Misafir YARASA Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2008 bilim duyu organlarına ihtiyaç duyar, Duyu organlarına ihtiyaç duymayan tanrı kavramı nasıl oluyor da bilimsel olarak ispatlanabiliyor? eğer tanrı duyu organlarıyla algılanamıyorsa bilimsel değildir Algılanabileni var mı? felsefelerin hepsi bu noktada önemini yitiriyor ! Hangi felsefe? Felsefe önemini yitirmez. İçini boşaltsan da felsefe felsefedir. Attığın her adım felsefidir. Felsefi açıklaması vardır. doğru olan duyu organlarımızın algıladıklarıdır, ve bu olduğu sürece bilim hiç bir şekilde işlevini yitirmez ! İçini boşaltmak mümkün olabilir. Hele de halk gözünde. Örneğimiz bunu teşkil ediyor!!! bir bilim adamının deney aşamasında yaratıcının varlığını hissetmesinin bilimsel açıdan hiçbir önemi yoktur ! Bilime inanan insanlar için vardır!!! Sayın Notamatik'in yazısını ve yazılan her iletyiyi tekrar okumanızı tavsiye ederim... dolayısıyla bilimsel olarak hiçbir sakıncasıda yoktur ! Dolayısı ile vardır... çünkü ne olursa bilim duyu organlarının dışına istesenizde istemesinizde çıkamaz ! Bunu çıkartabilenlere sormak lazım... bir bilimadamı, tanrıyı bulacağım diye yola çıkarsa bunun bir sakıncası yoktur, Çıksın da görelim... Bakalım hangi bilim çevresinde yer edinebiliyor??? Bu dediğiniz bile, bilimin, deneyin, gözlemin ve bir iki satır yukarıda söylediklerinizin tam tersidir! Bu kadar çelişki artık yeter! çünkü zaten bilim duyulara ihtiyaç duyduğu için, duyusuz bilim yapılamadığı için bilimsel açıdan bir muhatabı olmayacaktır. Karar veriniz... Bilim adamı dediğiniz kişi, felsefesiyle bunu zaten bilmelidir. Aksi durumda sonu bellidir: bkz: örneğimiz... örneğin, bilim tanrıyı ispatlıyor diyenler, ne kadar yanıldıklarını ancak duyularla aktaramadıkları zaman anlarlar Buna bilimde yer yotur. Sandığınız gibi değildir. Kimse bahsettiğiniz projeyi desteklemez... Bilimsel olarak tanrıyı ispatlayacağım diye yola çıkan birini olsa olsa HY gibileri destekler. Yayınları da onun sayfalarında çıkar. Bunu okuyup değerlendiren kesimler de zaten bellidir! Bilim dediğiniz sandığınız gibi yürümez. Adama sorarlar sen bunu ne için yaptın amacın neydi diye. Sonrasında verilerini sorarlar. Başta vereceğiniz cevap projenin, çalışmanın seyrini belirler zaten... Bu anlattıklarımı da bilimsel çalışanlar anlayabilir sanırım...
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2008 Hımm... Aslında pek giremiyorum tartışmalara ama sanırım bir iki şey yazmak isterim... Temelde savunduğum şey: "Bilim; Tanrı düşüncesini/inancını araştırmaz, araştıramaz, deneyimleyemez..." Bu düşünceyi her zaman savunurum... "Tanrı" düşüncesinin neliğine bakmak lazım önce... "Tanrı"ya inanmaya başladığını söyleyen "Sabık Ateist" bilim insanının "Tanrı" anlayışını irdelemek lazım... Biliyoruz ki Einstein'de bir Tanrı fikrine sahipti ama bu dinlerin ifade ettiği Tanrı'dan çok çok başga ve hatta Pagan benzeri bir GÖRÜŞ'tü... Bu satırları yazan şahsın (ki bu kişi ben oluyorum) neye inanıp inanmadığı öngörüsünden uzak olarak ele alırsanız sevinirim... Öncelikle şunu sormak lazım: Yıllarca Ateist olarak Tanrı'nın olmadığı düşüncesini benimsemiş birisi, daha sonra var olduğuna inandığı Tanrı'yı, iç dünyasında nereye yerleştiriyor? Asıl sorulması gereken ve sormadığımız soru budur... Bilim insanı en temel fizik kurallarını benimsemiştir diye düşünüyorum: "Hiçbir şey yoktan var edilemez, vardan yok edilemez..." Peki "Sabık Ateist" (sabık=eski) hala Bilim insanı kimliğini koruduğuna ve bugüne dek edindiği bilimsel bilgileri yadsımadığına göre "Yoktan var eden bir Tanrı" düşüncesine mi sahip olmuştur birden bire? Bu bana çok mantıklı gelmiyor... "Yoktan var oluşu kanıtlayan" bir bilimsel teori var mı bilmiyorum ama bildiğim kadarıyla yok... Öyleyse Sabık Ateist'in sahip olduğu "Hissettiği Tanrı" düşüncesi, din bağlamından çok uzak olmaktadır... Öyle ki Sabık Ateist'in "Evrim" teorisini reddettiğine dair bir bilgi var mıdır, bu da önemlidir... Ama şuna dikkat ediniz, Sabık Ateist'in söylemlerinde "Çaresizlik" ifadeleri var. Yani yine Soyut Tanrı kavramına sahip kimselerce edinilmiş bir düşünce bu, dinlerin genel tasviri: "Her şeye kadir, karşısında çaresiz kalınan ama çaresizlere yardım eden..." Ya da başka bir ifade ile: "Anlamlandıramadığımız ya da keşfedemediğimiz durumlarda, var olduğunu düşlediğimiz/umduğumuz veyahut kimi arkadaşların ibarelerince -topu kendisine attığımız- yüce, yardımcı varlık..." "Ölüm Korkusu"nun özellikle ihtiyarlarda (benlik bütünlüğünü oluşturamamış kimselerde özellikle) ya da kendisini güçsüz hisseden ve bu korku ile yaşayan insanlarda bir "Tanrı" fikrini doğurduğu bilinen bir bilgidir... Nitekim Sabık Ateist'in ifadeleri de bundan başka birşeyi anımsatmıyor bana... Kısaca kendisi, Anlamlandırmada çaresiz kaldığı bir durumun acziyetinden dolayı bir Tanrı'nın varlığını "Hissetmektedir..." "Soyut/Maddeden Ayrı Bir Tanrı" düşüncesini, Bilim insanı, zihninde nereye yerleştirir? "Yoktan var edici" olamayacağı aşikar sanırım... İfadesine bakılırsa "Çaresizlik" nedeni ile var olduğuna koşullanılmış bir "Tanrı" olduğu da aşikar... Dinlerin betimlediği "Tanrı" düşüncesi ile ne kadar paraleldir peki? O yüzden ben "Bir bilim insanı -Tanrı- fikrine sahip olabilir mi?" sorusundan çok "Bir bilim insanı Soyut Tanrı'yı, düşüncesinde nereye yerleştiriyor?" sorusunu irdelemeyi tercih ederim. "Soyut Tanrı" düşüncesinin "Bilim" ile çelişip çelişmesinden ziyade, Bilim insanı bu "Tanrı"ya ne özellikler atfetmiş, sıfatları nelerdir ona göre? Neyi deneyimseyerek var olduğuna inanmış? Var olduğunu nasıl kanıksamış? Nasıl deneyimlemiş? Bir tek cevap var elimizde: "Hissetmiş..." Bence yeterli bir cevap değil... Saygılarımla...
