Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

ARKADAŞLAR FORUMUN ALTINI ÜSTÜNE GETİRDİM SANIRIM BU KONUDA BİR BAŞLIK YOKTU,VARSA DA AFFOLA ARTIK :)

 

 

Ülkemiz emekçilerinin karşı karşıya bulundukları en önemli sorunların başında işsizlik gelmektedir. İşsizlik, günümüzde kapitalist sistemin doğal bir sonucu olarak bütün ülkelerin yaşadığı bir sorun olmaya devam ediyor

 

 

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yüzde 9.7 olarak hesapladığı işsizlik oranı gerçekte bu orandan çok daha yüksek. TÜİK iş bulmaktan umudu kesenleri, geçici işlerde çalışanları, eksik istihdamı ve mevsimlik çalışanları hesaplamalarına dahil etmiyor. Bu kişiler de göz önüne alındığında Türkiye’deki işsizlik oranı yüzde 19.2’ye ulaşıyor. İşsiz sayısı ise 5 milyon 154 bin kişiye yükseliyor.

TÜİK’in hesaplamalarına dahil etmediği sınıflandırmalar işsizlik oranını neredeyse üçe katlıyor. TÜİK’in hanehalkı işgücü anketi göz önüne alınarak yapılan hesaplamalara göre Türkiye’de 1 milyon 686 bin kişi iş bulmaktan ümidini kesmiş durumda. Bu kişiler hesaplamalarda yok. Ayrıca mevsimlik çalışanlardan 232 bin kişi de işsizler arasına alınmadı. Çalışanlar arasında görünen eksik istihdamın sayısı ise 813 bin kişi. Sayıları 2.7 milyonu bulan bu kişiler de işsizler ordusuna dahil edildiğinde 2 milyon 423 bin kişi açıklanan işsiz sayısı 5 milyon 154 bin kişiye çıkıyor. İşsizlik oranı ise yüzde 19.2’yi buluyor.

İşgücüne katılmayanlar

Merkez Bankası Danışmanı Ercan Türkan’ın yaptığı hesaba göre ise Türkiye’de çalışma yaşındaki nüfusun yüzde 50’si işgücüne katılmıyor. Türkan, atıl işgücü olarak kabul edilen ‘eksik istihdam’, ‘mevsimlik çalışanlar’ ve ‘iş aramayıp işbaşı yapmaya hazır olanların’ eklenmesiyle işsizlik oranının yüzde 20.6’ya yükseldiğini tespit etti. Türkan, “Türkiye’de İşgücünün Yapı ve Dinamikleri: Gelişme ve Değerlendirmeler” başlıklı araştırmasında Türkiye ile diğer OECD ülkelerindeki işgücüne katılım oranlarını karşılaştırdı. Türkan’ın OECD’nin verilerinden yaptığı değerlendirmeye göre, Türkiye’de 2000’de yüzde 47.6 olan işgücüne dahil olmayan çalışma çağındaki nüfusa oranı 2001 ve 2002’de yüzde 47.7, 2003’te yüzde 48.9 ve 2004’te de yüzde 48.5 düzeyine çıktı.

Türkan, atıl işgücü olarak adlandırılabilecek “eksik istihdam”, “mevsimlik çalışanlar” ve “iş aramayıp işbaşı yapmaya hazır olanların” işgücüne dahil olmaya karar verip, işgücü piyasasına yönelmeleri durumunda işsizlik oranının yükseleceğine işaret etti.

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

İŞGÜCÜNE KATILMAYANLAR NEDEN YÜKSEK

Türkan, Türkiye ile Türkiye dışında en düşük oranlara sahip Macaristan, İtalya, Meksika ve Polonya’nın ortalamaları arasında 1.2 kat fark olduğunu kaydetti. Türkan, Türkiye’de işgücüne dahil olmayan nüfustaki yüksek seviyenin nedenlerini şöyle sıraladı:

İş bulma ümidi kalmayan fertlerin (kadın ve erkek) iş aramadan vazgeçerek işgücüne dahil olmaması,

Ücretlerdeki düşüklük nedeniyle işgücü piyasası dışında kalmayı, ev işleri ve çocuk bakımı suretiyle aile bütçesine daha fazla katkıda bulunulacağına inanılması,

Kayıt dışı istihdamın yaygın olması nedeniyle, özellikle kadınların çalışılması durumunda bile sosyal güvenlik şemsiyesi altına girememesinin yarattığı isteksizlik,

Köyden kente göçlerin kadınları işgücünden uzaklaştırması,

Türkiye’deki mevsimlik (part-time) çalışma kültürünün kısıtlılığı nedeniyle, tamamen işgücü piyasası dışında kalmak zorunda olunması.

