Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

VAR OLMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Sayın forum ahalisi… Kimse yanlış anlamasın, kimse darılmasın, kimse gücenmesin, kimse kızmasın sinirlenmesin diye, şimdiye kadar bu forumda söylediklerimin özetini toparlamak istiyorum:

 

1. Kur’anın sonsuz kudretli bir yaratandan geldiğine inanmıyorum.

 

2. Başka herhangi bir ileti geldiğine inanmıyorum.

 

3. Bu hiçbir ileti gelmeme durumunun, bir yaratıcı olmaması nedeniyle mi ortaya çıktığını bilmiyorum.

 

4. “Yaratıcı var mı?” sorusunun yanıtı “bilmiyoruz” olmakla birlikte “olabilir mi?” Sorusunun yanıtı “Olabilir, neden olmasın?” dır.

 

5. “Eğer varsa sonsuz kudretli midir?” Sorusuna benim kişisel yanıtım: “sanmıyorum.”

 

6. “Bilim bir gün bu soruya yanıt bulabilir mi?” Olabilir. Amaç bu değilse de illa amaçlananın dışında ortaya bir şey çıkmayacak diye bir kural yok.

 

7. “Bu olursa sen kişisel olarak ne yapacaksın?” Bilimin bulduğu her şeye inanırım.

 

8. “Daha bilim bulmadan öleceksin. Çok geç olmayacak mı?” İlkel çağlarda dünya nedir, hayat nedir anlamadan tanrıların gazabını dindirmek amacıyla bir sunakta kurban edilen bir genç kız (genellikle kurban onlardı) veya bir çocuk için durum neyse, benim ve herkes için odur. Fazladan nefes alıp fazladan yeyip içmiş olmam ve fazladan şeyler bilmiş olmam, bir şey değiştirmez.

 

Fıkrayı anlatmadan geçemiyeceğim:

-“Tursun, iki kere iki kaç eder?”

-“Dort”

-“Dan dan dan…”

-“Ula Temel ne ettun, furdun adami? Niye yaptun buni?”

-“Çok şey biliydi!”

 

Bu mizah değil, ironi. Gülmeseniz de olur. Bana inanın insanların tarih boyunca ve hâla örneklerine dehşetle raslanabilen yaptığı çoğu şey, bundan daha anlamlı değil… İnsanlık kültürü gün gelip bu anlamsızlıkları sıfırlayacak bir kültür ve teknolojiye mutlaka ulaşacak.

 

9. “Evrenin bir plan sürecinde ortaya çıkmış ve bir amaca doğru evriliyor olma olasılığı var mı?” Var. Parçalarda amaç görülemeyebilir, bütünde olmadığını kanıtlayacak kadar “çok şey bilmiyoruz.”

 

10. “Neden bu kanıya varıyorsun?” Çünkü evren çok karmaşık, eski ve büyük. Bizler de çok karmaşığız. Bu karmaşanın altından ne çıkabileceğini henüz “bilmiyoruz!” Descartes’in “düşünüyorum, o halde varım” şeklindeki felsefenin biricik kanıtlamasının ötesine henüz geçebilmiş değiliz. Descartes bununla varlığı, oradan da var ediciyi kanıtlamıştı. Hiçbir eylem “eden” den bağımsız olamayacağına göre, “var olmak” demek “var edilmiş” olmayı, o da “var eden”i kanıtlıyordu. O böyle düşünüyordu, küçük bir sorun vardı, “var eden” de bir bilinçti, o da “düşünüyor, o halde var”dı. O da “varsam, beni kim var etti?” diye düşünmeliydi.

 

11. Bildiğimiz ve gördüğümüz bir şey varsa, çok karmaşık olguların kökeninde çok basit nedensellikler yatıyor. Buna “determinizm” diyoruz kısaca. Bu kuralı ihlal eden hiçbir bulgu bulamadık. O halde belki de her şeyin başlangıcı, bizce sonsuz denecek kadar eski bir zamanda, nasıl olduğunu anlayamayacağımız bir “kuantum dalgalanma” ile başladı. “Kuantum dalgalanma” da nedir yahu? Ne bilelim? Kuantumun ilkelerini yeni keşfediyoruz. “Du bakalım n’olcek?”

 

Bu fıkrayı bilen var mı? Adam karısının aldattığından şüphelenip dedektif tutmuş. Dedektif düzenli raporlar veriyormuş:

 

-“Eşinizin bir adamla buluştuğunu kanıtladım. İşte fotoğraf.” Adam almış fotoğrafı eline bakmış:

 

-“Du bakalım n’olcek?” Dedektif ertesi gün parkta yürürlerken resimlerini getirmiş. Adam almış fotoğrafı eline bakmış:

 

-“Du bakalım n’olcek?” Dedektif ertesi gün bankta samimi şekilde otururlarken resimlerini getirmiş. Adam almış fotoğrafı eline bakmış:

 

-“Du bakalım n’olcek?” Dedektif ertesi gün bir otele girerlerken resimlerini getirmiş. Adam almış fotoğrafı eline bakmış:

 

-“Du bakalım n’olcek?” Dedektif ertesi gün pencereden çekilmiş, üzerlerini çıkarırlarken fotoğraflarını getirmiş. Adam almış fotoğrafı eline bakmış:

 

-“Du bakalım n’olcek?”

 

Bu fıkra tabii, buna gülüp gülmemek size kalmış. Ben şuraya geleceğim: “Olmak” ile “ölmek” fiillerinin çok benzer olması belki tesadüftür. Ama herhangi bir kimse için ne “olacak”ın nihai cevabı “ölecek” tir. Hikayenin sonunda kadın, aşığı, kocası, dedektif, hepsi “ölecek.” Aslında aldatılan koca haklı. Ne olacağı çok belli. Tüm encamın sonuçta ne olacağı çok kesin.