Φ Artropod Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2008 Sayın Notamatik'in değerli yazısını okuyunca aklıma Aziz Nesin'in ''Yeşil Renkli Namus Gazı Operası'' öyküsü geldi.Dinlerin kökeninde yatan kurnazlığı o öykü gibi bu yazı da çok isabetli bir şekilde betimlemiş. Ben de bir ateist sayılmam. Keşke olabilseydim. Ama benim tanrı dediğim şey; asla madde ötesi metafizik bir tanrı değildir.Hatta yaratıcı bile değildir, bizim bilinç dediğimiz manada, bilinçsiz bir tanrıdır, oturup düşünebilme yeteneğine sahip değildir. Yani doğanın kendisidir. Doğanın saygı duyulası güzelliğinden öte hiçbir kutsallığı da yoktur, insan odaklı da değildir. Tapınılacak bir şey de değildir, tapınılmayı isteyecek kadar bile bir bilinci yoktur. Sadece sevilecek birşeydir. Yani benim tanrı dediğim şey, ateizmdeki maddenin ta kendisidir. Sadece isimlendirme ve manalandırma farkı vardır. Ateist olduğum konusunda aklımda hiçbir kuşku bulunmayan biri olarak şunu yazabilirim ki siz kendinizi ateist olarak görmeseniz de sonuç olarak,yargılayıcı,günah ve sevabı yaratmış,insanı ya cennete ya cehenneme atacak olan,kendine kullar yaratmış bir Tanrı anlayışı değil sizinki.Zaten dünyada üstü kapalı bir şekilde Tanrı kavramı üzerinde dönen tartışmanın temeli de budur.Ben bir ateist olarak zaten önünde sonunda dünyada yapılan ve haksızlık olarak yorumlanan eylemlerin öte bir mekanda Tanrı tarafından cezalandırılacağına ve şartsız şurtsuz iman etmenin de bir ödüle layık görüleceğine hiçbir şekilde inanmadığım için,insanın pasif,bedeni ve ruhu ona bahşedilmiş bir kul değil,aktif ve özgür bir varolma savaşçısı olduğuna inandığım için,yaşamın anlamının hiçbir belirlenmiş sisteme indirgenemeyeceğini ve hiçbir şey tarafından da yargılanamayacağını düşündüğüm için ateistim.Böyle olunca halihazırdaki evrim kuramının tamamen yanlış olduğu ispatlansa dahi bu benim ateist olarak kalmamı etkilemeyecektir. Ateistler herşeyin üstündeki bir kurgulayıcıya inanmayanlardır.Ateist olmak metafiziğe inanmamak zorunda olmak da değildir.Henüz duyularımızca algılanamayan varlıkların da olabileceğine ya da örneğin reenkarnasyonun gerçek olabileceğine açık kapı bırakmak da teist olmayı gerektirmez.Ama ''Ben bilimin mevcut ispatları dışında bir şey tanımam.'' diyen bir ateistin de düşüncesi her zaman için saygıdeğerdir tabi ki. Sayın Notamatik,yazınızda sizce Doğa'nın yaratıcı olmadığını düşündüğünüzü de yazmışsınız.Bağışlayın,haddim olmayarak,tabi ki bu yazıdan çıkardığım kadarıyla yazıyorum ki siz tam bir ateistsiniz.O yüzden ''Keşke olabilseydim.'' diye düşünmenize gerek yok. Saygılar...
Misafir maraba Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Alıntı: Brain SlapperBenim veya TARAFSIZ'ın hisleri, hayalleri, halüsinasyonları, fantazileri, inançları, tahminleri herhangi bir iddiamızda kanıt olarak ileri sürdüğümüze dair hiçbir yazımızı bulamazsınız. ALINTI:(demirefe)Yani biri çıkıp "bilim tanrıyı kanıtlıyor" derse bilimci tabii ki karşı çıkmalıdır. Alıntı: TARAFSIZçıkmamalıdır yani önce gidip bilimsel metodolojiye göre değerlendirir, öyle pat diye karşı çıkmamalıdır belkide adam yaratıcıyı görmüştürde bakın bilimsel olarak kanıtladım gelin sizede göstereyim der ve gösterir! O kadar emin konuşma slapper!. Bu arada Notamatik, her zamanki gibi harikasın.
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Çelişkilerinin sonu gelmeyecek galiba Slapper. Saydığın ideolojileri hem dayatmanın kaynağı olarak nitele. Hem de, "sen insana yararlı olmak için var olduğunu söylüyorsun, buna rağmen hükümlerinle hem zararlısın hem de dayatmacısın" de, sonradan da bu yaptırımı takiyye olarak görene karşı çık. Saydığın ideolojiler senin beklentilerine, ve hayaline göre sadece ideoloji olarak kalmalı, oturup insanları seyretmeli öylemi? Sayın maraba, Ben herhangi bir çelişkimi göremiyorum. Ben çelişkideysem, İnsan Hakları Evrensel Bildirisini yazanlar da çelişkideler, Avrupa İnsan Hakları Bildirgesi'ni yazanlar da çelişkideler. Bir zahmet Birleşmiş Milletler'e ve Avrupa Birliğine yazı yaz, düzeltiversinler. Yönteminin ters olduğuna şaşmadım tahlillerimiz farklı zira. Sen yaşama tersten bakıyorsun. Dayatma bir fiildir. İdeoloji ise bir kaynak. Kaynağı kurutmadan fiili durduramazsın. Bir an için durdurdun farzedelim kaynak olduğu sürece dayatmalar tekrar başlayacaktır. Bataklık, sivrisinek misali. Sen, sivrisineklerle mücadele ede dur. Kölecilik mefhumunu kaldırmazsan, köleciliği boyayıp parayla çalıştırır el oğlu seni kapısında. Parayıda kaldırsan köleci zihniyet başka bir dayatma yöntemi bulacaktır mutlaka. Ne Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'de ne de Avrupa İnsan Hakları Bildirgesi'nde ideolojiler tek tek sayılmaz. Sivrisineklerle, karafatmalarla, hamamböcekleri ile uğraşmazlar, oyunun kuralları belirlenir. Zira bir ideoloji biter, başka biri hortlar. Ortada oyunun kuralları olursa, bugün daha adı sanı olmayan ideolojilerle mücadele etmenin kuralları da elinde mevcut olur. Ben sivrisineklerle mücadele etmiyorum. Ben sivrisineklerle, karafatmalarla, hamamböcekleriyle ve daha ortaya çıkmamış haşaratlarla mücadele yönteminin esasları üzerinde konuşuyorum. Haşaratlar, aşırı dincilik, faşizm, komünizm, stalinizm, vs. vs. dir. Buradan bakınca, sen sivrisineklerle uğraşıyorsun. Sivrisineklerler uğraşırken, evi karafatmalar basıyor, hamamböcekleri basıyor. Hepsine karşı mücadele usulü benim ilgilendiğim alan. Usulü belirlersin, sonra gidersin bataklığımı kurutursun, lağım çukurlarını mı ilaçlarsın, tavukları mı imha edersin, ne yaparsan yap. Ulusü belirlemezsen, despotiz hortlar. Birgün gelir, sivrisinekler çoğunluğu elde eder. Sivrisineklerin de uyacağı bir oyun kuralı olmazsa, o sivrisinekler seni ham yapar. Ortada usul olmazsa, bataklığı kurutursun, bu sefer kuralıktan beslenen akrepler ortaya çıkar, akreplerle mücadeleye başlamak zorunda kalırsın. Önce oyunun kuralları, sonra oyun. Saygılar.
