Misafir karabekir Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2008 Üzerimde bir halsizlik var. Sıcaklar değil biliyorum. Kemiklerim ağrıyor yediğim bir araba dayaktan değil. Üzerimde bir sıkılmış, bir bıkkınlık, yüzümde garip bir talihsizlik var...Boş mezarı bulsam girer miyim girmez miyim bilemeyecek haldeyim. Tamam, bana öğle yemeği biraz dokunuyor ama ikindi de böyle hissediyorum sabah da, akşam da... Havva ve Adem masalı anlatacak değilim. Küresel ısınmadan da demvurmayacağım. Fizyolojik problemlerimi de sizinle paylaşamam. Hadi bir tanesini söyleyeyim. 1.10 cm yerden yükselebiliyordum 67 kiloyken şimdi 77?yim ve ancak 85 cm sıçrayabiliyorum. Her ne ise; neleri yap/a/mayacağımı belirterek ne diyeceğim sarahate kavuşmuyor farkındayım. Hayalleri tükettik. Başka yerlerden devşirdiğimiz hayaller çok kullanılmışlıktan ıskartaya ayrıldı. Ya bir yarışma programından ya bir spor müsabakasının sonucundan ya uyuz bir atın ?burunlarından? ya da ?cömert? devletimizin lotolarından zenginlik devşirme hülyasına dalmayan herkes; beni dinlemek zorunda. Hepimizin içine yavaş yavaş ezilmişlik nakşedildi. Bu ezilmişlik, eprimsilik, burukluk bir şekilde sürekli gözümüze gözümüze sokulmuş ve tüm bunlar içerisinde çölde koşan atlar gibi hepimizin kaybedeceği yarışlara sokulmuşuz. Ölüyoruz. Tüm toplum olarak, toplumun tüm gençleri olarak. Her şeyini yitirmiş olan, hisseden herkes aynı zamanda zombileşiyor. Evlerimiz zombilerle dolu. Hepimiz giderek zincirlere daha da hapsoluyoruz. Kırmaya çalıştığımız her zincir daha da güçlenip bir tarafımızdan bizi iyice esir ediyor. Hem herkesleşiyor, hem herkes kadar kötüleşiyoruz. Hepimizi bekleyen tehlike herkesin ölmüşlüğünün içinde yitip gitmek. Sanki 10?larca yarışa girmiş 10?larca yarış kaybetmiş, 10?larca kez vurulmuş. Söyleyin; siz değil misiniz. Yavaş yavaş böyle hissetmiyor musunuz? Tüm toplum belki böyle hissediyor. Herkes, kendini ?kaybetmiş? hissediyor. Herkes bıkkın? Pekiyi niye sürekli birbirimizi biryerlere çağırıyoruz, doğruyu göstermeye çalışıyoruz. Burada ne işimiz var tüm bu berbatlıklar arasında? Bu forumda sadece kaybedişimizi daha görkemli bir hale getirmek için varız. Kaybettik ama uğraştık işte demek için çaba sarf ediyoruz. Yenildin, git şimdi daha güzel yenil diyen adamın dediği noktaya ulaşmaya çalışıyoruz. Bizler hayatın kaybedenleri olarak buradayız. Yenildik ama bir türlü kendimizi buna ikna edemiyoruz. Yenildiğini kavrayanlar başkalarına bunu daha orjinal, daha güzel göstermek için çaba sarf ediyor. YENİLDİK...Şimdi, yenilginin güzeli olur mu diye sormanın alemi yok. Yapacağımız birşey var mı? Burada olmamızın nedeni belli. Yapacak daha iyi bir şeyimiz yok. Daha iyi değiliz...Evvela bunu kabul edelim... Kim bilir belki birgün biz de buradan hareketle "Kuracaksak biz de kendi partimizi kursak bari" diyebiliriz... Alıntı
Φ godzilla Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2008 ne kaybettik? neyi kaybettik? kimi kaybettik? kim kaybetti? biz kaybettik siz mi kazandınız? yoksa günün getirdiği romantizm, keder, kader, heder ..... miiii yazdırıyor? Yenilene mi yazdı bunları yenen? Hepimiz yenildik te neden oynuyoruz bu maçı hala? hayal mi kurabildik? hangi hayali gerçekleştirebil(eme)dik? hayal kurduysak baştan bittik.Simgelere baktık, imgeler yarattık sonunda battık.Ya da imgelerden anlamsız simgeler.... Sen kötü isen ben daha kötüyüm. Cevaben değil sevaben yazdım.Sehven değil kasten oldu herşey. Şerefli Kaybediş. Kimseye. Alıntı
Φ dinazor Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2008 Kazancımız veya kaybımız maddi ölçek üzerinden hesaplanıyorsa. Kim kazanıyor? Kim kaybediyor? Çok berrak bir konudur kimin kaybettiği ve kimin kazandığı. Ancak ölçek vicdan üzerinden bakarsa olaylara. Kazananların çoğu kaybetmiş görünüyor. Öyle kaybetmişlerdir ki; Ölümüz bile onların dirisinden daha vicdanlıdır. Zombi yaşayan ölü, demek ki. Yer yüzü zombi dolu. Öyleyse... Ancak biz; aralarında kendini zombi zanneden, insan evladı var mı diye bakınıyoruz. Sadece... Ey yolcu merhaba!.. Güzel günlerin hatırı için. Zaten partimiz açık, vicdanı terazi olanlara. 365 gün bizimdir. Her gün de bayram. Bayramdan korkanın adı olsun zombi... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2008 Her şer bir hayırla gelir, Yere çökmeden yükseğe sıçrayamazsın, Kazananın olduğu yerde mutlaka bir kaybeden var, Asıl önemli olan ne kaybediliyor ne kazanılıyor değil, Ne dönüyor? Evet doğru aslında hepimiz kaybediyoruz azar azar azalıyoruz... Çünkü güçlü olan kötü niyetliler, her türlü gücü ellerinde bulundurmak ve geri kalan yeryüzü ahalisine sahip olmak için bütün değerleri altüst ediyor... Bir toprağa ateş düşüyor, bir ormana kıvılcım düşüyor yanıyor heryer... Petrol tükenecek ve sıra başka şeylere gelecek sömürmenin sonu yok... 9 mideli vampir posamızı bir kenara atana kadar bizden vazgeçmeyecek... Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2008 *** Neleri kaybettiniz bugüne kadar? Çok istediğiniz halde o an uygun olmayan sebeplerden dolayı neleri gözden çıkardınız? Çok değil mi? Sayılamayacak kadar çok. İlk kayıplarımıza bebekken başladık. Bizi seven, bizi besleyen, kirlenince altımızı değiştiren annemizin kucağını büyümeye başladıkça kaybettik. Daha bir kaç ay öncesine kadar ağladığımızda sığınak olan sımsıcak göğsü, büyük bir ağlamayla soğuk bir oyuncağa bıraktık. Büyüdükçe elimize oyuncak tutuşturdular, oynayalım ağlamayı keselim istediler. Ağladık ağladık sustuk. Sevmenin, istemenin kaybetmek olduğunu gördük daha yolun başında... Yavaş yavaş emeklemeye başladık, sonra yürüdük. Yürümenin ilk adımlarında bizi destekleyen ellerimizi tutan elleri kaybettik yine... Konuşmaya çabaladık. Ağzımızdan çıkan her kelime de ilk önce alkışlanmayı öğrendik. Sonrasında konuştukça yerli yersiz sorular sordukça "Sen sus