Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

301. maddeyi kaldırın ya da değiştirin ama önce ne olduğunu öğrensek....

 

 

 

 

Nedir bu 301. Madde 301

(1) Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini, Devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.

(4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.”

Esasen dikkatlice incelendiğinde 301. madde Türkiye Cumhuriyeti’nin olmazsa olmaz kurumlarını alenen aşağılanmasına müsaade etmediğini, ama eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarına ise müsaade ettiğini görüyoruz.

Yani mevcut haliyle madde, alenen aşağılamadığı müddetçe ifade özgürlüğüne engel teşkil etmemektedir. Avrupa ülkelerinin, de durum nasıldır?

"Örneğin İtalyan ceza kanununda, ’Her kim Cumhuriyeti, parlamentoyu veya ikisinden birini veya hükümeti veya Anayasa Mahkemesini veya yargı gücünü alenen aşağılarsa 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası öngörülür’ diyor.

Polonya’da ’her kim Polonya halkını, Polonya cumhuriyetini alenen aşağılarsa 1 yıldan 3 yıla kadar’ diyor. Geçiyoruz İspanya’ya... İspanya ceza kanunu madde

543... ’İspanyayı, özerk bölgelerini veya simge ve amblemlerini sözle ya da

yazıyla veya eylemle alenen aşağılar, küçük düşürürse ona 2 aya kadar hapis cezası’ öngörüyor. Geçiyoruz Almanya’ya, ’her kim aleni olarak bir toplantıda Almanya Federal Cumhuriyetini, eyaletlerden birini, onun anayasal düzenini söverse, milli marşını, bayrağını, armasını ve kötü niyetli olarak küçük düşürecek olursa 1 yıldan 3 yıla kadar’... Geçiyorsunuz Danimarka’ya, Danimarka da da aynı şey var, hatta Danimarka ceza kanununda diyor ki milletleri, toptan almışlar yani ’AB ülkelerinin tamamını ya da milletlerini ya da Avrupa Parlamentosu’nu alenen aşağılarsa 2 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılıyor’ diyor.

 

 

 

 

 

Sizce nedir,nedegildir,yanlışmıdır,dodrumuduy,kalmalımı kaldırılmalımı?????

Gönderi tarihi:

Hükümet 301 konusunda ne yapıyor? Görebildiğim kadarıyla top çevirmekten başka bir şey yapmıyor. Çevirirken, artık bundan böyle değiştirileceğini ima eden, yatıştırıcı bir dil de kullanılıyor. Hatta, maddenin 'hamisi ve banisi' Cemil Çiçek dahi böyle konuşuyor. Ama yapılan bir şey yok.

Yapılacak iş çok mu zor? Yoo, iki günlük iş. Zor olan 'iş'in kendisi değil; şimdi bunun çevresinde yeni bir cephe kuruldu. Onu çözmek zor. Şu yakında, kuraldışı olarak medyaya da geçen bir haberden, Silahlı Kuvvetler'den hükümete, 'yapılmaması istenen' üç şeyden biri olduğu mesajı gelmiş. Öbür tarafta, ülkenin 'Sosyal-Demokrat' partisinin başkanı da bu maddenin faydasına inananlar arasında. Hükümette ve iktidar partisinde inananlar ise herhalde hiç eksik değil.

Toplumumuzun, bu son Ceza Kanunu'nun seçkin maddesi 301'le yeni tanıştığı günlerde, Kerinçsiz ve arkadaşları savcıdan savcıya, mahkemeden mahkemeye koşup birilerine (Lagendijk'tan Nobel Komitesi'ne) dava açtırmaya çalışırken, gene Cemil Çiçek ve onunla aynı zihniyette olan birileri, hukuk adına hareket edecek yargıç ve savcıların -'yeni' olan bu maddenin nasıl yorumlanması gerektiği henüz çok iyi bilinmediği için- bazı olmadık davalar açtığını, ama zamanla bunun oturacağını söylüyorlardı. 'Zaman'dan kasıt ne, bilemiyorum tabii, üç ay mı, üç yıl mı, 33 yıl mı? Ama o günlerden bugünlere, üstelik üzerinde bu kadar fazla konuşulan bir maddenin nasıl yorumlanması ve nasıl yorumlan maması gerektiği hakkında herkesin bir fikir edineceği kadar zaman geçti.

Geçti ve mahkemeler de kararlarını vermeye devam ediyor. Örneğin bir mahkeme hemen şu günlerde Agos'u 301'den cezaya müstahak buldu. Geleneksel otoriter Türk devletinin ve 12 Eylül hukuk anlayışının 'son savunma hattı' olmaya karar verdiği anlaşılan yargı aygıtı, maddeyi yorumluyor, yorumladı, hatta başka yorum çabasına meydan bırakmamak üzere sınırlarını çizmekle meşgul.

Bir yanda, böylece 'milli servet' içinde yerini almaya başlayan 301, bir yandan da Ermeni ve Türk tarihçilerini oturup 1915'te ne olduğunu incelemeye davet eden bir hükümet- böyle bir davet! Ne kadar tutarlı! Bütün dünya açısından ne kadar inandırıcı! Aramızda, hangi koşullarda birilerinin kendi ayağını vurduğunu iyi bilenler var. Bu 301 şimdiye kadar hep 'bizim sevmediğimiz birileri'ne karşı işletildiği için ondan ve kendimizden hoşnut olabiliriz. Ama bu maddenin her işleme konuşunda kendimizi vuruyoruz- başka bir düzeyde, başka bir biçimde. Başörtüsü ve buna benzer birtakım biçimsel nesneler üzerinden 'çağdaşlık' kavgası verdiğimize inanırken, bu ve benzeri maddelerle kardeş kardeş geçiniyor, bir arada oturuyor, bunların kullanıma sürüldüğü o 'unutulmaz' davalarda yapılan ve söylenenlerden de herhalde kıvanç duyuyoruz.

Yapılacak iş, dediğim gibi, 'atla deve' değil: sıralanan 'özne'ler arasından, 'Türklük' gibi, en başta sınırını nerede çizeceğimizi bilmediğimiz bir soyutlamayı çıkarmak, bir; ikincisi de, 'aşağılamak' gibi lastikli (böyle kullanılmasını sağlamak kastıyla böylesine lastikli) bir kavramın yerine 'alenen hakaret' gibi anlaşılır ve ölçüye gelir bir ibare koymak.

Sorun bu ibareden ibaret.MURAT BELGE-RADİKAL

Gönderi tarihi:

İstanbul Bağımsız Milletvekili Zülfü Livaneli’nin yasa teklifi uzmanlar tarafından tartışılıyor

 

 

AKP yönetimi ve hükümet 301. madde değişikliği konusunda nihai kararını önümüzdeki hafta alacak. Hrant Dink cinayetinden sonra sivil toplum kuruluşlarından gelen Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinin, eski kanunun 159. maddesine dönüştürülmesi önerisine sıcak bakmayan AKP nihai karar için İstanbul Bağımsız Milletvekili Zülfü Livaneli’nin yasa teklifini mercek altına aldı.

 

TEKLİFİ 2005’TE YAPMIŞTI

 

Livaneli, 30 Kasım 2005’de TCK’nın 301. maddesinin 1. ve 3. fıkralarının değiştirilmesi için teklif vermişti. O dönem Livaneli’nin görüştüğü Adalet Bakanı Cemil Çiçek ile CHP’nin “sıcak baktığı” ancak daha sonra üzerinde görüşülmeyerek askıya alınan teklifte “Türklüğü” ifadesi yerine “Türk ulusu” ifadesinin getirilmesini öngörülüyor.

 

Teklifin gerekçesinde, “Türklük” kavramından kastedilenin “Dünyanın neresinde yaşarsa yaşasınlar Türklere has müşterek kültürün ortaya çıkardığı ortak varlık olduğu” belirtilerek bunun bir ırkı ve etnisiteyi esas aldığı izlenimi yarattığına dikkat çekiliyor. Livaneli, teklifinde bu ifade yerine Anayasa’nın 66. maddesindeki vatandaşlık bağını esas alan “Türk ulusu” kavramının kullanılmasının daha doğru olacağını belirtiyor.

 

Gerekçesinde ise şöyle deniyor: Değişiklik olumsuz bir sonuç yaratmayacaktır, çünkü eski TCK’daki 312. maddenin karşılığı olan 216. maddedeki “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” düzenlemesine göre bir ırk olarak Türkleri aşağılayanlar zaten ceza alabilecektir. Bu suç tipinin ifade özgürlüğü ile yakından ilgisinin bulunması ve AİHM’in içtihatları göz önünde tutulduğunda, suçun koruduğu hukuki yararın sınırlarının oldukça net bir biçimde ve ihlal etmeyecek şekilde çizilmesi gerekmektedir.

 

MADDE ŞÖYLE DİYOR:

Madde 301- (1) Türklüğü, Cumhuriyeti veya TBMM’ni alenen aşağılayan kişi, 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 

(3) Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.

 

ÖNERİ İSE ŞÖYLE

 

Livaneli’nin önerisi kabul edilirse maddenin 2 ve 4. fıkraları aynı kalacak, ancak 1. ve 3. fıkraları şöyle değişecek:

 

Madde 301 - (1) Türk ulusunu, Cumhuriyeti veya TBMM’ni alenen aşağılayan kişi, 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 

(3) Türk Ulusunu aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.

 

STK’LARIN ÖNERİSİ NEYDİ?

 

Sivil toplum örgütlerinin önerdiği yeni 301, eski TCK’da bu suçun karşılığı olan 159. maddenin neredeyse aynısı. Sivil toplum kuruluşlarının önerisindeki en radikal unsur 1. maddedeki “aşağılama” ifadesi yerine “tahkir (hakaret) ve tezyif (küçümseme, alaya alma)” ifadesinin konulması oldu. Hrant Dink davasında eski TCK’nın 159. maddesi ile yeni TCK’nın 301. maddesi birlikte değerlendirilmişti.

 

Vatan

Gönderi tarihi:

Bu konuda öncelikle AB nn neden bu kadar bastırdığını düşünmek gerekiyor.Çağdaşlık adına mı sanmıyorum Arkadaşımız yukarıda bazı ülkelerden örneklemeler yapmış.O zaman bu ülkeleri çağdaşlık sınıfına sokmamak gerekiyor.

 

Ama yapılacak tabi ki şudur:Yasa maddesinde belirtilen kavramların sınırlarının ve anlamlarının net bir biçimde belirlenmesi.

AB ve Ermeni sorunu açısından bakıldığında ortaya şu durumların çıkması mümkün.

 

-Türk ulusu getirildiğinde Osmanlıdan kesin çizgilerle ayrılması söz konusu olduğundan ;"Ermeni soykırımını yapan Osmanlıdır" o halde bunu osmanlı yapmıştır demenin bir sakıncası yoktur.

 

-Ancak Osmanlının mirasçısı olmayı Lozan da kabul ettiğimize ve borçlarını ödediğimize göre;Ermenistanın tazminat ve toprak talebi bize yönelecektir.

 

Sonuç olarak bu madde üzerinde düzenleme yapılırken oldukça iyi düşünülüp kavramların sınırlarını ve doğurabileceği sonuçları iyi değerlendirmek gerekmektedir.

Gönderi tarihi:

301.tarzi maddeler dünyanin tüm demokratik ülkelerinde vardir.Türk'lük kavrami ile Türk ulusu kavrami ayni sey degildir.Türk ulusu olarak ele alinmasi bile bir yaniltmacadan öteye gecmez,dolayisiyla Türk ulusu olarak degistirmek Türk'lüge hakareti önlemez.Ama neden bu yasa kaldirilsin veya degistirilsin deniyor ve AB ve canakcilari tarafindan bastiriliyor.Amac zaten Türk'lüge hakaret oldugu icin.Bakin Hrant Dink bu nedenle ceza almisti.Hrant Dink'in öldürlmesini tasvip etmiyorum ama Hrant Dink resmen ve acik acik Türk milletine yani Türk'lüge hakaret etmis ve bunu cok ustaca bir kilifa sokmaya calismisti.Hrant Dink,Atatürk'ün,*muhtac oldugun kudret,damarlarindaki asil kanda mevcuttur.*sözünü ustaca degistirip *Türk'ten bosalacak o zehirli kanin yerini dolduracak temiz kan,Ermeni'nin Ermenistan'la kuracagi asil damarinda mevcuttur.*sekline soktu. onun öfürüldügü gün kizinin Türk'leri kastederek*Ne oldu temizlendimi kaniniz*demesi bile bir hakaretti.Ama Hrant Dink öldürülmemeliydi.