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 O kadar emin konuşma slapper!. Verdiğin örnek beni destekler nitelikte. Yanlış bunun neresinde? yani önce gidip bilimsel metodolojiye göre değerlendirir, öyle pat diye karşı çıkmamalıdır Bir iddiayı bilimsel metodolojiye göre değerlendirmeden, önyargılı olarak reddetmek, bilimsellikten çıkmak, ideolojik tavır sergilemektir. Bilin ne yapar... * Demek tanrıyı ispat ettin? Evet ispat ettim. * Güzel. Şimdi bir de şu ispatını "deneyleyelim", bilimsel metodolojiye uygun bir ispat mı görelim. Tamam. * Şu Allah'ı getir de tartalım, boyunun ölçüsünü alalım, kütlesini hesaplayalım, kokusu, rengi var mı bakalım, dalga boyu var mı ölçelim. Hmm. Onları getiremem.. Benim kanıtım hissim. * Hadi canım, beni meşgul etme. Şu köşede medyumlar, hocalar, papazlar var, sen git onlarla çene yap. Saygılar.
Φ halkalıyıldız Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Ateistler herşeyin üstündeki bir kurgulayıcıya inanmayanlardır.Ateist olmak metafiziğe inanmamak zorunda olmak da değildir.Henüz duyularımızca algılanamayan varlıkların da olabileceğine ya da örneğin reenkarnasyonun gerçek olabileceğine açık kapı bırakmak da teist olmayı gerektirmez.Ama ''Ben bilimin mevcut ispatları dışında bir şey tanımam.'' diyen bir ateistin de düşüncesi her zaman için saygıdeğerdir tabi ki. Nihayet, böyle düşünen birine rastladım.
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 :clover: Uzun zamandır okuduğum en güzel yazıydı Sayın Notamatik. Eline, emeğine, yüreğine sağlık... Bu arada Notamatik, her zamanki gibi harikasın. Bu ne iştir anlamadım. Ben söyleyince, çelişkide oluyorum, tukaka oluyorum, aynı şeyi Notamatik söyleyince harika mı oluyor? Ben de bir ateist sayılmam. Keşke olabilseydim. Ama benim tanrı dediğim şey; asla madde ötesi metafizik bir tanrı değildir.Hatta yaratıcı bile değildir, bizim bilinç dediğimiz manada, bilinçsiz bir tanrıdır, oturup düşünebilme yeteneğine sahip değildir. Yani doğanın kendisidir. Doğanın saygı duyulası güzelliğinden öte hiçbir kutsallığı da yoktur, insan odaklı da değildir. Tapınılacak bir şey de değildir, tapınılmayı isteyecek kadar bile bir bilinci yoktur. Sadece sevilecek birşeydir. Yani benim tanrı dediğim şey, ateizmdeki maddenin ta kendisidir. Sadece isimlendirme ve manalandırma farkı vardır. Teşekkürler Notamatik. * Beni ilgilendirmeyen bir konuya neden müdahil olduğumu bir kez daha belirteyim: Tanımsız bir ilah olabileceğini "düşünen, ihtimal veren, hisseden, inanan" ve dinsizler grubuna giren, ilahi bir korku taşımadan herşeyi sorgulayabilen TARAFSIZ, halkalıyıldız, Notamatik, DİPNOT gibi insanlarla, "değişmez doğruları olan" organize dinlere inanan ve "sorgulamaktan korkan" insanları ve bilime yaklaşımlarını aynı kefeye koyamam, kusura bakmayın. Benim için aynı şey değildir. Saygılar.
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Bu ne iştir anlamadım.Ben söyleyince, çelişkide oluyorum, tukaka oluyorum, aynı şeyi Notamatik söyleyince harika mı oluyor? Sevgili BrainSlapper, Notamatik'in yazısı, hem kurgusal hem de akıcılığı ile ilgimi çekti. Çncelikle o yuzden teşekkür ettim. Burada bir art niyet aranmasın lütfen... Ayrıca, Notamatik yazısında, Collins'i bilime ihanet etmekle suçlamakta. Bu açıdan biraz da fark var. Umarım anlatabilmişimdir... Tanımsız bir ilah olabileceğini "düşünen, ihtimal veren, hisseden, inanan" ve dinsizler grubuna giren, ilahi bir korku taşımadan herşeyi sorgulayabilen TARAFSIZ, halkalıyıldız, Notamatik, DİPNOT gibi insanlarla, "değişmez doğruları olan" organize dinlere inanan ve "sorgulamaktan korkan" insanları ve bilime yaklaşımlarını aynı kefeye koyamam, kusura bakmayın. Benim için aynı şey değildir.[/b] Saydığın isimlerin görüşlerini zaten biliyorum, ve ben bu isimleri hiçbir şekilde o dediğin insanlar ile aynı kefeye koymam. Koyana da izin vermem. Sorun bu değil. Sorun, metafizik düşünme yöntemi ve bilimsel duruş. Sorun, adı ne olursa olsun metafizik bir ilah inancının bilime zararı olur mu olmaz mı? Siz olmayacağını savunuyorsunuz. Bana göre ise bir yere kadar olmaz, sonrasında olur, olmak zorundadır. Örneğimiz ve sonuçları da bunu göstermektedir. Neyse... Artık bu tartışma seyrinden çıkıyor gibi görünmekte... Saygılarımla...
