Φ rina Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2009 BİR KARANLIĞIM BEN Bir karanlığım ben, İçimde her şeyi barındırabilen... Herkesin korktuğu ürktüğü bir boşluğum ben Herkesin gördüğü ama Fark edemediği, Orda bir yalnızlığım ben, Herkesin içinde olan ama İltifat edemediği... Orda bir yerlerde bir hayatım ben Herkesin sahip olduğu Ama Kimsenin değerini bilemediği 2 Alıntı
Φ Aries Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2009 AĞIR KAN KAYBI Biz yalnızlıktan doğduk o dağdağalı sudan Biz yani erdoğan ayşenur ali ve ahmet Birkaç litre kan bir hayli kemik epeyce korku Sanki bir tesbih koptu tane tane savrulduk Köy köy bucak bucak memleket memleket Yani afyon adilcevaz akçadağ turgutlu Birkaç litre kan bir hayli kemik epeyce korku Buzlu mehtap alçakca kesmişti yolumuzu Bütün kapılardan açıkca kovulmuştuk Silahımız avcumuza yapışmıştı soğuktan Biz yani erdoğan ayşenur ali ve ahmet Birkaç litre kan bir hayli kemik epeyce korku Kestiremedik ne yaptığımızı kim olduğumuzu Sanki bir tesbih koptu tane tane savrulduk Köy köy bucak bucak memleket memleket Yani afyon adilcevaz akçadağ turgutlu Birkaç litre kan bir hayli kemik epeyce korku Ne kadar korkmuştuk elimizden tutmadılar Doğrudur kendi içimizde daraldığımız Kim neyi savundu bilinmez nereye kadar Biz yani erdoğan ayşenur ali ve ahmet Başka bir yalnızlıkta boğulduk / havasızlıktan Sanki bir tesbih koptu tane tane savrulduk Köy köy bucak bucak memleket memleket Ne solculuğumuz solculuktu ne sağcılığımız Karanlık bir kapı ölüp üstümüze kapandılar Kimse bizi sevmedi / ağır kan kaybıyız ATTİLA İLHAN 1 Alıntı
Φ AED Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2009 ************* Umarım Türkiye'ye geldiğimde "YAŞAMA UĞRAŞI" kitabını bulurum. Ve mutlaka edineceğim bu kitabı. Aslında nettten PAVESE'nin biyografisi, bulabildiğim herşeyi okurken kitabında ismini duymuştum. Ve şimdi kendime kızıyorum,nasıl kitabı şimdiye kadar edinmedim diye... Ve değerli şair Ataol Behramoğlu ile "Karanlık Şeyler Söylüyorum" topiğine hoş ve iyi ki geldiniz. Sevgiler,elifce. kitap can yayınlarında.. 0212 252 56 75 www.canyayinlari.com [email protected] kargo ile teslim hizmetleri olabilir.. Alıntı
Φ ELiFLE Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2009 kitap can yayınlarında.. 0212 252 56 75 www.canyayinlari.com [email protected] kargo ile teslim hizmetleri olabilir.. ************************* Çok teşekkür ederim,verdiğiniz bilgiler için. En kısa zamanda kitabı edineceğim,sonrası kitap yorumlarını paylaşacağım sizinle... Sevgiler,elifce Alıntı
Φ ELiFLE Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2009 Küçüğüm Karanlık yolların hep ışıksız olduğunu söylemediler bana ben küçükken söyleselerdi büyümezdim zaten! .. Ceyhun Yılmaz Alıntı
Φ AED Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2009 HENÜZ VAKİT VARKEN GÜLÜM Henüz vakit varken, gülüm Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz, ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri Volter rıhtımında dayayıp seni duvara öpmeliyim ağzından sonra dönüp yüzümüzü Notrdam'a çiçeğini seyretmeliyiz onun, birden bana sarılmalısın, gülüm, korkudan, hayretten, sevinçten ve de sessiz sessiz ağlamalısın, yıldızlar da çiselemeli, incecikten bir yağmurla karışarak. Henüz vakit varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz, şu Mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz söğütlerin altından, gülüm, ıslak salkım söğütlerin. Paris'in en güzel bir çift sözünü söylemeliyim sana, en güzel, en yalansız, sonra da ıslıkla bir şey çalarak gebermeliyim bahtiyarlıktan ve insanlara inanmalıyız. Yukarda taştan evler, girintisiz, çıkıntısız, birbirine bitişik ve duvarları ayışığından ve dimdik pencereleri ayakta uyukluyor ve karşı yakada Luvur aydınlanmış ışıklarla aydınlanmış bizim için billur sarayımız... Henüz vakit varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz, şu Mayıs gecesi rıhtımda, depolarda kırmızı varillere oturmalıyız. Karşıda karanlığa giren kanal. Bir şat geçiyor, selamlıyalım gülüm, geçen sarı kamaralı şatı selamlıyalım. Belçika'ya mı yolu, Hollanda'ya mı? Kamaranın kapısında ak önlüklü bir kadın tatlı tatlı gülümsüyor. Henüz vakit varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm... Parisliler, Parisliler, Paris yanıp yıkılmasın... NAZIM HİKMET 1 Alıntı
