Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Geçenlerde dini bir forumda okudum. Bakın ne diyor:

 

''Allah'tan korkan kişi, sadakat, vefa, doğruluk, dürüstlük, samimiyet gibi tüm güzel ahlaka ait tavırları gösterir. Gerçekte, tüm insanların özlemini duyduğu insan modeli de budur. Fakat, Allah korkusu olmadığı takdirde bir insanda bu özelliklerin gerçek anlamda ve devamlı bulunması asla mümkün değildir. Çünkü Allah'tan korkmayan bir kişi kendi menfaatleriyle çatıştığı anda Kuran ahlakını değil, çıkarlarının gerektirdiği davranış biçimini benimseyecektir. Allah'tan, O'na hesap vermekten, cehenneme girip kötü davranışlarının karşılığını görmekten korkmadığı için böyle davranmasını engelleyen bir endişesi yoktur.''

 

Allah'tan korkan kişi yukarıda sayılan bu özelliklere cehennem korkusu ile sıkı sıkıya bağlıdır. Düşünüyorum da, bazı kişilerin Allah'tan korkmasının hiç te fena fikir olmadığına karar veriyorum. Düşünsenize, bir de Allah'tan korkmasalardı bu insanların neler yapabileceklerini. Bunu sadece şiddet olarak düşünmeyin. Dindar bir komşum vardı. Karısına bir gün 'Allah'tan korkmasam seni aldatırım' demiş. Diğer tarafta annemin çok samimi bir arkadaşı vardı. Bir kuyumcu dükkanı olan kocası beş vakit namazında hacca gitmiş bir adamdı. Kendisinden beyaz altın diye alınan yüzükler gümüş çıkmıştı. Bu da Allah korkusu olan bir zat. Kim olursa olsun, birisinin karşısına geçip hesap verirken 'senden korktuğum için...' mi demek daha güzel, yoksa 'seni sevdiğim için...' demek mi daha güzel? Siz korktuğunuz bir işvereninizi mi daha çok seversiniz, yoksa kendisinden korkmadığınız bir işvereninizi mi?

 

Bir kişinin Allah'tan korkmasam, şunu şunu yaparım demesi, o kişinin Allah'tan korktuğunu mu gösterir, yoksa cehennem ateşinden korktuğunu mu?

 

Psikolojide nefret aşkı diye bir tanımlama vardır. Bir insandan nefret ettiğiniz için ona aşıksınızdır. Bunu Allah'a uygularsak korku aşkı diye adlandırmamız gerekir herhalde. Sonuçta böyle bir nefret veya korku aşkı sadist-mazoşist, bağımlılık çıkar ilişkisidir.

 

Kuran ahlakına gelince: Kuran'daki ahlak alıyor seni bir uçtan atıyor diğer bir uca. Nasıl aşk insanı kör ederse, Tanrı aşkı da insanı kör edip, Kuran gerçeklerine gözlerini, kulaklarını, ağzını kapamalarını sağlayabiliyor.

 

Allah'ı korku ile değil de sevgi ile anan, yeri geldiğinde Allah'ı bile eleştirebilen kişiler hem Allah'a, hem kendilerine daha dürüst değiller mi? Allah inancı olmayanlar, bir adım daha ileriye gidip, tüm mesuliyeti üzerlerine aldıklarından dolayı hiç bir endişesi olmayan kişilerdir. Onları engelleyen Allah korkusu veya sevgisi değil, insan ve bilim sevgisidir.

  • Cevaplar 100
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

Eleştirilen mantıkla, öne sürülen mantık arasında hiçbir fark yok ki.

 

Bu eleştirilen görüş :

 

Geçenlerde dini bir forumda okudum. Bakın ne diyor:

 

''Allah'tan korkan kişi, sadakat, vefa, doğruluk, dürüstlük, samimiyet gibi tüm güzel ahlaka ait tavırları gösterir. Gerçekte, tüm insanların özlemini duyduğu insan modeli de budur. Fakat, Allah korkusu olmadığı takdirde bir insanda bu özelliklerin gerçek anlamda ve devamlı bulunması asla mümkün değildir. Çünkü Allah'tan korkmayan bir kişi kendi menfaatleriyle çatıştığı anda Kuran ahlakını değil, çıkarlarının gerektirdiği davranış biçimini benimseyecektir. Allah'tan, O'na hesap vermekten, cehenneme girip kötü davranışlarının karşılığını görmekten korkmadığı için böyle davranmasını engelleyen bir endişesi yoktur.''

 

Buda alternatif görüş.

 

Allah inancı olmayanlar, bir adım daha ileriye gidip, tüm mesuliyeti üzerlerine aldıklarından dolayı hiç bir endişesi olmayan kişilerdir. Onları engelleyen Allah korkusu veya sevgisi değil, insan ve bilim sevgisidir.

 

Eleştirilen görüşe göre, Allah korkusu olanlar ancak ahlaklı olabilir. Allah korkusu olmayanlar her türlü kötülüğü yapar. Alternatif olarak sunulan görüşe göre, yalnızca Allah'a inanmayanlar insan sevgisi ve bilim sevgisiyle kötülükten sakınırlar. İnananlar ise yalnızca Cehennemde yanmaktan korktukları için kötülüklerden sakınırlar. Korkmasalar neler neler yapacaklar.

 

İkiside saçma görüşler. Kendi safının mükemmel karşı safın ise tüm kötülüklere potansiyel olduğu düşüncesi. İkiside yanlış.

 

 

 

Psikolojide nefret aşkı diye bir tanımlama vardır. Bir insandan nefret ettiğiniz için ona aşıksınızdır. Bunu Allah'a uygularsak korku aşkı diye adlandırmamız gerekir herhalde. Sonuçta böyle bir nefret veya korku aşkı sadist-mazoşist, bağımlılık çıkar ilişkisidir.

 

Takva diye bir kavramı duydun mu ?

Gönderi tarihi:
Eleştirilen mantıkla, öne sürülen mantık arasında hiçbir fark yok ki.

 

Bu eleştirilen görüş :

 

 

 

Buda alternatif görüş.

 

 

 

Eleştirilen görüşe göre, Allah korkusu olanlar ancak ahlaklı olabilir. Allah korkusu olmayanlar her türlü kötülüğü yapar. Alternatif olarak sunulan görüşe göre, yalnızca Allah'a inanmayanlar insan sevgisi ve bilim sevgisiyle kötülükten sakınırlar. İnananlar ise yalnızca Cehennemde yanmaktan korktukları için kötülüklerden sakınırlar. Korkmasalar neler neler yapacaklar.

