Φ DeepBlue Gönderi tarihi: 2 Şubat , 2008 Paylaş Gönderi tarihi: 2 Şubat , 2008 ANNELERİN 12 YAŞ ÜZERİ ÇOCUKLARIYLA İLİŞKİLERİNDE YAŞADIKLARI ÇATIŞMALARIN İNCELENMESİ Doç. Dr. Zeynep Çopur Doç Dr. Sibel Erkal Prof. Dr. Şükran Şafak ÖZET Bu araştırma, Ankara Abidinpaşa Sağlık Ocağı Bölgesinde yaşayan annelerin 12 yaş ve üzeri kız ve erkek çocuklarıyla çatışma yaşadıkları konuları, çatışmayı çözümleme yollarını ve çatışmanın önlenmesine yönelik önerilerini belirlemek amacıyla planlanmış ve yürütülmüştür. Araştırmada annelerin çocuklarıyla en fazla çatışma yaşadıkları konular arasında %37.0 ile kardeşler arası ilişkiler konusunu belirtenlerin ilk sırada yer aldığı, bunu çocukların beslenme alışkanlıkları (%31.7) ve gürültülü müzik dinleme (%27.7) konular›nda çatışma yaşadıklarını belirtenlerin izlediği bulunmuştur. Her iki cinsiyetteki çocuklarla da kardeşler arası ilişkiler (kız %35.2, erkek %38.6), beslenme alışkanlıkları (kız %29.8, erkek %33.3), gürültülü müzik dinleme (k›z %27.8, erkek %27.6) konularında çatışma yaşayanların önde geldiği, bunu kız çocuklarla arkadaş seçimi (%23.6), erkek çocuklarla ise odas›n›n ve ders araç gereçlerinin temizlik ve düzeni konusunda (% 24.4) çatışma yaşadıklarını belirtenler izlemektedir. Çatışmayı çözümlemeye yönelik olarak annelerin %40.4’ü konuyla ilgili çocuklarıyla konuşup tartıştığını, %28.6’sı da kızıp bağırdığını belirtmiştir. Anneler arasında %47.7 ile çocuklarıyla olan çatışmanın önlenmesi için diyalog kurulması, iyi iletişim sağlanması gerektiğini belirtenler yüksek orandad›r. Anahtar Kelimeler: Gençlik, kuşaklar arası çatışma, ebeveyn-genç ilişkisi GİRİŞ Aile, insan türünün sürekliliğini sağlayan, ilk toplumsallaşma sürecini oluşturan, karşılıklı ilişkileri belirli kurallara bağlayan, toplum kültürünü kuşaktan kuşağa aktaran, biyolojik, psikolojik, ekonomik, hukuksal vb yönleri bulunan toplumsal bir kurumdur [Dönmezer,1999]. Aile içinde sevgi, mutluluk, neşe, kızgınlık, üzüntü, korku gibi duyguların aktar›lmas› ancak bireyler arası etkileşim ile olur. Karşısındaki ile empati yapma, onu anlama veya anlayamama gibi aile işlevlerinin sağlıklı veya sağlıksız olmasında çok önemli yeri olan davranışların temelinde iletişim vardır [stinnett, Walters, Kaye, 1984]. Aile iletişimi ise, genellikle zaman›n›n büyük bir k›sm›n› ayn› mekanda geçiren bireyler aras› mesajlar›n paylaşılmasıyla zamanla gelişen, organize doğal olarak oluşan etkileşim mekanizması olarak tan›mlanmaktad›r [steinmetz, Clavan, Stein,1990]. Aile bireylerinin mutluluğunu artıran iletişim veya mutsuzluğa sebep olan iletişimsizlik de eşlerin, farklı kuşaktakilerin birbirlerinden beklentilerinin de rolü vard›r [bilgin,1991]. İletişim tek yönlü değildir. Eşler, çocuklar, kardeşler, ebeveyn-çocuk ve varsa diğer bireyler arasında, kısacası aileyi oluşturan tüm bireyler arasında söz konusudur [Önür,1991]. Etkili bir iletişim, aile bireylerinin karşılıklı olarak birbirlerinin düşüncelerini ve duygularını anlamalarını sağlayarak, işbirliği, yardımlaşma ve paylaşma davranışlarına yol açtığından; çocukların gelişmesi için uygun bir ortamın oluşmasına neden olur. İyi bir iletişimin gerçekleştiği aile ortamında çocuklar daha özerk ve bağımsız bir kişilik geliştirirler. Düşüncelerini ve duygularını açıklama özgürlüğü ve alışkanlığı kazanırlar. Buna karşılık etkili bir iletişimin oluşturulamadığı aile ortamında çocukların gelişimi engellenir ve özgürce