çocuksun. Şimdi sırası değil, konuşma " sözleriyle tanıştık. Çok sevdiğimiz o alkış seslerini kaybettik... Kendi halimizde yaşamayı öğrenmeye başladık. Biraz daha büyüdük yuvaya başladık, evdeki sıcacık yatağımızı oyuncaklarımızı kaybettik. Oyunlar, eğlenceler, yeni çevreler, arkadaşlıklar öğrendik. Öğrenmenin ne demek olduğunu, disiplinin okulda ki yerini gördük... İlkokula başladık, çocukluk yıllarımızı kaybettik. İlkokulda her yeni gün yeni bir harf, hece öğrenirken hayallerimizi kaybetmeye başladık. Sorgulamalarımızı, merakımızı yok ettik... Kim kaç yılında doğdu, o musluktan akan suyla bu havuz kaç saatte dolar, Katmandu'nun başkenti neresi derken oyun oynamayı kaybettik... Her geçen yılda yeniliklere kucak açarken geçmişin değerlerini yok ettik. Büyüklere saygının, küçüklere sevginin gerekliliğini önemsemedik... Ortaokul çağlarında ne olacağım derdine düşüp ilk duyguları kaybettik. Aklımız beş karış havadayken çocuk olmanın verdiği rahatlığı yitirdik. Ergen olduk, ilk aşkları yaşayamadan ağlamamayı öğrendik. Eski doğallığımızı kaybettik... Üniversite yıllarında ilk gençlik hallerimize vahlanıp sorumsuz yaşamayı istedik. Nasıl olsa istediğimiz, hayal ettiğimiz yerdeydik. Hayatımızı kazanacağımız bizi adam ya da kadın yapacak yerde. Kimimiz hayal ettiğimiz okullarımı geleceğin mesleği okullara kaptırdık. Daha başlamadan kaybettik... Mezun olduk, keplerimizi havaya atarken en güzel anlarımızın o üniversite yıllarında kaldığını bilemedik. Kendimizce tek düşünce olan "Ah bir okul bitse" yi " Akşam olsa da eve gitsek" sözleriyle yer değiştirdik. Geçen yıllardaki mutlulukları hep bir sonraki adımı düşünerek nasıl yaşadığımızı anlayamadan kaybettik. Sevgilerimiz oldu ya çok sevildik ya da çok sevdik. Bir gün dost olanı yarın kaybettik. İte kakıla iyice hayatı öğrendik. Yalnızlığın kötü bir şey olmadığını etrafımızdaki dostlarımızdan yediğimiz her kazıkta öğrendik. Kötü olsa da kimseye güvenmemeyi öğrendik. Güven duygumuzu kaybettik... Yeni evler kurduk, yeni aileler oluşturduk. Annemizin, babamızın varlığını kaybettik. Onlar vardı ama kendi dünyamızla o kadar meşguldük ki onlara ayıracağımız vakitleri kaybettik. Sevgimizi tam anlamıyla yaşayamadan hayat derdiyle mutluluğumuzu unuttuk. Elimize geçen fırsatları "Aman vakti değil, aman nasıl olur" derken başkasına vererek kaybettik. Belki doğru anda doğru işler yaptık kim bilir ama hep bir yanımızı eksik hissettik. Hissettik çünkü kaybetmeyi çok erken öğrendik... En kötüsü ne kaybettik biliyor musunuz? Gün geçtikçe yaşama tutunmak adına BİZ OLMAYI KAYBETTİK. Seni seviyorum demenin, zor bir söz olmadığını öğrenemedik. Gördüğümüz sevdiğimiz insanı son kez görecekmiş gibi düşünemedik. Hep yarını düşünüp, hep yarını yaşadık. Ayrıldık, kırıldık, zorlandık, kaybettik ANI YAŞAMANIN MUTLULUĞUNU bilemedik. İçinizdeki sizi kaybetmeden ne olur kendinize bir iyilik yapın ve göze alamadığınız ne varsa onu yapmaya çalışın. Kim bilir biraz ötesini, kim bilir başka neleri kaybedeceğimizi. Kazananlardan olmanız dileğiyle, *** Alıntı:(nazan orer) Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2008 Dün,yaşandı geri gelmez..yarın olurmu bilinmez..bu günü yaşarkende gönül kırmaya gelmez.. Kaybettiklerimiz değil,elimizdekiler önemlidir..Sevgimiz Sermayemiz ise,illakide bir şeyler kalır bir kıyımızda,köşemizde.. Alıntı
Φ arjwen Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2008 ben artık benleyim eyer ben deki sen bensen ben de artık benleyim beni bensiz bırakma eyer olamazsam ben sensiz ozaman olmam ben benle gülüm beni benle bırakki ben hep kalayım senle bensiz olamam ben eyer ben sensiz kalırsam Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2008 M.Ö 300 ler Mısır Firavunu Ramsesin çok sevdiği bir adamı hakkında yolsuzluk yaptığı iddiası atılıyor ortaya, Ramses adamına güveniyor ve inanıyor ancak adaletin önünü tıkamıyor ve yargılanmasını istiyor... Yargılanma süresi boyunca o çok güvendiği adamından uzak duruyor, hiç görüşmüyor ve konuşmuyor... Ramses, firavun... Bir nevi diktatör istediğini yapma hakkına sahipken ve tarih bundan 2300 yıl önce olduğu halde adalete müdahale etmiyor... (!) Şimdi biz çağlar ötesindeyiz öyle mi? Yıldız savaşları başladı mı? Evet kaybediyoruz, maddi manevi bütün değerlerimizi... Tekbir giyim yeni kreasyonunu bir defile ile tanıtmış sahnede mankenler ilahiler eşliğinde dua eder pozisyonda sergilemişler yeni tesettür ürünlerini... İnanç sektörü oldukça iyi para getiriyor çok ileri gitmişiz çok... (!) Alıntı
Φ dinazor Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2008 Arjwen "O"nu kendi haline bırakmak bizim işimiz. Dikkat edersen, "O" bizi kendi halimize bırakmıştır. "Ne halin varsa gör"dür, O'nun emri... Böylece görürüz bütün hallerimizi. de... Oradan biliriz yanılışı doğru oluşu. Bakarız eskilere kim ne yapmış ne etmiş de başımıza ne işler gelmiş. Biliriz ne ekersek ne biçeriz. Özgür irade başımızın üzerinde. Başka da şapka bize uymaz. Böyledir bu. Din a zor. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2008 Ben bu arkadaşımızın hangi federe islam devletinden olduğunu merak ettim... Çok şeyi merak ettim, mesela "islam devleti" kavramı islami midir? Din bir yönetim biçimi midir yoksa din bir seçenek midir? Örneğin günümüzde islami kurallara göre yönetildiği varsayılan ülkelere baktığımızda devlet zoruyla şekillendirilen ve tek tip anlayışa mahkum edilen insanlar ne kadar özgürdür? Özgürlüğün olmadığı yerde din olabilir mi? Dinin hangi felsefesini ilke ediniyor? Alıntı