Φ AED Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2009 HÜZÜN VE SERSERİ Agathe, uçtuğu var mı ruhunun arasıra, Büyülü, mavi, derin ve ışıl ışıl yanan Bambaşka denizlere, bambaşka semalara, Şu kahrolası şehrin simsiyah havasından? Agathe, uçtuğu var mı ruhunun arasıra? Hey trenler, vapurlar beni burdan götürün! Ne var gözyaşlarından çamurlar yuğuracak? Arasıra der mi ki Agathe'ın ruhu, üzgün, "Nedametten, azaptan ve ıstıraptan uzak Hey trenler, vapurlar, beni burdan götürün." Ne kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet, Ey, sadece sevincin, aşkın ürperdiği yer, Ey, her ruhun içinde bulunduğu saf şehvet, Ey bir ömür boyunca gönül verilen şeyler! Ne kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet! Ah o yeşil cenneti, çocuksu sevdaların, O koşuşlar, şarkılar, o demetler, buseler, İnildeyen kemanlar arkasında sırtların, Akşam, korkuluklarda şarap dolu kaseler, - Ah o yeşil cenneti çocuksu sevdaların! O bilinmez zevklerin yüzdüğü masum belde Çok daha uzakta mı yoksa Çin'den, Maçin'den? Beyhude bir arzumu inildeyen dillerde, Canlanan bir hayal mi billur sesler içinden, O bilinmez zevklerin yüzdüğü masum belde. CHARLES BAUDELAİRE 1 Alıntı
Φ ELiFLE Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2009 Yenilgi Yenilgi, yenilgim, yalnızlığım ve kimsesizliğim. Binlerce yengiden de bana değerli olan sen! Dünyadaki tüm parlak başarılardan sensin yüreğime yakın olan! Yenilgi, yenilgim, baskaldırım ve de benim kendimle tanışmam. Sayendedir ki, hala ben ayağı yere basan ve solmuş defneler peşinde koşmayan biri olduğumun bilincindeyim; ve sende, yalnızlığımı buldum ve de herkesten uzak, ve de gururlu olmayı. Yenilgi, yenilgim, benim parlak kılıcım ve de kalkanım. Gözlerinde okudum tahtı arayanın kendi kendisinin kuluna dönüştüğünü. Ve, bir kimsenin derinliklerindeki esasını anlayabilmemiz için onun gücünü söndürmemiz gerektiğini. Ve ancak böylesine olgunlaştıktan sonradır ki, bir meyvenin tadına varılabildiğini. Yenilgi, yenilgim, benim sözünü sakınmaz yol arkadaşım şarkımı, bağrışmalarımı, sessizliklerimi hep duyacaksın. Ve senden baska hiç kimse bana söz etmeyecek kanat çırpınmalarından ve deniz kabarmalarından ve de geceleri yanan dağlardan. Ve sen, tek başına ruhumun sarp ve kayalık yollarından tırmanacaksın. Yenilgi, yenilgim, benim ölmez cesaretim sen ve ben fırtınada birlikte güleceğiz; ve biz ikimiz, derin mezarlar kazacağız içimizde ölmekte olanlara; ve tutunacağız, tüm gücümüzle, güneşin karşısında; ve de tehlikeli olacağız. Halil Cibran Alıntı
Φ AED Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2009 MASAL Masal bu.. Seni sevmek bir masal Bütün düşler seninle Sebebim sensin Ey Sevgili Kalbim güller içinde Saklamadım Hiçbir zaman Ne nefreti ne de aşkı Böylesine bir zamanda Sevgililer düş masalı Bir ormanda yasaklı Kurtlarla kuşlar yaşar En içinde, en derinde Küskün bir peri saklar Güller açar ipekte Masallarda buluşur Yıldızlar düşer suya Gizli bir aşk dokunur Sana aşık olmaktır Böyle masal anlatmak Bu yüzdendir hem aşkı Hem de eski masalları Tek başına Yaşamaktır Özel Arabul 1 Alıntı
Φ ELiFLE Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2009 KARANLIĞIM Katıksız ayrılıktı,siyah geceler Gözler yangınlarda Yıldızlar ise ateş kusardı Karanlıklarda Her yağan yağmurda Umutlar biraz daha kırılır Günahlar dökülür sağnak sağnak Avuçlara Bir ihanet filiz verir de Ya mutlu yarınlar Teker teker kurşuna dizilir Sessiz çığlıklar yürekte Taşan volkan gibidir Ay solgun umutsuz Güneş yitik Firari saatlerde, mülteci kaçışlar gözlerde Esir... Yorgun bir savaşçıyım şimdi yollarda Sözde sonsuzluğa Gecenin karanlığına Gün gelir düşer omuzlarım Batık kurtarılmayı bekleyen bir gemi misali Dalgalar vurur,sert Karaya vurur duygularım Nefesim kesilircesine İnadına ağlarım yağmura İnadına boşalır yaşlar yağmura karışarak Sebepsiz soldu hayatın rengi Ağlamak geldi,durdum; Ve sadece güldüm Zamandan intikam alırcasına Uyandım düşlerden Kırılan dallara inat Ve yeşerttim umutları Karanlığa rağmen sessizce... 29.10.2009,ELİFCE 1 Alıntı
