Misafir hayhak Gönderi tarihi: 8 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 8 Mart , 2008 sevgili arkadaşlar geçen senelerimde hep düşündüğüm bir şey vardı ölüm ve yaşam bunlar neydi..kısa ve geçiştirmek anlamında diyebilirdimki kendime:yaşam edimsel bir harekettir,ölüm ise bu edimin sona ermesidir...ama ben biraz daha irdeledim ve dibinde sunları buldum... 1.yaşam acı ve haz dır.. 2.ölüm acı ve hazzın bitimidir.. ben ne zaman dogdum?annemle babamın birleştiği günmü?yoksa evrenin oluştuğu günmü?veya daha evren var olmadan öncemi?dogumumun artık bir önemi yoktu!çünkü ne zaman dogdugumu bilmiyordum...peki ne zaman dogdugunu bilmeyen biri nezaman ölecegini hatta nasıll yok olacagını nasıl bile bilir...cok kaos bir acıklama biliryorum ama, insan veya bir baska sey ne zaman dogdu?bilincin bizde olması bir dogma anısımıdır?peki benim bir yasındaki halimle şimdiki halim arasında cok büyük farklar var. o cocuk nerde? su anda doganın neresinde yasıyor?hangi agaçta hangi taşta hayat buldu?kısacası ben kimim bunu bilmiyorum! ama bildiğim bir gerçek var ben hayatın ortasında çürüyen bir organizmayım bu beni hem olgunlartırıyor ve hemde yok ediyor.... YAŞAM İÇİN SÖYLEMEK GEREKİRSE: bu degişlere göre aklıma hep şu gelir: zaten hep vardım ama insan olarak ama bitki olarak, bir varlığım güne bilinçli veya bilincsiz olarak kendini açıyordu...bu bendim! veya bir parçam! ,sanırım enel hakk ta bu olması gerek..demekki yaşam tutkularımın birleştiği o noktada bana bir bütünlük sağlıyor, ve bana yaşadığımın hissini veriyor..ama gerçekte yaşayan kesinlikle ben degilim, beni yaşatan şey ise hiç degilim, yaşayan tek şey ihtiraslarım..bense sadece onların bir arada toplanmasını saglayan bir varlığım... yani kısacası ben yaşamıyorum!...bizzat yaşatılıyorum ve bunu sanıyorum... ÖLÜM İÇİN SÖYLEMEK GEREKİRSE: nasıl ölebilirim?zaten hep vardım ve olacağım.. şu anki ben sandığım bedenimin başka bir boyuta ulaşması, başka bir ihtiraslar yumağına dönmesi, bir öncekinin anısının silinmesi!.. bu ölüm olabilirmi? sanıyorum bu şehitlik olmalı...devamlı degişen bir boyut ama bedensel ama duygusal..benim duygularım, bu bedenim baska bir şeye karışmadan önce kimlerde ve nasıl kalacak?yani ihtiraslarımı kimlere bırakacagım?sevdiğim kadın,işim,ailem kimde kalacak veya kaça bölünecek zannedersem benim dediğim herşey ben buyum dediğim herşey hala hayatta.. zannedersem cennet ve cehennemden yaşayan bir seyimi kurtarıyorum...peki yok olan bedenim?o nasıl ölecek veya yok olacak...evet sundan kesinlikle eminim boyutunun ve fiziğinin değişmesi onu yok etmez ve öldürmez...belki bir ağaçtan siz meyve alırken,kim bilir siz bir sineği öldürürken gene karsılaşacagız...... HİÇ DOGMADIM ve HİÇ ÖLMEYECEĞİM...... saygılar......... Alıntı
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 8 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 8 Mart , 2008 Sayın Hayhak, Bu tür sorgulamalarını ve paylaşımlarını gerçekten seviyorum. Teşekkürler... İzninle düşüncelerimi açıklamak isterim. 1.yaşam acı ve haz dır..2.ölüm acı ve hazzın bitimidir.. Bu bir bakıma doğru olabilir. Ancak genelleyemeyiz. Acı çekmeden ya da haz almadan da var olan yaşamları biliyoruz değil mi? ben ne zaman dogdum?annemle babamın birleştiği günmü?yoksa evrenin oluştuğu günmü?veya daha evren var olmadan öncemi?dogumumun artık bir önemi yoktu!çünkü ne zaman dogdugumu bilmiyordum... Sanırım burada öncelikle doğmak, yaşamak, varolmak, ölmek terimlerini tanımlamalıyız ki kavram kargaşasından kurtulalaım. Bana göre bir insanın doğuşunun yoktan varolmakla ilgisi yok. Halihazırda var olan maddelerin mükemmel bir biçimde bir araya gelip örgütlenmesi sonucu bedenimizin inşaası ve bu inşaatın bir özellliği olarakta bilincimiz gelişiyor. Eğer "doğmak" teriminden bu malzemelerin ilk ortaya çıkışını anlıyorsak bu, dediğin gibi, evrenin oluşumuna ve hatta daha öncesine dek uzanır. "Doğmak" teriminden, bu malzemelerin örgütlenmeye başlamasını kastediyorsak bir embriyoyu bile doğmuş olarak nitelemek gerekebilir. Ancak "doğmak" terimi ile benliğimizin yani bilincimizin oluştuğu anı kastediyorsak, bu daha farklı olur. Bir bebek dünyaya gözlerini açtığından itibaren çevresini görür, algılar ve yorumlar. Burdan itibaren bilinci oluşmaya başlamıştır. Ancak bazı araştırmalar (tam ayını hatırlamıyorum) anne karnında bile bebeğin seslere bazı tepkiler verdiğini göstermiştir. Bu durumda bilincin gelişmesini yani "doğmak" terimini, anne karnında beynin fonksiyonlarını kazanmaya başladığı an olarak da algılayabiliriz. Yada sıradan anlamı ile "doğmak" dünyaya ilk geldiğimiz gün için de kullanılabilir. Bu bağlamda sen hangi "doğmak"tan bahsediyorsun? peki ne zaman dogdugunu bilmeyen biri nezaman ölecegini hatta nasıll yok olacagını nasıl bile bilir... Şimdi aynı şeyi "ölüm" terimi için yapmak gerekiyor. Ölüm teriminden anladığımız bedenimizin biyolojik anlamda ölmesi ve bilincimizin yok olması mı? Yoksa bedenimizin çürüyüp ortadan kalkması mı? Yukarıda "doğum" için düşünüdüğümüz gibi "ölüm" terimi için de, maddenin yok olmayacağı temelinde hiç bir zaman ölmeyeceğimizi anlayabiliriz. Ancak vücudumdaki bir proteinin ben öldükten sonra bir ağacın yaprağında başka bir molekül dizgesi olarak var olması benim ölmediğim ve yaşıyor olduğum anlamına gelir mi? Ortada ben varmıyım? Öyleyse "ben" nedir? Bana göre bilinçle sınırlıdır. Bir beyin nakli ile başkasının beyni bana aktarıldığında ben artık yokum demektir. Benim vücudumu kullanan o başka insan var olacaktır. Beden benim bedenim (yapraktaki molekül gibi), ama benden eser yok... Ben ölmüşüm... Kim çıkıp diyebilir ki? A kişisi trafik kazası sonucunda beyninden darbe aldı ve B kişisinden alınan beyin ile hayatına devam ediyor diye? Ortada benlik kalmaz. Çünkü bilinç beyinin fonksiyonlarında yer alır. Öyleyse ölümü bilincin yok olması şekline de tanmlayabiliriz. cok kaos bir acıklama biliryorum ama, insan veya bir baska sey ne zaman dogdu?bilincin bizde olması bir dogma anısımıdır? İnsan ya da başka bir şeyin ne zaman doğduunu sanırım şimdi daha açık bir biçimde cevaplayabiliriz. Bilincin, bizde doğma anısı olduğunu söylerken neyi kastettiğini tam anlayamadım... peki benim bir yasındaki halimle şimdiki halim arasında cok büyük farklar var. o cocuk nerde? su anda doganın neresinde yasıyor?hangi agaçta hangi taşta hayat buldu? O çocuk sensin. Hala yaşıyor. Sadece biraz değişti, gelişti, olgunlaştı, yeni şeyler öğrendi. O çocuk sensin. kısacası ben kimim bunu bilmiyorum! ama bildiğim bir gerçek var ben hayatın ortasında çürüyen bir organizmayım bu beni hem olgunlartırıyor ve hemde yok ediyor.... Sen hayhaksın Kim olduğunu, ancak hayattaki tecrübelerin ve ürtetimlerini ortaya koyarak tanımlayabilirsin. Sadece oksijen tüketip metabolizmasını çalıştıran bir insan mı? Bitkisel hayattaki bir insan mı? Yaşamdan sadece ve sadece haz almak için yaşayan bir insan mı? Yaşamdan haz almasını bilmek yanında bir şeyler üretmeye çalışan bir insan mı? Başkalarının üretimini tüketen bir insan mı? Sadece acı çekmesini bilen bir insan mı? vs.vs.vs. ama gerçekte yaşayan kesinlikle ben degilim, beni yaşatan şey ise hiç degilim, yaşayan tek şey ihtiraslarım..bense sadece onların bir arada toplanmasını saglayan bir varlığım... yani kısacası ben yaşamıyorum!...bizzat yaşatılıyorum ve bunu sanıyorum... İşte bu noktadan sonrası bir az farklı yorumlara dahil oluyor. Burada konuyu dağıtmak istemiyor ve kesiyorum. Saygılarımla... Alıntı