Leyla Zana,Türkler aleyhinde yaptigi konusmalarla AVRUPA PARLAMENTOSU'ndan SAKHAROV baris ödüLÜ aldi,Orhan Pamuk Türkleri Ermenilerin katili olarak gösterip Nobel aldi.Düsünün gerek Türkiyenin icersinde gerekse disari gidenler eger Türkler aleyhinde konusuyor veya röportaj yapiyorlarsa ya ödüllendiriliyorlar yada el üstünde tutulup her yönlü destekleniyorlar.Bunlarin hepsinin sikayetleri ayni;301.madde.Simdi sormak gerekiyor,301 var iken bukadar asagilayanlar ya 301 kalkinca ne yapacaklar.Türk ulusu kavrami aldatmacadir ve Türk'lügü asagilamayi önleyemez.Adam diyecekki,ben ulusu asagilamadim Türklerle ilgili söyledim,o zaman ne olacak peki.Ben söyliyeyimmi ne olacagini;bu seferde düsünce ve söz hürriyeti bazinda affedilecektir.

Kisacasi,301.maddenin kalkmasini isteyenlerin Türk'lükle sorunlari vardir.Bunlar düsünce ve fsöz söyleme özgürlügü arkasina saklanan isbirlikciler ve bölücülerdir.301.kaldirilmamali veya degistirilmemelidir.Türk ulusu diyerek yuvarlak anlamlar iceren kavramlar Türkiye'nin cikarlarini koruyamaz.Avrupa birligi ve isbirlikciler Türk'lüge hakaretin serbest birakilmasini isterlerken *Ermeni soykirimi olmamistir deme özgürlügünü Türk'lere tanimamaktadirlar.Hani onlarin demokrasisi.nerede onlarin demokrasilerini bastaci edenler.

301 kalmalidir!

 

 

 

SAYGILARLA

Gönderi tarihi:

diğer ülkelerdeki benzer yasalar Almanya:

 

 

 

 

Orjinal:

 

Volksverhetzung ist in der Bundesrepublik Deutschland eine strafbare Handlung. Ihre Tatbestandsmerkmale definiert § 130 Absatz 1 des Strafgesetzbuchs:

 

Wer in einer Weise, die geeignet ist, den öffentlichen Frieden zu stören,

1. zum Hass gegen Teile der Bevölkerung aufstachelt oder zu Gewalt- oder Willkürmaßnahmen gegen sie auffordert oder

2. die Menschenwürde anderer dadurch angreift, dass er Teile der Bevölkerung beschimpft, böswillig verächtlich macht oder verleumdet, wird mit Freiheitsstrafe von drei Monaten bis zu fünf Jahren bestraft.

 

Cevirisi:

 

Halki kiskirtma Almanya da cezaya tabi bir uygulamadir. Ayrintilari ceza kanununun 130. maddesi 1. fikrasinda belirtilistir:

Kim uygun bir sekilde toplumsal barisi rahatsiz asagidaki sekilde rahatsiz ederse,

1. Halkin kisimlarina karsi nefret uyandirmak yada onlara karsi siddet veya gayri kanuni önlemler isterse

2. Baskalarinin Insan onurunu, halkin kisimlarini suclayarak, kötü niyetli asagilayarak veya ...(oder verleumnet kismini anlamadim...) 3 aydan 5 yila kadar hapisle cezalandirilir.

 

Avusturya:

 

Orjinal:

 

Die österreichische Gesetzgebung definiert in § 283 des Strafgesetzbuches (StGB) Verhetzung:

(1) Wer öffentlich auf eine Weise, die geeignet ist, die öffentliche Ordnung zu gefährden, zu einer feindseligen Handlung gegen eine im Inland bestehende Kirche oder Religionsgesellschaft oder gegen eine durch ihre Zugehörigkeit zu einer solchen Kirche oder Religionsgesellschaft, zu einer Rasse, zu einem Volk, einem Volksstamm oder einem Staat bestimmte Gruppe auffordert oder aufreizt, ist mit Freiheitsstrafe bis zu einem Jahr zu bestrafen.

(2) Ebenso ist zu bestrafen, wer öffentlich gegen eine der im Abs. 1 bezeichneten Gruppen hetzt oder sie in einer die Menschenwürde verletzenden Weise beschimpft oder verächtlich zu machen sucht.

 

Cevirisi:

 

Avusturya kanunu ceza kanununun 283. maddesinde kiskirtma fiilini tanimlar:

 

1. Kim uygun bir sekilde, toplum düzenini tehlikeye sokarsa, insanlari ülkede olan bir kilise veya dini topluluk veya böyle bir kiliseye veya topluluga ait olma, bir irka, halka veya halk gurubuna ait olma veya bir baska devlet vatandaslarina karsi düsmanca bir tavir takinmaya davet eder veya kiskirtirsa bir yila kadar hapisle cezalandirilir.

2. Birinci maddede belirtilen azinliklara karsi, nefret uyandirma veya insan onurunu yaralayici bir bicimde suclayanlar, asagilamaya calisanlar da cezalandirilir

Gönderi tarihi:

301 böyle değişmeli'

 

Onursal Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, 301 için yeni metin önerdi

 

Türk Ceza Yasası'nın (TCY) 301. maddesinin benzeri çoğu ülkelerde var. Sözgelimi, Fransa'da yakınmaya bağlanmış ve suç araçları ayrıntılı biçimde sayılmıştır (1881 Basın Yasası, madde 23, 30). İspanya'da genel mahkemelere ve yasama organına ağır biçimde (1996 İspanya Ceza Yasası, madde 496) ve Almanya'da anayasal organlara (Alman Ceza Yasası, pr. 90/B) hakaretten; 1889 kaynak İtalyan Ceza Yasası'nda anayasal kuruluşları ve yasama organını (madde 123 ve 126) ve 1930 İtalyan Ceza Yasası'nda cumhuriyeti, anayasal kurumları, silahlı kuvvetleri (madde 290, 291) aşağılamadan söz edilmiştir.

 

159'un kaynağı

 

1889 İtalyan Ceza Yasası'ndan değiştirilerek alınan 159. maddedeki suçların öğeleri ile korunan değerler ve kurumlar altı kez değiştirilmiş ve 2004/5237 sayılı TCY ile yeniden kaleme alınmıştır (madde 301).

'Türklük' ve 'cumhuriyet' değerleri ile anayasal ('yasama, yürütme ve yargı organları') ve kimi devletsel ('askerî ve güvenlik([ğe ilişkin] örgütler') kurumları aşağılamak suç sayılmıştır. Bu suç, olan ülkelerde sürgit eleştirilmiş, sık sık değişikliklere uğramış, kimileyin anayasa mahkemelerinin önüne taşınmıştır. Ancak, ne yapılırsa yapılsın, suç tipinin kaleme alınışı ve uygulama hiçbir dönemde başarılı olamamıştır.

 

Maddenin yazımı

İlkin, maddede kullanılan sözcükler, 'suçların belirginliği ve açıklığı kuralı'nı gerçekleştirememiş; 'suç tiplerinin yasallığı ilkesi' dolanılmıştır. İkincisi, tutarlı bir yorum paradigması yaratamayan uygulamada sık sık çelişkilere düşülmüş, bu nedenlerle kararların büyük çoğunluğu oyçokluğuyla verilmiştir. Kaynak yasanın uygulanması ile Türk uygulaması arasında uçurumlar oluşmuştur.

Bütün bu nedenlerle madde sık sık değiştirilmiş ve kamuoyunda şiddetli tartışmalar yaşanmıştır. Kanımca Türk Ceza Yasası'nda suç hukukunun temel ilkelerini zorlayan bu ve benzeri maddeler mutlaka önyargısız olarak gözden geçirilmelidir. Zira insan, denediği gömleği tam uymuyor ya da beğenmiyorsa değiştirip değiştirmemekte seçim hakkına sahiptir. Ancak hak ve özgürlüklerle ilgili konular, kimilerini feda etme pahasına, deneme konusu yapılamazlar ve ertelenemezler. Düzenleme, sonuçları beklenmeksizin gözden geçirilir. Bu, onur değil, bilim sorunudur.

 

Öneriler

 

Türk Ceza Yasası'nın 301. maddesi konusunda iki tür çözüm düşünülebilir:

I- Maddenin kaldırılmasını öneren köktenci çözüm: Tanımlamadaki güçlük ve bilimsel açıdan uygulamada görülen süreğen/bezdirici, zaman zaman katlanılamaz aksaklıklar, bu çözümü haklı kılmaktadırlar.

II- Maddenin değiştirilmesini öneren ara çözüm: Kimi değerlerle anayasal ve devletsel kurumları koruma zorunluluğuna yaslanan bu çözüme göre madde değiştirilmelidir. Kamuoyu bu son görüşte birleşmiş görünüyor.

Yapılacak değişiklikte, yukarıdaki saptamaların ışığında, kanımca şu noktalar dikkate alınmalıdır:

1- Daha çok sosyo-kültürel, tarihsel yaklaşımlara yatkın ve sınırları belirsiz bulunan, ayrıcalıkçı suç hukuku anlayışını çağrıştıran 'Türklük' kavramı yerine, devletin öğelerinden biri, hukuksal yaklaşıma daha elverişli ve somut olan, 'yurttaşlık bağı ile devlete bağlı topluluğu' anlatan 'Türk ulusu' deyişi geçmelidir.

Böylelikle suç, 'egemenlik'ten söz eden üçüncü bölümün başlığı, 'yasalar önünde herkesin eşitliği' ilkesi (Anayasa, madde 10 ve TCY, madde 3/2) ve özgürlükçü suç hukuku anlayışıyla uyumlu kılınacaktır.

2- Yönetim biçimi olan 'cumhuriyet' kavramı yerine 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti' deyişi geçmelidir. Böylece, 'ulus/millet' kavramının geçtiği dördüncü kısmın başlığıyla uyum sağlanacak ve daha belirgin/somut bir deyişe ulaşılacaktır.

3- 'TBMM, TC hükümeti, devletin yargı organları' yerine daha kavrayıcı/kapsayıcı ve belirgin/somut olan 'yasama, yürütme, yargı organları' deyişleri geçirilerek özgürlükçü demokrasinin temel erklerinin vazgeçilmezliği vurgulanmalıdır.

4- 'Askerî ve emniyet teşkilatı' deyişleri yerine, 'askerî, kolluk ve korumaya ilişkin güçler/kuvvetler' denilerek, yine daha kapsayıcı/kavrayıcı, belirgin/somut deyişlere yer verilmelidir. Böylece anlatımdaki sıfat ve ad tamlamasındaki dilbilgisi bozukluğu (askerî ve emniyet[e ilişkin] teşkilat[ı]) da giderilmiş olacaktır.

5- Suç, soyut tehlike suçu olmaktan çıkarılmalıdır. Bunun için maddeye 'kamuoyunun güven ve saygınlığını örseler/sarsar biçimde' sözcükleri eklenerek 'değer biçici' (normatif) bir öğe eklenmelidir. Böylelikle gelecek (örseleyecek/sarsacak) değil, geniş (örseler/sarsar) zaman kullanılarak eylem somut tehlike suçunun da ötesinde bir zarar suçuna dönüştürülmüş olacaktır. Özellikle 'örseleme: nuissance/nocumento' sözcüğünün daha çok maddi nitelikte olan 'zarar: dommage/danno' kavramına oranla genişliği, korumanın daha kapsamlı ve anlatımın daha belirgin olmasını sağlayacaktır.

