Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

KEMALİZM BİR DİN Mİ ?


b_teist

Önerilen İletiler

Anıtkabir ile türbeleri kıyaslar tarzda düşünceler bu ülkede fena halde ters teper.

İnsanların önemli günlerde Anıtkabir'e cumhuriyete olan bağlılığı ve Atatürk'ün gerçekleştirdiği somut başarılarını ve önemini anmak,kişisel sorumluluk hissini tazelemek amacıyla gidişi ile ticaret alanı haline gelen türbelere tamamen ******* niyetlerle,soyut bir varlığa,bir biçarelik,bilmezlik ve zayıflık örneği olarak ne yapacağını şaşırmış halde gitmek arasında bağ kurmak insanı zihnen bambaşka yerlere sürükler ve çok tehlikelidir.

Anıtkabir'in şikayetlerle ilgilenen bir bölümü var mıdır ?

3 Kasım Türk tarihi veya Atatürk açısınan önemli bir gün müdür ?

Anıtkabir nasıl ve ne şekilde ziyaret edilmelidir ? mesela şapka devriminden dolayı şapka takılması uygun mudur ?

on kasımlarda ağlamak/ağlar gibi yapmak sünnet midir, farz mıdır ?

mesela ben ilkokul çağımı hatırlarım 10 kasımda bahçede top oynamak, ip atlamak yasaktı herkes üzülmek zorundaydı.

 

Yazıda kemalizmin bir din olduğuna çoktan karar verilmiş.

Bilmem hiç Anadolu'nun hatta İstanbul'un bazı çağdaş(!) semtlerine gidip Kuran okunurken sakız çiğnediniz mi?Denemediyseniz bir deney yapın.Bakın sizi nasıl ters ters çatık kaşlarla bakmakla bırakıyorlar.Aman başınıza gelmesini istemem tabi.Ama sizi Atatürk'ün resimlerindeki kaşları daha çok rahatsız ediyorsa siz bilirsiniz...

ben kendimi bildim bileli sakız çiğnemem

ama ortamda ki sessizliği korumak açısından ağız şapırdatarak sakız çiğneenmesi mekan fark etmeksizin

Anıtkabirde olsa, Kuran okunan bir yerde olsa, ders anlatılan ders çalışılan bir yerde olsa, bir dakikalık saygı duruşundada olsa hiç bir şekilde şık durmaz

ama bunu yasaya koymanın mantığı nedir ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Anıtkabir'in şikayetlerle ilgilenen bir bölümü var mıdır ?

3 Kasım Türk tarihi veya Atatürk açısınan önemli bir gün müdür ?

Anıtkabir nasıl ve ne şekilde ziyaret edilmelidir ? mesela şapka devriminden dolayı şapka takılması uygun mudur ?

on kasımlarda ağlamak/ağlar gibi yapmak sünnet midir, farz mıdır ?

mesela ben ilkokul çağımı hatırlarım 10 kasımda bahçede top oynamak, ip atlamak yasaktı herkes üzülmek zorundaydı.

 

Sizce tüm şikayet ettikleriniz kuru kuruya bir zorlama,insanları tek tipleştirme politikasından mı ileri geliyor?Bunların yapılma nedenlerini anlayabilmek için Kurtuluş Savaşı öncesindeki durumu hayal etmek gerekir.Bir düşünün Osmanlı'nın son döneminde toplumun kaç kampa ayrıldığını.Birleştirici ve sık sık bu anlayışı tazeleyici bir unsurun olmadığı ve başarılı olmuş bir yönetim biçimi gösterin,ama onun bunun sömürgesi olmasın.

Anıtkabir'de yazılanlar tarihe belge olarak geçmesi açısından değerlidir.Herhalde onları yazanların ''Bu yazdığımı ben gittikten sonra Atatürk okur mu acaba?'' diye düşündüklerine inanacak biri değilsinizdir.

Bazı faşizan anlayışlara kemalizm kulpu takmak da mantıklı ve insaflı bir anlayış değildir.

 

ben kendimi bildim bileli sakız çiğnemem

ama ortamda ki sessizliği korumak açısından ağız şapırdatarak sakız çiğneenmesi mekan fark etmeksizin

Anıtkabirde olsa, Kuran okunan bir yerde olsa, ders anlatılan ders çalışılan bir yerde olsa, bir dakikalık saygı duruşundada olsa hiç bir şekilde şık durmaz

ama bunu yasaya koymanın mantığı nedir ?

 

O zaman ''yasa'' denen sözcüğün ruhu rehberliğinde düşünelim:

Diyelim ki yasaya göre her ulustan insanlar kılık kıyafet özgürlüğü içerisinde Anıtkabir'e girebilir ve sakız da çiğneyebilir.Bir 10 Kasım günü de 1000 kişilik bir Yunan kafilesi geldi ve hepsinin ağzında sakız içeri girdiler.Ayrıca Yunan Başbakanı da ağzında sakızla.Şimdi siz neye göre mantık kuracaksınız?Yasa sakız çiğnemeyi yasaklamamışsa herkes için geçerli.Bir yunan için de 1000 kişi için de.İşte burada yasaların tecrübelerle binlerce yıllık devlet geleneklerine uygun olarak ve içi boş sözcükler değil,ruhunu yansıtan kurallar olduğunu kavrayabilmek önemlidir.

 

Forumlarda inanıyorum ki hakaret içermedikçe,özgürce niyetler ve ideolojiler açıklanmalıdır.Bu anlamda ana fikriniz hem kemalizme hem dine karşı çıkmak mıdır,yoksa bu hedef üstü örtük bir şekilde ''Türk Milliyetçiliği'' midir?Eğer öyleyse,bu başlık politika forumlarındaki yazılara ek olarak daha uygun gelir,diye düşünüyorum.Özgürce yazabilmeniz de herkesin birbirini tanıyabilmesi ve anlayabilmesi için vazgeçilmez bir unsurdur.Bunların dini konular forumuna taşınmasını tabi ki hiçbirimiz istemeyiz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yüzyıllardır, İdealistler(metafizikçiler) ve materyalistler(maddeciler) tanrının varlığını yada yokluğunu tartışır durur.Evrim teorisini,enerjinin korunumu yasalarını irdeler.Daha 1850 yılları ortalarında atom çekirdeğinin bile parçalanabileceğini söyleyen diyalektik materyalistler ağır dillerle tüm metafizikçiler tarafından eleştirilmiştir.Bugün ise atom çekirdeğinin 1940 larda parçalandığını bilmeyenemiz yok gibidir.(Umarım öyledir.)

 

Konumuza dönecek olursak,bizim bunları tartışmamız ve dolayısıyla kendimizi geliştirmemiz gerekirken bazılarımız hala geriye dönük yaşıyor.Uyuşuklar ve dinciler hala bu ülkeyi emperyalistlerin elinden kurtaran, dahi bir bir insanla uğraşıyor.Dinsizdir,dinlidir yada kemalizm bir dinmidir falan gibi.

Bugün Afgan ve Irak halkı sömürgeyi yaşıyor.Onlara bakmıyorlar.Binlerce,milyonlarca insan ölüyor sesleri çıkmıyor.Hatta seyirci kalıyorlar.Sonrada utanmadan kemalizm de bir din olabilir mi acaba diyorlar.

 

Sonuç olarak kemalizm yada diğer izm leri birkenara bırakalım.

 

Bana göre, tanrı denilen şeyin var yada yok olduğunu ispat etmek benim işim değil.

Bence var olduğunu iddia edenler ispat etmelidirler.

On seneden fazladır canlılar klonlanabiliyor.Kök hücre buluşunda ve uygulama alanında gelişmeler var.

Evrim teorisi her geçen gün bulunan keşiflerle daha geniş kabul alanı görüyor.Öyle ki teorem olma dışına çıkarak bir doğa yasası olduğu aynen "Enerjinin korunumu yasası" gibi tüm bilim adamlarınca kabul edilecek pozisyona geldi.

 

Bunları konuşmak gerekirken,dinciler 21.asırda dahi hala kemalizmle mücadele ediyor.Anlamak zor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sizin kemalizmi zaten din ilan ettiğinizi önceki iletimde gösterdim.Ayrıca çarpıtmak ile sorgulamak hiçbir zaman aynı şey olmadı.Kafanızı kutsallıkla fazla karıştırmayın derim.Benim için uğrunda herşey yapılabilecek şey din değil,vatan ve ailedir.

.

.

Yazdıklarınızı aklınızda tutarak yorum yapmanızı öneririm.

.

.

Ayrıca çok kolay karalayabildiğiniz,direk komünistlikle itham ettiğiniz(hakaret gibi bir ima ile) Tuncay Özkan'ın nasıl bir komünist olduğunu bir açıklayın da aydınlanalım.Bakalım kişileri itham etmek bu kadar kolay mıymış?Yalnız mutlaka açıklayın,kaçınmayın,öğrenelim.Varsa konuyla alakalı bir bildiğiniz önce siz buyrun...

 

ben kemalizmi din olarak ilan etmedim (eden ediyor zaten)

Ülkemizde modern zamanlı uyarlama bir dinmiş gibi yaşandığına ve yaşatılmaya çalışıldığına işaret ettim

örneğin şu haber:

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=186800

kutlu doğum haftasına nazire yapar gibi yapmanın adınıda bir harfini değiştirerek belirlemenin

dinler arası rakabetten başka açıklaması olabilir mi ?

Kadıköy belediyesi olaya karşıdakilerin mukaddesiyatına karşı kendi değerlerini dinsel bir havaya bürüme çabasına girişmiş

 

buyrun haber sitesi yazıyor, ben söylediğimde suç :D

 

emin olunuz ki yazdıklarım aklımda tasalanmayınız ne yazdığımın farkındayım ve sözlerimin arkasındayım

 

ayrıca Tuncay Özkan mevzusuna gelince

kendisi, ülkenin bekâsının ve refahının devletçi ve totaliter bürokrasi kimliğine bürünmesiyle var olabileceğini savunmaktadır

bu komünizmin katmerlisi, âlası ve hasıdır(bunu bilmek için akademi bitirmeye gerek yok)

kendi kişisel yaklaşımıdır böyle düşünüyor olması bir ayıp veya bir eksiklik değildir(komünist olmak ayıp değildir)

demokrasilerde komünist kişiyede komünizm düşüncesinede yer vardır(olmalıdır)

benim veya bir başkasınn yapabileceği bu görüşüne saygı duymaktır ve ötesine geçemez

fakat..

kendisi bunu Kemalizm/Atatürkçülük diye pazarlamaya kalkarsa hatta pazarlamanında ötesinde dikta etmeye yönelirse

adama "hooop bir dakika dur orda!" derler.

liberalizm ile komünzim taban tabana zıt kavramlardır

bir liberalin Atatürkçü olma ihtimali yok mudur ?(T.Özkan ve gibilerine göre ihtimal yoktur)

ama bu ülkede Doğu Perinçek'in bile Atatürkçü olma ihtimali vardır (yoksa yok mudur ?)

