Φ Muallim-i Âli Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2008 Yanlış Yorumlanan Bir Ayet: "Onları Bulduğunuz Yerde *******" Prof. Dr. Alaaddin Başar Serçe parmağının ucuna bakarak bir insanın resmini çizmek ne kadar yanlış bir sonuç doğurursa, bir tek ayetin sadece mealine bakarak Kur?an hakkında hüküm vermek de en az onun kadar yanıltıcı olur. Bazı yazarların dillerine doladıkları ve İslam?ın evrenselliğine, toleransına, ondaki engin fikir hürriyetine perde çekmek için yanlış yorumladıkları bir ayet-i kerime var: ?Onları bulduğunuz yerde öldürün. Sizi yurtlarınızdan çıkardıkları gibi siz de onları çıkarın. Fitne çıkarmak adam öldürmekten daha kötüdür??? (Bakara,191) Konunun tahliline geçmeden önce bazı Kur?an hükümlerini hatırlamak gerekiyor. Ta ki, Kur?anın gerçek maksadı anlaşılsın ve bu ayetin de gerçek yorumu ortaya konulabilsin. Konuyla yakından ilgili bir ayet-i kerime: ?Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır...? (Bakara, 256) Bu ayetin tefsirinde, ayet-i kerimeye ?Zorlama denen şey dinde yoktur.? manası da verilerek, ?Sadece dinî konularda değil, hiçbir konuda zorlamaya izin yoktur.? denilmiştir. Aynı gerçeği ders veren bir başka ayet: ?Eğer Rabbin dileseydi yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın?? (Yûnus, 99) Demek oluyor ki, Peygamberlerin görevi ve Kur?anın hedefi hakkın ve hakikatin tebliğ edilmesi, duyurulmasıdır. İnsanlar bu dünyaya imtihan için gönderilmişlerdir. İmtihanın vazgeçilmez bir gereği de kişinin doğru ve yanlış yoldan birisini kendi iradesiyle seçebilmesidir. Zorlama iradeyi yok edeceğinden imtihanın da bir manası kalmaz. Bu manaya kuvvet veren pek çok ayet vardır: ?Allah dileseydi onlar şirk koşamazlardı. Seni onların üzerine bekçi kılmadır; sen onların vekili de değilsin? (En?am, 107) ?Peygambere düşen görev ancak tebliğdir (duyurmadır). (Mâide, 999 ?Allah, dileseydi hepinizi bir tek ümmet kılardı..? (Nahl, 93) Bir başka ayet-i kerimede şu hakikate dikkat çekilir: ?Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün alemlerden ganidir (müstağnidir).?(Âl-i İmrân, 97) Yani, Allah, yarattığı ve bizzat terbiye ettiği alemlerden hiçbirinin hiçbir şeyine muhtaç değildir. Güneşin ışığına, ağacın meyvesine, rüzgarın esmesine, mevsimlerin gelip gitmesine, canlıların görmesine, işitmesine muhtaç olmadığı gibi insanların inanmalarına, Onu tanımalarına, Ona ibadet etmelerine de muhtaç değildir. Böyle pek çok ayet-i kerime var. Bunlardan çıkan ortak sonuç şudur: Allah?ın insanları imana, ibadete davet etmesi gibi, müminlere cihadı emretmesi de yine onların menfaati içindir. Bu mana bütün asırlar ve bütün insanlık alemi için geçerli olmakla birlikte, ayetlerin ilk muhatabı olan sahabelere ve Arap yarımadasındaki iman-küfür mücadelesine daha çok bakmaktadır. İslam dini Arap yarımadasına zuhur ettiğinde o bölge insanlarının temel inancı putperestlikti. Ve Kur?anın ana hedefi de kalplere ?tevhid? inancını yerleştirmekti. Fatiha Suresi, Allah?ın ?Rabbü?l-alemîn? olduğunu ilan ile başlar. Bütün alemler, gökler, yerler, insanlar, hayvanlar, cinler, melekler, bütün bitki türleri ancak Allah?