 

Başka kesin olan bir şey, beynimizin de evren kadar karmaşık olduğu, beynimizdeki karmaşanın, evrendeki nedensellik kadar karmaşık olduğu. Bu karmaşanın sınırlı bir ömür sonunda sona ermesini hiç birimiz istemiyoruz. Hiç birimiz hayallerimize, emellerimize ulaşamıyoruz. Ölüm döşeğinde kime sorarsanız sorun, hayatının film şeridi gibi gözünün önünden geçtiğini söyler ve buruk bir şekilde “bu muymuş?” diye sorar.

 

Devam etme olasılığı var mı? E ne bileyim canım, her soru bana niye sorulsun ki? Ben nereden bileyim tüm yanıtları?..

Gönderi tarihi:
1. Kur’anın sonsuz kudretli bir yaratandan geldiğine inanmıyorum.

2. Başka herhangi bir ileti geldiğine inanmıyorum.

Ben inanıyorum.

Gönderi tarihi:
Ben inanıyorum.

Fazla kısa ve öz olmadı mı ? Tıpkı "Eşhedüen lâ..." deyiverince bütün hayatının sonsuza kadar 180 derece değişeceği sihirli bir dünyaya adım attığına inanmak gibi?

 

Her şey bu kadar kolay mı gerçekten? Bu kolaycılık bizi bir yerlerin, bir şeylerin içinde tutuyor, çıkamıyor olmayalım?

Gönderi tarihi:
Fazla kısa ve öz olmadı mı ? Tıpkı "Eşhedüen lâ..." deyiverince bütün hayatının sonsuza kadar 180 derece değişeceği sihirli bir dünyaya adım attığına inanmak gibi?

 

Her şey bu kadar kolay mı gerçekten? Bu kolaycılık bizi bir yerlerin, bir şeylerin içinde tutuyor, çıkamıyor olmayalım?

Sayın demirefe size kolaycılık gibi gelmiş olabilir. İçinden çıkılamayan o kadar şey var ki? Misyoner kızılderiliye İncil'i gösterir. Senin manitu kitaba mı yazmış mesajı der kızılderili. Bizim manitu ağaçlara, ırmağa, dağlara yazmış mesajı der. Herkes bakıyor ve baktıklarından farklı yorumlar çıkarıyor. Kolaya kaçan çok tabi haklısınız.

Ben inanıyorum sadece bu.

Gönderi tarihi:

Yaratıcı vardır,hayatıma müdahalesini bütün deneyimlerimle biliyorum ve dinli ya da dinsiz hep ona inanmamın huzurunu ayrı yaşıyorum.

Yaratıcının iletileri vardır,şimdiye kadar kitaplarını okuduğum bütün dünyasal insanlar üzerine şahidim ki,Kur'an,İncil,Zebur ve Tevrat ,kesinlikle insan işi değildir,hepsi aynı Yaratıcıdan,aynı tarzda,aynı öğütlerle bütündür ve hepsine özellikle ve özellikle değişti kelimesine inat inanırım,inanıyorum ve inanıyorum.

Bilim Yaratıcının sağladığı kadardır,Yaratıcının dilediğinden fazlasını kimsenin ıspatlamaya gücü yetmeyecektir.Metafiziksel bir çok olgu doğrudur ama bilim yetersizdir,yetersiz birşeye de gereğinden fazla,bastıra bastıra tekrarlayım Gereğinden Fazla güvenemem.Güvenenler olayı abartmasınlar,çünkü abarttıkları gerçek için hayatları yetersizdir,bilim ölümsüzlüğü asla sağlamayacaktır,ölümlü hayatlar için ölümlü şeylere saplanıp kalanlar,ölümsüzlük kavramının sırrına eremezler,eremedikleri şeye de zaten iman edemezler,iman edemedikleri şeyden de boşa müdahale beklemesinler.

Bütün Kutsal Kitaplarda denildiği gibi,bu kez alıntımı İncil den yapayım

"Tanrı onların gözlerini kör etti

Ve yüreklerini nasırlaştırdı.

Öyle ki ,gözleri görmesin,

Yürekleri anlamasın

Ve bana dönmesinler.

Dönselerdi onları iyileştirirdim."

Gönderi tarihi:
Bilim Yaratıcının sağladığı kadardır,Yaratıcının dilediğinden fazlasını kimsenin ıspatlamaya gücü yetmeyecektir.Metafiziksel bir çok olgu doğrudur ama bilim yetersizdir,yetersiz birşeye de gereğinden fazla,bastıra bastıra tekrarlayım Gereğinden Fazla güvenemem.Güvenenler olayı abartmasınlar,çünkü abarttıkları gerçek için hayatları yetersizdir,bilim ölümsüzlüğü asla sağlamayacaktır,ölümlü hayatlar için ölümlü şeylere saplanıp kalanlar,ölümsüzlük kavramının sırrına eremezler,eremedikleri şeye de zaten iman edemezler,iman edemedikleri şeyden de boşa müdahale beklemesinler.

 

Ya bu cümlelere sebep olan şey ne bir türlü anlayamadım. Kim yahu ölümsüzlüğü arayan?

Bir ikincisi, hayatları yetersiz cümlesi... Ne anlam içermektedir? Ne kadar önemliymiş bu ölüm yahu? Ölüm korkusu deyip duruyoruz ya işte bu olsa gerek... Bu arada kazara bilimsel bir keşif yapılıpta, kopyalanmış vücutlara beyin nakilleri gerçekleşirse (çok da uzak bir fikir gibi durmuyor bana) alın işte size ölmün çaresi... Ne olacak o zaman? Ölüm korkusu aşılınca ne olacak? Bütün inancın kaynağı ölüm korkusu değil mi? Korkmayın arkadaşlar ölümden sonra bir şey yok. Hiç bir şey hatırlamayacaksınız, görmeyeceksiniz, hissetmeyeceksiniz vs. Korkmayın bu kadar... İlk ölen siz olmayacaksınız. Ne firavunlar ne padişahlar ne peygamberler gitti o hayallerle.

