Misafir demirefe Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2008 Yakın zamanda Türk ordusunun itibarını kırmaya yönelik bir kampanya başlatılmış ve hatta eşzamanlı olarak bir baskınla bu kampanya güçlendirilmek istenmişti. Kamuoyuna pompalanan şuydu: Ordu savaş yeteneğini kaybetti. Deneyimsiz askerleri yem olarak öne atıp hiçbir şey yapmıyorlar. Birkaç PKK lı ile baş edemeyecek kadar aciz bir ordu var. Bu oyun tutmadı. Hükümet yıllardır elini kolunu bağladığı ordunun eline tezkereyi vermek zorunda kaldığı an oyun bozuldu. Fakat Cumhuriyetimizin yılmaz bekçisi olan kahraman ordumuzu yıpratma, böylece cumhuriyeti yıpratma girişimleri başka bahara kalmadı. Hemen yeni bir oyun tezgahlandı. Bu sözde kurnazlıkları bunlar akıl edemezler de, bunları deliğe süpürmemeleri tavsiyesini akılcı bulanlar veriyor bu akılları. Yeni oyun şuydu: Her zaman devletin verdiği silah bulundurma ve kullanma yetkisini çıkarlarına alet eden ve bunu milliyetçilik yaftasına sığınarak yapan birileri olagelmiştir. Bunlar türlü yapılanmalarla mafya örgütleri kurar, uyuşturucu, kara para aklama, kaçakçılık gibi organize işlere girerler. Kötünün ayıklanması ve yanlış yapanı hiç acımadan harcama, böylece devlet kurumlarının kirlenmesine izin vermeme geleneğinin ne yazık olmadığı ve “bana dokunmayan yılan” anlayışının yaygın olduğu toplumumuzda, bu sapmalar bir türlü önlenemez. En ufak çapta çalışanlar bile en azından çek senet tahsili işlerine bakarlar. Fena halde de milliyetçidirler, vatanı sevmeyi kimseciklere de kaptırmazlar. Fakat vatanın sadece kaymaklı yerlerini severler. Oyun çok basitti: Düğmeye basıldı ve zaten bilinip izlenen bu örgütlenmeler ördek gibi toplanıverdi. Şaşaalı da bir isim bulundu: Ergenekon! Yığınla soyut efsaneye prim verenler, bir ulusal efsaneyi fazla gördüler. Tamam, ne demir dağ eritildi, ne bozkurt önderlik etti. Ergenekon her ulusun uydurduğu efsaneler gibi bir efsane. Roma'nın kurucusu neydi adı, onu da bebekken kurt emzirdi, onun da efsane olduğu gibi. Ama yani, efsanenin hası başka tarafta, topluma dayatılmak istenen soyut, tartışılamayan ve motomot kabulü istenen inançlarda. Cambaza bak yapmanın alemi yok. Cambaza baktırırken yapılmak istenen, din afyonuyla uyuşturup din hegemonyası kurmak. Çünkü dine muhalefet edilemiyor. Ettin mi zındık, kafir oluyorsun ve harcanman çok kolay oluyor. Bu yüzden dine dayalı otorite kurmaya pek meraklıdır bunlar. Çünkü dikensiz gül bahçesi. Muhaliflere kafir dedin mi işleri biter. İslam ülkelerine bakıverince bunu açıkça görürsünüz. Bu yüzden “ulemaya danışma”ya meraklı ve heveslidirler. Bu doğrultuda yandaş medya ve fısıltı gazeteleri harekete geçirildi: Meğer 12 eylülden Susurluğa, Maraş’tan Sivas olaylarına, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Taner Kışlalı, Gaffar Okkan, Hrant Dink cinayetlerinden gazete ve Danıştay saldırılarına, küresel ısınma ve kuraklığa kadar her melanetten bu örgüt sorumluymuş! Bunlar ülkeyi darbe ortamına götürmek için bu işleri tezgahlıyorlarmış. Ya bu kadar ucuz oyun olur mu kardeşim? Mafya yakaladıysan atarsın kodese, çekerler cezalarını. Bunlar tabii ki de mafya ve tabii ki de cezalarını çeksinler. Fakat kedi olalı kocaman bir fare tutmuş gibi yaygara yapıp, sonra her melaneti günah keçisine yıkıp sonra da her işin başında idareye el koymak için tetikte bekleyen ordu var imajı yaratmak neyin nesi oluyor? Şunu herkes adı gibi bilir ki ordumuz asla gelip de gitmemek heveslisi olmamıştır. Demokrasi ciddi anlamda tıkanıp tehlikeye düşmedikçe de rejime müdahale etme yanlısı olmamış, çok zorunlu kaldığında darbe kaçınılmaz olmuştur. Ordumuz hiçbir zaman keyfi istediği ve yönetime hevesli olduğu için darbe yapmamıştır. Oyunu görelim: Hükümet bir fare tuttu, tamam. Sakın bu mafyaları aklama gayretine girmeyelim, bunlar mafyadır. Hiçbir mafya da devlet bağlantısı olmadan, devlet aygıtına sızmadan ve devlet olanaklarını kullanmadan mafya olamaz. Bunlar olmadan adi bir çete olur. Mafya demek devlette uzantılara sahip çete demek. Önemli olan, hükümet yanlısı ve dini düzen getirme heveslisi, bu yolda laikliği yıkma amacında, bunun için de cumhuriyetin en güçlü savunucusu orduyu yıpratma, bu olayı da bu amaçla kullanma yanlısı cumhuriyet düşmanlarının oyununu görmektir. Bu taşla bir kuş daha vuruyorlar: Laikliği aşındırmak için başörtüsünü üniversitelere sızdırma çabasını da gölgeleyip gündemi çevirmeye çalışıyorlar. “Cambaza bak” yapıyorlar yani… Hatta bir kuş daha vuruyor; hiçbir dini örgütlenme yokmuş, her iş ergenekonun başının altından çıkmış gösteriyor, “uyuyun uyuyun, tehlike filan yok, cumhuriyeti biz sizden iyi koruruz” diyorlar. Tabii, cumhuriyet. Ama muhalefetin kafir ilan edilebildiği İslam cumhuriyeti! Dinden soyut saf bir ırkçılık yoktur! Din yeri gelir ırkçılığı, ırkçılık yeri gelir dini kullanır. Bunun tipik örneklerini de hep görüyoruz. Layığınızı bulun emi! Bu cumhuriyet, bu Atatürk ne yaptı size? Onurlu, bağımsız ve başı dik, alnı açık, aydınlık bir ulus yaratmaktan başka ne yaptı? Yediniz mirasını, yedik, tüketemedik bir türlü. Yazıklar olsun bize. Bize, bana olsun, layık olamıyoruz, düşmanlarının yok etmek için uğraştığı kadar korumaya, geliştirmeye uğraşmıyoruz. Yazık… Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 *** CAMBAZA BAK CAMBAZA, Nice zekice (!) Cambaz oyunları hep sahnede... Cambazlar sahnede senaristlerinin yazdığı senaryoya göre hünerlerini sergiliyorlar ama onların yaptıkları ve yapamadıkları üzerine Kahve köşelerinde, berber salonlarında yapılan dedikodu ve ahkâm kesmelerin yerini internet üzerinden çok ciddi ve etkili bilgi paylaşımları aldı artık... Bilgi toplumu ilerledikçe Cambazlar işsiz mi kalacak ne!... Birde şu günlerde bizim inşaatta çalışan işçiler günün yoğun yorgunluğu ve yaşamın ekonomik zorluklarını aşarak şu internetin başına bir geçebilseler... Hatırlıyorum da seçim zamanı bunlar müslüman... "Müslüman’dan