ta‘likî) veya bozucu (infisâhî) bir şartın mevcut olmamasıdır. Dolayısıyla “Anne-babamın ra-zı olması şartıyla seninle evleniyorum” gibi bir ta‘likî şartın, veya “Velim razı olmazsa bozulması şartıyla ev-liliği kabul ediyorum” gibi bir bozucu şartın evlilik akdine dahil edilmesi mümkün değildir. Bu şartlarla ger-çekleşen evlilikler geçerli olarak yapılmış sayılmazlar.

 

Ancak geciktirici ve bozucu şartlarla evlilik akdinin yapılmamasına mukabil bazı kayıtlandırıcı şartlarla ev-lilik akdinin yapılması mümkündür. Ta‘likî ve infisâhî şartla kayıtlandırıcı (takyîdî) şart arasındaki en önem-li fark ta‘likî ve infisâhî şartta akdin yapılması veya bozulması tarafların iradeleri dışında bir iradeye ya da olaya bağlanırken kayıtlandırıcı şartta ise evlilik ta-mamen tarafların iradeleriyle belirli kayıtlar altına alınmaktadır. Söz gelimi evlenecek kızın veya erkeğin “Annemin de bizimle beraber oturması şartıyla evlenmeyi kabul ediyorum” demesi kayıtlandırıcı şartla evlenmeye bir örnektir.

 

Hangi tür kayıtlandırıcı şartın evlilik sözleşmesine dahil edilebileceği konusu İslâm hukukçuları arasında farklı ölçütlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu konuda nisbeten dar bir yorumu benimseyen Hanefî hukukçuları evliliğin mahiyetine ve evlilikle ulaşılmak iste-nen hedefe aykırı olmayan takyidî şartların ileri sürü-lebileceği görüşündedir. Her şartı bu açıdan titiz bir değerlendirmeye tâbi tutarken daha geniş bir yorumu be-nimseyen Hanbelî hukukçuları evlilik akdinin mahiyetine uygun olanların yanı sıra bu mahiyette olmayan, ancak taraflardan birine yarar sağlayan ve açıkça da yasaklan-mamış bulunan şartların ileri sürülebileceğini ve taraf-ları bağlayacağını söylerler. Her iki mezhep hukukçuları arasında en fazla tartışma konusu olan nokta evlenen ka-dının kocasının tek eşli olmasını şart koşmasının mümkün olup olmadığıdır. Hanefî hukukçuları bu şartın geçerli olmadığını, Allah’ın verdiği bir iznin bu şartla ortadan kaldırmış sayılamayacağını ileri sürmektedirler. Hanbelî hukukçuları ise bu şartın mümkün ve kocayı bağlayıcı ol-duğunu, çünkü bu şartın geçerli olmadığını ortaya koyan bir nassın mevcut bulunmadığını ve bu şartın kadına ya-rar sağladığını söylemektedirler. Osmanlı Hukuk-ı Âile Kararnâmesi bu konuda Hanbelî mezhebinin görüşünü kabul etmiş ve bu tür bir şartı geçerli kabul etmiştir (md. 38). Koca bu şarta rağmen ikinci defa evlenirse kadın kocasının tek evli kalma şartına riayet etmemesi sebe-biyle kendi evliliğini feshettirme konusunda bir seçim hakkına sahiptir. Dilerse mahkemeye başvurur ve evlili-ğini feshettirir.

 

c) Geçerlilik Şartları

 

Evlilik akdinin geçerli (sahih) olarak doğması için aranan şartlardır. Bu şartlara riayetsizliğin sonucu ak-din fâsid olarak doğmasıdır. Akdin fâsid olarak doğması ile bâtıl olarak doğması arasında ileride görüleceği ü-zere önemli farklar vardır.

 

1. Şahitler

 

Sıhhat şartlarından en önemlisi evlenmenin şahitler huzurunda yapılmasıdır. Hz. Peygamber’in, “İki şahit ol-madan nikâh câiz olmaz” (Buhârî, “Şehâdât”, 8) hadisi ev-lilikteki en önemli şekil şartını getirmektedir. Mâlikî-ler dışındaki üç mezhep şahitlerin nikâh anında hazır olmasını ararken Mâlikîler şahitlerin mutlaka nikâh a-nında hazır olmasını gerekli görmezler; nikâhın aleniye-te dökülmesi düğün yapılması ve böylece etrafa duyurul-ması suretiyle de olabilir.