Gönderi tarihi:
Yaratıcı vardır,hayatıma müdahalesini bütün deneyimlerimle biliyorum ve dinli ya da dinsiz hep ona inanmamın huzurunu ayrı yaşıyorum.

Yaratıcının iletileri vardır,şimdiye kadar kitaplarını okuduğum bütün dünyasal insanlar üzerine şahidim ki,Kur'an,İncil,Zebur ve Tevrat ,kesinlikle insan işi değildir,hepsi aynı Yaratıcıdan,aynı tarzda,aynı öğütlerle bütündür ve hepsine özellikle ve özellikle değişti kelimesine inat inanırım,inanıyorum ve inanıyorum.

Bilim Yaratıcının sağladığı kadardır,Yaratıcının dilediğinden fazlasını kimsenin ıspatlamaya gücü yetmeyecektir.Metafiziksel bir çok olgu doğrudur ama bilim yetersizdir,yetersiz birşeye de gereğinden fazla,bastıra bastıra tekrarlayım Gereğinden Fazla güvenemem.Güvenenler olayı abartmasınlar,çünkü abarttıkları gerçek için hayatları yetersizdir,bilim ölümsüzlüğü asla sağlamayacaktır,ölümlü hayatlar için ölümlü şeylere saplanıp kalanlar,ölümsüzlük kavramının sırrına eremezler,eremedikleri şeye de zaten iman edemezler,iman edemedikleri şeyden de boşa müdahale beklemesinler.

Bütün Kutsal Kitaplarda denildiği gibi,bu kez alıntımı İncil den yapayım

"Tanrı onların gözlerini kör etti

Ve yüreklerini nasırlaştırdı.

Öyle ki ,gözleri görmesin,

Yürekleri anlamasın

Ve bana dönmesinler.

Dönselerdi onları iyileştirirdim."

Pardon ama, bu nasıl oluyor? Hem kör ediyor, hem yüreği nasırlaştırıyor dönmesinler diye, hem de dönselerdi diyor...

Gönderi tarihi:
Sayın forum ahalisi? Kimse yanlış anlamasın, kimse darılmasın, kimse gücenmesin, kimse kızmasın sinirlenmesin diye, şimdiye kadar bu forumda söylediklerimin özetini toparlamak istiyorum:

 

1. Kur?anın sonsuz kudretli bir yaratandan geldiğine inanmıyorum.

 

.

.

.

Başka kesin olan bir şey, beynimizin de evren kadar karmaşık olduğu, beynimizdeki karmaşanın, evrendeki nedensellik kadar karmaşık olduğu. Bu karmaşanın sınırlı bir ömür sonunda sona ermesini hiç birimiz istemiyoruz. Hiç birimiz hayallerimize, emellerimize ulaşamıyoruz. Ölüm döşeğinde kime sorarsanız sorun, hayatının film şeridi gibi gözünün önünden geçtiğini söyler ve buruk bir şekilde ?bu muymuş?? diye sorar.

 

Devam etme olasılığı var mı? E ne bileyim canım, her soru bana niye sorulsun ki? Ben nereden bileyim tüm yanıtları?..

 

Bu yazılanlar; yazanın kişisel düşüncesidir kimseyi kendinden ve şürekalarından başka alakadar etmez üstelik hiç bir bilimsel tarafıda yoktur sebebide "OLABİLİR VEYA OLMAYABİLİR AMA BEN İNANMIYORUM" mantığı zaten baştan tutarsızdır kişi bir şeye muhakkak inanır nasılki inançsızın,"İNANMIYORUM" demesi bir "İNANMADIR" gerisi teferruattır ve tutarsızlıktır.

 

?Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz.?

 

(Zariyat Suresi, 47)

 

Yukardaki Ayet Meali 1400 sene evvel nazil olmuş varmı başka bir izahı...

Gönderi tarihi:
Ya bu cümlelere sebep olan şey ne bir türlü anlayamadım. Kim yahu ölümsüzlüğü arayan?

Bir ikincisi, hayatları yetersiz cümlesi... Ne anlam içermektedir? Ne kadar önemliymiş bu ölüm yahu? Ölüm korkusu deyip duruyoruz ya işte bu olsa gerek... Bu arada kazara bilimsel bir keşif yapılıpta, kopyalanmış vücutlara beyin nakilleri gerçekleşirse (çok da uzak bir fikir gibi durmuyor bana) alın işte size ölmün çaresi... Ne olacak o zaman? Ölüm korkusu aşılınca ne olacak? Bütün inancın kaynağı ölüm korkusu değil mi? Korkmayın arkadaşlar ölümden sonra bir şey yok. Hiç bir şey hatırlamayacaksınız, görmeyeceksiniz, hissetmeyeceksiniz vs. Korkmayın bu kadar... İlk ölen siz olmayacaksınız. Ne firavunlar ne padişahlar ne peygamberler gitti o hayallerle.

İyi ya,gittikleri yerden bu kadar eminsiniz demek,demek muhakkak toprak oldular,ruh kavramını ya da bilinç kavramını varlık ya da yokluk olarak bilimsel olarak ıspatlayın ve sonra bu insanların hiçbirşey görmediklerini,hissetmediklerini ıspatlayın.Ispatlayamadığınız bir şeye inanmıyorsunuz,yokluğunu ıspatlayamadığınız şeye nasıl böyle hükmediyorsunuz.

Tutunduğunuz bilim yetersizdir, biliminiz metafiziksel hiç bir olguya cevap verememektedir.Bilim adamları,insanların birebir gördüğü ya da gerçekten birşeyler paylaştığı metafiziksel varlıkları bile ıspatlayamamış,keşfedememişlerdir.Ya milyonlarca insan aynı şeyi,benzer yaratıkları gördükleri için psikolojik sorunlu,ya da sizler bu kadar insana inat metafiziksel olgulara yüz çevirmekle saplantılısınız ya da önyargılı.