Misafir hayhak Gönderi tarihi: 8 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 8 Mart , 2008 Sayın Hayhak,Bu tür sorgulamalarını ve paylaşımlarını gerçekten seviyorum. Teşekkürler... İzninle düşüncelerimi açıklamak isterim. teşekkürederim ilginize sayın yarasa, inanınki bende sizin paylaşımlarınızı herzaman ilgiyle takip ediyorum ve yorumlarınızı saygıyla karşılıyorum.. Bu bir bakıma doğru olabilir. Ancak genelleyemeyiz. Acı çekmeden ya da haz almadan da var olan yaşamları biliyoruz değil mi? tabikide sayın yarasa ama benim demek istediğim yaşam üretmek ve eğlenmek,ağlamak bizim gibi veya edim gösteren bir canlı gibi hareket etmek anlamında degil!..ben varolmak anlamında bir kazanımı arz ettim..dahası eger öyle bir insan tanıyorsanız veya bu bir organizmaysa onlara sordugunuzda yaşam ve ölüm hakkında bizlere bir açıklama yapamazlar...çünkü böyle bir beka duygularının ve bekasızlık gibi korkularının oldugunu sanmıyorum... Sanırım burada öncelikle doğmak, yaşamak, varolmak, ölmek terimlerini tanımlamalıyız ki kavram kargaşasından kurtulalaım. Bana göre bir insanın doğuşunun yoktan varolmakla ilgisi yok. Halihazırda var olan maddelerin mükemmel bir biçimde bir araya gelip örgütlenmesi sonucu bedenimizin inşaası ve bu inşaatın bir özellliği olarakta bilincimiz gelişiyor. Eğer "doğmak" teriminden bu malzemelerin ilk ortaya çıkışını anlıyorsak bu, dediğin gibi, evrenin oluşumuna ve hatta daha öncesine dek uzanır. "Doğmak" teriminden, bu malzemelerin örgütlenmeye başlamasını kastediyorsak bir embriyoyu bile doğmuş olarak nitelemek gerekebilir. Ancak "doğmak" terimi ile benliğimizin yani bilincimizin oluştuğu anı kastediyorsak, bu daha farklı olur. Bir bebek dünyaya gözlerini açtığından itibaren çevresini görür, algılar ve yorumlar. Burdan itibaren bilinci oluşmaya başlamıştır. Ancak bazı araştırmalar (tam ayını hatırlamıyorum) anne karnında bile bebeğin seslere bazı tepkiler verdiğini göstermiştir. Bu durumda bilincin gelişmesini yani "doğmak" terimini, anne karnında beynin fonksiyonlarını kazanmaya başladığı an olarak da algılayabiliriz. Yada sıradan anlamı ile "doğmak" dünyaya ilk geldiğimiz gün için de kullanılabilir. Bu bağlamda sen hangi "doğmak"tan bahsediyorsun? ben ilk kez varolmak anlamında kasteiyorum bir şuur anlamında veya bir aktif bilinçlilik halindeki anlamıyla yaklaşmadım..benle ilgili ilk var olan sey burda dogumun anısı gerçekten yitirilir..yani bir bakıma hiç doğmadık diye ben buna diyorum..bir kelebek olmus olabilirim bir bitkide fiziğimin nasıl şekillendiği önemli değil!...yani şu gün doğdum veya şöyle doğdum diye birşey mümkün değildir. bu tamamen kabullenmeyle ilgilidir... ama şunuda ekliyorum şu gün şu satırları yazan hayhak oda bir gün doğdu onu yok saymıyorum.. ama ondan öncede bir çok kez dogmustur...kim bilir senin dedelerinin veya benim dedelerimin işe yaramaz diye sokaya attığı kerpiç testi benimdir Şimdi aynı şeyi "ölüm" terimi için yapmak gerekiyor. Ölüm teriminden anladığımız bedenimizin biyolojik anlamda ölmesi ve bilincimizin yok olması mı? Yoksa bedenimizin çürüyüp ortadan kalkması mı? Yukarıda "doğum" için düşünüdüğümüz gibi "ölüm" terimi için de, maddenin yok olmayacağı temelinde hiç bir zaman ölmeyeceğimizi anlayabiliriz. Ancak vücudumdaki bir proteinin ben öldükten sonra bir ağacın yaprağında başka bir molekül dizgesi olarak var olması benim ölmediğim ve yaşıyor olduğum anlamına gelir mi? Ortada ben varmıyım? Öyleyse "ben" nedir? Bana göre bilinçle sınırlıdır. Bir beyin nakli ile başkasının beyni bana aktarıldığında ben artık yokum demektir. Benim vücudumu kullanan o başka insan var olacaktır. Beden benim bedenim (yapraktaki molekül gibi), ama benden eser yok... Ben ölmüşüm... Kim çıkıp diyebilir ki? A kişisi trafik kazası sonucunda beyninden darbe aldı ve B kişisinden alınan beyin ile hayatına devam ediyor diye? Ortada benlik kalmaz. Çünkü bilinç beyinin fonksiyonlarında yer alır. Öyleyse ölümü bilincin yok olması şekline de tanmlayabiliriz. hayır sayın yarasa... dediğin gibi süreç maddi ve manevi olarak herzaman devam ediyor... bu söylediğiniz sadece anı!.. bir insana aynı zamanda aslında o olmadıgını hatırlata bilirsiniz!.. veya ögrete bilirsiniz!.. veya o ögrenir... buna degişim diyorlar, kendini aşmak diyorlar... bu anlattıgınız nakil işlemiyle kaybedilen şey sadece kimliktir!... yani bize sonradan eklenen kişilik...yani bize hayatla gelip hayatla yitirilen şey kesinlikle degildir!...bil hassa bu ortamla gelip giden şeydir... ölümden bahsederken benim acıklamak istediğim şey ezeliydim ve ebediyim yani şöyle anlatayım biz insanlar olarak birşeyi inşaa ediyoruz ve onun şu kadar dayanacagını tahmin ediyoruz..ama bide şunu düşünün: inşaa edilmemiş bir dağın bir ömrü olurmu?benim demek istediğim şurda bir şekil içinde olabilirim ama bu şeklin ölümü benim asıl ben olan o maddenin ölümü degildir!...manevi süreci belki saçma ama söyle bir ekolojik denge içinde sürekliliğini düşünüyorum sevdiğim bir kadının benimle aramdaki bagın benim ölümümden sonrasındada beni sevmesi gibi yani bir şekilde bir ihtirasımızda hayatta kalıyor..ve özetlemeye gelirsek bedenim ölümümden sonra ayrısıp tekrar yeni hayatlara dönüyor,ihtiraslarım ise doganın cezbediciliği içinde bıraktıgım gibi baskalarında yasıyor,herşey bu dengede ilerlerken ve yaşama devam ederken...aslında ölen kim sayın yarasa? İnsan ya da başka bir şeyin ne zaman doğduunu sanırım şimdi daha açık bir biçimde cevaplayabiliriz.Bilincin, bizde doğma anısı olduğunu söylerken neyi kastettiğini tam anlayamadım... zihin kendini tazeledikçe hayatta kalma kurguları kurar ve kendini yaşatmak için kesinlikle bilincimize yaşam senaryoları verir.bu dogrultudan baktıgımızda bilinçli olarak yaşadığımız süre içindemi hayattayız?yoksa öncesindede hayattamıydık bizde gelip giden sey neydi? yani dogdugumuzu hatırlamak dogmakmıdır? O çocuk sensin. Hala yaşıyor. Sadece biraz değişti, gelişti, olgunlaştı, yeni şeyler öğrendi. O çocuk sensin. bunu hatırlamak istemiyorum sayın yarasa zor bir cocukluk gecirdim biz fakirdik... hayat üzerime karlar yagdırdı ardındanda yagmurlar ve ardında gunes actı :) felegın cemberınden boyle gectım :) sakası bır yanada... evet o cocuk olarak bılıncım benım bellegıme baktıgında hatırasının aslında ben oldugunu soyluyor... ama sayın yarasa olan ve olmakta olan sey arasında fark vardır..olmakta olan sey bır surecten gecer, olan sey ıse sabıttır ve oldugu gıbıdır..o cocugun ben oldugunu tabıkı kabul edıyorum bundan kacamam! ama asıl ben kesınlıkle o cocuk veya dunku hayhak veya 1 dk oncekı hayhak degıldır.. Sen hayhaksın sagol ayol Kim olduğunu, ancak hayattaki tecrübelerin ve ürtetimlerini ortaya koyarak tanımlayabilirsin. Sadece oksijen tüketip metabolizmasını çalıştıran bir insan mı? Bitkisel hayattaki bir insan mı? Yaşamdan sadece ve sadece haz almak için yaşayan bir insan mı? Yaşamdan haz almasını bilmek yanında bir şeyler üretmeye çalışan bir insan mı? Başkalarının üretimini tüketen bir insan mı? Sadece acı çekmesini bilen bir insan mı? vs.vs.vs. ben bunu bir ülkü anlamında soylemiyorum sayın yarasa veya bır katkı anlamında kişilik olarak herşey olabilirim her edimi yerine getire bilirim ama varolmanın özü anlamında kesinlikle bu yukarıda saydıklarınızın ikincisiyim (kırmızı ilede işaretledim) yani hayattaki atılım ve