 

İkiside saçma görüşler. Kendi safının mükemmel karşı safın ise tüm kötülüklere potansiyel olduğu düşüncesi. İkiside yanlış.

 

Peki, sana göre ikisi de yanlışsa bir üçüncü doğru(n) vardır mutlaka. Bu üçüncü doğru ne olmalı? Yani insanlar güzel ahlakın kaynağını nerede/neyde bulmalı sayın CYRANO?

Gönderi tarihi:

Eğer yasaların, toplumsal normların, devletin, informel sosyal grupların olmadığı anarşist bir toplumda yaşıyor olsaydık şudur şudur derdik.

 

Güzel ahlak, kötü ahlak göreceli kavramlardır. İçinde yaşanılan toplumun "güzel" olarak gördükleri ahlak kuralları güzel ahlak kuralları olduğuna göre. İçinde yaşanılan toplumun "kötü" olarak kabul ettikleride kötü ahlak olduğuna göre bulacağı yerde bellidir kişinin; İçinde yaşadığı toplum ve onun değer yargıları.

 

"Yalnızca inançlılar, Allah korkusuna sahip olanlar ahlaklı olabilir, diğerleri olamaz." Yada "yalnızca inanmayanlar ve Allah korkusuna sahip olmayanlar gerçekten ahlaklı olabilir, inananlarınki korkuya dayalı frenlemedir" gibi tanımlar yanlıştır. Kişi ister tanrı inancına sahip olsun ister olmasın bir toplumun parçası olarak doğar ve yaşar.

 

Allah'tan korkan insanda korkmayanda içinde yaşadığı toplumun ahlak kurallarına sahip olur. Biz burada dinlerdende, devlettende önce varolan bir sosyolojik kurumdan bahsediyoruz yani ahlaktan.

 

Not: Bu benim "doğru"m değildir. Sosyolojinin "doğru" sudur.

 

Kısacası ister tanrı inancına sahip olsun ister olmasın bireyin ahlak kurallarıyla olan ilişkisini belirleyen "toplum baskısı" dır. buradaki "baskı" yı mutlak olumsuz bir şey olarak almıyorum. Her insan içinde yaşadığı toplum tarafından kabul edilmek, dışlanmamak, ayıplanmamak ister.

Gönderi tarihi:
Eğer yasaların, toplumsal normların, devletin, informel sosyal grupların olmadığı anarşist bir toplumda yaşıyor olsaydık şudur şudur derdik.

 

Güzel ahlak, kötü ahlak göreceli kavramlardır. İçinde yaşanılan toplumun "güzel" olarak gördükleri ahlak kuralları güzel ahlak kuralları olduğuna göre. İçinde yaşanılan toplumun "kötü" olarak kabul ettikleride kötü ahlak olduğuna göre bulacağı yerde bellidir kişinin; İçinde yaşadığı toplum ve onun değer yargıları.

 

"Yalnızca inançlılar, Allah korkusuna sahip olanlar ahlaklı olabilir, diğerleri olamaz." Yada "yalnızca inanmayanlar ve Allah korkusuna sahip olmayanlar gerçekten ahlaklı olabilir, inananlarınki korkuya dayalı frenlemedir" gibi tanımlar yanlıştır. Kişi ister tanrı inancına sahip olsun ister olmasın bir toplumun parçası olarak doğar ve yaşar.

 

Allah'tan korkan insanda korkmayanda içinde yaşadığı toplumun ahlak kurallarına sahip olur. Biz burada dinlerdende, devlettende önce varolan bir sosyolojik kurumdan bahsediyoruz yani ahlaktan.

 

Not: Bu benim "doğru"m değildir. Sosyolojinin "doğru" sudur.

 

Yani şimdi sen ahlak'ı göreceli yaptın, ve sonradan da devletin içindeki informel guruba veya bizlere, referans kaynak olarak göreceli toplumsal ahlak'ı adres gösterdin.

 

Kaldıki, göreceli ahlakı tarif ederken de birine doğru olan, diğerine göre yanlış olabilir de dedin.

 

Bu durumda; her iki tarafı da haksız gören, sana ait kişisel kabullerinin referans kaynağını halen merak ediyorum.

Gönderi tarihi:

Maraba sana tavsiyem önce ilgili konu hakkında birazcık okuman. Yukarıda yazdığım , ahlak konusunda sosyoloji ve felsefinin temel görüşlerini benim "kişisel kabullerim" sandığına göre. Bu konuda bilgi sahibi olmadığını görüyorum.

 

Ahlak nedir ?

 

İnformel gruplar nedir ?

 

Ahlak'ın kaynağı nedir ?

 

 

Önce söz konusu kavramlar hakkında malumat edin istersen. Sonra mantık yürütürsün.

 

"sen ahlakı göreceli yaptın" gibi yaklaşımlardada bulunmazsın böylece.

 

Yukarıda yazdıklarımın hiçbirisi bana ait kişisel kabuller değildir. Sosyoloji ve etik in kabulleridir.

 

"

"Toplum" herhangi bir ahlak prensibinin üstündedir, çünkü o ahlakın kaynağı ve standardıdır. (ahlakın kaynağı toplumdur C.N)

 

"İyi," "Toplum" ne isterse, neyi kendi refah ve zevkine uygun görürse odur."" (ahlak görecelidir, kimi ahlak kuralları evrenselleşmiş olsada, topluluktan topluluğa göre değişir C.N)

 

yada Ahlakın temel tanımı :

 

"Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları"

Gönderi tarihi:
Kısacası ister tanrı inancına sahip olsun ister olmasın bireyin ahlak kurallarıyla olan ilişkisini belirleyen "toplum baskısı" dır. buradaki "baskı" yı mutlak olumsuz bir şey olarak almıyorum. Her insan içinde yaşadığı toplum tarafından kabul edilmek, dışlanmamak, ayıplanmamak ister.

Bu ifade tamamiyle doğru. Ekleyebileceğim tek şey: ("baskı" yı mutlak olumsuz bir şey olarak almıyorum.) cümlesine, aynı zamanda "baskı" nın mutlak olumlu bir şey olarak da algılanmaması gerektiği...

Gönderi tarihi:

"mutlak olumsuz bir şey olarak almıyorum" demek zaten. Olumlu yada olumsuz olabilir demektir. Baskı kelimesi yalın haliyle olumsuz çağrışım yaptığı için. "Ayrımcılık" gibi

 

Semtten birisi hastalındığında. Arabası olan komşunun onu hastaneye yetiştirmesi. Ve bunu yapmassa diğer komşuların ona tepki göstermesi vs olumlu bir baskıdır. Yada bir iş yerinde işten çıkartılan birisi için para toplanırken, imkanı olduğu halde vermeyeni dışlamak. Şiddet kullanmadan, maddi yaptırım uygulamadan faydali bir işe manevi baskı uygulayarak bireyi zorlamak.