düşünemeyen, düşüncelerini ve duygularını açıkça dile getiremeyen bağımlı birey olurlar. Gelecekteki yaşantılarında çeşitli sorunlarla ve uyum güçlükleriyle karşılaşırlar [Çopur, Şafak, 2000]. Aile içi destekleyici iletişim, sosyal yetilerin gelişmesini ve ergenlerin pozitif kimlik kazanmasını sağlayan önemli bir faktördür [Noller, Callan,1990]. Anne- baba ve genç arasında rahat bir fikir alışverişi olursa ilişkilerin sağlıklı bir şekilde yürümesi kolaylaşır. Eğer anne- babalar çocuklarından anlayış ve saygı bekliyorsa, öncelikle saygı ve anlayışı kendileri çocuklarına göstermelidir; çünkü gence bir şeyi öğretmenin en etkili yolu, ona canl› örnek oluşturmaktır [Elmacıoğlu,1998]. Genç ile ana-baba arasındaki ilişki olumlu da olsa yine de zaman zaman çatışmalar olabilir. Çatışmalar düşünce, duygu, çıkar ve amaç ayrılıklarından doğmaktadır. Örneğin gencin arkadaş, okul, meslek ve eş seçimi, giyim tarzı, boş zamanlarını değerlendirme, para harcama, sorumluluklarını yerine getirme konular›nda çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir. Gençle ailesi arasındaki ilişkilerde ortaya çıkan sorunlar, gencin kişiliğini olumsuz yönde etkileyerek olumsuz davranışlar sergilemesine neden olabilir [M.E.B.,1989). Bilim ve teknoloji alanlarındaki gelişmeler insanların, yaşam biçimlerini ve değer yargılarını değiştirmeye başlamıştır. Eğitim ve iletişim araçları yeni bakış açıları ve bilinçlenmeyi de beraberinde getirmiştir. Uzun süren eğitim gençlerin topluma karışmasını geciktirmiştir. Bu da gençliğin belli bir bölümünün topluma yabancılaşmasına neden olmaktadır. Hızlı toplumsal gelişmeler gençlerle erişkinlerin karşıtlığını artırmıştır[Tezcan, 1981; Yörükoğlu, 2000]. Değişen çevre ve yeni koşullar karşısında yeni davranışlar öğrenme konusunda genç nesiller, bir kuşak öncekilere oranla daha ataktırlar. Gençler yeni değerlere açık olurken, yetişkinler daha tutucu davranmaktadır. Bu durumda gençler ve yetişkinler yaşadıkları ortak çevreye aynı oranda uyum gösteremez. İki kuşak farklı düşünce, inanç ve eylemlere sahip olduklarından aralarında çatışma çıkmaktadır [Tezcan, 1981; Yörükoğlu, 2000; Kulaksızoğlu, 2004]. Ebeveynler ve ergenler arasındaki anlaşmazlıkların nedeni, gelişim süreçleri boyunca ergenlerin özerk bir yaşama sahip olma konusunda çok ısrarcı davranmaları, buna karşılık ebeveynlerin aile içindeki uyumun ve bir arada olmanın ne kadar önemli olduğunu ergenlere benimsetmeye çalışmasıdır [Kwak, 2003 Yetişkinlerin, yaşlı kuşakların, gençlerden yakınmaları ve kuşaklar arası çatışma, sürtüşmeler yüzlerce yıldan beri süregelen doğal ve evrensel bir olgudur [Hall, 1987; Yörükoğlu,1990]. Kuşaklar arası çatışma, bazen yaşadıkları kuşak farkından ötede bir olgudur. Toplumda grupların yaşadığı bir çatışmadır, bir ölçüde yaşlıların orta yaşlıların ve gençlerin birbirlerini algılama tutumlarıdır. Aynı zamanda, kuşaklar arası ilişkileri şekillendiren ve korunmasını sağlayan sosyal değerlerin bu gruplar taraf ndan alg › ›lanmas› olarak da değerlendirilebilir [Hall, 1987; Ashfield, 2003]. Bir çok anne ve babanın ortak sorunu gençlik çağına gelmiş çocuğu etkileyebilmekte çektikleri zorluklard›r [Atakan,1990]. Ergenlik döneminde genç, kendisini arkadaş grubuna ve topluma kabul ettirme çabasına girer ve sosyal bir kimlik kazanma arayışında olduğu için arkadaş grubuna daha çok yaklaşır. Genç, ait olduğu grubun etkisiyle uyuşturucu, alkol, sigara vb kötü