basarılarım benim kimliğimi kesinlikle belirlemez, ancak kişiler arasındaki kıyaslamalar farklılığını ortaya koyar!... yani şöyleki ''ben bunu yaptım'' ama ben bu degilim!..o benimle işlevsel bir araç oldu ama ben onun işlevi degilim...yani biz karsılıksız bir seygi içindeyiz... ben birşeyin imarı olurken aynı sey karı taraf için geçerli degildir...ben onu bilinçli bir şekilde şekillendirdim ama o beni bilinçli bir şekilde şekillendiremez... o benim üzerimden hareket edemez, o beni bir yöne itemez, ama ben onun üzerinden herşeyi yaparım....bu davranış içindeki bir birey ise bana göre ruhu kesinlikle hastalanmış bir insandır..sadece onu yap ve geç derim bu benim fikrim lütfen kimse üstüne alınmasın....sahte kimlik-egoyu sevmem nefret ederim.. İşte bu noktadan sonrası bir az farklı yorumlara dahil oluyor. Burada konuyu dağıtmak istemiyor ve kesiyorum. yukarda söylediğim gibi bence cok can alıcı bir nokta yaşam dediğimiz şey burdamı başlıyor acaba?bana gülmeyi ve ağlamayı ögrettiler ama bu benim yaşamım degil.....tekrar vurguluyorum... HİÇ DOGMADIM ve HİÇ ÖLMEYECEĞİM...... paylaşımlarınız için, takdire şayan davranışlarınız için, espirütüel yaklaşımlarınız için ,dogruyu aradıgınız için ,yargıladıgınız için, kısacası sizi bu kadar azda tanısam tanıdıgım için cok mesudum....sizin gibi araştıran insanları görmek bile benim için dünyada hala bir umut var demeye yetiyor... Saygılarımla... Alıntı
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 8 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 8 Mart , 2008 teşekkürederim ilginize sayın yarasa, inanınki bende sizin paylaşımlarınızı herzaman ilgiyle takip ediyorum ve yorumlarınızı saygıyla karşılıyorum.. Emin ol karşılıklı bir durum hayhak... Tekrar teşekkürler... tabikide sayın yarasa ama benim demek istediğim yaşam üretmek ve eğlenmek,ağlamak bizim gibi veya edim gösteren bir canlı gibi hareket etmek anlamında degil!..ben varolmak anlamında bir kazanımı arz ettim..dahası eger öyle bir insan tanıyorsanız veya bu bir organizmaysa onlara sordugunuzda yaşam ve ölüm hakkında bizlere bir açıklama yapamazlar...çünkü böyle bir beka duygularının ve bekasızlık gibi korkularının oldugunu sanmıyorum... Evet şimdi demek istediğinizi anladım... ben ilk kez varolmak anlamında kasteiyorum bir şuur anlamında veya bir aktif bilinçlilik halindeki anlamıyla yaklaşmadım..benle ilgili ilk var olan sey burda dogumun anısı gerçekten yitirilir..yani bir bakıma hiç doğmadık diye ben buna diyorum..bir kelebek olmus olabilirim bir bitkide fiziğimin nasıl şekillendiği önemli değil!...yani şu gün doğdum veya şöyle doğdum diye birşey mümkün değildir. bu tamamen kabullenmeyle ilgilidir... ama şunuda ekliyorum şu gün şu satırları yazan hayhak oda bir gün doğdu onu yok saymıyorum.. ama ondan öncede bir çok kez dogmustur...kim bilir senin dedelerinin veya benim dedelerimin işe yaramaz diye sokaya attığı kerpiç testi benimdir Evet, şimdi anladım ne demek istediğinizi bu söylediğiniz sadece anı!.. bir insana aynı zamanda aslında o olmadıgını hatırlata bilirsiniz!.. veya ögrete bilirsiniz!.. veya o ögrenir... buna degişim diyorlar, kendini aşmak diyorlar... bu anlattıgınız nakil işlemiyle kaybedilen şey sadece kimliktir!... yani bize sonradan eklenen kişilik...yani bize hayatla gelip hayatla yitirilen şey kesinlikle degildir!...bil hassa bu ortamla gelip giden şeydir... Bu noktada itirazım devam etmekte. Ben A kişisiyim denildiğinde, A'yı A yapan sizce nedir? Kimlik/benlik/bilinç denilen olguyu kişiden sıyırdığımızda geriye bir organizma kalmaz mı? Yada şöyle söyleyeyim.. Hayhak'ın beynini Yarasaya, yarasanın beynini hayhaka nakletseler ne olur? Beynin fonksiyonlarını yerine getirdiği bir organizma yığını değil midir geride kalan? Ve bu nakilden sonra bu iki kişi benliklerinden ne kaybedecektir? İnançlı arkadaşların ruh dediği de bu değil mi zaten? Bütün anılarıyla, bildikleriyle, düşünce tarzıyla hayhak artık arasanın vücudunda, yarasa da hayhakın vücudunda yaşamına/fonksiyonlarına devam etmez mi? Burada benlikten kaybedilen acaba nedir? ölümden bahsederken benim acıklamak istediğim şey ezeliydim ve ebediyim yani şöyle anlatayım biz insanlar olarak birşeyi inşaa ediyoruz ve onun şu kadar dayanacagını tahmin ediyoruz..ama bide şunu düşünün: inşaa edilmemiş bir dağın bir ömrü olurmu? Ömür konusu biraz daha farklı değil midir? Biz bir bina inşaa ettiğimizde onun ömrünü az çok tahmin ederiz. Ancak bu tahmin ekstra durumlar dışındadır. Yıkım kararı gibi, olması beklenmeyen bir deprem gibi... Aynı şey insan için de geçerli değil midir? DÜnyaya ilk gelen bir bebeğin yaklaşık ömrü bellidir: 70-80 sene. Ancak, beslenme ve diğer bir çok faktör bu süreyi değiştirecektir tabiiki de.. benim demek istediğim şurda bir şekil içinde olabilirim ama bu şeklin ölümü benim asıl ben olan o maddenin ölümü degildir!... İşte yine "ben" kavramında çelişkli yaşıyorum... Ben derken neyi kastediyorsunuz? Bilincinizi mi? Maddi tarafınızı mı? Yoksa her ikisini birden mi? Tırnağınızı kesip attığınızda benliğinizden bir şey kaybetmezsiniz. Aynı şey parmağınızı kesip attığınızda da geçerlidir. Aynı şey ayağınız kolunuz, bacağınız için de geçerlidir: ta ki bedeniniz yaşam fonksiyonlarını sürdürebileceği son noktaya kadar... Nedir o? Beyninizin çalışması ve tepki vermesidir değil mi? Bunu engellemediğiniz sürece yaşarsınız. Hayhak vardır...Hayhakın parmağı bakterileri doyurmuş olabilir, bacağını bilmem ne canlıları tarafından yenilmiştir ama o hala vardır. Vücudunuzdaki en küçük yapı taşını bile "ben" den sayıyorsanız eğer, elbette ki siz hiç bir zaman doğmadınız. Hep vardınız ve var olacaksınız. Vücudunuzu oluşturan C atomları belki grafit olup 0.5 kalem ucu diye satılacak ileride... Bunda zaten hem fikiriz. manevi süreci belki saçma ama söyle bir ekolojik denge içinde sürekliliğini düşünüyorum sevdiğim bir kadının benimle aramdaki bagın benim ölümümden sonrasındada beni sevmesi gibi yani bir şekilde bir ihtirasımızda hayatta kalıyor.. Elbette!! sevgili hayhak! İşte ölümsüzlük belki de bu... İnsanlar öldükten sonra geride bıraktıkları ile yaşar. Örneğin ben bugün ölsem, bu forumda yazdığım yazıları okuyan insanların zihinlerinde bir soru işareti, bir anı, bir itiraz bile oluşturmuş olsam varım demektir. İşin güzel tarafı da bu zaten. Kaldı ki başta söylemek istediğim ama senin ülkü olarak algıladığın şey de buna nazarandı. Ürettiklerimizle yaşarız ve var oluruz... Ancak dikkatini çektimi bilmiyorum. Maddi taraf çürüdü gitti. Ve başka şeylerde vücut buldu. Bedenimdeki 8560936 numaralı bilmem ne molekülü belki de başka bir canlının vücudunda yaşıyor olacak . ve özetlemeye gelirsek bedenim ölümümden sonra ayrısıp tekrar yeni hayatlara dönüyor,ihtiraslarım ise doganın cezbediciliği içinde bıraktıgım gibi baskalarında yasıyor,herşey bu dengede ilerlerken ve yaşama devam ederken...aslında ölen kim sayın yarasa? Evet hemfikiriz... Aslında ölen şey hem var hem yok. Neye göre var? Ölmek terimi ile kastettiğimiz eye göre değişiyor. Biyolojik açıdan öldük ama varlık açısından yaşıyoruz. Benlik açısından öldük ama anılarda yaşıyoruz vb... İşte bu yüzden en başında ölmek ve doğmak terimleri ile ne kastettiğimizi belirlemek istemiştim... bunu hatırlamak istemiyorum sayın yarasa zor bir cocukluk gecirdim biz fakirdik... hayat üzerime karlar yagdırdı ardındanda yagmurlar ve ardında gunes actı :) felegın cemberınden