ın terbiyesiyle hazır hallerine kavuşmuş ve bu sayede görevlerini en iyi şekilde yerine getirebilmişlerdir. Bu bir tevhid dersidir. Surenin devamında ancak Allah?a ibadet edileceği ve yine ancak ondan yardım dilenebileceği vurgulanır. Bir başka ayette rızıkların ancak sema ile arzın işbirliğiyle teşekkül ettiğine dikkat çekilerek şükrün de yine ancak sema ve arzın Rabbine yapılması gerektiği ders verilir. Bir diğer ayette bizzat Allah Resulüne (asm.) hitap edilerek, ?Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; ancak Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir.? (Kasas, 56) buyurulmakla en büyük nimet olan hidayete kavuşturmanın da ancak Allah?a mahsus olduğu ilan edilir. Böylece baştan sona kadar tevhid dersi verilerek sonunda, Nas Suresinde, Allah?ın ?Rabbü?n-nas? olduğu ifade edilir. İnsanları terbiye eden ancak Allah?tır. Gözlerini görecek, kulaklarını işitecek, midelerin hazmedecek şekilde terbiye eden O olduğu gibi, akıllarını anlayacak, kalplerini inanacak, sevecek, korkacak şekilde terbiye eden de yine ancak Odur. Maziye nazar ettiğimizde bütün peygamberlerin ortak davalarının ?tevhid? (birlemek, Allah?ı bir bilmek) olduğunu görürüz. İnsanlık aleminin yanlış da olsa bir şeylere inandığına, ateizmin kitle çapında fazla görülmediğine, ancak şirkin bütün çeşitleriyle insanları yoldan çıkaran en büyük ?fitne? olduğuna şahit oluruz. İşte tevhid inancının en büyük tebliğ edicisi olan Hazreti Muhammed (asm) Mekke?de yine en büyük mücadelesini şirke karşı vermeye başladığında bütün müşrikler karşısına çıktılar ve onu bu davasından vazgeçirmeye çalıştılar. Amcasını ricacı olarak gönderdiler. ?Bir elime güneşi bir elime ayı koysalar ben yine bu davadan vazgeçmem.? cevabını alınca artık kuvvet, zorbalık ve işkence dönemi de başlamış oldu. Şu nokta çok önemlidir: Mekke ve çevresinin müşrikleri başka beldelerdekinden çok farklıydı. Bunlar sadece batıl inançlarını kendi halleriyle yaşamakla kalmıyor, beldelerinde doğan tevhid nurunu söndürmeyi kendilerince kutsî bir ideal olarak benimsiyor, bu uğurda canlarını ve başlarını ortaya koyuyorlardı. Artık, iki şıktan başka bir seçenek görünmüyordu ortada. Ya tevhid inancı galip gelecek, insanlık alemine Kur?anın nuru ulaştırılacak, yahut insanların kalplerini batıl inançlar zaptedecekti. Başka bir ifadeyle, insanlara ya cennetin yolu gösterilecek, yahut cehenneme akış devam edecekti. Kur?anın o dönemin müşrikleri hakkındaki şiddet ayetlerine bu gözle bakmak gerekir. Mesele sadece birkaç müşrikle mücadele değil, top yekun şirk inancıyla ve onu temsil eden, onu korumak isteyenlerle mücadeledir. Nitekim, Kur?anın Mekke müşrikleri hakkındaki şiddetli beyanlarını, yine bir nevi şirk inancını taşıyan başka kavimlere karşı sürdürmediğini görüyoruz. Teslis inancına sahip Hıristiyanlar ve diğer ehl-i kitap hakkındaki ifadeler hiç de öyle şiddetli değil. ?Ehl-i kitapla ancak en güzel şekilde mücadele edin; içlerinden zulmedenler müstesna. Ve deyin ki, ?Hem bize indirilene, hem de size indirilene inandık. Bizim ilahımız da, sizin ilahınız da birdir ve biz Ona teslim olmuşuzdur.? (Ankebût, 46) Bu noktayı gözden ırak tutan birtakım çevreler şöyle diyorlar: ?Onları bulduğunuz yerde öldürün. Sizi yurtlarınızdan çıkardıkları gibi siz de onları çıkarın. Fitne çıkarmak adam öldürmekten daha kötüdür??? (Bakara,191) ayeti ortada iken İslam?