Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Utanın!


seREnaDE

Önerilen İletiler

12 Eylül öncesi iki taraf vardı unutma...

 

Atatürk ün sadece biz amele değiliz diyerek reddetmesi bana inandırıcı gelmedi...

 

Türkiye de bu sistemin işleyemeyeceğini biliyordu...

 

Ayrıca Atatürk 1923 ten önceleri bile Cumhuriyet i istiyordu...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ali0_1 rumuzlu şahıs.

Türkiyede halkın SOSYALİZMi benimsemediği gibi bir yargıda bulunuyordun.

Al sana bunun nedenlerinden birisi, Amerikan emperyalizminin kendi bekaasını devam ettirmek için işçi-köylü devleti olan, işçi sınıfının iktidarı SOSYALİZMİ içerden ve dışardan yıkmak, çevresinde ki ülkelerde de devrim ihtimalini ortadan kaldırmak için, soğuk savaş dönemi olarak bilinen dönemde , ülkemizde yürüttüğü gizli ve derin kirli işler.

Can DÜNDAR imzalı Milliyet gazetesinden bir makale. Eski bir ÖZEL HARPÇI nın kitabından kaynak alınarak yazılmış gerçekler.

Gözlerini iyice aç ve zihnini algılama moduna getir. Bu yazıdan sonra artık öyle saçma sapan sorular sormamanı dilerim.

 

Mutlu kal. ali0_1

 

KONTRAGERİLLA GERÇEĞİ

 

Özel Harp'çinin tırmanış öyküsü

 

Emekli Org. Kemal Yamak'ın anılarıyla kontrgerilla tartışması yeniden açıldı. "Yamak'ın sağ kolu" Yirmibeşoğlu'nun biyografisi tartışmalara ışık tutuyor

 

Bugün gizli bir örgütün ve onun eski başkanının portresini çizeceğim. Örgütün adı: Özel Harp Dairesi... "Daire", Kemal Yamak'ın ilkin Hürriyet'te özetlenen anılarıyla (Doğan K., 2006) gündeme geldi.

 

Ardından "Yamak'ın sağ kolu" olduğu söylenen emekli Org. Sabri Yirmibeşoğlu da tartışmaya katılarak "Özel Harp'te çalışanlarla iftihar ettiklerini" açıkladı.

 

Madem açıldı, gelin Yirmibeşoğlu'nun peşine takılıp bu tarih labirentinin koridorlarında biraz dolaşalım.

 

"Garip bir üsteğmen"

 

Yirmibeşoğlu göz kamaştıran bir kariyere sahip...

 

50'lerin başında Çankırı Gerilla Okulu'nda, "Turancılık davası"ndan beraat ettikten sonra gönderildiği ABD'den yeni dönen "gerilla öğretmeni" Yüzbaşı Alparslan Türkeş'in "çok sevdiği öğrencisi" oldu.

 

1955'te 6-7 Eylül olayları sırasında Özel Harp Dairesi'nin atası sayılan Seferberlik Tetkik Kurulu'nda görevliydi.

 

Gazeteci Fatih Güllapoğlu'na ("Tanksız Topsuz Harekat", Tekin Y., 1991) söylediği şu sözler hiç unutulmadı:

 

"6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı."

 

Yirmibeşoğlu bir başka görüşmede (Aksiyon, 31.03.2001) "Ben orada garip bir üsteğmendim" derken, sözlerini şöyle "düzeltti":

 

"Savaşta, düşmanın işgal ettiği bölgelerde bazı olaylar yaratılır ve düşman yaratmış gibi gösterilir. (...) Halkı düşmana karşı galeyana getirmek(tir amaç)... Belki Güneydoğu'da da oluyor bunlar, yanlış olarak..."

 

Gladyo'nun anavatanında

 

NATO'nun CIA desteğiyle, İtalya'dan başlayarak tüm Avrupa'da komünizme karşı kontrgerilla faaliyeti yürütecek birimleri, yani Gladyo'yu kurduğu Soğuk Savaş yıllarında Yirmibeşoğlu, NATO eğitimi için Napoli'ye gitti.