alışkanlıklar edinebilir [Elmacıoğlu,1998]. Gençteki bağımsızlık ve zaman zaman baş kaldırmaya kadar varan başına buyruk olma eğilimi anne -babada tedirginlik yaratır, ilişkiler gerginleşir. Anne babadan baskı arttıkça gençteki karşı çıkma eğilimi daha da artar. Yasaklara uymayarak, kurallara boş vererek, eleştirilere öfkeli tepkiler vererek bağımsızlığını kanıtlamaya çalışır. Ebeveyn, şiddet uygulayarak genci boyun eğmeye zorlarsa sürtüşme ve çatışma kaçınılmaz olur [Yörükoğlu,1990]. Bağımsızlık kazanmaya ve kimlik sorununu çözümlemeye çalışan gencin zaman zaman anne- babas›na ters düşmesi doğaldır. Zihin gelişiminde seçenek üretebilme ve sınama noktasına gelen genç, aklıyla bulduğu ideal durum ile varolan durum arasındaki farklılıktan huzursuzluk duyabilir.Kişilik gelişimi ve zihin gelişimindeki bu özellikler, genci anne ve babanın davranışları ile değerleri arasındaki çelişkileri irdelemeye götürebilir[Atakan,1990]. Ergenlerin duygusal yaşamlarıyla ve arkadaşlarıyla en fazla ilgilenen anneleridir [AAK, 1998]. Nitekim yapılan araştırmalarda da ergenlerin çoğu alanda babalarından çok anneleriyle iletişim kurma eğilimi gösterdikleri bulunmuştur [Noller, Bagi, 1985; Youniss, Smollar, 1985; Barnes, Olson, 1985]. Bazı çalışmalarda da gençlerin anneleriyle babalarına oranla daha fazla çatışma yaşadıkları belirlenmiştir [smith, Forehand, 1986; Schwabe, Thornburg, 1986]. Ebeveyn- ergen arasındaki iletişimi konu alan çalışmalar, ebeveynler ve ergenler arasındaki çoğu tartışmanın ailevi konular, kişisel hijyen, kurallara uymama, okul ödevleri, sosyal aktiviteler ve arkadaşlık, ev işleri ve küçük kardeşlerle yapılan kavgalarla ilgili olduğunu göstermiştir [Montemayor, 1983; Noller, Callon,1990]. Bazı çalışmalar, kuşaklar arası çatışmanın ergenler üzerinde olumsuz bir etkisi olduğunu savunurken, diğer çalışmalar ergenlik sırasında kuşaklar arası çatışmanın etkilerinin abartılmaması gerektiğini tartışmaktadırlar. Kuşaklar arası çatışmanın negatif etkisi olmadığını savunan araştırmacılar, ebeveynler ve ergenler arasında meydana gelen çatışmaların düşünüldüğü kadar ciddi olmadığını ileri sürmektedir. Ebeveynler ve çocuklar arasındaki çatışmaların ergenlik döneminde arttığı gerçeğine rağmen, bu çatışmaların genellikle eve erken dönme, temizlik veya giyinme tarzı gibi önemsiz konular nedeniyle yaşandığını ve ebeveyn-çocuk ilişkisine ciddi bir tehditte bulunmadığını belirtmektedir [steinberg, 2001; Lee, 2004]. Bu çalışmaların, çoğu ebeveyn ve ergenin önemli konularda hemfikir olduğunu, aynı değerleri paylaştığını ve ergenlik boyunca genellikle birbirlerinin fikirlerine sayg› gösterdiklerini, birbirlerine güvendiklerini ve ilgi gösterdiklerini savunmaktad›r [Hill, 1987; Steinberg, 1990; Lee, 2004]. Önemli olan, bu çatışmayı toplum yararına yaratıcı bir yolda kullanabilmek, gençlerin coşkusuyla yetişkinlerin bilgi ve deneyimlerini birleştirebilmektir [Atakan,1990; Yörükoğlu,1990]. SONUÇ VE ÖNERİLER Ankara Abidinpaşa Sağlık Ocağı Bölgesinde yaşayan annelerin 12 yaş ve üzeri kız ve erkek çocuklarıyla çatışma yaşadıkları konuları, çatışmayı çözümleme yollarını ve çatışmanın önlenmesine yönelik görüşlerini belirlemek amacıyla yapılan bu araştırmadan elde edilen sonuçlar şu şekilde özetlenebilir. Anneler çocuklarıyla en fazla çatışma yaşadıkları konu olarak “kardeşler arası ilişkileri” belirtmişlerdir. Gerek k›z gerek erkek çocuklarla “kardeşler arası ilişkiler” konusunda çatışma yaşadığını belirtenler önde gelmektedir. Annelerin yarıya yakını çatışmayı çözümlemeye yönelik olarak çocuklarıyla “konuşup tartıştığını” belirtmiştir. Anneler aras›nda çocuklar›yla olan çatışmanın önlenmesi için “diyalog kurulmalı, iyi iletişim sağlanmalı” görüşünü belirtenler yüksek orandadır. Kuşaklar arası çatışma değişmenin var olduğu her toplumda görülebilmektedir.