ın farklı inançlara karşı toleranslı olduğunu nasıl söyleyebilirsiniz? Önemine binaen konuyu bazı yönleriyle biraz tahlil etmek gerekiyor: Ayet-i kerimenin muhatabı Arap müşrikleridir. ?Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır.? (Bakara, 179) Bu ayetlerle onları öldürenleri öldürmeleri, yurtlarından çıkaranları yurtlarından çıkarmaları emredilirken, fitnenin adam öldürmekten daha kötü olduğu da ayrıca vurgulanmıştır. Bir insanı öldürmek onun bu fani dünya hayatından faydalanmasına son vermek demektir. Fitne çıkarmak, insanları putlara tapmaya zorlamak ise onları ebedi cehenneme atmaktır. Bu ikincinin birinciden çok daha kötü olduğu açıktır. Kaldı ki Mekke müşriklerindeki fitnenin bir de katillik boyutu vardır: Kızlarını diri diri toprağa gömmeleri ve müminleri öldürmek için onlara savaş açmış olmaları. Aynı mananın işlendiği şu ayet-i kerimeleri de burada akdim edelim: ?İman edenler Allah yolunda savaşırlar. İnkar edenler de tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarına karşı savaşın. Çünkü şeytanın hilesi zayıftır.? (Nisa, 76) ?Fitne kalmayıncaya ve din tamamen Allah?ın oluncaya kadar, onlarla savaşın.? (Enfal, 39) Ayette geçen ?onlar? kelimesinden kasıt müşriklerdir, ?fitne?den kasıt da Allah?a ortak koşmaktır. ?Fitne ortadan kalkıp, din yalnız Allah?ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse bilin ki düşmanlık ancak zalimlere karşıdır.? (Bakara,193) Son ayet hakkında yapılan tefsirlerden çok önemli gördüğüm iki hususu nakletmek isterim: ?Bu ayetin sebeb-i nüzulü, ehl-i Mekke?nin müminlere eza eyleyerek irtidatlarını (İslam dininden dönmelerini) teklif ve ısrar etmeleridir. Şu halde mana-yı nazım, ?Siz müşrikleri katledin ki onlara galebe edesiniz ve .. irtidat fitnesi kalmasın. Ve ezalarından kurtulmak için onlarla kıtal etmelisiniz. Ta ki, şirk ortadan kalksın, din-i tevhid onun yerine ikame olsun. (Konyalı M.Vehbi Ef. 1-2/331) Fitnenin ortadan kalkması için savaş emredilirken bir başka ayet-i kerime ile de şu sınırlamalar getirilmiştir: ?Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın. Fakat haddi aşmayın. Çünkü Allah haddi aşanları sevmez.? (Bakara, 190) Savaş, Allah yolunda olacaktır; toprak istilası, ganimet elde etme, köle kazanma gibi bir menfaat için yapılan savaşlar ?cihat? özelliği taşımazlar. İkinci bir kayıt olarak da ?haddi aşmama? getirilmiştir. Suçluya hak ettiğinden daha fazla ceza vermek de bir nevi zulümdür; işkence etmek, organlarını kesmek gibi. Konunun doğru yorumlanması için Tövbe Suresinin ilk ayetlerinin de yine doğru anlaşılması büyük önem arz ediyor: ?Bu bir ayrılık ihtarıdır! Allah ve Resulü tarafından kendileriyle muahede yapmış olduğunuz müşriklere.? (Tövbe,1) ?Artık yeryüzünde dört ay dolaşınız. Ve biliniz ki, şüphe yok ki, Allah?