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

İŞ YARATMAK ŞART!

Türkan, Türkiye’de işgücüne katılım oranları ya da işgücüne dahil olmayan nüfus oranının OECD ülkeleri ortalamalarına yakınsadıkça, orta ve uzun vadede Türkiye’de işsizlik oranının yükselmesi, diğer bir deyişle daha fazla insana iş sahası açılması gereğinin ortaya çıkacağını kaydetti. Türkan, “Orta ve uzun vadede Türkiye’nin işgücü açısından uyum maliyetinin göreceli olarak daha yüksek olacağı düşünülmelidir” tespitinde bulundu. Türkan, tek başına işgücü piyasasına yönelip iş bulamayanları işsiz olarak tanımlamanın, Türkiye gibi çok yüksek işgücüne dahil olmayan bir nüfusa sahip olan ülkede yapılacak analizler açısından yetersiz kalacağına işaret ederek, Türkiye’deki işgücü durumunu daha açık bir şekilde görebilmek için atıl nüfusun işsizlere dahil edildiği yeni tanımlamalar yapılması gerektiğini kaydetti. Türkan, Türkiye’de sadece işsizlerine değil, işgücüne dahil olmayanlara da iş yaratmak gerektiğine dikkat çekti.

  • Cevaplar 55
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

niye böyle söylüyorsun zeynocum bak hükümet enflasyonu düşürdü abye de girdi girecek türban meselesi yakında mesele olmayıp çözümede kavuşacak....e bunlar olduktan sonra insanımız aç kalmış işsiz kalmış kimin umurumda..... ;)

emekçimizi işçimizi düşenen kim?

Gönderi tarihi:

DEĞİLMİ YA

 

PAZARDAKİ SEBZE MEYVE FİYATINA GÖRE ENFLASYONU BELİRLE( TARIM SEKTÖRÜNDEKİ ÜRETİCİYİ VUR,AMA ENFLASYON DÜŞSÜN,ÇİFTÇİ AÇ KALSIN, SAĞLIK OSSUN)

 

ÜSTÜNDEKİ CEKETİ İSTERLERSE ONU DA ÇIKAR VER,YETERKİ AB YE GİR...(SONUÇLARI UMURLARINDAMI,AB YE GİRDİK OSSUN,OYLAR DÜŞMESİN)

 

TÜRBAN MESELESİ(BÖYLE BİR TAMLAMAYI YAPMIŞ OLMAK BİLE YETERİNCE ÜZÜCÜ,YAPACAK YORUMUM BİLE YOK BU KONUDA...SADECE ŞUNU SÖLİCEM DAYANAMAYIP,HERKES KENDİ İŞİNE BAKSINN.... :)

 

EWT ŞİMDİ KİMİN KARNI AÇ (YAKINDA BİRİLERİ ÇIKIP PASTA YİYİN DERSE ŞAŞRIMASIN KİMSE)

Gönderi tarihi:

İşsizlik,

 

Liberalizmin, Serbest Piyasacıların

 

geniş halk yığınlarına muhteşem hediyesi,

 

40 katır mı, 40 satır mı?

 

İşsiz kalmak ya da hayatın gerçeklerinin çok uzağında ücretlerle

 

işi varmış gibi yapmak, yaşamaya çalışmak.

 

İşsizlik, diğer pek çok sosyal sorun gibi

 

bir sistem, bir tercih sorunu, bilinçli olmak, farkında olmak sorunu.

 

Burjuva demokrasi tiyatrosunda, milliyet, din vb. suni politik sorunlar üzerine

 

yoğunlaşan politik bombardımanlarla zihni bulandırılan ve suni saflaşmalara çekilen

 

kitleler diğer yandan akşam kuşaklarında gerçek haberlerin uzağında bırakılarak,

 

dizi futbol magazin bombardımanıyla kıvama getirilerek gerçeklerden

 

uzak seçmen kitlelerine dönüştürülüyor.