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Siz olmayacağını savunuyorsunuz. Bana göre ise bir yere kadar olmaz, sonrasında olur, olmak zorundadır. Örneğimiz ve sonuçları da bunu göstermektedir. bizde diyoruz ki, sizin o "bir yere kadar olmaz" dediğiniz dinsizlikle ilgili "sonrasında olur" dediğiniz müminlikle ilgili belki siz böyle demek istemesinde, biz bunu bu şekilde değerlendiriyoruz zaten bu bilimsel felsefenin mutlak doğru bir tarafı yok, tek mutlak doğru ortaya çıkan duyularımızla algılanan gerçektir adam DNA hakkında çok önemli bilgilere ulaşmış bilimsel olarak önemli olan budur, bilimadamı robot değildir tabiki kendi fikir ve hayalleri hisleri olacaktır, ama bunu açıklarken daha dikkatli olması gerektiğinin ve bilime mal etmemesi gerektiğinin farkındayım saygılar
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Bu tartışmanın açılması bir açıdan iyi oldu. Şöyle ki: Benim bu forumda yazma nedenime de ışık tutulmasını sağladı. Ben ne sayın CYRANO'nun sandığı gibi misyonerlik peşindeyim, ne de bir hurafeyi, başka bir hurafe ile yarıştırma peşindeyim. Benim ilgilendiğim şey, demokrasidir, insan haklarıdır, özgür iradedir, bilimdir. Dini konularda yazmamın nedeni de, dinlerin insanların özgür düşüncesine doğuştan "değişmez ve sorgulanamaz doğrular" yerleştiren, özgür düşünceyi engelleyen bir yapıya sahip olmaları ve bu nedenle demokrasi, insan hakları ve bilimin önünde başlacı engeli oluşturmalarından dolayıdır. Yoksa amacım hiçbir şekilde, hurafe yarıştırmak değildir. İstisnasız olarak her insanın, buna sayın maraba da dahil, sayın YARASA da dahil, bilim adamları da dahil, şöyle veya bilimsel bir gerekçeye dayanmayan hurafeleri vardır. Benim de var. Bu ayıp bişey değildir. Ayıp olan, kişisel, yöresel, dinsel, ideolojik hurafeleri evrensel doğrular olarak satma çabasıdır. Ben, benim hurafelerimi kabul etmeye kimseyi zorlamam, benim huralerime inanyayanları tehdit etmem, kebap olacaklarını veya benim hurafelerime inanmamakla akılsızlık ettiklerini söylemem. Zira buna hakkım yok. Benim burada mücadele ettiğim şey, kimsenin, birbaşkasını, hurafelerini kabul etmeye zorlayamaya hakkının bulunmadığın görülmesini sağlamaktır. * Eskilerden Sokrates demiş ki "Bildiğim birşey varsa, o da birşey bilmediğimdir". Bilimsel metodu bilen, hurafelerinin farkında olan ve "doğrulaması gereken değişmez doğruları bulunmayan" insanların bilim yapmalarının önünde bir engel bulunmadığını söylememin bir nedeni de, Sokrates'in o sözüdür. Bir ilah olabileceğini, ancak bu düşüncesinin "hiçbir bilimsel kanıta dayanmadığını" söyleyen, yani "hissettiği/düşündüğü/inandığı şeyin bilimsel bir değerinin olmadığını bilen, bunun farkında olan" insanları "doğrulaması gereken değişmez doğruları" bulunan insanlarla aynı kefeye koymak, bilim yapamayacaklarını söylemek yanlıştır diye düşünüyorum. Saygılar, sevgiler,
Misafir maraba Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Bu ne iştir anlamadım.Ben söyleyince, çelişkide oluyorum, tukaka oluyorum, aynı şeyi Notamatik söyleyince harika mı oluyor? Söylenilenler farklı, geçmişi hatırlayalım: Bir bilim adamının tanrıya inanmasında ya da hissetmesinde bir sakınca yoktur. TARAFSIZ Ama direkt bilim adamı yaratıcıya inanamaz dersek bu etik olmaz ! TARAFSIZ yani önce gidip bilimsel yönteme göre değerlendirir, öyle pat diye karşı çıkmamalıdır. Belki de adam yaratıcıyı görmüştür de bakın bilimsel olarak kanıtladım gelin size de göstereyim der. TARAFSIZ Eğer sadece tanrıya inanıyor ve dinlere karşıysa, bunun bilim açısından bir sakıncası olduğunu düşünmüyorum. Halkalı Yıldız yukarıdaki tartışmada sevgili TARAFSIZ ve halkalı yıldız’a hak vermek durumundayım. Brain Slapper Sadece Tanrı'nın varlığına inanılması ve varlığının hissedilmesi bilime bir zarar vermez. Brain Slapper İşte Notamatik'in görüşü: Yani benim tanrı dediğim şey, ateizmdeki maddenin ta kendisidir. Ama bilimsel yöntemlerden şaşarak tanrıyı bulduğu halde,(Hissetmiş) bunu bilimle karışık sunduğu için, kendisi bilimin yüz karasıdır. Notamatik Ve teşekkür edebileceğim diğer arkadaşlar ve görüşleri… Bu gruba daha çok ideolojik, inanç ve diğer akımların etkisinde kalan öğretim üyeleri girmektedir. Çoğunlukla yalancı (pseudo) bilim adamları teşebbüs etmektedirler. Prf. Dr. İbrahim ORTAŞ Tanrının varlığını laboratuarda hissetim diyen bir insan bilim adamı değildir. Yarasa Bilim yöntemlidir. Yöntemin dışında bilim yapılmaz, yapılsa yapılsa filim yapılır. Demirefe Ama bu beyefendi yine bal gibi bilmektedir ki bu durumun da bilim dünyasında hiçbir anlamı ve değeri yoktur. Artropod
Misafir maraba Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Bu tartışmanın açılması bir açıdan iyi oldu. Şöyle ki: Benim bu forumda yazma nedenime de ışık tutulmasını sağladı. İstisnasız olarak her insanın, buna sayın maraba da dahil, sayın YARASA da dahil, bilim adamları da dahil, şöyle veya bilimsel bir gerekçeye dayanmayan hurafeleri vardır. Benim de var. Bu ayıp bişey değildir. Ayıp olan, kişisel, yöresel, dinsel, ideolojik hurafeleri evrensel doğrular olarak satma çabasıdır. Benim ilgilendiğim şey, demokrasidir, insan haklarıdır, özgür iradedir, bilimdir. Ayıp olan; "bilimsel duruşum var" deyip hurafelerim de var demektir. Bilimle ilgilendiğim gibi duruşum bilimseldir, en ufak hurafem yoktur. Gerçek bilim adamları ve benim adıma konuşamazsın. Tahmin ettiğim kadarı ile Yarasa da böyledir. Kendisini tanıdığımı sanıyorum. Çözmem gerekenleri bilimsel yöntemlerle (yeteri kadar), çözemediklerimi bilimsel kaynaklardan, kaynak bulamadıklarımı da geleceğe atıyorum.
Misafir maraba Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 zaten bu bilimsel felsefenin mutlak doğru bir tarafı yok, tek mutlak doğru ortaya çıkan duyularımızla algılanan gerçektir Yanlışlığı düzeltmek gerek. Bilim felsefesi bilimin dilidir. Bilimsel doğruların mutlaklığını kabullenmediği gibi kendi açıklamalarını da "mutlak" olarak görmez. Bilim felsefesinde mutlaklık yoktur. Zamansal doğrular vardır. Ayrıca duyularımızın algıladıkları doğrular değil göreli doğrulardır. Mutlak hiç değildir. Doğrular ancak bilimsel deneylerle tespit edilirler.