ı aciz bırakacak değilsiniz. Ve muhakkak ki, Allah kâfirleri zelil kılıcıdır.? (Tövbe, 2) Bu ayetler, verdikleri sözlerinde durmayan müşrikler ile yapılmış olan anlaşmaların feshedildiğini bildirir. Ve kendilerine dört ay mühlet verilen o İslam düşmanlarının hüsrana uğrayacaklarını ihtar eder. Bir sonraki ayette müşrikler tövbe etmeye çağrılır, aksi hale acıklı bir azaba uğrayacakları haber verilir. Beşinci ayette ise ?Artık haram aylar çıkınca o (muahede hükmüne riayet etmeyen) müşrikleri nerede bulursanız öldürünüz??.? emri verilir. Altıncı ayette, anlaşma süresi bitmiş olsa bile, o müşriklerden kim eman dilerse, ona eman verilmesi ifade edilir ve şöyle devam edilir: ?Ta ki, Allah?ın kelamını dinlesin. Sonra (iman etmese de) onu emin bulunduğu mahalle ulaştır. Çünkü onlar şüphe yok ki bilmez bir kavimdir.? Bu ayet-i kerimeler son nazil olan ayetlerdendir. Artık Müslümanlar galip gelmişler, müşriklere ya iman etmeleri yahut harbe razı olmaları tebliğ edilmiş, kendilerine inanmaları (yahut göç etmeleri) için dört ay gibi uzun bir süre tanınmış ve Allah Resulü (asm.) ?Arap yarımadasında artık iki dinin olamayacağını? açıkça ilan etmiştir. Bu ayetin ve hadisin kendilerine tebliğ edildiği kişiler, yirmi seneyi aşkın bir süre İslam?ın nurunu söndürmeye çalışmış, Müslümanları yurtlarından uzaklaştırmış, onları göç ettikleri Medine?de de rahat bırakmayıp Medine?ye kadar gelerek onların hayatlarına kast etmek istemiş, şirk yolunda nice ölüler vermiş, nice sahabeleri şehit etmiş inatçı, bir bakıma idealist ve kararlı müşriklerdir. Buna rağmen kendileriyle anlaşma yapılmış, sulh içinde yaşama yolu denenmiştir. Bu anlaşmaları bozan taraf (iki kabile dışında) hep müşrikler olmuşlardır. Süre dolduğunda bu işin de sona ereceği açıkça haber verilmiştir. Artık gönüllere ya tevhit inancı hakim olacak, yahut putperestlik hüküm sürecektir. Bu işe bir son verme zamanı gelmiştir. Müslümanlar galip hale gelmelerine rağmen karşı tarafa süre tanınmış, onlardan eman dileyip İslam?ı tanımak ve öğrenmek isteyenlere eman verilmiş, inanmasalar da hemen öldürülmeyip yurtlarına emniyet içine dönmeleri sağlanmıştır. Kaldı ki ayetin sonunda müşrikleri acıklı bir sonun beklediği bildirilmekle, kendileri son bir kez daha ikaz edilmiştir. Diğer müşriklerden ve ehl-i kitaptan farklı olarak Mekke müşriklerine böyle bir muamelede bulunulması, hak dinin ve tevhid inancının Mekke ve civarında iyice kökleşmesi ve oradan bütün cihana yayılması içindir. Çekirdek sağlam olacaktır ki ondan nice ağaçlar çıkabilsin. Artık Arap yarım adasında kimse putlara tapamayacak, kimse Kâbe?yi çıplak olarak tavaf edemeyecek, kimse kızlarını diri olarak toprağa gömemeyecek, herkes alemlerin Rabbi olan Allah?a inanacak, Onun emirlerine uyacak ve yasaklarından kaçınacaktır. Herkes ahiret yolcusu olduğunu bilecek ve o ebediyet yurdu için güzel ameller işleyecektir. Böylece melekleri çok gerilerde bırakan mübarek ve muhteşem müminler yetişecekler ve bunlar İslam?