 

Eleştiri hakkı

6- 'Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz' fıkrası (4) korunmalıdır. Ancak, bu fıkrayı öneren gerekçede, Anayasa ile güvence altına alınan ve nesnel (objektif) nitelikteki hukuka uygunluk nedeni olan 'eleştiri hakkı', eski yasadan alınan ve öznel (sübjektif) nitelikteki hukuka uygunluk nedeni bulunan 'eleştiri amacı' ile karıştırılmıştır. Gerçekten maddenin ihlali söz konusu olduğunda, yargıç, ilkin eylemin bir hakkın kullanılması kapsamında kalan nesnel nitelikteki 'eleştiri hakkı'na (Anayasa, madde 26 ve TCY, madde 26/1) girip girmediğini araştıracak, girdiğini saptadığı takdirde 'manevi öğe'nin varlığını araştırmadan aklanma kararı verecektir. 'Eleştiri hakkı'nın ötesine geçilmişse yargıç, bu kez suçun manevi öğesinin varlığını, bu öğe var olduğu takdirde 'eleştiri amacı'nı araştıracak, bu amaç varsa öznel hukuka uygunluk nedeniyle aklanma, yoksa hükümlülük kararı verecektir. Uygulamada doğacak duraksamaları gidermek için, madde metnine 'nesnel eleştiri hakkı sınırlarını aşar' deyişleri eklenebilir. Eklenmediği takdirde gerekçe, kavram kargaşasına yol açmamak için, hukuk bilimine uygun biçimde kaleme alınmalıdır.

7- Üçüncü fıkradaki artırıcı neden kaldırılmalıdır. Zira suçun yabancı ülkede bir Türk yurttaşı tarafından işlenmesi durumunda, içeriden bakıldığında daha ağır görünen eylem, özgürlükçü rejimi benimsemiş demokratik bir ülkeden bakıldığında çoğu zaman suç olarak değerlendirilmeyebilir. Bu da Türkiye'nin saygınlığını örseler. Kaş yapayım derken göz çıkarılmış olur.

8- Bu tür suçlar, çokluk 'siyasal suç'un örnekleri arasında yer alırlar. O nedenle kovuşturma başlatılması, 'siyasal/kamusal yarar' açısından değerlendirmeyi ve 'izin sistemi'ni zorunlu kılmaktadır. Bu yetki, bir bakana değil, partiler üstü ve yansız bir kişiye, yani cumhurbaşkanına verilmelidir. Çünkü, bir bakana verilirse, iktidara yönelik eleştiri sahiplerini ezmek için öznel ve ideolojik karar verildiği ve yetkinin kötüye kullanıldığı izlenimi doğabilir. Böyle bir izlenim ve görüntü ise yürütme ve yargıyı yıpratır. 'İzin' kurumunun bugüne değin uygulamada yanlış algılanıp yorumlandığı, zaman zaman yargının yorum tekelinin aşıldığı ve yargıya müdahale edildiği de gözetilerek, değerlendirmenin kapsamı belirtilmelidir.

 

Madde metni

Bunların ışığında önerim şöyle: "Madde 301-(ı) Türk ulusuna, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, yasama, yürütme ve yargı organlarına, askerî ve kolluk ile korumaya ilişkin güçlere, (nesnel eleştiri sınırlarını aşar ve) kamu güvenini ve saygınlığını örseler/sarsar biçimde alenen hakaret edenler, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılırlar. (2)Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmazlar. (3)Yukarıdaki suçlar hakkında kovuşturma yapılması, konuyu kamusal yarar açıdan değerlendiren cumhurbaşkanının iznine bağlıdır."

Bu suç tipi, bugünkü yazılış biçimiyle Türkiye'nin başını çok ağrıtacaktır. Yazarlarımız, aydınlarımız inandıkları gerçekleri dile getirmekten korkacaklar, toplumsal gelişme ve bilim duraklayacak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde düşünceyi açıklama özgürlüğünü ihlal açısından rekorlar kıran Türkiye bunlara yenilerini ekleyecek, dünyadaki saygınlığını yitirecek, AB'nin dışında kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.

Lütfen elimizi çabuk tutalım.

 

Doç. Dr. Sami Selçuk: Onursal Yargıtay Başkanı, Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi

 

 

 

 

 

 

 

DEGİŞİK BİR DÜŞÜNCE!!!!!!!

Gönderi tarihi:

301 kalırssa ne olacak bence yazılış biçimiyle Türkiye'nin başını çok ağrıtacaktır. Yazarlarımız, aydınlarımız inandıkları gerçekleri dile getirmekten korkacaklar, toplumsal gelişme ve bilim duraklayacak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde düşünceyi açıklama özgürlüğünü ihlal açısından rekorlar kıran Türkiye bunlara yenilerini ekleyecek, dünyadaki saygınlığını yitirecek, AB'nin dışında kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. "

Gönderi tarihi:
301 kalırssa ne olacak bence yazılış biçimiyle Türkiye'nin başını çok ağrıtacaktır. Yazarlarımız, aydınlarımız inandıkları gerçekleri dile getirmekten korkacaklar, toplumsal gelişme ve bilim duraklayacak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde düşünceyi açıklama özgürlüğünü ihlal açısından rekorlar kıran Türkiye bunlara yenilerini ekleyecek, dünyadaki saygınlığını yitirecek, AB'nin dışında kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. "

Sayin Yayamaz karinca,ilginc buldum,yaziniz.*Yazilis bicimiyle kalirsa Türkiyenin basi agriycak diye yazmissiniz*bu ne demek anlayamadim.Yani Türk'e ve Türk'lüge hakaret edilebilirse Türkiyenin basi agirmadan kurtulacak gibi bir anlam cikardim bundan.yoksa yanilsmi anladim?Aydinlarimiz inandiklari gercekleri dile getirmekten korkacaklar demissiniz,nedir aydinin inandigi gercek?Türk'lüge hakaretmi onlarin inandigi gercek?bunuda anlayamadim.Toplumsal gelisme ve bilim duracak demissiniz,ciddimisiniz bunu söylemekle?Dünyadaki sayginligini yitirecek!!Allah Allah,kafam hepten karisti,yani Türk'lüge hakaret serbest olunca Türkiye'nin sayginligimi artacak demek istediniz?AB disinda kalma tehlikesi artacak!!Yani bütün bu olumsuzluklarin önüne gecilebilmesi icin *TÜRK'LÜGE HAKARETIN SERBEST KALMASI LAZIM *demek istiyorsunuz heralde.

Eger son cümlede dogruyu tespit ettigimi söylüyorsaniz,ben diyorumki;Eger sayginlik Türk'lüge saygisizlikla elde edilecekse,eger AB ne girmek Türk'lüge hakaretle mümkün olacaksa,eger bilim ve Toplumsal gelisme Türk'lüge hakaretle yol alacaksa,eger aydinlarimiz Türk'lüge hakaretle aydin olacaklarsa ben bunlarin hepsine raziyim.Onursuz bilime,sayginliga ilerlemeye AB ye üyelige ben karsiyim.Türk'ü elestirebilirler,ama asagilama hakki kimsede olamaz.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Bence ,yukarıda ülkelerin yasalarından örneklemeler yapıp altta da son iletinizdeki gibi cevap vermenin bir mantığı olmasa gerek.O halde şöyle de denilebilir:Diğer ülkeler kendilerine dokundurmazlar ve bunun için gereken tedbirleri alabilirler.Ama bizim ülkemizin bunu yapmaya hakkı yoktur.Atış serbest ,aksi takdirde çağdaş olamayız,AB ye girmek neden bu kadar önemli ise ; onu da anlamış değilim.Daha iyi sömürülmek için mi? 2.dünya savaşında kendini ve avrupayı besleyebilen bir ülke konumundayken bu hale düşmemizin ,düşürülmemizin sebepleri sizce nedir?Çağdaş Avrupanın ve amerikanın uyguladığı emperyalist politikalar olmasın sakın?

 

Eğer "çok dikkatli bir düzenleme getirilmelidir" demiş olsaydınız buna katılabilirdim.Ama son iletinizle sanki bütün yazdıklarınız havada kaldı.

Gönderi tarihi:

Sevgili POLİTİKA ve GELİNCİK yorumlarınız için sağolun....hemen birşeyi öncelikle izah ediyim ben çok çok ender kendi düşüncelerimi ortaya koyarım üstekide benim düşüncem degil ...neden belirtmem?ozaman açlıan konular sadece herkesin kendi düşüncelerini oytaya koyması ile bir süre sonra tıkanır ben genelde çok farklı düşünceleri alır eklerim ki kişilerin tepkileri konunun çok farklı yönleyden ele alınması adına.....ve işte sizde buna yazılan yazıya tepkisis kalmadınız kendi düşünceleriniz dogrultusunda:).....Şunada inanıyorum ki en azından açtıgım konulardan yapım belirlenmiştir!!!!! sağolun kolay gelsin......

Gönderi tarihi:

301. madde karşıtlığı:

AB Faşizmi

 

 

 

 

 

301 tartışmasının kaynağı

 

Kamuoyunda yapay bir şekilde 301. madde tartışması canlı tutuluyor.

 

?Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılama? eylemini cezalandıran 301. madde artık fiilen işletilemez durumdadır.

 

Bu suçu en aleni şekilde işleyen, ?Türklerin damarlarındaki pis kandan?, ?Türklerin Ermeni ve Kürtleri katleden cani geçmişinden? bahsedenler bile ABD, AB ve iktidar baskısı sayesinde cezalandırılmaktan kurtuluyorlar.

 

Oysa bu ifadeler en aşağılık türünden ırkçılığı içeren, insanlık suçu niteliği taşıyan, sadece 301 değil TCK?nın pek çok maddesinden yargılanmayı gerektirmektedir.

 

Ama Batının faşist elitleri için Anayasal düzen ve yasalar tamamen delinmiş ve mutlak bir dokunulmazlık zırhı yaratılmıştır. Malum isimleri yargılamayı bırakın, hazırlık soruşturması için mahkemeye getirmek bile neredeyse Türk devletine karşı savaş nedeni sayılmaktadır.

 

Peki, 301?i zaten fiilen işlemez hale getiren faşist ?aydınların? isteği nedir?

 

Niçin sürekli TCK?nın değiştirilmesi gündeme getiriliyor?

 

Oysa AKP, ABD ve AB?nin istekleri doğrultusunda TCK?yı daha yeni değiştirmişti. Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül bir çırpıda yapamayacakları değişikleri bu tür bir sürekli faşist baskı ortamında gerçekleştirmeye çalışıyor.

 

Avrupa Parlamehtosu?nun son Türkiye raporu ise 301 tartışmasının sürekli sıcak tutulmasının temel nedenini ortaya açıkça seriyor. 301. maddenin kaldırılması atılacak adımların ilki. TCK?nın, Türk Devletinin egemenliğini ve Anayasal düzeni koruyan tüm maddeleri kaldırılmak isteniyor. Tantananın esas nedeni bundan ibarettir.

 

AB ve yandaşları Anayasal düzeni yıkmayı amaçlıyor

 

En son yayınlanan AP Raporu AB?ciler tarafından bile kötünün kötüsü olarak nitelendirildi. Raporda ilk defa, sözde Ermeni Soykırımı?nın ötesinde sözde Süryani ve Rum Pontus Soykırımlarını da Türkiye?nin gerçekleştirdiği ve AB?ye giriş yolunda bu iddiaları Türkiye?nin kabul etmesi gerektiği yer alıyor.

 

Kıbrıs?ta tam teslimiyet, limanların Rumlara açılması, Ermenistan?la sınırların açılması, ?seçim barajının kaldırılarak Kürt partilerinin (PKK olarak okuyabilirsiniz) Meclis?e girmesinin sağlanması?, Alevilerin azınlık olarak tanınması, Şemdinli?de soruşturmanın en üst düzey askeri yetkililere dayandırılması gibi kabul edilmez istekler raporda yer buldu. Ayrıca ilk defa türban yasağıyla ilgili olarak AKP?nin istediği tarzda ?demokrasi ve uzlaşı? çağrısı yapıldı.