 

İnsanlar tercih noktasına geldiğinde,

 

önlerine konmuş kendi gerçeklerinin uzağındaki seçeneklerden birini seçme

 

anında, sergilenen bu oyunun rolleri ezberletilmiş figüranları ama aynı zamanda da

 

hayatın gerçek kahramanları olduklarını hatırladıklarında onlar adına yürütülen mücadele

 

daha umutlu olacak.

Gönderi tarihi:

Hayırdır hükümetin elinden bir sihir, bir büyümü beklerdiniz..

Kaç on yılda bu batağa saplanmış, binlerce tonluk bu enkazı, üç yılda çıkarıverecekmiydi...

Bırakın arkadaşlar böyle çıkışları...

Eleştirilerinizin insaf dozunu kaçırmayın..

Sabredeceğiz, bekleyeceğiz, belki bir on yıl daha geçecek..

Ama hiç kimse bu kadar kısa sürede, bu saydıklarınızın düzeleceğini hayal etmesin..

Hayalperestlik ne kötü dimi...

Çünkü her defasında hayal kırıklığına uğrarsınız..

 

 

Ayrıca işsizlik sadece Türkiyenin değil, bir çok ülkenin de sorunu..

 

 

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:

bence sabredeceğiz, sabretmeliyiz derken

 

hayal kuran sensin

 

sonuçta kaç onyılda ülke bu hale geldi derken ne farkı vardı ki birbirlerinden

ne farkı var ki şimdikinin öbürlerinden

iyi susalım eleştirmeyelim hiç

 

diyelimki sabır sabır sabır

düzelir elbet

 

dedem de derdi hep rahmetli

 

onun çocukları

sonra onun çocukları

 

nereye kadar

Gönderi tarihi:

allah allah, iyide işsizlik üç yılda azalmadı arttı. rakamlarla konuşanlara ajitasyonla cevap vermeyin.

Gönderi tarihi:

Rakamlarla konuşmak için de çok erken..

Belki özel sektör sıcak para akışını görünce, dahada parasına sahip çıkma eyilimine girmiştir..

İşçi alımını kısıtlamıştır..

Birde özelleştirmeler falan..

Daha dengeler oturmadı arkadaşım...

Nüfus aretışını da hesaba katsan iyi olur..

Rakamsal konuşacaksan bütün verileri bilmen lazım dimi..

Sadece işsizlik oranını değil..!!

 

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:

kral ekonomi hakkında bilgin nedir ne kadardır bilemiyeceğim ama, işsizliğin sebebi hakkında hiç bir bilgin olmadığı açık, sıcak para akışı dediğin şey varsa "parasına sahip çıkmak" ne demek özel sektör hemen alım yönünde davranış gösterir, ve likidini piyasaya sokar.

 

ha bu arada rakamalrın hepsin iverebilriim sana üç yıl öncesiyle kıyaslı oalrak .

Gönderi tarihi:

Bir tartışmaya girince hemen senin bu konuda ne kadar bilgin var gibi çıkışları mantığım almıyor, tartş ve gör ne kadar bilgim olduğunu....

İşsizlik hakkında bilgimiz elbette var..

Ekonomi ilgi alanım değil ama, anlarım ve anlatabilirim...

 

Ben yukarda olabilirliklerden bahsettim..

Örneğin benim kendi cafemde işlerim geçen yıla nazaran daha da arttı Ben yeni bir elemanmı aldım...yoo

Ama tam tersini yaptım, geçmiş yılların ekonomik vurgunlarının verdiği bir korku ve şuanki iyileşme beni tasarrufa itti...

Bilmem anlayabildinmi..

 

Birde şuvar geçen yıl DİE raporuna göre, işsizlik azalmıştı ama kayıt dışı işsizlik oranında küçük bir artış olmuştu bu da önemsenmeyecek kadar küçük bir rakamdı.. Eğer hedef hükümetse en azından son iki yılın baz alınması daha adil olmazmı..

 

 

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:

:)

peki bilmiyorum ekonomi bilgin ne ama, ekonomiyle ilgisi bile olmayan birinin anlıyacağı bir tablo vereyim sana.