ın nurunu bütün bir insanlık alemine ulaştırmak için gayret göstereceklerdir. İnsanlara zulmedilen beldelerden bu zulmü kaldırmak için cihad edecekler, ama galip geldiklerinde kimseyi İslam?a girmeye zorlamayacaklar, sadece, akıllara ve kalplere konulan ambargoyu kaldırarak onlara doğruyu ve güzeli seçebilecekleri bir hürriyet ortamı hazırlayacaklardır. Mekke müşriklerinin zulmü altında inleyenlerin kurtarılmalarını emreden şu ayet-i kerime çok anlamlı ve benzer zulümleri de ortadan kaldırma hususunda önemli bir rehberdir: ?Size ne oldu ki, Allah yolunda ve ?Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan şu şehirden çıkar, bize katından bir koruyucu ver, bize katından bir yardımcı ver.? diyen zayıf erkek, kadın ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?? (Nisa, 75) İşte o çekirdek kadro etrafındaki yabancı ve zararlı unsurların temizlenmesi için, bu ayetin emriyle Müslümanlar Mekke?yi fetih girişimini başlatmışlar ve sonunda başarıya ulaşmışlardır. Artık çekirdek kemalini bulmuştur. Kısa bir zaman sonra Endülüs medeniyeti, arkasından Selçuklu ve Osmanlı medeniyetleri doğacak ve Kur?anın nuru cihanın her bir tarafına ışık saçacaktır. Kalplerden öncelikle şirk temizlenecek, tevhid hakim kılınacakır. Zulüm yerini adalete, sefahat güzel ahlaka terk edecektir. Bu ayetten dersini alan müminler, batıl inançlarını halka zorla kabul ettirmek isteyenlerin güçlerini kırmak ve müminlere yapılan zulümlere son vermek gibi temel sebeple cihat yoluna girmiş ve yeni ülkeler fethetmişlerdir. ?İslamda gaye-i harp intikam, katil, tebdil-i dine icbar değil, hasmı mağlup etmek ve kuvve-i cebriyesini alıp dininde serbest olarak hükm-ü hakka tabi tutmaktır ki, i?layı kelimetullah bundadır.? (Elmalılı Tefsiri, 2/864-5) Müslümanlar, fethettikleri ülkelerin halklarından cizye denilen bir vergi almakla, onları kendi raiyetleri sınıfına dahil etmişler, canlarını ve mallarını koruma altına almışlardır. Zimmîler, yani bir İslam beldesinde yaşayan ve vergisini vermekle vatandaşlık haklarından faydalanmaya hak kazanan gayr-ı müslimler hakkındaki şu hadis-i şerif bu noktada çok anlamlıdır: ?? Kim bir zimmîye zulmeder ve ona gücünün üstüne iş yüklerse kıyamet günü beni karşısında bulacaktır.? (Ebû Dâvud, İmâre, 33, bkz. Münâvî, Feyzu`l-kadîr, 6/19; Bağdâdî, Tarîhu Bağdad, 8/170; Aclûnî, Keşfu`l-hafâ, 2/342.) Büyük müfessir Fahreddin-i Razi hazretlerinin cihat konusundaki şu açıklaması çok önemlidir: ?Kafirlerle savaşan kimsenin maksadı küfrü kaldırma azmi ve kasdı olmalıdır. Bu sebeple, kâfirle savaş halinde olan kimsenin, savaşsız olarak onu küfründen vazgeçirebileceği düşüncesi ağır basınca bu kimsenin onu öldürmekten vazgeçmesi vacip olur.? (Tefsir-i Kebir; 4/436) Yazımıza konu olan itirazı yapanların, İslam?ın şu hükmünü çok iyi değerlendirmeleri gerekiyor: ?Kâfir eğer zimmî olsa, dahilde olsa cizye verse, hariçte olsa musalaha etse İslamiyet?çe hakkı mahfuzdur.? Buna göre, bir mümini öldürene kısas uygulandığı gibi, bir zimmîyi öldürene de kısas uygulanır. Eğer, Müslümanlar da bu ayeti söz konusu iddia sahibi gibi yanlış yorumlasalardı, fethettikleri ülkelerin bütün müşriklerini, putperestlerini, Hıristiyanlarını ve Yahudilerini kılıçtan geçirirlerdi. Tarih bunun aksini söylüyor. İslam ülkelerinde varlıklarını sürdüren kiliseler, sinagoglar da böyle bir iddiayı yalanlıyorlar. Söz konusu ayeti yanlış ve eksiz yorumlayıp İslam?a hücum eden kişiler yanlış yolda oldukları gibi, yine bu ayeti kendi akıllarınca değerlendirip bütün gayr-ı müslimleri öldürmeyi düşünenler de o kadar hatalı ve İslam?