Φ AED Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2009 PİA ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın ellerini bir tutsam ölsem böyle uzak seslenmese ben bir şehre geldiğim vakit o başka bir şehre gitmese otelleri bomboş bulmasam içlenip buzlu bir kadeh gibi buğulanıp buğulanıp durmasam ne olur sabaha karşı rıhtımda çocuklar pia'yı görseler bana haber salsalar bilsem içimi büsbütün yıldızlar basar bir hançer gibi çıkıp giderdim ben bir şehre geldiğim vakit o başka bir şehre gitmese singapur yolunda demeseler bana bunu yapmasalar yorgunum üstelik parasızım pasaportsuzum ne olur sabaha karşı rıhtımda seslendiğini duysam pia'nın sırtında yoksul bir yağmurluk çocuk gözleri büyük büyük üşümüş ürpermiş soluk ellerini tutabilsem pia'nın ölsem eksiksiz ölürdüm ATTİLA İLHAN 1 Alıntı
Φ AED Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2009 Buhran çok fazla çok az ya da çok geç çok şişman çok zayıf ya da çok kötü kahkaha ya da gözyaşı ya da kusursuz kayıtsızlık nefret edenler sevenler ellerindeki şarap şişelerini sallayarak önlerine çıkanları süngüleyip kadınların ırzına geçen ordular ya da ucuz bir pansiyon odasında Marilyn Monroe'nun fotoğrafıyla yaşayan bir ihtiyar o denli büyük ki dünyadaki yalnızlık onu saatin kollarının ağır hareketlerinde bile görebilirsiniz. o denli büyük ki dünyadaki yalnızlık onu Vegas'ta, Baltimore'da ya da Münih'te yanıp sönen neon ışıklarında görebilirsiniz. insanlar yorgun, hayat tarafından cezalandırılmış, ya sevgiyle ya da sevgisizlikle sakatlanmış. yeni hükümetlere ihtiyacımız yok yeni devrimlere ihtiyacımız yok yeni kadınlara ihtiyacımız yok yeni yollara ihtiyacımız yok şevkate ihtiyacımız var. müşfik davranmıyoruz birbirimize. müşfik davranmıyoruz. korkuyoruz. nefretin gücü simgelediğini sanıyoruz. cezalandırmanın sevgi olduğunu. daha az sahte bir eğitim bize gereken daha az kural daha az polis ve daha iyi öğretmenler. bir odada bir başına acı çeken öpülmemiş dokunulmamış bir başına bitki sulayan olsa da çalmayacak bir telefondan yoksun insanın dehşetini unutuyoruz. müşfik davranmıyoruz birbirimize müşfik davranmıyoruz birbirimize müşfik davranmıyoruz birbirimize boncuklar sallanır, bulutlar örter köpekler gül bahçesine işer bir çocuğun kafasını koparır cani dondurma külahından bir ısırık alır gibi okyanus bir gelip bir giderken anlamsız bir ayın esaretinde. müşfik davranmıyor insanlar birbirine. Charles Bukowski 1 Alıntı
Φ AED Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2009 Bir Sürü Delikanlıya Dostça Öğütler tibet'e git deveye bin incili oku ayakkabılarını maviye boya sakal bırak kağıttan bir kanoyla dolaş dünyayı the saturday evening post'a abone ol çiğnerken sadece sol tarafını kullan ağzının tek bacaklı bi kadınla evlen ve düz bir usturayla traş ol ve kadının koluna adını kazı benzinle fırçala dişlerini bütün gün uyu ve gece ağaçlara tırman keşiş ol viski ile bira iç kafanı suyun altında tut ve keman çal pembe mum ışığında göbek at köpeğini öldür belediye başkanlığına aday ol bir varilin içinde yaşa baltayla kafanı yar yağmurda lale ek AMA ŞİİR YAZMA! Charles Bukowski 1 Alıntı
Φ ELiFLE Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 yildizlar atesböcegi sanilmaktan korkmazlar... “düsünüyorum da, sanirim en büyük korkumuz oldugumuz gibi görünmek. yumusacik kalbimizin fark edilmesi, naif yönlerimizin kesfedilmesi, cesaretsizligimizin anlasilmasi, korkularimizin paylasilmasi sanki zarar görecegimizin en büyük isareti. kabuklarimizin altinda kendimizi saklamakta ne kadar da ustayiz. ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarimizin ardinda. hissedilmeden, el degmeden, sevgimizi göstermeden. istiridyeler, deniz minareleri, midyeler. kirpiler ve kaplumbagalar gibi. sahi koruyor mu bizi bu çatlamamis sert kabuk? kimse incitemiyor mu duygularimizi, inançlarimizi, benligimizi? yoksa zarar mi veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.? hissettiklerimizi gölgeliyor, yansitmiyor mu gerçek kimligimizi? duygularimizi bastiriyor, el ele tutusmamizi engelliyor mu? eger bir yildiz gibi isil isilsam ve bir yildiz kadar parlak. ne çikar atesböcegi sansalar beni.? belki en hoyrat yürek bile atesböceginin o uçucu, masum, sevimli çocuksuluguna el kaldirmaya kiyamaz? güçlü kapilarin arkasina kilitlemesem kendimi, korkakligimi, sevgi istegimi en insani yönlerimi kayitsizca sunabilsem bu sert kabugun agirligindan kurtulup bir kus gibi uçacagim özgürce. anlasilacagim