 

Tutucu bir semtte sevgilisiyle el ele dolaşıyor diye bir delikanlıyı sıkıştırıp dövmek olumsuz bir baskıdır.

Gönderi tarihi:
Maraba sana tavsiyem önce ilgili konu hakkında birazcık okuman. Yukarıda yazdığım , ahlak konusunda sosyoloji ve felsefinin temel görüşlerini benim "kişisel kabullerim" sandığına göre. Bu konuda bilgi sahibi olmadığını görüyorum.

 

Ahlak nedir ?

 

İnformel gruplar nedir ?

 

Ahlak'ın kaynağı nedir ?

 

 

Önce söz konusu kavramlar hakkında malumat edin istersen. Sonra mantık yürütürsün.

 

"sen ahlakı göreceli yaptın" gibi yaklaşımlardada bulunmazsın böylece.

 

Yukarıda yazdıklarımın hiçbirisi bana ait kişisel kabuller değildir. Sosyoloji ve etik in kabulleridir.

 

"

"Toplum" herhangi bir ahlak prensibinin üstündedir, çünkü o ahlakın kaynağı ve standardıdır. (ahlakın kaynağı toplumdur C.N)

 

"İyi," "Toplum" ne isterse, neyi kendi refah ve zevkine uygun görürse odur."" (ahlak görecelidir, kimi ahlak kuralları evrenselleşmiş olsada, topluluktan topluluğa göre değişir C.N)

 

yada Ahlakın temel tanımı :

 

"Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları"

 

Cyrano, tüm arkadaşlara koyduğun agresif yapını burada banada yansıtmaya devam ediyorsun. Bir inasanla tartışırken neden hiddetleniyorsun? bu senin tartışma adabını ****** gösteriyor. Sakin olmayı denesene !... Beceremiyormusun? Eğer beceremiyorsan, aynı dilden konuşmasını ben de pek ala yapabilirim. Altını çizdiğin kavramların anlamlarını en az senin kadar biliyorum.

 

Eleştirdiğin insanların ahlak anlayışları için sana; senin kaynağın nedir diye sorunca neden celalleniyorsun? Hassasınamı değindik?

 

"Sen ahlakı göreceli yaptın" nitelemesini yaparken; ahlakın göreceli olduğunu "kabulleniyorsun", sonra da, doğru adresi toplumların göreceli ahlakı olarak gösteriyorsun demişim. Bu, şu anlama gelmiyormu? Tüm toplum ahlakları çelişse bile doğrudur, ahlakın referans kaynağı, her toplumun ahlakı olabilirmi?

Gönderi tarihi:

Maraba, hiddetlendiğimde, insanların ahlak anlayışlarını eleştirdiğimde senin varsayımın . Yazıları nasıl okuyorsun. Neresinden böyle sonuçlara varıyorsun hiçbir fikrim yok.

 

bir forumdaşımızın "sadece duymak istedikleri şeyi duyunca mutlu olmak" tanımı geldi aklıma.

 

İki iletimde de açıkça kaynağımı ve referansımı söylediğim halde hala sorduğuna göre buna artık yorum yapmayıda anlamsız buluyorum. İki kere belirttiğim gibi kaynağım sosyolojinin ve etiğin temel tanımları ve yaklaşımları. Hayır madem biliyorsun bunları niye itiraz ediyorsun. İtirazın varsa muhatabın ben değilimki. O iki bilim dalıdır. :)

 

Güzel ahlak, kötü ahlak göreceli kavramlardır. İçinde yaşanılan toplumun "güzel" olarak gördükleri ahlak kuralları güzel ahlak kuralları olduğuna göre. İçinde yaşanılan toplumun "kötü" olarak kabul ettikleride kötü ahlak olduğuna göre bulacağı yerde bellidir kişinin; İçinde yaşadığı toplum ve onun değer yargıları.

 

"Toplum" herhangi bir ahlak prensibinin üstündedir, çünkü o ahlakın kaynağı ve standardıdır. (ahlakın kaynağı toplumdur C.N)

 

"İyi," "Toplum" ne isterse, neyi kendi refah ve zevkine uygun görürse odur."" (ahlak görecelidir, kimi ahlak kuralları evrenselleşmiş olsada, topluluktan topluluğa göre değişir C.N)

 

Bunları söyleyeninde ben değil, sosyoloji ve etik bilimi olduğunuda belirtmişim.

 

Benim iletime "yani sen şöyle şöyle diyorsun" şeklinde giriyorsun. Ve "o şöyle şöyle diyorsun" dediklerinin benim iletimle bir alakası olmuyor. Ne duymak istiyorsan onu yaz. Kendin benim adıma cevap ver. sebestsin. Ama beni karıştırma :)

 

bir konu nasıl dağıtılır? işte böyle.

Gönderi tarihi:
........

Kuran ahlakına gelince: Kuran'daki ahlak alıyor seni bir uçtan atıyor diğer bir uca. Nasıl aşk insanı kör ederse, Tanrı aşkı da insanı kör edip, Kuran gerçeklerine gözlerini, kulaklarını, ağzını kapamalarını sağlayabiliyor.

 

Allah'ı korku ile değil de sevgi ile anan, yeri geldiğinde Allah'ı bile eleştirebilen kişiler hem Allah'a, hem kendilerine daha dürüst değiller mi? Allah inancı olmayanlar, bir adım daha ileriye gidip, tüm mesuliyeti üzerlerine aldıklarından dolayı hiç bir endişesi olmayan kişilerdir. Onları engelleyen Allah korkusu veya sevgisi değil, insan ve bilim sevgisidir.

 

allahtan korkan ona daha çok yaklaşır..

ona daha çok bağlanır...

bir insan bir insanı nasıl sever?

yaradandan ötürü...

yoksa aralarında nasıl bir bağ var ki?

 

gerçek müslümanlar hiçbir şeyi cennet için veya...

cehennemden korunmak için yapmaz...

hz ebubekir : "allahım bedenimi öyle büyüt ki; cehhenneme başka kimse sığmasın"

bu insan da allahtan korkuyor...

ama cehenneme niçin girmek istiyor?

hz muhammedin ümmeti girmesin, diğer insanlar girmesin diye...

 

saygılar

Gönderi tarihi:
Maraba, hiddetlendiğimde, insanların ahlak anlayışlarını eleştirdiğimde senin varsayımın . Yazıları nasıl okuyorsun. Neresinden böyle sonuçlara varıyorsun hiçbir fikrim yok.