ın ruhundan o derece uzak bir yoldadırlar. Üstad Bediüzzaman?ın ?dinde mutaassıp, muhakeme-i akliyede noksan? diye nitelendirdiği bu gibi kişilerin hataları İslam?a mal edilemez. Böyle kimseleri bahane ederek İslam?a hücum etmek son derece yanlıştır. Eğer hücum edilecekse, Müslümanları dininden uzaklaştırmak için bir asırdan fazla zamandır aralıksız çalışan ifsat komitelerine edilmelidir; asıl suçlu onlardır. İslam?ı aslına uygun olarak öğrenme imkanından mahrum bırakılan, Kur?anı eksik hatta yanlış öğrenen kişiler, sonunda bu İslam düşmanlarına da zarar vermeye başlamışlardır. Kaldı ki böyle kimseleri organize eden bir takım örgütlerin dış kaynaklı oldukları, bir cinayet şirketi gibi faaliyet gösterip silah kaçakçılığından uyuşturucu ticaretine kadar her tür rezilliği para karşılığı yaptırdıkları da ayrı bir gerçektir. Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2008 Yanlış Yorumlanan Bir Ayet: "Onları Bulduğunuz Yerde *******" Prof. Dr. Alaaddin Başar "Onları bulduğunuz yerde öldürün. Sizi yurtlarınızdan çıkardıkları gibi siz de onları çıkarın. Fitne çıkarmak adam öldürmekten daha kötüdür" (Bakara,191) "Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır..." (Bakara, 256) Bu ayetin tefsirinde, ayet-i kerimeye ?Zorlama denen şey dinde yoktur.? manası da verilerek, ?Sadece dinî konularda değil, hiçbir konuda zorlamaya izin yoktur.? denilmiştir. ?Eğer Rabbin dileseydi yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın?? (Yûnus, 99) Vallah, Alaaddin efendi cok zahmet etmis ve uzun uzun bir yazi yazmis bunu açiklamaya cabalayinca... Yinede becerememis. Bu ayetlerin manasi cok basit: Bende size açiklama yaparim. 2/191 : öldürmekten hic cekinmiyor (Muhammedin Allahi). öldürun diyor hemen. Fitne çıkarmak adam öldürmekten bile daha da kötüdür diyor. Yani bizim komsu bir fitne cikarirsa, onu oldurmeli. Cunku o komsunun yaptigi fitne, benim yapacigim katillikten daha kotumus. Efendim, bunu tekrar ediyor 2/217 de "“Fitne çıkarmak adam öldürmekten daha büyük bir günahtır.” Yani oldurmek muhim bir sey degil. Insanin hayati ucuz bir seymis. 2/256: "Dinde zorlama yoktur..." demis. Alaaddin efendi bunu aciklamaya calismis. Genellikle ben buna karsi olan/gelen ayetleri gosteririm ama biraz daha piratik olalim bugun. Islami ulkelerde hic boyle bir zihniyet varmi? Nerde? Niye herkesi sabah erkenden ezanlarla kaldiriyorsunuz, zorlama yoksa? Niye ramazanda lokantalari kapatiyorsunuz, zorlama yoksa? Niye oruc tutmayan cocuklari döğüyorsunuz, zorlama yoksa? Niye, Musluman olmayanlara kafir olarak bakiyorsunuz, zorlama yoksa? Niye namaz kilmayalara, oruc tutmayanlara onyargi yapiyorsunuz, zorlama yoksa? Saudi Arabistanta, Sii ler bile ibadet yapamiyorlar. Tabii ki diger dinler tamamen yasak. Islam da zorlama yoksa, niye bu memleketler boyle ***** kalmislar ve bunu bilmiyorlar. Yoksa, Islam cehaletemi