 

 

 

Sizce tüm şikayet ettikleriniz kuru kuruya bir zorlama,insanları tek tipleştirme politikasından mı ileri geliyor?Bunların yapılma nedenlerini anlayabilmek için Kurtuluş Savaşı öncesindeki durumu hayal etmek gerekir.Bir düşünün Osmanlı'nın son döneminde toplumun kaç kampa ayrıldığını.Birleştirici ve sık sık bu anlayışı tazeleyici bir unsurun olmadığı ve başarılı olmuş bir yönetim biçimi gösterin,ama onun bunun sömürgesi olmasın.

Anıtkabir'de yazılanlar tarihe belge olarak geçmesi açısından değerlidir.Herhalde onları yazanların ''Bu yazdığımı ben gittikten sonra Atatürk okur mu acaba?'' diye düşündüklerine inanacak biri değilsinizdir.

Bazı faşizan anlayışlara kemalizm kulpu takmak da mantıklı ve insaflı bir anlayış değildir.

tek tipleştirme demişken Kemalizm bir ideoloji ise-ki öyle olduğu kabul ediliyor- "herkes Kamalist olacak"

bir tek tipleştirme hareketi içermez mi ?

herkesi aynı şeyi düşünmeye zorlamak faşizm değil midir ?

 

 

ayrıca Osmanlı'nın son dönemini tekrar okuyun ama başka kaynaklardan ("İnkilap tarihi" gibi birşeyden değil)...

bâb-ı ali baskını, ittihat ve terakki, jöntürkler gibi konularada ayrıca önem göstermeniz tavsiyemdir..

 

birde

"Anıtkabir'de yazılanlar tarihe belge olarak geçmesi açısından değerlidir"

mesela Tansu Çiller'in şu yazısı bu kategoriye girer mi ?

"Yüce önder. Ulu ve büyük Atam! Dogru Yol Partisi'nin 14'üncü yilini idrak ediyoruz. (Sonra 14'ün üzerini karalamis, 15 yapmis) Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin ve demokrasinin bekçileri olarak 16'inci yilimizda huzurundayiz.. Davamiz yarim asirlik yani 65 yillik bir davadir.Milliyetçilik ve çagdaslik yolunda yarim asirdir yani tam 40 yildir yürüyoruz. Bu ülkenin çimentosu olmanin sevinci içindeyiz. Biz bu ülkenin çimentosuyuz. Bizimle tuglalari yapistiracaklar, duvar örecekler, bina yapacaklar, içimize girecekler. Ilkelerinin isigi altinda partimizin 17'inci yilini kutluyor, saygilar sunuyorum.

Görüsmek üzere...."

görüşmek üzere mi, nasıl yani ?

bunu ilk okuduğumda ağlamakla gülmek arasında bir yerlerde geziniyordum ve bu konuda yalnız olduğumu düşünmüyorum :D

 

 

 

O zaman ''yasa'' denen sözcüğün ruhu rehberliğinde düşünelim:

Diyelim ki yasaya göre her ulustan insanlar kılık kıyafet özgürlüğü içerisinde Anıtkabir'e girebilir ve sakız da çiğneyebilir.Bir 10 Kasım günü de 1000 kişilik bir Yunan kafilesi geldi ve hepsinin ağzında sakız içeri girdiler.Ayrıca Yunan Başbakanı da ağzında sakızla.Şimdi siz neye göre mantık kuracaksınız?Yasa sakız çiğnemeyi yasaklamamışsa herkes için geçerli.Bir yunan için de 1000 kişi için de.İşte burada yasaların tecrübelerle binlerce yıllık devlet geleneklerine uygun olarak ve içi boş sözcükler değil,ruhunu yansıtan kurallar olduğunu kavrayabilmek önemlidir.

 

yasa sözcüğünün ruhuna göre düşünelim elbet

birde şöyle düşünelim

bir ihtimal "Yunanlılar 1000 kişi gelip sakız çiğnerse/saygısızlık ederse" o halde yasaklayalım

delici ve kesici aletlerin yaralamaya ve ölüme sebebiyet verme ihtimali vardır

bu mantıkla ne diyoruz ?

delici kesici bütün aletleri yasaklayalım (çivi, çakı, makas, matkap)

buna ilaveten,

Yunanistanda böyle bir yasa(k) yok

Venizilos anıtının önünde 1000 adet Türk gidip sakız çiğnedik mi ? (hayır)

böyle bir anıt olduğunu bilmiyorum, var olmuş olsa gider yapar mıyız ? (Hiç zannetmiyorum)

 

 

Forumlarda inanıyorum ki hakaret içermedikçe,özgürce niyetler ve ideolojiler açıklanmalıdır.Bu anlamda ana fikriniz hem kemalizme hem dine karşı çıkmak mıdır,yoksa bu hedef üstü örtük bir şekilde ''Türk Milliyetçiliği'' midir?Eğer öyleyse,bu başlık politika forumlarındaki yazılara ek olarak daha uygun gelir,diye düşünüyorum.Özgürce yazabilmeniz de herkesin birbirini tanıyabilmesi ve anlayabilmesi için vazgeçilmez bir unsurdur.Bunların dini konular forumuna taşınmasını tabi ki hiçbirimiz istemeyiz.

 

hem dine hem kamelizme karşı çıkmak niyetinde değilim... hurafeciliğe karşıyım ve bunun topluma kutuplaşma olarak yansımasından hoşnut değilim

benim düşüncem kendine yer edinebiliyorsa- ki silinmediğine göre edindi-

Kemalizm düşünceside istediği her yerde kendisine yer edinebilmeli, bu noktada bir beyis yok

Kemalist olunmaz, olunmamalı gibi bir şey ima ettiğimi zanetmiyorum, elbette olunabilir.

ama dikta ve dayatma ile, kanun zoruyla değil ben istersem olmalı (fikir özgürlüğü)

Kemalist olma veya Kemalist olmama özgürlüğüm olabilmeli

 

Din konusu altına açma sebebimi de söyledim. Ülkemizde Kemalizm bir düşünce akımı değil itikâdi bir akım gibi ilerlemektedir

bu konuya benim gibi Kemalist olma zorunluluğuna karşı çıkanların değil kendisini Kemalist olarak görenlerin eğilmesi gerekmektedir (ama nerde)

 

@selimcan

Kendimizi geliştirmek ve ilerlemek istiyorsak fikirleri özgür bırakmak zorundayız

dine aykırı, laikliğe aykırı, Kemalizm karşıtı gibi dar kalıpların içersine sıkışan düşüncelerden kimse birşey beklemesin

ve her 10 yıda bir aynı filmi seyretmeye de tez elden alışsın

 

"Bunları konuşmak gerekirken,dinciler 21.asırda dahi hala kemalizmle mücadele ediyor."

 

dinci olduğumu nerden anladınız :)

başka bir sitedede "herkes müslüman olmak zorunda mı?" demiştim

tesadüf ki onlarda beni din düşmanı olarak gördüler

"sizden taraf olmayanı ötekileştirme" yada" herkes benim gibi düşünsün" refleksi diyorlar buna

modern toplumlarda da çağdışılık, demokrasiye tahamülsüzlük olarak adlandırılıyor.

ülkemizde bu yaklaşıma toplumun pek çok kesiminde rastlanıyor

yaşaya yaşaya alıştım artık, ötekileştirilmeyi pek sorun etmiyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben kemalizmi din olarak ilan etmedim (eden ediyor zaten)

Ülkemizde modern zamanlı uyarlama bir dinmiş gibi yaşandığına ve yaşatılmaya çalışıldığına işaret ettim

örneğin şu haber:

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=186800

kutlu doğum haftasına nazire yapar gibi yapmanın adınıda bir harfini değiştirerek belirlemenin

dinler arası rakabetten başka açıklaması olabilir mi ?

 

İnsanın okuduklarını düzgün yorumlayabilmesi önemli bir özelliktir.Müslümanlığa inanmayan birisinin Muhammed'in peygamberliğine de inanmayacağını anlayabilirsiniz.Öyleyse bir arabın doğum haftasının tüm ülkede kutlanmasına karşılık 19 Mayıs'ı ülkenin bağımsızlığının ve Atatürk'ün doğumu olarak onun karşısına koymak şeriat özlemi çekenlere karşı bir gönderme niteliğindedir,bına dikkat ediniz.Ama siz ''Bak bak bak,demek ki bunlar Atatürk'ün peygamber olduğuna inanıyorlar,bu ilkeler de kemalizmin 6 farzıdır.'' anlamını çıkarıyorsanız siz de dini argüman ve kavramlara saplanmış bir fikir yapısına sahipsiniz demektir.Marksizm de din,Hz.Marx.Leninizm de din,Hz.Lenin.Kürtçülük de din,peygamberi Hz.Apo olmasın sakın pek saygıdeğer b teist?

 

 

ayrıca Tuncay Özkan mevzusuna gelince

kendisi, ülkenin bekâsının ve refahının devletçi ve totaliter bürokrasi kimliğine bürünmesiyle var olabileceğini savunmaktadır

bu komünizmin katmerlisi, âlası ve hasıdır(bunu bilmek için akademi bitirmeye gerek yok)

kendi kişisel yaklaşımıdır böyle düşünüyor olması bir ayıp veya bir eksiklik değildir(komünist olmak ayıp değildir)

demokrasilerde komünist kişiyede komünizm düşüncesinede yer vardır(olmalıdır)

benim veya bir başkasınn yapabileceği bu görüşüne saygı duymaktır ve ötesine geçemez

fakat..

kendisi bunu Kemalizm/Atatürkçülük diye pazarlamaya kalkarsa hatta pazarlamanında ötesinde dikta etmeye yönelirse

adama "hooop bir dakika dur orda!" derler.

liberalizm ile komünzim taban tabana zıt kavramlardır

bir liberalin Atatürkçü olma ihtimali yok mudur ?(T.Özkan ve gibilerine göre ihtimal yoktur)

ama bu ülkede Doğu Perinçek'in bile Atatürkçü olma ihtimali vardır (yoksa yok mudur ?)

 

Kusura bakmayın,bu yazdıklarınızı ciddi bir psikolojiyle ve inanarak yazdıysanız komünizmin gerçekte ne demek olduğuna dair hiçbir fikriniz yok demektir.Üstelik belirttiğiniz gibi,akademi bitirmeye gerek de yok bunun için.Umarım her kafası bozulduğunda karşısındakilere ''Pis gomünüst işte,nolecah.'' diyen bir kültürden gelmiyorsunuzdur.Ulusalcılık yabancı sermaye karşısında ulusal burjuvaziye destek olmayı,bu yolla kaynakları borsa ve spekülasyon yerine üretime yönlendirmeyi içerir.Varın siz bunu komünizm zannetmeye devam edin.