ülkeye zarar gelmez" diye oylarını "AKP" ye atacaklarını açıklamışlardı... Hem de diğerlerine ne küfürler ederek... Hatırlıyorum da Almanya’daki işçilerimizde yemeyip içmeyip biriktirdikleri paralarını Müslüman adam dürüsttür diyerek... Yaratana sığınıp, imana uygun ne paralar kazanacaklarının huzuru içinde müslüman görünümündeki dinci cambazlara emanet etmiş, Kaptırdıkları paraları din cambazlarına siyasi sermaye olunca da şimdiki başbakana şikâyette bulunmuşlardı... O da cambazlara arka çıkıp "Bana mı sordunuz" deyivermişti... Şimdiki cambazlar müslüman görünümünde... Bu dönemde "Ilımlı İslam" oyunu sahneleniyor... Cambaz oyununun senaryosu Emperyalizmin şimdiki etkin gücü ABD tarafından yazılırken... Onun CİA çiftliklerinde yaşayan ılımlı İslam sözcüsü, ülkemde uygulamaya konulan test sürüşünün nasıl sonuçlanacağını... Atatürk'ün ve Laik Cumhuriyetin kalan son değerlerinin de kökünü kazımak üzere Humeyni örneği ülkeye döneceği günü sabırla bekliyor... Sahnedeki cambazlar ise rollerine inanmış "beyaz çarşafımızı da giydik de geldik" derken... "Meclis başkanlığı" sonrası şimdilik geri planda duran diğer teorisyen cambaz oluşacak risklerin hesabını yapmış olmanın rahatlığıyla gözyaşları döküp... Eğer işler yolunda giderse kendisine lütfedilecek makamın ne olacağını merakla bekliyor... Jet hızıyla kararnameleri imzalayan diğer cambaz nedense 15 günlük zamanı kullanmayı gerekli görüyor... Baş cambaz öfkeli... Onu öfkelendirmeye çalışan diğer cambazla... Ona yağlı urgan atan cambaz sahne sırasının ne zaman kendilerine geleceğini... Sahnede sergileyecekleri rollerin tekstinin bir türlü neden yazılmakta geciktiğini düşünüyorlar... Şimdiki cambazlar rollerine kendilerini kaptırıp diğer cambazların sahne almasını engel olmaya kalkarlarsa işimiz kötü... Sahnedeki cambazlar ne kadar yetenekli, kendinden isteneni yerine getirmekte başarılı olsalarda bir patırtı çıkacağı ortada... Neyse gelelim bize; "Cambazsız kalmayacağımız, bu cambazlar sahnede başarısız olursa yeni Cambazların sahneye sürüleceği..." Bu kez de "Askerden zarar gelmez..." ... diyerek yeni duruma hemen uyum sağlayacağımız... Yaşasın kahraman askerler diyerek onları ayakta alkışlayacağımız şimdiden belli... Üstelik bu yeni, yeniden sahne alanların eskiden ipin üzerinden bize taş atarak canımızı yaktıklarını... Dediğimiz dedik anlamayana dipçik diyerek kafamızı gözümüzü patlattıklarını bile unutarak... *** Herkesin anlayacağı dilden bir cambaz hikâyesi de benden diyerek aşağıdaki alıntıyı eklemek istiyorum... Kim bilir cambaz izlemekten sıkılıp artık tiyatrolara gitmeyi düşünebiliriz belki... Tiyatroda rol almak daha nitelikli bir alt yapı ve eğitim gerektiriyor nede olsa... Bu yeni, donanımlı siyasi sanatçıları izlerken daha az aldatılmış duygusunu yaşarız üstelik… *** “Bir cambazın Kasabanın meydanında tehlikeli bir gösteri yapacağını duyan tüm kasabalı koşmuş akın akın meydanı doldurmuşlardı… Cambaz; oldukça yükseğe gerdiği ipin üstünde ve elindeki uzun sopası ile karşıdan karşıya geçmek için yavaş yavaş ilk adımlarını atarken; meydanı dolduran kalabalık büyük bir heyecan-merak ve sessizlik içinde Cambazı izlerken gösteriyi duyan yakınlardaki kasaba yaşayanları da koşarak meydanı insan seline döndermişlerdi… Herkes pür dikkat ipteki Cambazı izlerken; sessizliği cambazın sendelemesi ile düşecek korkusuyla yürekleri ağızlarına gelen insanların korku ile çıkardığı ses tüm meydanı bastırıyordu… Herkesin dikkati Cambazın ip üstündeki tehlikeli gösterisine yönelmişken; kasabanın hızlılarından bıçkın bir delikanlı kalabalığın içinde güzel bir kız görüyor ve kalabalığın arasından sıyrılarak yavaşça kızın tam arkasına geçiyor ve vücudu ve elleri ile güzel kıza yaklaşıyor… Güzel kız arkasına dönüp baktığında “sen ne yapıyorsun öyle…” diye sitem dolu sesle kızdığında; bizim bıçkın delikanlı hem elleriyle rahat durmuyor yakın temas devam ederken “sen cambaza bak cambaza…” diye kıza sesleniyordu… Sonuçta bu gösteriyi Cambaz binlerce kez yapmıştı ve sadece kalabalığı heyecanlandırmak için bazen ip üstünde düşecek gibi sendeliyor bunu ahalinin dikkatini toplamak yürekleri ağza getirmek için yapıyordu…ama izleyenler bunu bilmiyordu, ilk kez heyecan ve korku içinde Cambazın maharetlerini numaralarını izliyordu… ve bu arada olan da Cambaza bakanlara oluyordu…” *** Şimdi acaba yıllarca gece gündüz çalışarak bir ömür geçiren, yıllardır ailesi ile bir defa bile tatile gidememiş olan, halen bir ev bark araba sahibi olamamış bunlara sahip olabilse de bankaya ödemekte zorlandığı borçla alabilen, günlük ihtiyaçlarını asgari ödeme tutarını dahi ödeyemediği kredi kartları ile almaya zorlanan, sokakta yıllardır göremediği bir can dostuyla karşılaştığında ona şimdi parasızlıktan nasıl çay-yemek ısmarlayacağım korkusuyla bir yere davet edemeyen davet etmekten kaçınan, çocuğu bisiklet istediğinde parasızlıktan göz yaşlarını genzinde yutkunan, sevdiği ile konuştuğunda eziklikten ellerini tutarken utancından onun gözlerine bakamayan, pantolonunu 8-10 kez yamatarak giyebilen adama birileri heyecanla... ”Her şeyde istikrar var, ekonomi rayında gidiyor, borsa fırlamış, döviz düşmüş, faizler düşmüş, terör bitmiş, istikrar..