 

Hanefîler’in dışındaki mezhep hukukçuları, şahitlerin ikisinin de erkek olmasını şart koşarken Hanefîler Baka-ra sûresinin 282. âyetini yorumlayarak nikâhta da bir erkek ve iki kadının şahitliğini yeterli kabul ederler. Bu konuda mezhepler sahip oldukları metodolojik prensip-ler ve yaşadıkları sosyal ve kültürel çevrenin etkisiyle şahitler konusunda farklı görüşler ortaya koymuşlar, an-cak bu ictihadlarıyla farklı şekilleri benimseseler bile aslında evlenmenin şüphe edilmeyecek bir aleniyet içinde yapılmış olmasını temin etmek istemişlerdir. Din İşleri Yüksek Kurulu 17/10/2002 tarihli kararı ile kadının şa-hitliğinin erkeğin şahitliğine denk olduğu yönünde görüş beyan etmiştir. Bu itibarla nikah akdinde sadece iki ka-dının şahitliği de geçerlidir. Öte yandan şahitlerin müslüman ve aile hukuku bakımından tam ehliyetli olması, yani temyiz gücüne sahip ve ergen (bâliğ) olması da ay-rıca gerekmektedir. Ne var ki Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf şahitler konusunda daha farklı bir yorumu benimsemekte ve evlenecek kadın Ehl-i kitap ise şahitlerin de Ehl–i kitap olabileceğini kabul etmektedirler. Şahitlerin dini konusundaki bu farklılık gayri müslimlerin şehâdetlerini yasaklayan doğrudan bir âyet ve hadisin olmaması, başka maksatlarla zikredilen nasların fakihlerin yorumuyla şa-hitlik için de uygulanması sebebiyledir. Bu yorumlarda hukukçuların içinde bulundukları çevrenin etkisi gözden uzak tutulmamalıdır.

 

2. Evlenme Engelinin Olmaması

 

Kalıcı ve birinci derecede önemli evlenme engelleri-nin evliliği hükümsüz kıldığını ve böyle bir engelin bu-lunmayışının akdin kuruluş şartı olduğu bilinmektedir. Burada söz konusu olan evlenme engeli ise, haramlığı ko-nusunda şüphe veya hukukçular arasında ihtilâf olan en-geldir. Meselâ, bâin talâk iddeti bekleyen kadınla ev-lenmenin yasak olması bu gruba girmektedir. Bu tür bir evlenme engeline riayet bir sıhhat şartıdır ve riayet-sizlik sıhhat şartlarına riayetsizliğin hukukî sonuçla-rını doğurur.

 

3. İkrahın Olmaması

 

Hanefîler’in dışındaki mezheplere göre nikâhta her-hangi bir cebir ve zorlamanın, bir diğer ifadeyle ikra-hın olmaması da bir sıhhat şartıdır. Dolayısıyla ikrahla yapılan akid sıhhat şartlarının eksikliği sebebiyle ge-çersiz (fâsid) bir akiddir. Hanefîler ise ikrahı iradeyi sakatlayan bir sebep olarak kabul etmemektedirler. Hane-fîler’in dışındakilerin bu konudaki dayanakları, Hz. Peygamber’in, “Ümmetimden hata, unutma ve yapmaları için cebir ve tazyike mâruz kaldıkları şeylerin sorumluluğu kal-dırılmıştır” (İbn Mâce, “Talâk”, 16) hadisidir. Hanefîler ise ikrahın evlenmeye ve boşanmaya etki etmemesi tarzın-daki görüşlerini Resûlullah’ın, “Üç şeyin şakası da cid-didir, ciddisi de ciddidir; nikâh, talâk ve talâktan dönüş” (Ebû Dâvûd, “Talâk”, 9; Tirmizî, “Talâk”, 9; İbn Mâce “Ta-lâk”, 13) hadisine dayandırmakta ve cebir ve şiddete mâ-ruz kalanı şaka yapan kimseye benzetmektedirler. Ayrıca Hanefîler’e göre cebir ve şiddete mâruz kalanın aslında iradesi sakatlanmış değildir; rızâsı ortadan kalkmış an-cak hür seçim imkânı ortadan kalkmamıştır.

