Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Sağcılar ve solcular


Misafir mtmtk5

Önerilen İletiler

bisiklete binerken sağcıyım solcuyum diye mi biniyorlar?

 

bana kalırsa hayatın sağı da güzel, solu da güzel.

 

..................olabilir di.

 

Hmmm...

Güzel ve derin bir politik sohbet açmış ve eşsiz youmlarda bulunmuşsunuz. Teşekkürler...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hmmm...

Güzel ve derin bir politik sohbet açmış ve eşsiz youmlarda bulunmuşsunuz. Teşekkürler...

 

yok,

 

sağcılar ve solcuların hepsi benden çok daha eşsiz yorumlarda bulunuyorlar,

 

siz onları dinleyin

 

bu sadece bir forum sayfası

 

hepsi o kadar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ülke üzerinde oynanan bir oyundu sağcı-solcu tıpkı elim sende gibi tek farkı çok canlar gitti.

İnsanlar bu oyunu fark etti etmesinede şimdide Türk'çü Kürt'çü diye bir oyuna daldı millet arada değişiklik olsun diye laik-antilaikte oyunuyorlar,oyuncular belli oynatanlar belli ama hala akıllanmamakta diretenler var ne yazıkki..

Ve o akıllanmayanların sayesinde daha çok oyunlar oynanacaktır bu topraklarda bakalım sırada ne var?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bu çok eski siyasal ayrım yanlış hatırlamıyorsam m.ö 1 yyda doğmuştu.

 

İmparatorluğun ilk kurulduğu haliyle kalmasını, asli konularda hiçbir değişikliğe gidilmemesini savunan. Büyük mülk sahibi asiller, din adamları ve köle tüccarları tarafından desteklenen Kato'cu senatörler Roma Senato'unda konsül koltuğunun sağında.

 

İmparatorluğun kurumlarının yeniden yapılandırılmasını, konsül seçiminde aday olmak için asil olma şartının kaldırılmasını, senatonun alt kolu olan halk meclisinin veto yetkisi olan bir kamu yargıcı atama hakkına sahip olmasını ve en önemli konu köle kullanımına kısıtlama getirililerek özgür yurttaşlara daha fazla iş sahası yaratılmasını savunan, avam meclisi, üst orta sınıf plebler ve askerler tarafından desteklenen Pompeus, Caesar ve Marcus Antonius'çu senatörlerde Senato'da konsül koltuğunun solunda otururlarmış.

 

velhasıl sonunda bunların aralarındaki mücadeleler ve savaşları biliyoruz. Pompeus, Caesar dönemi ardından üçlü iktidar vs.

 

daha sonra günümüze kadar var olanı muhafaza etme ve yeniliklere karşı temkinli yaklaşma temeline dayalı muhafazakar siyasi görüşler "sağcı", değişim ve yenilik temeline dayalı siyasi görüşler ise "solcu" olarak adlandırılmış.

 

.

 

Dünyanın her yerinde bu iki temel siyasi kanat vardır. Olmasıda gerekmektedir. Bir ülkede gençlerin siyasetle ilgilenmeleri, siyasi görüşe sahip olmaları o ülke için büyük bir zenginliktir. Bir toplum ne kadar politikse, siyasi görüşler o toplumda ne kadar yaygınsa. O ülkede o kadar ileri olur. Aksi ne olur. Ülkemizde 1980'den sonra oluşan gibi afedersiniz "maltozor" bir gençlik oluşur. Bu gençliktende ne bir sanatçı, ne bir siyasetçi, ne bir aydın, nede bir yazar yetişmez gerçek anlamıyla. Zaten 80 sonrası kuştaktanda bu saydığım kalemlerde bir adam yetişmemiştir.

 

Sağ ve Sol siyasi görüşten, sağ-sol çatışmasını anlayan zihniyete değinmeye ihtiyaç duymuyorum. Zira kaba taslak konuşmaktır bu.

 

"ne sağcıyım ne solcuyum futbolcuyum" yada işte efendim "sağcı solcu oyunları oynandı ülkemizin üstünde" vs. 20 yıldır dinlediğimiz zırvalar.

 

Türkiye'de 1980 öncesi toplumsal çatışmalar yaşanmıştır. Ama buna bakıp "sağcı-solcu" ayrımına varan varsa bu kıyıtırık haber bültenlerinin suya sabuna dokunmayan haber yapma yöntemlerine benzer.