Ölümden sonra çok şey vardır,herşeyi hatırlayacaksın,göreceksin,hissedeceksin vs.Kork.. İlk ölen sen olmayacaksın. Ne bilim adamları ne alimler gitti toprak hayaliyle...

Gönderi tarihi:
Ya bu cümlelere sebep olan şey ne bir türlü anlayamadım. Kim yahu ölümsüzlüğü arayan?

Bir ikincisi, hayatları yetersiz cümlesi... Ne anlam içermektedir? Ne kadar önemliymiş bu ölüm yahu? Ölüm korkusu deyip duruyoruz ya işte bu olsa gerek...

 

Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır... (Nisâ Suresi, 78)

 

En?âm Sûresi, 61

O, kullarının üstünde mutlak hakimiyet sahibidir. Üzerinize de koruyucu melekler gönderir. Nihayet birinize ölüm geldiği vakit (görevli) elçilerimiz onun canını alır ve onlar görevlerinde asla kusur etmezler.

 

Âl-i İmrân Sûresi, 145

Hiçbir kimse Allah?ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini isterse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret mükafatını isterse, ona da ondan veririz. Biz şükredenleri mükafatlandıracağız.

 

Bu arada kazara bilimsel bir keşif yapılıpta, kopyalanmış vücutlara beyin nakilleri gerçekleşirse (çok da uzak bir fikir gibi durmuyor bana) alın işte size ölmün çaresi... Ne olacak o zaman? Ölüm korkusu aşılınca ne olacak? Bütün inancın kaynağı ölüm korkusu değil mi? Korkmayın arkadaşlar ölümden sonra bir şey yok.

 

İyi de ölümsüzlüğe çare değil ki bu.(Kaldı ki bu sözü söylemekle ölüme çare aramıyorum.)

Hiçbir kimse Allah?ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. ayetinin sırrıyla sadece (Allahın izni dahilinde) ömrü eceli gelmediyse uzatmak olarak yorumlanabilir.

 

Hem beyin nakli ile neyi kastediyorsunuz ? Başkasının beyni seni sen olmaktan çıkarmaz mı ? Yani onun beynini kullancaksın sanırım ? Doğal olarak kendi bildiğin her şey beyin nakliyle gümbürtüye gidecek gibi görünüyor...Tabi akıl hastası birinde neden kullanılmasın bu yöntem gibi de düşünmüyor değil insan.Madem amaç insanlığa hizmet bence öyle bir şey olabilirse de bu alanda kullanılmalı diye düşünüyorum...

Gönderi tarihi:
Pardon ama, bu nasıl oluyor? Hem kör ediyor, hem yüreği nasırlaştırıyor dönmesinler diye, hem de dönselerdi diyor...

 

Şok şok şok... Son elde edilen bilgilere göre aids, ebola, kuş gribi ve kırım kongo kanamalı ateşi hastalıkları ABD biyolojik savaş laboratuarlarında üretilmiş!

 

Meğer insanlık düşmanı büyük şeytan Amerika, bu hastalıkları çıkarmış ki, insanlar iyileşmek için kendisine muhtaç olsunlar, "n'olur dostum, bize ver aşı serum! Yo yo yo !" diye kapılarında rap müzik yapıp yaltaklansınlar, o da dünyanın efendisi, biricik hakimi olduğunu kanıtlasın. "Alın layn şu aşıları, şu serumları da... Bir daha da öyle Amerika'ya karşı çıkacaz bilmem ne yapacaz diye ortalığa çıkmayın! Yarın Usame bin Ladin'i de alın gelin, elimi öpün. Şimdi... Toz olun laaayyn!" demek için bu işi tezgahlamış!

 

Böyle bir haber atın ortaya, yemin ederim büyük bir heves ve istekle inanırlar. Çünkü zihin şartlanmışlıklarına uygun düşen bir senaryo. Bu senaryo ile Amerika'yı lanetlerler.

 

Ama aynısını kendi tanrılarının yaptığını kendi ağızlarıyla söylerler. Şimdi biliyorum, bu iki örneğin tam çakışmadığı, birinin "tanrılık" yapmak, diğerinin "tanrıcılık" oynamak olduğu söylenecek.

 

Yine de inanıyorum ki tanrı, mesleğini icra etmek için daha dahiyane yöntemler bulmalıydı...

Gönderi tarihi:

Bak şimdi, bak şimdi çelişkilere bak sen:

 

İyi ya,gittikleri yerden bu kadar eminsiniz demek,

 

Emin olarak konuşan sizlersiniz. Ölümden sonra bir sürü uyduruk yaşamlar olduğunu iddia edip bundan emin olan sizlersiniz. Beni ikna edemediğiniz için ben inanmıyorum o kadar...

 

ruh kavramını ya da bilinç kavramını varlık ya da yokluk olarak bilimsel olarak ıspatlayın

 

Bunu yapması gerekenler bu kavramları ortaya atanlardır. Ama bunu ispatlarken uyduruk kitaplardaki hikayelele yapılmaz...

 

Ispatlayamadığınız bir şeye inanmıyorsunuz,yokluğunu ıspatlayamadığınız şeye nasıl böyle hükmediyorsunuz.

 

Biz de sürekli bunu size soruyoruz. Mantık çelişkisine bak şimdi. İspatlanamayan bir şeye tabiiki de inanmayacağım. Buna inanan sizlersiniz...

 

Tutunduğunuz bilim yetersizdir, biliminiz metafiziksel hiç bir olguya cevap verememektedir.

 

Bak kendi ağzınla söylüyosun. Bu bilimin yeersizliğini göstermez... Ayrıca bilim metafiziğe cevap vermiyorsa metafizik yok demektir :)

 

 

Bilim adamları,insanların birebir gördüğü ya da gerçekten birşeyler paylaştığı metafiziksel varlıkları bile ıspatlayamamış,keşfedememişlerdir.