Φ arjwen Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2008 tabi açıkliyim her yaşam biçimi yada düşünce özgür olabildiği gibi kişisel isteklerin her ne olursa olsun özgür bir biçimde hiç bir ideolojik etki altında kalmadan yine özgür platformlarda dile getirilmesi gerekliliğine inanan birisi olarak tamamen kendi hür iradem ve kişisel arzu ve isteklerimin doğrultusun da hayal ettiğim bir idare biçimi olarak olmasını hep istediğim bir yönetim biçimi olarak ve yine tamamen hissiyattım doğrultusun da yazıya döktüğüm betimlemelerden ibaret bir düşünce anlayışı bana ayit ve benim yaşamayı istediğim bir yönetim anlayışı kitleleri hedef alarak yada kendi isteklerimi belirtirken benle aynı düşünceleri paylaşmayan bireyleri de katarak değil sadece bana ayit kişisel bir betimlemeden ibaret maneviyatı ben de çok büyük ama başkaları için anlamsız gelebilecek bir duygu ve düşünce yazısı okadar bundan da ne anlam çıkarırsınız orası da sizin duygu ve düşüncenize kalmış iyi akşamlar Alıntı
Φ arjwen Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2008 Ben bu arkadaşımızın hangi federe islam devletinden olduğunu merak ettim... Çok şeyi merak ettim, mesela "islam devleti" kavramı islami midir? Din bir yönetim biçimi midir yoksa din bir seçenek midir? Örneğin günümüzde islami kurallara göre yönetildiği varsayılan ülkelere baktığımızda devlet zoruyla şekillendirilen ve tek tip anlayışa mahkum edilen insanlar ne kadar özgürdür? Özgürlüğün olmadığı yerde din olabilir mi? Dinin hangi felsefesini ilke ediniyor? islam devleti bir yönetim biçimidir sonunda <devlet> geçen yer biçimlenmiş devlet gibi tıpkı türkiye <cumhuriyeti > gibi islam devleti kavramı islamimi dir ? evet islamidir çünkü islami kurallara uygunluluğu esas alan yer biçim ve yönetim anlayışı islamidir bu ister bireysel olsun ister toplumsal alanda kendini göstersin fark etmez günümüzde islami kurallara göre yönetilen devletlere bak(ış açılarına ) baktığımızda bunu farklı düşünen insanlara farklı geldiğini görebilmemiz mümkündür çünkü kendi bireysel hak ve özgürlüklerinin kısıtlanacağı endişesi herkesin eşit ve herşeyin özgürce yaşanılamayacağı korkuları yersiz ve anlamsız korkuları demek daha doğru olur bundan dolayı bu model o belli bir kesimle ters düşmektedir ve buda çok doğaldır islami yaşayış örf ve ananelerinden uzak oluşları buna sebeptir islamı özünde yanı dışardan (BAKTIĞIMIZDA) değilde gerçekten yaşayarak ve anlayarak hayatlarına idrak etmiş olsalardı eminim islama bakış açıları< baktığımızda > değilde çok daha farklı olurdu unutmayın hak ve hukuk islamlan gelmiş ve kalplere yerleşmiştir eyer herşeyde olduğu gibi bazı noktalarda kısıtlama getirilmişse islamlan beraber bunu insan-islam yaşayış biçimiylen örtüşmesi içindir aradaki zıtlıkları yok etmek için yoksa islamlan gelen hak ve hukuk hiç kimsenin yaşayış biçimine bi zorlama ve kısıtlama değil tam aksine insan-islam yaşayış modeline bir uyum vurgusu olması amacıylan kişisel bazı hak ve özgürlüklerden feragat edinilmesi amacını taşımaktadır islami devlet modeli modeli açılımı budur iyi akşamlar Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 Evvela konuya katılan bütün arkadaşlara çok çok teşekkürler... Özellikle Gece Kuşu'nun muhteşem alıntısına teşekkürler...O yazıyı yazanın yüreğine teşekkürler... Konuyu açarken 2 şeyi ayrı olarak söyledim. 1. Buradayız çünkü yapacak daha iyi bir işimiz yok 2. Kaybedişimizi daha görkemli hale getirmeye çalışıyoruz... Hepimiz, bir diğerine bildiklerinini/bulduklarının daha doğru kendinin daha iyi olduğunu ispat etmeye çabalıyor. Bilgimiz başka yerde "para*" etmiyor çünkü. Burada ediyor mu? Burada kendimizi ispatlamaya çalışıyoruz başkalarına. İspatlamaya çalışıyoruz çünkü onun bizim düşüncemize müntesip olmayacağını biliyoruz. Bakın, bu konuyu kendimizi konuşabilmek için açtım ama dönüp dolaşıp bir şekilde başka tartışma mecraına kaydı. Ben, kuracaksak biz de kendi partimizi kursak bari diyeceğimiz bir günün geleceğini hesaplayarak bunu söylememiştim. Sadece, hepimizin içinde bir muhalefet azmi var bu bizi bir yere götürmüyor, yükseltmiyor kimseyi de götürmüyor o halde niye hala böyle tartışıyoruzu ortaya koymak içindi. Sadece bu ülke değil kötüye giden. Kötünün ne olduğunu belirtecek değilim ya da şimdi değilim. Ama tüm dünyanın kötüye gitmesi değil mesele. İçimizdeki ezilmişlik, içimizdeki bıkmışlık, kızgınlık, yokolmuşluk hissi. Bu birçok nedenden olabilir. Ama, İdris Özyol'un deyimiyle boynundan tutulup kenar mahallenin kanalizasyonları atılmış it'ler gibi hissetmiyor muyuz kendimizi. Veya sadece ben böyle mi hissediyorum. Derdimin parasal mevzular olmadığını söyleyeyim. Üniversiteyi kazanamamak da değil, üniversiteyi bitirip KPSS'ye takılmak da değil, ssk priminin yatırılmasını mı yoksa işten çıkartılmak arasında bocalayan adamın derdi değil, kirayı mı ödeyim yoksa bu ayki yiyecek parasını mı elimde tutayım diye düşünen adamın değil, sigara parası olmayıp da başkasından bir tek sigara istemek zorunda kalanın değil, Pirinç kuyruğunda saatlerce bekleyip de sıra dışından pirinç alanlara dellenen adamın derdi değil, briket alırken dahi araya aracı sokulması gerektiğini bilmeyip de pahalı briket alan adamın derdi değil, lise aşklarının akıbetinin hayır olmayacağını bilmeyen gencin değil, en güzel kızları polisler yada uzmançavuşlar alırı bilmeyen gençlerin derdi değil, bıçak parası olmayanın ameliyatının her aksaklığa gebe olmayanın derdi değil derdim... Derdim; bilmemek değil. BİLMEK...Çocuklukla bu arasında öğrendiğimiz herşey bizi nefrete alıştırdı...Derdim;Nefretimin beni halsizleştirmesi mi...Bilmiyorum...İşte bilmediğim birşey daha...Bizler birçok şeyin farkındayız aslında. Sadece bize birinin şunu söylemesi lazımdı. Tüm, bu lanetli kaybedişlerle beraber ben de kaybettim ancak ben en azından bir şekilde bir şeyleri eleştirmeye çabalıyorum. Hepimiz öyleyiz. Hayatın kaybedenleri; birgün bir araya gelip bir şeyleri değiştirme çabası gösterecekler midir?Bana, sakın hergün yapıyoruz demeyin... Şimdi söyleyin; Görkemli Kaybedenler Partisini ne zaman kuruyoruz... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 EY HOCAM KARIŞMA HİKMETULLAHA Ey hocam karışma Hikmetullaha O derya derindir giren boğulur Allah birdir inanmışız Allaha İki diyen o dergahtan kovulur Aslım Türktür Elhamdüllah Müslüman Şükür Amentüye etmişiz iman Kalbime yaraşmaz şirk ile gumen Kalbimiz nur ile dolu sayılır Karışma hikmete halini konuş Müşkülat var ise üstad bul danış Bu sırrın aslına eren olmamış Bir ermiş varsa veli sayılır Sen mi attın dünyanın temel taşını Ne bilirsin yaradanın işini Görsene dünyanın yürüyüşünü Burdan söyle Vaşingtonda duyulur Yürü ileriye bakma geriye Nasıl işler bakmaz mısın arıya Nar-d-Allahın Nur-d-Allahın nurriye Cehennem yobazın yolu sayılır Cahil ile sohbet etmek zor olur Kulağı sağırdır gözü kör olur Her sözünde kavga niza var olur Cahiller dikenli çalı sayılır Yetişmeyecek yere elin uzatma Ben bilirim diye halkı aldatma Manasız mantıksız kem laf sarfetme Boş sözler kavganın dili sayılır Baykuş gibi durup durma yuvada İnsanlar kuş olmuş gezer havada Giriş Veysel kollarını sıva da Çalışan Allah'ın kulu sayılır AŞIK VEYSEL Alıntı
Φ arjwen Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 veyselin yüreyine senin de ellerine sağlık çok anlamlı Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 islam devleti bir yönetim biçimidir sonunda <devlet> geçen yer biçimlenmiş devlet gibi tıpkı türkiye <cumhuriyeti > gibiislam devleti kavramı islamimi dir ? evet islamidir çünkü islami kurallara uygunluluğu esas alan yer biçim ve yönetim anlayışı islamidir bu ister bireysel olsun ister toplumsal alanda kendini göstersin fark etmez günümüzde islami kurallara göre yönetilen devletlere bak(ış açılarına ) baktığımızda bunu farklı düşünen insanlara farklı geldiğini görebilmemiz mümkündür çünkü kendi bireysel hak ve özgürlüklerinin kısıtlanacağı endişesi herkesin eşit ve herşeyin özgürce yaşanılamayacağı korkuları yersiz ve anlamsız korkuları demek daha doğru olur bundan dolayı bu model o belli bir kesimle ters düşmektedir ve buda çok doğaldır islami yaşayış örf ve ananelerinden uzak oluşları buna sebeptir islamı özünde yanı dışardan (BAKTIĞIMIZDA) değilde gerçekten yaşayarak ve anlayarak hayatlarına idrak etmiş olsalardı eminim islama bakış açıları< baktığımızda > değilde çok daha farklı olurdu unutmayın hak ve hukuk islamlan gelmiş ve kalplere yerleşmiştir eyer herşeyde olduğu gibi bazı noktalarda kısıtlama getirilmişse islamlan beraber bunu insan-islam yaşayış biçimiylen örtüşmesi içindir aradaki zıtlıkları yok etmek için yoksa islamlan gelen hak ve hukuk hiç kimsenin yaşayış biçimine bi zorlama ve kısıtlama değil tam aksine insan-islam yaşayış modeline bir uyum vurgusu olması amacıylan kişisel bazı hak ve özgürlüklerden feragat edinilmesi amacını taşımaktadır islami devlet modeli modeli açılımı budur iyi akşamlar Açıklamanıza teşekkür ediyorum öncelikle emek verip zahmet edip fikir telakki etmişsiniz. Ancak beni tatmin etmedi açıklamalarınız başka sorular canlandı beynimde bende... Örneğin, İslami devlet modelinin açılımı budur demişsiniz ya, bunu neye dayanarak belirtiyorsunuz? Kanıtınız nedir yani eğer İslami devlet modeli denilen şey somut bir şeyse bu kadar farklı yoruma sebebiyet veren nedir? İslam benim anladığım kadarıyla Allah'ın (yaratıcı ve yönetici gücün) sistem içerisinde en ilkel çağlardan itibaren insani düşünceye (konuşan ve düşünen yaratılmışa) biçim ve hedef gösterme sanatıdır... Hal böyle olunca insanların bazı şeyleri neden kalıplaştırdığını anlamakta zorlanıyorum, şimdi Allah bireyin aklını serbest bırakmamış mı, yani insanların düşünce ve yorum zenginlikleri tek düze olmasın diye çeşitli yaratılmamış mı? O zaman sizin yorumunuz islami devlet modelidir'in farklı bir açılımı olmuş olur çünkü bir başkasına göre öyle olmayabilir... Demek ki ne Kuran ne de İnsan (tek taraflı anlaşılamaz)... O yüzden ben de diyorum ki dikkat ediniz kendi yorumumdur (çünkü insanların bu kati doğrudur deme lüksüne sahip olmadıklarını düşünüyorum doğrular zamanın şartlarına ve insanların anlayışlarına göre değişkenlik gösterir) :İslami Devlet Modeli olmaz, bütün insanların düşüncelerini ve yaşam biçimlerini özgür kılan, düşünceyi ifade edişine etik bir anlayış getiren modern, akılcı, yapıcı, birleştirici, özgürlükçü, inanç ve özel yaşamlarını da güvence altına alan fiziksel ve manevi baskının olmadığı bir yönetim biçimi gereklidir... O da zaten var Cumhuriyet, eğer Cumhuriyetin ve asıl önemlisi laik ve hukuk cumhuriyetinin temelini sağlam tutarsak insanlar düşünce ve yaşantı zenginliklerini özgürce yaşarlar... İşte bu Allah'ın adaletine daha uygundur aksini söylemek bence gayri insani ve gayri ahlakidir... Çünkü beyin denilen organ siz ne kadar baskı yaparsanız yapın ne kadar şekil vermeye çalışırsanız çalışın kontrol edilemez... iyi günler Alıntı
Φ suheda Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 Neleri kaybettik? Bizden öncekiler neleri kaybettiyse bizde onları kaybettik,sadece isimler değişti.. İlk kaybeden bizler değiliz aslında bu kaybediliş çok eskilere dayanır,öyleki eskiden insanlar sevdiklerini verem yüzünden kaybederdi bizlerse kanser.. Bu kısır bir döngüdür,kazanan olmaz, kazandığını sananlarsa yanılır... Bir dönem adalet partiydi,şimdi akp dir,bir dönem Cem Karaca'ydı şimdi Barış Akarsu... Kaybedilen sevgililerin isimleri değişmiştir sadece,aşk aynı aşk.. Çocukken kırılan oyuncağımızı kaybedişimize üzülürken büyüyünce arkadaşlarımızı kaybettik.. Önce televizyon kaybettirdi dostlarımızı şimdi internet.. Değer yargılarımızı kaybettik özentilerimizin peşinde koşarken tıpkı eskiden olduğu gibi.. Ekmeğin tadını domatesin kokusunu.. Doğayı kaybettik,gelişmişlik sanayileşme adlı maskeyi takınarak.. Huzuru kaybettik şükürsüzlüğümüzün bedeli olarak.. Neleri kaybetmedikki,her nesil bir öncekinden devralır gibi sürekli kaybetme çabası içersinde.. İdeolojiler uğruna bütünlüğümüzü kaybettik..Bir dönem Rusya ABD idi korkunun adı şimdi İran... Son cesurları Çanakkalede unutup cesaretimizi kaybettik.. Dayatmacı politikalarla kadınlarımızı.. ...Ve birbirimize olan saygımızı, sevgimizi kokuşmuş siyasetlerle benliğimizi.. Neleri kaybetmedik ki! ama biz ne ilkiz nede son,daha öncekiler gibi ve herkes payına düşeni alarak... Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 heryanimiz komplo teoriciligi Cem Karaca'ydı şimdi Barış Akarsu... hayret ya! komplo teoriciligi icin partilerin icine sürülen Merve kavakci olayi gibi.. desen olurdu!!! Avrupada on milyonlarca insanimiz var cagdas insanlarimiz cok yüksek basarilari yakalamis basaridan basariya imza atiyor ve ayni sekilde on binlerce bayanimiz cagdas bayanimiz kariyelleriyle basaridan basariya imza atiyor ve is hayatlarini kesintisiz o sekildede sürdürüyorlar... sormak lazim??? neden Merve kavakci olayi yasanmaz buralarda? komplo teoriciligi icin buralarda,, buralarin müsait olmadigi icin mi? birde herhalde ikinciside diyelim cagdas yoldan gitmeyen laik olmayan bir tane bayanin bu basarilara müsait olmadiklari icin mi,, müsait olduklari yer sadece ülkemiz??? mecliste yapilan Merve kavakci olayi gibi.. daha dün vapurda yapilan pravokosyon olayi,, evet avrupada bir tane basariya kucak acmis bir merve göremezsin,, bir tane okuyupda belli noktaya gelmis anti laik bayan göremezsin!!! Avrupada engel olan ne? kendi Aile bireyleri arasinda dahi harem selamliga dönüsterenler evet bu insanlarimiz icin nasil bir parti kurabiliriz??? Marsda kursak bu sefer Dünya ile aralarina harem selamlik kurarlar.. bu insanlara nasil hizmet edecegiz iste karamsarligin püf noktasi!!! genede sayin 'karabekir' anlamadigim sizi bu kadar karamsalliga iten nedir? herhalde is hayatiniz var önünüzde bir düzeniniz var daha güzelini basarmak icinde ugrasiyorsunuz o zaman nedir bu karamsarlik önünüzden birileri birseylerimi aliyor bu kadar ki karamsarliga kapilmissiniz.. yoksa sizinle Tanrinin arasina girenmi var ,, yoksa birileri Allah iman deyip her daim önünüzden haklarinizimi götürüyor.. gercekden durumunuza üzüldüm eger icinde bulundugunuz karamsarligi daha iyi acarsaniz sevinirim... saygilarimla Alıntı
Φ godzilla Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 Evvela konuya katılan bütün arkadaşlara çok çok teşekkürler... Özellikle Gece Kuşu'nun muhteşem alıntısına teşekkürler...O yazıyı yazanın yüreğine teşekkürler... Konuyu açarken 2 şeyi ayrı olarak söyledim. 1. Buradayız çünkü yapacak daha iyi bir işimiz yok 2. Kaybedişimizi daha görkemli hale getirmeye çalışıyoruz... Hepimiz, bir diğerine bildiklerinini/bulduklarının daha doğru kendinin daha iyi olduğunu ispat etmeye çabalıyor. Bilgimiz başka yerde "para*" etmiyor çünkü. Burada ediyor mu? Burada kendimizi ispatlamaya çalışıyoruz başkalarına. İspatlamaya çalışıyoruz çünkü onun bizim düşüncemize müntesip olmayacağını biliyoruz. ben kendi adıma konuşuyorum. Hiçbir şeyin doğru veya yanlış olduğunu ispatlama derdinde değilim. Birşeyler söylüyorum "bence" diye ekliyorum genellikle ama doğrudur demiyorum. 1- buradayım çünkü burası bana çok şey kazandırdı.(Ben senin bakış açından bakmadım, biliyorum ki sende kötü bir yer olarak göstermiyorsun burayı) 2- Kaybettiğim çok şey var hayatta ama en çok suçu KENDİMDE arıyorum. Kazananlar da aynı ülkede yaşıyor bizimle. Burada yazmayalım "para" etmiyor. Dışarda konuşmayalım "para" etmiyor. Heryerde susalım.İşte bu başkalarına "para" ettiriyor. OLUR. ŞİMDİ GÖZLERİN YAVAŞ YAVAŞ KAPANACAK SONRA... "Gördüğün gibi vücudun tamamen kontrolüm altında... Benden izinsiz hiçbir şey yapamıyorsun... Şu anda senden 10 katlı bir bina hayal etmeni istiyorum. Görebiliyor musun? Evet bu binaya tırmanmanı isteyeceğim... Yalnız çok önemli bir iş için tırmanıyorsun. 10. katta bir hasta var... Bu hastaya ilaç götüreceksin... ".................. SAYACAĞIM 10 OLUNCA GÖZLERİN AÇILACAK.. (VE İŞ İŞTEN GEÇMİŞ OLACAK) (GODZİLLA'ya SÖYLENTİ) Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 Üzerimde bir halsizlik var. Sıcaklar değil biliyorum. Kemiklerim ağrıyor yediğim bir araba dayaktan değil. Üzerimde bir sıkılmış, bir bıkkınlık, yüzümde garip bir talihsizlik var...Boş mezarı bulsam girer miyim girmez miyim bilemeyecek haldeyim. Tamam, bana öğle yemeği biraz dokunuyor ama ikindi de böyle hissediyorum sabah da, akşam da... Havva ve Adem masalı anlatacak değilim. Küresel ısınmadan da demvurmayacağım. Fizyolojik problemlerimi de sizinle paylaşamam. Hadi bir tanesini söyleyeyim. 1.10 cm yerden yükselebiliyordum 67 kiloyken şimdi 77?yim ve ancak 85 cm sıçrayabiliyorum. Her ne ise; neleri yap/a/mayacağımı belirterek ne diyeceğim sarahate kavuşmuyor farkındayım. Hayalleri tükettik. Başka yerlerden devşirdiğimiz hayaller çok kullanılmışlıktan ıskartaya ayrıldı. Ya bir yarışma programından ya bir spor müsabakasının sonucundan ya uyuz bir atın ?burunlarından? ya da ?cömert? devletimizin lotolarından zenginlik devşirme hülyasına dalmayan herkes; beni dinlemek zorunda. Hepimizin içine yavaş yavaş ezilmişlik nakşedildi. Bu ezilmişlik, eprimsilik, burukluk bir şekilde sürekli gözümüze gözümüze sokulmuş ve tüm bunlar içerisinde çölde koşan atlar gibi hepimizin kaybedeceği yarışlara sokulmuşuz. Ölüyoruz. Tüm toplum olarak, toplumun tüm gençleri olarak. Her şeyini yitirmiş olan, hisseden herkes aynı zamanda zombileşiyor. Evlerimiz zombilerle dolu. Hepimiz giderek zincirlere daha da hapsoluyoruz. Kırmaya çalıştığımız her zincir daha da güçlenip bir tarafımızdan bizi iyice esir ediyor. Hem herkesleşiyor, hem herkes kadar kötüleşiyoruz. Hepimizi bekleyen tehlike herkesin ölmüşlüğünün içinde yitip gitmek. Sanki 10?larca yarışa girmiş 10?larca yarış kaybetmiş, 10?larca kez vurulmuş. Söyleyin; siz değil misiniz. Yavaş yavaş böyle hissetmiyor musunuz? Tüm toplum belki böyle hissediyor. Herkes, kendini ?kaybetmiş? hissediyor. Herkes bıkkın? Pekiyi niye sürekli birbirimizi biryerlere çağırıyoruz, doğruyu göstermeye çalışıyoruz. Burada ne işimiz var tüm bu berbatlıklar arasında? Bu forumda sadece kaybedişimizi daha görkemli bir hale getirmek için varız. Kaybettik ama uğraştık işte demek için çaba sarf ediyoruz. Yenildin, git şimdi daha güzel yenil diyen adamın dediği noktaya ulaşmaya çalışıyoruz. Bizler hayatın kaybedenleri olarak buradayız. Yenildik ama bir türlü kendimizi buna ikna edemiyoruz. Yenildiğini kavrayanlar başkalarına bunu daha orjinal, daha güzel göstermek için çaba sarf ediyor. YENİLDİK...