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Yanlışlığı düzeltmek gerek. Doğrular ancak bilimsel deneylerle tespit edilirler. mutlak doğrular, duyu organlarımız olmadan bilinemezler, deneyler duyu organlarımız olmadan sonuçlandırılamazlar Bilim felsefesinde mutlaklık yoktur. zaten bu bilimsel felsefenin mutlak doğru bir tarafı yok, Zamansal doğrular vardır. tek mutlak doğru ortaya çıkan duyularımızla algılanan gerçektir aynı şeyleri söylüyoruz ama nedense yanlış olduğunu düşünüyorsunuz saygılar
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Değerli forum ahalisi, konu son derece basit. Hiç anlaşmazlığa gerek yok. "Metafizik ilah hissinin bilime zararı olur mu?" sorusunun yanıtı son derece basit. Bir bilimcinin bu düşüncesinin bilime kesinlikle bir zararı olmaz. Ama bu düşüncenin bilimsel yöntem olarak benimsenmesinin zararı olmak değil, böyle bir metodoloji ile BİLİM YAPILAMAZ. Bu kadar basit. Böyle bir metodoloji, bin yıllık savaşta pes edip karanlığa teslim bayrağı çekmektir. Bilemem, belki insanlık son bir kez daha karanlığa, akıl dışılığa yenilmeden aklını başına almayacak. Garantisi yok! Bilimcilerin genelinin görüşü bilime yansıyacağına göre de, her ne kadar zararı olmasa bile bu tür "hidayete erme" açıklamaları yapan bilimciler kınanmalıdır. Bunun bilim yöntemine aykırı olduğu vurgulanmalıdır. Ola ki sayıları artar da bilim kurullarına egemen olurlar, bilim yöntemini saptırırlar diye endişe de duyulmalıdır. Açıklamaya tepki verenler bu yönden haklıdır. Aynı laisizm gibi. Devlet kimseye "höt, sen niye metafizik bir ilaha inanıyorsun bakıyım? Hmmm! Bir daha duymayayım. Bundan sonra inanmak filan yok!" diyecek değildir. Ama metafizik bir ilahtan geldiğini söylediği direktiflerle devleti yapılandırmaya kalkışan birine devlet elbette "höt!" diyecektir. Ama gitmiş özel yaşamında metafizik bir ilaha dua etmiş. Buna kimsenin bir diyeceği olamaz. Ve yine aynı konu: Çoğunluk laiklik istemiyorsa kalksın efendim, özgürlük, demokrasi... Aynı söylem! Kesinlikle itiraz edilmelidir, Ha, laf anlatamazsın, o ayrı. Ama itiraz edilmelidir. Sen anlat da, anlamayan anlamasın. Anlatabildiğimiz ve anlayabildikleri ölçüde başaracağız. Yoksa başaramayız, karanlık çağlara geri yuvarlanırız, ne yapalım yani, her şey başarılacak diye bir kayıt yok. Ama başarmaya çalışmak gerek. Başaramazsın, o ayrı. Zaten laisizm düşüncesi, tamamen bilimin kendini dinden ayırması sonucu oluşmuştur. (Zaten bu yüzden antilaiklerin ilk hedefi bilime dini tekrar katmak, bunun öncüsü olarak da başörtüsünün bir gereklilik olduğunu üniversitelere kabul ettirmek.) Bugün insanlık adına oluşturduğumuz her şey zaten bilimin eseridir. İnsan bilmek için vardır. İnsanın ereği, amacı, gayesi, her şeyi "bilmek"tir. Bir örümcek bilmek için dünyaya gelmiyor, çünkü zaten ne yapacağını biliyor olarak geliyor. İnsan ise sadece ve sadece "bilmek" için dünyaya gelir. Ha bu bir yaratıcı tarafından verilmiş bir görev midir, örümceği bilir şekilde, insanı bilmez şekilde bilsin diye gönderen bir irade mi var? Bu soruya kişisel olarak farklı yanıtlar veriyoruz. Yokluğun kanıtlanamayacağı felsefi bir ilkedir. Benim kişisel inancım, deterministim. Determinizmin ne olduğunu bilim felsefesi forumunda açıkladım. Determinizmi din bağlamında asla tartışmam. Ateizme din üzerinden gidilir, bakarsın, incelersin, dinler aklına, mantığına uymaz, ateist olursun. Ama determinizme felsefe üzerinden gidilir. Determinizm dinin varsayımlarıyla ilgilenmez. Bu yönüyle ateizmden beter olduğunu söylesem... Bilmem nasıl yorumlanır? Böyle bir peşin yargı koymak istemem. Ancak determinizm bilimle felsefe arasında bir köprüdür, din ile bir köprü kurmak zaten metodolojisi içinde yoktur. Determinizm içinde dinin hiç bir varsayımını barındırmamaktan öte, bir bağıntı kurma, veri alışverişi yapma denemesinde bile bulunmaz. Bunu ancak bilim ile yapar. Hani Adem yaratılmış, Havva onun eğe kemiğinden yaratılmış, sonra ikisinin çocukları olmuş efsanesi var ya... Bunun doğrusu şudur: İnsan düşünmeye başladığında felsefe ortaya çıkmış. Felsefeden determinizm meydana gelmiş ve ikisinden bilim dalları doğmuş. Din bu senaryonun neresinde? Hiç bir yerinde. Din diye bir şey yoktur, sanal bir varsayımdır. Bilim dallarının var olduğu rivayet edilen bir kardeşleridir. Hiç biri bu sanal kardeşleri ile tanışıp görüşmemiştir. Habire birileri gelip "sizin bir kardeşiniz var biliyor musunuz?" deyip durmuşlardır. Onlar da "yoo, hani nerde?" diye sormuşlardır. İncelenmesi ve tartışılması dahi gereksizdir. Din ancak tarihsel bir olgu olarak değer taşır ve araştırılır. Bütün bunlara rağmen, determinizm nedenselliğin neresinde ne ile karşılaşılma olasılığı olduğu hakkında bir öngörüde de bulunmaz. Henüz tüm varlığı ve tüm zamanları tarayıp, ne olup ne olmadığını gördük mü? Hayır. E o halde neyin olup neyin olmadığına nasıl karar vereceğiz? Ben nereden bileyim metafizik bir ilah var mı yok mu? Varsa buyursun. Seviniriz. Aaa ne iyi! Binlerce yıl nedenselliği çöze çöze didine didine bir yere gelmeye çalışmaktan kurtulduk. Pardon metafizik ilah beyamca/hanımteyze, nedir bu işin aslı yahu? Ne diye şimdiye kadar bizi böyle uğraştırıp durdun? Nedenselliği çözecez diye imanımız gevredi, ne çektik! Öldükten sonra bir şeylerin devam ettiğini görürsem ve metafizik bir ilahla karşılaşacağım söylenirse sevinçten deli olurum. "Hani, hani, nerde, beni ona götürün, çabuk!" derim. "Nee? Ne ilahı yahu, nerden çıktı ilah milah? **** iyi mi hapı yuttuk işte şimdi!" demem yani, niye diyeyim? Bir metafizik ilahla ne alamadığım, ne veremediğim oldu! Ben bunu bilemem arkadaşlar, hiç kusura bakıp benden kesin bir deklere beklemeyin. Ben bu görüşlerimi de çok dile getirdim, çeşitli vesilelerle. Hiç bir değişiklik de yoktur, böyle düşünüyordum, böyle düşünüyorum. Ne imana gelirim, ne imandan çıkarım. Benim böyle sanal sorunlarım yoktur. İman mı etmeliyim, inkar mı etmeliyim diye bir sorunum yoktur benim... Din bazında düşünmem... Ateist de değilim. Ateistim demek için dini bir tez olarak ele almak gerekir. Metal mi, yok, ametal gibi... Metal nedir tanımlayamadan ametal tanımlanamaz. Ha din bakımından olur, bak bu metal elektriği iletiyor, tel ve levha oluyor. Ya sen? Yok ben olmuyorum böyle. Tamam, demek ametal. Bu olur. Ama, "metafizik ilah!" Hönk! O ne yahu? Bana biri çıksın "metafizik ilah" nedir tanımlasın, ben ateist olayım, tamam...