 

 

tek tipleştirme demişken Kemalizm bir ideoloji ise-ki öyle olduğu kabul ediliyor- "herkes Kamalist olacak"

bir tek tipleştirme hareketi içermez mi ?

herkesi aynı şeyi düşünmeye zorlamak faşizm değil midir ?

 

Kemalizm çağdaş şartlar altında Türk devletinin bekası için en uygun ortamın oluşturulduğu ve içinde eğitim ve bilimin vazgeçilmez değerler olarak kabul edildiği yoldur.İdeoloji diyerek bir tarafa atamazsınız.DP iktidarından sonra asıl kemalizmin kökünü kazımak ideoloji haline getirilmiştir.

 

 

ayrıca Osmanlı'nın son dönemini tekrar okuyun ama başka kaynaklardan ("İnkilap tarihi" gibi birşeyden değil)...

bâb-ı ali baskını, ittihat ve terakki, jöntürkler gibi konularada ayrıca önem göstermeniz tavsiyemdir..

 

Şu kaynakları bir yazın da ne tür kaynaklarmış haberimiz olsun.Yoksa Atatürk ve Jöntürkler'i sabetaycı ve siyonist olarak lanse eden kaynaklar mı sizin okuduklarınız?

 

birde

"Anıtkabir'de yazılanlar tarihe belge olarak geçmesi açısından değerlidir"

mesela Tansu Çiller'in şu yazısı bu kategoriye girer mi ?

"Yüce önder. Ulu ve büyük Atam! Dogru Yol Partisi'nin 14'üncü yilini idrak ediyoruz. (Sonra 14'ün üzerini karalamis, 15 yapmis) Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin ve demokrasinin bekçileri olarak 16'inci yilimizda huzurundayiz.. Davamiz yarim asirlik yani 65 yillik bir davadir.Milliyetçilik ve çagdaslik yolunda yarim asirdir yani tam 40 yildir yürüyoruz. Bu ülkenin çimentosu olmanin sevinci içindeyiz. Biz bu ülkenin çimentosuyuz. Bizimle tuglalari yapistiracaklar, duvar örecekler, bina yapacaklar, içimize girecekler. Ilkelerinin isigi altinda partimizin 17'inci yilini kutluyor, saygilar sunuyorum.

Görüsmek üzere...."

görüşmek üzere mi, nasıl yani ?

bunu ilk okuduğumda ağlamakla gülmek arasında bir yerlerde geziniyordum ve bu konuda yalnız olduğumu düşünmüyorum :D

 

Biliyorsunuz değil mi?Tansu Çiller fazlaca liberal biriydi politikadayken.Zeka seviyesi üzerine de yorum yapmak bize yakışmaz.Eğer bunu Ahmet Necdet Sezer yazsa idi ben de çok şaşırırdım.Ama bu olaya şaşırmıyorum.Ama Tansu Çiller'i de kemalist olarak nitelerseniz size ancak ''İnsaf!'' derim.

 

 

 

yasa sözcüğünün ruhuna göre düşünelim elbet

birde şöyle düşünelim

bir ihtimal "Yunanlılar 1000 kişi gelip sakız çiğnerse/saygısızlık ederse" o halde yasaklayalım

delici ve kesici aletlerin yaralamaya ve ölüme sebebiyet verme ihtimali vardır

bu mantıkla ne diyoruz ?

delici kesici bütün aletleri yasaklayalım (çivi, çakı, makas, matkap)

buna ilaveten,

Yunanistanda böyle bir yasa(k) yok

Venizilos anıtının önünde 1000 adet Türk gidip sakız çiğnedik mi ? (hayır)

böyle bir anıt olduğunu bilmiyorum, var olmuş olsa gider yapar mıyız ? (Hiç zannetmiyorum)

 

Böyle bir saygısızlığın yapılmamasını garanti altına almanın nesi kötüdür,tekrar düşünün derim.Geçen senelerde şeriatçı vatandaşlarımız ellerinde Kuran'la tebliğlerini Anıtkabir'de yapmayı uygun görürlerdi.Şimdi pek olmuyor böyle şeyler,o anlayış iktidara geldi.Daha ne olsun?

 

 

 

 

hem dine hem kamelizme karşı çıkmak niyetinde değilim... hurafeciliğe karşıyım ve bunun topluma kutuplaşma olarak yansımasından hoşnut değilim

benim düşüncem kendine yer edinebiliyorsa- ki silinmediğine göre edindi-

Kemalizm düşünceside istediği her yerde kendisine yer edinebilmeli, bu noktada bir beyis yok

Kemalist olunmaz, olunmamalı gibi bir şey ima ettiğimi zanetmiyorum, elbette olunabilir.

ama dikta ve dayatma ile, kanun zoruyla değil ben istersem olmalı (fikir özgürlüğü)

Kemalist olma veya Kemalist olmama özgürlüğüm olabilmeli

 

Hurafeciliğe hepimiz karşıyız zaten.Ama hurafenin ne olduğu konusunda belirsizlik yaşıyoruz.Karşıma biri çıksa,dese ki ''Atatürk bir peygamberdi.Rakı içmesi bile sevaptı.İnsanüstü bir varlıktı.Onu Tanrı yolladı.'',hemen ambulans çağırıp tımarhaneye götürülmesini isterim.Böyle insanların olmadığını iddia etmiyorum.Bunlar kemalizmin ne olduğunu zerre kadar anlayamamış ve dini kültürün etkisinden kurtulamamış kişiliksiz insanlardır.Bunlara yaparsınız bir bilmem ne baba türbesi oraya da gider birşey uydururlar.Öte yandan Atatürk ilkelerinin düşmanı olan fikir babaları asıl anlamda Atatürk önderliğinde vatan sınırlarının savaşarak korunduğu işgalci devletlerdir.İşgal devletlerinin vatanımızı ne kadar da muntazam bir şekilde haritalarda paylaştığını unutmayalım.O devletlerin bugünkü yöneticilerinin de Türkiyenin iç meseleleri hakkında sürekli özgürlükten dem vuruyor olmalarını manidar buluyorum.

 

Din konusu altına açma sebebimi de söyledim. Ülkemizde Kemalizm bir düşünce akımı değil itikâdi bir akım gibi ilerlemektedir

bu konuya benim gibi Kemalist olma zorunluluğuna karşı çıkanların değil kendisini Kemalist olarak görenlerin eğilmesi gerekmektedir (ama nerde)

 

Eğer okumadıysanız size ve herkese Atatürk'ün Bursa Nutku'nun okunmasını öneririm.Atatürk'ün yolundan gidenler ve kemalizmin ne olduğunu iyi bilenler itikat,faşizm,totaliterlik gibi söylemlere pabuç bırakmayacak kadar olgun ve kararlıdır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnsanın okuduklarını düzgün yorumlayabilmesi önemli bir özelliktir.Müslümanlığa inanmayan birisinin Muhammed'in peygamberliğine de inanmayacağını anlayabilirsiniz.Öyleyse bir arabın doğum haftasının tüm ülkede kutlanmasına karşılık 19 Mayıs'ı ülkenin bağımsızlığının ve Atatürk'ün doğumu olarak onun karşısına koymak şeriat özlemi çekenlere karşı bir gönderme niteliğindedir,bına dikkat ediniz.Ama siz ''Bak bak bak,demek ki bunlar Atatürk'ün peygamber olduğuna inanıyorlar,bu ilkeler de kemalizmin 6 farzıdır.'' anlamını çıkarıyorsanız siz de dini argüman ve kavramlara saplanmış bir fikir yapısına sahipsiniz demektir.Marksizm de din,Hz.Marx.Leninizm de din,Hz.Lenin.Kürtçülük de din,peygamberi Hz.Apo olmasın sakın pek saygıdeğer b teist?

 

"bir gönderme"

Dine karşı gönderme din ile yapılır ideolojiyle değil

sizde kutlu doğumsa bizde mutlu doğum mantığıyla olmaz bu iş yürümez, yürütülemez

ayrıca diğer verdiğiniz örnekler o kişilerin sempatizanlarının onlara karşı yaklaşımlarına göre şekil alır.

ayrıca Hz. değil St. de olabilirler bu sempatizanlarının ne kadar cemaatleşme eylimi gösterdiğiyle alakalıdır...

 

 

Kusura bakmayın,bu yazdıklarınızı ciddi bir psikolojiyle ve inanarak yazdıysanız komünizmin gerçekte ne demek olduğuna dair hiçbir fikriniz yok demektir.Üstelik belirttiğiniz gibi,akademi bitirmeye gerek de yok bunun için.Umarım her kafası bozulduğunda karşısındakilere ''Pis gomünüst işte,nolecah.'' diyen bir kültürden gelmiyorsunuzdur.Ulusalcılık yabancı sermaye karşısında ulusal burjuvaziye destek olmayı,bu yolla kaynakları borsa ve spekülasyon yerine üretime yönlendirmeyi içerir.Varın siz bunu komünizm zannetmeye devam edin.

komünizm "nedir, ne değildir" i anlatmak için 2106 sayfalık Das Kapitali alıntılama mı bekelmiyordunuz herhalde ?

komünzimin özü dediğimden farklı değildir

ayrıca kimseye pis gomünist dendiğide yok, kimsenin kimseye "pis gomünist" demeye hakkıda yok

bu ülkede böyle yaygın bir inanış var zaten Kemalizmden (veya ulusalcılıkdan diyelim) başka ideoloji ayıplanır halde

başka görüşü savunmak sanki torbacılık, kaçakçılık, kalpazanlık gibi cezalandırılması ve utanılması gereken kriminal bir eylemmiş gibi lanse ediliyor

zaten her kesimin kendi ideolojisini Kemalizme yamayarak meşrulaştırma çabasıda bundan kaynaklanıyor gibi

"yaşasaydı böyle yapardı" klişesi....

 

 

Kemalizm çağdaş şartlar altında Türk devletinin bekası için en uygun ortamın oluşturulduğu ve içinde eğitim ve bilimin vazgeçilmez değerler olarak kabul edildiği yoldur.İdeoloji diyerek bir tarafa atamazsınız.DP iktidarından sonra asıl kemalizmin kökünü kazımak ideoloji haline getirilmiştir.

bunları biliyor muydunuz ?

DP Atatürk'ü koruma kanununu (İsmet İnönü tehlikesine karşı) çıkaran partidir

yaaaa. :) ilginç değil mi ?

 

 

Şu kaynakları bir yazın da ne tür kaynaklarmış haberimiz olsun.Yoksa Atatürk ve Jöntürkler'i sabetaycı ve siyonist olarak lanse eden kaynaklar mı sizin okuduklarınız?