Şimdi, yenilginin güzeli olur mu diye sormanın alemi yok. Yapacağımız birşey var mı? Burada olmamızın nedeni belli. Yapacak daha iyi bir şeyimiz yok. Daha iyi değiliz...Evvela bunu kabul edelim... Kim bilir belki birgün biz de buradan hareketle "Kuracaksak biz de kendi partimizi kursak bari" diyebiliriz... Halsizlik, isteksizlik, güvensizlik... Evet, ben de çok yaşadım... Neden açlıktan ölen, hırstan öldürülen, yalana sürüklenip kirlenen çocukları hatırlamıyorsunuz... Bana iyi geliyor kendime gelmem açısından... Siz, ben, biz "kaybettik" deyip "doğum-ölüm" arasını anlamlandıramadığımız her an bir başkasının hakkını yemiyor muyuz bir açıdan da??? Eğer bir yerlerde zombi varsa onu zombi olarak adlandırma cesaretini gösteren "diri"ler bunun için gözyaşı dökmeli değil midir??? Ve forum... Önceleri birçok forumcu gibi ben de önüme gelene yazardım, biliyorduk ya her şeyi... Şimdiyse neyi bildiğimi anlamadan yazmak istemiyor aradan kaçanlar için de "bence"leri eklemeyi unutmuyorum; neden??? Bilmediklerimizi de görüyoruz artık... Maalesef kendini ispatlama ve benim ilk dönemimdeki gibi "kendince savunma" arayışında olan insanlar forumu dar ediyorlar kendilerince herkese, zaferden zafere koşuyorlar yazdıklarıyla; sonuçsa ekran başında etkilenen insanlar ya da reflex gösterip düşmanlaşanlar; hiç takmayanlara ne demeli... Ama buranın da gerçek hayattan gelen gizlenemeyen gerçekleri var tabi; mesela isim vermeden bir tanesinden bahsedeyim: Bu şahıs dini konular bölümünde dinime karşı her türlü yazar kötülemek adına, öyle cümleler kurar öyle kelimeler kullanır ki "bulmuş forumu toplumdan uzak yazıyor işte" diyebiliriz; ama geliniz görünüz ki seçim dönemi bir partinin propagandasını yaparken diğer partinin aslında İslamcı çekirdeğine de uygun işler yapmadığından bahsetmesin mi masumca!!! "Eh be dünya", "forum da olsa dünya, forumcu da olsa insan işte""Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu"... Saygılar... Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 Burada yazmayalım "para" etmiyor.Dışarda konuşmayalım "para" etmiyor. Heryerde susalım.İşte bu başkalarına "para" ettiriyor. OLUR. Yazdığım yanlış anlaşılmış galiba ki, bu karşılık verilmiş. Yanlış anlaşılmış anlaşılan. Bu, benim hatamdan da kaynaklanıyor olabilir sizden de. Önemi yok. Konu içerisinde niye bu kadar karamsar olduğum sorulmuş neyse ki; kötümserlik denilmemiş. Karamsar olmamamı gerektirecek bir durum olduğunda ilk ben tebessümü çehreme kondururum merak etmeyin. Ne demek istediğim sorulduğuna göre her zamanki cevabı verebilirim. Yazar yanlış anlaşılacağına güvenirmiş. Suçu kendinizde aramak iyidir de; en fazla bu yüzden kendinizi hırpalarsınız ki, kendinize de yazık. Efendi Türkler; beni karamsarlığa iten tek bir neden yok. Zaten yukarda yazdıklarım belli bir düşüncenin eseri değil. Hissetmekle alakalı hepsi. Yani geleceği düşünerek bir karamsarlık takıntım yok. Ya da geçmiş veya günümüzü düşünerek geleceğin kötü olacağını düşünmüyorum. Şu andaki hisslerimi dikkate alıp (bu eprimsiliği, bayatlığı, posa gibi hissetmeyi, kullanılmışlığı, kemiklerimdeki halsizliği) yazıyorum. Ha, şunu da söyleyim. KPSS kaygım yok, üniversite kaygım yok, para konusunda çok bir kaygım yok, evlilik konusunda yok, AKP konusunda yok, hukuk konusunda yok (bunları derken üzerimdeki halle ilgili olarak diyorum yoksa birçok şey hakkında bazı olumsuz/negatif etki sahibi düşüncelerim var o ayrı)... Saatler geçiyor, 2 gün evvel yine burada bir mesaj yazıyordum şimdi yine aynı şeyleri yazıyorum. Yarın bu can benden alınmazsa yine burada olacağım. Cumartesi olamam kusura bakmayın. Bu kadar yazının bir efsunu var mı acaba... Herkes kendine bir baksın. Üzerinde kaybetmişlik hisseden kimler var bir onu görelim... SAYGILAR... Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 Ah, beni hep bu havalar mahvetti mi diyordu bir adam. Beni de İdris Ağabey mi bu tona soktu nedir...Yok öyle değil de...Bir okuyun sonra konuşuruz...Emir kipinde değil... Ben Zaten Her Acının Tiryakisi Olmuşum. Üstümüze yıkılıyor herşey ve biz herşeyin üstüne yıkılıyoruz. Yollar senin olsun diyorum, ben kenardan yürürüm. Üstümüze yıkılıyor dediklerimiz ve biz dediklerimizin üzerine yıkılıyoruz. Yaralı bir hayvan gibi, arkamızda bir kan ırmağını sürükleyerek, yıkılıyoruz ettiğimiz her lafın üstüne. "Gece gündüz tenhalarda bekleyenim var demedin" diyorum bakarak gözlerine ve baktığım herşey üzerime yıkılıyor. Bütün suçlar, bütün aşklar, bütün kaçaklar, bütün ihanetler, bütün kırıklıklar üstümüze boca ediliyor ansızın ve kör ve yaralı ve sadık ve kalbimizi avuçlarımıza alarak yıkılıyoruz. Bizi yıkıyorlar, eski bir binayı yıkar gibi, kadim bir bilmeceyi çözemeyip kenara atar gibi, bir çiçeği kopartıp koklamadan ezer gibi yıkıyorlar bizi. Ve dilsiz ve bütün kelimeleri elinden alınmış ve yenik bir şehir gibi duruyoruz "onların tarihi"nin önünde. Daha fazla ölmemizi istiyorlar, daha fazla yenilmemizi, daha fazla unutmamızı. Ölmeye ve yenilmeye eyvallah belki, ama unutmak asla. Unutamıyoruz. Zihnimizden kovduğumuz şeyler, bir bakıyorsun çocuklarımızda yeşeriyor. Biz bıraksak onlar alıyor savaş meydanının kenarına yığılmış mızrakları. Mızraklı