 

Kimse boşuna kafa ütülemesin. Bu ülkede 1980 öncesi yaşanan "sağcı-solcu" çatışması değildi. Bu ülkede sağcı gençlik örgütleri muhaliflere karşı devlet tarafından kullanıldı 1970-1980 arasında. Bu sağcı gençlik örgütlerinin liderleri daha sonra anılarında, kitaplarında nasıl kullanıldıklarını, nasıl desteklendiklerini, kimlerin emriyle neler yaptıklarını defalarca anlattılar. Bir nevi 12 Eylül'den sonra aldıkları cezalara isyan mahiyetinde.

 

Yaşça bizden büyük eski MHP li bir akrabamız vardı. Onunla sohbet ediyorduk "80 ihtilalinden sonra bir gösteri düzenledik Küçükköy'de. Cevher'im polis bizi bir dövdü, bir dövdü. O zaman anladık artık bunların bizle işi bitmiş" diyordu.

 

Bir ülkede, iki siyasi görüşün yandaşları çatışır ve devlet tarafların ikisine karşıda caydırıcı gücünü kullanırsa bu siyasi görüşlerin çatışmasıdır. Ama bir ülkede belli bir siyasi görüşe karşı, devlet başka bir siyasi görüşün yandaşlarını silahlandırır, devletin imkanlarıyla destekler ve işlediği suçlara seyirci kalırsa bu siyasi görüşlerin çatışması değildir. Devletin muhaliflerine karşı "para militer" örgütleri desteklemesidir.

 

Bu yapılırsa ne olur. O kullanılan siyasi görüşün mensupları daha sonra devleti bazı şeyleri açıklamakla tehdit eder, çıkar sağlar. Yıllarca bela olur devletin başına. Ülkemizde olduğu gibi. Bakın işte yine bir çete. Ve artık bir ritüel ve sanki şart haline geldiği gibi. 29 Yaşındayım daha bugüne kadar içinde bir MHP'li nin adının geçmediği Çete Operasyonu duymadım.

 

Bu siyasi ayrışma mı şimdi ? Bir yanda terör, bir yanda teröre karşı olduğunu söyleyip. Bir ülkede terörün beslenme kaynaklarının başında olan mafyozik işlerin adamlarına adeta doğumhane işlevi gören bir parti.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sanırım Baykal söylemişti "eski solcular önce sağcı sonra AB yağcısı oldular"

Hala insanların 21.yüzyılda bu kıytırıktan ideolojileri savunuyor olması gerçekten düşündürücü bir durum.İnsanın kendisine yön tayin etme zorunluluğundanmıdır bilinmez ama ben yengeç gibi sağa yada sola yalpa vurmaktansa dimdik ileriye doğru yürümeyi tercih ederim.

Bu saçma sapan yön kavgaları üç çeşit insan tiplemesi ile hatırlanır,biri yeşil gocuğu pos bıyıkları ile elinde orak-çekiç bayrağı dağlarda gezen kendisinde olmayan herkese faşist yaftası vuran militan...Sol

Bir diğeri dini yönü daha baskın gelen gelenekçi orduya karşı tavırlı,bugün bile birine kızdğı zaman "kominist" diyen...Sağ

Birde bunların hepsine karşı "ne sağcıyım ne solcu ülkücüyüm ülkücü"diyen sarkık bıyıklık üç hilal'li şu vatan düşmanıdır diye gösterileni gözünü kırpmadan yok edebilen tehlikeli bir silah..Orta :)

Sonra bunların hepsi bu büyüüükk!!!ideolojileri için birbirini kesip biçmeye başladı insanlar sokaklara çıkamaz oldu.Herkes etiketlendi,sayısız genç insamız öldü gitti niçin?Kocaman bir hiç uğruna....Ama ne yazıktır ki hala o ölümleri savunup intikam peşinde olanlar mevcut azda olsa..

Hangisine sorsanız herşeyi vatan için yaptığını söyler.

Madem ortak payda vatan sevgisi idi neden birlikte hareket etmiyorlar diye kimse sormadı,siz katilsiniz,yok asıl katil sizdiniz söylemlerine kaldı ortalık.Bu bugün bile devam etmektedir..

Yıllar sonra devlet bunların bazılarını kendi işleri için kullandı "işimiz bitince sen bizi bizde seni tanımayız"dediler..Ne oldu peki Derin devletler oluştu...