 

Atatürk'ü öve, öve biteremeyen veya hakkında atıp tutarak küük düşürmeyi amaçlayan zıt kutuplu

yerli kaynaklardan değil objektif olan yabancı kaynaklardan okuyun

Andrew Mango bu konuda yardımcı olabilir diye düşünüyorum...

 

Biliyorsunuz değil mi?Tansu Çiller fazlaca liberal biriydi politikadayken.Zeka seviyesi üzerine de yorum yapmak bize yakışmaz.Eğer bunu Ahmet Necdet Sezer yazsa idi ben de çok şaşırırdım.Ama bu olaya şaşırmıyorum.Ama Tansu Çiller'i de kemalist olarak nitelerseniz size ancak ''İnsaf!'' derim.

Deniz Baykal ne kadar demokratsa,

Tansu Çiller'de o kadar liberaldir diyivereyim anlayınız... :)

 

 

 

Böyle bir saygısızlığın yapılmamasını garanti altına almanın nesi kötüdür,tekrar düşünün derim.Geçen senelerde şeriatçı vatandaşlarımız ellerinde Kuran'la tebliğlerini Anıtkabir'de yapmayı uygun görürlerdi.Şimdi pek olmuyor böyle şeyler,o anlayış iktidara geldi.Daha ne olsun?

 

Bakın bunun cevabını yukarıdada verdim.Bu kanun Atatürk'ü Yunan fanatiklerden veya şeriat ordularından korumak için değil

İsmet İnönü'nün İnönücü devriminden korumak için çıkarılmıştır. (her forumda bunu anlatmakdan sıkıldım)

 

Hurafeciliğe hepimiz karşıyız zaten.Ama hurafenin ne olduğu konusunda belirsizlik yaşıyoruz.Karşıma biri çıksa,dese ki ''Atatürk bir peygamberdi.Rakı içmesi bile sevaptı.İnsanüstü bir varlıktı.Onu Tanrı yolladı.'',hemen ambulans çağırıp tımarhaneye götürülmesini isterim.Böyle insanların olmadığını iddia etmiyorum.Bunlar kemalizmin ne olduğunu zerre kadar anlayamamış ve dini kültürün etkisinden kurtulamamış kişiliksiz insanlardır.Bunlara yaparsınız bir bilmem ne baba türbesi oraya da gider birşey uydururlar.Öte yandan Atatürk ilkelerinin düşmanı olan fikir babaları asıl anlamda Atatürk önderliğinde vatan sınırlarının savaşarak korunduğu işgalci devletlerdir.İşgal devletlerinin vatanımızı ne kadar da muntazam bir şekilde haritalarda paylaştığını unutmayalım.O devletlerin bugünkü yöneticilerinin de Türkiyenin iç meseleleri hakkında sürekli özgürlükten dem vuruyor olmalarını manidar buluyorum.

hurafecilik konusunda mutabık kalmamız iyi bir gelişme

sizi ve sizler gibileri Atatürk'ün gösterdiği yolu kavrayabilmişler, "demokrasiye bağlı" karşıt görüşlere ve farklılıklara saygılı

olanlar olarak adlandıralım

peki "LAİK OLMAYAN ADAM DEĞİLDİR" diyenleri nereye koyalım ?

sizi ve sizler gibileri pozitivist, bilimin önderliğine güvenenler olarak adlandıralım

peki "SEN ALLAH TARAFINDAN GÖNDERİLMİŞ BİR PEYGAMBERSİN-SAMSUNDAN KARAYA ÇIKAN İLAHSIN" diyenleri

ve bunu duyup mitinglerde kendinden geçen onbinleri (dikkat 10 binler diyorum :) ) nereye koyalım ?

 

 

Eğer okumadıysanız size ve herkese Atatürk'ün Bursa Nutku'nun okunmasını öneririm.Atatürk'ün yolundan gidenler ve kemalizmin ne olduğunu iyi bilenler itikat,faşizm,totaliterlik gibi söylemlere pabuç bırakmayacak kadar olgun ve kararlıdır.

Bursa Nutku'nu kimseye önermem

"Türkiye Hukuk Devletidir" diyen bir kişi -ki o kişi Mustafa Kemal- bu söylevi yapmış olamaz

eğer o söylevi yapmış ise "Türkiye hukuk devletidir" sözüne kimseyi inandıramaz

 

Bursa Nutku manifestomdur diyen kişi Bu ülkede adalet var hukuk var diyemez der ise, oksimoronlukla iştigal etmiş olur

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"bir gönderme"

Dine karşı gönderme din ile yapılır ideolojiyle değil

sizde kutlu doğumsa bizde mutlu doğum mantığıyla olmaz bu iş yürümez, yürütülemez

ayrıca diğer verdiğiniz örnekler o kişilerin sempatizanlarının onlara karşı yaklaşımlarına göre şekil alır.

ayrıca Hz. değil St. de olabilirler bu sempatizanlarının ne kadar cemaatleşme eylimi gösterdiğiyle alakalıdır...

 

 

''Dine karşı gönderme din ile yapılır.'' teziniz önceki tezlerinizle birlikte böylece tarihe geçmiş oldu.Lütfen ateizmi de din ilan edin,bakın peygamberi de benden olsun: Nasreddin Hoca.Gerçi peygamberliğe inanmadığımdan kendisi benim için peygamberin üstündedir.

Diğer örneklerden malum Hz.*****kendi cemaati içerisinde,alt kademedekilere yasakken istediği kadar kadınla beraber olup el ayak öptürmesiyle Muhammed'den bir gıdım aşağı kalmamıştır.Belki bunlar okuduğunuz objektif kaynaklarda yazmıyordur.Bir zahmet başka şeylere de bakın arada.

 

 

 

komünizm "nedir, ne değildir" i anlatmak için 2106 sayfalık Das Kapitali alıntılama mı bekelmiyordunuz herhalde ?

komünzimin özü dediğimden farklı değildir

ayrıca kimseye pis gomünist dendiğide yok, kimsenin kimseye "pis gomünist" demeye hakkıda yok

bu ülkede böyle yaygın bir inanış var zaten Kemalizmden (veya ulusalcılıkdan diyelim) başka ideoloji ayıplanır halde

başka görüşü savunmak sanki torbacılık, kaçakçılık, kalpazanlık gibi cezalandırılması ve utanılması gereken kriminal bir eylemmiş gibi lanse ediliyor

zaten her kesimin kendi ideolojisini Kemalizme yamayarak meşrulaştırma çabasıda bundan kaynaklanıyor gibi

"yaşasaydı böyle yapardı" klişesi....

 

''Yaşasaydı böyle yapardı.'' demeye tabi ki kimsenin hakkı olamaz.Yaşadığı müddetçe neler yaptığı baz alınır.

Komünizm için yapmaya çalıştığınız tanımlama komünizmi değil,tüm faşist düzenlerin bazı özelliklerini tanımlar.Tuncay Özkan için ''ulusalcıdır,ulusalcılık da bir çeşit kızıl faşizmdir.'' derseniz eğer,ulusalcılıktan ne anladığınızı da açıklamak durumundasınızdır.Ama komünizmle bir tutuyorsanız,maalesef ''Pis gomünüst''çülere pek uzak düşmezsiniz.

 

 

 

bunları biliyor muydunuz ?

DP Atatürk'ü koruma kanununu (İsmet İnönü tehlikesine karşı) çıkaran partidir

yaaaa. :) ilginç değil mi ?

 

Evet evet çok ilginç(!) Devrimlerin hiçbirisi uygulanmazken ''Anıtlara tükürülmesin,Atatürk'e küfredilmesin.'' diye kanun çıkarmak,kendilerine oy veren tarikatçıların yıllar sonra iktidara gelmenin sevinci ve pervasızlığıyla heykellere,resimlere saldırmalarına karşı Celal Bayar'ın kanun icat etmek zorunda kalması gerçekten çok ilginç!Takiyenin zorunlu olarak ortaya çıkışı ve o zamankiler bugünkülerin ataları.

 

Deniz Baykal ne kadar demokratsa,

Tansu Çiller'de o kadar liberaldir diyivereyim anlayınız... :)

 

Yoo,Deniz Baykal'ın demokratlığı su götürür,ama Tansu Çiller'in liberalliğine laf söyletmem doğrusu.Kıyaslanamaz,ters orantılılar maalesef.

 

 

Atatürk'ü öve, öve biteremeyen veya hakkında atıp tutarak küük düşürmeyi amaçlayan zıt kutuplu

yerli kaynaklardan değil objektif olan yabancı kaynaklardan okuyun

Andrew Mango bu konuda yardımcı olabilir diye düşünüyorum...

 

Her nedense o objektif kaynaklarda da genelde PKK'dan bahsedilirken terör örgütü şeklinde bahsedilmez.Fazla objektiflikten olabilir.

 

Ayrıca görülüyor ki talep-fiyat esnekliği yüksek bazı yazarları okuya okuya tez oluşturuyorsunuz.Aman sakının,onlara kimsenin benzemesini istemem.Siz bol bol okumuşsunuz,dilerlerse diğer forumdaşlarımız da okusunlar aşağıdaki zeka küpü köşe yazısını.

Üsluba dikkat:

 

 

''ANITKABİR FARİZASI

 

Başlığı böyle attım ama kuşkuluyum: Şimdi birçok solcu ve de halkçı, ?fariza ne demek? diye soracak, sinirimi bozacak. Hani hac mevsiminin ?bu sene kurban bayramına? denk gelmesine şaşan gazeteci kızlar vardı ya, onlar gibi? Kimi ***** da ?Osmanlıca konuşuyorsun, demek ki hükümete yağ çekiyorsun? diyebilir.Deniz Baykal, partisinin kuruluş yıldönümünde, yanına binlerce adamını alıp Anıtkabir?e çıkmış. ?İzdiham? yaşanmış, falan filan.

 

Orada gelenektir, ?şeref defteri? imzalanır ve daha önce iki satır da birşeyler yazılır. Atatürk kalkıp onları okuyamayacağına göre, arkada bekleyen muhabirlerin okumaları ve gazetelerine bildirmeleri için.

 

Yazılanlar genellikle ya imza sahibinin ?Atatürk?ün ne kadar izinde olduğunu? belirtmeye yöneliktir, ya da birşeyler ya da birileri bu yoldan ?Atatürk?e şikâyet? edilirler. Elbette şikâyet edildikleri merci, aslında Cumhuriyet Gazetesi ve Genelkurmay falandır.

 

Bu ziyaret yerli yersiz, vara yoğa yapılan bir ziyarettir. Milli bayramlarda da oraya gidilir, maç kazanıldığı zaman da, parti kuran da soluğu orada alır, ihracat rekoru kıran da.

 

Bir örneği başka bir ülkede yoktur. Sovyet yöneticileri bile resmi törenlerde Lenin?in anıtkabirinin içine girmezler, damına çıkarlardı?