ilmihal gibi yaşıyoruz ve mızraklar üstümüze yıkılıyor. Bir ilmihal kalıyor geriye, ama 'hal'imizi 'ilim' yapamıyoruz. Üstümüze yıkılıyor herşey ve biz herşeyin üstüne yıkılıyoruz. "Gördüklerini unut diyorsun" bana ve herşeye rağmen bir cümle düşüyor ağzımdan: "Zet öldü bebeğim, Zet öldü". Zet niye ölüyor bilmiyorum ve niye böyle bir diyalog geçiyor aramızda ve niye geçiyor bizim adamlar karşı orduya ve niye mızraklarına musaf bağlıyorlar, bilmiyorum. Hiçbirşey bilmiyorum ve bilmediğim şeyler üzerime yıkılıyor. Suç üzerime yıkılıyor ve detaylarını bilmediğim, belki de hiç yeralmadığım şeylerden dolayı yargılanıyorum "suyun önünde". Su akıyor ve ben yargılanıyorum. Su akıyor ve biryerlerimiz kanıyor durmadan. Su akıyor ve yeniliyoruz hep. Niye yeniliyoruz bilmiyorum. Niye yanımda yürüyen adam, sokağın köşesine geldiğimizde lüks bir 'mercedes'e biniyor, bilmiyorum. Bunları bana sorma oğlum, bunları bana sorma. Ben olmadım hiç, biz de olmadık. Tahta kılıçlılar ve cüzamlılar ordusuyduk yeldeğirmenlerinin önünde. Yeldeğirmenleri dönmeye devam ediyor ve kırıldı kılıçlarımız. Niye ordaydık ve niye savaştık, bilmiyorum. Git ve aramızda sıyrılıp yüksek masalara kurulanlara sor herşeyi. Onların bir cevabı vardır mutlak. Çünkü biz sorulardan, onlarsa cevaplardan yontuldu. Biz sorularımızla kaldık ortada, onlarsa cevapların nimetiyle palazlandı. Belki bütün hikaye bu, belki de hikaye mikaye yok ortalıkta. Üstümüze yıkılıyor herşey ve biz herşeyin üstüne yıkılıyoruz. Çocuklarımızı öldürüp önümüze atıyorlar. Avuçlarımızdaki kana benziyoruz ve giderek bir avuç kan oluyoruz kendi avuçlarımıza kilitlenen. Bizi kilitliyorlar oğlum. Sorularımızın, yenilgilerimizin ve suçlarımızın içine kilitliyorlar. Demirin, ihanetin ve yıkılan gecekonduların içine. Kavuşamadığımız 'Leyla'ların ve ihanet ettiğimiz 'Mecnun'ların içine. Bizi kilitliyorlar oğlum ve tarih en büyük kilididir insanlığın. Bizi tarihin içine kilitliyorlar. Sana birşey sorduklarında asla konuşma oğlum, ağzını açıp birşey söyleme. Çünkü her cevap ihanetin kapılarını aralıyor. Her cevap biraz daha öldürüyor bizi ve yadellerin oluyoruz konuştukça. Yadeller, hepsi bu ve yıkılıyor üstümüze sıla, yıkılıyor üstümüze memleket, yıkılıyor üstümüze bir türkü. Geriye bir Leyla kalıyor hiç görülmemiş, bir de 'Mecnun' yüreğim. Ve belki de son yıkım onların güllesiyle geliyor. Bekliyorum. Sen bekleme ama! Bizi kilitliyorlar oğlum. Sorularımızın, yenilgilerimizin ve suçlarımızın içine kilitliyorlar. Demirin, ihanetin ve yıkılan gecekonduların içine. Kavuşamadığımız 'Leyla'ların ve ihanet ettiğimiz 'Mecnun'ların içine. İdris ÖZYOL/Lanetli Sınıf (yanılmıyorsam 1.si Ne Mutlu ki Bana Lahmacun Yiyebiliyorum'da olsa gerek-Değilse 2.si Bir Overlokçu Kıza İlan-ı Aşk'tan) Bu sonda godzi, parayla ilgili kısmın sonuna yıldız koymuştum, aşağı kısımda açıklayacaktım unutmuşum. Para'yı satın almada kullanılan değer olarak telakki etmemiştim. Burada yazmayalım para etmiyor diye de yazmamıştım. Sürekli birbirimizi etkilemeye çalışacağız burada. Başka yerlerde de aynı şeyleri söyleyeceğiz. 50-60'ımıza geldiğimizde hala aynı şeyleri söyleyeceğiz belki sadece o gün gündemimiz değişecek ama gündemi biz değiştirmeyeceğiz. Burada tartışıyoruz çünkü payımıza düşen bu. Burada tartışıyoruz çünkü yaşamayı böyle çekilir hale getiriyoruz. Burada tartışıyoruz çünkü içimizi ancak böyle susturabiliyoruz. Tartışarak susuyoruz. Söyleyerek susuyoruz. Söyleyerek kaybediyoruz...Muhammet İkbal düşünme de yap diyordu onu mu demek istiyorum...Yok yok, onu da demek istemiyorum... Devam edeceğiz...Kafanızı karıştırmaktan başka birşey istemiyorum. En az benimki kadar... Sevgi ve saygılar... Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 Ah, beni hep bu havalar mahvetti mi diyordu bir adam. Beni de İdris Ağabey mi bu tona soktu nedir...Yok öyle değil de...Bir okuyun sonra konuşuruz...Emir kipinde değil... Ben Zaten Her Acının Tiryakisi Olmuşum. Üstümüze yıkılıyor herşey ve biz herşeyin üstüne yıkılıyoruz. Yollar senin olsun diyorum, ben kenardan yürürüm. Üstümüze yıkılıyor dediklerimiz ve biz dediklerimizin üzerine yıkılıyoruz. Yaralı bir hayvan gibi, arkamızda bir kan ırmağını sürükleyerek, yıkılıyoruz ettiğimiz her lafın üstüne. "Gece gündüz tenhalarda bekleyenim var demedin" diyorum bakarak gözlerine ve baktığım herşey üzerime yıkılıyor. Bütün suçlar, bütün aşklar, bütün kaçaklar, bütün ihanetler, bütün kırıklıklar üstümüze boca ediliyor ansızın ve kör ve yaralı ve sadık ve kalbimizi avuçlarımıza alarak yıkılıyoruz. Bizi yıkıyorlar, eski bir binayı yıkar gibi, kadim bir bilmeceyi çözemeyip kenara atar gibi, bir çiçeği kopartıp koklamadan ezer gibi yıkıyorlar bizi. Ve dilsiz ve bütün kelimeleri elinden alınmış ve yenik bir şehir gibi duruyoruz "onların tarihi"nin önünde. Daha fazla ölmemizi istiyorlar, daha fazla yenilmemizi, daha fazla unutmamızı. Ölmeye ve yenilmeye eyvallah belki, ama unutmak asla. Unutamıyoruz. Zihnimizden kovduğumuz şeyler, bir bakıyorsun çocuklarımızda yeşeriyor. Biz bıraksak onlar alıyor savaş meydanının kenarına yığılmış mızrakları. Mızraklı ilmihal gibi yaşıyoruz ve mızraklar üstümüze yıkılıyor. Bir ilmihal kalıyor geriye, ama 'hal'imizi 'ilim' yapamıyoruz. Üstümüze yıkılıyor herşey ve biz herşeyin üstüne yıkılıyoruz. "Gördüklerini unut diyorsun" bana ve herşeye rağmen bir cümle düşüyor ağzımdan: "Zet öldü bebeğim, Zet öldü". Zet niye ölüyor bilmiyorum ve niye böyle bir diyalog geçiyor aramızda ve niye geçiyor bizim adamlar karşı orduya ve niye mızraklarına musaf bağlıyorlar, bilmiyorum. Hiçbirşey bilmiyorum ve bilmediğim şeyler üzerime yıkılıyor. Suç üzerime yıkılıyor ve detaylarını bilmediğim, belki de hiç yeralmadığım şeylerden dolayı yargılanıyorum "suyun önünde". Su akıyor ve ben yargılanıyorum. Su akıyor ve biryerlerimiz kanıyor