 

Sonra nemi oldu?Değişen dünya düzeni ve dengeler ile hepsi saf değiştirir oldu.solun sözüm ona aydınlarının aslında hiçte aydın olmadığını gördü insanlar..Kala,kala bize yani genç nesile bunların aslında vatan,bayrak ve Atatürk sevgilerin sahte olduğunu görmek oldu..

Sonra sağcılarda değişim geçirdi,solun kendilerine yakıştırdığı aydın kelimesine sahip çıkmaya çalışıp yüzlerine gözlerine bulaştırıp ne yardan geçtiler ne serden ikilem arasında sıkışıp kaldılar..

Bu değişimden en çokta Ülkücüler nasibini aldı onların değişimi efsane liderleri Alparslan Türkeş'in ölümü ile başladı.İçlerinde karanlık geçmişi olan herkesi tasviye etmeye başladılar katı politikalarını bırakıp örneğin "ya sev ya terk et"yerine "kürt Türk kardeştir ayırım yapan kallştir"demeye başladılar,buda ne kadar inandırıcı oldu tartışılır..

 

Yani genç kardeşlerime demem odur ki bu sağ-sol hikayelerini unutun geleneklerinize ve vatanınıza sahip çıkıp ileriye doğru yürüyün birilerinin sizi asimile etmesinde müsade etmeyin..

Öyle ağdalı sözcüklere falanda sakın kanmayın..

Sevgiler-saygılar cümlenize

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sanırım Baykal söylemişti "eski solcular önce sağcı sonra AB yağcısı oldular"

Hala insanların 21.yüzyılda bu kıytırıktan ideolojileri savunuyor olması gerçekten düşündürücü bir durum.İnsanın kendisine yön tayin etme zorunluluğundanmıdır bilinmez ama ben yengeç gibi sağa yada sola yalpa vurmaktansa dimdik ileriye doğru yürümeyi tercih ederim.

Bu saçma sapan yön kavgaları üç çeşit insan tiplemesi ile hatırlanır,biri yeşil gocuğu pos bıyıkları ile elinde orak-çekiç bayrağı dağlarda gezen kendisinde olmayan herkese faşist yaftası vuran militan...Sol

Bir diğeri dini yönü daha baskın gelen gelenekçi orduya karşı tavırlı,bugün bile birine kızdğı zaman "kominist" diyen...Sağ

Birde bunların hepsine karşı "ne sağcıyım ne solcu ülkücüyüm ülkücü"diyen sarkık bıyıklık üç hilal'li şu vatan düşmanıdır diye gösterileni gözünü kırpmadan yok edebilen tehlikeli bir silah..Orta :)

Sonra bunların hepsi bu büyüüükk!!!ideolojileri için birbirini kesip biçmeye başladı insanlar sokaklara çıkamaz oldu.Herkes etiketlendi,sayısız genç insamız öldü gitti niçin?Kocaman bir hiç uğruna....Ama ne yazıktır ki hala o ölümleri savunup intikam peşinde olanlar mevcut azda olsa..

Hangisine sorsanız herşeyi vatan için yaptığını söyler.

Madem ortak payda vatan sevgisi idi neden birlikte hareket etmiyorlar diye kimse sormadı,siz katilsiniz,yok asıl katil sizdiniz söylemlerine kaldı ortalık.Bu bugün bile devam etmektedir..

Yıllar sonra devlet bunların bazılarını kendi işleri için kullandı "işimiz bitince sen bizi bizde seni tanımayız"dediler..Ne oldu peki Derin devletler oluştu...

 

Sonra nemi oldu?Değişen dünya düzeni ve dengeler ile hepsi saf değiştirir oldu.solun sözüm ona aydınlarının aslında hiçte aydın olmadığını gördü insanlar..Kala,kala bize yani genç nesile bunların aslında vatan,bayrak ve Atatürk sevgilerin sahte olduğunu görmek oldu..

Sonra sağcılarda değişim geçirdi,solun kendilerine yakıştırdığı aydın kelimesine sahip çıkmaya çalışıp yüzlerine gözlerine bulaştırıp ne yardan geçtiler ne serden ikilem arasında sıkışıp kaldılar..