 

Bir arkadaş, 10 Kasım günleri Ankara?ya gidemediği için Dolmabahçe Sarayı?na gidiyor, yani Atatürk?ün yattığı yere ulaşamayınca öldüğü yeri tavaf ediyor, bunu her sene yapıyor ve okuyucularına da hararetle tavsiye ediyordu?

 

(Fariza, izdiham, hararet, şikâyet, tavaf, muhabir, sene? Sen iyice gerici oldun be Engin Ardıç!)

 

Aynı arkadaşlar, halk kadınları bağlı başlarıyla türbe türbe gezip çaput bağlayınca çok kızarlar.

 

Yapılan, temelde aynı şeydir.

 

Eh, Nutuk?u kutsal kitap, Çankaya?yı Kâbe, Atatürk portrelerini ikona, ilkokul öğretmenlerini rahip, tayyör-etek giyen iri kalçalı memur hanımlarını da rahibe gibi algılarsan, Anıtkabir?i de elbette peygamber türbesi kabul edeceksin!

 

Onlar çaput bağlayacaklar, sen şeref defterine yazı yazacaksın.

 

Onlar dua edecekler, sen esas duruş göstereceksin.

 

Orada ezan okunacak, burada Onuncu Yıl Marşı.

 

Sonra da ya kızıp köpüreceksin, ya da kara kara soracaksın, ?biz nerede yanlış yaptık??

 

Atatürk?ü sevdirmediniz, insanları ondan soğuttunuz, bıktırdınız, yanlışı orada yaptınız.

 

Öğretmediniz, ezberlettiniz. Düşündürtmediniz, korkuttunuz. Özgür bırakmadınız, ezdiniz. Açıklamadınız, yasakladınız. Tartışmadınız, örtbas ettiniz.

 

Atatürk size hedef olarak çağdaş yaşama biçimini, rehber olarak da bilimi gösterdi, siz tuttunuz bir ?Kemalizm dini? icat ettiniz.

 

Üstüne üstlük, faşizmi de solculuk diye satmaya kalktınız.

 

Bir kısım basın yuttu ama halk yutmadı.

 

Atatürk?ü anmak mı istiyorsun sevgili dostum?

 

Andrew Mangonun mükemmel Atatürk biyografisini oku? Lord Kinross?a da, Şevket Süreyya Aydemir?e de beş basar. Üstelik kırk sekiz Anıtkabir ve de yirmi altı Dolmabahçe ziyaretinden daha faydalıdır. Zihnin açılır.

 

ENGİN ARDIÇ - AKŞAM ''

 

 

 

hurafecilik konusunda mutabık kalmamız iyi bir gelişme

sizi ve sizler gibileri Atatürk'ün gösterdiği yolu kavrayabilmişler, "demokrasiye bağlı" karşıt görüşlere ve farklılıklara saygılı

olanlar olarak adlandıralım

peki "LAİK OLMAYAN ADAM DEĞİLDİR" diyenleri nereye koyalım ?

sizi ve sizler gibileri pozitivist, bilimin önderliğine güvenenler olarak adlandıralım

peki "SEN ALLAH TARAFINDAN GÖNDERİLMİŞ BİR PEYGAMBERSİN-SAMSUNDAN KARAYA ÇIKAN İLAHSIN" diyenleri

ve bunu duyup mitinglerde kendinden geçen onbinleri (dikkat 10 binler diyorum :) ) nereye koyalım ?

 

İsterseniz aynı mantıkla onları da kemalizmin bir mezhebi ilan edin.Sanat başka ayet başkadır.Kendinize çok güveniyorsanız bir araştırmaya,ankete katılın,kaç onbin kişi Atatürk'ün peygamber ya da ilah olduğuna inanıyormuş ispatlayın.

 

 

 

Bursa Nutku'nu kimseye önermem

"Türkiye Hukuk Devletidir" diyen bir kişi -ki o kişi Mustafa Kemal- bu söylevi yapmış olamaz

eğer o söylevi yapmış ise "Türkiye hukuk devletidir" sözüne kimseyi inandıramaz

 

Bursa Nutku manifestomdur diyen kişi Bu ülkede adalet var hukuk var diyemez der ise, oksimoronlukla iştigal etmiş olur

 

Burada da aynı mantığa devam.''Bu Muhammed'in hadisi olamaz,beğenmedim bunu.'' ile ''Bu Atatürk'ün nutku olamaz.İçime sinmedi.'' tarzı.Zaten devlet daha önce tam bir hukuk devletiydi de Atatürk gelip bozdu(!)

 

Sonuç olarak herkesin,karşılıklı paslaştığı,oturup kalktığı,hergün okuyup inandığı kişilere ve yayın organlarına çok dikkat etmesi gerekir.

********** Bunlar bırakın Atatürkçülüğe objektif şekilde bakmayı,Atatürk'ün ismine dahi tahammül edemezler.Kul köle olarak gelmiş,kul köle olarak gideceklerdir.Kendilerini Türk milliyetçiliğine karşı harika savunma ve çıkışlar yapan kahramanlar gibi hayal ederken,********

 

İşte onlar çok iyi anlar ne olacağını,çok iyi.Irak'daki benzerlerinin anladığı gibi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...
Hayır, kemalizm bir din değildir!

 

 

Çünkü nutukta akla, mantığa aykırı, çelişkili maddeler göremezsiniz.

 

Çünkü nutukta;"Canının çektiği her kadını alabilirsin", "Ben olmasam bu kainatı zor görürdünüz", "Fikirlerimi kabul etmeyenleri, babanız, kardeşiniz bile olsa dost edinmeyin"..vs.tarzında tuhaf maddeler yoktur.

Kemalizm dinin alternatifi mi?

2092.jpg

1936 yılında Edirne Milletvekili Şeref Aykut tarafından kaleme alınarak yayımlanmış olan “Kemalizm Dini” başlıklı kitap, Türkiye'de laikliğe nasıl bakıldığı konusunda dikkat çekici örneklerden birini oluşturuyor. Mehmet Ali Gökaçtı’nın yorumu

Kemalizm dinin alternatifi mi? / Mehmet Ali Gökaçtı

 

1936 yılında Edirne Milletvekili Şeref Aykut tarafından kaleme alınarak yayımlanmış olan "Kemalizm Dini" başlıklı kitap, Türkiye'de laikliğe nasıl bakıldığı konusunda dikkat çekici örneklerden birini oluşturuyor

 

Geçtiğimiz günlerde bir televizyon programında iki siyasal partinin il başkanlarının arasındaki bir tartışmada Atatürk ile Hz. Muhammed'in mukayesesi, belki de farkında olmadan bir gerçeğin su yüzüne çıkmasına sebep oldu. Söz konusu tartışma Türkiye'deki sorunlu bir gerçeğin görünmesine vesile olması açısından önemliydi. Basit gibi görünen tartışma, Atatürk ile Hz. Muhammed'in karşılaştırılması üzerinden aslında çok daha derinlerdeki bir soruna işaret ediyordu.

 

Sorun, bu ülkenin modernleşme tarihinde radikal bir dönüşüme tekabül eden cumhuriyet devrimlerinin zaman içinde kazandığı içeriği ve anlamı göstermesi açısından önemliydi. Hepimiz biliyoruz ki, Cumhuriyeti kuran kadrolar için din belki doğrudan özü itibarıyla olmasa da, zaman içinde uygulamalardan kaynaklanan bir anlayışla gelişen yapısından ötürü bu toplumun geri kalmasındaki yegane sorumlu olarak görülmüştü.

 

Dolayısıyla da uygulamaya yansıdığı biçimiyle din, toplum ve devlet nezdinde belirleyici unsur olmaktan çıkarılmaya ve vicdani bir mesele olmaya indirgendi. Elbette bu yapılırken mevcut konumu itibarıyla yeni rejimle uyumlu bir kalıba dökülerek millileştirilmeye de çalışıldı. Bu bağlamda Kemalizm tarafından çizilen kırmızı çizgiler dinin yeni dönemdeki şekil ve şemailini belirleyen hususlar oldu.

 

Ancak bu süreci harekete geçirenlerin dini siyasal ve sosyal bir enstrüman olarak kullanacakları düşüncesinden hareket etmeleri, Türk tarzı diye adlandırabileceğimiz bir laiklik anlayışının da doğmasına yol açacaktı. Dini sürekli olarak kontrol altında tutmaya ve amaçları doğrultusunda yönlendirmeye çalışan bu girişimlerin bir müddet sonra dinden bağımsız hareket edemeyecekleri hatta zaman içinde bir tür dinmişçesine misyon üstlenecekleri görülecekti. Yani sapla saman bir şekilde birbirine karışacaktı.

 

'Kemalizm Dini'

 

Bu durumun en somut göstergesi de 30'lu yıllarda kaleme alınan kimi çalışmalarda ve uygulamaya yansıyan örneklerde görülecekti. İbadet dilinin resmi ve zorunlu olarak Türkçe olması, camilere sıra konması, ibadetlerin müzik eşliğinde yapılması gibi ilginç denemeler ve girişimler sahneye konurken, bir yandan da işin düşünsel altyapısı oluşturulmaya çalışıldı.

 

1936 yılında Edirne Saylavı (Milletvekili) Şeref Aykut tarafından kaleme alınarak yayımlanmış olan "Kemalizm Dini" başlıklı bir kitap, bu konudaki dikkat çekici örneklerden birini oluşturuyor. 80 sayfalık kitap, Atatürk'ün önderliğinde gerçekleştirilen devrimlerin neden yapıldığını kendi bakış açısıyla tarihsel bir perspektifte verdikten sonra devrimlerin önemine güçlü bir şekilde vurgu yaparak, bütün bu gelişmelerin Türk toplumunun çağdaş uygarlık düzeyini yakalaması için gerekliliğine parmak basıyor. Ve sonunda devrimlerin ancak devrimleri özümsemiş nesiller tarafından korunup yaşatılacağına vurgu yapılarak şu ilginç saptama ile nokta konuluyor.

 

"Gençlik, Türklüğün dayangacı ve geleceğin biricik umududur...Onun inanını doldurmak, vicdanını doldurmak ister. Bu sebeplerdir ki, onu Kemalizm dininin hiç şaşmayan, şaşırmayan orunçlu ve coşkun tapkanı yapmak, onu bu kutsal, ulusal ve kurtarıcı dini olanca derinliği ve inceliği ile oydamlamak ister. Ta ki, Kemalizm dinine inanı artsın. İşte disiplin altında gençlik böyle olacaktır.."