 

Dönüşte "Türk kontrgerillasının doğum yeri" olarak bilinen Kıbrıs'a tayin oldu. 63 olaylarını orada yaşadı. "Oradaki Türkleri teşkilatlandırdı".

 

1964'te Belçika'daki NATO karargahında Nükleer Silahlar Şubesi'ndeydi. Herkesin iki yıl görev yaptığı bu gizli birimde beş yıl çalıştı.

 

Dönüşte Özel Harp Dairesi Kurmay Başkanlığı'na atandı. Üç sene sonra da Daire'nin başına geçti.

 

Ecevit'e brifing

 

İşte Başbakan Ecevit Özel Harp Dairesi'nden o aşamada "tesadüfen" haberdar oldu. 1974'te "Daire" için örtülü ödenekten para istenince, daha önce adını bile duymadığı bu resmi kurum hakkında derhal brifing istedi.

 

Başbakanlık konutundaki brifingi veren, Özel Harp Dairesi'nin Başkanı Sabri Yirmibeşoğlu idi.

 

Ecevit o günden sonra Özel Harp'i denetim altına almaya çalışırken Yirmibeşoğlu daha önemli bir göreve, NATO İstihbarat Başkanlığı'na tayin edildi. 1978'e kadar burada kaldı.

 

Dönüşte tümen komutanı olarak Sarıkamış'a atandı.

 

Ecevit'le yolları orada bir kez daha kesişti.

 

"Vatansever arkadaş"

 

1978'de Ecevit başbakan olarak Sarıkamış'a gittiğinde Tümg. Yirmibeşoğlu Orduevi'nde kendisine ve eşine yemek verdi.

 

Ecevit, Komutan'dan Özel Harp'le ilgili bilgi almaya çalıştı. (B. Ecevit, "Karşı Anılar", DSP, 1991, s. 43) "Daire"ye bağlı sivil örgütte görev alanlardan bazılarının olaylarda yer aldığından kuşkuluydu.

 

Yirmibeşoğlu "Kuşkularınız yersiz" deyince Ecevit şunu sordu:

 

"Farz-ı muhal, buradaki MHP il başkanı, aynı zamanda Özel Harp Dairesi'nin sivil uzantısındaki gizli elemanlardan biri olamaz mı?"

 

Yirmibeşoğlu samimiyetle doğruladı bunu:

 

"Evet, öyledir ama kendisi çok güvenilir, vatansever bir arkadaşımızdır."

 

"Güvenilir gençler"

 

Yamak, kitabında bu anıyı anlatırken "Ecevit, bu teşkilatın içinde kendi partisinden kaç milletvekili bulunduğunu öğrenseydi ne olurdu?" diye soruyor ve bunda şaşılacak bir şey olmadığını ekliyor:

 

"Özel harpçi olarak eğitilenler daha genç yaşlarda bölgesinde güvenilir, saygın, sözü geçen, (...) önder niteliklere sahip oldukları için seçilmişlerdi. Milletvekili oluşları da bu seçimin doğruluğunu göstermiyor mu?"

 

Yirmibeşoğlu tamamlıyor:

 

"Birçok olay olmuş, bu teşkilatın tek bir üyesi bu olaylara karışmış mı?"

 

Peki kimdi MHP'nin Erzurum'daki "güvenilir" il başkanı?

 

CHP'li Süleyman Genç'in "Kuşatılan Devlet Türkiye" kitabında yazdığına göre İpekçi'nin öldürülmesinde ve Ağca'nın cezaevinden kaçırılmasında adı geçen, Musa Serdar Çelebi'nin iş ortağı, "Doğunun Başbuğu"

 

Yılma Durak...

 

Yükseliş sürüyor

 

Devam edelim:

 

12 Eylül döneminde Yirmibeşoğlu Kara Kuvvetleri Lojistik Başkanı'dır.

 

1982-83 arası Milli Savunma Bakanlığı'nda Müsteşar Yardımcısı...

 

1983'te Ankara Sıkıyönetim Komutanı...

 

1984-86 arası Genelkurmay Harekat Dairesi Başkanı...

 

1986-88 arası yine Sarıkamış'ta, 2. Ordu Komutanı...