Bu değişimden en çokta Ülkücüler nasibini aldı onların değişimi efsane liderleri Alparslan Türkeş'in ölümü ile başladı.İçlerinde karanlık geçmişi olan herkesi tasviye etmeye başladılar katı politikalarını bırakıp örneğin "ya sev ya terk et"yerine "kürt Türk kardeştir ayırım yapan kallştir"demeye başladılar,buda ne kadar inandırıcı oldu tartışılır..

 

Yani genç kardeşlerime demem odur ki bu sağ-sol hikayelerini unutun geleneklerinize ve vatanınıza sahip çıkıp ileriye doğru yürüyün birilerinin sizi asimile etmesinde müsade etmeyin..

Öyle ağdalı sözcüklere falanda sakın kanmayın..

Sevgiler-saygılar cümlenize

 

 

 

 

ben söyliyeyim :) insan kendi kültüründen, medeniyetinden vazgeçipte batılalışmaya çalışınca ve kendini üstün tutunca bunlar devam ettikçe böylede gider kibrine nefsine uaynin sonu nedir ? daha neler neler çıkar.. :) üzülerek söylüyorum bizim siyasetcilerimizde bizim ülkemizde kinder süpriz yumurta gibi oldu :) içinden ne çıkcağı belli degil size aynen katılıyorum...

 

saygilar :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Daha önce bahsetmiştim bir insan tipi vardır. Bu insanın sağ denince aklına sarkık bıyıklı, sloganlarla konuşan ülkücü tipi. Sol denince aklına radikal militanlar gelir. Bu birazda ülke tarihini bilmemekle ilgili. Yani ülkenin yakın tarihi hakkında bilgisi "sağcılar ve solcular birbirini kesti olay budur" şeklinde olanlar vardır. Aslında böyle öğretilir onlara böyle anlatılır. amaç a politik sorgulamayan maltazor bir gençlik kuşağı yaratmaktır. 80 sonrası Türkiye'de uygulanan bir politikadır bu. Gençliği apolitikleştirmek, sorgulamayan, soru sormayan siyasetten ve ideolojilerden öcü gibi korkan bir gençlik yaratma projesi.

 

Bu başarılmıştır. Görünen manzarada odur ülkede. Türkiye'de 1980'e kadar gençler politiktir yani en azından metropol gençliği.

 

Türkiye'de gençliğin politikleşmesi Osmanlı'nın son demleriyle başladı. jontürkler yani "Genç Türkler" denilen gençlik akımının bu ülkede başardıklarını biliyoruz. Parçalanmanın eşiğinde olan bir imparatorlukta bu gençler okumaya başladılar, Avrupa'ya gidip oradan kitaplar getirdiler, dünyayı gezip ülkeleri, modern sistemleri incelediler. Yani İmparatorluğu kurtarmanın yollarını aradılar. Yeri geldi devletin kontrolu kaybettiği topraklarda (balkanlar) ellerine silah alıp Osmanlı Tebasını korumak için dağlarda bulgar, rum çetelerle savaştılar. Yeri geldi saraydaki bürokratların bir çoğunun adını bile bilmediği ülke yönetim biçimlerini inceleyip Osmanlı'yı kurtaracak olanın hangisi olduğunu düşündüler. Yer geldi okullarını bırakıp cepheye gittiler. Yeri geldi şaki ilan edildiler tutuklandılar.

 

Osmanlı savaşı kaybetti toprakları işgal edildi. Bu gençler Anadolu'ya dağılıp yerel halkı örgütlediler yerel direnişler başlattılar. Kurtuluş savaşı işte bu Osmanlı'nın son demlerinde siyasallaşan, sorgulayan gençlerin bu ülkeye getirdiği fikirlerle, onların arasından çıkan kaymakamlar, subaylar, valiler, şehreminiler, mutsarrıflar, öğretmenlerin öncülüğünde başladı. Bir zamanlar harbiyede komutanlarından gizli gizli yurtdışından getirdikleri kitapları okuyan gençler 1919 larda kurtuluş savaşı veren bu milletin paşaları komutanları oldular.

 

Bu ülkede 1980'e kadar gençlik. düşünen gençlikti. 1970-1980 arası yaşananlara bakıp gençlik ve ideolojiler üzerine kendince tespitler yapanların söyledikleri 80 sonrası bu gençliğe öğretilen zırvalardır. Bu ülkede gençlik sadece o on yılda politikleşmedi hep politik, düşünen bir gençlik vardı. Bu ülkenin tarihide 1970-1980 arası değil. 1970-1980 arasında yaşananların sebebide gençliğin politik olması değil.