 

 

Anayasa?da belirtilen ve değiştirilmesi bile mümkün olmayan devletin temel ilkelerini korumak görevi TCK?nındır. Eğer bu ilkeler aleyhindeki eylemler cezasız kalırsa kimse Anayasal düzenin ayakta kaldığını iddia edemez. Böyle bir durumda Anayasa basit bir duaya veya temenniye indirgenir. Böylelikle Anayasa?ya karşı suçlar demokrasi adına meşrulaştığı gibi Anayasa?yı savunanlar üzerinde faşizan bir baskı ortamının da zemini sağlanmış olur.

 

Rapora karşı AKP iktidarının tepkisi neredeyse sıfırdı. Hatta raporun en önemli talebi olan TCK?daki değişiklik istekleri hemen Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül?ün olumlu mesajlarıyla desteklendi.

 

Kamuoyu bu değişiklik dayatmasının sadece 301. maddeyle ilgili olduğu yalanıyla uyutulmaya çalışılıyor. AKP iktidarı da 301?e odaklanarak atılacak adımları gizliyor. ?301 başımızı ağrıtmasın artık? gibi komik söylemlerle iş geçiştirilmeye çalışılıyor.

 

Oysa AB?nin ve Türkiye?deki faşist yandaşlarının Türkiye?den istediği sadece 301. maddenin kaldırılması değil. AP raporu da bu konuda çok açık. TCK?nın iptal edilmesini istedikleri maddeleri şimdilik sırasıyla 216, 277, 285, 285, 301, 305 ve 318. maddeler.

 

301. madde etrafında koparılan fırtınanın esas nedeni Anayasal düzeni sarsacak böylesine köklü bir darbeyi gizlemek.

 

Birinci AB darbesi 3. Meşrutiyet düzenini kurmuştu. AB temsilcileri ?Kemalizmin yıkılmasının kaçınılmazlığından? bahsederken bu ikinci darbeyi kastediyorlardı.

 

Artık Atatürk Cumhuriyetinin temel ilkelerinden geride kalanlar hedef noktasındadır. 301 bunun maskesidir.

 

Bu maddeler kalkarsa ne olur?

 

Anayasa?da belirtilen ve değiştirilmesi bile mümkün olmayan devletin temel ilkelerini korumak görevi TCK?nındır. Eğer bu ilkeler aleyhindeki eylemler cezasız kalırsa kimse Anayasal düzenin ayakta kaldığını iddia edemez. Böyle bir durumda Anayasa basit bir duaya veya temenniye indirgenir. Böylelikle Anayasa?ya karşı suçlar demokrasi adına meşrulaştığı gibi Anayasa?yı savunanlar üzerinde faşizan bir baskı ortamının da zemini sağlanmış olur.

 

AB?nın kaldırılmasını istediği maddeler tek tek ele alındığında AB, ABD ve AKP?nin nasıl bir Türkiye istediği çok açık ortaya çıkacaktır. Sırayla bakalım.

 

TCK 216. madde: ?Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama.? Bu madde kaldırılarak Türkiye Cumhuriyeti?nin bölünmez bütünlüğüne yönelik her türlü etnik ve mezhepsel çatışma kışkırtmaları serbest bırakılacaktır.

 

TCK 277. madde: ?Yargı görevini yapanı engelleme,?

 

TCK 285. madde: ?Soruşturmanın gizliliğin ihlali,?

 

TCK 288. madde: ?Adil yargılamaya etkilemeye teşebbüs.?

 

Bu maddeler kaldırılarak iktidarın ve medya tekellerinin yargı organlarına tehdit ve baskıyla müdahalelerinin yolu tamamen açılmış olacak. Batının işbirlikçisi faşist elit tabakanın herhangi bir maddeden yargılanma yolu tamamen kapatılacak. Hukuk devletinin en temel ilkesi olan yargı bağımsızlığı ortadan kaldırılacak. Sömürge hukuku ve sömürge müfettişlerinin buyrukları Türk mahkemelerinin yerini alacak. Türk Ordusu mensuplarına ve Atatürkçülere yönelik yargısız infazların önü açılacak. Şemdinli provokasyonunda ve Danıştay saldırısında Atatürkçülere yönelik uygulanmak istenen linç süreklilik kazanacak.

 

TCK 301. madde: ?Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılama.?

 

Bu madde etrafında bugün dönen tartışmalar maddenin iptal istemindeki temel hedefi zaten açıkça gösteriyor. Türkiye?ye soykırım iddiaları kabul ettirilecek. Sırasıyla Ermeni, Rum, Süryani ve Kürtlere Sevr?de verilen hakların ve toprakların geri verilmesi istenecek. Lozan tasfiye edilecek. Devletin kendini ve Anayasa?yı koruma iradesi ortadan kaldırılacak.

 

TCK 305. madde: ?Temel milli yararlara karşı faaliyette bulunmak için yarar sağlama.?

 

Bu madde kaldırılırsa, fiili savaş sırasında düşmana hizmet, para karşılığı yabancı devletlere ajanlık faaliyeti, Türkiye?nin bağımsızlığı, toprak bütünlüğü ve Anayasal düzenine karşı planlı eylemleri içeren yoruma açık olmaksızın vatan hainliği olarak değerlendirilebilecek eylemler suç olmaktan çıkacak. Devlete isyan ve düşmanla işbirliği meşrulaşacak.

 

TCK 318. madde: ?Halkı askerlikten soğutma.?

 

Bu maddeyi kaldırmak ile amaçlanan Türk Ordusu?nu Sevr?den kalma tasfiye etme planını tekrar yürürlüğe sokmaktır. Vicdani ret kampanyası adı altında yürütülen eylemlerin temel amacı da budur.

 

Anayasa?nın en temel hak ve yükümlülüklerinden biri askerlik görevdir. Türk Ordusu Avrupa tipi aristokratik bir profesyonel ordu değildir. Bir halk ordusudur. Halkın her kesiminin silahlı vatan savunmasına katılma hakkı Anayasal olarak vardır. Bu aynı zamanda temel bir yükümlülüktür. Bu maddeyle Türk Silahlı Kuvvetleri hedef alınmaktadır.

 

Bu maddelerin hepsi değil sadece bir kısmı hatta bir tanesi bile kaldırılırsa Anayasal düzen işlemez hâle gelecektir. Anayasanın değişmez ilkeleri dayanaksız ve korunmasız bir hâle gelecektir. Anayasa ayaksız kalacaktır. Türkiye Cumhuriyeti ekonomik ve siyasi sömürgeleşme sürecini tamamlayıp sömürge hukukuna en büyük adımı atacaktır. Ki bu kısa süre içinde Türk devletinin ve vatanının parçalanmasıyla sonuçlanacaktır.

 

Geçmişte yaşananlar geleceğin işaretçisi

 

Yukarıdaki maddelerin iptal edilmesinin demokrasiyle de uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. En şekilsel ve yozlaşmış anlamda bile hiçbir demokrasi talebi yargı bağımsızlığını hedef almaz. Böylelikle 301 karşıtlarının sahte demokrat maskeleri tamamen düşmüş oluyor.

 

Dünyanın neresine giderseniz gidin bu maddelerin kaldırılmasını istemek en hafif deyimle faşist diktatörlüğün taraftarlığı olarak adlandırılır.

 

Türk devletini kuran Türk milletine yönelik ırkçı eylem ve söylemlerin cezasız bırakılması, bunun da ötesinde yargının her türlü iç ve dış müdahaleye açık hale getirilmesi sadece Türk Anayasası?nın değil, genel hukuk devleti ilkelerinin de toptan ortadan kaldırılmasına teşebbüs olduğu açıktır.

 

Utanmadan bunu demokratlık olarak gösterenlerin amacı açıktır. Hrant Dink ?Bu maddeler de yetmez diğer gerekli olan maddeler de kaldırılsın? diyor.

 

Açıkça Anayasa hedef alınıyor. Bu yolu açan rejimi ve ismi hatırlayalım. 12 Eylül faşist rejiminin başbakanlığa oturttuğu Amerikancı ve gerici Özal, Türkiye?yi bu uğursuz mecraya sokmuştu.

 

Özal ?Anayasa bir kez delinse bir şey olmaz? demişti. 163. madde kaldırılarak laik Cumhuriyet?e karşı irticai eylemler suç olmaktan çıkarılmıştı. Zaten tüm dünyada yıkılmış olan komünizme yönelik 141. ve 142. maddeler ise, 163. maddeyi kaldırmanın kamuflajı olmuştu.

 

Şimdi önerilen maddeler kalkarsa ne olur, yaşanmış örneklerle ortadadır. 163. madde kalktıktan sonra daha 20 yıl geçmeden Türk devletinin temellerini yıkmaya kasteden gericilik, yerel iktidarlardan her aşamada tüm merkezi iktidara kadar devleti ele geçirmiş durumdadır. Kürt-İslamcı güçler Türkiye Cumhuriyeti?nin tüm temel ilkelerini bizzat devletin tepesinden yok etmeye başladılar. Anayasasın laiklik ilkesi fiilen işlemez hâle gelmiştir.

 

Yine ABD ve AB dayatmasıyla, sadece terörist başı Apo?yu kurtarmak için DSP-MHP-ANAP iktidarı tarafından idam cezasının kaldırılmasının sonuçları, 4 yıl gibi kısa bir sürede ortaya çıkmıştır. Düşmanla işbirliği ve devlete isyanın artık cezasız kalacağı ortaya çıkmıştır. Azgınlaşan terörün en büyük nedenlerinden biri, teröristlerin en tepedeki hainin hep cezasız kalacağına yönelik inançlarıdır.

 

Bu yüzden ?301. madde kalksın, bu aydınları yargılarsak onları daha da ünlü ederiz, Türkiye?yi rezil ederiz? türden ?Atatürkçü? gibi gösterilmeye çalışılan saçma sapan yorumlarla kimse 163. maddenin kaldırılmasındaki ve Apo?nun cezasız bırakılmasındaki ihanetin tekrar edilmesini savunamaz.

 

Gerçekten de ?Türkiye rezil? edilmek istenmektedir. Ama bunun yegâne yolu yukarıdaki maddeleri tamamen ortadan kaldırmaktan geçer. O zaman zaten Türkiye sadece ABD ve AB emperyalizminin ve Cumhuriyet yıkıcıların elinde rezil olmakla kalmaz, kesinlikle yok olma noktasına kadar sürüklenir.

 

Maddeler muğlak değil, ama suçlar muğlaklaştırılacak

 

Bu maddelere yönelik en saçma suçlama ise maddelerin muğlak olduğu ve yoruma açık olduğudur.

 

Aslında bu düşünceler bile Anayasa ve TCK karşıtlarının en temel hukuk bilgisinden mahrum olduklarını göstermektedir. Hukukta suçun nitelikleri ve karşılığı olan cezada muğlaklık mümkün değildir. Zaten yüksek yargı organlarına verilen Anayasa Mahkemesi?ne başvuru hakkı Yasama organının yapacağı bu tür hatalara karşı önemli bir mekanizmadır. Bu hak Meclis üyeleri ve Cumhurbaşkanına da verilmiştir.

 

TCK?yı defalarca değiştiren AKP iktidarı bazı maddelerdeki muğlaklıktan bahsediyor. Ama kimsenin aklına bu maddeleri Anayasa Mahkemesi?ne götürmek gelmiyor. Çünkü tam tersine bu maddeler belki de TCK?nın en somut ve muğlaklıktan uzak maddeleri.

 

Yapılan bir eylemin suç olup olmayacağına zaten mahkemeler karar verir. Herhangi bir eylemin suç niteliği taşıyıp taşımadığı tartışmalıysa karar mercii bağımsız yargıdır. Yapılmak istenen suç oluşturan eylemi suç olmaktan çıkarmaktır. Bunu yapamadıkları durumlarda ise TCK?nın 277, 285 ve 288. maddelerini kaldırdıktan sonra her istedikleri davaya müdahale ederek var olan suçlara yönelik cezaları da işlemez hâle getirmektir.