ve bir ayna gibi yansiyacagim karsimdakine. o da çözülecek belki. samimi ve güvenliksiz, silahsiz biriyle göz göze gelince. oysa bir görebilsek bunu. kalmadi böyle insanlar demesek. güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak. kirilmaktan korkmasak. incinsek, yaralansak. ne olur bir darbe daha alsak. yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabugu. denesek. risk alsak. yanilsak. fark etmez. tekrar, tekrar bikmadan denesek. ve kucaklassak yeniden. tipki eskisi gibi. ne oldugunu anlayamadigimiz o onbes yildan öncesi gibi. o zaman fark edecegiz. ne kadar özledigimizi birbirimizi. neler biriktirdigimizi, kaybolan degerlerimizi ne kadar özledigimizi. beraber geldik beraber gidiyoruz oysa. vakit az, paylasmak, sarilmak için. yasadigimiz cografya zor, sartlari agir. yüregi daha fazla küstürmemek lazim. sirtimizda agir küfeler, her gün katlanan. ve kosullar bir türlü düzelmeyen. sevgiye çok ihtiyacimiz var. ufukta kara bir kis görünüyor. ancak birbirimize sokulursak atlatiriz o günleri. kirin o sert, o agir kabuklarinizi. kurtulun bu yükten. korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize. yalnizliga mahkum ediyor bizleri. hem hepimiz bir yildiziz. ne çikar atesböcegi sansalar bizi. " tagore Alıntı
Φ AED Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 Siz aşk nedir bilmessiniz Siz aşk nedir bilmezsiniz dedi Bukowski Ben elli bir yaşındayım bir bakın bana Genç bir güzele aşığım Kötü saplandım bu işe ama O'nun da hali kötü Fakat olacaksa böyle olsun Kanlarına giriyorum onların ve kurtulamıyorlar benden Herşeyi deniyorlar kaçmak için Ama sonunda hep geri dönüyorlar Hepsi geri dönmüştür bana Ama gördüğüm bir tanesi dışında Ağlamıştım ardından Ama kolay ağlardım o zamanlar Çocuklar sert içkileri yaklaştırmayın yanıma Acımasız oluyorum o zaman Burada oturuyor bütün gece Bira içebilirim siz hippilerle birlikte Bu biradan on beş litre içerim ve Bana mısın demem, su gibi gelir bana Ama bir defa koklatın sert içkileri Pencereden dışarı atmaya başlarım insanları Kim olursa olsun fırlatırım dışarı Bunu yaptım daha önce Ama siz aşk nedir bilmezsiniz Bilmezsiniz çünkü hiç aşık olmamışsınızdır İşte iş bu kadar basit Genç bir fıstık buldum şimdi, öyle güzel ki.. Bukowski diyor bana, Bukowski diyor o minicik sesiyle Bense ne var diyorum Ama aşk nedir bilmezsiniz siz Size ne olduğunu anlatıyorum ama dinlemiyorsunuz Aşk buraya kadar gelip kıçınızı dürtse Bu odada içinizden birinin ruhu duymaz Şiir okuma toplantılarının boktan bişey olduğunu düşünürdüm Bana bak ben elli bir yaşındayım ve çok dolaştım Boktan diyorsam öyledir Ama sonra dedim ki kendime Bukowski Aç kalmak daha boktan Sonuçta işte buradasın ve hiçbirşey olması gerektiği gibi değil O adam neydi adı Galway Kimel Bir dergide resmini gördüm Yakışıklı bir suratı var ama öğretmen Tanrım düşünebiliyor musunuz Eyvah sizler de öğretmensiniz Size de küfrediyor oluyorum o zaman Hayır o adamın adını hiç duymadım Ne de ötekinin, hepsi birer asalak Belki egom yüzünden artık çok fazla okumuyorum Ama, şu ünlerini beş altı kitap üstüne Kuran insanlar var ya, Hepsi birer asalak Bukowski diyor bana bu kız Niçin klasik müzik dinliyorsun bütün gün Sizi şaşırttım değil mi Benim gibi kaba ayyaş birisinin Klasik müzik dinleyeceğini düşünmezdiniz Brahms, Rachmaninoff, Bartok, Tdeman Kahretsin burada yazamıyorum Çok fazla sessiz, çok sayıda ağaç var burada Şehirleri severim, en uygun yerler benim için Her sabah koyarım klasik müziğimi Ve oturup yazı makinemin başına Bir puro içerim bakın işte böyle Ve Bukowski derim sen şanslı bir adamsın Bukowski bu belaların hepsini atlattın Ve sen şanslı bir adamsın Ve mavi duman yayılır masamın üstüne Ve pencereden dışarı Delengpre Caddesi'ne bakarım Ve derin nefes alır ve yazmaya başlarım Bukowski işte yaşam budur derim kendi kendime Yoksul olmak iyidir, basur olmak iyidir, aşık olmak iyidir Ama siz nasıl birşey olduğunu bilmezsiniz Sevgilimi görseydiniz ne dediğimi anlardınız Buraya gelince baştan çıkacağımı düşündüm Tam böyle olacağını bildi, böyle olacağını bana söylemişti Allah kahretsin ben elli bir yaşındayım o ise yirmi beşinde Birbirimize aşığız ve o beni kıskanıyor, Tanrım bu güzel birşey Buraya gelip baştan çıkarsam, gözlerimi oyacağını söylemişti Alın