boyle gectım :) sakası bır yanada... evet o cocuk olarak bılıncım benım bellegıme baktıgında hatırasının aslında ben oldugunu soyluyor... ama sayın yarasa olan ve olmakta olan sey arasında fark vardır..olmakta olan sey bır surecten gecer, olan sey ıse sabıttır ve oldugu gıbıdır..o cocugun ben oldugunu tabıkı kabul edıyorum bundan kacamam! ama asıl ben kesınlıkle o cocuk veya dunku hayhak veya 1 dk oncekı hayhak degıldır.. yani hayattaki atılım ve basarılarım benim kimliğimi kesinlikle belirlemez, ancak kişiler arasındaki kıyaslamalar farklılığını ortaya koyar!... Bir bakıma böyledir elbette. Ama hayhak denilince benim kafamda canlanacak olan kişi (yani senin benliğin, yani sen) yazdıklarınla belirlenir. Gerçek hayatında sevdiğin insan için de böyledir vs. Bu senin nasıl hatırlanacağını belirlemez mi? Yani nasıl yaşayacağını? Yani nasıl/hangi biçimde var olduğunu ve var olacağını? Yani benliğini? paylaşımlarınız için, takdire şayan davranışlarınız için, espirütüel yaklaşımlarınız için ,dogruyu aradıgınız için ,yargıladıgınız için, kısacası sizi bu kadar azda tanısam tanıdıgım için cok mesudum....sizin gibi araştıran insanları görmek bile benim için dünyada hala bir umut var demeye yetiyor... Tekrar teşekkür ederim paylaşımınız ve güzel cümleleriniz için... İşaretlediğim cümleniz benim (yani sizin) için de geçerli. Umarım bu sorgulamalarınız bir çok insanı sorgulatır. Saygılarımla... Alıntı
Misafir hayhak Gönderi tarihi: 12 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 12 Mart , 2008 Emin ol karşılıklı bir durum hayhak...Tekrar teşekkürler... Evet şimdi demek istediğinizi anladım.................. sayın yarasa sizinle belirli yerlerde anlaştığımıza çok sevindim, sorularınıza en kısa zamanda yanıt verecegim....yogunluktan gözümü acamıyorum inanın ki... saygılar..... Alıntı
Misafir Evren. Gönderi tarihi: 12 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 12 Mart , 2008 sevgili arkadaşlar geçen senelerimde hep düşündüğüm bir şey vardı ölüm ve yaşam bunlar neydi..kısa ve geçiştirmek anlamında diyebilirdimki kendime:yaşam edimsel bir harekettir,ölüm ise bu edimin sona ermesidir...ama ben biraz daha irdeledim ve dibinde sunları buldum... 1.yaşam acı ve haz dır.. 2.ölüm acı ve hazzın bitimidir.. ben ne zaman dogdum?annemle babamın birleştiği günmü?yoksa evrenin oluştuğu günmü?veya daha evren var olmadan öncemi?dogumumun artık bir önemi yoktu!çünkü ne zaman dogdugumu bilmiyordum...peki ne zaman dogdugunu bilmeyen biri nezaman ölecegini hatta nasıll yok olacagını nasıl bile bilir...cok kaos bir acıklama biliryorum ama, insan veya bir baska sey ne zaman dogdu?bilincin bizde olması bir dogma anısımıdır?peki benim bir yasındaki halimle şimdiki halim arasında cok büyük farklar var. o cocuk nerde? su anda doganın neresinde yasıyor?hangi agaçta hangi taşta hayat buldu?kısacası ben kimim bunu bilmiyorum! ama bildiğim bir gerçek var ben hayatın ortasında çürüyen bir organizmayım bu beni hem olgunlartırıyor ve hemde yok ediyor.... YAŞAM İÇİN SÖYLEMEK GEREKİRSE: bu degişlere göre aklıma hep şu gelir: zaten hep vardım ama insan olarak ama bitki olarak, bir varlığım güne bilinçli veya bilincsiz olarak kendini açıyordu...bu bendim! veya bir parçam! ,sanırım enel hakk ta bu olması gerek..demekki yaşam tutkularımın birleştiği o noktada bana bir bütünlük sağlıyor, ve bana yaşadığımın hissini veriyor..ama gerçekte yaşayan kesinlikle ben degilim, beni yaşatan şey ise hiç degilim, yaşayan tek şey ihtiraslarım..bense sadece onların bir arada toplanmasını saglayan bir varlığım... yani kısacası ben yaşamıyorum!...bizzat yaşatılıyorum ve bunu sanıyorum... ÖLÜM İÇİN SÖYLEMEK GEREKİRSE: nasıl ölebilirim?zaten hep vardım ve olacağım.. şu anki ben sandığım bedenimin başka bir boyuta ulaşması, başka bir ihtiraslar yumağına dönmesi, bir öncekinin anısının silinmesi!.. bu ölüm olabilirmi? sanıyorum bu şehitlik olmalı...devamlı degişen bir boyut ama bedensel ama duygusal..benim duygularım, bu bedenim baska bir şeye karışmadan önce kimlerde ve nasıl kalacak?yani ihtiraslarımı kimlere bırakacagım?sevdiğim kadın,işim,ailem kimde kalacak veya kaça bölünecek zannedersem benim dediğim herşey ben buyum dediğim herşey hala hayatta.. zannedersem cennet ve cehennemden yaşayan bir seyimi kurtarıyorum...peki yok olan bedenim?o nasıl ölecek veya yok olacak...evet sundan kesinlikle eminim boyutunun ve fiziğinin değişmesi onu yok etmez ve öldürmez...belki bir ağaçtan siz meyve alırken,kim bilir siz bir sineği öldürürken gene karsılaşacagız...... HİÇ DOGMADIM ve HİÇ ÖLMEYECEĞİM...... saygılar......... Hayat, Uykudan uyanma belirtilerinin oldugu, ana rahminde baslar, Bu baslayis, sanki cennettir bebeye, her turlu gidasi calismadan gelir,yasaklanan agactan o sorumlu degildir, Cunku ana rahmindedir. Onun icin orasi bir dunyadir, cikmak istemez, kim cikmak isterki, herkes sever calismadan yiyip icip, yan gelip yatmayi.! Ondan dolayi, dunyaya sancili bir gelisi vardir, artik, Yer yuzune inip, ilk cennetinden, calisacagi, cabalayacagi, yer yuzune inme vakti gelmistir, Gelmistir ama,ayrilamamaktadir, tipki gurbete cikan bir insanin dogdugu buyudugu yeri ici burkularak terketmesi gibi, ana rahminden ayrilmak agir gelir, Ondan dolayi Dogan bebe, hickiriklarla gelir dunyaya. Dunya yasami bittiginde, artik yeniden uyku vakti gelmistir, bu uyuma, oyle bir uyumadirki,taa sura ufleninceye kadar surer, Ve biz onlara yani kabirdekilere hic bir sey duyuramayiz. [022.007] [DV] Kıyamet vakti de gelecektir; bunda şüphe yoktur. Ve Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır. [035.022] [DI] Dirilerle ölüler de bir değildir. Doğrusu Allah, dilediği kimseye işittirir. Sen, kabirlerde olanlara işittiremezsin. [036.051] [DI] Sura üflenince, kabirlerinden Rablerine koşarak çıkarlar. Kiyamet kopmasi aninda, kabirdekiler olsun, veya tum canlilar olsun, [050.042] [DV] O gün insanlar bu sesi gerçekten işiteceklerdir. İşte bu, çıkış günüdür. Evet kabirden cikis gunu. [054.007] [E1] Gözleri düşkün düşkün sanki yayılan çekirgeler gibi kabirlerden çıkarlar. Artik, su an yasadigimiz dunyaya, donmek yoktur. Donmek istesek dahi yine donmek yoktur, Tipki ana rahminden dunyaya gelen bebenin, tekrar ana rahmine donmesinin mumkun olmadigi gibi. Ana rahmi ve dunyaya gelis, gozlemlenen, bilimsel bir surectir, Bu sureci nasil inkar edemiyorsak, Ana rahminden dunyaya gelen bebenin nasil gerisin geriye, ana rahmine donmesi mumkun degilse, Ahirete giden insanlarinda, bu dunyaya gerisin geriye donmesi mumkun degildir. Ahiret hayatinda bizleri nelerin bekledigini, kurana bakarak simdiden ogrene bilmemiz mumkundur, O yuzden sani yuce rabbimize ne kadar sukretsek azdir. Rabbim bizleri ahiret bilinciyle, yasayanlardan eylesin insallah. sevgiler, saygilar, Hak edene layiktirlar. Evren. Alıntı
Misafir hayhak Gönderi tarihi: 12 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 12 Mart , 2008 Hayat,Uykudan uyanma belirtilerinin oldugu, ana rahminde baslar, . . . sevgiler, saygilar, Hak edene layiktirlar. Evren. bunların hepsı dogru, ama bır yere kadar!.. ekolojik denge içinde ,bagımsız denge (tanrı)içinde hepsi bir mükemmel seyri takip eder...bunlara diyecek yok!...yazıyı biraz daha dikkatli okusaydınız ne demek istediğimi daha iyi anlardınız...size tek soru var.... o siz sizmisiniz?yani, o beden sandıgınız şey sizmisiniz? Alıntı