 

Bu yol daha önce de denendi. Türkiye?de ne zaman irticadan bahsedilse, Tayyip Erdoğan veya başka bir AKP yetkilisi çıkıp hep aynı açıklamayı yapar: ?İrtica nedir? Laikliğin tanımını yapın. Bunlar muğlak ifadeler.?

 

Gerçekten de Özal?dan itibaren Türkiye?de laikliği korumak için geride kalan yasaları bile uygulamak imkânsız hale gelmiştir. Gericiliğin en önde giden temsilcilerinin iktidara el koyduğu şartlarda laikliğin ?muğlaklaşması? çok doğaldır.

 

Şimdi ise aynı söylem bölücülük, vatana ihanet, Türklüğü aşağılamak konularında geliştiriliyor. ?Bölücülük ve vatana ihanet muğlak kavramlardır, tanımlayın? diyorlar. Bu, tek bir şeyin işaretidir. Artık Türkiye?de bölücülük ve vatan hainliği de iktidar düzeyinde kabul görmüş ve güç kazanmıştır. Bu eylemler de suç olmaktan çıkmakta, iktidar olmanın bir numaralı gereği haline gelmektedir.

 

TCK?nın maddeleri açıktır. Ama bu maddelerin ele aldığı suçları kabul etmeyenlerin kafasında bazı kavramlar asla var olmadığı için bunlara bu suç tanımları ?muğlak? gibi gelmektedir. Bu kavramların başında bölücülük ve vatana ihanet gelmektedir.

 

Anayasal düzene ve Türk milletine yönelik linç girişimi engellenmeli

 

Artık demokrasi mızrağı çuvala sığmıyor. Meclis?te CHP bile ilk defa açıkça AB sürecine tepki gösterdi. Baykal ?artık AB için AKP tarafından Meclis?e getirilen düzenlemeleri gözü kapalı desteklemeyeceklerini? açıkladı. Azınlık vakıfları için Sevr?den kalma düzenlemeler getiren yasaya karşı çıkan Baykal, 301. madde konusunda da AKP iktidarını desteklemeyeceklerini açıkladı.

 

Bu açıklamanın iki anlamı vardır.

 

Birincisi CHP lideri geçmişte Türkiye Cumhuriyeti?nin temellerini sarsan AB uyum paketlerini ?gözü kapalı? desteklediklerini kabul etmektedir.

 

İkinci olarak bu açıklama, en azından artık bazı kesimler bu gaflet uykusundan uyanmaya başladığını göstermektedir. CHP?nin muhalefeti dahi AKP?yi Meclis?te frenlemeye yetmiştir. Çünkü Türk milletinin ezici bir çoğunluğu bu düzenlemelere karşıdır. Kurulmak istenen faşizan sömürge rejimine Türk halkının isyan edeceği açıktır. Zaten AB?ciler bile AKP?ye seçimleri beklemesini, bu düzenlemeleri halkın seçim tepkisini aştıktan sonra gerçekleştirmesini öğütlüyorlar.

 

ABD ve AB?nin faşist ?aydın?ları ise bir baskı düzeni kurarak halkı sindirmek istiyorlar.

 

En son Elif Şafak davasında bu açıkça yaşandı. TCK?nın yargı bağımsızlığına yönelik tüm maddeleri, hem iktidar hem de büyük medya tarafından açıkça çiğnendiği gibi, mahkeme binasında fiili durum yaratılarak gerçek bir linç girişimi tezgahlandı.

 

Türk milletinin her türlü muhalefetini ve tepkisini linççilikle suçlayan çevreler gerçek faşizan yöntemlerin esas ehilleri olduğunu gösterdiler. Beyoğlu Adliyesinin tüm koridorlarını ve bahçesini işgal eden Elif Şafak taraftarları, mahkeme salonuna suç duyurusunda bulunan ve davanın müdahili olan Avukat Kemal Kerinçsiz?i bile sokmadılar.

 

Tüm yabancı basının ve AB temsilcilerinin doluştuğu mahkeme salonuna Türk avukatları giremedi. Mahkeme heyeti usulsüz bir şekilde Kerinçsiz?in davaya müdahil olmasını engellediği gibi, tek celsede Elif Şafak?ı beraat ettirdi.

 

En son olaylar Türk yargı tarihinde görülmemiş düzeyde yargıya müdahalelerin arttığını yeniden gösterdi. Bu sayede çıkan yıldırım kararın hemen ertesinde Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan memnuniyetlerini belirttiler.

 

Mahkeme dışında ise Kemal Kerinçsiz?e ve gelişmeleri protesto eden Türk vatandaşlarına fiili linç girişiminde bulunuldu. Türkiye?deki gerçek linç tehlikesinin ne olduğu Beyoğlu Adliyesinde yeniden gözler önüne serildi.

 

Batı yıllarca PKK?yı kullanarak Türk milletine karşı insanlık suçları işledi. Artık Türk milleti kendi vatanında sistemli bir soykırıma ve linç düzenine tabi tutulmak isteniyor.

 

Çok geç olmadan Türk milleti ve sorumlu kurumları bu sürece dur demelidir.

 

Eğer ceza kanunları suçluları korumak, devleti ve halkı ezmek için sürekli değiştirilirse farklı bir yol tutulması mecburi olacaktır.

 

Anayasal düzenin yıkıldığı koşullarda, tıpkı 1919?da olduğu gibi Türk milletinin yeniden devletleşecek ve kendini egemen kılacak alternatif bir sürece girmesi kaçınılmazlaşacaktır.

Gönderi tarihi:
301 kalırssa ne olacak bence yazılış biçimiyle Türkiye'nin başını çok ağrıtacaktır. Yazarlarımız, aydınlarımız inandıkları gerçekleri dile getirmekten korkacaklar, toplumsal gelişme ve bilim duraklayacak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde düşünceyi açıklama özgürlüğünü ihlal açısından rekorlar kıran Türkiye bunlara yenilerini ekleyecek, dünyadaki saygınlığını yitirecek, AB'nin dışında kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. "

 

Arkadaşım tarzınızın farkındayım.Ancak bu yukarıda alıntıladığım iletiniz sizin düşüncelerinizi belirtiyor yanılıyor muyum?Eleştirilerimiz bu iletiniz üzerineydi.Size de kolay gelsin.

Gönderi tarihi:
Arkadaşım tarzınızın farkındayım.Ancak bu yukarıda alıntıladığım iletiniz sizin düşüncelerinizi belirtiyor yanılıyor muyum?Eleştirilerimiz bu iletiniz üzerineydi.Size de kolay gelsin.

 

 

Sevgili GELİNCİK hayır oda bana ait degil oda alıntı kısa bir ifade oldugundan belki yanılgıya sebeb oldu.......Hem olsun ben eleştirilerin yazıya oldugunu biliyorum.....

Gönderi tarihi:

TCK’nın 301’inci maddesi konusunda hükümet, maddede değişiklik yapmaya karar verdi.

 

 

 

TCK’nın 301’inci maddesi konusunda devam eden uzun tartışmaların ardından hükümet, maddede değişiklik yapmaya karar verdi.

 

301’inci madde konusunda Agos Gazetesi yazarı Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından başlayan tartışmalar sonrası maddeye ilişkin hükümet adına ilk açıklamayı Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, ABD’deki temaslarının ardından yaptı. Gül, 301’de değişikliğe gidileceğini bildirdi.

 

Dışişleri Bakanı Gül’ün ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da nasıl bir tutum izleyeceklerini ilk kez parti yöneticilerine iletti. Başbakan Erdoğan, AKP MKYK toplantısında Hrant Dink cinayeti ve sonrasındaki gelişmeleri değerlendirirken, 301’inci maddede değişikliğe gidceklerinin ve bu konuda bir düzenleme yapılacağının mesajını ilk kez verdi. 301’inci maddenin tamamen kaldırılmasına ksinlikle karşı olduklarını ve böyle bir durumun gündemlerinde olmadığını belirten Erdoğan, söz konusu maddede değişikliğe hazır olduklarını, değişikliğin de bir süredir sivil toplum kuruluşları tarafından yürütülen çalışmalar sonucu açıklanan mutabakat paralelinde olabileceğini belirtti. Erdoğan, sivil toplum kuruluşları arasında oluşan en geniş mutabakat doğrultusunda hükümet içinde bir çalışma yapılarak konunun Meclis gündemine getirileceği mesajını verdi.

 

Değişiklik için tarih ve kesin sınırları olan bir tanım yapmamasına karşın Başbakan Erdoğan’ın verdiği bilgiye göre hükümetin yapmayı öngördüğü değişikliğin sivil toplum kuruluşlarınca açıklanan "aşağılama" kavramının değiştirilmesi ve suçun ihlali halinde verilen cezanın üst sınırın indirilmesinden oluştuğu öğrenildi.

 

Bu arada AKP yöntiminde, hükümet içinde sivil toplum kuruluşlarının önerileri doğrultusunda yapılacak çalışmanın ardından ortak bir düzenleme olması amacıyla CHP’nin de mutabakatının aranması planlanıyor.

Gönderi tarihi:

Tartışmalı 301'inci maddeden 21 ayda 12 kişi hüküm giydi, 18 dava halen devam ediyor...

 

 

 

 

 

CHP'nin 'virgülünün bile' değişmesine karşı çıktığı, AKP'ninse henüz net bir öneri ortaya koyamadığı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK), 301. maddesi uygulandığı 21 aylık dönemde en az 12 kişinin hüküm giymesine neden oldu. 301'den açılmış 18 dava devam ediyor.

'Türklüğü, TBMM'yi, hükümeti aşağılama ve hakaret' suçlamalarını düzenleyen TCK'nın 301. maddesinden 2007'nin ilk mahkûmu avukat İbrahim Güçlü oldu. Kürd-Der sözcüsü Güçlü, 'Türklüğü, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağıladığı' gerekçesiyle 1.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme cezayı ertelemedi.

 

 

 

Aydın Engin'e soruşturma

301. maddenin en yeni kurbanı AGOS gazetesi yazarı Aydın Engin oldu. AGOS'taki yazısında, 'Yolumu Paris'e düşürüp, 'Ermeni soykırımı olmamıştır' demek; ardından Türkiye'ye dönüp 'Ermenilere soykırım uygulanmıştır' demek gibi planlarım var' dediği için hakkında TCK'nin 301. maddesinden soruşturma açılan Engin, dün ifade verdi. Engin, 5 Ocak'ta yayımlanan 'Yeniyıl Yazısı Gibi' başlıklı yazısı sonrasında avukat Kemal Kerinçsiz'in ekibindeki Recep Akkuş'un 9 Ocak'taki suç duyurusu üzerine dün Şişli Savcılığı'na geldi. Savcılıkta yarım saat ifade veren Engin, çıkışta, savcılığın bu suç duyurusunu ciddiye almasına üzgündü:

"Savcılığın, suç duyurusunu okuduktan sonra çöpe atması gerekirdi. Suç olmadığı aşikâr bir yazı. Buna rağmen savcılık, bu ihbarcılığı meslek haline getirmiş bir grubun üyesi olduğunu tahmin ettiğim kişinin duyurusunu kabul etti. Bir gazeteciye soruşturma açılması, utanç verici. Bu, trajik bir durum: Şu anda Bakanlar Kurulu 301. maddenin değiştirilmesini de içeren bir gündemle toplantı halinde ve ben, Şişli Adliyesi'nde 301'i ihlal ettiğim için ifade veriyorum."

Yazar Ümit Fırat, gazeteci Ertuğrul Mavioğlu, Hazer-Sen MYK üyesi Mehmet Demir ve Uluslararası Af Örgütü'nden Özlem Dalkıran da Engin'e destek verdi.

Hükümetin harekete geçmek için başlangıçta 'uygulama önemli' yaklaşımıyla izlediği 301 yolculuğunda şimdiye kadar verilen mahkûmiyetler İnsan Hakları Ortak Platformu'nun elde ettiği verilere göre şöyle:

 

Öldürülen AGOS Yayın Yönetmeni Hrant Dink, Türklüğe hakaretten altı ay hapis cezasına çarptırıldı.