 

Burada Hanefîler’in dışındaki hukukçuların görüşleri-nin hukuk tekniği ve sosyal ihtiyaçlara cevap vermesi açısından daha uygun olduğunu belirtmek gerekir. Nitekim Osmanlı Devleti’nde kız kaçırmalarda Hanefî mezhebinin görüşünün uygulanması bazı hukukî ve sosyal problemler çıkarmamış da değildir. Problem uzun asırlar kız kaçır-maya getirilen cezaî tedbirlerle çözülmeye çalışılmış-tır. Fakat sonunda Osmanlı Hukuk-ı Âile Kararnâmesi ge-rek zorla yapılan nikâh ve gerekse aynı durumdaki boşan-malar konusunda Hanefî hukukçularının görüşünü terkederek diğer hukukçuların görüşlerini kabul etmek zorunda kalmıştır (md. 57, 105).

 

4. Evlenmenin Gizlenmemesi

 

Bu şart sadece Mâlikîler tarafından ileri sürülmüş-tür. Onlara göre şahitlerle anlaşarak yapılan evlenmenin gizlenmesi ve etrafa duyurulmaması sıhhat şartlarına ay-kırıdır; dolayısıyla böyle olan nikâhlar geçersizdir. Ne var ki diğer üç mezhep bunu bir sıhhat şartı olarak ka-bul etmez, şahitlerin duyduğu nikâh artık gizlilik sını-rını aşmıştır derler. Ne var ki günümüzde resmî şekil ve kayıt bulunmadığı sürece iki şahidin, özellikle büyük yerleşim merkezlerinde alenîliği sağlamaya yetmeyeceği ortadadır. Fakihlerin çoğunluğunun iki şahidi yeterli görmesi dönemlerinin toplumsal telakkileriyle yakından ilgili olup böyle bir gizliliği tasvip ettikleri şeklin-de anlaşılmamalıdır. Bu itibarla, ülkemizde iki şahitle fakat gizlilik içinde kıyılan nikâhların taşıdığı sakın-calar göz önüne alındığında Mâlikîler’in bu görüşünün de tamamen yabana atılmaması gerektiği ortaya çıkmaktadır.

 

d) Yürürlük Şartları

 

Evlenmenin hükümlerinin işlerlik ve yürürlük (nefâz) kazanması için aranan şartlardır. Bazan nikâh geçerli olarak akdedildiği halde hükümleri hemen işlerlik kazanmaz. Meselâ eksik ehliyetlilerin velilerinin iznini almadan yaptıkları evlenme böyledir. Veli icâzet verene kadar bu evlilik normal sonuçlarını doğurmaz. Tam ehli-yetli bir kimseyi velisinin evlendirmesi de aynı gruba girer; ancak tam ehliyetli bu işlemi kabul ederse hüküm-lerini doğurmaya başlar. Genel olarak bizzat evlenecek kimseler tarafından akdedilen evlilik velilerin, veliler tarafından akdedilen evlilik de tarafların izin veya i-câzetine muhtaç olduğu durumlarda bu iznin alınması bir nefâz şartı olmaktadır.

 

e) Bağlayıcılık Şartları

 

Evliliğin bağlayıcı (lâzım) olması için aranan şart-lardır. Evlilik sözleşmesi esas itibariyle bağlayıcıdır, diğer bir ifadeyle lâzım bir akiddir. Taraflardan birisi veya her ikisi evliliği bütün sonuçlarıyla birlikte or-tadan kaldıramaz. Ancak boşanmanın farklı bir hukukî iş-lem olduğu belirtilmelidir. Fakat bazı durumlarda nikâh akdinin bağlayıcı olmadığı, taraflardan birinin bunu feshedebildiği görülmektedir.