Senin tartışmalarda ne söylediğinden haberin yok. İnsanlara şunu bunu öğren tavsiyesi yerine. Bir söylediğin diğerini tutsun.

 

İkiside saçma görüşler. Kendi safının mükemmel karşı safın ise tüm kötülüklere potansiyel olduğu düşüncesi. İkiside yanlış.

 

Bu bir eleştiri değil, değilmi? Peşine hemen eklemişsin TAKVA diye bir şey duydunmu diye... İşte takvanın sözlük anlamı:

"korkma, sakınma, allah korkusuyla günahtan kaçınma, allah'ın emir ve yasaklarına uymakta titizlik gösterme, allah'ın himâyesine girme, emrini tutup azabından korunma"

Burada da Allah korkusunu eleştirenlere saçma dediğin şeyi kendin savunmuyormusun, Takva'yı önermekle?

 

bir forumdaşımızın "sadece duymak istedikleri şeyi duyunca mutlu olmak" tanımı geldi aklıma.

İki iletimde de açıkça kaynağımı ve referansımı söylediğim halde hala sorduğuna göre buna artık yorum yapmayıda anlamsız buluyorum. İki kere belirttiğim gibi kaynağım sosyolojinin ve etiğin temel tanımları ve yaklaşımları. Hayır madem biliyorsun bunları niye itiraz ediyorsun. İtirazın varsa muhatabın ben değilimki. O iki bilim dalıdır. :)

 

İki iletimde de "açıkça belirttim" dediğin şeyle, toplumların içinden çıkardığı ahlak anlayışlarına ters düşmek istemediklerinden bahsetmişsin. Kendine ait bir şey söylemedin. "Şuradaki cümlem benim kendime kaynak gösterdiğim ahlak referansım" diyebilirmisin?

 

Bunları söyleyeninde ben değil, sosyoloji ve etik bilimi olduğunuda belirtmişim.

 

Sosyoloji ve etik bilimi ahlak için görecelidir dediği gibi, asıl referans alınması gerekli kaynağıda söyler. Ondan bahsetmekten kaçınmanın sebebi nedir?

Benim iletime "yani sen şöyle şöyle diyorsun" şeklinde giriyorsun. Ve "o şöyle şöyle diyorsun" dediklerinin benim iletimle bir alakası olmuyor. Ne duymak istiyorsan onu yaz. Kendin benim adıma cevap ver. sebestsin. Ama beni karıştırma :)

bir konu nasıl dağıtılır? işte böyle.

Konunun dağıtılmış olması senin çarpıtman. Halen iki görüşü de eleştirin konusunda konuşuyoruz. Polemiğe kaçmakla sen dağıtıyorsun. Diğer arkadaşlarla yaptığın polemiklerin aynısını benlede yapmaya başladın. Yazımda herşeyi net vurguladım. Tutumuna karşılık ben devam ettirmeyeceğim. Zira polemikten zevk alan yapın var. Bu duygunu benimle tatmin etmene izin veremem. Diğer arkadaşlar kadar sabırlı değilim.

Gönderi tarihi:
Kısacası ister tanrı inancına sahip olsun ister olmasın bireyin ahlak kurallarıyla olan ilişkisini belirleyen "toplum baskısı" dır. buradaki "baskı" yı mutlak olumsuz bir şey olarak almıyorum. Her insan içinde yaşadığı toplum tarafından kabul edilmek, dışlanmamak, ayıplanmamak ister.

 

Sayın Cyrano,

Söz konusu yazıda toplumsal ahlakın değerlendireleceği bir durum göremiyorum. Kişinin sadece vicdanıyla başbaşa kaldığında yapacağı hareketlşerin doğru ya da yanlış olduğunu kişinin vicdanı belirler. Toplum tarafından belirlenecek bir durumun olmadığını düşünün. Kişi kendisiyle başbaşa... (tabi olayı somutlaştırdığımız zaman verilebilcek örnekler, ve o örneklerin sonuçları toplumu ya da toplumsal değerlendirmeyi ilgilendirebilir; bunu kastetmiyorum). O nedenle bence sosyolojinin doğrularını burada tartışmak anlamsızdı. Yanlış mıyım acaba?

 

Bu durumda hareketin/atılan adımın doğruluğunu ya da yanlışlığını kişinin vicdanı belirler. Vicdan ise en başta kişinin inancı ile ilgilidir. Yazıyı bu gözle okumanızı tavsiye ederim.

 

Ayrıca yazıda verilen görüşlerin tümüyle doğru olduğuna ben de katılmıyorum. Ama şurası bir gerçek ki, kişisel inançlar bazan çoğu zaman kişinin nefsine yenik düşer. Ancak inanmayan bir insan için bu yenilgi kolay değildir. Çünkü kişi zaten sağlam bir duruşa sahiptir. Nefsine hakim olmakmış bilmem neymiş gibi olayları zaten aşmıştır! Neyin doğru neyin yanlış olduğunun bilincinde olan bir kişi için Allah korkusu gereksiz bir teferruattır. Ben böyle düşünüyorum...

 

Sizin de dediğiniz gibi, bu açıdan baktığımızda da eleştirlen konu saçmadır. Ancak alternatif olarak verilen durumun her hangi bir saçmalığı yoktur...

 

Bununla birlikte

"Yalnızca inançlılar, Allah korkusuna sahip olanlar ahlaklı olabilir, diğerleri olamaz." Yada "yalnızca inanmayanlar ve Allah korkusuna sahip olmayanlar gerçekten ahlaklı olabilir, inananlarınki korkuya dayalı frenlemedir" gibi tanımlar yanlıştır. Kişi ister tanrı inancına sahip olsun ister olmasın bir toplumun parçası olarak doğar ve yaşar.

ifadesine katılmaktayım...

 

Ama insan psikolojisinde, nasıl din belirli bir yere kadar davranışlar üzerinde belirleyici oluyorsa, toplumsal değer yargıları yani toplumsal ahlak da bir yere kadar geçerlidir. Bir noktadan sonra kaldık yine kişisel vicdana... Sayın marabanın size yönelttiği soru da buydu sanırım. Size göre bahsi geçen her iki görüş de yanlışsa sizin referansınız nedir? Kişinin vicdanı hangi durumlarda toplumsal değerlere yani ahlaka daha yatkın olur?

 

Allah korkusu kişinin vicdanında bence çok da etkili olmayan bir durumdur. Gönülden inanıp namaz kılan milyonlarca insanın hiç bir ayıbı olmasa gerekirdi değil mi? Toplumsal baskı da bir yere kadar geçerlidir. Hapisanedeki insanların hali ne? Hem ayrıca birde bunların inananlar olduğunu düşünelim? Öyleyse başka bir alternatif gerekmez mi? Size göre bu alternatif nedir?