 

'Yeni Dünya İçin Çağrı' ve 'Güney' dergilerinin sorumlu müdürü Aziz Özer, 301'den yargılandığı üç ayrı davanın ikisinde altışar ay hapis, birinde 720 YTL para cezasına çarptırıldı.

 

'TSK'nın manevi şahsiyetine hakaret ettiği' iddasıyla yargılanan İHD İstanbul Şubesi Başkanı Eren Keskin 10 ay hapse mahkûm edildi.

 

'Yeni Dünya İçin Çağrı' dergisine Ermeni sorunuyla ilgili yazı gönderen Erkan Akay, bir yıl hapis cezası aldı.

 

Yayıncı Fatih Taş, 'Cumhuriyet'i aşağılamak'tan altı ay hapis aldı.

 

Eğitim-Sen Tunceli Şube Başkanı Hanefi Bekmezci, "Askeri kuvvetleri aşağıladığı" gerekçesiyle altı ay hapis cezasına mahkûm oldu.

 

Sendikacı Hüseyin Ser, Munzur Festivali'nin ertelenmesini eleştiren ortak bildiri nedeniyle altı ay hapis cezası aldı.

 

DTP Erzincan İl Başkanı Hüseyin Bektaşoğlu, Emniyet'i aşağıladığı gerekçesiyle bir yıl hapis cezasına çarptırıldı.

 

Yazar Mustafa Balbal, 'Ararat'taki Esir Generalden Kan Çiçekleri' adlı kitabında güvenlik kuvvetlerini aşağıladığı için 10 ay hapis cezasına mahkûm edildi.

 

Radyocu Ejder Öziç, Irak'a asker göndermeyi eleştirdiği için altı ay hapis aldı.

 

Gazeteci Zülküf Kısanak, kitabında Cumhuriyet'i aşağıladığı gerekçesiyle beş ay hapis cezasına çarptırıldı.

 

Onlar hâlâ mahkemede

Süren 301 davalarıysa şöyle:

 

 

Gazeteci Abdurrahman Dilipak: TSK'nın manevi şahsiyetini tahkir.

 

Yazar Murat Coşkun ile yayıncı Ahmet Önal: Askeri kuvvetleri aşağılama.

 

Doz Yayınevi editörü Ali Rıza Vural: Cumhuriyet'i aşağılayan kitap yayımlama.

 

Tempo dergisinden Enis Mazhar Tayman, sorumlu yazıişleri müdürü Neval Barlas ve Kürd-Der yöneticisi İbrahim Güçlü: Türklüğü aşağılama.

 

Erhan Kara: Bir sergideki kolajda Başbakan'ı aşağılama.

 

Erol Özkoray: Askeri aşağılama.

 

Gazeteci Ersen Korkmaz-Necmettin Salaz: Hükümeti aşağılama

 

Ferhat Tunç: Adliyeyi aşağılama.

 

Yazar Faruk Çakır: Askeri aşağılama.

 

Yazar İsmail Beşikçi, gazeteci ve yayıncılar Mehmet Ali İzmir ve Ferzende Kaya: Askeriyeyi aşağılama.

 

Ahmet Şah Ayaz, Murat Ayaz: Bir gazetede devletin vergi politikalarını eleştiren yazıda devlet kurumlarını aşağılama.

 

Yazar Murat Pabuç: Yaptığı bir konuşmayla askerleri aşağılama.

 

Yazar Osman Tiftikçi-Yayıncı Sırrı Öztürk: Orduyu aşağılama.

 

Yazar-Yayıncı Ragıp Zarakolu: Türklüğü aşağılama dolayısıyla iki ayrı dava.

 

Gazeteci Serhat İncirli: İki yazısında Türklüğü aşağılama.

 

Gazeteci Sinan Kara: Bir gazetedeki yazısında askerleri aşağılama.

 

Tuncay Özkan-Cüneyt Arcayürek-Adnan Bulut: KanalTürk TV'de yayımlanan programda askerleri aşağılama.

Öneri çok ama AKP oyalıyor

301. maddenin mevcut hali şöyle: "Türklüğü, Cumhuriyet'i veya TBMM'yi alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Türkiye Cumhuriyeti hükümetini, devletin yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır. Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz."

Maddeyle ilgili değişiklik önerileri şöyle:

Basın Konseyi: 'Türklük' ifadesi yerine 'Türk Ulusu' denilsin.

'Aşağılamak' yerine 'hakaret' kullanılsın. Eski TCK'daki gibi 'Türklüğe hakaret' suçlarında Adalet Bakanı'nın izniyle soruşturma açılsın. Maddeyle verilen cezaların alt ve üst sınırları indirilsin.

Erdoğan'ın çağrısıyla bir araya gelen dokuz sivil toplum örgütü: 'Türklük' tanımı korunsun. 'Aşağılama' ifadesi, 'tahkir ve tezyif' diye değiştirilsin. Suçu işleyenlere tek ve aynı ceza verilsin. Mevcut maddedeki ceza bir yıl azaltılsın. Suçun yurtdışında işlenmiş olması cezayı ağırlaştırıcı sebep sayılmasın.

Yargıç ve Savcılar Birliği: 'Türklük kavramı'ndan ne anlaşılması gerektiği Anayasa gözetilerek bir fıkra halinde yasaya eklensin.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC): 'Türklük' kavramının yerine vatandaşlık bağını ifade edecek şekilde 'Türk milleti' ifadesi,

'aşağılama' sözcüğü yerine de tahkiri ifade eden 'hakaret' sözcüğü konulsun.

 

Radikal

İsmet DEMİRDÖĞEN

Gönderi tarihi:

Anlasilmaz bir sey ya;Gülmek istedim gülemedim,cünkü güleriz aglanacak halimize gibi olacakti.

Insanlarin zevkine bakin:Askeri asagiladi,bilmem nekadar ceza aldi,

Türk'lügü asagiladi bilmem ne kadar ceza aldi,milleti asagiladi bilmem ne kadar ceza aldi,bayragi asagiladi bilmem ne kadar ceza aldi.!

Bu adamlarin baska isleri yokmu asagilamaktan öte.Asagilayacaksan örnegin;kendi aileni asagila,kendini asagila nedir bu asagilamak hakki aramak.Kim kime bu hakki verebilir,yani keyif icin kalk Türk'ü asagila,Türk'lügü asagila,bayragi asagila,milleti asagila,orduyu asagila sonrada bu madde kalksin ben biraz daha cok asagilamak istiyorum de,varmi böyle birsey.?Demokrasi konusma ve yazma özgürlügü kimseye bir kurumu bir irki bir bayragi asagilama hakki vermez,yazarsan yazarligini siyasetciysen siyasetciligini,gazeteciysen gazeteciligini bileceksin,asagilamakla gazetecilik yazarlik olmaz.Helede asagilamak hakki hic olmaz.

 

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

301 değişmelidir. Varolan suçlar ve bunlara karşı yaptırım getiren cezalar değil. Suçların mahiyeti, dava konusu olma halleri değiştirilmeli. Ve somut maddi verilere dayandırılmalıdır. Hakimlerin ve savcıların insiyatifine değil.

 

301 neden değiştirilmelidir ? 301 çok ağır bir ithamla dava açar sanığa ve ülkemizde görülmektedirki, yargılama neticesinde suçsuz olduğu anlaşılan bir çok insan yargılama sürecinde toplumsal lince maruz bırakılmıştır. Bu insanlar toplumun karşısına en ağır ithamlardan birisiyle çok kolay bir şekilde çıkarılmıştır.

 

 

Neden böyle şeyler oluyor. Çünkü kapsayıcılığında bir sınır yok. Listeye bakıyoruz. Ben Tuncay Özkan'ın yada Cüneyt Arcayürek'in TSK'yı aşağılayacağını düşünmüyorum. İşin ironisi ikiside 301. maddenin değiştirilmesine şiddetle karşı idiler. Fakat diyorum ya ironik tarafı, şimdi ikiside 301'in mağuduru oldular :)

 

Ya da bakıyorsun adam vergi politikalarını eleştirmiş. Ve Devleti Aşağılamaktan 301. maddeye takılmış.

 

Kişisel bir husumetten dolayı bir polis memuruyla tartışan ve hakaret eden bir vatandaş. Bunu polis memurunun üstünde üniforma varken yaptı diye hakkında 301. maddeden dava açılmıştı.

 

Muğlak ifadeler ve sınırsız kapsayıcılıkla yasa olmaz. Net, açık, ve somut bir şekilde suçu ortaya koymalıdır yasa.

Gönderi tarihi:

Ne kadar değiştirirseniz değiştirin, bu maddenin düşünceyi sınırlayıcı hükümlerinden kurtulamazsınız. Dengir Mir Fırat, çok güzel ifade etmiş: "Bu madde olmasa, kurumlara hakaret serbest mi kalacak?"

 

 

 

Nazlı Ilıcak-SABAH

 

 

 

 

301 kaldırılmalı

301. madde, tamamen kaldırılmalı mı? Yoksa değiştirilmeli mi? Ben şahsen, "kaldırılmalı" diyenler arasında yer alıyorum. Ne kadar değiştirirseniz değiştirin, bu maddenin düşünceyi sınırlayıcı hükümlerinden kurtulamazsınız. Dengir Mir Fırat, çok güzel ifade etmiş: "Bu madde olmasa, kurumlara hakaret serbest mi kalacak?"

Türk Ceza Kanunu'nda zaten "hakaret" suç. Ama bazı özel kurumlara (TBMM, hükûmet, silâhlı kuvvetler ve emniyet teşkilâtı, yargı organları) hakareti "ayrıcalıklı" bir suç haline getirirseniz, "koruma zırhı" kalınlaşır ve aynı ölçüde fikir hürriyeti darbe yer.

DTP Mardin milletvekili Ahmet Türk, partisi, Genelkurmay Başkanlığı tarafından 30 Ağustos törenlerine davet edilmeyince, "Bu bölücülüktür" demişti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, " devletin askeri teşkilâtını alenen aşağılamak" iddiasıyla düzenlediği fezlekeyi Meclis'e yolladı. Türk'ün "eleştiri sınırlarını aştığını" iddia etti.

Görüldüğü gibi, 301'de takdir hakkı bir hayli geniş bırakılıyor.

301'den dava açılmasının Adalet Bakanlığı'nın iznine bağlaması da derde derman değil. Yukarıda verdiğimiz örnekten yola çıkalım. Ahmet Türk milletvekili olmayıp da, dokunulmazlığının kaldırılması için TBMM kararı gerekmeseydi, bir yandan, Genelkurmay Başkanlığı, dava açılması için Adalet Bakanlığı üzerinde baskı yapacaktı. Öte yandan, bir takım insanlar veya sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler "düşünce özgürlüğü var, izin verme" diyeceklerdi.

Adalet Bakanlığı'nın iznine bağlayarak da, mahkûmiyet yılını indirerek de sorunu çözemeyiz. Ama, milletvekilleri 301. maddeyi toptan kaldırmaya yanaşmayacaktır. Çünkü, aynı madde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ve hükûmeti de alenen aşağılamayı suç sayıyor. Dolayısıyla 301, aynı zamanda milletvekilleri ve hükûmet üyeleri için de koruma zırhı oluşturuyor.

301. madde siyasi etkilere açık bir düzenleme. Hatırlarsınız, Hrant Dink de bu maddeden yargılanmıştı. Dink, 6 Şubat 2004 tarihli Agos gazetesinde, "Sabiha Hatun'un gizli sırrı" başlığıyla, Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen'in, yetimhaneden alınmış bir Ermeni olduğunu yazmıştı. Vilâyete çağrılıp, dikkatli olması istendi. 301'e dayanılarak Kemal Kerinçsiz ve arkadaşlarının müracaatı üzerine açılan "Türklüğe hakaret" davası hemen bu olaydan sonra devreye girdi.

Kısaca 301'i kaldırmak kolay değil. Çünkü kökü çok derinlerde.