 

Yine aynı kitabın laiklik ile ilgili bölümü o günlerde sık kullanılan bir vecizeye atıfta bulunarak başlıyor. "Ak günleri yaşarken kara günleri unutma". Bu sözün ardından yazar, Türk milletinin kara günlerinin uzunca ve korkulu bir rüya gibi 1337 yıl sürdüğüne işaret eder. Bu tarihi neye göre belirlediği anlaşılamasa da, hemen hemen İslam'ın ortaya çıkış tarihine denk gelmesi işaret edilenin doğrudan İslam dini olduğu konusunda bir şüpheye yer bırakmıyor.

 

Kitapta Türklerin İslamiyet'ten önce mensup oldukları dinlere değinilerek, bu dinlerin Türkleri köklerinden koparmadığı, İslamlaşma sonrasında ise Türklerin sadece din işlerine yönelerek bir anlamda maddi dünyadan ve onun gerçeklerinden koptukları dile getiriliyor. Kitapta yapmacık olarak tanımlanan Osmanlı milletinin içinde devleti her şeye rağmen ayakta tutan unsurun Türk olduğuna vurgu yapılarak, Türklerin enerji ve kudretinin din adına istismar edilerek kötüye kullanıldığı saptaması da yapılıyor.

 

Yeni bir ahlak anlayışı

 

Cumhuriyetin kuruluş günlerinde içinde bulunulan toplumsal, sosyal, siyasal koşullar sebebiyle devletin din ile olan ilişkisini nasıl tanzim edeceği konusu zamana bırakılmıştı. Zaman içerisinde gerçekleşecek olan şey de önce yapılacak devrimler ile tüm siyasal ve sosyal sistemin değiştirilmesi ardından da zihinsel bir dönüşümün sağlanmasıydı.

 

Modernleşmeci tasavvur, bilimin ve aklın önderliğinde başlatılacak bu sürecin beklenen dönüşümü sağlayacağını ve zaman içerisinde toplumun geri kalmasına neden olduğu varsayılan din olgusu da dahil olmak üzere geçmiş dönemin kurumsallaşmış yapılarının tasfiye olacağını varsayıyordu.

 

Bu arada dinin oluşturacağı bu boşluğun nasıl ve ne şekilde doldurulacağı da üzerinde düşünülen konulardan biri olmuştu. Dinin etkisini ve önemini kaybetmesi halinde oluşan boşluğun, dinselliği içermeyen tamamen laik anlayışla oluşturulmuş bir ahlakla ikame edilebileceği düşünülmekteydi. Biraz önce alıntı yapmış olduğumuz kitaptaki anlatıya dönersek bu konu orada da ele alınmış ve özellikle gençliğin hem geçmiş dönemin hurafelerle dolu anlayışından hem de yurt dışında başka uluslar arasında yayılan bozuk düşüncelerden korunması istenmişti. Bunun yolunun da ülkü ve kültür başta olmak üzere bilgiden geçtiği belirtilmişti..

 

Sadece somut bilginin rehberliğine dayanan bu yeni inanç sisteminin gençliği tehlikelerden koruyacağı varsayılmıştı. Bu sistem onu kurgulayan ve ona inanan çevreler tarafından dinin geçmiş dönemlerde üstlendiği işlevi de yerine getireceği anlayışından hareketle bir din gibi algılanmıştı.

 

Çok partili hayat ve ilginç manzaralar

 

Cumhuriyetin din ile olan ilişkisindeki tek yanlı bu belirleyiciliğin, çok partili demokratik sürece geçilmesiyle birlikte yürümemesi, hatta sosyal ve ekonomik nedenlere bağlı olarak beklenenin aksine sonuçlar vermesi, zamanla ortaya ilginç manzaraların çıkmasına yol açacaktı.

 

Bu ilginç manzaraların başında da Kemalizm'in İslam'ın alternatifiymiş gibi algılanması sebebiyle çok gereksiz ve yanlış sonuçlara yol açacak şekilde din ile doğrudan bir rekabete girişmesi gelmekteydi. Aklı ve bilimselliği esas aldığı iddiasındaki bir ideoloji, durağanlaştırılarak bir müddet sonra kendisi de dogmaya dönüştürülecekti. Halbuki, ister geçmiş yıllarda olduğu gibi doğrudan din vurgusuyla kitaplara konu olsun, isterse şimdilerdeki gibi siyasal sorunlara çözüm olması amacıyla din muamelesine tabi tutulsun Kemalizm'in en nihayetinde bu dünyaya ait bir kuram olması, onun din karşısında bir noktadan sonra yetersizleşmesine yol açmakta ve gerilimlerin büyümesine sebep oluyor.

 

Yapılacak olan şey ise basit ancak zordur. O da "Türkiye'ye özgü" denilerek farklılaştırılan laiklik anlayışının, sorgulanarak güncellenmesinden geçiyor. Onun ardından da Kemalizm'in bu rekabetçi anlayışa paralel olarak dinin alternatifi, hatta karşıtıymış gibi algılanmasına yol açacak davranışlardan vazgeçmek geliyor.

 

Böylesi bir durum kimileri kabullenmekte zorlansa da, din ile bu ülkenin rejimi arasındaki bunalımlı ilişkiyi normalleştirmenin ilk ve en önemli adımı olacaktır. Hem din rahat edecektir, hem de Kemalizm...

 

Radikal gazetesi

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

.

.

Kitapta Türklerin İslamiyet'ten önce mensup oldukları dinlere değinilerek, bu dinlerin Türkleri köklerinden koparmadığı, İslamlaşma sonrasında ise Türklerin sadece din işlerine yönelerek bir anlamda maddi dünyadan ve onun gerçeklerinden koptukları dile getiriliyor. Kitapta yapmacık olarak tanımlanan Osmanlı milletinin içinde devleti her şeye rağmen ayakta tutan unsurun Türk olduğuna vurgu yapılarak, Türklerin enerji ve kudretinin din adına istismar edilerek kötüye kullanıldığı saptaması da yapılıyor.

 

Mehmet Ali Gökaçtı,kitapta ne yazdığından bahsetmiş de örneğin üstteki paragrafta yazılanların yanlış olduğunu savunuyorsa neden yanlış olduğunu da bir zahmet gerekçeleriyle gösteriverseymiş.Yok yanlış olduğunu düşünmüyorsa yazısına neden taşımış?

 

 

... Kemalizm'in en nihayetinde bu dünyaya ait bir kuram olması, onun din karşısında bir noktadan sonra yetersizleşmesine yol açmakta ve gerilimlerin büyümesine sebep oluyor.

 

Duyurulur: Kemalizm bu dünyaya ait bir kurammış.Okuyan da Kemalizm kainatın varoluşunu ,dünyanın oluşumunu açıklıyor zanneder.Kuram!!!Din karşısında yetersiz kalıyormuş.Ne yaparsınız,birileri kendisine vahiy gelecek kadar şizofren olamamıştır,artık kusura bakmasın Gökaçtı.Kuram muram diyerek yan gelineceğine Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk'e bir yol,bir çıkış yolu sunduğunu anlamaya çalışsaymış.

 

...Böylesi bir durum kimileri kabullenmekte zorlansa da, din ile bu ülkenin rejimi arasındaki bunalımlı ilişkiyi normalleştirmenin ilk ve en önemli adımı olacaktır. Hem din rahat edecektir, hem de Kemalizm...

 

Din halen rahat edemiyorsa halktan biraz daha vergi alıp 100.000 cami daha yaptırsınlar.Kemalizm bir din değil tabi,ama bir din olup da İslam'dakinden daha bol huri vaadetseydi belki kimileri tarafından en harikulade bir inanç sistemi olarak görülüp,İslam'dan transfer yapabilirdi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

bilgisayarlara format atarak bazı isteklerinizi değişikliklerinizi yapa bilirsiniz ama bu yapılan işlem o bilgisayarların ana parçalarını değiştirdiğiniz anlamına gelmez veyahut bu işlemleri yapabilmeniz için o sistemin kurallarına uymanız gerekmektedir.Kaldıki sizin bu işlemleri yapa bilmeniz için bu işin uzmanlarından bilgiler almanız gerkmektedir vs.vs.atılan formatın içeriği tartışıla bilir ama iş üç kuruşluk kıytırık bi formatla ne yaptığınızı bilmeden koca bi sisteme sahip çıkıp bunun mimarı benim bunun düzeneğini ben kurarım(cahilane tabirle)edesına girenlere birilerinin bişeyler yapmasına gerek yok ********** bence tarih bu rezaletlerle dolu iş bu acizane fikirlerimin sonunu şöyle bağlamak isterim alemlere sığmayan ilme kaftan kesmeye çalışan terzi olmayalım

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mango yaprağı okuyup fena halde etkilenmiş enginar kokan bu Kemalizm dini iddiasını hiç ciddiye almadığım için yanıt verme gereği duymadım. Zaten Artropod "Duyurulur: Kemalizm bu dünyaya ait bir kurammış!" belirlemesini yaparak konunun can damarını yakalamış, işi bitirmiş.

 

Yok şimdi, Amazon'da bir kabile jaguara tapsa, "o aslında zamanında allah inancıydı, sonra bozuldu" olur, biri çıksa "Atatürk'ü tanrı gönderdi, kutsal bir kişidir" dese surat ekşir. Amazon yerlisinin putunu kökende İslam'a malet, "bozulmuş, put olmuş" de, biri çıktı Atatürk'e kutsallık atadı diye surat as! "O bozulmuş put olmuşsa bu da düzelmiş Atatürk olmuş var mı itirazı olan?" der biri de. Dilin kemiği yok ya, der der. Ne yapalım yani şimdi? Hemen Kemalizm oldu din!

 

Biraz ciddi işlerle uğraşın, çok da enginar tüketmeyin...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...
Kemalizm dinin alternatifi mi?

2092.jpg

1936 yılında Edirne Milletvekili Şeref Aykut tarafından kaleme alınarak yayımlanmış olan ?Kemalizm Dini? başlıklı kitap, Türkiye'de laikliğe nasıl bakıldığı konusunda dikkat çekici örneklerden birini oluşturuyor. Mehmet Ali Gökaçtı?nın yorumu

.

.

 

Böylesi bir durum kimileri kabullenmekte zorlansa da, din ile bu ülkenin rejimi arasındaki bunalımlı ilişkiyi normalleştirmenin ilk ve en önemli adımı olacaktır. Hem din rahat edecektir, hem de Kemalizm...

 

Radikal gazetesi

 

Mustafa Akyol Atatürk dualarımızı işitir mi? 25 Haziran 2008 Çarşamba

 

Bundan bir ay kadar önce liberalizm konulu uluslararası bir konferans vesilesiyle hayatımda ilk kez Bodrum?a gittim.

 

Gitmişken de ünlü tatil beldesinin en göz alıcı yerine, yani Bodrum Kalesi?ne uğradım. Gezenler herhalde bilir; bu kalenin müze bölümünde batık teknelerin sudan çıkarılıp yeniden inşa edilmiş kalıntıları var. Bu kalıntıların en büyüğü de, Türk arkeologların binbir zahmetle ortaya çıkarıp sergiledikleri bir Eski Yunan gemisi.