Misafir hayhak Gönderi tarihi: 12 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 12 Mart , 2008 Bu noktada itirazım devam etmekte.Ben A kişisiyim denildiğinde, A'yı A yapan sizce nedir? tabikide büründüğü asılsız kendini görmek ve göstermek istediği kişilik... Kimlik/benlik/bilinç denilen olguyu kişiden sıyırdığımızda geriye bir organizma kalmaz mı? tabikide... Yada şöyle söyleyeyim.. Hayhak'ın beynini Yarasaya, yarasanın beynini hayhaka nakletseler ne olur? kalıp kalır kosullar değişir... Beynin fonksiyonlarını yerine getirdiği bir organizma yığını değil midir geride kalan? elbette.. Ve bu nakilden sonra bu iki kişi benliklerinden ne kaybedecektir? işte en önemli soru bu...eger benlik beğiştiğinde hala kendini anımsıyorsa yeni kalıbına uyum göstermekte bayagı bir sekilde sorun yasayacaktır...eger kendini tanımıyorsa çevresinden gelen tepkilere göre hareket edecektir...veya kendini bir baskası olarak kabul etmişse , çevresinin verdiği tepkilerden sonra ikilemde kalacaktır buda dediğim gibi kendini kosullu olarak hayhak veya yarasa olarak farklı bedenlerde tanımlayacaktır...yanıldıgını bir ilizyonda oldugunu aslında kendisinin hayhak oldugunu sanacaktır tutumları bu yonde gelişecektir..bunu aynı dogal ortamından kopmuş hayvanlarda göre biliriz..misal bir aslanı kedi gibi büyüttüğünde o dogasından ayrıldıgı için sadece ani iç güdüsel hareletler gösterecektir ama sonrasında gene kedi olacaktır.... İnançlı arkadaşların ruh dediği de bu değil mi zaten? bu tartısılır...özle kalmak ve özün değişmesi tartısılmaya acık bir nokta.. Bütün anılarıyla, bildikleriyle, düşünce tarzıyla hayhak artık arasanın vücudunda, yarasa da hayhakın vücudunda yaşamına/fonksiyonlarına devam etmez mi? tabikide eder ama kosullar ve tepkiler değişmiştir..bence dogrultusunu kosullara göre hareket ettirecektir... Burada benlikten kaybedilen acaba nedir? burda kesinlikle bireysellik yani ruhla ve beden ilişkisi birbirinden kopacaktır ve yeniden toparlanmaya calısacaktır bunu en güzel aslan örneğiyle acıklaya bilirim ortama ayak uydurmakta diye biliriz... Ömür konusu biraz daha farklı değil midir? Biz bir bina inşaa ettiğimizde onun ömrünü az çok tahmin ederiz. Ancak bu tahmin ekstra durumlar dışındadır. Yıkım kararı gibi, olması beklenmeyen bir deprem gibi... Aynı şey insan için de geçerli değil midir? DÜnyaya ilk gelen bir bebeğin yaklaşık ömrü bellidir: 70-80 sene. Ancak, beslenme ve diğer bir çok faktör bu süreyi değiştirecektir tabiiki de.. fonksiyonları önemsemeden şöyle anlatayım..bizim yaşam dediğimiz şey anılarımızın bittiği günle sonlanmaktadır ..yani ölümle..bilincin sulara gömüldüğü anla..yani kişiliğimizi kaybettiğimiz gün!....bu bizim kendimize biçtiğimiz ömür ben şöyleyim, ben böyleydim, ben buyum, ben suyum gibi kendimizi bir alanda kısıtladıgımız ömür!.. bu cok dayanıksız bir temel!...bu cok dayanıksız bir bina..ben volkan olarak 80 sene yasaya bilirim!...ama bir ölü olarak sonsuza kadar yasayacagım!...ben ise sunu söylüyorum ben bir hiçim ve gene hiç olacagım yani bende degişecek hiç birşey olmayacak!..kaybedecek hiç birşeyim olmayacak benden yitip giden hiç birşey olmayacak ve ben hiç birsey degilim.. bir süreçte insan olmam gerekti oldum... diğer bir süreçte ne olacagım bilmiyorum ama gene olup gececegim bende eksilen hiç birsey olmayacak!... işte bu cok saglam ve hakiki bir özgürlük temeli, ben şimdi bir bireyim işte... İşte yine "ben" kavramında çelişkli yaşıyorum... Ben derken neyi kastediyorsunuz? Bilincinizi mi? Maddi tarafınızı mı? Yoksa her ikisini birden mi? ikisindende olmayan kısmını ikisininde nüfus edemediği kısmını bunu size anlatmıstım..ölen beden ama gene birşeylerde yaşayacak,ölen bilinç ama gene birşeylerde hayat bulacak...peki gerçekten ölen nedir?işte bu gercekten ölen ya benim yada degilim?burda bir tabir hatasını düzeltmek istiyorum bu arada, ben kavramı sahiplenen ve olan üzere değişmekte ben olan ben anlamında kullanıyorum yani buydum ve hep buyum bu dogdum ve oyle kaldım...ama kesınlıkle soyleyım veya boyleyım degıl...umarım anlatmaya calıstıgımı anlamıssınızdır... Tırnağınızı kesip attığınızda benliğinizden bir şey kaybetmezsiniz. Aynı şey parmağınızı kesip attığınızda da geçerlidir. Aynı şey ayağınız kolunuz, bacağınız için de geçerlidir: ta ki bedeniniz yaşam fonksiyonlarını sürdürebileceği son noktaya kadar... Nedir o? Beyninizin çalışması ve tepki vermesidir değil mi? Bunu engellemediğiniz sürece yaşarsınız. Hayhak vardır...Hayhakın parmağı bakterileri doyurmuş olabilir, bacağını bilmem ne canlıları tarafından yenilmiştir ama o hala vardır. tabikide Vücudunuzdaki en küçük yapı taşını bile "ben" den sayıyorsanız eğer, elbette ki siz hiç bir zaman doğmadınız. Hep vardınız ve var olacaksınız. Vücudunuzu oluşturan C atomları belki grafit olup 0.5 kalem ucu diye satılacak ileride... Bunda zaten hem fikiriz. bütün herşeyimle tabiki benim benden kopan benden kopmus olur....onun benden kopması benden olmadıgını ima etmez!... Elbette!! sevgili hayhak!İşte ölümsüzlük belki de bu... İnsanlar öldükten sonra geride bıraktıkları ile yaşar. Ancak dikkatini çektimi bilmiyorum. Maddi taraf çürüdü gitti. aa evet ya yani varya bu kadar itiraf ettittirilir ancak Bir bakıma böyledir elbette. Ama hayhak denilince benim kafamda canlanacak olan kişi (yani senin benliğin, yani sen) yazdıklarınla belirlenir. Gerçek hayatında sevdiğin insan için de böyledir vs. kosullanma işte.. Bu senin nasıl hatırlanacağını belirlemez mi? Yani nasıl yaşayacağını? Yani nasıl/hangi biçimde var olduğunu ve var olacağını? Yani benliğini? bir bakıma evet ama diger bakımdan bu beni öyle hatırlamak isteyenler içindir ama gerçekte kesinlikle ben veya bir başkası büründüğü kişilik degildir!... Umarım bu sorgulamalarınız bir çok insanı sorgulatır. amin sayın yarasa geçen düşünüyordum gene su aglama duvarı varya ebatlarını bilmiyorum ama insanlar onun için birbirlerini öldürüyorlar bu nasıl bir sapıklıktır?buna inana biliyormusun ben bahce duvarı için milyonlarca insanı öldürecegim sizi tanımak sadece benim için güzel bir hayat anısıdır...sayın yarasa Saygılarımla... Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 12 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 12 Mart , 2008 Hiç doğmadın ve hiç ölmeyeceksin..İNSAN doğmamış ve doğrulmamıştır..evet Esrarengiz Molla doğru tesbit.. Biraz daha cesurca yaklaşalım..Evvelide İnsan..Zahiride İnsan..Ahiride İnsan..Batınide İNSAN.. İşte senin keşfettiğin SEN..tokalaştığın KENDİN..BENİM dediğin VARLIK..''O''..Mutlak Varlık senin varlığın..İNSAN ve ''O'' iki ayrı varlık değil.. Ölen bir sevdiğine,yakınına olan bağın, süren sevgin..suret olarak yani madde olarak yok olmalarına rağmen..güzel bir tesbit daha yapmışsın molla işte burasına maneviyat diyebilirsin..doğru olan anlayışta bu..bize göre.. Gelen gidende yok aslında..zaten bu gezegendeydik..doğada..sonra toplandık anada babada..sonrada yumuşak iniş yaptık dünya,ya.. onların SEVGİLERİ sayesinde.. Şimdi sıra bizde..doğadan toplayalım çocuklarımızıda yumuşak iniş yapsınlar gezegene.. Alıntı