işte aşk sizlere İçinizden hangisi bilir böyle birşeyi Sizlere birşey söylemeliyim Öyle adamlarla tanıştım ki hapishanede Üniversitelere ve şair toplantılarına giden İnsanlardan çok daha fazla yol-yordam bilen insanlardı Kan emicidirler onlar, bütün görmek istedikleri Şairin çorapları kirli midir acaba ya da koltukaltları kokuyo mudur Ama sizden şunu hatırlamanızı istiyorum Bu odada yalnız bir tane şair var bu gece BELKİ DE BU ÜLKEDE YALNIZ BİR TANE ŞAİR VAR BU GECE O DA BENİM İçinizden kim biliyor yaşamı, içinizden kim biliyor herhangi birşeyi Hangi biriniz hayatında işinden kovuldu? Ya da sevgilisine dayak attı ya da sevgilisinden dayak yedi Beş defa kovuldum ben Senis and Rocbuck'tan Kovmuşlar, tekrar kovmuşlardı beni Otuzbeş yaşındayken tezgahtarlık yapıyordum onlara Sonra kurabiye çalarken yakalandım Ben nasıl olduğunu bilirim çünkü ONLARDAN GELİYORUM Elli bir yaşındayım ve aşığım Şu gencecik güzel şey diyor ki bana: Bukowski Ve ne var diyorum, O ise Sen pisliğin tekisin diyor bana Ve bebeğim beni anlıyorsun diyorum Bu dünyadaki tek güzel şey O Kadın ya da erkek bu tür hareketine katlanacağım tek kimse Ama siz aşk nedir bilmezsiniz Hepsi geri döner bana sonunda, her biri geri döner Yalnız o sözünü ettiğim bir tanesi, Hani o sözünü ettiğim bir tanesi Yedi yıl birlikte yaşamıştık, çok içerdik Bir avuç memur görüyorum ben bu odada Şair filan yok aranızda, hiç şaşırmadım bu işe Şiir yazmak için aşık olmak gerekirdi Ve siz aşık olmak nedir bilmiyorsunuz ki Sizin derdiniz bu! Şu ağır içkiden verin biraz bana Tamam buz istemem güzel Güzel işte çok güzel böyle Haydi bakalım gösteriye başlayalım Ne dediğimi hatırlıyorum Ama bir tek atacağım yalnızca Ne de güzel tadı var şu meretin Haydi uzatmadan bitirelim bu işi Yalnız bundan sonra kimse durmasın Açık pencerenin yanında Charles Bukowski Alıntı
Φ ELiFLE Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 Siz aşk nedir bilmessiniz Siz aşk nedir bilmezsiniz dedi Bukowski Ben elli bir yaşındayım bir bakın bana Genç bir güzele aşığım Kötü saplandım bu işe ama O'nun da hali kötü Fakat olacaksa böyle olsun Kanlarına giriyorum onların ve kurtulamıyorlar benden Herşeyi deniyorlar kaçmak için Ama sonunda hep geri dönüyorlar Hepsi geri dönmüştür bana Ama gördüğüm bir tanesi dışında Ağlamıştım ardından Ama kolay ağlardım o zamanlar Çocuklar sert içkileri yaklaştırmayın yanıma Acımasız oluyorum o zaman Burada oturuyor bütün gece Bira içebilirim siz hippilerle birlikte Bu biradan on beş litre içerim ve Bana mısın demem, su gibi gelir bana Ama bir defa koklatın sert içkileri Pencereden dışarı atmaya başlarım insanları Kim olursa olsun fırlatırım dışarı Bunu yaptım daha önce Ama siz aşk nedir bilmezsiniz Bilmezsiniz çünkü hiç aşık olmamışsınızdır İşte iş bu kadar basit Genç bir fıstık buldum şimdi, öyle güzel ki.. Bukowski diyor bana, Bukowski diyor o minicik sesiyle Bense ne var diyorum Ama aşk nedir bilmezsiniz siz Size ne olduğunu anlatıyorum ama dinlemiyorsunuz Aşk buraya kadar gelip kıçınızı dürtse Bu odada içinizden birinin ruhu duymaz Şiir okuma toplantılarının boktan bişey olduğunu düşünürdüm Bana bak ben elli bir yaşındayım ve çok dolaştım Boktan diyorsam öyledir Ama sonra dedim ki kendime Bukowski Aç kalmak daha boktan Sonuçta işte buradasın ve hiçbirşey olması gerektiği gibi değil O adam neydi adı Galway Kimel Bir dergide resmini gördüm Yakışıklı bir suratı var ama öğretmen Tanrım düşünebiliyor musunuz Eyvah sizler de öğretmensiniz Size de küfrediyor oluyorum o zaman Hayır o adamın adını hiç duymadım Ne de ötekinin, hepsi birer asalak Belki egom yüzünden artık çok fazla okumuyorum Ama, şu ünlerini beş altı kitap üstüne Kuran insanlar var ya, Hepsi birer asalak Bukowski diyor bana bu kız Niçin klasik müzik dinliyorsun bütün gün Sizi şaşırttım değil mi Benim gibi kaba ayyaş birisinin Klasik müzik dinleyeceğini düşünmezdiniz Brahms, Rachmaninoff, Bartok, Tdeman Kahretsin burada yazamıyorum Çok fazla sessiz, çok sayıda ağaç var burada Şehirleri severim, en uygun yerler benim için Her sabah koyarım klasik müziğimi Ve oturup yazı makinemin başına Bir puro içerim bakın işte böyle Ve Bukowski derim sen şanslı bir adamsın Bukowski bu belaların hepsini atlattın Ve sen şanslı bir adamsın Ve mavi duman yayılır masamın üstüne Ve