 

1988-90 arası Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri...

 

"Üruğcu general"

 

Bu yıllarda Özal'la birlikte çalıştı.

 

Özal, Öztorun'un yerine Torumtay'ı getirerek Üruğ'un "2000 planları"nın önünü keserken Yirmibeşoğlu "Üruğcu" olarak tanınıyordu. (Bkz: "Bay Pipo", Soner Yalçın-Doğan Yurdakul, Doğan K., 1999. s. 431)

 

Belki de bu şöhreti, onun tırmanışını durdurdu.

 

1990'da kadrosuzluktan emekliye sevk edildi.

 

MHP'den teklif

 

2001'de Aksiyon'da yayınlanan söyleşisinde emekli olduktan sonra askerlere görev verilmemesinden yakındı. "ANAP'tan aldığı bir sinyal dışında siyaset teklifi almadığını" hatırlattı ve şöyle dedi:

 

"Sıkıntıya girmemek için sizden bekliyorlar. Ben 'Gireceğim' der miyim, o derse düşünürüm. Resmen söylemediler ama öyleydi. Sonra MHP'den mesela..."

 

SUİKAST SORUŞTURMASI

 

Özal televizyonun sesini açtı ve komutanın adını sordu

 

Şimdi size eski bir öyküyü hatırlatacağım:

 

1988 Özal Suikastı...

 

Nasıl Ecevit, kendisine karşı düzenlenen Çiğli suikastının ardında kontrgerillayı aramışsa Özal da kendi suikastçısının ardındaki "örgüt"ü aramıştı.

 

Afyonlu işadamı Kemal Horzum'dan kuşkulanıyordu. Horzum, Emlakbank'ı dolandırmakla suçlanıyordu.

 

Banka bünyesinde Horzum'u soruşturan komisyona, suikast işiyle de ilgilenmelerini söyledi.

 

Komisyon üyeleri hem suikastçı Kartal Demirağ'ın hem Horzum'un memleketi olan Afyon'a gitti. Orada ne bulduklarını komisyon üyesi Uğur Tönük, daha sonra TBMM'de kurulan Horzum Araştırma Komisyonu'na şöyle anlattı:

 

Kartal kontrgerillacı

 

"Afyon Dazkırı'da 1974-77 seneleri arasında Ege'de meydana gelen sol hareketleri önlemek için bir kontrgerilla teşkilatı kurulduğunu, Kartal Demirağ'ın da bu teşkilatın yetişmiş bir elemanı olduğunu tespit ettik."

 

Demirağ özel kamplarda emekli askerlerce eğitilmişti. "Her şeyi vatanımız için yaptık" diyor, MİT'le ilişkisi olduğunu söylüyordu.

 

Komisyon soruşturmayı derinleştirince Özal'ı vuran silahın Demirağ'a Kongre salonunda polisler tarafından verildiği yönünde duyumlar aldı. Afyon'daki teşkilatın üzerine gitmeye karar verdiler.

 

İşte tam o aşamada Tönük, Ortaköy'de bir villaya davet edildi. MİT görevlisi olduklarını sandığı üç görevli kendisine "Bu tahkikatı kesin" dedi.

 

Bir generalin adını verdiler ve "Paşa kararınızı bekliyor" dediler.

 

Tönük soruşturmadan çekildi.

 

Özal'a söylüyor

 

Yargıtay 7. Ceza Dairesi üyeliğinden emekli bir savcı olan Tönük'le daha sonra tanıştım ve suikast soruşturmasının nasıl kesildiğini onun ağzından dinledim.

 

O günlerde başına gelenleri bir tek Turgut Özal'a açıklamıştı. O sahneyi bütün ayrıntılarıyla anlattı:

 

Özal'ın Harbiye Orduevi'ndeki odasında buluşmuşlar, diz dize oturmuşlar. Tönük, kendisini tehdit edenlerin adını verdiği generali açıklayacağı anda Özal odadaki büyük ekran televizyonun uzaktan kumandasına uzanmış ve sesi sonuna kadar açmış. Sonra da Tönük, Paşa'nın ismini Özal'ın kulağına fısıldamış:

 

"Sabri Yirmibeşoğlu!"