 

 

 

Dış Borç:

 

2002 : 130,2 milyar dolar

2005 : 160 milyar dolar

 

İç Borç

 

2002: 91,7 milyar dolar

2005: 175 milyar dolar

 

İşsizlik

 

2002: %9,6

2005: %11,7

 

Cari Açık

2002: 1,5 milyar dolar

2005: 15,5 milyar dolar

 

Vergi Mükellefi sayısı

2002: 8 milyon 369 bin

2005: 7 milyon 950 bin

Gönderi tarihi:

düşünsenize bi

Özelleştirmeler ve kamusal denetimin daraltılması programı emekçi sınıfların tüm geçmiş edinimlerini adım adım hızla tasfiye etmeyi amaçlamaktadır. Türkiye ekonomisinin kısa dönemli geleceği, uluslararası finans kapitale teslim edilmiştir. AKP, ülkenin geleceğini yabancı sermayeye ve piyasaya terk etmeyi amaçlayan neoliberal politikaları uygulamaktadır. Türkiye uluslararası işbölümünde ihracata dayalı büyüme stratejisi doğrultusunda standart teknolojiler ve ucuz işgücü ile üretimde uzmanlaşmaya devam etmektedir.

İşsizlik sorunu Türkiye ekonomisinin çözüm bekleyen sorunlarından biridir.

15 üstü yaş nüfus toplamında yaklaşık 1 milyon kişilik bir artış vardır. nüfu sürekli artmakta ve artk üniversite mezunları bile asgari ücretle çalışmak zorunda kalıyor.niye en azıdan işimiz olsun.

Sanayi sektörü de daha yüksek bir üretim düzeyi tutturmayı, daha az işçiyi daha fazla çalıştırıp, daha az ücret ödeyerek başarabilmiştir. Ekonomik büyüme işçilerin refahına bir katkı sağlamadığı gibi reel alım gücünü de azaltmış, yoksulluğu artırmıştır.

 

şu günlerde sıkça sözü edilen büyüme işsizliği ortadan kaldırmıyor, emekçilerin gelirlerini artırmıyorsa, asgari ücretin kaldırılmasını savunan bi mantık ta varya hani sefaleti artırmaktan başka bir şeye yol açmayacaktır. Sermaye dikensiz gül bahçesi istemektedir. Açıkça görülmektedir ki, ortada çıkarları taban tabana birbirine zıt iki ayrı dünya bulunmaktadır. Sermaye dünyası sürekli ileri adım atmakta, sermayenin ve piyasanın çıkarları için emek dünyasını vahşice yağmalamaktadır. İşçilerin ve emekçilerin açlığı ve sefaleti sürekli büyürken, sermayenin kârları aşırı oranda artmakta, sermaye grupları arasındaki rekabet keskinleşmekte, bu durum işçi ve emekçi yığınların daha geri mevzilere itilmesini beraberinde getirmektedir. Buna karşın işçi ve emekçilerin, yani emek dünyasının, sermaye karşısında kendi birliklerini sağlamaktan başka bir yolları bulunmamaktadır.en azından iş sahibi olanlar bu işlerini kaybetmemek için birlik olamalılar.

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kendisine yöneltilen, “Ekonominin en önemli sorunu nedir?” sorusuna; “İşsizliktir” yanıtını vermiş!

Oysa yıllardır işsizlikten, işsizliğin kronik bir hal aldığından şikayet edenlere ekonomimiz hızla büyümektedir. Geçen yıl yüzde 5, bu yıl yüzde 9 büyüdük, gelecek yıl yüzde 8 büyüyeceğiz. Büyümede dünya rekoru kıracağız! diye, önüne konan ekonomi çorbasından rakamlar sunup büyümenin önümüzdeki birkaç ayda istihdama yansıyacağıdan dem vurdu.

Ancak Başbakan işsizliğin ekonominin en önemli sorunu olduğunu kabul ederek aslında ekonomik büyüme denilen şeyin, işsizlik ve dolayısıyla halka yansıyan bir ekonomik iyileşmeye yol açmadığını da kabul etmiş olmaktadır.

Elbette burada ekonomik büyümenin yalan olduğunu, son yıllarda ulusal gelirde önemli bir artış olmadığını söylemek istemiyorum. Ama, bu büyümenin bir avuç rantçıya, iktidar yandaşı zenginlere, ulusal ve uluslararası büyük firmalara aktarıldığını ve yüzde 8-9’luk rekor büyümelerden bir avuç haramzade yararlanırken, halkın yoksulluğunun arttığını, işsizliğin, özellikle de genç nüfus içinde hızla artarak, son 5 yılda neredeyse yüzde yüze varan bir artış olduğunu söylemek istiyorum.