pencereden dışarı Delengpre Caddesi'ne bakarım Ve derin nefes alır ve yazmaya başlarım Bukowski işte yaşam budur derim kendi kendime Yoksul olmak iyidir, basur olmak iyidir, aşık olmak iyidir Ama siz nasıl birşey olduğunu bilmezsiniz Sevgilimi görseydiniz ne dediğimi anlardınız Buraya gelince baştan çıkacağımı düşündüm Tam böyle olacağını bildi, böyle olacağını bana söylemişti Allah kahretsin ben elli bir yaşındayım o ise yirmi beşinde Birbirimize aşığız ve o beni kıskanıyor, Tanrım bu güzel birşey Buraya gelip baştan çıkarsam, gözlerimi oyacağını söylemişti Alın işte aşk sizlere İçinizden hangisi bilir böyle birşeyi Sizlere birşey söylemeliyim Öyle adamlarla tanıştım ki hapishanede Üniversitelere ve şair toplantılarına giden İnsanlardan çok daha fazla yol-yordam bilen insanlardı Kan emicidirler onlar, bütün görmek istedikleri Şairin çorapları kirli midir acaba ya da koltukaltları kokuyo mudur Ama sizden şunu hatırlamanızı istiyorum Bu odada yalnız bir tane şair var bu gece BELKİ DE BU ÜLKEDE YALNIZ BİR TANE ŞAİR VAR BU GECE O DA BENİM İçinizden kim biliyor yaşamı, içinizden kim biliyor herhangi birşeyi Hangi biriniz hayatında işinden kovuldu? Ya da sevgilisine dayak attı ya da sevgilisinden dayak yedi Beş defa kovuldum ben Senis and Rocbuck'tan Kovmuşlar, tekrar kovmuşlardı beni Otuzbeş yaşındayken tezgahtarlık yapıyordum onlara Sonra kurabiye çalarken yakalandım Ben nasıl olduğunu bilirim çünkü ONLARDAN GELİYORUM Elli bir yaşındayım ve aşığım Şu gencecik güzel şey diyor ki bana: Bukowski Ve ne var diyorum, O ise Sen pisliğin tekisin diyor bana Ve bebeğim beni anlıyorsun diyorum Bu dünyadaki tek güzel şey O Kadın ya da erkek bu tür hareketine katlanacağım tek kimse Ama siz aşk nedir bilmezsiniz Hepsi geri döner bana sonunda, her biri geri döner Yalnız o sözünü ettiğim bir tanesi, Hani o sözünü ettiğim bir tanesi Yedi yıl birlikte yaşamıştık, çok içerdik Bir avuç memur görüyorum ben bu odada Şair filan yok aranızda, hiç şaşırmadım bu işe Şiir yazmak için aşık olmak gerekirdi Ve siz aşık olmak nedir bilmiyorsunuz ki Sizin derdiniz bu! Şu ağır içkiden verin biraz bana Tamam buz istemem güzel Güzel işte çok güzel böyle Haydi bakalım gösteriye başlayalım Ne dediğimi hatırlıyorum Ama bir tek atacağım yalnızca Ne de güzel tadı var şu meretin Haydi uzatmadan bitirelim bu işi Yalnız bundan sonra kimse durmasın Açık pencerenin yanında Charles Bukowski ***** Cesur ve serbest şiir şairlerinin önde geşenlerinden bence Charles Bukowski. Ve yanlış hatırlamıyorsam “Eğer tüm zamanınızı deneyerek harcıyorsanız, tek yaptığınız denemek demektir. Bu yüzden denemeyin, sadece yapın.” diye sürekli yerinde sayıp aynı şeyi denemeyi seçenlere sözü vardır birde Alıntı
Φ ELiFLE Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 Cehennem Köpekleri azdılar yine; sıçrayıp ısırıyorlar,geri çekiliyorlar,etrafımda dolanıp sonra yine saldırıyorlar. oysa ben kurtulduğumu sanıyordum onlardan,beni unuttuklarını; ama şimdi daha da çoklar. ve ben daha yaşlıyım şimdi ama köpeklerin yaşı yok ve herzamanki gibi etinizi ısırmakla yetinmiyor beyninizi ve ruhunuzu da ısırıyorlar bu odada etrafımda dönüyorlar şimdi. harikulade değiller; cehenem köpekleri bunlar ve sizi de bulacaklar şimdi onlardan biri olsanız da. Charles Bukowski Alıntı
Φ AED Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 KARANLIĞIM Katıksız ayrılıktı,siyah geceler Gözler yangınlarda Yıldızlar ise ateş kusardı Karanlıklarda Her yağan yağmurda Umutlar biraz daha kırılır Günahlar dökülür sağnak sağnak Avuçlara Bir ihanet filiz verir de Ya mutlu yarınlar Teker teker kurşuna dizilir Sessiz çığlıklar yürekte Taşan volkan gibidir Ay solgun umutsuz Güneş yitik Firari saatlerde, mülteci kaçışlar gözlerde Esir... Yorgun bir savaşçıyım şimdi yollarda Sözde sonsuzluğa Gecenin karanlığına Gün gelir düşer omuzlarım Batık kurtarılmayı bekleyen bir gemi misali Dalgalar vurur,sert Karaya vurur duygularım Nefesim kesilircesine İnadına ağlarım yağmura İnadına boşalır yaşlar yağmura karışarak Sebepsiz soldu hayatın rengi Ağlamak geldi,durdum; Ve sadece güldüm Zamandan intikam alırcasına Uyandım düşlerden Kırılan dallara inat Ve yeşerttim umutları Karanlığa rağmen sessizce... 