sebep oluyor? Hangi mantik kullaniliyor, Islam dininde? Yûnus:99 "Eğer Rabbin dileseydi yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın" demis. Peki senin rabbin niye dilemedi? Niye herkesi Musluman yapmadi? Bir tafaftan diledigi gibi yapti insanlari, diger taraftan yaptigi insanlari cehenneme gonderiyor, cunku onlar Allahin yaptigi gibi dusunuyorlar. Yine Bakara Sure'sinin 6.ayet'i söyle der: "Süphe yok ki, inkar edenleri (kafir olanlari), baslarina gelecekle (azab ile) uyarsan da uyarmasan da birdir, inanmazlar" (K. 2 Bakara 6). Bu ayet'in hemen arkasindan su ayet gelir: "Zira Allah onlarin kalblerini ve kulaklarini mühürlemistir; gözlerinde de perde vardir ve büyük azab onlar içindir" (K. 2 Bakara 7). Görülüyor ki kisileri "kafir" yapan, onlarin kalblerini ve kulaklarini mühürleyen Tanri'dir. Fakat böyle oldugu halde Tanri kendisinin "kafir" yaptiklarini, büyük bir azab'a sokacaktir. Açiklamak istediginiz bumuydu? Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2008 Tabii, dinde zorlama yoktur. Şunlar vardır: "Allah ve Resulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır." Maide 33. Sakın bu Allah ve Resulüne karşı savaşanların İslama saldıranlar olduğunu sanmayın. Onlar saldırıya direnen, karşı koyanlardır. Çünkü: "İnsanlar Lailahe illallah deyinceye kadar onlarla savaşmakla emrolundum." İslama göre lailahe illallah demeyen kim varsa, üzerine yürüyüp savaş açmak farzdır. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2008 "Allah ve Resulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır." Maide 33. Açık ve net bir ayet, üzerine sayfalar dolusu hikaye masal yazsakta bu ayetin anlamı değişmez ! ama şöyle bir şey var "Allah'ı zaten tutamıyoruz göremiyoruz, Hz. Muhammed'te öldü, dolayısıyla bir savaş durumu ortadan kalkmıştır ! " çok fantastik bir cevap oldu ama, inanın yıllar önceki tartışmalarımda bana aynen böyle dediler ! saygılar Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2008 Hz. Muhammed'te öldü, dolayısıyla bir savaş durumu ortadan kalkmıştır ! " çok fantastik bir cevap oldu ama, inanın yıllar önceki tartışmalarımda bana aynen böyle dediler!/quote] Gerçekten çok fantastik olmuş. Peki Muhammed ölünce örneğin faiz haram olmaktan da çıkmış mı? Alıntı
Misafir semAzen Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2008 Yanlış Yorumlanan Bir Ayet: "Onları Bulduğunuz Yerde *******" Prof. Dr. Alaaddin Başar Bu biraz nasıl kıvırsamda hoş göstersem tarzında bir yazı olmuş. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2008 O değil de, diğer cezaları anladık, astı, sürdü, fakat el ve ayağını çaprazlama niye kesiyor? Olsa olsa ibretlik "bakın görün allah ve resulüne karşı savaşanların rüsvay hali" diye ortalıkta sirk hayvanı gibi gezdirmek için olur, başka ne için olur? Biz de bu metinlerde saç örtülmesi emrediliyor diye kaos çıkarmakla uğraşıyoruz! O da emredilse neyse... Bakın dikkat edin, bunlar baş örtmüyor, saç örtüyor. Başını örteceksen Benazir Butto gibi ört, kim ne der? Kapalı mekana girince yakana indirirsin! Yıllar önce biri yemeğe üflemek mekruh diye tutturdu. "Niye olsun?" sorusuna