 

Emre Kongar, Yorum Farkı programında birşey anlatmıştı. "bana sürekli mailler geliyor, aynı soruyu öğrencilerimde soruyordu hocam ne yapabiliriz ülkemiz için. Bir tek şey tavsiye ediyorum, okuyun ve bir siyasi partiye üye olun. Hangi parti diye soruyorlar, hiç farkmetmez diyorum. Hangisi olursa olsun birine üye olun"

 

Sokakta haber kanalları falan röportaj yapar vatandaşla çok sık söylenen bir şey vardır "mecliste, siyasi hayatta gençler yok, gençlere yer verilsin" Hangi gençliğe, gençlik bazı arkadaşlarımızın bilgileri kadar çizdikleri profile göre, siyasetten, ideolojilerden öcü gibi korkan, maltazor bir gençlik olursa yarın bunlar mı ülke yönetecek.

 

Bakalım ülkeye, bugün ülkedeki ünlü gazeteciler, araştırmacılar, milletvekiller, bakanlar, ünlü politikacılar, akademisyenler, profesörler. İster sağcı olsun, ister solcu, ister liberal, ister komünist, ister devletçi, ister ademi merkeziyetçi. Hepsi gençliklerinde politik, bir ideolojiye sahip insanlar. Niye 1980 sonrası kuşaktan yani bizim kuşağımızdan ünlü bir yazar, ünlü bir gazeteci, ünlü bir siyasetçi, ünlü bir bilim adamı, yada gerçek bir sanatçı yetişmedi hala ?

 

ideoloji denince "aa 1980 öncesi insanlar birbirini kesiyordu" ile açıklayan zihniyet ideolojilerin ve siyasetin tarihini bundan ibaret sayar. Bilmezki bu ülkede bir zamanlar Askeri İhtilal düzenleyen paşaların bile herçeşit görüşten gençlerin kulupleri derneklerine gidip onlarla sohbet ettiğini görüşlerini aldığıbı. Siyaset denince aklına karşı görüşlerin çatışması gelenler bilmezlerki gelişmiş ülkelerde seçim adaylarının belirlenmesinin bile gençlik örgütlerinden, derneklerinden, federasyonlarından başladığını.

 

ideolojileri "kıyrıtıktan" bulanlar dünyanın ideolojilerle yönetildiğini, dünyanın geleceğine ideolojilerin yön verdiğini bilmezler. Devletlerin en kritik kararlarını ideologların verdiğinide bilmezler. Gençliğinin ideolojilere sahip olduğu, politik, düşünen olduğu ülkelerin bu gün dünyayı yönettiğini. Üniversitelerin sadece meslek öğrenilen yerler olduğu sanılan, genç kızlarının hayata dair düşüncesi ve beklentisinin iyi bir koca bulmaktan ibaret olduğu, delikanlılarının yalnızca en kolay nasıl köşeyi döneceği üzerine planlar yaptığı ülkelerin ise dünyayı yöneten ülkeleri geriden takip ettiğini bilmezler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:) Evet zamana,çağa değişen dünya düzenini göre sürekli ordan oraya kayan ideolojiler.

Geçen tv de bir tartışma programında ünlü bir modacıyı izledim "muhafazakar eşcinselim" diyor adam,olabilir tabi sözümüz yok ama bu ideolojilerin nasıl çıkar haline dönüştüğünün en basit göstergesidir.

Yada bugün kendilerine Atatürk'çü diyenlerin Deniz Gezmiş ardından ağıt yakmaları gibi....

Herkesin tabiki bir siyasi duruşu olmalı buna karşı değilim,ama bu duruş bir saplantı halini alıp kendinden olmayan herkesi düşman görmesinin anlamsızlığıdır benim anlatmak istediğim.

Saçma bulduğum insanların guruplar halinde bölünmesidir birde,bizden ve sizden kavramının nasıl yanlış nasıl bölücü olduğunun hala görülmeyişidir..

Bu guruplaşmaların ülkemize kazandırdığı hiç birşey olmamıştır tam tersi onarılmaz yaralar bırakmıştır.

Bugün bile insanlar hala bir diğerine etiket vurma yarışındadır,bunun en basit örneğinin seçim öncesi yapılan mitingler ve seçim sorasında yaşanan hadiselerde gördük..