 

 

 

 

 

DEMİŞ KENDİLERİ.......................

Gönderi tarihi:

301 . MADDE KALDIRILMALI MI ?

 

Son zamanlarda üzerinde en çok konuşulan konulardan birisi de 301. maddedir.

 

Mazlum der gibi, uluslar arası af örgütü ( UAÖ) gibi kuruluşlar her platformda bu maddeye karşı çıkmaktadırlar. Konuyu yurt içinde - dışında o kadar çok dile getirmişlerdir ki AB dahi bunlardan etkilenmiş ve Türkiye’den bu maddenin kaldırılmasını veya yeniden düzenlemesini talep eder hale gelmiştir. Bazı Türk vatandaşları da bunların oyununa gelmekte ve taleplerine alet olmaktadırlar. Esasen bu madde 01 .06.2005 tarihinden beri yürürlüktedir. Henüz bu maddeden verilen ve Yargıtay denetiminden geçmiş tek karar yoktur. Bu durumda maddenin uygulanmasında sıkıntılara yol açtığı nasıl söylenebilir. Henüz uygulanmamış bir hüküm hakkında , maddenin muğlak unsurlar taşıdığını, değişik hukukçular tarafından farklı manalar verildiğini söylemek mümkün değildir. Bu tenkit her yeni kanun ve madde için yapılabilir. Ancak bu tür uygulama farklılıkları Yargıtay incelemeleri ile çözüme kavuşur. Türkiye’nin dört bir yanındaki muhtelif mahkemelerin verdiği hükümler temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay’ın aynı dairesine gelir. Uygulama birliği işte bu daire tarafından sağlanır. Anlaşılmış olacağı üzere bu işin oturması için yılların geçmesi gerekir.

 

301. maddeden henüz tek mahkumiyet kararı verilmiş, Yargıtay bu madde ile ilgili henüz bir tek hüküm kurmamıştır. Ama hukukla, kanun ve adalet kavramları ile hiç ilgisi olmayanlar madde hakkında ahkam kesiyorlar. Maddenin muğlak yazıldığını, ifade özgürlüğüne doğrudan bir tehdit oluşturduğu, fuzuli davalar açıldığını iddia ediyorlar. Oysa maddenin 4. bendinde açıkça “ eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz. “ denmek suretiyle ifade özgürlüğünün kapıları açık tutulmuştur. Söylenenin veya yazılanın eleştirimi, yoksa hakaretmi olduğunu elbetteki bağımsız Türk Yargısı takdir edecektir. İnsanların önceden, ne yazacağını, ne konuşacağını kestirmek mümkün olmayacağına göre bunun takdirini Yargıya bırakmaktan başka çözüm yoktur. Hiçbir suçlu arkasında delil bırakmak istemez. Şüphelinin niyetini, bağımsız yargı, elindeki delillere göre en isabetli şekilde değerlendirir. Sistem ilk mahkemeyi başıboş bırakmışta değildir. Hatalar, yanlışlar varsa Yargıtay’ca düzeltilir. Eleştiri çerçevesinde kalan fiil ve eylemler için zaten sorun yoktur. Yüksek değerlerimize sövmeyi de kimse aklından geçirmesin. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir Millet yüksek değerlerine sövülmesine izin vermez. Benzer hükümler her devletin kanunlarında vardır.

 

İstanbul’da yayınlanan Agos Gazetesi’ndeki yazısında, ‘Türk’ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan Ermeni’nin Ermenistan’la kuracağı asil damarında mevcuttur’ diye yazan gazeteci-yazar Hrant Dink, TCK’nın 301. maddesi uyarınca ‘Türklüğü neşren tahkir ve tezyif etmek’ suçundan 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Türkiye’de henüz ilk ve tek örnek olan bu karar Yargıtay denetiminden geçip kesinleşmemiştir. Şişli 2’inci Asliye Ceza Mahkemesi Dink’i, dava konusu sözlerinin, ‘eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklaması niteliğinde olmadığı, Türk’ün kanının pis, incitici ve aşağılayıcı gibi gösterildiği’ gerekçesiyle mahkûm etmiştir. Türkiye’de, türkce yayınlanan, bir gazetede bu sözlerin yer alması sizce basın ve ifade özgürlüğümüdür ? Cümledeki ( Türk ) kelimesini çıkarıp yerine ( Fransız ) kelimesini koyun ve Fransa’da yayınlayın bakalım başınıza ne işler gelecek.

 

Maddenin ne getireceği belli değilse de kenarda köşede kimsenin bilmediği görmediği kişileri meşhur edeceği kesin gibi görünüyor.

 

 

 

Av. Mehmet Ali GÖLCÜKLÜ

 

 

 

 

 

Sıra

Eski (765 sayılı) Ceza kanunu 159. maddesine göre aşağıdaki kurumları alenen tahkir ve tezyif edenler yargılanır

Yeni (5237 sayılı ) Ceza kanunun 301. maddesine göre

 

aşağıdaki kurumları alenen tahkir ve tezyif edenler yargılanır

 

1

Türklük

Türklük

 

2

Cumhuriyet

Cumhuriyet

 

3

TBMM

TBMM

 

4

Hükümetin manevi şahsiyetini

T.C. Hükümetini

 

5

Adliyenin manevi şahsiyeti

Devletin yargı organları

 

6

Devletin Askeri veya Emniyet Muhafaza kuvvetlerini

Askeri ve Emniyet teşkilatı

 

7

Bakanlıkları

--------

 

 

Av. Mehmet Ali GÖLCÜKLÜ

 

 

Gönderi tarihi:

İŞTE AB ÜLKELERİNİN 301 ‘LERİ...

 

İtalya Ceza Kanunu, Madde 292: “Her kim ulusal bayrağı veya devlete ait diğer bir sembolü aşağılarsa bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

 

Almanya Ceza Kanunu, Madde 90: “Her kim bir toplantıda veya yazılı neşriyatın dağıtılması suretiyle alenen Almanya Federal Cumhuriyeti’ne veya federe devletlerine veya anayasal düzenine hakaret eder veya kötü niyetle AŞAĞILARSA veya Almanya Federal Cumhuriyeti’nin veya federe devletlerden birinin renklerini, Bayrağını, Armasını Veya Ulusal Marşını Tahkir Ederse üç yıla kadar hapis veya para cezası ile cezalandırılır.”

 

Polonya Ceza Kanunu, Madde 133: “Her kim Polonya Halkını ve Polonya Cumhuriyeti’ni alenen AŞAĞILARSA bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

 

İspanya Ceza Kanunu Madde 543: “...İspanya’nın, özerk bölgelerini veya simge ve amblemlerinin Sözle, Yazıyla Veya Eylemle alenen AŞAĞILARSA veya KÜÇÜK DÜŞÜRÜRSE, yedi aydan 12 aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

 

Danimarka Ceza Kanunu Madde 110” Her kim bir milleti, devleti veya bayrak ya da alametlerini veya Birleşmiş Milletleri ya da Avrupa Parlamentosu’ nu alenen AŞAĞILARSA dört aya, eğer ağırlaştırıcı nedenler varsa iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

 

Fransa Basın Özgürlüğü Kanunu Madde 30: “...hiç kimse Fransız ulusunu, Fransız devlet kurumlarını aşağılayıcı yayın yapamaz”

 

Portekiz Ceza Kanunu Madde 332 “...Her kim sözle, hareketle, yazıyla veya bir iletişim aracıyla Cumhuriyeti, ulusal bayrağı veya ulusal marşı, Portekiz hükümranlığının herhangi bir sembolünü veya amblemini aşağılar veya gerekli Saygıyı Göstermezse 2 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.”

 

NASIL ŞAKA GİBİ DEĞİL Mİ?

 

Bize gelince 301'i kaldır ... Kendilerine gelince kapı gibi dursun

301. Madde’nin kaldırılması karşılığında soykırım yasasının askıya alınması önerisi arasındaki bağlantıyı hiç düşündünüz mü?

 

Sarkozy gibi azılı bir Türk düşmanı neden 301. Madde’nin kaldırılmasını istiyor dersiniz. Bundan Fransa’nın ne çıkarı olabilir ki? Bunu anlamak için, öncelikle o meşhur 301. Madde’ye bakmakta yarar var.

 

Meşhur 301. Madde…

 

“Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni, Devletin yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır. Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.”

 

Bu maddede elbette gözden geçirilmesini gerektirecek noktalar vardır. Hakaret etmeden Hükümet icraatlarını veya devletin çeşitli kurumlarını eleştirmek neden suç olsun? Bu konuda muğlâk noktalar varsa elbette giderilmelidir.

 

Ama ben, gerek Sarkoyz’nin, gerekse de AB yetkililerinin bu maddenin kaldırılmasını isterken ki temel amaçlarının, aslında maddenin ilk kelimesinden kaynaklandığını düşünüyorum.

 

Adamlar, Türk Milleti’ne hakaret etmenin ve aşağılamanın serbest olmasını istiyorlar. Tıpkı, soykırım yasasıyla Türk Milleti’ni insanlık önünde mahkûm etmeye çalıştıkları gibi.

 

Nitekim Sarkozy; “kaldır 301’i, durdurayım soykırım yasasını…” diyebiliyor. Demek ki pratikte her ikisi de, Türk Milleti’ni aşağılama adına aynı işlevi görüyor. Aslında bu talep, Avrupa’nın Türkiye’ye yönelik zihinsel kodlarını çözme adına iyi bir suçüstü durumu oluşturmaktadır.

 

Yerli işbirlikçiler…

 

Onlar biliyorlar ki, ellerine tutuşturulacak üç beş kuruş menfaat karşılığında, Türk’e sövmeye talip çok sayıda taşeron kişi, kurum ve organizasyon var bu ülkede.

301. Madde’de yapılacak değişikliğin ardından Türk Milleti’ne hakaret serbest olursa, Türk Milleti’ne yönelik kim bilir ne aşağılık kumpaslar gündeme getirilecek ve Batı’nın tarih boyu insanlığa uyguladığı soykırımlar, ifade özgürlüğü adı altında Türk’e fatura edilmeye çalışılacaktır. Bu yolla, kendilerini aklama yoluna gideceklerdir. Türk Milleti’nin bu topraklara soykırımla sahip olduğu iddiası yansıtılarak, Türkiye’yi bölüp parçalama oyunlarına uluslar arası meşruiyet kazandırma yoluna gideceklerdir. Oyun bu kadar büyüktür.

 

Baksanıza daha şimdiden karşımıza, yeni gaileler çıkmaya başladı bile. Asur-Süryani soykırımının tanınması için uğraş veren Seyfo Centre Derneği, Hollanda'nın Enschede şehrinde düzenlenen basın toplantısında, Süryanilerin de soykırıma uğradığını açıklamış. Çok geçmeden, Doğu Karadeniz bölgesinde de bir fitne yumağı çıkacaktır karşımıza.

 

Böylesine büyük bir oyunu, sadece Fransız firmalarını ihalelere sokmamak ya da ürettiği çikolata ve krakerleri boykot ederek bozacağını sanmak ne büyük gaflet.

 

Almanya’da Alman, Fransa’da Fransız Milleti’ni aşağılamak suç oluyor da, bu topraklarda Türk Milleti’ne hakaret etmenin suç olmaktan çıkarılması için neden çaba sarf ediliyor acaba?

 

Peşinden ne gelecek dersiniz? Büyük oyundan haberiniz var mı?