 

Tam ehliyetli bir kadın evlenme akdini velisinden i-zinsiz yapıyorsa, bir kısım İslâm hukukçusuna göre koca-sının kendi konumuna denk, mehrinin de misil mehir, yani kadının konumuna denk olması gerekir. Aksi halde velile-rin bu evliliği feshettirme hakları vardır. Öte yandan baba veya baba-dedesi dışındaki bir velisi tarafından evlendirilen küçüklerin nikâhı, kocası kendisine denk (küfüv) ve mehir de misil mehir olsa bile, bağlayıcı olmayan, yani gayri lâzım bir nikâhtır. Böyle bir durumda bulunan küçükler ergenlik çağına gelince evliliği feshettirebilirler. Bunun için herhangi bir se-bep ileri sürmek zorunda da değildirler. Bu durumdaki genç kızların bir seçim hakkından bahsedilir. Buna da bulûğ muhayyerliği (hıyârü’l-bulûğ) denir. İslâm hukukçularının gündeme getirdiği bu şart, genç kızların konumuna ve ailesine denk bir kimseyle evlilik yapmasını, böylece hem evliliğin mâkul bir zeminde kurulmasını hem de tarafların ve ilgililerin haklarını korumayı hedefler.

 

f) Şartlara Uymamanın Sonucu

 

Bu unsur ve şartlardan birisine riayet edilmemesi du-rumunda ihmal veya ihlâl edilen unsur ve şarta göre ev-liliğin ya tamamen veya bazı yönleriyle geçersiz olması söz konusu olacaktır.

 

Unsurları, kuruluş (in‘ikad) ve geçerlilik (sıhhat) şartları tamam olan evlilik hukuken geçerli (sahih) bir evliliktir. Böyle bir evlilik karı-koca ilişkisinin helâl olması, mehir, nafaka, evlilikten doğan sıhrî hısımlık ve mahremiyet (hürmet-i musâhere), neseb ve karşılıklı mirasçılık gibi evliliğin bütün sonuçlarını doğurur. Un-surları ve in‘ikad şartları tamam olup sıhhat şartların-da eksiklik olan evlilik fâsid evliliktir. Bu tür evli-likte tarafların derhal ayrılmaları gerekir. Fâsid evli-lik kendi başına herhangi bir sonuç doğurmaz. Ancak bu evlilikle birlikte fiilî birleşme de (zifaf) vuku bul-muşsa bu evlilikten şu sonuçlar doğar: 1. Mehr-i misil ile müsemmâdan az olanı kadının hak etmesi. 2. Böyle bir birleşmeden doğacak çocukların nesebinin babaya bağlanması. 3. Ayrıldıklarında kadının fesih iddeti bekle-mesi. 4. Fâsid nikâhla bir araya gelen eşler arasında hürmet-i musâhere denilen sıhrî hısımlıktan doğan evli-lik engelinin teşekkülü. Ebû Hanîfe diğer akidlerde yap-mış olduğu bâtıl-fâsid akid ayırımını nikâh akdinde de yapmaktadır. Ona göre unsurları veya in‘ikad şartlarında eksiklik olan akid bâtıl akiddir. Tarafların derhal ay-rılmak zorunda oldukları böyle bir akidden herhangi bir hukukî sonuç doğmaz. Ancak zifaf olmuşsa mehr-i misil gerekir. Unsurları, in‘ikad ve sıhhat şartları tamam o-lan yürürlük şartlarında eksiklik bulunan akde de mevkuf akit denir. Mevkuf akid yetkili kimsenin izin ve icâzet vermesine kadar doğuracağı sonuçlar bakımından fâsid ni-kâh hükmündedir. Diğer şartları tamam olup, bağlayıcılık (lüzum) şartlarında eksiklik bulunan akde gayri lâzım veya câiz akid denir. Fesih hakkı sahibi bu yönde bir talepte bulunup evliliği feshettirinceye kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını doğurur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"MK: Bu konulara çok girmeye gerek yok. Ben evliyim çocuklarım var. Türkiye Cumhuriyeti’nin şeyi de çocuklarıma “Babası Mustafa Karaduman, annesi falandır” diye kimlik vermiş. Gerisi benim şeyim değil. Benim inancımda da bunlar yasak şeyler değil. Çocuklarım aynı okulda, bir problemleri de yok Allah’a şükür. Bugüne kadar da hiçbir yasal sorun yaşamadım

 

MK: Çocuklarım için yasaların bana tanıdığı hakla, onları kendi annelerinin adıyla benim kütüğüme kaydettirdim. Hepsi resmi olarak soyadımı taşıyor. Gerisi beni ilgilendirmiyor. Benim için problem teşkil etmiyor. Eşlerimle ilgili durum için Türkiye Cumhuriyeti şeylerinde resmi muamele kabul etmiyorlar. Çocukları kabul ediyorlar. Benim problemim değil. Önceki hanımla olan evlilik cüzdanımı da hiçbir yerde hiçbir şekilde kullanmadım. İhtiyaç da duymadım. Tozlu sayfalar arasında duruyor"