 

Gemi beni etkiledi elbette, ama asıl görülmeye değer şey, onun yanındaki duvarın yüksekçe bir noktasında asılı duran Atatürk portresiydi. Atatürk?ün aşağıya doğru bakan pozunun altında da aynen şöyle yazıyordu: ?İZLENDİĞİMİZİN BİLİNCİ İÇİNDE ÇALIŞIYORUZ.?

 

Yani, Türk arkeologları, çalışmalarını yürütürken Atatürk tarafından ?izlendiklerine? inanıyor ve bunu da gururla ilan ediyorlardı.

 

Ne dersiniz, bu işte bir gariplik yok mu?

 

Var. Hem de Türkiye?deki ?Atatürk kültü?nün her detayında var. Resmi törenlerdeki dile bakın mesela. Hemen her ülkede saygıyla anılan tarihsel liderler vardır. İnsanlar da onlar hakkında hakkında övücü konuşmalar yapar. ?Büyük devlet adamıydı, önemli hizmetleri oldu, huzur içinde yatsın? gibi şeyler söylerler. Ama bizler sadece Atatürk hakkında konuşmuyor, ?Atam!? diye başlayan cümlelerle ona hitap ediyoruz. Okul öğrencilerine ?Ey bugünümüzü sağlayan Ulu Atatürk? diye başlayan sadakat yeminleri ettiriyoruz. Yani, sanki Atatürk bizi duyuyor, yakarışlarımızı işitiyormuş gibi davranıyoruz.

 

Bakın, İstanbul?daki bir okulda düzenlenen ?Atatürk Konulu Şiir Yarışması?nda birinci seçilen bir beşinci sınıf öğrencisi neler yazmış:

 

?Sen göklerdesin Atatürk?üm! Sen bizi yukarıdan izleyensin,

 

Hiç ayrılmadın yerinden. Sen kaderimizi çizensin.

 

Sen bizi yaşatansın, Sen ölümden kurtaransın!?

 

Bu garip ?itikat? sadece ilkokul öğrencilerinin değil, koca koca adamların yazdığı metinlerde de ifade buluyor. Çok satan bir gazete, Türkiye-Hırvatistan maçından söz ederken saha kenarındaki Atatürk resminin yaydığı metafizik güçlere atıfta bulunuyor. ?Türkiye Cumhuriyeti?nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, tüm Türkiye?yi heyecana boğan maçı izleyenler arasındaydı? diyen gazete ekliyor: ?Fatih Terim?in, maç boyunca Atatürk?ün varlığından güç aldığı anlaşıldı.?

 

İnananlarına güç veren Ulu Önder, bazen mucizeler gösteriyor, bir dağ üzerinde bize suretini yansıtıyor. Silüetinin düştüğüne inanılan Damal ilçesindeki Karadağ sırtları, bir anda kutsal mekan haline geliyor. Yöre halkı ?Atatürk mucizesi? sebebiyle şenlikler düzenliyor, ziyaretçiler halay çekiyor.

 

Bu kadar yüce bir varlık hakkında eleştirel laflar etmek ise, tahammül edilemeyen bir sapkınlık. Bu yüzden, Atatürk devrimlerinin toplumun bazı kesimlerinde travma yarattığı gibi her tarihçinin bildiği bir gerçeğe işaret eden Dengir Mir Mehmet Fırat, bir anda medyanın hışmına uğruyor.

 

Peki hepimiz gibi bir insan olan Atatürk?ü niçin bu kadar ?insanüstü? bir hale getirmiş durumdayız?

 

Amerikalı düşünür Richard J. Neuhaus, din ve devlet ilişkilerini incelediği ?Çıplak Kamusal Alan? (The Naked Public Square) adlı eserinde bu soruya cevap veren önemli bir yorum yapar. Neuhaus?ın ?çıplak? dediği, geleneksel dinden tamamen arındırılmış kamusal alandır. ?Ancak,? der Neuhaus, ?çıplak kamusal alan uzun süre çıplak kalamaz; geleneksel dinden oluşan boşluğu bir süre sonra ?yapay din? doldurur.?

 

Bizim de işte tüm kamusal alana ipotek koymuş bir ?yapay din?imiz var. Ve bu din, bizi Atatürk?ün en çok üzerinde durduğu şeyden, yani ?bilimsel ve rasyonel düşünce?den alıkoyuyor. Bu dinin mensuplarının kendilerini ?akıl ve bilim? yolunda sanması ise, işin en komik yanı.

 

Star gazete

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben en koyu KEMALİST olarak size bir şey söylemek istiyorum

 

KEMALİZM DİN DEĞİLDİR

KEMALİZMİ ANLAMAK İÇİN TÜRK OLMAK GEREKİR

KEMALİZM SUÇLANAMAZ

KEMALİZM TÜRKİYEYİ BUBÜNLERE KADAR GETİRMİŞTİR

KEMALİSTLER TÜKENİNCE TÜRKİYE ASLA ESKİSİ GİBİ OLMAZ OLAMAZ

SON OLARAK SİZE BİR DÖRTLÜK

 

İŞKALDEKİ GÜNLERİNİ UNUTMA

ATATÜRK'E DİL UZATMA SEBEBSİZ

SEN ANAN DAN GENE ÇIKARDIN ANMA

*******

 

ANLAYANLARA......

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben en koyu KEMALİST olarak size bir şey söylemek istiyorum

 

KEMALİZM DİN DEĞİLDİR

KEMALİZMİ ANLAMAK İÇİN TÜRK OLMAK GEREKİR

KEMALİZM SUÇLANAMAZ

KEMALİZM TÜRKİYEYİ BUBÜNLERE KADAR GETİRMİŞTİR

KEMALİSTLER TÜKENİNCE TÜRKİYE ASLA ESKİSİ GİBİ OLMAZ OLAMAZ

SON OLARAK SİZE BİR DÖRTLÜK

 

İŞKALDEKİ GÜNLERİNİ UNUTMA

ATATÜRK'E DİL UZATMA SEBEBSİZ

SEN ANAN DAN GENE ÇIKARDIN ANMA

******

 

ANLAYANLARA......

Saygilar arkadasim, :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Kemalizm bir ideolojidir. Ama din yerine konulmaya çalışılan bir ideolojidir.

 

Osmanlı nasıl İslamcı ise...Türkiye'de laiktir.

 

M.Kemal "Elhamdüllillah Müslümanım" yerine "Ne mutlu Türküm diyene" dedirtmişti. Ve bunu söyleyen herkesin Türk olacağını iddia etmişti..

 

İslam yerine Türklük denilen Fransız masonlarının icat ettiği milliyetçilik fikrini ülkeye getirdiler... Ve ilk milliyetçilerin istisnasız hepsi masondur.. Batıdan ülkemize bizi bölmek için sokulmuştur.

 

Araplarla ve Kürtlerle dalga geçilmiş. Onları üçkağıtçı, bedevi, alt sınıf görmüştü. Ama aynını ülkemizde yaşayan yahudiler ve dönmeler için söylemiyorlardı. Onlar bizim dostumuz, milletler arası dostluğun hoşgörünün göstergesi idi. Gavura karşı batılı dost, müslümana karşı üçkağıçı hain damgası....

 

Ne kadar garip değil mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Peki din nedir ?

 

 

Sevgili Akhenaton ;

 

Din , En Basit Tanımı ile Yaşam Biçimi dir.

 

Din , Diğer Tanımları ile ;

 

Yaratıcı Tarafından Öngörülen Emir ve Yasaklar ın Bütünüdür.

 

İnsanoğlunun Varolma Amacının Cevaplayan, Yanıtını Verebilen ve Hakikati nin İçerisinde Barındıran Düşünce ve Davranış Formudur.

 

İnsan Fıtratındaki Hiç Bir Şekilde Sınır, Otorite, Hüküm ve İrade Tanımayan, ''Vicdan'' Olgu su nun Tatmin Edilebileceği, Olgunlaştırılabileceği, Değerlerdir.

 

Bu Açıklamaları Sayfalarca Devam Ettirebilmek Mümkündür.

Sizi Düzeyli ve İlmi açıdan Din Konusunu Ele Alabilmek Tartışabilmek için, Kemalizm Tartışması dışında ki, Genel bir Başlığa Davet Ediyorum.

 

'' Burada Her Soruya Cevap Verilir '' Başlığı Ya da Herhangi farklı bir Din Orjin li ve Umumi bir Başlık da olabilir. Bekliyorum.

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Akhenaton ;

 

Din , En Basit Tanımı ile Yaşam Biçimi dir.

 

Din , Diğer Tanımları ile ;

 

Yaratıcı Tarafından Öngörülen Emir ve Yasaklar ın Bütünüdür.

 

İnsanoğlunun Varolma Amacının Cevaplayan, Yanıtını Verebilen ve Hakikati nin İçerisinde Barındıran Düşünce ve Davranış Formudur.

 

İnsan Fıtratındaki Hiç Bir Şekilde Sınır, Otorite, Hüküm ve İrade Tanımayan, ''Vicdan'' Olgu su nun Tatmin Edilebileceği, Olgunlaştırılabileceği, Değerlerdir.

 

Bu Açıklamaları Sayfalarca Devam Ettirebilmek Mümkündür.

Sizi Düzeyli ve İlmi açıdan Din Konusunu Ele Alabilmek Tartışabilmek için, Kemalizm Tartışması dışında ki, Genel bir Başlığa Davet Ediyorum.

 

'' Burada Her Soruya Cevap Verilir '' Başlığı Ya da Herhangi farklı bir Din Orjin li ve Umumi bir Başlık da olabilir. Bekliyorum.

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

 

 

Sevgili Akhenaton ;

 

Sanırım, Yukarıda ki Barış ve Dostluk İçerikli Yazı m ve Siz e Yöneltilen Davet im ;

Kelimenin Tam Anlamıyla LÜZUMSUZ Kalmıştır.

 

Zat ım la, Fikir Paylaşımı Adına Değil , Ancak Tartışma ve Münazara lar da Karşılaşabilecek Olmanız,

Umarım Siz de de Hayal Kırıklığı ve Endişe ye Sebep Olmaz.

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mustafa Akyol Atatürk dualarımızı işitir mi? 25 Haziran 2008 Çarşamba

 

Bundan bir ay kadar önce liberalizm konulu uluslararası bir konferans vesilesiyle hayatımda ilk kez Bodrum?a gittim.

 

Gitmişken de ünlü tatil beldesinin en göz alıcı yerine, yani Bodrum Kalesi?ne uğradım. Gezenler herhalde bilir; bu kalenin müze bölümünde batık teknelerin sudan çıkarılıp yeniden inşa edilmiş kalıntıları var. Bu kalıntıların en büyüğü de, Türk arkeologların binbir zahmetle ortaya çıkarıp sergiledikleri bir Eski Yunan gemisi.