Önemli olan, gencin bağımsızlık kazanmayı, anne ve babanın istek ve beklentilerinin tersine davranmak olarak kabul edip onlardan kopma noktasına varmamasıdır.Kuşaklar arası çatışmanın şiddetini azaltmak için öncelikle; ♦Toplum yapısında değişmeler kabul edilmeli, gençlere sorumluluk verilmeli ve olanaklar sağlanmalı, yaşlıların gençlere uymaları sağlanmalı, karşılıklı sevgi-saygı yaklaşımıyla sağlıklı diyalog kurulmalı ve geliştirilmeli, ortak değerler oluşturulmalı, demokratik bir aile ortamı yaratılmalı ve teşvik edilmeli, yetişkinlerce gençlerin görüşlerini gerçekleştirmelerine fırsat tanınmalı ve genci eleştirmek yerine ona destek olunmalı, ♦Ebeveynlerin başarısız yönlendirmeleri de çatışmalara neden olacağından, ebeveynler gençlere güvenli, s cak ve › etkili bir ortam yaratarak, çocuklarının yeni fiziksel, bilişsel ve sosyal potansiyellerinin keşfinde onlara yardımcı olmalı, ♦Ergen hiçbir zaman başkalarının önünde eleştirilmemeli, davranışları başkalarınınkiyle karşılaştırılmamalı, ♦Bu konularda gerek ebeveyne gerekse gençlere örgün ve yaygın eğitim kapsamında sürekli eğitim verilmelidir. Anne-babalar gençle empati kurarak onu anlamaya çalışır ve gencin bazı davranışlarına hoşgörü ile yaklaşırlarsa bu sorunlar çözümlenecek, böylece kuşakların bir arada huzurlu ve uyumlu yaşamaları mümkün olacaktır. “GENÇLİK BİLSE YAŞLILIK YAPABİLSE” (Frans›z Atasözü) Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir semAzen Gönderi tarihi: 11 Şubat , 2008 Paylaş Gönderi tarihi: 11 Şubat , 2008 Aslında çocuğa çocukluktan itibaren, verilmesi gereken öncelikli ilke "her ne koşulda olursa olsun yalan söylememe "ilkesidir.Tabi ,bunun sonucunda çocuk hatalı bile olsa kızmadan, gerekli önerilerde bulunmakta evebeynlere düşüyor.Böyle bir ortamda gelişen ve büyüyen çocuk,ailesi ile daha çok şeyi paylaşıyor.Evebeynlere düşen diğer bir görev de; bir zamanlar kendilerinin de çocuk ve genç olduğunu hatırlayarak, ona göre davranmaktır.Çocuklarının hobilerine , yabancı kalmamak için kendilerini sürekli geliştirmeliler.Ancak bu şekilde aradaki kuşak farkını azaltabilirler. Çocukların zevklerini, olumlu yöne kanalize ederek destek olmak çok önemli.Özellikle giyim zevkleri çok değişkenlik arzediyor çocukların ,aykırı olmak istiyorlar.Bu durumda çok ta engel olunması taraftarı değilim.Bazı ailelerde görüyorum.Genç bir şeyler yapmak istiyor ve ailesinden bunun için izin almaya çalışıyor.Kendi düşüncesine göre hoş değilse bu tarz, aile izin vermiyor.Oysa ki ;gencin istekleri için, ailesinden izin istiyor olması,çocuğun bunu istediğini ve bunu yaparken de ailesinin de onayını almak gereği duyduğunu düşünemiyor ya da anlamıyorlar. Bilmeliler ki;genç olmak çok farklı ve özel bir durumdur.Bize ters gibi görünen kimi zevkler ,onlar için çok önemlidir.Bir çoğu da heveslerini aldıktan sonra gelip geçecektir. Gençleri özellikle bazı yaş dönümlerinde "kadife eldiven"le tutma zorunluluğu vardır.Aksi takdirde kaybetmek ihtimali çok yüksektir. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.