29.10.2009,ELİFCE sevgilii @elifce, yıllardır şiir okuyan bir insan olarak şiirini epey inceledim.. eleştiriye açık bir insan olduğunu düşünüyor ve görüşlerimi aktarmak isiyorum.. şiirini bilerek boyadım.. sen de gör diye.. neyi mi? yoğun bir bulut gibi karamsarlığı.. açık mavi de kendine geliyorsun ama şiir bitiyor.. bir şair içten ve derin duygularını, anlatma yeteneği ve estetikle birleştirip bir bayrak yapar ve okurunu yönlendirir..ama bunu yaparken ölgün ve pasif değildir.. karamsar bile olsa bunun nedenlerini öyle bir anlatır ki adeta okuru o an için karamsarlığına katılsa bile bunun geçici olduğunu hisseder.. adeta özel yaşamındaki kırılma noktaları, travmalar kol geziyor şirinde.. okurla entegre olmak yerine bir acıyla yüzleşiyor,kendinle dertleşiyorsun.. ve okuruda bu acıdan mabette bulunmasını istiyorsun.. bütün imgelemler harika.. anlatma tekniği iyi.. sözcük dağarcığın geniş.. derinlik de,yoğunluk ta tam kıvamında.. bunlarda senin ustalıkların, güzel yanlarını da takdir ediyorum.. ancak, akıcılıkta zorlanma var.. kelimler seçilirken zorlanmış sürüklenerek getirilmiş bu şiire adeta.. salacaksın kelimeleri, her birine imgelem yada derinlik yüklemek zorunda değilsin.. vurucu tema yı bütünde vereceksin sözcükte değil.. yeni çalışmalarını görmek dileğiyle.. Alıntı
Φ AED Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 Bukowsky, bir protest ikondur adeta.. yaşamı çok fırtınalı ve problemlidir.. babası çoğu zaman işsizmiş.. bu neyse de annesini de bukowsky yi de dövermiş... bukowsky deki isyankarlık ver anarşist tavır burdan geliyor.. gençliği 1929 dünya ekonomik bunalımında geçmiş zaten. kendisinin de düzgün bir işi olmamış hiç.... alkole bağımlıymış.. o deyim yerindeyse, sokağın yazarı.. aşkları , içkisi hep sokaklıdır.. bu yazarın sevdiğim yanı, tam anlamıyla özgür ruhludur, hiç kimsyeye kuruma hayata vb <eyvallahı > yoktur.. bir mertlik anıtı adeta. Alıntı
Φ ELiFLE Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 KARANLIĞIM Katıksız ayrılıktı,siyah geceler Gözler yangınlarda Yıldızlar ise ateş kusardı Karanlıklarda Her yağan yağmurda Umutlar biraz daha kırılır Günahlar dökülür sağnak sağnak Avuçlara Bir ihanet filiz verir de Ya mutlu yarınlar Teker teker kurşuna dizilir Sessiz çığlıklar yürekte Taşan volkan gibidir Ay solgun umutsuz Güneş yitik Firari saatlerde, mülteci kaçışlar gözlerde Esir... Yorgun bir savaşçıyım şimdi yollarda Sözde sonsuzluğa Gecenin karanlığına Gün gelir düşer omuzlarım Batık kurtarılmayı bekleyen bir gemi misali Dalgalar vurur,sert Karaya vurur duygularım Nefesim kesilircesine İnadına ağlarım yağmura İnadına boşalır yaşlar yağmura karışarak Sebepsiz soldu hayatın rengi Ağlamak geldi,durdum; Ve sadece güldüm Zamandan intikam alırcasına Uyandım düşlerden Kırılan dallara inat Ve yeşerttim umutları Karanlığa rağmen sessizce... 29.10.2009,ELİFCE sevgilii @elifce, yıllardır şiir okuyan bir insan olarak şiirini epey inceledim.. eleştiriye açık bir insan olduğunu düşünüyor ve görüşlerimi aktarmak isiyorum.. şiirini bilerek boyadım.. sen de gör diye.. neyi mi? yoğun bir bulut gibi karamsarlığı.. açık mavi de kendine geliyorsun ama şiir bitiyor.. bir şair içten ve derin duygularını, anlatma yeteneği ve estetikle birleştirip bir bayrak yapar ve okurunu yönlendirir..ama bunu yaparken ölgün ve pasif değildir.. karamsar bile olsa bunun nedenlerini öyle bir anlatır ki adeta okuru o an için karamsarlığına katılsa bile bunun geçici olduğunu hisseder.. adeta özel yaşamındaki kırılma noktaları, travmalar kol geziyor şirinde.. okurla entegre olmak yerine bir acıyla yüzleşiyor,kendinle dertleşiyorsun.. ve okuruda bu acıdan mabette bulunmasını istiyorsun.. bütün imgelemler harika.. anlatma tekniği iyi.. sözcük dağarcığın geniş.. derinlik de,yoğunluk ta tam kıvamında.. bunlarda senin ustalıkların, güzel yanlarını da takdir ediyorum.. ancak, akıcılıkta zorlanma var.. kelimler seçilirken zorlanmış sürüklenerek getirilmiş bu şiire adeta.. salacaksın kelimeleri, her birine imgelem yada derinlik yüklemek zorunda değilsin.. vurucu tema yı bütünde vereceksin sözcükte değil.. yeni çalışmalarını görmek dileğiyle.. ********************* Öncelikle çok teşekkür ederim;eleştirilecek kadar değer verdiğiniz için. Hep ben sadece yazıyorum, şiir mi yoksa şiirimsi birşeyler mi bilmiyorum demişimdir. Yazıya döktüklerimin çoğu karamsardır benim ve şiirlerin hüzünden beslendiğine inanırım hep. Ve günlerce yazdığı şiir üstünde duran dönüp dönüp çalışanlara hep imrenmişimdir; hatalarını düzeltmeleri adına... Ben ise yazdığım her neyse tekrar dönüp sadece bakmam genelde. Bu şiir yarım saat gibi bir zamanda çıktı ve sonu cok daha bağımsız başka şiir gibi oldu. Sonradan böldüm aslında,ama buraya öncesi eklemiştim ve öylece bıraktım burada ilk haliyle. Aslında buraya mümkün olduğunca kendi yazdıklarımı eklememeye çalışıyorum. Profilimde yazdıklarımı okuyabileceğiniz linki bulabilirsiniz Ve söylediğiniz konuları dikkate alacağım. Tekrar teşekkürler. Alıntı