Bu yüzden başbakan en önemli sorun işsizlik hükümetimiz konuyu ele alacak demesi çok bir şey ifade etmemektedir. Çünkü işsizlik sorunu yeni çıkmış ya da görünmez bir sorun değilidir. Dahası, işsizliğin azaltılmasına yönelik önlemler de bilinmez değildir. Ancak bu hükümetin, bu ekonomik politikalarla, bu IMF hayranlığı ile işsizliği azaltmasının mümkün olmayacağı, tam tersine bu politikalarla, kapitalistlerin işçileri sokağa atarak kârlılıklarını artıran bir yolda ısrar edeceklerini söylemek en doğrusu.dün işsizlikle ilgili hükmetin yaklaşımını dile getiren Ali Babacan işsizliği önlemenin tek yolu olarak Türkiye’ye daha çok yabancı sermaye çekilmesini gösteriyor. Öyle açık seçik konuştu ki işsizliği önlemek için başka seçenekler olduğunu söyleyenleri hayal kurmakla suçladı. Türkiye’ye yabancı sermaye gelmesini yabancı sermayenin ürkütülmemesi şartına bağladı. Bu terane, son 25 yılda gelmiş geçmiş bütün hükümetlerin, IMF’cilerin ve büyük patronlar takımının iddiasıdır.

Bu, hükümetin en yetkili kişilerinin yaptıkları açıklamalardan anlaşılıyo ki AKP Hükümeti’nin işsizliği, buna bağlı olarak yoksulluğu azaltacak herhangi bir çalışması yoktur. Ama, yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesi için teşvikleri artırarak, Türkiye’ye gelecek sermayenin işyerleri açarak yeni işçiler istihdam etmesini işsizliğin de çaresi olarak düşünmektedirler.

Nasrettin Hoca’nın etrafını saran alacaklıların yol kenarına diken ektim, gelecek yıl ordan geçen koyunların yünleri bu dikenlere takılacak, onları toplayıp satıp borçlarımı ödeyeceğim gibi bir ödeme planı sunması gibi hükümet de işsizlere yabancı sermayeyi teşvik ediyoruz. Gelip işyerleri açacak siz de çalışacaksınız diyor.

Eğer bu görüşün arkasında işsizleri yabancı sermayeden medet umar duruma getirmek gibi hainane bir ideolojik tutum yoksa bu bir aldatmacadır. Ama hükümetin böyle aldatmacalara başvurmak zorunda kalması ve kimsenin inanmayacağı yalanları işsizliğe çözüm olarak sunması hükümetin çaresizliğinin kanıtıdır. Ve elbette bu durum işsizliğe karşı mücadelenin imkanlarının ve zemininin genişlediğinin de kanıtıdır.

Gönderi tarihi:

Benim ekonomik ilgimi geçte birde şu verilere göz at..

 

Ekim 2005 'de 6.392 milyon dolar ihracat, 9.893 milyon dolar ithalat yapıldı. 2004 yılının aynı ayında ihracat 5.863 milyon dolar, ithalat ise 8.088 milyon dolar olarak gerçekleşmişti.

Ekim 2005

Dış Ticaret Dengesi (Milyon $) : -3.501

Karşılama Oranı : %64.6

 

Birde sanayi istatistiklerine baksanız derim..

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:

kral 2005 deki ithalat ihracat oranı mı dahai yi 2004 te ki mi :)

iyi göz atalımda bu tablo 2005 in 2004 e göre çok daha kötü olduğunu gösteriyor senin verdiğim rakamlar,

 

kral anlamadım sen verdiğin bu rakamlarla ekonominin iyiye gittiğinimi söylemek istiyorsun :)

Gönderi tarihi:

işsizlik sadece bu ülkede değil,

 

dünyanın heryerinde önemli bir sorun olarak kalmaya devam edecek,

 

çünkü işsizlik liberal politikalarla çözülecek bir sorun değil,

 

bu bir yol ayrımı, asıl hayalperestlik bir yandan serbest piyasa ekonomisini savunup

 

öte yandan bu politikalarla işsizliğin şu veya bu zaman diliminde azalacağını ummak.

 

çok açıktır ki, liberal ekonomik politikalar sermayenin teşebbüs gücüne dayanır,

 

sermaye içinse düşük ücretler ve bunu destekleyen sürekli işsizlik koşulları aslında

 

teşebbüs gücünü arttıran unsurlardır. Bu son derece açıktır ve bu denklem bozulmadığı sürece

 

buradan ne işsizlik sorunu için ne de çalışanlar için hayırlı birşey çıkmaz.