Misafir Evren. Gönderi tarihi: 13 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 13 Mart , 2008 bunların hepsı dogru, ama bır yere kadar!.. ekolojik denge içinde ,bagımsız denge (tanrı)içinde hepsi bir mükemmel seyri takip eder...bunlara diyecek yok!...yazıyı biraz daha dikkatli okusaydınız ne demek istediğimi daha iyi anlardınız...size tek soru var.... o siz sizmisiniz?yani, o beden sandıgınız şey sizmisiniz? Yunus Emre, vermis cevabini, bir ben vardir bende benden iceri, Bana seni gerek seni demis, Allah icin, Yani bu dis goruntumun icerisinde, bir ic goruntum var, Fakat, bana gerekli olan, bu verdigin emanet benlik, degil, Ben senlik icin yaratildigima gore, bendeki benligin hic bir anlami yok, Demis, Pekiyi dogrumu demis, Yunus emrenin ekolune, islam aleminde, vahdeti vucud, ekolu denir, Allahin kendisinin,insanda yansimasi olarak gorurler, Kurana baktigimiz zaman, bunun imkansiz oldugunu goruruz, Cunku Allah yarattiklarindan hic kimseye benzemez, Hayhak, senin savundugun fikre gelince, sende, kokeni hindistandan gelen, reankarnasyon inancini savunuyorsun, Reankarnasyon inancina gore, insan dogar yasar, isledigi iyilikler, mesabesinde, oldukten sonra, bir baskasinin vucudunda, tekrar dunyaya daha iyi bir konumda gelir, Zalim yonetimler, halkin uzerindeki hegomonyasini surdure bilmek icin, bu rean karnasyon inancini insanlarin inanclarina sokmuslardir, Cunku reankarnasyon inancinda, zalim yonetimlere isyani degil, itaati telkin eder, bu itaatin sonunda, oldukten sonraki yeniden baska vucudda gelecegi hayatta, iyi bit ortamda, dunyaya gelecegine inandirilimistir, aksi taktirde, zalim yonetime isyan ederse, yeniden gelecegi hayatta, sevmedigi bir hayvan seklinde dunyaya gelecegine inandirilmistir, Bu inanc, islam aleminde, kendilerine Durziy denen, ve lubnanda yasayan, toplumda yaygindir, Bu inancin, turkiyedeki savunucularinin, basinda, yasar nuri ozturk gelmektedir, Kurana gore, bunuda mumkunati yoktur, ilk gonderdigim iletide, buna deginmistim, Gruyorsun degilmi, yarasa,nice inanc sistemleri var insanlarin, kimisi iancina, kurandan delil arar, kimisi, misnada, mutlu olur, Ama asil mutluluk, Allahin varligina inanmak, ahirette hesap verecegimize, tekrar bu dunyaya donemeyecegimize, ianmamiz gerekiyor, saygilar sayin, Hayhak Alıntı
Misafir hayhak Gönderi tarihi: 14 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 14 Mart , 2008 Hiç doğmadın ve hiç ölmeyeceksin..İNSAN doğmamış ve doğrulmamıştır..evet Esrarengiz Molla doğru tesbit.. Biraz daha cesurca yaklaşalım..Evvelide İnsan..Zahiride İnsan..Ahiride İnsan..Batınide İNSAN.. İşte senin keşfettiğin SEN..tokalaştığın KENDİN..BENİM dediğin VARLIK..''O''..Mutlak Varlık senin varlığın..İNSAN ve ''O'' iki ayrı varlık değil.. Ölen bir sevdiğine,yakınına olan bağın, süren sevgin..suret olarak yani madde olarak yok olmalarına rağmen..güzel bir tesbit daha yapmışsın molla işte burasına maneviyat diyebilirsin..doğru olan anlayışta bu..bize göre.. Gelen gidende yok aslında..zaten bu gezegendeydik..doğada..sonra toplandık anada babada..sonrada yumuşak iniş yaptık dünya,ya.. onların SEVGİLERİ sayesinde.. Şimdi sıra bizde..doğadan toplayalım çocuklarımızıda yumuşak iniş yapsınlar gezegene.. herzaman selo dayım.... kendime bir güven geldi bir sorma bu aralar..zannedersem gaybın perdeleri aralanmıyor,adeta yırtıp geçiyorum... sevgiler... Alıntı
Misafir hayhak Gönderi tarihi: 14 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 14 Mart , 2008 Yunus Emre,vermis cevabini, bir ben vardir bende benden iceri, Bana seni gerek seni demis, Allah icin, Yani bu dis goruntumun icerisinde, bir ic goruntum var, . . . Allahin varligina inanmak, ahirette hesap verecegimize, tekrar bu dunyaya donemeyecegimize, ianmamiz gerekiyor, saygilar sayin, Hayhak bakınız sayın evren kardeşim eger sizin dediğiniz gibi allah ile ben ayrı bir varlıksam, allahta sonradan bir şekilde yaratıldı...mevcudatta kaynaktan gelmeyen hiç birsey yoktur...herşeyin kaynagı o dur!.. onun ise bir kaynagı yoktur!..o cıkıs noktasıdır..o biriktirmez biz onun içinde gelir ve gideriz.. tek kaynak, ana kaynak, beslenmeyen kaynak...işte bu kaynak sen buna allah'de, toprak'de ,yaradılış'de nedersen de işte o neyse biz o yuz!.... saygılar...... Alıntı
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 14 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 14 Mart , 2008 Sayın hayhak, bir yaratıcı konusunda açık ve net olarak ne düşünüyorsun? Bunu tam anlamış değilim... Çok açık ve net biçimde özetleyebilir misin? Çünkü, düşüncelerini daha iyi anlayacağımı sanıyorum o zaman. Eskiden beri seninle tartışırız. Ama o tartıştığım hayhak'atan farklı birisiyle tartışıtyorum sanki... Öyle mi gerçekten? Saygılar... Alıntı
Misafir hayhak Gönderi tarihi: 14 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 14 Mart , 2008 Sayın hayhak, bir yaratıcı konusunda açık ve net olarak ne düşünüyorsun? Bunu tam anlamış değilim... Çok açık ve net biçimde özetleyebilir misin? Çünkü, düşüncelerini daha iyi anlayacağımı sanıyorum o zaman. Eskiden beri seninle tartışırız. Ama o tartıştığım hayhak'atan farklı birisiyle tartışıtyorum sanki... Öyle mi gerçekten? Saygılar... tabikide sayın yarasa seninle paylaşım içinde olmak beni mutlu ediyor,çünkü soruyu nasıl sorman gerektiğini iyi biliyorsun.... Sayın hayhak, bir yaratıcı konusunda açık ve net olarak ne düşünüyorsun? ben soruyu çok yalın bir hale getirmek istiyorum önce herkes bizimle beraber paylaşsın..izninizle soruyu şu şekilde daha açık hale getiriyorum... bir yaratıcı nasıl düşünülür? bunun cevabı cok net : eger bir yaratıcı düşünüyorsak önce şu gelir aklımıza, birşeyi yaratmak için başka birşeyden faydalanılır..eger müslüman veya başka bir dinden arkadaşlarımız buna karşılık olarak bu tezimi reddediyorsa!. daha geniş düşünüp kendine şunu sormalı... bir yaratıcı bile kendine muhtaçtır yaratmak için.... şimdi asıl sorumuza gelelim sayın yersoyun sordugu soruya .... Sayın hayhak, bir yaratıcı konusunda açık ve net olarak ne düşünüyorsun? benim düşündüğüm, benim aklıma gelen yaratıcı, ben ona allah diyeceğim tanrı diyeceğim ama siz ne diyorsanız farketmez!...o yaratırken kendine bile ihtiyaç ve muhtaçlık hissetmez..bu aynı ilk ekolojinin hazırlanması gibidir, herşey sıradan ve plansız,olması gerektiği için değil,olmus oldugu için dir...bunun için bir yaratıcıya gerek yoktur...yaratıcıya bu gerek değildir..herşey kendiliğinden, kendi yokluğuna muhtaçtır...ama ekol olarak dindar arkadaşların kendi içlerinde dogurdugu yaratıcı çok çaresiz ve hatta zavallıdır,bu kesinlikle bir yaratıcı değil ve yine kesinlikle bu bir yaratılmıştır... benim saf ve temiz bir şekilde bir yaratıcıyı tarif etmem gerekirse sadece şunu söyleye bilirim ''O'' Eskiden beri seninle tartışırız. Ama o tartıştığım hayhak'atan farklı birisiyle tartışıtyorum sanki... Öyle mi gerçekten? kesinlikle sayın yersoy kesinlikle, herkesin bir dönem uyanmaya başladıgında bir arayışı vardır. bir uctan başlaması gerekir! çünkü herşey bir baska temel düzey üzerinde seyrir... benim düzeyim ise çok karmaşıktı aydınlığı yakalamak için bir çok fikirde tekrar tekrar doğdum ama hepsinin sahte oldugunu farkettim... ve aydınlıgın beni yakaladığını hissediyorum..yani benim peşinde koştugum şey aslında bir adım arkamdaymış ve yorulup durdugumda o beni sımsıkı yakalayıp sarı verdi! artık üzerimde bir yorgunluk ve dinlenmişlik yok!..kendime bir dünya yaratmıyorum hiç birşeyin hiç bir ekolün içinde doğmuyorum..sadece herşeye tanık oluyorum ve sürekliliğini izliyorum, olan oluyor ve bitiyor...ben ise seyrediyorum..bir sahne sonranın ne olacagını bilmeyen biri filim izlerken ondan gözünü ayırırmı sayın yersoy?işte ben bu haldeyim...sonraki sahne ne olcak bilmiyorum ama artık sabit ,hazır bir durumdayım ve degişen sadece olaylar! ben ise hep ordayım ve sadece olayların sürüklenip geçtiğini görüyorum..yani hiç birşey artık bana nüfus etmiyor!.. aksine herşeye nüfus eden tek gerçek benim..ben ise tanrıyım,yaşamım,gerçeğim......geride kalan hersey,şimdide olan ve gelecek olacak olan hersey ise sadece bir ilizyon saygılar... Alıntı