Misafir birce Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 Sana Şarkılar Getirdim Sana şiirlerin en güzelini getirdim Sana şarkıların en iclisini getirdim Dolaştım çiçek çiçek Topladım damla damla Renklerin, kokuların en hasını getirdim sana Dantel dantel şafaklar Tül tül akşamlar dolu Avize kadar parlak bir gül getirdim sana Çöz bağlarını Şarkılar getirdim sana Yüksel Şatoğlu 1 Alıntı
Φ AED Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 BU NE BİÇİM HAYAT Bu ne biçim Postacı Üç defa çalıyor kapıyı Bu ne biçim kel Hem merhemi var Hem sürmüyor başına Bu ne biçim biçimler İstediğiniz kadar çoğaltılabilir Memleket çok müsait buna Örneğin yeni bir komşu taşındı karşıya Bir baktım Fahriye Abla! Kırk yıllık bir rötar yapmış Erzincan Treni Ben gelmişim şu yaşıma O ise şiirdeki yaşından gün almamış daha Benimki ne biçim hayat Uymuyor ne gördüklerime ne duyduklarıma ne okuduklarıma Ben ne biçim benim Ne kendime benziyorum Ne başkalarına MURATHAN MUNGAN not: m.mungan ın sözünü ettiği <fahriye abla> aşağıdadır. Alıntı
Φ AED Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 FAHRİYE ABLA Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar Kapanırdı daha gün batmadan kapılar Bu afyon ruhu gibi baygın mahalleden Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın sen! Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen Gözlerin , dişlerin ve akpak gerdanınla Ne güzel komşumuzdun sen fahriye abla Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi Güneşin batmasına yakın saatlerde Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede Yaz kış yeşil bir saksı ıtır pencerede Bahçede akasyalar açardı baharla Ne şirin komşumuzdun fahriye abla Önce upuzun sonra kesik saçın vardı Tenin buğdaysı , boyun bir başak kadardı İçini gıcıklardı bütün erkeklerin Altın bileziklerle dolu bileklerin Açılırdı rüzgarda kısa eteklerin Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla Ne çapkın komşumuzdun sen fahriye abla Gönül verdin derlerdi o delikanlıya En sonunda varmışsın bir erzincanlıya Bilmem şimdi hala bu ilk kocandamısın Hala dağları karlı erzincandamısın Bırak geçmiş günleri gönlüm hatırlasın Hatırada kalan şeyler değişmez zamanda Ne vefalı komşumuzdun sen fahriye abla AHMET MUHİP DIRANAS Alıntı
Φ ELiFLE Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 KORKAK KADINLAR ŞİİRİ Onlar için pazarlar, erkekler sevda ile sıkıntı arasında bir gider bir gelirler gencömrü aşmak, bir dağı aşmak sırtta çocuklar sonra da genç sanmaları kendilerini ol sebeptendir. saati sormadan korkuları vardır yitirmek tek yılgı sevdikleri sevmedikleri de olmuşsa zamanla şakırlar sevdiklerini de ötekini nevroza dönüştürüp saklarlar. GÜLTEN AKIN Alıntı
Φ AED Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2009 BEN ÖLÜRSEM AKŞAMÜSTÜ ÖLÜRÜM Ben ölürsem akşamüstü ölürüm Şehre simsiyah bir kar yağar Yollar kalbimle örtülür Parmaklarımın arasından Gecenin geldiğini görürüm Ben ölürsem akşamüstü ölürüm Çocuklar sinemaya gider Yüzümü bir çiçeğe gömüp Ağlamak gibi isterim Derinden bir tren geçer Ben ölürsem akşamüstü ölürüm Alıp başımı gitmek isterim Bir akam bir kente girerim Kayısı ağaçları arasından Gidip denize bakarım Bir tiyatro seyrederim Ben ölürsem akşamüstü ölürüm Uzaktan bir bulut geçer Karanlık bir çocukluk bulutu Gerçeküstü bir ressam Dünyayı değiştirmeye başlar Kuş sesleri, haykırışlar Denizin ve kırların Rengi birdenbire karışır Sana bir şiir getiririm Sözler rüyamdan fışkırır Dünya bölümlere ayrılır Birinde bir pazar sabahı Birinde sararmış yapraklar Birinde bir adam Her şeye yeniden başlar ATAOL BEHRAMOĞLU Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.