 

İki görüşü de eleştirdiğiniz için size soruyorum.

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:
gerçek müslümanlar hiçbir şeyi cennet için veya...

cehennemden korunmak için yapmaz...

 

Öyleyse gerçek müslüman yok...

 

hz ebubekir : "allahım bedenimi öyle büyüt ki; cehhenneme başka kimse sığmasın"

bu insan da allahtan korkuyor...

ama cehenneme niçin girmek istiyor?

 

Gerçekten de cehenneme mi girmek istiyor? Yoksa basit bir kelime oyunu mu? Deli mi bu adam? **********. Biraz önyargısız değerlendirirseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız...

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:
Maraba, hiddetlendiğimde, insanların ahlak anlayışlarını eleştirdiğimde senin varsayımın . Yazıları nasıl okuyorsun. Neresinden böyle sonuçlara varıyorsun hiçbir fikrim yok.

 

bir forumdaşımızın "sadece duymak istedikleri şeyi duyunca mutlu olmak" tanımı geldi aklıma.

 

İki iletimde de açıkça kaynağımı ve referansımı söylediğim halde hala sorduğuna göre buna artık yorum yapmayıda anlamsız buluyorum. İki kere belirttiğim gibi kaynağım sosyolojinin ve etiğin temel tanımları ve yaklaşımları. Hayır madem biliyorsun bunları niye itiraz ediyorsun. İtirazın varsa muhatabın ben değilimki. O iki bilim dalıdır. :)

 

Bunları söyleyeninde ben değil, sosyoloji ve etik bilimi olduğunuda belirtmişim.

 

Benim iletime "yani sen şöyle şöyle diyorsun" şeklinde giriyorsun. Ve "o şöyle şöyle diyorsun" dediklerinin benim iletimle bir alakası olmuyor. Ne duymak istiyorsan onu yaz. Kendin benim adıma cevap ver. sebestsin. Ama beni karıştırma :)

 

bir konu nasıl dağıtılır? işte böyle.

 

Sayın Cyrano, neden bu kadar saldıgan bir tavır sergiliyorsunuz? Bunu size bir değil, bir kaç arkadaş hatırlattı, ama siz aynı tutuma devam ediyorsunuz. Bir fikriniz varsa bunu daha ılımlı bir şekilde dile getirebilirsiniz. Ayrıca insanlara birazcık şunu oku, birazcık bunu oku tavsiyelerinde bulunmaktan da vazgeçin artık. Burada yazanlar en az sizin kadar, belki de daha fazla okuyorlar. Bazıları sizin gibi allameicihan olmasalar dahi unutmayınız ki, her insanın söyleyeceği bir şey vardır ve söyleyeceği şey size ne kadar komik ve basit gelse de dinlenmeye değerdir. Ha, siz bu kişinin dile getirdiğiyle aynı görüşte olmayabilirsiniz, ama bu sizin o kişiye cahil muamelesi yapmanızı gerektirmez.

Gönderi tarihi:

Sayın Cyrano,

size verilen tepkilere ben de katılıyorum. Siz bir yazıyı eleştiriyorsunuz ve yazıda geçen her iki görüşü de saçma buluyorsunuz. Size kendi görüşünüz soruluyor. Kendi görüşünüzü yazmak yerine genel geçer laflar doldurmakta ve topu sosyolojiye filan atmaktasınız. Size tekrar kendi görüşünüz, yeni bir alternatif şeklinde sorulduğunda bu sefer gerçekten de size yakışmayacak cümleler sarfediyorsunuz. Bence açılan tartışma üzerinden kendi görüşlerinizi yazsanız sorun kalmayacaktı. Neden bu yolu seçtiniz ben de anlamış değilim. Kişisel tartışmalardan uzak dumaya çalışıyorum ama... Nitekim tarih bilgisi iyi olan, olayları bilimsel değerlendirme yetisine sahip birisinden böyle iletilerin gelmesi beni şaşırttı. Umarım farkındasınızdır... Şahsen, aslında böyle olmadığınızı ummaktayım... İsterseniz iletileri tekrar okuyup tekrar bir değerlendirin ve kendi görüşünüzü yazarak tartışmaya katkıda bulunun. Diğer türlü, arkadaşların haklı olarak size ithamda bulunduğu gibi polemik yaratmak ve hatta kötü bir tarz kullanmakla suçlanmaktasınız...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
Gerçekten de cehenneme mi girmek istiyor? Yoksa basit bir kelime oyunu mu? Deli mi bu adam?

Sıklıkla dinsel duyarlılığın, yerleşik ve bağımlılık yapmış duygusallık olduğu vurgusunu yapıyorum. Bir insanın sadece ve sadece inancını ifade ederken kendinden çok emin konuşuyor olmasının bile, insanlar üzerinde derin etki yaptığını gözlemlemişimdir. Yani insanların söylenenlerin doğru olduğuna dair tek kanıtı bu inançları kendinden emin bir tarzda ifade eden birini duymaları olabiliyor.

 

Hele böyle etkileyici bir laf edildi mi, duygusallığın önünü alabilene aşkolsun. Cehennemden kurtardıkların gılmanlar içki servisi yaparken hurilerle eğlenecek, sen onların yerine zebanilerin meymenetsiz suratlarına bakacaksın. Bu tam külaha anlatılacak bir olay. Yok yani zaten bunu diyecek kadar büyük bir adamı tanrı cehennemine hiç koyar mı yaa! Adam çaktırmadan ne kadar büyük bir zatı muhterem olduğunu anlatmaya çalışıyor, anlayana! Bu işleri hepimiz anlıyoruz anlamaya da, işimize öyle geliyor. Ama tabii lafa gelince bu işleri bir gönül ehli anlıyor, biz felsefe ve mantık ile kalbi katılaşanların bir kalbi yumuşamıyor gitti'ye getirmek kaçınılmaz oluyor.

 

Bu klasik aşırı tevazu ile kendini aşırı yüceltme taktiğidir. Duygusallığa oynayanlarca çok uygulanır. İnsanlara kendini onlardan yüksek göstermek için iki taktik vardır: ya çok yüksekten atacaksın, ya çok alçaktan uçacaksın. Ve tabii yerine ve ortamına göre her ikisini de uygulayacaksın. Böylece çelişik duyguları daha iyi harekete geçirebilirsiniz. Çünkü çelişik duygular arasında gidip gelmek, fizikteki rezonans gibi salınımı şiddetlendirir. Normalize ettin mi, bu tür duygusal insanlara yaranılmıyor ne yazık ki. Sürekli bir abartı beklentisindeler. Bir gün tanrı beni azarladı, yerin dibine geçtim demek, öbür gün evren benim için yaratıldı demek gibi. Yok buna karşı argüman da süremezsin, "debbak sevdiği deriyi yerden yere vurur" der işi izah eder çıkarlar.