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 14 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 14 Mart , 2008 tabikide sayın yarasa seninle paylaşım içinde olmak beni mutlu ediyor,çünkü soruyu nasıl sorman gerektiğini iyi biliyorsun.... Teşekkürler... ben soruyu çok yalın bir hale getirmek istiyorum önce herkes bizimle beraber paylaşsın..izninizle soruyu şu şekilde daha açık hale getiriyorum... Yanlış hatırlamıyorsam "Allah" (kavram olarak) nedir? diye birtartışmada da bir çok görüş belirtmiştiniz. Konuyu yeniden açma gereği duymamın nedenini de ilerleyen cümlelerinizde zaten göstermiş oldunuz Yani insanlar farklı dönemlerde farklı fikirlere sahip olabiliyor. bir yaratıcı nasıl düşünülür? bunun cevabı cok net : eger bir yaratıcı düşünüyorsak önce şu gelir aklımıza, birşeyi yaratmak için başka birşeyden faydalanılır..eger müslüman veya başka bir dinden arkadaşlarımız buna karşılık olarak bu tezimi reddediyorsa!. daha geniş düşünüp kendine şunu sormalı... bir yaratıcı bile kendine muhtaçtır yaratmak için.... Aslında bir bakıma çok doğru bulduğum bir tespit. "Bir yaratıcı neden yaratır" ve "bir yaratıcı ne yaratır" ve hatta "yaratıcı neye ihtiyaç duyar?" uç sorularının çok karmaşık yollardan cevabı bu olabilir: "yaratıcı kendine muhtaçtır"... benim düşündüğüm, benim aklıma gelen yaratıcı, ben ona allah diyeceğim tanrı diyeceğim ama siz ne diyorsanız farketmez!...o yaratırken kendine bile ihtiyaç ve muhtaçlık hissetmez..bu aynı ilk ekolojinin hazırlanması gibidir, herşey sıradan ve plansız,olması gerektiği için değil,olmus oldugu için dir...bunun için bir yaratıcıya gerek yoktur...yaratıcıya bu gerek değildir..herşey kendiliğinden, kendi yokluğuna muhtaçtır...ama ekol olarak dindar arkadaşların kendi içlerinde dogurdugu yaratıcı çok çaresiz ve hatta zavallıdır,bu kesinlikle bir yaratıcı değil ve yine kesinlikle bu bir yaratılmıştır... "Herşey sıradan, plansız ve olmuş olduğu içindir... " Acaba, "olmayan planlara" determinist açıdan yaklaşırsak, "planlar" olmadıkları gibi, bir adım öncesinde planlılar mı? Acaba, "olması gerektiği için olmayan, sadece olmuş olduğu için olanlar" (kısaca biz buna "şey" diyelim ) yani şeyler nedenlerin birer sonuçları mı? yoksa uzayda başıboş özgürce hareket eden, kendi kendilerine olan ya da olamayan yalnız birşeyler midir? herkesin bir dönem uyanmaya başladıgında bir arayışı vardır. bir uctan başlaması gerekir! çünkü herşey bir baska temel düzey üzerinde seyrir... benim düzeyim ise çok karmaşıktı aydınlığı yakalamak için bir çok fikirde tekrar tekrar doğdum ama hepsinin sahte oldugunu farkettim... ve aydınlıgın beni yakaladığını hissediyorum..yani benim peşinde koştugum şey aslında bir adım arkamdaymış ve yorulup durdugumda o beni sımsıkı yakalayıp sarı verdi! artık üzerimde bir yorgunluk ve dinlenmişlik yok!..kendime bir dünya yaratmıyorum hiç birşeyin hiç bir ekolün içinde doğmuyorum..sadece herşeye tanık oluyorum ve sürekliliğini izliyorum, olan oluyor ve bitiyor...ben ise seyrediyorum..bir sahne sonranın ne olacagını bilmeyen biri filim izlerken ondan gözünü ayırırmı sayın yersoy?işte ben bu haldeyim...sonraki sahne ne olcak bilmiyorum ama artık sabit ,hazır bir durumdayım ve degişen sadece olaylar! ben ise hep ordayım ve sadece olayların sürüklenip geçtiğini görüyorum..yani hiç birşey artık bana nüfus etmiyor!.. aksine herşeye nüfus eden tek gerçek benim..ben ise tanrıyım,yaşamım,gerçeğim......geride kalan hersey,şimdide olan ve gelecek olacak olan hersey ise sadece bir ilizyon Böyle yazılar okumak beni mutlu ediyor... saygılar Alıntı
Misafir hayhak Gönderi tarihi: 14 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 14 Mart , 2008 Yanlış hatırlamıyorsam "Allah" (kavram olarak) nedir? diye birtartışmada da bir çok görüş belirtmiştiniz. Konuyu yeniden açma gereği duymamın nedenini de ilerleyen cümlelerinizde zaten göstermiş oldunuz Yani insanlar farklı dönemlerde farklı fikirlere sahip olabiliyor. bu zaten olması gereken bir temel!.. insan geriye gidemez, ben buna inanamam! bizim geriye gidiyorsun dediğimiz şey aslında onun cok büyük bir sıçrayışının eğilme hareketidir!dibe vurup ayaklarıyla kendini yukarı itişi gibidir...bunu reddeden kim olabilir?veya nereye kadar reddedebilir? azıcık samimiyet,sadece dürüstlük sadece bu yeter... Aslında bir bakıma çok doğru bulduğum bir tespit. "Bir yaratıcı neden yaratır" ve "bir yaratıcı ne yaratır" ve hatta "yaratıcı neye ihtiyaç duyar?" uç sorularının çok karmaşık yollardan cevabı bu olabilir: "yaratıcı kendine muhtaçtır"... o kendini kabul etmeden nasıl yaratıcı olabilirki?benim asıl anlatmak istediğimde bu zaten!..asıl olan nihai olan kendini farketmektir...kendini farkeden herkes yaratıcıdır... "Herşey sıradan, plansız ve olmuş olduğu içindir... "Acaba, "olmayan planlara" determinist açıdan yaklaşırsak, "planlar" olmadıkları gibi, bir adım öncesinde planlılar mı? Acaba, "olması gerektiği için olmayan, sadece olmuş olduğu için olanlar" (kısaca biz buna "şey" diyelim ) yani şeyler nedenlerin birer sonuçları mı? yoksa uzayda başıboş özgürce hareket eden, kendi kendilerine olan ya da olamayan yalnız birşeyler midir? determinizm diye daha önce birşeyler duymuştum ama ne oldugunu bilmiyordum şimdi baktım şöyle yazıyordu: ''evrendeki her sonucun, her olayın gerçekte bir nedeni yada nedenleri bulunduğunu, doğanın nedensel yasalara tabi olduğunu ve evrende hiçbir şeyin nedensiz olmadığını savunan kimse.'' eger buna determinizm diyorsanız tam anlamıyla böyle diyorsanız, ben çok eski bir şeyi yeni terimiyle öğrendim.. Acaba, "olmayan planlara" determinist açıdan yaklaşırsak, "planlar" olmadıkları gibi, bir adım öncesinde planlılar mı? kesinlikle olmayan birşeyden nasıl olan birşey çıkartılması beklenebilir?...amacı olmayan bir hareketin neticesi nasıl tahmin edilebilirki? bunlar sadece birbirlerine bir başlangıç ucu ekleye bilir..ama şiddetle birbirlerini çekmezler...ama birinin olmaması, bir diğerini hayata geçiremeyecek anlamında değildir...ille A olarak hayata geçmek zorunda degildir B olarakta geçebilir!... hiç birşey kendi döngüsünde bir nedene bağlı değildir!.. bütün kainat onu harekete geçirmek için özveriyle çalışır..bir neden bir sonuca kesinlikle ulaşamaz!..aksi takdirde bir nedenle başlayan herşey başlamadan başka bir nedenle yok olur!...bu güçsüz ve istikrarsız bir sürkülasyondur..bir şeyler devinmeye başladıgında,daha önce olan herşey bundan etkilenir!.. bu ise bir neden veya sonuç değildir..onlar kendi içlerinde büyür ve küçülür hatta yok olur!...hareketsizlik bile bir eylem niteliği taşır!...herşey başladıgı yere dönmek için genişler ve daralır..bu döngüde bir nedenler yumagı kurmak sonucu etkilemediği gibi bir amacada cıkarsanamaz...yani kısacası nedensiz ve sonuçsuz hatta amaçsız birşeyler başka bir şeyleri kapsar ve serbest bırakır...biz bunu bir nedene baglaya biliriz, ama onun gelişinde bir neden ve bitişinde bir sonuç yoktur!... en içten sevgilerimle... Alıntı