Türk halkı bu çağın dışında kalmış ordan burdan kopyalanmış tekrar ediyorum kıytırık ideolojilerden sıkılmıştır..

Şimdi iş görme zamanıdır çağa uyma zamanıdır insanlar ufacık bilgilerin peşinden koşarken biz hala sağ ve sol arasında sıkışmış kılık kıyafete takmış birinin başının örtüsü öbürünün bilmem nesinin derdinde gezinirken sonrada neden 21.yüzyıl seviyesinde bir ülke olmadığımızı tartışır dururuz..

Bugün bize lazım olan Marx'ın Humeyni'nin devrimleri değil,dünya literatüründen silinmiş saçmalıklar peşinden koşmak hiç değil,eğitim bilgi ve ülkemizi daha ileriye nasıl taşıyacağımızı kavramalıyız..Ve bunu yapmak için sağa-sola,ona buna ihtiyacımız yok...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İdeolojilerin değişen dünya şartlarına kendini geliştirmesi "oradan oraya kaymak" değildir. Biz tamamı idefikslere dayanan dinden bahsetmiyoruz. ideolojilerden bahsediyoruz.

 

ikincisi, aynı şekilde ideolojileri salt "çatışma" ile açıklamaya çalışmayı görüyorum yine. Dünyada istendiğinde en kolay çatışma ve "biz, siz" kavramı yaratma aracı olarak dinlerin kullanıldığına bakıp "gençler dinlere mensup olmayın" diyebilir miyiz ? Bu mantıkla demeliyiz çünkü abartmıyayım ama dünyanın üçte birinde farklı dinlere mensup insanlar çatışıyor. Her yıl farklı din ve mezheplere mensup insanların çatışmalarında binlerce insan ölüyor. Bazı ülkelerde günde onlarca. Alalım şimdi Suheda arkadaşımızın mantığını varacağımız nokta dinleri yasaklamak olur. Niye? e çünkü bunu kullanıp insanları çok güzel birbirlerine karşı düşman edebiliyorlar. "biz, siz" yaratabiliyorlar.

 

ideolojiler söz konusu olunca otomatikman sıralanan bir dizi argüman vardır. Dediğim gibi gençleri ideolojilerden soğutmak için sistematik bir şekilde pompalanan 80 sonrası propagandanın ürünü argümanlar. bunlardan en sık tekrarlanalı "dünya aştı böyle şeyleri" , " mazide kaldı bunlar" vs.. Tabi ben bunları söyleyenlerin dünya bilgisini merak ederim.

 

"dünya literatüründen silinmiş saçmalıklar" ? :) yine dünya bilgisini merak ederim. Karl Marx öleli 125 yıl oldu. Onun öğretileri onun ekoluna sahip okulların ürettikleri dünya finans kapital sisteminde alternatifi olan liberal öğretilerle yarışıyor ve Türkiye'ninde dahil olduğu dünyanın %90 ında uygulanan ekonomik modeli bu iki alternatif öğretinin dengesi oluşturuyor (tam rekabet esasına daynan kapitalist sistemi, sosyal devlet modeliyle dizginlemek) Ekonomik Liberalizmin ürünü olan sistem, onun tam karşıtı olan marksist ekonomik görüşlerin öğrettikleri ve koyduğu yasalarla dengeleniyor yani. Dünya bilgisini merak ettiğim arkadaşların "dünya literatüründen silinen saçmalık" olarak gördüğü bir ideoloji ülkemizde de, ekonomik dallarda okuyan öğrencilere öğrenim hayatları boyunca ders olarak veriliyor. Marx'ın siyasal alandaki öğretilerinin ise dünya literatüründeki yeri ve önemine değinme ihtiyacı duymuyorum. sosyal demokrasiden, ortodoks marksist görüşlere kadar geniş bir yelpazede dünya siyasetinde en temel aktörlerden birisi onlar. İster Avrupa'da olsun ister Afrika'da, ister Amerika kıtasında.

 

Humeyni öleli 20 yıl oldu, Humeyni'nin konumuzla ilgili siyasal görüşleri ise Ortadoğu'da en temel siyasi görüşlerden birisi. Humeyni'nin ortadoğuda marksist ve milliyetçi hareketlere alternatif olarak oluşturduğu islami direniş modeli şimdi en yaygın model.

 

Mao öleli, 32 yıl oldu. Onun ideolojisi ise, doğu asyada en yaygın ideoloji. Gerek devletler, gerekse insanlar bazında.