 

"Olacak iş mi?"

 

Yirmibeşoğlu o dönem MGK Genel Sekreteri idi.

 

Görev süresi 1 yıl uzatılsa Kara Kuvvetleri Komutanı olabilecek, oradan Genelkurmay Başkanlığı'na tırmanabilecekti.

 

Olmadı.

 

Özal'a adı fısıldandıktan

 

1 yıl sonra emekliye sevk edildi.

 

Yıllar sonra suikast konusunu soran Aksiyon'a "Hiç ciddiye almadım. Olacak iş değil" dedi.

 

Düşman kim?

 

Acaba kimler engellemişti suikast soruşturmasını?

 

Yılma Durak ya da Kartal Demirağ da Özel Harp'in istihdam edip silahla eğittiği "vatansever gönüllüler" miydi?

 

"Bazı olaylar yaratılır, düşman yaratmış gibi gösterilir" taktiğinin uygulayıcıları mıydı?

 

"Düşman" kimdi?

 

"Düşman"ı ve ona karşı kurulan resmi örgütü ABD bilirken neden Türkiye'nin Meclis'i ve başbakanı bilmiyordu?

 

Bunları sormaya devam edeceğiz.

 

[email protected]

 

08.01.2006

 

MİLLİYET

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

12 Eylül öncesi iki taraf vardı unutma...

 

Atatürk ün sadece biz amele değiliz diyerek reddetmesi bana inandırıcı gelmedi...

 

Türkiye de bu sistemin işleyemeyeceğini biliyordu...

 

Ayrıca Atatürk 1923 ten önceleri bile Cumhuriyet i istiyordu...

 

:zorro:

 

alio cumhuriyet bir ekonomik sistem değildir, ekonomik bir sistemin idaresinden biridir. sosyalist ekonomilerde cumhuriyetle ya da diktatörlükle yönetilebilir. yani cumhuriyet ve sosyalizm birbirine alternatif şeyler değildir. Zaten pol-pot kamboçyası gibi bir iki örnek hariç tüm sosyalist ülkeler cumhuriyetle yönetiliyordu.

 

olay senin inanıp inanmaman değil. Atatürk'ün bu konuda nasıl baktığı. zira kendisi bunu detaylıca açıklamıştır sosyalizmi nedne reddettiğini. ha senin bildiğin başka bir açıklaması varsa buyur paylaş bizle.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili CYRANO bence bu arkadaşın konuya dair herhangi bir şekilde, düşünce ortaya koyduğu yada alternatif görüş sunduğu falan yok. O birileri tarafından kendisine lanse edilen işçi-emekçi sınıf düşmanlığını, anti-sosyalist saplantıyla, sadece sosyalizme ve devrime yönelik, o bildik karalama ve çamur atmayı yapıyor.

O yüzden laf anlatacağım diye, karşılıklı düşünce tartışacağım diye kendini fazla yormamanı tavsiye ederim. Çünkü ben öyle yapıyorum artık. Eğer sosyalizme, neden kimlerin-hangi sınıfın ve ülkenin savaş açtığını, neden karşı olduklarını gerçekten anlamak istiyorsa, yukarıda ki yazdıklarımdan birşeylar çıkarması gerekir. Eğer çıkaramıyor ise, bilki ya umutsuz vaka, yada art niyetli.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

alio cumhuriyet bir ekonomik sistem değildir, ekonomik bir sistemin idaresinden biridir. sosyalist ekonomilerde cumhuriyetle ya da diktatörlükle yönetilebilir. yani cumhuriyet ve sosyalizm birbirine alternatif şeyler değildir. Zaten pol-pot kamboçyası gibi bir iki örnek hariç tüm sosyalist ülkeler cumhuriyetle yönetiliyordu.

 

olay senin inanıp inanmaman değil. Atatürk'ün bu konuda nasıl baktığı. zira kendisi bunu detaylıca açıklamıştır sosyalizmi nedne reddettiğini. ha senin bildiğin başka bir açıklaması varsa buyur paylaş bizle.

 

İşte Atatürk ün detaylı açıklaması nedir diyorum zaten satın Cyrano...