Gönderi tarihi:

301.Maddeni degistirilmesini veya kaldirilmasini isteyenlerin Türk'lükle sorunlari vardir.Bu maddenin kaldirilmasinin istenmesi Türk'lüge istenildigi gibi saldirabilmek icindir.Bu maddeyi kaldirin diyenler sözde Ermeni soykirimcilar ve Kürt Irkcilardir.Bu maddeden rahatsiz olanlar Türk'lükten rahatsiz olanlardir,bu maddenin kaldirilmasini isteyenler Atatürk'ü hazmedememis olanlardir.Getirilmek istenen Türk ulusu kavrami bir yaniltmacadir,Türk ulusuna saldirmayi suc kapsamina alarak 301.maddeyi degistirmek istemek Türk'lüge saldirilmasinin önünü acmaktir.Türk'lüge neden saldirilmak istendigini bilmem anlatma geregi varmidir.Bunu isterseniz sözde Ermeni soykirim yandaslarina sormakta yarar vardir.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

''Biz hakarete karşıyız''

 

 

 

 

 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, aşağılamanın ifade özgürlüğünün bir unsuru olmadığını söyleyerek, ''Biz aşağılamaya, hakarete karşıyız. Kurucularından devraldığımız bu cumhuriyete, bu memlekete hiç kimsenin hakaret etmesine izin vermeyiz'' dedi.

 

Tüm Öğretim Üyeleri Derneği (TÜMÖD) tarafından düzenlenen, ''Hakaret Suçu ve 301. Madde'' panelinde konuşan Öymen, 301. maddenin eleştiriyi değil aşağılamayı yasakladığını, aşağılamanın da ifade özgürlüğünün bir unsuru olmadığını kaydederek, ''aşağılama hürriyeti diye bir şey yoktur'' diye konuştu.

 

Aşağılama ve ifade özgürlüğünün bazı durumlarda birbirlerine karıştırıldığını dile getiren Öymen, bunun nedeninin çağdaş hukuk ve yargı zihniyetinin tam olarak yerleşmemesi olduğunu anlattı.

 

301. maddenin kaldırılmasına karşı çıktıkları için görüşlerinin, düşünce özgürlüğünü daraltıcı, kısıtlayıcı, bir görüş olarak görülmemesini isteyen Öymen, dışarıdan gelen baskılara karşı konulamadığını, asıl tartışılması gerekenlerin tartışılmadığını iddia etti.

 

Öymen, ''Yabancıların borazanlığı yapılarak bu ülke çağdaşlaştırılamaz. Bu memleketi küçültme çabalarına fırsat verecek değiliz'' diye konuştu.

 

Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, panelde, hukuki gibi görünse de siyasi bir sorunun tartışıldığını dile getirerek, 301. maddenin kaldırılması tartışmalarıyla ''tehlikeli adımlar'' atıldığını savundu.

 

Kanadoğlu, ''301. maddenin ifade özgürlüğünü önleyici niteliği ortaya sürülerek, ulus devleti meydana getiren yapımızın, zaten alt kimlik-üst kimlik tartışmaları içerisinde zedelenen birliğini ortadan kaldırmak ve ulus devletin her türlü saldırıya açık hale gelmesini sağlamak amaçlanmaktadır'' diye konuştu.

 

Her ülkenin kendi gereksinime göre yasa yaptığını söyleyen Kanadoğlu, ''301. maddenin kaldırılmasını istemek ulus devletin yıpratılmasını talep etmekten başka bir şey değildir'' dedi.

 

haber3.com

Gönderi tarihi:

AK Parti 301'inci madde üzerinde çalışıyor............................

 

 

 

AK Parti grubunda, TCK'nın 301'inci maddesinde yer alan ''Türklüğü'' kelimesi ''Türk Milletini'', ''Cumhuriyeti'' kelimesinin de 'Türkiye Cumhuriyeti Devletini'' şeklinde değiştirilmesi görüşü ağırlık kazandı.

 

Böylece değişiklik, Yargıtay'ın içtihatlarına da uygun olacak.

 

Değişiklikte, maddenin ilk iki fıkrasının birleştirilmesi öngörülürken, "Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır" şeklindeki 3'üncü fıkra, madde metninden çıkartılacak.

 

Madde hükümlerine aykırı hareket edenlerle ilgili kovuşturma açma yetkisi de eskiden olduğu gibi Adalet Bakanlığı'na bırakılıyor.

 

301'inci maddeye aykırı hareket edenlerle ilgili cezanın üst sınırının da 3 yıldan 2 yıla düşürülmesi planlanıyor.

 

Bu arada AK Parti grubuna, kovuşturma açma yetkisinin Cumhurbaşkanı'na bırakılması yönünde öneriler de geldiği öğrenildi. Bu öneriyi yapanlar, "Adalet Bakanı, hükümetin bir üyesi. Vereceği kovuşturma izinleri siyasi bulunabilir. Bunun için kovuşturma iznini tarafsız bir kurum olan Cumhurbaşkanlığı versin" görüşünü öne sürdü.

 

Maddenin yeni hali

 

AK Parti grubunda başka bir değişiklik yapılmazsa, Meclis'e sunulması beklenen kanun teklifinde TCK'nın 301'inci maddesinin yeni hali şöyle olacak:

 

"(1) Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni veya Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini, Devletin yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz"

 

Mevcut hali

 

TCK'nın 301'inci maddesinin yürürlükteki mevcut hali ise şöyle:

 

"(1) Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini, Devletin yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede, bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.

(4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz"

 

Bu arada TCK'nın 301'inci maddesine aykırı hareket edildiği gerekçesiyle, 2006 yılında 328, 2007 yılının ilk 9 ayında ise 182 kişi hakkında dava açıldı.

 

AKP içinde tartışma

 

Adalet Bakanlığı'nın 301'inci madde ile ilgili taslağı, AK Parti içinde tartışma yarattı. Tartışmanın nedeni; 301'den yargılanmanın izne bağlanması ve ceza üst sınırı üzerindeki anlaşmazlık.

 

AKP Merkez Yürütme Kurulu'ndaki (MYK) tartışmaların ardından, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Biraz daha çalışın, netleştirin" talimatını verdi.

 

MYK'da Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, yargılama izninin Adalet Bakanı'na bırakılmasına karşı çıktı. Bazı MYK üyeleri ise, bu iznin "siyasi" olduğunu ve bakan tarafından verilmesi gerektiğini söyledi.

 

İktidar üyeleri 301'den mahkum olanlara verilecek cezanın üst sınırının 3 yıldan 2'ye çekilmesinde de uzlaşamadı.

 

Bunun üzerine Başbakan Erdoğan "biraz daha çalışılması"' talimatını verdi. Böylece değişiklik yine ileri bir tarihe ertelendi.

 

301'in Meclis'e gelişi haftaya kaldı

 

"Türklüğe hakaret" suçunu düzenleyen 301'inci maddesindeki değişikliğin Meclis'e gelişi haftaya kaldı.

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bu hafta içinde, TCK'nın 301'inci maddesiyle ilgili bir değişiklik bekleniyor mu?" sorusuna, "Hayır. Şu anda çalışmamız devam ediyor. Çalışmalar bittikten sonra, şu anda herhangi birşey yok" yanıtını verdi.

 

Erdoğan'ın açıklaması öncesi gazetecilerin sorularını yanıtlayan Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin ise, teklifin bir an önce TBMM Başkanlığı'na verilmesinde hiçbir sorun olmadığını belirterek, "Bu hafta verilmesi iyi olur. Çünkü bir sorun kalmadı" dedi.

 

301'inci madde konusunda, mutabakatla oluşan bir metin ortaya çıktığını anlatan Bakan Şahin, "Bu hafta verilebileceğini tahmin ediyorum. Tabii ben vermeyeceğim, milletvekili arkadaşlarımdan biri veya birkaçı verecek" diye konuştu.

 

Mehmet Ali Şahin, bir gazetecinin, "Haftaya kalmasına gerekçe oluşturabilecek bir sıkıntı yok herhalde" sözlerine, "Bana göre bir gerekçe yok" karşılığını verdi.

 

Şahin, "Metin üzerinde herhangi bir sorun kalmadı. Verilmesi zamanlama açısından... Teklifi verebilecek arkadaşlarımız ne düşünüyor onu bilmiyorum. Onlarla henüz görüşme imkanı bulamadım. Ama benim kişisel kanaatim; bir an önce verilmesinde hiçbir sakınca yok" dedi.

 

"Sizin çalıştığınız metinde ceza üst sınırı konusu netleşmiş miydi?" sorusuna ise Şahin, "İçeriğiyle ilgili beyanda bulunmuyorum, usulle ilgili beyanda bulunuyorum. İçeriği, teklifi verecek arkadaşımız tarafından açıklansa daha şık olur" yanıtını verdi.

 

Bu arada; 301'inci maddeyle ilgili değişiklik 'hükümet tasarısı' olarak değil, 'milletvekili teklifi' olarak Meclis gündemine getirilecek. Böylece, yasalaşma süreci hızlandırılacak.

Gönderi tarihi:

"301 en kısa sürede Meclis'e sunulacak"

 

 

 

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, TCK'nın 301'inci maddesinde değişiklik öngören teklif üzerinde ihtilaf kalmadığını söyledi ve ''En kısa sürede Meclis'e sunulacak'' dedi.

 

Şahin, Ankara Ceza İnfaz Kurumları Kompleksi'ndeki incelemeleri sırasında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

 

Bir gazetecinin, Türk Ceza Kanunu'nun 301'inci maddesiyle ilgili çalışmaları hatırlatarak, bazı görüş ayrılıkları olup olmadığını sorması üzerine Şahin, konuya ilişkin bir görüş ayrılığı olmadığını söyledi.

 

301'inci maddedeki değişikliklerin çok kısa sürede TBMM'ye teklif olarak verileceğini bildiren Şahin, teklifin Meclis'ten de kısa sürede geçeceğine inandığını ifade etti.

 

Şahin, "Türkiye'nin sadece böyle bir maddeye odaklanmış olmasını garip şekilde ben de takip ediyorum. Nereye gitsek 301 soruluyor. Marka bir madde haline geldi. Tabii ifade özgürlüğünün ülkemizde daha da çağdaş anlamda yorumlanarak uygulanabilmesi için 301'inci maddede değişiklik yapmayı biz de uygun gördük, Adalet Bakanlığı olarak biz de katkı sağladık" dedi.

 

Şahin ayrıca, "Metin oluştu. Sanıyorum teklif sahibi arkadaşlarımız yakın bir zamanda Meclis Başkanlığı'na verecekler" diye konuştu.

 

Şahin, değişiklikte, TCK'nın 301'inci maddesinden soruşturma açılabilmesi için Adalet Bakanı'nın izin şartının bulunup bulunmadığının sorulması üzerine, "Madde üzerinde ihtilaf kalmadı. Bir metin oluştu. Gerekçeleri de hazırlandı. Bir sorun yok, bir ihtilaf yok. Bu konuda yapılan değerlendirmeler doğru değil" dedi.

 

Mehmet Ali Şahin, "Yani izni, Adalet Bakanı mı verecek?" sorusu üzerine de, "Teklifi verince görürsünüz" yanıtını verdi.

 

Başbakan Erdoğan da bu hafta bir gelişme olmayacağını söyledi. Tüm bunlara rağmen Adalet Bakanı Şahin, "Metin üzerinde ihtilaf giderildi. En kısa sürede Meclis'e sunulacak" dedi.

 

Türklüğe haraket suçunu düzenleyen 301'inci maddedeki değişikliğin AK Parti içinde çatlağa yol açtığı haberleri basına yansımıştı. AK Parti Merkez Yürütme Kurulu teklifin Meclis'e gelişini haftaya bırakmıştı.

 

Tartışmaların odağında dava açmanın bakan iznine bağlanması vardı. Buna Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek karşı çıkıyordu.

 

2B arazilerinin satışı

 

Adalet Bakanı Şahin, 2B arazilerinin satışına değindi ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu'nun bu konuyla ilgili ciddi çalışma içinde olduğunu belirtti.

 

Çerçeve oluştuktan sonra Eroğlu'nun konuyu Bakanlar Kurulu'na getireceğini anlatan Şahin, "Bizden hukuki yardım talebinde bulundu. Bu konuda Yargıtay'ın ilgili, tecrübeli hakimlerinden de yararlanabiliriz. Çünkü uzun süredir Türkiye'nin gündeminde olan, bazı bölgelerimizde sorun olarak hep karşımıza çıkan bu problemi ya Anayasal çerçevede çözeceğiz veya Anayasa değişikliği ile soruna bir çözüm bulacağız" dedi.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.