…” ile devam eden ve sonunda “sen cambaza bak cambaza…” diye içlerinden sessizce mırıldanarak bitirdikleri son cümle… Yeterince Cambaza bakmış kalabalıklara: artık maharetleri öğrenilmiş, onlarda heyecan uyandıramayan Cambazın yerine yeni hünerler sergileyebilecek kalabalıkları yeniden toparlayabilecek ve kalabalıklar izlesinler, Cambazsız kalmasınlar diye yeni bir Cambaz bulunacak. Ve böylelikle kalabalıklar hiçbir zaman Cambazsız kalmayacaklar… *** Ne zamana kadar mı dersiniz?... Ne zaman insan olmanın onurunu tam olarak kavrayıp, günlük ve kişisel çıkarlarının peşinde koşmak yerine… İnsani değerlerin önemini ve bu değerleri insanlığın hak ettiğini kavrayıp, bu çağdaş değerlerle yönetilmek ve yönetmek isteyinceye kadar… Şimdilik " CAMBAZA BAK CAMBAZA, Nice zekice (!) Cambaz oyunları hep sahnede..." Cambazların patronları ve cambazlar dünya malının çoğunu ham ediyorlar ama olsun… Eğlenip, heyecanlanıp, halimize şükredip yaşayıp gidiyoruz işte!.. *tna Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Bu güzel katkı için teşekkürler GeceKuşu... Yorumun tek kelimeyle mükemmel. Ben yorumuna ekleyecek bir şey göremiyorum da, şu "ılımlı İslam" konusuna değinmek istiyorum. Dinin toplumsal bazda kullanımının ve siyasete, sömürüye alet edilmesinin önlenmesi için kişiselleşmesine, bir gönül işi olmasına ben de şimdiye kadar destek veriyordum. Fakat türban konusu ile birlikte takke düştü, kel göründü. Anlaşılan o ki bunlar aklı, fikri, mantığı, bilimi, pozitif her şeyi din simsarlarına satmışlar. Bunlardan akla mantığa, bilime uygun bir davranış beklemek, balığın kavağa çıkmasını beklemek kadar boşuna. Ben bundan sonra bunlara sonuna kadar karşıyım. Ilımlı İslam projesi benim açımdan bitmiştir. Bunların bu mantıksızlığı ve bilim karşıtlığı, insanı dinden de çıkarır, ateist de yapar... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Bir ülkenin belirli odaklarin kontrolüne sokulabilmesi icin hem icerde hemde disarda bazi calismalar yapilmalidir,Türkiye ile ilgili veya bütün melanetlerin bir avuc insana yüklenmeye calisilmasi aslinda oyunun perdesinin yavas yavas aralanmasi anlamini tasir,perde henüz kalkmamistir aralanmis ve birileri bu araliktan *ERGENEKON'U*göstermistir.Ergenekon Türk'lerin dünya sahnesine onca zorlukla ciktiklari ile ile ilgili bir kavramdir.Özellikle bu ismin kullanilmasi,kullananlarin,isbirlikci medya,islamci iktidar ve yandaslari ,Fetullahci emniyet teskilatinin olmasi,suclu diye yakalananlarin kamuoyuna,Türkiyedeki her sucun failleri olarak lanse edilmesi ve o isimlerin PKK ve yandaslarina karsi hukuki mücadele vermeleri ve hukuk adami olmalari cok önemlidir.Türkiyede bir oyunun sahneye koyulusunu seyrediyoruz,oyunu sahneye koyduran AKP yani AB-ABD VE TARIKAT güdümlü iktidar.Sirbistan parcalaniyor ve KOSOVA'ya bagimsizlik veriliyor.Ülkede Kürt sorunu var denerek Güneydogu icin yepyeni bir strateji yapiliyor,DTP den birisi cikip 3 ay sonra ayaklanacagiz ayrilacagiz artik inadi birakin diyebiliyor ama meclis ve ülke TÜRBANA hapsedilmis,türbana özgürlük sloganlari attiriliyor ülkede,ülkenin yarini garanti degil artik,AKP elindeki her imkani Türkiye'yi kaosa sürüklemek icin kullanmaktadir,bu imkanlarin icersinde sahte evraklarla tutuklanmis sözümona bir cete var,adinada *ERGENEKON*demisler,bu ismin kullanilmasi bile sahnelenen oyunu anlatmaya yeterde artar bile.Ergenekon cetesine en cok saldiranlar ise malum cevreler,anlatmaya gerek yok. Kosova bagimsizligini ilan etti,henüz hukuksal hicbir gecerliligi yok bunun,Kosovanin bagimsizligini savunanlar Türkiyedeki PKK ve Ermeni davalarinida savunmaktalar.Kibris Türk'üne bagimsizlik hakkini tanimayanlar Kosovalilara tanidi.Rauf Denktas'i Kibrisin Türk kesimini rumlara vermedi diye neredeyse hain ve uzlasmaz diye tanitan AKP nin basbakani ve iktidar,Kosovayi taniyip tanimayacagi konusunda birgün düsünme karari aldi,önce gelecek olan emirleri beklemesi lazim.Nasil karar verecekki,bir tarafta kosova bir tarafta Güneydogu. Bu bile iktidarin nasil iktidarsiz kisilerce isgal edilmis oldugunu gösterir.Kosovayi tanimak Güneydogu planini tanimak demektir. Evet bekleyip görecegiz,Türkiyede oynanan oyunun son perdelerini,bakalim ki kim hakli cikacak. saygilarla Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Katkı için teşekkürler sayın politika... Ben ergenekon çerçevesinde tutuklamaların kapsamı hakkında ve tüm tutuklamaların yerli veya yersiz olduğu, suçlamaların tümünün aslı olduğu veya asılsız olduğu hakkında bilgi sahibi değilim. Yalnız bildiğim, devlete sızan mafya örgütlenmeleri kesin olarak vardır. Bu yönde tümden bir aklamaya gidilemez. Yani hiç bir şey yoksa bile ortada, işte açıkça medyaya yansıyan, içinde "kanı bozuk, karışık olanlar" gibi laflar geçen yemin törenleri filan onaylanacak şeyler değildir. Yargı karar versin, suçlu varsa cezasını çeksin, suçlu olmayan aklansın. Bunu mafya tipi örgütlenmelere kesinlikle hoşgörülü olunmaması gerektiğine inandığım için vurguladım. Yoksa halihazır bu olayda suçlananlar hakkında suçludur suçsuzdur yorumu yapmıyorum, çünkü bilmiyorum. Ancak bildiğim, demokrasiyi tehdit eden en önemli iki tehlikenin biri dincilik, biri de ırkçılıktır. Bunlar çoğu kez geçici olarak elele de verebilir, yerine göre çatışa da bilirler. Benim üzerinde önemle durduğum, bu işin bir cambaza bak oyununa dönüştürülmesi. Gerçekten uyanık olunması gereken kritik günler yaşıyoruz. Bundan adım gibi eminim, İNSANLAR SATIN ALINIYOR. En basit halktan tutun, en üst kademelere kadar... Şu kitapçıya el bombası atılması olayı yani öyle acemice, öyle mantık hataları ile doluydu ki, galiba bekleneni vermedi, şimdi bu çıktı. Öyle gülünç ki, sen kitapçıyı öldürmek isteyeceksin, el bombası atarak bu işi yapacaksın. Bir kere başta bomba, sansasyonel bir silahtır, iş bitirici değildir ki? Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2008 Sayin Demirefe,suc olmazsa cezada olmaz,muhakkakki sucu sabit olanin cezalandirilmasida gereklidir eger suclu cezasini cekmiyorsa adaletten bahsedemeyiz.Sucun niteligi sucun hosgörürlügü olamaz,belki hafifletici nedenleri olabilir ona yargi karar verir ancak.Ve kisinin suclu oldugu ancak yarginin karariyla ortaya cikar.Böyle bir karar yokken insanlari damgalamak,suclu ilan etmek insanlarin kisilik haklarina yapilmis bir saldiridir ki buna birakin siradan insanlari hangi görevde olursa olsun,isterse basbakan veya Cumhurbaskani olsun hakki olamaz,hele medyanin bu tür saldirilardan cok uzak durmasi gerekir,cünkü medya yaptigi yayinla genis bir yelpazeye hitap etme imkanina sahiptir,bu imkani insanlara camur atma olarak kullanma hakki basin özgürlügü kapsamina girmez.Türkiyede bazi cevrelerin bu tarz davranislari belirli bir amaca yöneliktir.Irkciligi neden göstererek her Türk'üm diyene süpheyle bakmak ve her Türk'üm diyeni potansiyel irkci olarak nitelemek malum cevrelerin siyasi calisma alanlarini kapsar.Eger bu ülke bizimse,bu bayrak bizim bayragimizsa o zaman onlara sahip cikmakta bizlerin görevi olmalidir.Eger bunlara sahip cikanlara tüm melanetler yüklenmeye calisiliyorsa o zaman bunlarin kim olduklarininda arastirilmasi gereklidir bence. Bayragi ve ülkeyi öne sürüp farkli amaclar pesinde kosanlarda varsa onlarinda adalate hesap vermeleri gerektigine inaniyorum.Ama yargidan önce yargic olmayalim,cünkü yarinda bizim icin birileri yargidan önce yargic olabilir. saygilarla Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2008 Mutabıkız sayın politika, saygı ve selamlar... Zaten ben "Türküm" demeyi ırk olarak değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma anlamında, "Türkiye" adını da ırksal bağlamda değil, sembolik olarak 1071 de bu toprakları vatanlaştıranlar Türk ırkından olduğu için onlara bir atıf bağlamında görüyorum. Osmanlı deyince, Selçuklu deyince sorun yoktu da Türkiye deyince niye olsun? Nasıl devletin adı Osmanlı diye, tüm tebaa Osman Bey soyundan gelmiyordu ise, herkes de Türk değil ama, yine de Türkiye ve Türk. Bundan gocunmanın hiç bir anlamı ve gerekçesi olamaz. Her isim bir atıfla verilir. "Lahana caddesi" deyince manavcılık, "Serçe sokak" deyince kuşçuluk kastedilmez. Türk ve Türkiye de ırkçılık anlamına gelmez, bitti. ABD vatandaşı Almanım, İtalyanım, İngilizim diyor mu? "Amerika" bile İtalyancadır, Amerigo Vespuçi'den köken alır. Gocunmaları mı gerek? Adam keşfetmiş kıtayı, adını vermişler. Sen de bir iş yap, adını versinler değil mi? Toplum olarak öyle basitliklere takılıp kalıyoruz ki, hayret ki hayret! Telde cambaz oynadımı da gözümüz başka şey görmüyor... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 26 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 26 Şubat , 2008 Canbazin canbazligi;MHP nin destek verdigi anayasanin 17.maddesinin degismesi gerekliligi AKP nin canbazca bir oyunuyla rafa kaldirildi,bu madde türbanin baglanma sekliyle ilgiliydi.AKP bu maddeyi rafa kaldirarak sadece MHP yi aldatmis olmadi,sadece güvenilmez bir iktidar oldugunuda ispat etmekle kalmadi asil ispat ettigi sey AKP nin dolayisiyla Erdogan ve takiminin seriat yasalarini MHP gibi partilerle ülkenin gündemine tasiyip sonra kendi bildigi gibisini yapmak oldugudur.Düne kadar MHP ile 17.madde üzerinde anlasan AKP bugün gerek yok diyor,AKP grup baskanvekili Bekir Bozdag'in 17.maddenin degismesi gerekmez demesi MHP yi sasirtirken neden YÖK baskani Özcan'in türban artik serbest anayasa degisikligine gerek yok dedigide anlasilmis oldu.Evet Erdogandan basbakan,Gülden Cumhurbaskani olursa YÖK baskanida Özcan gibi biri olur iste. Erdogan ve takimi yillardir bu ülkede Laiklige,Atatürke,Cumhuriyete karsi cikmadilarmi?Ciktilar,hakaretler etmedilermi ettiler,e peki alternatif yok diyerek Erdogan'i iktidara tasiyanlarin simdi sikayet etme haklari varmi, yok.Türkiyenin siyasi rejiminden mutlu olamayanlar buyurun mutlu olun simdi,inaninki bu is sadece türbanla bitmeyecek,bu ülkeye adim adim TALIBAN yasalari yerlesecektir,hatirlarsiniz AKP nin basbakaninin Taliban'in dizinin dibinde otururken cekilmis resimlerini.Aile dostumuzdur diyordu Erdogan! evet seriatci aile dostlari...Ne kadar ilginc degilmi,askerimiz Afganistanda Afganlilari Talibandan korurken icimizdeki Talibanlara göz yumulmaktadir. saygilarla Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 28 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 28 Mart , 2008 Ergenekon komedisinin izlediği seyri hepimiz gördük ve "cambaza bak" kandırmacasının daha da ileri giderek palyaço gösterisine dönüştüğünü gördük. Artık cambaz da indi sahneden, palyaço başladı. Ben şimdi herkese durup bir düşünmelerini öneriyorum. Gerilimin düğmesine kim bastı? Laiklik ilkesini açıkça çiğneyerek dini bir dayatmanın devletçe resmen kabul edilmesi girişimini yaparak ortamı kim gerdi? Bu girişim olmasa, ortalık güllük gülistanlıkken, işler tıkır tıkır yürürken ve ülke kalkınırken, birileri ergenekon çetesi marifetiyle suikastler, olaylar tertipleyip kaos yaratacaklar ve darbe yapacaklardı öyle mi? Buna kargalar bile güler ve inanmaz. Herkes bilir ki işler yolunda giderken böyle girişimlerde bulunanlar ördek gibi toplanır ve hiç bir halt edemezler. Böyle karışıklıklar ancak türban gibi hararetli konuların tartışıldığı kargaşa ortamlarında işe yarar. Böyle planların tutması için her kafadan bir ses çıktığı tozun dumana karıştığı kargaşa ortamları gerek! Tabii bu arada bir de etnik bölücülere fırsat tanınıp hiç olmadıkları kadar küstah beyanlarda bulunmalarına çanak tutulursa kafalar iyice karışır. Türban sorunu, Kürt sorunu' Kafaları karıştırıp toz duman kaldırmak için ideal iki yapay sorun! Halbuki bu ülkede kimse Kürtlere kaşın kara gözün kara demediği gibi, zaten Cumhurbaşkanlığını elde etmişsin, önemli atama yetkilerin var, zaman içinde soğutulan ve tepkilerin azaldığı bir süreçte çok madem önemliyse bu türban sorunu, çözebilirsin. Ama yooo, amaç sorun çözme filan değil. Zaten sorun olmayan bir yapay sorunu, önemli bir sorun gibi şişirmek. Orduya da "aman sınırı bir adım geçeyim demeyin, ABD ile savaş kopar" diye yıllarca elini kolunu bağla, bölücülere hiç olmadığı kadar küstahça demeçler verme cesareti aşıla... Amaçlarına sinsice ulaşmaya çalışan kim şimdi? Ergenekon mu? Güldürmeyin insanı lütfen! Bu oyunun Kürt ayağını ordu bozdu. Diğer ayağını ise Anayasa mahkemesi bozacak umarım. Bundan sonra ordu artık zırt pırt küçük işlerle, küçük adamlarla ve küçük tezgahlarla uğraşmayacak. Uğraşmayacak da, doğru dürüst bir politikacı nasıl üretemiyor bu ülke, ben onu anlamıyorum. İkide bir Cafer yine yapacağını yaptı, bez getir! Ordu da bıktı yahu, yeter! Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2009 Ben lafı uzatmadan şunu söyleyeyim: Bu ülkede Kanuni Süleyman’dan beri İslam çemberinin dışına çıkma çabası ve buna karşı yobaz direnişler vardır. Kanuni, bu adı almasına sebep olan kanunları ilk kez çıkardığında, zamanın şeyhülislamı tarafından öyle ağır sözlerle eleştirildi ki, bu, din ile yönetim arasında ilk ayrımı oluşturdu. Daha o zamandan belliydi, din hükümlerine dayalı yağma ve talana, savaş ganimetlerine ve gayrimüslimlerden alınan cizye ve diğer vergilere dayalı bir gelir sistemi ile devlet maliyesinin yürümeyeceği. Çünkü dünya endüstriyel üretime dayalı gücü eline geçirmeye başlamıştı, kapitülasyonlar kapıya dayanmıştı. Evet, Osmanlı gücünün zirvesindeydi. Ama zirveden öbür yandaki uçurum açıkça görülüyordu. Kanuni bu yüzden çok ileri görüşlü bir padişahtır. Şeriat kanunlarına alternatif ilk kanun yapma denemesini o gerçekleştirmiştir. Bundan sonraki tarih, tümüyle değişen çağa uyum sağlama çabaları ve buna gerici karşı çıkışlarla geçti. Ta geldik Ergenekon’a… Bu davanın altında tüm bu geçmişin öcünü alma isteği vardır. Osmanlı’dan Cumhuriyete geçişin, hilafetin ilgasının, ulus devletin ilanının, devrimlerin ve bunların dayatılmasının… Evet tüm bunlar dayatılmıştır, çünkü yapılan bir devrimdir. Fakat bu dayatmayı içine sindiremeyen bir kesim hep olagelmiştir. Serbest fırkanın kapatılmasına sebep olan galeyanlar bu kesimin eseridir. Bu kesim Fevzi Çakmak’ın devrimlere sesini çıkarmayıp İsmet İnönü’nün öne geçmesine izin vermesine, Kazım Karabekir’in Kurtuluş Savaşı’nın liderliğini ele almayıp Mustafa Kemal’e bırakmasına, Vahdettin’in hain ilan edilmesine hep içerlemiştir. İstemişlerdir ki din yanlıları silkinsin, bu gidişata bir dur desin. Bu heves, bu çağdaşlaşma ve devrim karşıtlığı, bu din bağımlılığı, değişimin zorla dayatılmasına direniş bu ülkenin ana sorunudur. Bakın, Kazım Karabekir’in tek yapacağı Mustafa Kemal’in tutuklanma emrini yerine getirmesiydi. Bitti! Tarih değişirdi. Karabekir çok dindardı, devrimlere, hele harf, kıyafet devrimlerine karşı idi. Hatta Karabekir ve Çakmak gibi dindar komutanların devrimlere ikna olmasını, Mustafa Kemal’in ahirzamanın Deccal’ı olduğunu ve doğa üstü ikna güçlerine sahip olduğunu iddia ederek açıklamışlardır! Sözde bu güçlerden etkilenmeyen bir tek Said Nursi imiş! İki parmağını Mustafa Kemal’in gözüne tutup onun ispirtual gücünden korunmuşmuş! Çok komik değil mi? Aklıma Azteklerin mavi gözlü sarışın Cortez’i tanrı sanmaları geliyor. Ama bunları açık açık söyleyemeseler de yemin ederim bunlara inanıyorlar! Ergenekon Kürtlerin federasyon isteklerine yol verilmemesinin öcüdür. Ergenekon Menderes, Zorlu, Polatkan’ın idam edilmesinin öcüdür. (Ki bu idamları Cumhuriyet tarihinin en vahim hatası kabul ediyorum. Bu yara hâla kapanmadı, kanıyor ve kanatılıyor.) Bir kesim yüzyıllardır inat ediyor, “geçmişe döneceğim, çağdaşlık gömleğini giymeyeceğim” diye… Bunlar hâla bu devirde cihad ilan edip kefereyi cizyeye bağlayacak, fütuhat yapacak ve yeryüzünde din Allah’ın olana kadar savaşacak, “Lailahe illallah” kelimesini her yere ulaştıracak. Buna “İ’la-yı Kelimetullah” adını verirler. Amaçları bu devirde, 21. yüzyılda hâlen, bu! Yani bırakılsa 6. 7. asırda yaşasalardı, bırakılmadı, zorla da olsa bu zamana taşınmaya çalışıldılar, devrim yapıldı, zorlama yapıldı ya, “demokrasi nerde kaldı, özgürlük nerde kaldı” tüm sorun bu! Uçurumdan düşme diye kolundan yakalamak zorbalık, dayatma! E yani zorlama da bir yere kadar. Sonunda bırakılacak ki herkes istediği yola gitsin, Kürtler ayrı devlet kursun, şeriat devleti ayrı kurulsun! Yugoslavya gibi parçalanalım. Sonunda buna gelinecek. Eşler geçinemiyorsa boşanma kaçınılmaz olur. Kaşınan, kanatılan, arzulanan budur. Bunu da İslamcı Kürt olan ve sözde Deccal’ın(?) ispirtüalinden(!?) etkilenmeyen(!) tek seçilmiş(!?) olan kişinin müritleri başarabilecek! Bu mürit de zaten ilgili yerde koruma altında ortamın olgunlaşması için bekletiliyor! Ortamı olgunlaştıracak olan ne? Tabii ki Ergenekon davasının sonuçları… Ergenekon’la Microsoft XP yi kaldırıp Vista yüklüyor derken ne kastettiğimi bir parça daha açmışımdır umarım. Fakat bu adamlar korkarım amaçlarına ulaşacaklar. Gerçi Ergenekon’un amacı da bu korkuyu vermek. Buna korkarım değil de endişe ederim demek gerekiyor. Çünkü her yurtsever vatanının dirliği, birliği için endişe eder. Neden endişeliyim, çünkü biliyorum ki bu anlatımımdan bile, Osmanlı gücünün zirvesindeyken şeriata arka çevirdi, ondan yıkıldı, Allah’ın dinine destek vermedikçe yıkılacağız yorumu çıkarılacak. Bu bağnazlık kemikleşmiş durumda. Dogma esareti çaresiz bir beyin hastalığıdır. Bilmem… İş olacağına varacak… Fakat endişeliyim. Yugoslavya gibi parçalanma sırasının bize gelmesinden endişeliyim… Bunlar bir değişim yapmayı başarsalar onlar da aynısını söyleyecekler: "Cehenneme gitme diye kolundan yapışmak zorbalık mı? Dayatma mı?" Yani anlayışlar temelden farklı ise bu işlerin bir çözümü yok... İş dogmaya giderse kim haklı kim haksız flulaşır. Sonunda da iş "güçlü haklıdır" a gelir... Dünyanın büyük ağabey'i ağırlığını koyunca da "haklı taraf" ortaya çıkar!!! Fethullah efendi sağlam kapıya sırtını dayamış, öyle değil mi? Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2009 Güzel yazılar,iyi analizler...yalnız;değişime direnen diğer bir gücünde ordu olduğu unutulmuş.Ergenekon senaryo olabilir,ama yaşananlar senaryo değil. Düşünmek gerek... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2009 değişime direnen diğer bir gücünde ordu olduğu unutulmuş.Ergenekon senaryo olabilir Ergenekon senaryo değil, gerçektir. Mafya, derin devlet, çeteler her zaman olabilir ve bunlara önlem alınması her zaman gereklidir. Karşı çıktığımız, bu bahaneyle tüm karşıtların sindirilmeye çalışılması. Ordu değişime hiç bir zaman direnmez. Tersine değişimin öncüsüdür. Bu ülkenin en ileri, en modern, en dinamik kurumu ordudur. Ülkenin bütünlük ve güvenliğine bir tehdit olmadıkça ordu hiç bir değişimi engellemez. Tersine bu ülkeye yapılacak her türlü kastın etrafından dolaşamayacağı, üzerinden aşamayacağı tek engel ordudur... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2009 Ergenekon senaryo değil, gerçektir. Mafya, derin devlet, çeteler her zaman olabilir ve bunlara önlem alınması her zaman gereklidir. Karşı çıktığımız, bu bahaneyle tüm karşıtların sindirilmeye çalışılması. Ordu değişime hiç bir zaman direnmez. Tersine değişimin öncüsüdür. Bu ülkenin en ileri, en modern, en dinamik kurumu ordudur. Ülkenin bütünlük ve güvenliğine bir tehdit olmadıkça ordu hiç bir değişimi engellemez. Tersine bu ülkeye yapılacak her türlü kastın etrafından dolaşamayacağı, üzerinden aşamayacağı tek engel ordudur... Ergenekon senaryo değil, gerçektir. Mafya, derin devlet, çeteler her zaman olabilir ve bunlara önlem alınması her zaman gereklidir. Karşı çıktığımız, bu bahaneyle tüm karşıtların sindirilmeye çalışılması. Ordu değişime hiç bir zaman direnmez. Tersine değişimin öncüsüdür. Bu ülkenin en ileri, en modern, en dinamik kurumu ordudur. Ülkenin bütünlük ve güvenliğine bir tehdit olmadıkça ordu hiç bir değişimi engellemez. Tersine bu ülkeye yapılacak her türlü kastın etrafından dolaşamayacağı, üzerinden aşamayacağı tek engel ordudur... Demirefe,halkimizin Ordusuna sevgi ve güveni var oldukca Ordu her engelin üstesinden gelecektir.Hicbir kasit evet ordunun etrafinda dolasamaz,ne var ki halkimizi ben son dönemlerde ülkemizi ilgilendiren konularda biraz fazla umursamaz görmekteyim.Son Ergenekon gözaltilari ondan önceki ve simdiki tutuklamalara halkin sessiz kalmasi sizce halkimizin yargiya olan güveninden midir,AKP nin gercekten cetelerin üzerine gittigine inandiklarindan midir,yoksa korkudan, aman bana ne diyor olmasindanmidir?Bakin Yargi ayakta,ögretim üyeleri ayakta bir tek ayakta olmayan halkimizdir. Ayrica ordumuza duyulan güven ve sevgi sizce azalmaktamidir?Ergenekon ayni zamanda Ordumuzun prestijini sifira indirme operasyonu degilmi? saygilarla Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2009 simdiki tutuklamalara halkin sessiz kalmasi sizce halkimizin yargiya olan güveninden midir,AKP nin gercekten cetelerin üzerine gittigine inandiklarindan midir Halkta gözlemlediğim kadarıyla şöyle bir düşünce var: "Aferin bak, öncekiler bu işin üzerine gidememişti, bunlar gidiyor." Bunda Susurluk'a "fasa fiso" denmiş olmasının katkısı çok büyük. O zaman çetelerin üzerine gidilse, şimdi bu işler olmazdı. Bu ülkede yanlış yapana acımama geleneği oluşmamış. Yanlışı örtme, kol kırılır yen içinde geleneği kökleşmiş. Görevini kötüye mi kullandı, derhal kamu hizmetinden ömür boyu men! Bitti! Gitsin ya pazarcılık yapsın, ya çobanlık. Onu görevini kötüye kullanırken düşünecekti. Görev almak için bekleyen bir sürü pırıl pırıl yetenek var. Devlet görevine atananı ordan emekli edene kadar koruma gibi bir zorunluluk yok... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2009 Halkta gözlemlediğim kadarıyla şöyle bir düşünce var: "Aferin bak, öncekiler bu işin üzerine gidememişti, bunlar gidiyor." Bunda Susurluk'a "fasa fiso" denmiş olmasının katkısı çok büyük. O zaman çetelerin üzerine gidilse, şimdi bu işler olmazdı. Bu ülkede yanlış yapana acımama geleneği oluşmamış. Yanlışı örtme, kol kırılır yen içinde geleneği kökleşmiş. Görevini kötüye mi kullandı, derhal kamu hizmetinden ömür boyu men! Bitti! Gitsin ya pazarcılık yapsın, ya çobanlık. Onu görevini kötüye kullanırken düşünecekti. Görev almak için bekleyen bir sürü pırıl pırıl yetenek var. Devlet görevine atananı ordan emekli edene kadar koruma gibi bir zorunluluk yok... Sayin Demirefe,haklisiniz yerden göge kadar,ama ne varki "ILK TASI HIC GÜHANI OLMAYAN ATSIN"sözünden esinlenerek,sucluyu ömür boyu görevden men edecek sucsuz varmi acaba.Hakkinda bilmem kac tane yolsuzluk dosyasi olan basbakan kimi ömür boyu görevden men edebilir ki?Susurluk icin fasa fiso diyenler bugünkülerin hocalari degilmiydi.Deniz feneri icin ne demisti zat-i muhterem hatirlamaniz lazim. saygilarla Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 Sayin Demirefe,haklisiniz yerden göge kadar,ama ne varki "ILK TASI HIC GÜHANI OLMAYAN ATSIN"sözünden esinlenerek,sucluyu ömür boyu görevden men edecek sucsuz varmi acaba.Hakkinda bilmem kac tane yolsuzluk dosyasi olan basbakan kimi ömür boyu görevden men edebilir ki?Susurluk icin fasa fiso diyenler bugünkülerin hocalari degilmiydi.Deniz feneri icin ne demisti zat-i muhterem hatirlamaniz lazim.saygilarla Bunda da siz yerden göğe haklısınız... Artık bu son gelişmeler bende çok ucuz, çok sıradan ve çok bayağı bir Türk filmi senaryosu çağrışımı uyandırmaya başladı. "Olur böyle vakalar Türk polisi yakalar" tekerlemesi sıradanlığında son derece ama son derece ucuz bir senaryo... Zaten genelkurmay ve Nato suikast planlarının dernek sekreterinin masasında bulunmuş olması fazlasıyla kuşku uyandırıcıydı. Şimdi de özel harekat uzmanı bir adamın evinde silah deposu krokileri çıkıyor! Ya bu adam aklını kaçırmış olsa yine bu bariz hatayı yapmaz! Sonra krokideki yer kazılıyor, bakıyorsun sıradan ambalaj karton kutuları içinde, yumurta kolileriyle örtülmüş mühimmatlar! Bu ne yahu? Böyle bir rezalet olur mu? Böylesi sıradan şartlarda gömülmüş mühimmat fabrikadan yeni çıkmış gibi pırıl pırıl parlıyor! Bu mühimmatı köylü ahmet ağa olsa böyle toprağa gömmez! Askerlik yapan herkes bilir ki karton kutuda mühimmat taşınmaz. İçi galvanizli ağaç sandık olur ve iki yanında urgandan iki tutamak olur. Yani cephaneyi bu sandıktan çıkarıp mukavva koliye koymanın ne mantığı var, ne bir açıklaması. Bunun tek açıklaması olur. Sandıkta çukurun başına getirilen mühimmatın bir kısmını çukurun içinde karton koliye aktarır, çukuru örtüp kalanını yine sandıkla götürürsün. İnanamıyorum, adamlar gözümüzün içine baka baka hepimizi akılsız yerine koyuyorlar!.. Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 Bunda da siz yerden göğe haklısınız... İnanamıyorum, adamlar gözümüzün içine baka baka hepimizi akılsız yerine koyuyorlar!.. Sayin demirefe' bende inanamıyorum, farkindaysan Türk halkinin cogunlugu inanmiyor? ama birileri bizi zorla inanacak siniz muamelesi yapiyor.. Sayin politikanin da belirttigi gibi Refah Partisi-DYP koalisyon hükümeti, Susurluk’u "fasa fiso" ilan etmemismiydi O dönemde halk bu olayin aydinlatilmasi icin cirpinirken Susurluk’un üzerini örten bunlar degilmiydi? Ne oldu o dönemin kilit adamlarina neredeler? Nerede bu seyh ler Agalar! Darbeyle simdi kalkip bu olayi baglantilamanin amaci ne.. eger darbeyle hesabiniz varsa darbe yapan Evren orda.. bugün sözde eger Darbe yapacakda olan Askerin basinda eger darbe yapacak birisi araniyorsa.. Sonra darbe durup dururken neden yapilsin yapilsa kime karsi yapilacak neden yapilsin. Asker görevin basinda degil mi hükümet görevin basinda degil mi.. fasa fiso diyecegini yap görevini! Susurluk’u aydinlat? Deniz feneri davasinla iliskisi olan hükümet görevlileri yüzünden Devlet yikilmaya calisilir mi? iliskisi olani söküp atarsin milyonlara mal olan bir secimin hükümetin görevinin icine etmesin... olur biter.. Askerin arka planda tutdugu bazi görevlilerinde bazi yanlis yönleri sapmalari olabilir bunlar daha cok sivil calistigi icin bu yönleri sapmalari bu hataya düsmeleri olabilir.. kalkarsin bunlari desifre etmeden görevine son verirsin.. bu namus meselesidir? ki bunlar gercek anlamda namusuna sahip cikmistir... adama sorarlar sen namusuna ne kadar sahip ciktin ogluna gemi alirken? Evet bir takim hatalar Askeri yok etmekten gecmez birtakim hükümet görevlilerin yanlisi yüzünden Devleti yikmakdan gecmez.. Benim kisisel görüsüp bu hükümet yikim ekibi gibi calismaktadir.. Türk halki bu hükümetden kurtulmalidir bu "fasa fiso" cularin akillanacagi yok cünkü bunlarin bir ayagi kürtcülük.. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 Ergenekon senaryo değil, gerçektir. Mafya, derin devlet, çeteler her zaman olabilir ve bunlara önlem alınması her zaman gereklidir. Karşı çıktığımız, bu bahaneyle tüm karşıtların sindirilmeye çalışılması. Ordu değişime hiç bir zaman direnmez. Tersine değişimin öncüsüdür. Bu ülkenin en ileri, en modern, en dinamik kurumu ordudur. Ülkenin bütünlük ve güvenliğine bir tehdit olmadıkça ordu hiç bir değişimi engellemez. Tersine bu ülkeye yapılacak her türlü kastın etrafından dolaşamayacağı, üzerinden aşamayacağı tek engel ordudur... Ergenekon senayo olabilir'de ki kastım; farklı düşünen arkadaşlarımıza,Ergenekon,kendisiyle senaryo olsa da yaşananlar;yani zihniyet,kesinlikle gerçeğin kendisidir,demek istegimdendir. Yoksa,Ergenekon'unun senaryo olduğuna inandığımdan değil. Bakınız,bu Ergenekon dalgasında yazılanlar,iddialar beni hiç şaşırtmıyor. Biraz olsun,ülke gerçeğinin farkında olan herkes,neyin,ne olduğunu çok iyi biliyor. Faili meçhul cinayetler,o kadar sıradanlaştırılmıştı ki bi ara,artık faili meçhul olmaktan çıkmıştı. Darbe günlükleri yayımlandığında,o günlüklerde yer alan her satırda zavallılaşan devleti,onların gözüyle o kadar net görüyorduk ki? Kim,kimin kavgasında? İşin kötü tarafı ne biliyor musunuz? Devlet dışındaki bu yapılanmalar,devlet tarafından meşrulaştırıldı,sahiplendi. Hep söylerim,birileri kafasına göre birilerini öldürürken,birileri ahkam keserken...ben bile bunların farkındayken;devlet nasıl farkına varamadı? Bakınız,Efendi geçen gün bir iletisinde çok güzel bir tespitte bulunmuştu. Nerde Ağar...nerde olayın siyasi aktörleri?Onlar,bu işin tam da içinde. Halkın olaylara bakışına gelince,halk devletine güvenmiyor?Susurluk ile açık açık sırıtan bu akıl almaz ilişkiler ötüldükçe,halk kan kaybetti. Onlar,bunun çok iyi farkında. Askere gelince,özür dilerim ama;her darbenin gerekçesi ve sonucu aynıyken,darbe yapan bir ordunun,yenilişme ile yanyana getiremiyorum...Ne demişti Özden;darbe için ortam hazırlanmalı. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 Askere gelince,özür dilerim ama;her darbenin gerekçesi ve sonucu aynıyken,darbe yapan bir ordunun,yenilişme ile yanyana getiremiyorum...Ne demişti Özden;darbe için ortam hazırlanmalı. Bakın, darbe savunulacak bir şey değildir. Doktor bir insanın kolunu bacağını niye keser? Sakat kalsın diye mi? Hayır. Kangren olup ölmesin diye. Kolunuzu kesen doktoru mutlaka suçlarsınız, hayatımı kurtardı diye savunmazsınız. Hep " yapılacak bir şeyler, bir tedavi mutlaka varmıştır, kasaplık yaptı koldan oldum" diyeceksinizdir. Bunun savunusunu yapmak çok zordur. Ben kolunu kaybeden hastanın doktoruna "eline sağlık doktor, iyi ettin" dediğini hiç duymadım. Kenan Evren'in "ortamın olgunlaşmasını bekledik" sözü ağızlara sakız edildi. Kolun bacağın kangren olacağının kesinleşmesi ve kesilmekten başka çare kalmadığının anlaşılması için beklemektir bu. Yoksa doktorun "kangren olsun da niye kestiniz demesinler" diye turnike bağlayıp hiç gevşetmeden kangreni beklerken bistürileri sadistçe bir zevkle hazırlaması değildir. Bakış açısına göre değişiyor bu. Ben Kenan Evren'i mi savunuyorum? Hayır, fakat hastanın bacağını turnike ile sıkıp da kangren olmasını bekleyen, sonra da kesen "kötü doktor" olduğuna inanmıyorum. Bacak (veya kol, neyse) mikrop kapıp kangrene gitmişti, mecburen kesildi diye düşünüyorum. Bakış açısı... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 Bakın, darbe savunulacak bir şey değildir. Doktor bir insanın kolunu bacağını niye keser? Sakat kalsın diye mi? Hayır. Kangren olup ölmesin diye. Kolunuzu kesen doktoru mutlaka suçlarsınız, hayatımı kurtardı diye savunmazsınız. Hep "yapılacak bir şeyler, bir tedavi mutlaka varmıştır, kasaplık yaptı koldan oldum" diyeceksinizdir. Bunun savunusunu yapmak çok zordur. Ben kolunu kaybeden hastanın doktoruna "eline sağlık doktor, iyi ettin" dediğini hiç duymadım. Bakış açısına göre değişiyor bu. Ben Kenan Evren'i mi savunuyorum? Hayır, fakat hastanın bacağını turnike ile sıkıp da kangren olmasını bekleyen, sonra da kesen "kötü doktor" olduğuna inanmıyorum. Bacak (veya kol, neyse) mikrop kapıp kangrene gitmişti, mecburen kesildi diye düşünüyorum. Bakış açısı... Peki,"demirefe"; o kol kangren olmadan önce sunulacak bir reçete varken neden kagren olunması beklenir? diyelim ki,önüne geçilemedi yaşananların, peki,o zaman; vardığınız sonuç,kangren olan kolu kesip kesmemekle aynı kapıya çıkıyorsa,neden ısrarla kangren kolu aynı yolla kesmek? Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 Refah Partisi-DYP koalisyon hükümeti, Susurluk’u "fasa fiso" ilan etmemismiydi O dönemde halk bu olayin aydinlatilmasi icin cirpinirken Susurluk’un üzerini örten bunlar degilmiydi?....... görevine son verirsin.. Doğru söze diyeceğim yoktur... Haklısın Efendi kardeşim... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 o kol kangren olmadan önce sunulacak bir reçete varken neden kagren olunması beklenir? Kangren antibiyotiklerin tümüne direnç geliştirdiğinde acı sonla yüzyüze gelinir ve hasta ameliyat masasına yatar. Bu çok nahoş ve isyan edilesi bir sonuçtur. Kabullenmek çok güçtür. diyelim ki,önüne geçilemedi yaşananların....vardığınız sonuç,kangren olan kolu kesip kesmemekle aynı kapıya çıkıyorsa, neden ısrarla kangren kolu aynı yolla kesmek? Aynı kapıya çıkmaz. Kangren ölümcüldür. Kesmezseniz hastayı öyle çabuk kaybedersiniz ki ne olduğunu anlamazsınız... Kimsenin başına gelmesin dilerim. Kabul edilmesi zor bir durumdur. Tıpta "ampütasyon" denir. Kötü bir psikolojik yıkımla sonuçlanır. Antiparantez: Kulaklarını sağır eden bir patlamadan sonra kolsuz, bacaksız, görmüyor veya duymuyor olarak narkozdan çıkan, son hatırladığı bir "topuk koparan" tabir edilen yani askeri teknik terimle antipersonel mayına bastığını farketmesi olan veya bunu bile hatırlamayan yirmi yaşında bir delikanlı adamın yüzüne için ezilmeden bakabilmek bile çok zordur. O hastanın psikolojisi ise tam bir yıkımdır. Dayanabiliyorsa bravo! Kangrenli bir hastanın kolunu bacağını kesmek zorunda kalan bir doktor olmak istemezdim. Bu yüzden hayatımın hiç bir döneminde doktor olmaya hiç heves etmemişimdir. En zor mesleklerdendir. Cerrah olmasanız bile çok zordur. Kıssadan hisse, Kenan Evren olmayı da hiç mi hiç istemezdim. Eminim o da olmamayı, her genelkurmay başkanı gibi normal şekilde emekli olmayı dilerdi... Alıntı
Misafir Domuzbağı Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 Layığınızı bulun emi! Bu cumhuriyet, bu Atatürk ne yaptı size? Onurlu, bağımsız ve başı dik, alnı açık, aydınlık bir ulus yaratmaktan başka ne yaptı? Yediniz mirasını, yedik, tüketemedik bir türlü. Yazıklar olsun bize. Bize, bana olsun, layık olamıyoruz, düşmanlarının yok etmek için uğraştığı kadar korumaya, geliştirmeye uğraşmıyoruz. Yazık… Sayın demirefe Atatürk'ün bunlara yaptığı şu; Osmanlı'dan beri süren din kisvesi altında süren, dini lider sultasına son vermesi. Hilafeti, tarikatları, çarşafı, arapça harfleri, şeriat hükümlerini vs hep kaldırmış olması. Atatürk'e duyulan saygı devam ettikçe ya da Atatürk Atatürk gibi anlaşılmaya devam ettikçe bu gücü tekrardan ele geçirmeleri mümkün değil. Bu bir güç oyunu. Önlerindeki engel ise hala Atatürk ve devrimleri. Saygılar... Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 Bakın, darbe savunulacak bir şey değildir. Doktor bir insanın kolunu bacağını niye keser? Sakat kalsın diye mi? Hayır. Kangren olup ölmesin diye. Kolunuzu kesen doktoru mutlaka suçlarsınız, hayatımı kurtardı diye savunmazsınız. Hep "yapılacak bir şeyler, bir tedavi mutlaka varmıştır, kasaplık yaptı koldan oldum" diyeceksinizdir. Bunun savunusunu yapmak çok zordur. Ben kolunu kaybeden hastanın doktoruna "eline sağlık doktor, iyi ettin" dediğini hiç duymadım. Olayı böyle anlayıp böyle yorumlamak absürt bir düşünce sebebi kimin kolu veya bacağı kangren olmuşta kesildiğinde doktoru suçlamışki,üstelik hayatının kurtardı diye savunmazmışız bir kere hayatını kurtaran kişiye ne durumda olursa olsun İnsan minnet duyar sonra kangren olan yer kesilip atılır asmayalım besleyelimmi netekim... Kenan Evren'in "ortamın olgunlaşmasını bekledik" sözü ağızlara sakız edildi. Kolun bacağın kangren olacağının kesinleşmesi ve kesilmekten başka çare kalmadığının anlaşılması için beklemektir bu. Yoksa doktorun "kangren olsun da niye kestiniz demesinler" diye turnike bağlayıp hiç gevşetmeden kangreni beklerken bistürileri sadistçe bir zevkle hazırlaması değildir. Ortam olgunlaştı ve 12 Eylül oldu hayırlı ve uğurlu oldu üstelik nü bir ressam kazandık. Ve nur topu gibi bir İhtilal yaptık “BİZİM ÇOCUKLAR BAŞARDI” bravo sayın seyirciler… Bakış açısına göre değişiyor bu. Ben Kenan Evren'i mi savunuyorum? Hayır, fakat hastanın bacağını turnike ile sıkıp da kangren olmasını bekleyen, sonra da kesen "kötü doktor" olduğuna inanmıyorum. Bacak (veya kol, neyse) mikrop kapıp kangrene gitmişti, mecburen kesildi diye düşünüyorum. Bakış açısı... Bizim çocuklar? Kangreni gösterip,vebaya razı etmişler ve alışkanlık canım oradan susurluğa,oradan Ergenekon’a konmuşlar. Sosyal doktara tezi verilmiştir, anti tez veya sentez beklenir,tıp doktorluğu ve kangren durumları ihtilal severlere mahsustur saygılar ve sevgiler... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2009 Önlerindeki engel ise hala Atatürk ve devrimleri. Bu engeli aşmak için küçük yoklamalar çekiyorlar. Önce bir film ısmarladılar. Bu sözde belgesel layık olduğu yanıtı aldı. Yeni paralara koydukları Atatürk resmine bir bakın! Atatürk olduğunu anlamak için epey bir hayal gücü gerekiyor. Bunlar belki ufak tefek önemsiz şeyler gibi gözüküyor ama bence hiç öyle değil... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.