 

mesele hükümetin takunya giyip giymemesi değil, ekonomik örgütlenmenin

 

serbest piyasa modeline göre mi yoksa plan ekonomisine göre mi yapılacağı meselesidir.

Gönderi tarihi:

ithalat ve ihracat oranlamasında, ithalat lehinde ki farka dış ticaret açığı denir, kral hem bize dış ticaret açığının arttığını söyleyen rakamları veriyor, hemde ekonominin iyiye gittiğini anlatıyor bize :)

 

sornada ne yapackasın benim ekonomi bilgimi diyor. kardşeim sen kendi verdiğin tabloyu okuyamıyorsan, merak ediyorum nasıl savunuyorsun ekonominin iyiye gittiğini.

 

ha bu arada.

"cumhuriyet tarihinin en büyük cari açığını yaşıyoruz" diyen Maliye Bakanı Kemal Unakıtan bilmiyor herhalde ekonominin iyiye gittiğini :)

Gönderi tarihi:

Yahu beni güldürmeyin..

Hadi biriniz yanlış gördü, diğeriniz neden yanlış gördü...))

O tabloyu tekrar incelermisiniz, ithalat ve ihracat bir önceki yıla göre artmışmı, azalmışmı..

Valla daha öncede dediğim gibi, siyhı beyaz yaparsınız göregöre..))

Neyse kişiselleştirmeyelim dimi...

 

 

Birde şunu hatırlatayım TANİ, uzun alıntılar yaptığın zaman genellikle okunmaz..

Bilmiyorum ben bu forumda bu kanıya vardım..

Daha kısa alıntılar yap yada alıntılarını özetle...

 

 

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:

allah allah :)

ihracat %0,9 artmış ithalat ise %22,3 artmış bu verdiğin rakamlar gerçekse bunlar korkunç rakamlardır. dış ticaret açığının tehlike sınırını 15 puan aştığını gösterir :) bir de bize rakamları iyi okuyun diyorsun.

Gönderi tarihi:

Sevgili zeynoo

 

Öncelikle ülkemizin en önemli sorunlarından biri olan işsizlik konusunu gündeme getirdiğin için seni yürekten kutluyorum.

 

Bende konuya ilişkin olarak AKp iktidarının tüm yalan propagandasına rağmen işsizlik oranının düşmediğini aksine hergeçen gün işsizler ordusunun gitgide büyüdüğünün kanıtı olan istatistiki bilgileri vermek istedim.

 

İşte rakamlarla gerçekler.

 

 

Türkiye’deki en büyük sorunlardan biri olan işsizlik oranı, temmuz ayında yüzde 9.1 olarak belirlendi. DİE’nin açıkladığı verilere göre işsizlik oranı haziran ayında da yüzde 9.1 olarak gerçekleşmişti.

DİE’nin Hanehalkı İşgücü Anketi’nin haziran-temmuz-ağustos dönemini kapsayan “Temmuz 2005” sonuçlarına göre, bu dönemde işgücüne katılım oranı ise yüzde 50.3 oldu. İşsizlik oranı kentlerde yüzde 12.3 olarak gerçekleşti. Bu rakam, şehirlerde yaşayan her sekiz kişiden birinin işsiz olduğunu ortaya koyuyor. Öte yandan işsizlik oranı kırsalda ise yüzde 4.7 olarak belirlendi.

Haziran-temmuz-ağustos döneminde toplam 31 bin 105 hanehalkı ve bu hanehalklarında yaşayan 15 ve daha yukarı yaşta toplam 85 bin 939 fert ile görüşüldü.

12 bin kişi arttı

Bu arada temmuz ayında, bir önceki aya göre 169 bin ilave istihdam yaratılmasına karşın, istihdam edilen nüfusa yeni katılımların etkisiyle, işsiz sayısı 12 bin kişi arttı. Buna göre 2005 Haziran ayı itibarıyla 23 milyon 58 bin kişi olan istihdam edilenlerin sayısı, Temmuz 2005’te 23 milyon 227 bin kişiye yükseldi. Resmi işsiz sayısı ise 2 milyon 305 bin kişiden, 2 milyon 317 bin kişiye çıktı.