Misafir maraba Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 mutlak doğrular, duyu organlarımız olmadan bilinemezler, deneyler duyu organlarımız olmadan sonuçlandırılamazlar aynı şeyleri söylüyoruz ama nedense yanlış olduğunu düşünüyorsunuz saygılar Aynı şeyleri söylemiyoruz TARAFSIZ. Ama sanırım bu konularda uzlaşabiliriz. Öncelikle "mutlak" kelimesini bırakalım. Mutlaklık dini inançlarda olur. Mutlaklığı çıkarttığımızda senin cümlen bak ne hale geliyor? "Yani bu felsefenin doğru bir tarafı yok" oluyor. Senin de felsefeye karşı soğukluğunu bildiğimden, cümlenden felsefe saçmadır anlamı çıkıyor. Cümleye dikkatli bakıver. Bilim felsefesi bilimin dilidir dedim. Ayrıca şu konuda çok katıyım ve eminimki felsefesiz yaşam olmaz. "Zamansal doğrular vardır." la "tek mutlak doğru ortaya çıkan duyularımızla algılanan gerçektir." de aynı anlamda değiller. Zira duyular yanılabilir. Her insanın duyuları farklı farklı algılar. Bu yüzden her insanın farklı doğruları vardır. Bu yüzden insanları doğanın gerçeklerine davet ederiz, uzlaşmaya çalışırız. Doğrular deneylerle, deneysel aletlerle belirlenirler. Yüzlerce deneyle ve örtüşme kaydıyla.
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Değerli forum ahalisi, konu son derece basit. Hiç anlaşmazlığa gerek yok. "Metafizik ilah hissinin bilime zararı olur mu?" sorusunun yanıtı son derece basit. Bir bilimcinin bu düşüncesinin bilime kesinlikle bir zararı olmaz. Ama bu düşüncenin bilimsel yöntem olarak benimsenmesinin zararı olmak değil, böyle bir metodoloji ile BİLİM YAPILAMAZ. Bu kadar basit. Saygılar.
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Brain, tam da söylemenden korktuğum şeyleri söyledin. Söylemlerin üç ayrı test sorusu olsa da, hepsi cinsellik üstüne. Zaten dinsellik ve cinsellik insanların en çok saçmaladığı konularmış. Dünyanın en saçma soruları bu iki konuda sorulurmuş. (Senin için söylemiyorum, tenzih ederim. Genel konuşuyorum.) Sana sözüm ise şu: Bu söylediklerin kesinlikle hurafe olarak tanımlanamaz. Hepsinin evrimsel, bilimsel temelleri vardır. Bu güdüleri milyonlarca yılda, deneyimsel olarak edinmişizdir. Bunlara kesinlikle hurafe diyemezsin. Sorularının hepsinin ortak yanı, çok temel ve evrimsel bir dürtü olan "genlerini sağlıklı biçimde geleceğe aktarmak" şeklinde evrimsel olarak kazanılmış ve çok sağlam, çok geçerli, çok bilimsel temelleri olan ve hayatın, pratiğin en derininden gelen düşüncelere, dürtülere dayanması ve kesinlikle hurafe olarak nitelenemeyeceğidir... Seninle kesin ayrılacağımız konunun tam da bu olduğunu düşünüyordum, yanılmamışım. Seni bir kez daha düşünmeye ve bu konudaki fikirlerini tekrar gözden geçirmeye davet ediyorum. Yalnız belirteyim, böyle bir fikir ayrılığı kötü değil, çok yapıcı olacağından eminim ve görüşlerini açıkça belirttiğin, tartışmaya açtığın için teşekkür ediyorum.
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Seninle kesin ayrılacağımız konunun tam da bu olduğunu düşünüyordum, yanılmamışım. Seni bir kez daha düşünmeye ve bu konudaki fikirlerini tekrar gözden geçirmeye davet ediyorum. Yalnız belirteyim, böyle bir fikir ayrılığı kötü değil, çok yapıcı olacağından eminim ve görüşlerini açıkça belirttiğin, tartışmaya açtığın için teşekkür ediyorum. Sayın demirefe, Ben bu tartışma çerçevesinde birkaç kez dile getirdim: Benim amacım kesinlikle hurafe yarıştırmak değildir. Sosyal kurallar, şu veya bu gerekçelerle, şu veya bu inançlarla ortaya çıkmışlardır. Benim meşrebime uymayanı kabullenmem, uyanı kabullenirim. Ben ne 7 kuşak içinde evliliği yanlış gören Eski Türkleri kınarım, ne de özgür iradesi ile evlenmeye karar veren herkesin (anne, baba, kardeş, aynı cins) evlenebilmelerine müsaade eden İsveç kanunlarını eleştirim. Ne de, İsveç bilimde ileri bir ülke, o halde onlarınki doğru olmalı diye bir tezle ortaya çıkarım. Benim itiraz edeceğim nokta, Eski Türklerin, Arapların veya İsveçlilerin bu alandaki kurallarının dünyaya dayatılmasına karşı çıkmaktır. * Bir insanın karısının başkası ile cinsel ilişkiye girmesini istememesinin bilimsel bir açıklaması yoktur. Genlerin sağlıklı bir biçimde aktarılmasına engel olmaz ikinci adam. Sorun olan genler ise, ikinci adam koruyucu kullanır. Sorun çözülür. * Veya Eeşcinsel ilişkiye girmek, genlerin aktarılmasına engel olmaz. Genlerini aktaracağın partner ayrı olur, eşcinsel ilişki partnerin ayrı olur. * Yani genler ve çoğalma güdüsü neden eşcinsel ilişki olamaması gerektiğini açıklayamaz. Yani bilim, erkekler arası veya kadınlar arası ilişki olmaması gerektiğini söylemez. Bu sosyal bir değer yargısıdır. Kökenleri nerelere dayanır bilemem. Ama bilişmsel olarak bir gerekçe bulunamadığı için hurafe kapsamına girer. Bu hurafelerden çoğuna ben de uyarım. Bunda bir yanlış yok. Bu hurafelerim olması beni bilimsellikten uzak yapmaz. Zira ben baştan, neyin inançlarım ve değer yargılarım içinde, neyin bilimsel, neyin bilimsellikten uzak olduğunun farkındayım. Farkında olmazsam, ve kendi değerlerimi, evrensel değerler diye pazarlamaya kalkarsam, o zaman çuvallarım, bilimsellikten uzaklaşmış olurum. * Bu nedenle diyorum ki, istisnasız olarak her insanın hurafeleri vardır. Herkesin hurafesi kendine göre güzeldir. Bu hurafelere yanlış veya doğru diyemeyiz. Tek uyulması gereken ortak kural, bu hurafelerin başkalarına dayatılmamasıdır. Saygılar.