 

Yahu bilim uydurma şeyleri nasıl ispatlasın? Bu konu psikolojiye girer. Fazla korku filimi izliyorsunuz galiba...

 

Ya milyonlarca insan aynı şeyi,benzer yaratıkları gördükleri için psikolojik sorunlu,ya da sizler bu kadar insana inat metafiziksel olgulara yüz çevirmekle saplantılısınız ya da önyargılı.

 

Aynen öyle hepsi sorunludur, psikolojik sorunları vardır ve bu bir ayıp değildir. Al bir çelişki daha... Görünen şey nedir peki ruh mu? İslama göre ruhlar dünyaya dönemezler. Öyyleyse cinlerden bahsediyorsunuz ha? Böylece öteki dünyayı kanıtlamış mı oluyorsunuz?

 

Ölümden sonra çok şey vardır,herşeyi hatırlayacaksın,göreceksin,hissedeceksin

 

İspatlayacaksınız öncelikle... Ölüm ve ötesini ortaya atanlar sizlersiniz ve eğer böyleyse öncelikle ispatlayacaksınız....

............

 

Hem beyin nakli ile neyi kastediyorsunuz ? Başkasının beyni seni sen olmaktan çıkarmaz mı ? Yani onun beynini kullancaksın sanırım ? Doğal olarak kendi bildiğin her şey beyin nakliyle gümbürtüye gidecek gibi görünüyor...Tabi akıl hastası birinde neden kullanılmasın bu yöntem gibi de düşünmüyor değil insan.Madem amaç insanlığa hizmet bence öyle bir şey olabilirse de bu alanda kullanılmalı diye düşünüyorum...

 

Sayın Muallim-i Ali, başkasının beyni demek başkası demektir. Sİze daha da basitleştirerek anlatayım ne demek istediğimi. Bilim diyelim ki öyle bir ilerledi ki, ben vücudumu kopyalattım daha sonra beynimi de o vücuda naklettirdim. Al işte hala yaşıyorum. Ama burada beyin hücrelerinin de ölümü var tabii. O nedenle söylediklerim bilimsel sanılmasın sonra. Bunu çok yapıyorsunuz. Bu bilim-kurgudur. Anlaştık mı?

 

 

Sayın demirefe, yine vurmuşsunuz be :)

 

Böyle bir haber atın ortaya, yemin ederim büyük bir heves ve istekle inanırlar. Çünkü zihin şartlanmışlıklarına uygun düşen bir senaryo. Bu senaryo ile Amerika'yı lanetlerler.

 

Ama aynısını kendi tanrılarının yaptığını kendi ağızlarıyla söylerler. Şimdi biliyorum, bu iki örneğin tam çakışmadığı, birinin "tanrılık" yapmak, diğerinin "tanrıcılık" oynamak olduğu söylenecek.

 

 

Saygılar efendim...

Gönderi tarihi:
inanmamın huzurunu ayrı yaşıyorum.

 

Bu evren huzur yeri değildir fft... Boşuna huzuru bulduğunuzu düşünüp kendinizi avutmayın. Evren sürekli bir akış ve dinamizm içerisindedir. Şu an bulunduğumuz beden kalıbını "dinlendirdiğimizi" sandığımızda bile mezarımızda sakin huzurlu yatmayacağız. Bedenimizdeki molekül ve atomlar büyük bir heves ve iştiyakla yeniden yaşama koşmak için yerlerinde duramayacaklar. Evrenin dinamizmi bir an durmaz. Yapılacak iş, bu dinamizme katılmak ve onun coşkusunu yaşamaktır. Nasılsa sonsuz bir bilince sahip değiliz. Öyle olsa bu dinamizmden bitkin düşer, aklımızı oynatırdık. Bindokuzyüz bilmem kaç yılından itibaren yaratılmış olduğumuzu sanmamız büyük bir nimet. Burcumuzu, yükselenimizi filan öğreniyoruz o tarihe göre, cici cici kendimizi eğlendiriyoruz, dünya yüzündeki yaşam süremizi elden geldiğince iyi anılarla doldurmaya, sonra cennete uçtuğumuza ve murada erip kerevetine çıktığımızı filan düşünüyoruz. Bizler yıldızların çocuklarıyız. Bizi ve yaşadığımız dünyayı oluşturan elementleri milyarlarca yıl önce oluşan süperdev yıldızlar termonükleer fırınlarında pişirip muazzam süpernova patlamalarıyla evrene saçmışlardı.

 

Biz bilincimizi sonsuz kılmayı başaracak teknolojik düzeyi yakaladığımızda, artık güneşlerin nükleer yakıtları azalmış, evren iyice genişlemiş ve son nefesini veriyor olacak. Genişleyerek soğuyan ve sessizliğe gömülen devasa bir mezarlığa dönüşüyor olacak. Işıltısı yavaşça sönüp kozmik çorbaya karışıp gidecek. Fakat yine bu, bir son olmayacak. Sonsuz olmayı yakalamış bilinç, bir başka oluşuma, yeni bir Big-Bang'in içine varoluş tohumunu atmanın bir yolunu bulmuş olacak... Yeni tomurcuklanan evren, içinde yaratacağı yeni bilinci hiç acele etmeden oluşturmaya başlayacak. Öyle sabırlı gidecek ki amacına, milyarlarca yıl geçtiğinde henüz ortaya doğru dürüst bir şey çıkmamış olacak. Her şey orta yaşta karara erer, bilirsiniz. Biz öyleyiz, dünya oluşumunun orta yaşındadır. Güneşimiz de tam öyledir. Tam olarak şimdiye kadar yaşadığı kadar daha yaşayacağı hesaplanıyor, termonükleer formüllere göre. Evren de öyledir. Önce hayat tomurcuklanacak. Milyarlarca yıl geçecek. O kadar çok canlı gelip geçecek ki, artıkları milyarlarca ton kireç katmanları ve hidrokarbon çökeltileri oluşturacak kadar... Evrim sürecinde ortaya çıkan hiç bir canlı, bir amaca hizmet edecek gibi görünmeyecek. İnsan bile. Onu bir gören olsa, "Bu mu? Bu mu? Bu kan dökücü, zalim, aymaz yaratık mı?" diye hayret edecek. Ama o canlı başaracak...