Gençlerde yüksek işsizlik

Genç nüfusta işsizlik oranı Türkiye genelinde yüzde 17.6 olarak belirlenirken kentlerde bu oran yüzde 23, kırsal bölgede ise 10 oldu. Türkiye’de 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus 50 milyon 833 bin olurken, bu gruptaki nüfusun 25 milyon 211 bini erkek, 25 milyon 622 bini kadından oluştu. Erkeklerde işsizlik oranı yüzde 9, kadınlarda ise yüzde 9.1 oldu.

Toplamda yüzde 9.1 olan işsizlik rakamı, okur-yazar olmayanlarda yüzde 3.6, lise altı eğitimlilerde yüzde 8.1 olurken, lise ve dengi meslek okulu mezunlarında yüzde 12.6’ya yüksekokul ve fakülte mezunlarında ise yüzde 10.8’e ulaşıyor.

Lise mezunu kadınlarda işsizlik oranı yüzde 21.5’e kadar çıkarken, üniversite mezunu kadınların işsizlik oranı da yüzde 15.5 olarak tespit edildi.

Gönderi tarihi:

Arkadaşım sen bir daha oku..))

2005 ithalat ve ihracatı, 2004 'ün aynı ayına göre artmıştır..

İthalat e ihracatın artmasından sen ekonominin kötüye gittiğini anlıyorsan söyleyecek lafım yok..

 

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:

Yahu beni güldürmeyin..

Hadi biriniz yanlış gördü, diğeriniz neden yanlış gördü...))

O tabloyu tekrar incelermisiniz, ithalat ve ihracat bir önceki yıla göre artmışmı, azalmışmı..

Valla daha öncede dediğim gibi, siyhı beyaz yaparsınız göregöre..))

Neyse kişiselleştirmeyelim dimi...

Birde şunu hatırlatayım TANİ, uzun alıntılar yaptığın zaman genellikle okunmaz..

Bilmiyorum ben bu forumda bu kanıya vardım..

Daha kısa alıntılar yap yada alıntılarını özetle...

Saygılar..

 

 

sevgili kral

öncelikle şunu söyliyim sana

benim savunduğum ideoloji bellidir

ki senin savunduğun da bellidir

benim okuduğum ve fikirlerine değer verdiğim ve örnek aldığım insanlar de bellidir

yazdıklarımdan hepsi açık açık görülmektedir

ve ayrıca şunu söylemeliyim sana

istediğim yerden istediğim şeyi istediğim zaman yazarım

birşeyler yazarken de yararlanırım bundan

bu seni hiç ilgilendirmez

 

sıkıştığın zaman nereye saldıracağını bilmiyorsun

konuları başka yönlere çevirmeyi çok seviyorsun

en azından sen bişeylerler yazarken destekli salla da

 

ve ya sallama da biz de gülelim burda katıla katıla

 

yazdığın rakamları alıntı yapmadan kafandan yazdığın belli zaten

bence sende biraz oku benim okuduklarımı da öğren bişeyler

kafadan konuşmamak lazım ama dimi :)

Gönderi tarihi:

Arkadaşım sen bir daha oku..))

2005 ithalat ve ihracatı, 2004 'ün aynı ayına göre artmıştır..

İthalat e ihracatın artmasından sen ekonominin kötüye gittiğini anlıyorsan söyleyecek lafım yok..

Saygılar..

 

ithalat yüzde 22 artmışken ihracatın %0,9 luk artışına bakıp aha ekonomi iyiye gidiyor mu diyorsun sen :)

 

bir ülkenin gelişmemişlik ve ekonomik dışa bağımlılık kriterlerinin başında, yaptığı hiracat ile iithalat arasındaki farka bakılır. eğer ithalat ve ihracat arasındaki fark ithalat lehine açık sa ki senin verdiğin rakama göre bu artış oranı %2150 civarında gibi korkunç bir rakam, o ülkede ekonominin içler acısı olduğunu gösterir.

 

yani senin anlıyacağın şekliyle dış ticaret gelirin %0,9 artıyor ama giderin %22 artıyor.

Gönderi tarihi:

Türkiye ekonomisinin ithalata dayalı bir tüketim yapısına dönüşmesiyle birlikte ortaya çıkan dolarizasyon ve

 

dış ticaret açıklarının finansmanı, asıl olarak emperyalist dünya ekonomisinin hareketine bağımlıdır.

 

İstenildiği kadar "siyasi istikrar" sağlanmış olsun!!! emperyalist ekonomilerdeki değişmeler doğrudan

 

yansır. En ağır ekonomik kriz de, bu değişmelerle ortaya çıkacak olanıdır.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.