Φ patika06 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 mutlak bir güç var ki düzen var aksi halde düzensizlik olurdu... Yaratıcı bilmek için bilim adamı olmana gerek yok az düşünsen bulursun
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 İstisnasız olarak her insanın, buna sayın maraba da dahil, sayın YARASA da dahil, bilim adamları da dahil, şöyle veya bilimsel bir gerekçeye dayanmayan hurafeleri vardır. Hurafe? Düşündüm de, kendimde hurafe olarak görülebilecek tek bir nokta yakaladım. O da reankarnasyon konusunda dinlediklerimdi. Bunları da forumda paylaşmıştım. Ancak konu üzerine daha detaylı düşündüğümde, kararımı vermiştim. Bu bir hurafeydi. Sebebini açıklayamadığımız olaylar var, evet. Ancak bunların da açıklaması olsa olsa diyalektik yöntem ile olur. Metafiziği karıştırmaya gerek yoktur diye düşünüyorum. Kısacası, belki de üzerine gidilip araştırılması gereken bir konu. Yalan olduğunu bile ispatlamak, bilimsel açıdan bir şey ifade eder. Her neyse… Bu çok ilgimi çekti doğrusu. Sanırım örneklerini vermiştiniz. Ancak çok meşgul olduğumdan yeterince okuyup irdeleme fırsatım olmadı. Ve sonrasında yazı kaldırılmış sanırım. Bilmiyorum, ya da ben yanıldım… Bu konuya tekrar döneceğim. Eskilerden Sokrates demiş ki "Bildiğim birşey varsa, o da birşey bilmediğimdir". Bilimsel metodu bilen, hurafelerinin farkında olan ve "doğrulaması gereken değişmez doğruları bulunmayan" insanların bilim yapmalarının önünde bir engel bulunmadığını söylememin bir nedeni de, Sokrates'in o sözüdür. Bu söz, bu konuda sanırım biraz tartışılır. Bir şey bilmediğini farz ederek yola çıkmak. Peki, yola çıkarken hangi yöntemi klavuz edinmek? Metafiziksel bir klavuz mu? Materyalist bir klavuz mu? Döndük yine tartışmanın odağına… Bir ilah olabileceğini, ancak bu düşüncesinin "hiçbir bilimsel kanıta dayanmadığını" söyleyen, yani "hissettiği/düşündüğü/inandığı şeyin bilimsel bir değerinin olmadığını bilen, bunun farkında olan" insanları "doğrulaması gereken değişmez doğruları" bulunan insanlarla aynı kefeye koymak, bilim yapamayacaklarını söylemek yanlıştır diye düşünüyorum.[/b] Bu iki grup insanlar, aynı kefeye konulmuyor. Konulamaz da… Ancak, felsefi açıdan düşündüğümüzde, yapılan iş metafizik kavramlara yaklaştığı anda aynı kefeye girer diyorum. Bunu başka türlü nasıl anlatacağım bilmiyorum. Dini bütün insanlar da bilim yapabilir. Sadece tanrıya inanan insanlar da bilim yapabilir. Hiçbirisine inanmayan insanlar da bilim yapabilir. Ancak çalışılan konu öyle bir noktaya gelir ki, dine inanan dini hurafelere (idealizme, metafiziğe) sarılır, sadece tanrıya inanan tanrıya (idealizme, metafiziğe) sığınır, metafizik düşünceden arınmış olanlar ise bunun da bir nedeni vardır diyerek diyalektiğe sarılır. Ayıp olan; "bilimsel duruşum var" deyip hurafelerim de var demektir. Bilimle ilgilendiğim gibi duruşum bilimseldir, en ufak hurafem yoktur. Bilimsel isen hurafen olamaz zaten... Tahmin ettiğim kadarı ile Yarasa da böyledir. Kendisini tanıdığımı sanıyorum. Doğru tahmin... Çözmem gerekenleri bilimsel yöntemlerle (yeteri kadar), çözemediklerimi bilimsel kaynaklardan, kaynak bulamadıklarımı dageleceğe atıyorum. Yöntem de budur... Değerli forum ahalisi, konu son derece basit. Hiç anlaşmazlığa gerek yok. Ah bir anlaşabilsek "Metafizik ilah hissinin bilime zararı olur mu?" sorusunun yanıtı son derece basit. Bir bilimcinin bu düşüncesinin bilime kesinlikle bir zararı olmaz. Ama bu düşüncenin bilimsel yöntem olarak benimsenmesinin zararı olmak değil, böyle bir metodoloji ile BİLİM YAPILAMAZ. Bu kadar basit. Bu kadar basit olduğunu düşünmüyorum sayın demirefe… Tam da itiraz edeceğim şeyi kendiniz öylemişsiniz. “Bilimcinin düşüncesi” diyorsunuz. Bu düşünce metafiziksel kavramlar barındırırsa eninde sonunda o metafiziksel kavramlara toslar. Yani, YÖNTEM direkt olarak DÜŞÜNCE SİSTEMİNİ etkiler. Bu konuyu daha da somutlaştırmak için, aslında ruh göçü (reenkarnasyon) konusunu kullanabiliriz. Adı üzerinde “ruh göçü”. Reenkarnasyona inanan insanlar, daha önce başka bedenlerde hayat bulduklarına inanan ve onları hatırlayan insanlar eğer metafizik bir düşünceye sahipse bunu RUH GÖÇÜ olarak isimlendirir ve açıklamaları ruhun varlığı üzerine kurulur. Bu konuyu inceleyen ve metafiziğe öyle ya da böyle inanan bilim adamı da aynı şekilde akıl yürütecektir. Ortaya ruhlar çıkacaktır… Metafizik düşünmeyen, diyalektiği yöntem belirlemiş materyalist felsefeye sahip olan bilim adamı ise öncelikle konuyla ilgili gözlemlerini yapacaktır. Adamın daha önceki hayatından hatırladığı (şimdiki hayatında hiç görmediği halde) şeyleri neden hatırladığı ve bunları nereden bildiği konusu üzerine yoğunlaşacaktır. Araştırmalarını derinleştirdiğinde, inceleyecek tek malzemesi vardır: BEYİN, yani madde. Sır oradadır. RUH’ta değil… Şimdi diyeceksiniz ki, ruhun göçünü tanımlayan bilim (!) adamı, zaten bilim dünyasında yer bulamayacaktır. Tabii ki de bulamayacaktır. Ona yer yoktur. Bilimde bu felsefeye yer yoktur. Ama adam yapığı hurafe açıklamalarla bilim dünyasını, yani gerçekliği sekteye uğratacaktır. İşte size zarar. Diyoruz ki, “yaptığı bilime zararı olur mu?” OLDU İŞTE. Birincisi bilim değil film yaptı… İkincisi, diğer çevrelere malzeme oldu… Kalkıp da bana sakın, bu bilim (!) adamı zaten bilim yapmadı demeyiniz. YAPAMAMASININ NEDENİ, HEP SÖYLEDİĞİMİZ ZARARIN KENDİSİNDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR… Bilimcilerin genelinin görüşü bilime yansıyacağına göre de, her ne kadar zararı olmasa bile bu tür "hidayete erme" açıklamaları yapan bilimciler kınanmalıdır. Zararı olduğu için zaten o bilimi ircaa edememiş, ircaa edemediği halde açıklama yapmıştır. Bu iki türlü zarar demektir. Kınanmalıdır… Bunun bilim yöntemine aykırı olduğu vurgulanmalıdır. Ola ki sayıları artar da bilim kurullarına egemen olurlar, bilim yöntemini saptırırlar diye endişe de duyulmalıdır. Olayın ikinci boyutu da budur… Saygılar...