 

Bütün Kutsal Kitaplarda denildiği gibi,bu kez alıntımı İncil den yapayım

 

İyi de siz dururken niye bana "misyoner misiniz?" diye soruluyor onu anlamadım...

Gönderi tarihi:
ALINTI(fft @ Dec 1 2007, 11:44 PM)

Bütün Kutsal Kitaplarda denildiği gibi,bu kez alıntımı İncil den yapayım

 

 

 

İyi de siz dururken niye bana "misyoner misiniz?" diye soruluyor onu anlamadım...

 

 

Tam bam teline basmışsın sevgili demirefe. Önemli olan o tarafta olmak. O tarafta olda istersen allahlık tasla buraya tıklayınyinede bir itiraz gelmez.Ama karşı taraf geçtin mi,anında fişini çekerler.

Gönderi tarihi:
Tam bam teline basmışsın sevgili demirefe. Önemli olan o tarafta olmak. O tarafta olda istersen allahlık tasla buraya tıklayınyinede bir itiraz gelmez.Ama karşı taraf geçtin mi,anında fişini çekerler.

Hakikaten tam bammmmm... sayın demirefe.

 

Sizin de, sayın hoppa, yukarıdaki linkiniz ve yorumunuz cuk oturmuş.

Gönderi tarihi:

O arkadaş da önce "ben tanrıyım" deyip açıklama için tarih verip bekledi. Baktı tepki yok bu kez tam gaz verip "ben allahım" dedi. Yahu Hallaç Mansur bile önce bi "ben hakkım" dediydi. Hak kelimesinin de tartışılır anlamı yani.

 

E no'oldu o iş? Peygamberini de atadı mı?

Gönderi tarihi:

sn. Demirefe Descartes'i daha fazla okumalısınız.

 

Descartes şöyle bir uslamlama yürütür:'' Herşeyden kuşkulandığım doğruysa, düşünüyor olduğum da doğru olmalıdır. Çünkü kuşkulanmak düşünmektir; düşünmeden kuşkulanmaya olanak yoktur. Oysa, düşündüğüm doğruysa, düşünene bir varlık olarak, var olduğum da doğrudur. Demek ki kuşkunun yıkamadığı, açık seçik, o ölçüde de kesin, güvenilir bir inancım var, o da kandi varlığımdır: Düşünüyorum o halde varım.'' İşte yöntemsel kuşku diye anılan ve Descartes'i felsefe tarihinde ünlü yapan başarılarından biri olan yaklaşım budur: Kuşkuyu sınırlamadan sonuna dek giderek sarsılmaz bir kesinliğe, gerçek anlamda saltık bilgiye ulaşmak... Bundan sonra gereken, geri kalan inançlarımızı bu güvenilir inanç üzerine kurarak bilgi yapısını yeniden bina etmektir.Descartes, bunu deneyi öne alarak değil usa kimi yeti ve nitelikler bağlayarak yapar. Ona göre kuşkuculuğun gösterdiği gibi, algı gerçeği değil, yetkin olmayan bir görüngüyü verir. Bundan dolayı algıdan yola çıkarak bir ''dış gerçekliğin'' var olup olmadığı sonucuna varamayız. Ancak algımızın bir dış dünyayı yansıttığı ve bu dış dünyadan kaynaklandığı; yani bu dış dünyanın bizim üzerimizdeki bir ölçüde kendine benzer etkileri olduğu doğal inancımız çok güçlüdür. Descartes'e göre bu güçlü inancı içimize Tanrı'dan başkası koymuş olamaz. Kıscası, böyle bir iletiyle Descartes'in bu kuramı çelişir.

 

Ayrıca ''var olmanın dayanılmaz hafifliği'' başlığındaki bir konuda, Milan Kundera'nın adının geçmemesi beni çok şaşırttı. Kundera'nın en iyi kitaplarından biri olan ''var olmanın dayanılmaz hafifliği'' okunması gereken kitaplar listesindedir, fikrimce.

Gönderi tarihi:
sn. Demirefe Descartes'i daha fazla okumalısınız.

 

İyi de İ'tezele, ne burası felsefe okulu, ne benim amacım felsefe bilmeyenlere felsefe öğretmek. Hatta ben kimseye bir şey öğretme iddiasında değilim. Bilgiye ulaşmak bugün çok kolay. Bir tıklamayla Descartes hakkında sayfalarca bilgi indirebilir, okumadan bile yapıştırıp bilgi satabilirsiniz.

 

Ben Descartes'in felsefesinden ne anladığımı kısaca belirttim. Ben zaten bilgi vermem, hiç bir şeyi de çok gerekli olmadıkça alıp yapıştırmam. Ben bilgiyi yorumlarım. Yorumlamada her zaman eksiklik, yanlışlık, yanlılık, abartı veya gözden kaçırma da olabilir, onu da kabul eder ve düzeltirim. Yoksa motamot bilgi aktarırsan hata yapmazsın zaten. Sana yanlış diyen olursa "ahana kaynak burda" diye copy paste yaptığın yeri gösteririsin. Ama bu bilgiye ben vermeden de isteyen açar ulaşır, benim kimseye bilgi vermekle işim yok.

 

Eksiğim elbette vardır, allamei cihanım, benim bilmediğimi bilen, okumadığımı okuyan kim var diye meydan okumadım. Eksik göstermeden önce, söylediklerimle ilgili kendi görüşünüzü söylersiniz. Bunu yapmayacaksanız bir şey yazmanıza gerek yok, demek olumlu veya olumsuz konuya bir katkınız olmayacak. Tutar Descartes'in felsefesini ve varoluş felsefesini benden daha eksiksiz anlattığınız bir topic açarsınız, herkes okur, faydalanır. Yalnız teknik ayrıntıya giren gereksiz felsefi terimleri ayıklayın ve konuyu size ait hale getirin, yazdığınız sizin ağzınızdan olsun, bir felsefe kitabından alıntıyı aktarma olmasına gerek yok, onu siz alıntılamadan da biz merak ediyorsak açıp okuyabiliriz. Merak etmiyorsak zaten sizin yazdığınızı da okumayacağızdır.