 

Soyuta karşı argüman olmaz. Balığı bile bir kayanın dibinde kıstırırsın ama soyut gerekirse ışık hızının bin katı hızla elinden kaçar. Einstein hızı ışık hızı ile mi sınırlamış? Kim takar Einstein'i? Yaradan dilerse ışık hızı onbin katına da çıkar. Işığı da o yaratmadı mı kardeşim? Hızını kaça çıkaracağına da o karar verir!

 

İyi de bu argümanlarla!...? Salla gitsin ya, üç günlük dünya... Kabirde genel göreliliği mi soracaklar?

 

İşte tüm bu nedenlerden dolayı soyut dinsel kabuller, ne ahlakta, ne hiç bir mantıksal çıkarımda baz alınamaz...

Gönderi tarihi:
Bu klasik aşırı tevazu ile kendini aşırı yüceltme taktiğidir. Duygusallığa oynayanlarca çok uygulanır.

 

...ve çok da iyi tutar. Mantık bir kere elden gittimi gerisi boş. Aşk da bunun gibi bir şeydir. Hormonların o şekilde salgılanmaya başladı mı başşkasını göremezsin. Hatta bırak başkasını, aşık olduğunu bile göremezsin. Onu objektif değerlendiremezsin, toz konduramazsın. O her şeyin üstündedir artık. Düşüncesi bile yeter senin mutsuz/mutlu olmana... Aşk işte, ne yapabilirsin ki...

Gönderi tarihi:
''Allah'tan korkan kişi, sadakat, vefa, doğruluk, dürüstlük, samimiyet gibi tüm güzel ahlaka ait tavırları gösterir. Gerçekte, tüm insanların özlemini duyduğu insan modeli de budur. Fakat, Allah korkusu olmadığı takdirde bir insanda bu özelliklerin gerçek anlamda ve devamlı bulunması asla mümkün değildir. Çünkü Allah'tan korkmayan bir kişi kendi menfaatleriyle çatıştığı anda Kuran ahlakını değil, çıkarlarının gerektirdiği davranış biçimini benimseyecektir. Allah'tan, O'na hesap vermekten, cehenneme girip kötü davranışlarının karşılığını görmekten korkmadığı için böyle davranmasını engelleyen bir endişesi yoktur.''

 

Yukarıdaki düşünceyi benimseyenlere göre; din olmadan ahlak olmaz, insanı, iyiye, güzele ve doğruya götüren tek şey:dini inançtır. Öbür türlüsü hep sahtedir, bir yerlerde tökezleyecektir. Neden, çünkü Allah korkusu yok, eh bu korku olmayan birinden de herşey beklenir. O zaman bu düşünceye göre, bir tane bile dini inançlı insanın suç işlememesi gerekirdi. Veya tüm suçluların inançsız olması gerekirdi.

 

Dini ahlakta da belli kurallara uyma zorunluluğu var (günah, sevap, haram,helal vs.) toplumsal ahlakta da. Birinde ilahi bir gücün yaptırımı var, diğerinde toplumun.

 

Bana kalırsa en etkilisi, özdenetim aracı olan vicdandır. İş orada bitiyor kanımca...

 

Foruma ilk katıldığımda yazdığım bir cümle geldi aklıma: "En güzel din, vicdandır"

Gönderi tarihi:
Toplum tarafından belirlenecek bir durumun olmadığını düşünün. Kişi kendisiyle başbaşa...

Kişinin vicdanı hangi durumlarda toplumsal değerlere yani ahlaka daha yatkın olur?

Toplum baskısının hiç olmadığı durumlar gerçekten beni de düşündüren durumlar. Bu durumlarda insan neye göre davranıyor? Bunu gerçekten irdelemek gerek.

 

İlk anda aklıma gelen, bu tür durumlar az raslanan eksterm durumlardır. Bu tür durumlarla az karşılaşırız, çünkü sosyal canlılarız. Ama tabii bu, irdelememeyi gerektirmez. Devam edelim:

 

Eksterm durum nedir? Örneğin savaş. Sniper oldunuz ve dürbünlü tüfekle bir tepeye siper aldınız. Akşama kadar da bir düşman askeri geçmedi. Parmağınız tetikte kaşınıyor ve masum bir sivil dürbününüze takıldı. Sırf can sıkıntısından ateş etme olasılığınız inanç durumunda daha yüksektir. “Onlardan biri, asker olmasa da” düşüncesi tetiği çekmeyi daha cazip kılacaktır. Hedefte küçük bir kız çocuğu bile olsa, “yarın büyüyüp bir düşman askeri olacak bir çocuk doğuracak” düşüncesi olabilir. O doğacak çocuğun bir “düşman askeri” olacağını varsaymanın en etkili yolu, farklı bir dini inançtır. Hatta kendi tanrısına ibadet etmeyecek olması, kendi tanrısının yasakladığı şeyleri yeyip içip yapması ve yeryüzünü “kirletmesi” yeterli gelebilir.

 

Tetiği çekmekte ırkçılık da neden olabilir tabii. Bunlar ikisi dünyada başa baş giden bağnazlıklardır. Ancak ya ırkçılık dinden de beslenebiliyor, ya da din ırk ayrımını kaldırırken daha güçlü bir ayrım getiriyor.

 

Din bağlamı olmayan birinin “hesabını soracak bir tanrı mı var sanki?” deyip tetiği çekmesi de bir olasılıktır ama yukardakilerden çok daha düşüktür. İnsan empati geliştirmiş bir canlıdır. Karşıdakinin canının yandığını bilir ve kendimizi onun yerine koyabiliriz. Bu duyguyu bastırmak, ancak “onlar farklı” düşüncesi ve öfke ile olabilir. Bu bakımlardan nötr olan biri için olasılık daha düşüktür.

 

Son olarak: Kimsenin görmediği kötü davranışları da alışkanlık yapıp tekrarlamaktan ve sonunda kendimizi ele verip aşağılanacağımızdan çekiniriz. Yani “kimse görmediğinde tanrı korkusu etkin olur” savı güçlü değil.