Φ gezgin95 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Francis Collins kimdir? Francis Collins'in bir yazısı. http://www.asa3.org/ASA/PSCF/2003/PSCF9-03Collins.pdf Nasıl çelişkili düşünceler içinde olduğu çok açık. - Kendini adamış (committed) hristiyan olarak tanımlıyor, - 20 yıldır ASA nın üyesi olduğunu söylüyor. ASA: Amarican Sientific affiliation, bilimci hristiyanların sitesi: http://www.asa3.org/ Yani İnsan genomu projesine müdür olarak atanmadan da koyu hrıstiyanmış. James Watson, İnsan Genomu Projesinde ilk müdür. 1992 'de "istifa ediyor". Yerine F.Collins atanıyor. O sırada iktidarda kim var? Baba BUSH. Yani dinciler. (http://www.genome.gov/12011239) Şimdi F.Collins'in söylediklerine bakın: From my perspective as a scientist working on the genome, the evidence in favor of evolution is overwhelming. Genom üstünde çalışan bir bilim adamı olarak, bence, kanıtlar evrimi ezici şekilde onaylıyor. Adam akıllı tasarıma da karşı. So what are the objections then to evolution? Well, obviously, the major objection in many Christians’ minds is that it is not consistent with Genesis. I find Gen. 1:1–2:4 I view Intelligent Design ideas as an intriguing set of proposals, but I certainly do not view them as the kind of threat to evolution that its most vocal proponents imply. Evrime karşı çıkanlar, gerekçe olarak yaratılışla bağdaşmadığını söylüyorlar. AT fikirleri ilginç ama taraftarlarının söylediği kadar Evrim teorisine bir tehdit teşkil etmiyor. The disproof of an unnecessary theory like ID can shake the faith of those who are asked to equate their belief in God with their belief in the theory. Adam akıllı tasarıma da karşı ama, "gereksiz teori ATyi çökertirsek ATye inananların Tanrı inançları sarsılabilir" diyor. Yani "inanç" elden gitmesin diye gerçekleri saptırabileceğini söylüyor bu adam. Tam bir dinci kafası. I think even the most bold and optimistic proposals for the origin of life fall well short of achieving any real probability for that kind of event having occurred. Is this where God entered? Is this how life got started? I am happy to accept that model, but it will not shake my faith if somebody comes up with a model that explains how that the first cells formed with-out divine intervention. Özet olarak: Hayatın başlamasında Tanrı parmağı olabilir de olmayabilir de. Bu paragrafı iyice açalım. Bu belki F.Collins'in kafa yapısını iyice açıklıyor. .... yaşamın başlangıcını açıklama önerilerinin en optimist olanının bile olasılık dışı olduğunu düşünüyorum. Tanrı o zaman mı işe karıştı? Yaşam bu şekilde mi başladı? Bu modeli kabul etmekten mutluyum; ve, birisi,Tanrı'yı işe karıştırmadan, ilk hücrenin nasıl oluştuğunu açıklasa bile, bu benim Tanrı inancımı sarsmaz. Buyrun size bağnaz kafa örneği. Bu mu "bilim adamı"? .
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Bir insanın karısının başkası ile cinsel ilişkiye girmesini istememesinin bilimsel bir açıklaması yoktur. Anladığım kadarıyla herkeste bulunan hurafelerden kastınız bu gibi şeyler... Gelelim bu konuya... Bunlar hurafe değildir sayın BrainSlapper. Bilimsel olarak pekala açıklanabilecek şeylerdir. Psikoloji de bir bilimdir. Ve bu gibi karşı çıkışları, ya da oonayları açıklar. Peki hayvanlarda hurafe var mıdır? Bu söylediğinizden bu çıkmakta. Eşini kıskanan hayvanlara bir çok türlerde rastlarız. Buda mı hurafe? Hayvanların hurafesi mi? Tanrının varlığına inanç konusunun bilime etkisini tartışırken, bu hurafeyi bunlarla mı eşleştireceğiz??? Eşcinsellik konusu… Bunun bilimsel açıklaması yok mu? Hurafe diye niteledikleriniz ilginç ve tepki çekici sayın BrainSlapper…
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2008 Listeye hayvanlarla, ölülerle cinsel ilişkiye girmenin de bilimsel olarak sakıncasız, bunları yermenin ve kötülemenin hurafe olduğunu ekleseydin bari Brain. Ne de olsa hayvan bu işe hiç itiraz etmiyor ve ölü de hayatını kaybetmiş olduğu için kişisel hakları da yok ve bir sakıncası yok, öyle değil mi? Bu görüşlerini şiddetle eleştiriyorum ve ötesinde zararlı buluyorum. Bu görüşlerinle dinden uzaklaşılmasının ahlaksızlık ve kötülüğe yol açacağı yolundaki iddiaları destekliyorsun. Söylediklerin son derece saçma ve zararlı. En şiddetli biçimde kınıyorum. Demek ikinci adam korunur ve sorun çözülür. Peki ya üçüncü adamın da korunacağından, üçüncü, dördüncü ve beşinci adamların da kesinlikle korunacağından nasıl emin oluyorsun? Sınırı ikinci adamla niye çiziyorsun? Sınırı bir kez kaldırdın mı nerde duracağını ne biliyorsun? Bilimsel temel, tüm canlıların genlerini sağlıklı biçimde geleceğe aktarmak istedikleri gerçeğidir. Ve her canlının sağlıklı biçimde meydana getirdiği kendi yavrularına sahip çıkma ve koruma dürtüsünü milyonlarca yıl süren evrimsel süreç içerisinde geliştirdikleridir. Doğada bu ana eksenden birtakım sapmalar olsa da, ana eksen değişmez. Aile içinde yaşayan bütün bireyler birbiriyle ilişki içinde olacak ve aileye sınırsız dışardan katılımlar da cabası, biz de buna bilimsel hiç bir temeli olmayan bir tavırla karşı çıkıyor olacak ve hurafe savunuyor olacağız öyle mi? Kimden olduğu bilinmeyen sakat çocukları belli periyotlarla toplayıp imha mı edeceğiz, ne öneriyorsun? Ne söylediğinin farkında olmanı öneriyorum ve görüşlerini şiddetle eleştiriyorum, ayrıca büyük üzüntü duyduğumu da belirtmek istiyorum. Ötesinde bu fikirlerini protesto ediyor ve kınıyorum. Bu forumda hiç bir fikir beni bu kadar üzmemiş ve rencide etmemişti...
Önerilen İletiler