Misafir hayhak Gönderi tarihi: 15 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 15 Mart , 2008 Yunus Emre,vermis cevabini, bir ben vardir bende benden iceri, Bana seni gerek seni demis, Allah icin, Yani bu dis goruntumun icerisinde, bir ic goruntum var, Fakat, bana gerekli olan, bu verdigin emanet benlik, degil, Ben senlik icin yaratildigima gore, bendeki benligin hic bir anlami yok, Demis, neden bedeniyle ne alıp veremediği varmış ki?neden bedenini rahat bırakmıyormuşki? Pekiyi dogrumu demis,Yunus emrenin ekolune, islam aleminde, vahdeti vucud, ekolu denir, Allahin kendisinin,insanda yansimasi olarak gorurler, Kurana baktigimiz zaman, bunun imkansiz oldugunu goruruz, Cunku Allah yarattiklarindan hic kimseye benzemez, bende allah insanı kendi suretinden yaratmıştır diye biliyordum!... Hayhak,senin savundugun fikre gelince, sende, kokeni hindistandan gelen, reankarnasyon inancini savunuyorsun, ben herhangi bir şeyi savunmuyorum!..ben böyle birşeyin oldugunu söyledim...yoksa söylediklerimin başka bir şeye uyması ve onda haklılık payı göstermesi beni o veya başka biri yapmaz!...dogru tekdir!... Reankarnasyon inancina gore,insan dogar yasar, isledigi iyilikler, mesabesinde, oldukten sonra, bir baskasinin vucudunda, tekrar dunyaya daha iyi bir konumda gelir, Zalim yonetimler, halkin uzerindeki hegomonyasini surdure bilmek icin, bu rean karnasyon inancini insanlarin inanclarina sokmuslardir, Cunku reankarnasyon inancinda, zalim yonetimlere isyani degil, itaati telkin eder, bu itaatin sonunda, oldukten sonraki yeniden baska vucudda gelecegi hayatta, iyi bit ortamda, dunyaya gelecegine inandirilimistir, aksi taktirde, zalim yonetime isyan ederse, yeniden gelecegi hayatta, sevmedigi bir hayvan seklinde dunyaya gelecegine inandirilmistir, hayır bak ben böyle düsünmüyorum sayın evren ben bir kaos olan plansızlıktan söz ediyorum yani birşey oluyor ve bitiyor...bu olup ve bitenden senin beslenmen bile veya senin bir avantajının olması bile bir neden ve sonuc değildir..olup ve biten şeyin hiç bir amacı yoktur o sadece olur ve biter..neden beni anlamaya çalışmıyorsun da çok uzak yerlerden bana yaklaşmaya çalışıyorsunuz?işte burdayım beni yargılamanıza gerek yok!..eger yargılaycaksanızda benim söylediğim şeyle yargılayınız!...beni anlamak size fayda sağlar!.... Bu inanc, islam aleminde, kendilerine Durziy denen, ve lubnanda yasayan,toplumda yaygindir, yani birşey demek gelmiyor içimden savunan savunur!..savunmasada bir şekilde olaylar vuku bulur!...yani bu olay savunulmaya ihtiyaç duymaz bende zaten bir savunucu degil söyleyenim..... Bu inancin, turkiyedeki savunucularinin, basinda, yasar nuri ozturk gelmektedir, yani bununla nasıl bagdasıyorum merak ediyorum dogrusu Kurana gore, bunuda mumkunati yoktur,ilk gonderdigim iletide, buna deginmistim, Gruyorsun degilmi, evet artık görüyorum!.... saygılar everen kardeşim.... Alıntı
Misafir hayhak Gönderi tarihi: 20 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2008 neden yaratıcı konusunda insanlar anlaşamıyor?herkez bir dogmanın içinde ama kimse dogmalarını kabul etmiyor!.... Alıntı
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 20 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2008 neden yaratıcı konusunda insanlar anlaşamıyor?herkez bir dogmanın içinde ama kimse dogmalarını kabul etmiyor!.... Bunun psikolojik etkileri insan yaşamında çok büyük olsa gerek sayın hayhak... İnanılan tabuların yıkılması gerçekten zordur. Bu zorluğun bir sonucu da, bence, karşıt görüşlere olan tepkilere yansır. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 21 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2008 neden yaratıcı konusunda insanlar anlaşamıyor? gerçek olmadığı için ! anlaşmak için gerçeğin ortaya çıkarılması gerekiyor ! aksi halde anlaşamamak en doğal durumdur ! bu durumda ne olur ? şuna, buna, ona inananlar veya şuna buna ona inanmayanlar diye gruplaşırız, sınıflaşırız ! sebep nedir ? doğmalar ! peki tehlike nedir ? bunların birbirimize zorla dayatılması ! tebliğ etmek ile dayatmak arasındaki tehlike burada deveye giriyor saygılar Alıntı
Misafir hayhak Gönderi tarihi: 24 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 24 Mart , 2008 Bunun psikolojik etkileri insan yaşamında çok büyük olsa gerek sayın hayhak...İnanılan tabuların yıkılması gerçekten zordur. Bu zorluğun bir sonucu da, bence, karşıt görüşlere olan tepkilere yansır. diyorumya hep ''korku'' insan tanrıya yanı bır geppettoya neden ınanır? cünkü kendinde olmayan bir gücü baskasına atfeder ve gücünü onda yaşar!........... ama bu inanan ve inanmayan için geçerli bir tabudur sayın yarasa kimse kendinden geçmek istemez,işin dogrusu bu yüzden gerçek tanrı olan ekolojiyi sınırsız ve duraksamayan ekolojiyi anlatmak gerek...haksızmıyım? saygılar.... Alıntı
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 24 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 24 Mart , 2008 ama bu inanan ve inanmayan için geçerli bir tabudur sayın yarasa kimse kendinden geçmek istemez,işin dogrusu bu yüzden gerçek tanrı olan ekolojiyi sınırsız ve duraksamayan ekolojiyi anlatmak gerek...haksızmıyım? BUrada ne demek istediğinizi anlayamadığım için yorum yapamayacağım. Saygılar... Alıntı
Φ patika06 Gönderi tarihi: 24 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 24 Mart , 2008 arkadaşlar şuursuz doğa insan gibi kusursuz bir canlıyı inşa edebilir mi?... bakın tek hücreyi bi kenara bırakın onu oluşturan tek bir protein molekülünün rastlantılar ve tesadüfler sonucu oluşma ihitimaline bakaılm... Bunlar, "amino asit" adı verilen moleküllerin belli sayılarda ve çeşitlerde özel bir sırayla dizilmelerinden oluşurlar. Bu, öyle hassas bir dizilimdir ki, tek bir amino asitin bile eksilmesi veya yerinin değişmesi o proteini işe yaramaz hale getirir. Dolayısıyla her amino asit, tam gereken yerde, tam gereken sırada yer almalıdır. Böyle bir dizilimin ise tesadüfen ortaya çıkma ihtimali bulunmamaktadır. Ortalama bir protein molekülünün tesadüflerle ortaya çıkma ihtimali 10 üzeri 950'de 1'dir. (Bu sayı pratikte "0 ihtimal" anlamına gelir.) Böylece matematikçiler Darwinizm'e en büyük darbelerden birini vurmuşlardır. 1 Tane Protein Molekülünün Tesadüfen oluşması ihtimali... de 1'dir Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 25 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 25 Mart , 2008 Ortalama bir protein molekülünün tesadüflerle ortaya çıkma ihtimali 10 üzeri 950'de 1'dir. (Bu sayı pratikte "0 ihtimal" anlamına gelir.) Böylece matematikçiler Darwinizm'e en büyük darbelerden birini vurmuşlardır. bir proteinin ortaya çıkma ihtimali 10 üzeri 950 ise, demekki bu protein hiç oluşmamıştır ! ama oluştuğuna göre böyle bir ihtimal var demektir ! Peki ortalama olarak bir Tanrının ortaya çıkma ihtimali nedir ? bir protein bile bu kadar zorsa, Tanrı nasıl var olmuştur ? saygılar Alıntı
Φ patika06 Gönderi tarihi: 25 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 25 Mart , 2008 tarafsız@ Allah zaman ve mekandan münezzehtir... ayette geçtiği ğibi Allahın katındaki bir gün bizim saydığımız bin gün gibidir Yani sahip olduğumuz kısıtlı düşünce ve idrak kapasitemiz bu soruları kavramaya bilir, bi nokta da kitlenir ki nitekim varlığından kuşku duymadığımız evreni bile düşünürken kitlenip kalıyoruz... Yeryüzünde gördüğün herşey Allahın birer yansımasıdır, gölgesidir.. saygılar Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.