 

Yorumunuzu yazın ki biz de katılalım, birlikte yorumlayalım. Descartes'i ben de siz de tanrıya ulaştırdık, çelişen nedir açıklar mısınız? Sonra Kundera'nın kitabı kendi fikri, burada yazdığım benim fikrim. Ben sadece topik başlığı olduğu, kitap başlığı olmadığı için hırsızlık yapmakta sakınca görmemiştim. Kitap yazsam başka bir ad bulurdum elbette.

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:
İyi de İ'tezele, ne burası felsefe okulu, ne benim amacım felsefe bilmeyenlere felsefe öğretmek. Hatta ben kimseye bir şey öğretme iddiasında değilim. Bilgiye ulaşmak bugün çok kolay. Bir tıklamayla Descartes hakkında sayfalarca bilgi indirebilir, okumadan bile yapıştırıp bilgi satabilirsiniz.

 

Ben Descartes'in felsefesinden ne anladığımı kısaca belirttim. Ben zaten bilgi vermem, hiç bir şeyi de çok gerekli olmadıkça alıp yapıştırmam. Ben bilgiyi yorumlarım. Yorumlamada her zaman eksiklik, yanlışlık, yanlılık, abartı veya gözden kaçırma da olabilir, onu da kabul eder ve düzeltirim. Yoksa motamot bilgi aktarırsan hata yapmazsın zaten. Sana yanlış diyen olursa "ahana kaynak burda" diye copy paste yaptığın yeri gösteririsin. Ama bu bilgiye ben vermeden de isteyen açar ulaşır, benim kimseye bilgi vermekle işim yok.

 

Eksiğim elbette vardır, allamei cihanım, benim bilmediğimi bilen, okumadığımı okuyan kim var diye meydan okumadım. Eksik göstermeden önce, söylediklerimle ilgili kendi görüşünüzü söylersiniz. Bunu yapmayacaksanız bir şey yazmanıza gerek yok, demek olumlu veya olumsuz konuya bir katkınız olmayacak. Tutar Descartes'in felsefesini ve varoluş felsefesini benden daha eksiksiz anlattığınız bir topic açarsınız, herkes okur, faydalanır. Yalnız teknik ayrıntıya giren gereksiz felsefi terimleri ayıklayın ve konuyu size ait hale getirin, yazdığınız sizin ağzınızdan olsun, bir felsefe kitabından alıntıyı aktarma olmasına gerek yok, onu siz alıntılamadan da biz merak ediyorsak açıp okuyabiliriz. Merak etmiyorsak zaten sizin yazdığınızı da okumayacağızdır.

 

Yorumunuzu yazın ki biz de katılalım, birlikte yorumlayalım. Descartes'i ben de siz de tanrıya ulaştırdık, çelişen nedir açıklar mısınız? Sonra Kundera'nın kitabı kendi fikri, burada yazdığım benim fikrim. Ben sadece topik başlığı olduğu, kitap başlığı olmadığı için hırsızlık yapmakta sakınca görmemiştim. Kitap yazsam başka bir ad bulurdum elbette.

 

Saygılar...

 

sakin Demirefe.. Kimse kimseye öğretmenlik yapmıyor. Sizin başlığınız altında madde madde verdiğiniz düşünceleriniz ne olarak açıklanıyorsa benim Descartes ile ilgili bir iki cümle yazmam da o şekilde açıklanabilir. Çelişki nerde demişsiniz? Ben bir kere burada Descartes'in kendi içindeki çelişkisine değinmeye çalışmıştım ki elbette ki sizin Descartes'inizle benim Descartes'im aynı olmaz.

Kusura bakmayın kullandığım ifadeler ağır ya da anlaşılmaz olabilir ki ben mümkün oldukça açık ifadeler kullandım. Bölümüm gereği sürekli bu tarz metinleri okumak zorundayım benzer ifadeler olabilir elbette. Ancak yazılarımda kopyala yapıştır yöntemini kullanmam.

Ayrıca kimse sizi hırsılıkla suçlamadı, niçin savunmaya geçtiniz? Sadece Milan kundera'nın adının geçmemesi beni şaşırttı ve bunu ifade ettim. Yoksa çalmışsınız, yarın bir gün kitap yazarsanız onun da adını ''var olmanın dayanılmaz ağırığı, genşliği vs.'' koyacaksınız fln. demedim.

Bunları yazmıyoruz ayetten başka şey bilmiyor diyosunuz. Bilimsel yaklaşıyoruz bu sefer gurur yapıyorsunz. tralallala...

 

Saygılar

Gönderi tarihi:
Emin olarak konuşan sizlersiniz. Ölümden sonra bir sürü uyduruk yaşamlar olduğunu iddia edip bundan emin olan sizlersiniz. Beni ikna edemediğiniz için ben inanmıyorum o kadar...

 

 

Sizi ikna etmek gibi kaygımız yok.Siz sadece duyupta inanmadığınız şeyleri ,duyupta inanmamanız için vesile kılınan insanlarla yazışıyorsunuz.Ya da arada bakarsınız çok azı duyupta inanır bilinmez..ya da bakarsınız arada inançlı olan size uyar da kafası karışıp o yolundan döner bilinmez.İddiayı biz atmadık ortaya,sadece varlığına yüzde yüz inandığımız Yaratıcının ,Ondan olduğuna sorgulayarak ve yaşayarak inandığımız Kitaplarının anlattıklarından evet emin olduk.Emin olduğumuz şeye sizin inanmıyor oluşunuz sizi bağlar,bizim inanır olmamız da bizi bağlar,o kadar.