 

Gemi beni etkiledi elbette, ama asıl görülmeye değer şey, onun yanındaki duvarın yüksekçe bir noktasında asılı duran Atatürk portresiydi. Atatürk?ün aşağıya doğru bakan pozunun altında da aynen şöyle yazıyordu: ?İZLENDİĞİMİZİN BİLİNCİ İÇİNDE ÇALIŞIYORUZ.?

 

Yani, Türk arkeologları, çalışmalarını yürütürken Atatürk tarafından ?izlendiklerine? inanıyor ve bunu da gururla ilan ediyorlardı.

 

Ne dersiniz, bu işte bir gariplik yok mu?

 

Var. Hem de Türkiye?deki ?Atatürk kültü?nün her detayında var. Resmi törenlerdeki dile bakın mesela. Hemen her ülkede saygıyla anılan tarihsel liderler vardır. İnsanlar da onlar hakkında hakkında övücü konuşmalar yapar. ?Büyük devlet adamıydı, önemli hizmetleri oldu, huzur içinde yatsın? gibi şeyler söylerler. Ama bizler sadece Atatürk hakkında konuşmuyor, ?Atam!? diye başlayan cümlelerle ona hitap ediyoruz. Okul öğrencilerine ?Ey bugünümüzü sağlayan Ulu Atatürk? diye başlayan sadakat yeminleri ettiriyoruz. Yani, sanki Atatürk bizi duyuyor, yakarışlarımızı işitiyormuş gibi davranıyoruz.

 

Bakın, İstanbul?daki bir okulda düzenlenen ?Atatürk Konulu Şiir Yarışması?nda birinci seçilen bir beşinci sınıf öğrencisi neler yazmış:

 

?Sen göklerdesin Atatürk?üm! Sen bizi yukarıdan izleyensin,

 

Hiç ayrılmadın yerinden. Sen kaderimizi çizensin.

 

Sen bizi yaşatansın, Sen ölümden kurtaransın!?

 

Bu garip ?itikat? sadece ilkokul öğrencilerinin değil, koca koca adamların yazdığı metinlerde de ifade buluyor. Çok satan bir gazete, Türkiye-Hırvatistan maçından söz ederken saha kenarındaki Atatürk resminin yaydığı metafizik güçlere atıfta bulunuyor. ?Türkiye Cumhuriyeti?nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, tüm Türkiye?yi heyecana boğan maçı izleyenler arasındaydı? diyen gazete ekliyor: ?Fatih Terim?in, maç boyunca Atatürk?ün varlığından güç aldığı anlaşıldı.?

 

İnananlarına güç veren Ulu Önder, bazen mucizeler gösteriyor, bir dağ üzerinde bize suretini yansıtıyor. Silüetinin düştüğüne inanılan Damal ilçesindeki Karadağ sırtları, bir anda kutsal mekan haline geliyor. Yöre halkı ?Atatürk mucizesi? sebebiyle şenlikler düzenliyor, ziyaretçiler halay çekiyor.

 

Bu kadar yüce bir varlık hakkında eleştirel laflar etmek ise, tahammül edilemeyen bir sapkınlık. Bu yüzden, Atatürk devrimlerinin toplumun bazı kesimlerinde travma yarattığı gibi her tarihçinin bildiği bir gerçeğe işaret eden Dengir Mir Mehmet Fırat, bir anda medyanın hışmına uğruyor.

 

Peki hepimiz gibi bir insan olan Atatürk?ü niçin bu kadar ?insanüstü? bir hale getirmiş durumdayız?

 

Amerikalı düşünür Richard J. Neuhaus, din ve devlet ilişkilerini incelediği ?Çıplak Kamusal Alan? (The Naked Public Square) adlı eserinde bu soruya cevap veren önemli bir yorum yapar. Neuhaus?ın ?çıplak? dediği, geleneksel dinden tamamen arındırılmış kamusal alandır. ?Ancak,? der Neuhaus, ?çıplak kamusal alan uzun süre çıplak kalamaz; geleneksel dinden oluşan boşluğu bir süre sonra ?yapay din? doldurur.?

 

Bizim de işte tüm kamusal alana ipotek koymuş bir ?yapay din?imiz var. Ve bu din, bizi Atatürk?ün en çok üzerinde durduğu şeyden, yani ?bilimsel ve rasyonel düşünce?den alıkoyuyor. Bu dinin mensuplarının kendilerini ?akıl ve bilim? yolunda sanması ise, işin en komik yanı.

 

Star gazete

 

 

 

Jakoben laiklerin imkânsız talebi!

 

Serdar Demirel / Vakit

 

Din nerede yaşar? Daha doğrusu bir dine inanan insan, inandığı düsturları nasıl yaşatır? Kalplerin, sahibine dahi kapalı mûtena köşelerinde mi? Ya da yaşanan hayata dokunması istenmeyen mâbedlerde mi?

 

"Öğretileri böylesine bir anlayışa dâvet eden bir din var mıdır?" abes sorusunu dahi sormadan sözü direkt bize; laiklerimize ve onların inanç algısına getireceğim.

 

İnanç özgürlüğüyle bir problemi olmayan toplumun laik kesiminin, bu yazının konusu olmadığı âşikârdır. Sivil hayatta önemli bir yer tutsalar da sistem adına karar alacak bir konumları olmadığı, laiklik adına sergilenen trajikomik hâdiselerden sorumlu olmadıkları için.

 

Sorunun kaynağına, yani dinî inançları insan kalbine, inanç pratiklerini de mâbede hapsetmeyi laiklik zanneden dogmatiklere sözüm.

 

Türkiye dindarlığından bahsettiğimize göre de; din olarak İslâm'dan, mâbed olarak câmiden ve inançlı insan olarak da inandıklarını farklı oranlarda da olsa amele döken birey ve toplum bazında Müslüman halktan bahsediyoruz demektir.

 

Jakoben laiklerin "modern öncesi" yaşatılagelmiş din tasavvurunun yerine, modern hayatta ikâme etmek istedikleri tarz dindarlığı, makûl ölçüler içinde izah edebilecek birini bulmak mümkün değildir. Onun adına "dindarlık" denmez zaten. Hem inanacaksınız, hem de inançlarınız sizin davranışlarınıza, hayat tarzınıza, nesnelerle temasınıza, varoluşu anlamlandırmanıza bir etki etmeyecek, bunun mümkün olmadığını görmek için filozof olmaya gerek var mı, Allah aşkına!..

 

Bunlar, ya inanmanın ne demek olduğunu bilmiyorlar, ya da inançları topyekûn insan hayatından kovmak istiyorlar; fakat bunu açıkça söylemeye cesaret edemediklerinden olsa gerek, sûret-i hakdan gözükme bağlamında, bunu laikliği koruma kisvesi altında sağlamaya çalışıyorlar.

 

İkincisine denecek söz yok. Zira, gerekçesi ne olursa olsun, dini hedef almıştır. Hiçbir zaman sizi anlamaya çalışmayacak, hak ve hukuk kaygısı taşımayacaktır. Modeli, Stalin Rusyası'dır.

 

Ama birinci şıktaki ihtimali inceleyecek olursak, inanmanın, literatürdeki ifadesiyle "iman etme"nin anlamını bilmiyorlar demektir.

 

Şöyle ki; iman etmek, her şeyden önce dinde inanılması zaruri olan hususları kalben tasdik etmektir. Bir diğer ifade ile inanmak, kalbin amelidir. Dil ile iman edilen temel esasları ikrar, organlar ile de bunları hayata tatbik etmek imanın tamamlayıcı cüzleridir. Takrir dilin, dille söylenen hususları hayata geçirmek de organların imanıdır.

 

İslâm'a dair biraz olsun malûmatı olan herkes bu hakikati bilir.

 

Hâl böyle iken, imanı kalbe, ibâdeti câmiye hasretmek nasıl mümkün olabilir ki?..

 

İnanç kalbin ameli ise, kalb de bazı şeylerin iyi, bazılarının da kötü olduğuna inanıyorsa, insan davranışları bu esasa göre şekillenecektir, aksi düşünülemez. Meselâ, Nur Sûresi'ne iman etmiş bir Mü'minenin başörtüsü giymesi bu imanın doğal sonucudur. Başörtüsü giymenin gerekliliğine inanıp da bunu yerine getirmemek sakıncalıdır; çünkü kimse inandığının aksi gibi yaşayarak ne doğal olabilir, ne de mutlu.

 

Yine meselâ, faiz almanın haram olduğuna inanan bir kişinin faizden kaçması kadar doğal bir şey olabilir mi? Sorun, hem faizin haram olduğuna inanmak, hem de faiz almaktadır, aksi değil.

 

Jakoben laikler de bunun aynısını İslâm için değil ama bir dogmaya dönüştürdükleri laiklik için istiyorlar. Hatta daha fazlasını da istediklerini söyleyebilirim...

 

Geçen günkü Fatih Altaylı'nın sunduğu televizyon programına katılıp da 'Atatürk'ü sevmediğini' söyleyen başörtülü hanımı hatırlayın. Bu hanım bir anda linç girişimine maruz kaldı. Bir gazete, internet sitesinde "İşte alçaklığın geldiği son nokta" gibi absürd mü absürd bir spotla okuyucusunun karşısına çıkarken kalplere dahi tahakküm arzusunu dillendirmiş olduğunun farkında mıydı acaba?..

 

İnsanların "Allah'ı sevmemek" gibi hürriyetlerinin olduğu ve bu hürriyetlerinin kanunlarla muhafaza altına alındığı bir ülkede, İslâm'ın insanları "Allah'ı sevmeye dâvet ettiği" ama zorlamadığı bir gerçeklikte, Atatürk'ü sevmemeyi; "İşte alçaklığın geldiği son nokta" diye hakâretâmiz bir uslûbla savaş gerekçesi görenler, aslında "kör bir dogmatizme" inandıklarını ilan ediyorlardı.

 

İşi öyle bir kerteye vardırıyorlar ki; "Ben laikim" diyen insanları, bu iddialarını söz ve fiilleriyle isbatlamaya çağırıyorlar, sanki isbatlamak zorundalarmış gibi. Ama "İslâm'ı sevdiğini" söyleyen insanların bu sevgilerini kalplerinde saklı tutmalarını isteme garabetini de normal görebiliyorlar. Paradoksa bakın!..

 

Bu meyanda jakoben laiklere diyeceğimiz odur ki; imkânsız talep ve dayatmalarla dini yaşanan hayattan tecrit etmek mümkün değildir. Bunu Stalin Rusyası bile başaramamıştır. Elinizde bulunan gücü, toplumun inancını yaşamasında pozitif kullanın, bu sizin de gücünüz olur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.