Gönderi tarihi:
Sayın Cyrano,

size verilen tepkilere ben de katılıyorum. Siz bir yazıyı eleştiriyorsunuz ve yazıda geçen her iki görüşü de saçma buluyorsunuz. Size kendi görüşünüz soruluyor. Kendi görüşünüzü yazmak yerine genel geçer laflar doldurmakta ve topu sosyolojiye filan atmaktasınız. Size tekrar kendi görüşünüz, yeni bir alternatif şeklinde sorulduğunda bu sefer gerçekten de size yakışmayacak cümleler sarfediyorsunuz. Bence açılan tartışma üzerinden kendi görüşlerinizi yazsanız sorun kalmayacaktı. Neden bu yolu seçtiniz ben de anlamış değilim. Kişisel tartışmalardan uzak dumaya çalışıyorum ama... Nitekim tarih bilgisi iyi olan, olayları bilimsel değerlendirme yetisine sahip birisinden böyle iletilerin gelmesi beni şaşırttı. Umarım farkındasınızdır... Şahsen, aslında böyle olmadığınızı ummaktayım... İsterseniz iletileri tekrar okuyup tekrar bir değerlendirin ve kendi görüşünüzü yazarak tartışmaya katkıda bulunun. Diğer türlü, arkadaşların haklı olarak size ithamda bulunduğu gibi polemik yaratmak ve hatta kötü bir tarz kullanmakla suçlanmaktasınız...

 

Saygılarımla...

 

Açıkçası bende şimdi bu yazdığından hiçbirşey anlamadım.

 

Maraba benim iletimin üstüne "peki sana göre ahlakın kaynağı ne" diye bir soru sormuş. Bende bir sonraki iletimde

 

Kısacası ister tanrı inancına sahip olsun ister olmasın bireyin ahlak kurallarıyla olan ilişkisini belirleyen "toplum baskısı" dır. buradaki "baskı" yı mutlak olumsuz bir şey olarak almıyorum. Her insan içinde yaşadığı toplum tarafından kabul edilmek, dışlanmamak, ayıplanmamak ister.

 

diyerek kendi fikrimi ortaya koymuşum. Hatta sende bu görüşüme cevap olarak bir sayfa yazı yazmışsın. Ve sonra diyorsunki. Cyrano sen niye görüşünü ortaya koymuyorsun.

 

Soru ne ? "sana göre ahlakın kaynağı ne" cevabım ne "bana göre toplm ve toplumsal baskı"

 

Bu kadar basit.

 

Birincisi madem ben ortaya kendi görüşümü koymadım. Sen bir sayfa neyi eleştirdin ?

 

İkincisi açıkçası tengerinin tespiti geliyor yine aklıma. "duymak istenen şey duyulmayınca " bir fikir konmamış mı oluyor ortaya ?

 

Açıkçası bende mantıklı yazılarını okuduğum bir kişiye yakıştıramadım. Bir sayfa cevap verdiği bir insana "sen ortaya kendi görüşünü koymamışsın" demeyi.

 

Cyrano ortaya koyduğun fikir yanlış diyebilirsin tartışırız. Ki anladığım kadarıyla ciddi bir kavram kargaşası yaratmışsınız. Cyrano bu görüşe şu yönden bakta diyebilirsin. Ama Cyrano sen görüşünü ortaya koymamışsın dersen. O zaman ben sana yazdıklarımı bir kere daha okumayı tavsiye ederim. Özellikle kendi eleştirdiğin iletimi.

Gönderi tarihi:
..................

Not: Bu benim "doğru"m değildir. Sosyolojinin "doğru" sudur.

 

Kısacası ister tanrı inancına sahip olsun ister olmasın bireyin ahlak kurallarıyla olan ilişkisini belirleyen "toplum baskısı" dır. buradaki "baskı" yı mutlak olumsuz bir şey olarak almıyorum. Her insan içinde yaşadığı toplum tarafından kabul edilmek, dışlanmamak, ayıplanmamak ister.

 

Diyorsunuz; ben de

 

Söz konusu yazıda toplumsal ahlakın değerlendireleceği bir durum göremiyorum. Kişinin sadece vicdanıyla başbaşa kaldığında yapacağı hareketlşerin doğru ya da yanlış olduğunu kişinin vicdanı belirler. Toplum tarafından belirlenecek bir durumun olmadığını düşünün. Kişi kendisiyle başbaşa... (tabi olayı somutlaştırdığımız zaman verilebilcek örnekler, ve o örneklerin sonuçları toplumu ya da toplumsal değerlendirmeyi ilgilendirebilir; bunu kastetmiyorum). O nedenle bence sosyolojinin doğrularını burada tartışmak anlamsızdı. Yanlış mıyım acaba?

Bu durumda hareketin/atılan adımın doğruluğunu ya da yanlışlığını kişinin vicdanı belirler. Vicdan ise en başta kişinin inancı ile ilgilidir. Yazıyı bu gözle okumanızı tavsiye ederim.

 

diyorum...

 

Soru ne ? "sana göre ahlakın kaynağı ne" cevabım ne "bana göre toplm ve toplumsal baskı"

 

Halbuki yazdığım iletide bunu egale ettiğimizi sanıyordum...

 

Birincisi madem ben ortaya kendi görüşümü koymadım. Sen bir sayfa neyi eleştirdin ?

 

Ben tavrınızı ve konunun dağıtılmasını eleştirdim...

 

 

İkincisi açıkçası tengerinin tespiti geliyor yine aklıma. "duymak istenen şey duyulmayınca " bir fikir konmamış mı oluyor ortaya ?

 

Ben duymak istenilen ya da istenilmeyen bir şey duyamadım.

 

Bizim de derdimiz bu oldu zaten...

 

Umarım şimdi açıklayıcı omuşumdur....

Gönderi tarihi:
Sayın Cyrano,

Söz konusu yazıda toplumsal ahlakın değerlendireleceği bir durum göremiyorum. Kişinin sadece vicdanıyla başbaşa kaldığında yapacağı hareketlşerin doğru ya da yanlış olduğunu kişinin vicdanı belirler. Toplum tarafından belirlenecek bir durumun olmadığını düşünün. Kişi kendisiyle başbaşa... (tabi olayı somutlaştırdığımız zaman verilebilcek örnekler, ve o örneklerin sonuçları toplumu ya da toplumsal değerlendirmeyi ilgilendirebilir; bunu kastetmiyorum). O nedenle bence sosyolojinin doğrularını burada tartışmak anlamsızdı. Yanlış mıyım acaba?

 

Bu durumda hareketin/atılan adımın doğruluğunu ya da yanlışlığını kişinin vicdanı belirler. Vicdan ise en başta kişinin inancı ile ilgilidir. Yazıyı bu gözle okumanızı tavsiye ederim.