durmadan. Su akıyor ve yeniliyoruz hep. Niye yeniliyoruz bilmiyorum. Niye yanımda yürüyen adam, sokağın köşesine geldiğimizde lüks bir 'mercedes'e biniyor, bilmiyorum. Bunları bana sorma oğlum, bunları bana sorma. Ben olmadım hiç, biz de olmadık. Tahta kılıçlılar ve cüzamlılar ordusuyduk yeldeğirmenlerinin önünde. Yeldeğirmenleri dönmeye devam ediyor ve kırıldı kılıçlarımız. Niye ordaydık ve niye savaştık, bilmiyorum. Git ve aramızda sıyrılıp yüksek masalara kurulanlara sor herşeyi. Onların bir cevabı vardır mutlak. Çünkü biz sorulardan, onlarsa cevaplardan yontuldu. Biz sorularımızla kaldık ortada, onlarsa cevapların nimetiyle palazlandı. Belki bütün hikaye bu, belki de hikaye mikaye yok ortalıkta. Üstümüze yıkılıyor herşey ve biz herşeyin üstüne yıkılıyoruz. Çocuklarımızı öldürüp önümüze atıyorlar. Avuçlarımızdaki kana benziyoruz ve giderek bir avuç kan oluyoruz kendi avuçlarımıza kilitlenen. Bizi kilitliyorlar oğlum. Sorularımızın, yenilgilerimizin ve suçlarımızın içine kilitliyorlar. Demirin, ihanetin ve yıkılan gecekonduların içine. Kavuşamadığımız 'Leyla'ların ve ihanet ettiğimiz 'Mecnun'ların içine. Bizi kilitliyorlar oğlum ve tarih en büyük kilididir insanlığın. Bizi tarihin içine kilitliyorlar. Sana birşey sorduklarında asla konuşma oğlum, ağzını açıp birşey söyleme. Çünkü her cevap ihanetin kapılarını aralıyor. Her cevap biraz daha öldürüyor bizi ve yadellerin oluyoruz konuştukça. Yadeller, hepsi bu ve yıkılıyor üstümüze sıla, yıkılıyor üstümüze memleket, yıkılıyor üstümüze bir türkü. Geriye bir Leyla kalıyor hiç görülmemiş, bir de 'Mecnun' yüreğim. Ve belki de son yıkım onların güllesiyle geliyor. Bekliyorum. Sen bekleme ama! Bizi kilitliyorlar oğlum. Sorularımızın, yenilgilerimizin ve suçlarımızın içine kilitliyorlar. Demirin, ihanetin ve yıkılan gecekonduların içine. Kavuşamadığımız 'Leyla'ların ve ihanet ettiğimiz 'Mecnun'ların içine. İdris ÖZYOL/Lanetli Sınıf (yanılmıyorsam 1.si Ne Mutlu ki Bana Lahmacun Yiyebiliyorum'da olsa gerek-Değilse 2.si Bir Overlokçu Kıza İlan-ı Aşk'tan) Bu sonda godzi, parayla ilgili kısmın sonuna yıldız koymuştum, aşağı kısımda açıklayacaktım unutmuşum. Para'yı satın almada kullanılan değer olarak telakki etmemiştim. Burada yazmayalım para etmiyor diye de yazmamıştım. Sürekli birbirimizi etkilemeye çalışacağız burada. Başka yerlerde de aynı şeyleri söyleyeceğiz. 50-60'ımıza geldiğimizde hala aynı şeyleri söyleyeceğiz belki sadece o gün gündemimiz değişecek ama gündemi biz değiştirmeyeceğiz. Burada tartışıyoruz çünkü payımıza düşen bu. Burada tartışıyoruz çünkü yaşamayı böyle çekilir hale getiriyoruz. Burada tartışıyoruz çünkü içimizi ancak böyle susturabiliyoruz. Tartışarak susuyoruz. Söyleyerek susuyoruz. Söyleyerek kaybediyoruz...Muhammet İkbal düşünme de yap diyordu onu mu demek istiyorum...Yok yok, onu da demek istemiyorum... Devam edeceğiz...Kafanızı karıştırmaktan başka birşey istemiyorum. En az benimki kadar... Sevgi ve saygılar... Alıntı
Φ godzilla Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2008 Yazdığım yanlış anlaşılmış galiba ki, bu karşılık verilmiş. Yanlış anlaşılmış anlaşılan. Bu, benim hatamdan da kaynaklanıyor olabilir sizden de. Önemi yok. Suçu kendinizde aramak iyidir de; en fazla bu yüzden kendinizi hırpalarsınız ki, kendinize de yazık. Saatler geçiyor, 2 gün evvel yine burada bir mesaj yazıyordum şimdi yine aynı şeyleri yazıyorum. Yarın bu can benden alınmazsa yine burada olacağım. Cumartesi olamam kusura bakmayın. aslında ben size bire bir cevap vermiyorum (laf yetiştirmiyorum şaka ) mesela o cümleleri yazarken sizi yanlış anladığımı düşüneceğinizi hissettim.Yani sizde bir hata yok. yazdıklarından aldığım gazla söyleniyorum.Ve zaten yazı sonlarında belirtiyorum. bu başlık güncel olan hiçbişeye karşı herşey gibi, hoşuma gitti ama yine çözümsüzlüktür bunun sonu suçu kendimde aramak:Gamsız olabilsem kendime karşı. 2 gündür bişeyler değişmedi mi 2 gün az daha (bu da şaka) Bu sonda godzi, parayla ilgili kısmın sonuna yıldız koymuştum, aşağı kısımda açıklayacaktım unutmuşum. Para'yı satın almada kullanılan değer olarak telakki etmemiştim. Burada yazmayalım para etmiyor diye de yazmamıştım. Sürekli birbirimizi etkilemeye çalışacağız burada. Başka yerlerde de aynı şeyleri söyleyeceğiz. 50-60'ımıza geldiğimizde hala aynı şeyleri söyleyeceğiz belki sadece o gün gündemimiz değişecek ama gündemi biz değiştirmeyeceğiz. Burada tartışıyoruz çünkü payımıza düşen bu. Burada tartışıyoruz çünkü yaşamayı böyle çekilir hale getiriyoruz. Burada tartışıyoruz çünkü içimizi ancak böyle susturabiliyoruz. DOĞRU. -------------- Ben bu yazdıklarının benzerlerini (ilk başlık yazısı) bu forumda daha öncede gördüm.Bu bir dönem geliyor geçiyor herkes bir sorgulama yapıyor. (Sorgulama değil diyeceksin şimdi de ) bak yanlış anladın deme yine ama bu yazdıkların (ilk başlık yazısı) bir VAROLUŞÇULUK sorgulaması gibi olmuş. Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2008 Hele yüreğimizi bir deşelim, ne var orada onu bir çıkartıp gözümüzün önüne koyalım bakalım... Belki varoluş problemimiz onları değil de başka şeyleri dikkate almamızdan kaynaklanıyordur... İnsan değişirse dünya değişirmiş... Güncel olan herşeye karşı hiçbirşey de olabilir hiçbirşeye karşı herşeyde... Kendinizi ne kadar önemsediğinize bağlı... Yazdıklarımın benzerlerini görmüş olma ihtimaliniz vardır da demek istediklerime tam uyanı yoktur... Bir sırrı ifşa edeyim; Ne demek istediğim noktasında tam bir fikir sahibi değilim...Yolu açık bırakıyorum ki; her tarafa gidebileyim...İdris Özyol'un bu yazısı konunun başından beridir geldiğim noktayı açık ediyor aslında... Bu arada bir tarihte "ben çokca cevap vermekten ziyade soru sormayı severim" demiştim... Her ne ise; katkılarınızdan dolayı teşekkürler... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.