da yanıt vermiyor da, işte neymiş efendim, karbondioksit üflüyormuşsun, belki ondan olabilirmiş, allah bilirmiş aslını. (Allah akıl fikir verse daha iyi ederdi ama!) Hani mahalle baskısı diyoruz ya! İfrit olurum böyle şeye. Ben kabul etmeyince almış gelmiş hadis kitabını, gösterdi. Tabii sonuç değişmedi de, aradan zaman geçti. Bir hikaye kitabında (dünya klasiklerini derlemişler) Pan'ın öyküsü vardı. Pan, tabiat tanrısı mitolojide, malum. İşte Pan ormanda donmak üzere bir adam bulup acımış, onu ısınsın diye evine götürmüş. Yolda adam ellerine hohlayıp duruyormuş. Pan bunu niye yaptığını sormuş. "Ellerimi ısıtıyorum" demiş adam. Neyse eve gelmişler, Pan ısınsın diye bir tas çorba vermiş. Adam kaynar çorbaya üflemeye başlamış. Pan yine bunu niye yaptığını sormuş. "Çorbayı soğutuyorum" demiş adam. Pan bunun üzerine öfkelenmiş: "Nefesi hem ısıtan, hem soğutan bir yaratığı evimde istemiyorum, çorbanı hemen iç ve git" demiş. Dinlerin etkileşimli bir silsile olduğuna ve bu etkileşimin hiç bir mantık içermediğine güzel bir örnekle karşılaştığımı anladım. İyi de niye acaba ellere hohlamak mekruh olmamış diye kafama takıldı. Ama doğru, Pan buna sesini çıkarmamış. Ama çorbaya üfleyince tepesi atmış. Peygamber sol elle yiyen bir adamı görüp sağ elle yemesini söylemiş. Adam "yapamıyorum" deyince "yapamaz ol" demiş. Adamın kolu kalkmaz olmuş. Bu masal ile Pan masalı arasında bir fark görüyor musunuz? O değil de Pan bile adamı evinden kovmakla yetinmiş. Adamın en fazla çorbayı acele içmekten ağzı yanmıştır. Niye bakıma muhtaç işsizler ordusuna yeni bir nefer ekliyorsun da, değil mi? Alıntı
Φ seth_ Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2008 Yanlış Yorumlanan Bir Ayet: "Onları Bulduğunuz Yerde *******" Prof. Dr. Alaaddin Başar Serçe parmağının ucuna bakarak bir insanın resmini çizmek ne kadar yanlış bir sonuç doğurursa, bir tek ayetin sadece mealine bakarak Kur?an hakkında hüküm vermek de en az onun kadar yanıltıcı olur. . . . İslam?ı aslına uygun olarak öğrenme imkanından mahrum bırakılan, Kur?anı eksik hatta yanlış öğrenen kişiler, sonunda bu İslam düşmanlarına da zarar vermeye başlamışlardır. Kaldı ki böyle kimseleri organize eden bir takım örgütlerin dış kaynaklı oldukları, bir cinayet şirketi gibi faaliyet gösterip silah kaçakçılığından uyuşturucu ticaretine kadar her tür rezilliği para karşılığı yaptırdıkları da ayrı bir gerçektir. yaziyi sonuna kadar okudum ve nedemek istedigini cok iyi anladigima inaniyorum.cok tesekkur ederim kardesim.rabbim hepimizden razi olsun... dunyaya bir daha gelsem yarabbim arar bulurum yine iman ederim cennet degildir benim emelim senin rizandir guzel yarrabbim Alıntı
Misafir S.e.t.h Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 yaziyi sonuna kadar okudum ve nedemek istedigini cok iyi anladigima inaniyorum.cok tesekkur ederim kardesim.rabbim hepimizden razi olsun... dunyaya bir daha gelsem yarabbim arar bulurum yine iman ederim cennet degildir benim emelim senin rizandir guzel yarrabbim Sayın seth_ Size katılmam mümkün değil. Saygılar... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.