 

Yersoy bu topiğin başlığı ne ? "Allah'tan korkan bir insan nasıl bir ahlaka sahiptir" mi? Yoksa "Allah'tan korkan bir insan nasıl bir vicdana sahiptir" mi ?

 

Ahlak toplum tarafından, vicdan birey tarafından belirlenir. Ahlak topluluktan topluluğa, vicdan ise bireyden bireye değişir. Vicdan bireyin kendi iç muhasebesi ve değerleme mekanizmasıyla. Ahlak ise toplumsal değerleme ile belirlenir. Bizim konumuz ahlak mı ? yoksa vicdan mı? Vicdan ahlakın çok küçük bir parçasıdır. Ve psikolojik bir olgudur. Ahlak ise sosyolojik bir olgudur. Ancak bu kavramlar birbirine geçirilmiş şimdi. Konumuz Allah'tan korkan ve korkmayan insanın ahlakı.

 

Yok eğer konumuz "Allah'tan korkan bir insan nasıl bir vicdana sahip olur" olsaydı. bambaşka bir tartışma olurdu. Kanımca sen konuya başka bir noktadan yaklaşmışsın ve başka bir tartışmadan bahsediyorsun.

 

Ahlak'ın kaynağı nedir'e tabiki sosyolojinin doğrularıyla yaklaşacağız. Ki bilimsel bakabilelim. Yoksa otururuz Allahtan korkanlar şöyle yapıyor. Korkmayanlar böyle yapıyor gibi ilkokul seviyesinde bir tartışma olur.

 

Ayrıca yazıda verilen görüşlerin tümüyle doğru olduğuna ben de katılmıyorum. Ama şurası bir gerçek ki, kişisel inançlar bazan çoğu zaman kişinin nefsine yenik düşer. Ancak inanmayan bir insan için bu yenilgi kolay değildir. Çünkü kişi zaten sağlam bir duruşa sahiptir. Nefsine hakim olmakmış bilmem neymiş gibi olayları zaten aşmıştır! Neyin doğru neyin yanlış olduğunun bilincinde olan bir kişi için Allah korkusu gereksiz bir teferruattır. Ben böyle düşünüyorum...

 

Sizin de dediğiniz gibi, bu açıdan baktığımızda da eleştirlen konu saçmadır. Ancak alternatif olarak verilen durumun her hangi bir saçmalığı yoktur...

 

Bununla birlikte

"Yalnızca inançlılar, Allah korkusuna sahip olanlar ahlaklı olabilir, diğerleri olamaz." Yada "yalnızca inanmayanlar ve Allah korkusuna sahip olmayanlar gerçekten ahlaklı olabilir, inananlarınki korkuya dayalı frenlemedir" gibi tanımlar yanlıştır. Kişi ister tanrı inancına sahip olsun ister olmasın bir toplumun parçası olarak doğar ve yaşar.

ifadesine katılmaktayım...

 

Ama insan psikolojisinde, nasıl din belirli bir yere kadar davranışlar üzerinde belirleyici oluyorsa, toplumsal değer yargıları yani toplumsal ahlak da bir yere kadar geçerlidir. Bir noktadan sonra kaldık yine kişisel vicdana... Sayın marabanın size yönelttiği soru da buydu sanırım. Size göre bahsi geçen her iki görüş de yanlışsa sizin referansınız nedir? Kişinin vicdanı hangi durumlarda toplumsal değerlere yani ahlaka daha yatkın olur?

 

Allah korkusu kişinin vicdanında bence çok da etkili olmayan bir durumdur. Gönülden inanıp namaz kılan milyonlarca insanın hiç bir ayıbı olmasa gerekirdi değil mi? Toplumsal baskı da bir yere kadar geçerlidir. Hapisanedeki insanların hali ne? Hem ayrıca birde bunların inananlar olduğunu düşünelim? Öyleyse başka bir alternatif gerekmez mi? Size göre bu alternatif nedir?

 

İki görüşü de eleştirdiğiniz için size soruyorum.

 

Saygılar...

 

dediğim gibi. Kişinin ahlakından değil vicdanından bahsediyorsun. Benim yazdıklarımı yanlış bir noktadan eleştiriyorsun. Hemde baya yanlış bir noktadan.

 

Ben bireyim vicdanını neyin belirlediğini anlatmıyorum o iletimde. Bireyin ahlakını neyin belirlediğini anlatıyorum. Ben bu topiğin konusu olan "Ahlak" tan sen "vicdan" dan bahsediyorsun.

 

Vicdanın kaynağı ne diye başka bir tartışma açarsın bunuda tartışırız.

Gönderi tarihi:
Ben tavrınızı ve konunun dağıtılmasını eleştirdim...

 

sanırın anlatamıyacağım. Yersoy konu "ahlak" vicdan değil.

 

"Allah'tan korkan bir insan nasıl bir vicdana sahip olur" sorusu ile. "Allah'tan korkan bir insan nasıl bir ahlaka sahip olur" sorusu birbirinden çok farklı. Ve çok farklı cevapları olan sorudur. Ha keza. Ahlakın kaynağı nedir ? sorusu ile Vicdan'ın kaynağı nedir sorularının çok çok farklı olması gibi.

 

Birisi toplumsal ve sosyolojik. Diğeri ise psikolojiktir.

Gönderi tarihi:
Yersoy bu topiğin başlığı ne ? "Allah'tan korkan bir insan nasıl bir ahlaka sahiptir" mi? Yoksa "Allah'tan korkan bir insan nasıl bir vicdana sahiptir" mi ?

 

Ne demek istediğini anladım sayın Cyrano,

Ancak, vicdanın, ahlaki davranışlar üzerindeki o büyük etkisini yok mu sayacağız?

Bir olay karşısında doğruyu ya da yanlışı seçmek sadece ahlakla mı kontrol edilir? Benim bahsetiğim, bir çok durumda toplumsal ahlak kurallarının geçerli olamayacağı, buna karşın kişinin vicdanıyla başbaşa kaldığı durumlardır.. Bu konu için neden başka bir başlık açalım? Aynı kapıya çıkmaz mı? İnanan ya da inanmayan insanların ahlakları, ya da inanan veya inanmayan insanların vicdaları... Ve bunlar üzerinde Allah korkusunun etkileri: hepsi aynı kapı değil mi? İşte şimdi konu sapmadı mı? Neden söylediklerimi yanlış değerlendirme yolundasınız? Konunun başlığında vicdan yada ahlak yazmasının ne kadar önemsiz olduğunu, konuya yol açan alıntı içinde "ahlak" yerine "vicdan" kelimesini koyduğunuzda anlam bütünlüğünü yitirmeyişinden anlayabilirsiniz... Asıl konu olmayan bu ayrımdır...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.