 

Bu arada cevap vermekten kaçınmadığınız için bir kez daha teşekkür ederim...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Avrupa: geriye marş

 

Avrupa Konseyi komünizmi suçlu ilan edip etmemekle ilgilenirken Avusturya'nın değişik ülkelerde görev yapan bir dizi diplomatik görevlisi hakkında yolsuzluk soruşturmaları açıldı. Hollanda'da ise Hollanda dili dışındaki dillerin kullanımına kısıtlama getiriliyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) ‘totaliter komünist rejimlerin işlediği suçları’ kınadığını açıkladı. AKPM, yalnız eski komünist rejimleri karalamakla kalmadı, ‘mevcut komünist rejimlerin’ de kınanması çağrısında bulundu. Böylece Küba, Kuzey Kore gibi ülkeler de hedef tahtasına konuldu.

46 Avrupa ülkesinden parlamenterlerin katıldığı Meclis oturumunda “bu suçlar nedeniyle mağdur olan kişilerin acısının paylaşıldığı” kaydedildi. AKPM tarafından hazırlanan taslak metinde, bu suçlar “bireysel ve kitlesel suikastler, toplama kamplarında ölümler, açlık, işkence, sürgünler, köle işçilik ve kitlesel fiziksel terörün diğer türleri” olarak sıralandı.

AKPM’ye göre ‘komünizm’in insanlık suçlarının mağdurlarının çoğunu Sovyetler Birliği vatandaşları oluşturdu.

 

Parlamenterler, komünist ya da eski komünist partilere “komünizmin tarihini ve kendi geçmişlerini yeniden değerlendirmesi ve hiçbir belirsizliğe yer bırakmadan kınaması” çağrısında bulundu.

Konsey’in hazırladığı kınama metninde eski komünist rejimlerin miraslarının “yıkılması” için önlemler alınması istenirken, ‘mevcut komünist rejimlerin’ de hiçbir istisna olmaksızın kitlesel insan hakları ihlali yaptığının kabul edilmesi isteniyor. AKPM, sosyalizmin temelindeki fikre de saldırarak tasarıda “Bu suçlar, sınıf mücadelesi teorisi ve proleterya diktatörlüğü prensibi adı altında haklı gösterildi” dedi. Bu prensiplerin ayrımcılığa neden olduğunu öne süren AKPM, komünist rejim kuranların Naziler gibi yargılanması gerektiğini ileri sürdü.

Dünyadaki tüm komünist partileri de hedefine alan AKPM, kamuoyunun ‘komünizmin suçları’ hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığını öne sürerek, birçok ülkede komünist partilerin yasal olarak faaliyet yürüttüğünü hatırlattı. Taslakta “benzer suçların gelecekte de yaşanmaması için tarihin iyi anlaşılması gerektiği konusunda Meclis’in fikir birliğine vardığı” kaydedilirken, gençlerin eğitim araçlarında da bu suçların kınanması gerektiği ima edildi. Bazı totaliter komünist rejimlerin halen iktidarda bulunduğu ve suçların devam ettiği öne sürülen taslakta “Ulusal çıkarlar, mevcut totaliter komünist rejimlerin kınanmasını engellememelidir” denildi.

Konsey üyesi eski komünist ülkelerden “kurbanların” anısına anıt dikmeleri ve halkın bu konudaki hassasiyetini artıracak kampanyalar düzenlemeleri istendi.

 

AKPM’nin tavsiye kararı tasarısının Avrupa ülkelerinde uygulanmasının kabul edilmesi için gereken üçte iki çoğunluk sağlanamadı. Belgede, komünist rejimlerin işlediği “suçların kınanması ve bu suçlarla ilgili uluslararası konferans toplanması” için resmi deklarasyon yayınlanması isteniyordu. Prag’dan Zagreb’e, Berlin’den Atina ve Paris’e kadar, komünist partileri bu tasarıya karşı seferber olmuşlardı. AKPM’deki Rus ve Yunanlı komünist parlamenterler, komünist rejimler tarafından geçmişte işlenen suçları kınayan raporu protesto etmişlerdi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.