 

O Türkiye Cumhuriyeti "şeyleri" sayesinde üç karınla evinde huzurla oturuyorsun, para kazanıyorsun, rahat yaşıyorsun. Hatta o "şeyler" in hoşgörüsü sayesinde böyle hakaretvari konuşabiliyorsun demek lazım bu adama. Artı sormak lazım bu adama maşallah halin vaktin yerinde, hareminide kurmuşsun daha neyin nefretiki bu Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı.

 

Üç kadınla evlilik bu çağda modern cariyecilik. Bu tür evlilikleri genelde fakir kadınlar rahat bir yaşam için kabul ederler. Kadına saygı işi değildir. Kocası akşam eve geldiği ve kendisine baktığı sürece metreslerini bildiği halde sesini çıkarmayan kadının durumundan farklı değildir birinci eşin durumuda. Yani metreslere dini kılıf giydirmedir. 80 yaşındayken 18 yaşında kızı babasından satın alıp evlenip. Ardından "ne var peygamberimiz evlendiğinde Hz Ayşe şu yaştaydı" diye yaptığını dinle meşrulaştırmaya benzer.

 

Sanki din beylerimizin uçkurunun keyfi için var ya.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

****

Değil mi? Yani gelenek görenek ,Peygamber.....Noluyor ki hep vardı hep olsun

 

Hiç bir şey konuşmayalım bunlar doğal şeyler

 

Ben olayın doğru olduğunu söylemedim benim söylediğim sanki ilk kez böyle birşey duyulmuş gibi tepki gösterilmesine..

Bugün gidin Günyedoğuya hemen her evde 2-3 tane hanım mevcuttur.Üstelik bir bedel karşılığında dedesi yaşında adamlarla evlendirilen gencecik kızlar..

Onlar niçin gündeme taşınmaz?Ha bu adam ünlü bir giyim firmasının sahibi diyemi medyatik ama olay medyatik değil,olay devletin biran önce el koyması gerektiği ciddi bir sosyolojik problem..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Iste gördügümüz gibi hayatini dine göre tanzim edenler,dini yasam yani seriat disinda baska bir hayat tarzi kabul etmeyenler icin resmi nikah, nikah yerine gecmemektedir,onlar icin -her nekadar dini nikah diye bir nikah yoksada-dini nikahsiz olmaz sarti gecerlidir.Iste dini carpitanlarla gercek olarak yasayanlarin arasindaki fark buradadir.Islam dininde belirttigimiz gibi bir nikah vardir ama bu nikah dini nikah diye bir sarti getirmiyor,dinle yönetilen dine dayali rejimlerde hacinin hocanin kadinin veya bir baskasinin kiydigi nikahi dini nikah diye insanlara dayatmak aslinda dinde zorlama kapsamina girer.Islamda nikah vardir ama dini nikah diye bir sart yoktur.Resmi nikah insanlarin birbirlerine karsi olan sorumluluklarini tanzim etmektedir.Dine dayali bir rejim olmadigi icin dini nikah diye yaptirilan bir nikahta taraflarin birbirine karsi sorumluluklari ancak onlarin vicdanlarina endekslidir.

Bazi profesörler evet bazilari hayir diyor,tarzi bir aciklama gercekleri sadece kilifa sokmaya yarar,gercek ise Kuranda dini nikah diye bir müeessesenin olmadigi gercegidir.Nikah vardir ama dini nikah diye bir kavram yoktur.Insanlar yanlis yönde sartlandirilmis olduklari icin o dini nikah olmadan kendini evli sayamiyor ki, gerek sartlandirmak gerekse sartlanmak hem resmi nikahin zoraki yaptilirliyor olmasi gibi bir anlamida beraberinde getirirken ayni zamanda resmi nikaha karsi bir cephe olusturulmaktadir.Dini nikah diye insanlarin sartlandirilmasinin ardindaki ana gercek seriati yasatmak ve laik rejimi törpülemektir.özetle dini nikahi insanlara sarttir diye dayatmak laiklige karsi olmaktan öte bir amac tasimaz.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.