 

Yine hatırlatmak ihtiyacı duyuyorum, referans alınan dünyanın gelişkin ve güçlü ülkelerinde gençlik politik ve ideolojilere sahip.

 

Bir devletin ideolojik gençlik örgütlenmelerinden birisinin eline silah verip diğerinin üstüne salması başka bir şeydir. Gençliğin ideolojilere sahip olması başka bir şeydir. Dün Lübnan'da falanjistleri silahlandırıp, baasçıların üstüne salarsın. Bugün bir mezhebe mensup olanları diğerlerinin üstüne. Mesela bu değil. Yaşananlar kaynağıda mezheplerin, dinlerin, ideolojilerin olması insanların bunlara mensup olması değil.

 

gençliği ideolojilerden ve siyasetten soğutmanın ülkeyi getirdiği nokta ortadadır. Dünyanın en zengin ülkelerinin, en iyi üniversitelerinde okuyan gençler, başka ülkelerin sorunları için sokaklara dökülüyor, küreselleşme karşıtı gösteriler düzenliyor. Düşünüyor, tartışıyor. Onların protesto ettikleri olgunun mağduru olan ülkelerden birisi olarak bizde ise gençlik o kelimenin anlamını dahi biliyor mu ondan emin değilim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

12 eylül aslında 24 ocak ekonomik kararlarını emekçilerin karşı koyuşlarından etkilememek, 61 anayasısının bol gelen kanunlarını daraltmak, SSCB çevirisi olan yeşil kuşak projesini daha etkin hale getirmek daha da önemlisi dünya kapitalizminin genel buhrandan çıkmak için bizim gibi ülkelerin piyasasını daha fazla çokuluslu tekellere açmak amacıyla düzenlenmiş bir darbedir.

Sağ sol çatışması diye var edilmeye çalışan çatışmalar da bu ekonomik amaçlara yönelik olarak tezgahlanmıştır. Hem sosyalist gençler öncü cephe mantığıyla devrim yapabileceklerine inandırılarak kandırıldılar hem de milliyetçiler "komünizm geliyor" heyulasıyla cia ajanlarına kullandırıldılar.

12 eylülün herşeyi bıçak gibi kesmesi bunun göstergesidir.

Ekonomik uygulamalar da cuntanın amacını açık seçik ortaya koymuştur.

Solcular, (Burada Marksistlerden sözediyorum) insanlık tarihinin sınıflar çatışması tarihi olduğunu, toplum düzeninin ekonomik çıkar mücadeleleriyle evrildiğini ve en sonu kapitalizmden sosyalizme geçişle sermaye sahibinin emekçinin emeğini sömürmesinin son bulacağı ve proleteryanın (emekçi sınıfların) sınıfları ortadan kaldıracağını söylemektedirler. Onlara göre varolan sorun kapitalizmin emek sömürüsüdür. Bunu ortadan kaldırmanın çeşitli yolları vardır. Bazıları demokratik bazıları silahlı mücadele gibi yollar önermişlerdir.

Sağ kanatta ise daha çok çeşitlilik görmekteyiz. En özgürlükçülerden (liberaller), en sertlerine (faşitler) kadar herbirinin öncelikleri farklı sayılabilir. Ama solcular açısından herbiri sermayenin kutsallığını, düzenin değişmezliğini ilan ettikleri için burjuva ideolojisi olarak görülürler.

Bir sağcı açısından ise solcu özel mülk, aile, din gibi kutsal ve değişmez sayılan ilkelere düşmandır. Ki haklıdır da çünkü komünist manifesto bunların hepsini mahkum etmiştir. Tabi her solcu komünist olacak diye bir kaide de yok.

Tabi bunları burada özetlemek mümkün değil. Fakat Sayın Cyrano'nun dediği gibi 12 eylül kemiksiz bir nesil yetiştirmiştir. "Hııh ideoloji de neymiş eski bir masal." diyen bu nesil cehaletinin farkında değildir. Popülizmin etkisiyle hergün başka birşey söylemekte çevresinde yaşadıklarını algılayamamakta, anlayamamaktadır.

Düşünmek tartışmak geçmiştekileri anlayıp yanlışlarına düşmemek iyidir. Hayat, neler olup bittiğini kulaktan dolma bilgilerle anlayabileceğimiz kadar basit değil. Daha çok okumak gerek.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.