 

 

Bunu yapması gerekenler bu kavramları ortaya atanlardır. Ama bunu ispatlarken uyduruk kitaplardaki hikayelele yapılmaz...

Size bütün hayat hikayemizi oturup günlerce anlatmaya kalksak ,yaşanılan sıradışı olayları üst üste sıralasak,yaşamadığımızı iddia eder yine bizi psikoloğa yönlendirirsiniz.Bunun da en güzel kanıtını cümlenizde ki uyduruk kitap kelimesi veriyor zaten.Siz bizim ispatlarımızla inanacak olan değilsiniz. Size Allah ın rahmetinden başka yol görünmüyor.Yalnız gün gelir size varlığını ispatlarsa ,İnşallah merhameti ve affıyla olur,İnşallah sizler için çok geç olmaz..

 

Biz de sürekli bunu size soruyoruz. Mantık çelişkisine bak şimdi. İspatlanamayan bir şeye tabiiki de inanmayacağım. Buna inanan sizlersiniz...

İnananlardan bunu isteyen kişiden,yokluğunu bana ispatla diye birşey istersem heralde mazur görürsünüz.Lütfen bana Yaratanın olmadığını ve Kutsal Kitaplarının Ondan olmadığını bilimsel olarak ispatlayın.İspatlayamıyorsanız,ispatlayamadığınız şeye inanmadığım için benim sizi hoşgöreceğim kadar yapabiliyorsanız siz de beni hoşgörün.Bu Kutsal kitapları ,bu kadar aynı kalemden çıkmış olarak okumama ve algılamama vesile olan şeyin,sadece ve sadece zeki insanların kaleminden çıkan bir öğreti ve kopyalar zinciri olduğunu ispatlayın bana.Farklı kültürlerde farklı zaman aralıklarında oluşan bu Kitapların yaygın bir inanır kitlesine sahip oluşunun altındaki sebepleri ve sizi yani kendinizi bunca insandan üstün olarak nitelendirmenizin altındaki bilimsel beyinsel kanıtlarınızı sunun bana.

 

Bak kendi ağzınla söylüyosun. Bu bilimin yeersizliğini göstermez... Ayrıca bilim metafiziğe cevap vermiyorsa metafizik yok demektir :)

Oysa ben metafizik var diyorum.Eğer ben var diyorsam,isteyim ya da istemeyeyim bilim yetersiz demiş oluyorum.Demek ki daha fazla bilimsel araştırma ve teknik gerekiyor.Ben size araştırma için yol açıyorum,siz bana yok deyip önyargınızla bilimin önünü kesiyorsunuz.Yokluğuna inandığınız şey için bilim yapamazsınız,ama varlığına inandığınız şeyi ispatlayabilmek için hayatınızı ,bütün hayatınızı araştırma ve bilime adayabilirsiniz.İşte bu anlamda bilimselliğinize fazlasıyla hayranım zaten.

 

 

Yahu bilim uydurma şeyleri nasıl ispatlasın? Bu konu psikolojiye girer. Fazla korku filimi izliyorsunuz galiba...

Uydurma olduğuna şahit değilsiniz.Psikoloji de sizin uzmanlık alanınız değil.Siz baştan kestirip atıyorsunuz.Siz önyargılı olansınız,biz inancımızdan dolayı daha fazlasını,daha fazla bilgiyi her daim merak edeniz.Biz ileriye açık olanız,siz kapalı olansınız.Psikoloji bu kadar önemli madem sizin için,bol bol Freud,Wilhelm Reich okumanızı tavsiye ederim.Haklısınız bu arada,korku filmlerini çok severim.Duygusal filmleri sevdiğim kadar,ya da çizgi filmleri sevdiğim kadar,ya da bilim kurgu sevdiğim kadar.Siz izlediğiniz korku filminden etkilenip hayatınızı ve bakış açınızı değiştiriyorsunuz diye,her izleyen aynı şeyi yaşıyordur çıkarımına varıyorsanız malesef bu sizin sorununuz.Ben size filmden alıntı yapmadım,ben size yaşayan insanların yaşadıkları olaylardan,yaşadıklarına inanmama sebep olan tanımışlığımdan çıkardığım deneyimlerle bazı şeyleri yazıyorum.Siz hangi masal kitabına dayanarak gerçekleri bu kadar kolay hiçe sayıyorsunuz.

 

Aynen öyle hepsi sorunludur, psikolojik sorunları vardır ve bu bir ayıp değildir. Al bir çelişki daha... Görünen şey nedir peki ruh mu? İslama göre ruhlar dünyaya dönemezler. Öyyleyse cinlerden bahsediyorsunuz ha? Böylece öteki dünyayı kanıtlamış mı oluyorsunuz?

Hepsi sorunlu olan bu insanlar,aynı ortamda aynı kültürde olmamalarına karşın aynı şekli tarif ediyorsa ve aynı tarifi ve hissi anlatıyorsa ,demek bu kadar insanın beyninde ya da biyolojisinde aynı sistem işliyor.Yani dünyanın bi ucunda ,hristiyan biri ,aynı şeyi anlatabiliyorsa burada bulunan sıradan bir türk gibi,bunda düşünülmesi araştırılması gereken bi nokta yok demek.Hemen ilaç tedavisi,olay tamam yani.. Haklısınız bu arada ,biraz cinleri düşünerek yazmıştım.Eğer cinlerin varlığına bile daha inanılası yaklaşan sizler ,onların tam anlamıyla musallat olup bırakmadığı insanlar olursanız günün birinde,bakalım inanmadığınız O yaratandan başka yalvarıp medet umacağınız nasıl bir doğa ya da doktor ya da bilim işinize yarar.Tabi bu tarz sözler sizi güldürmekten öteye pek geçmez şimdilik ama ben yine de içimde kalmasın yazayım.Ha bu arada ben onları görmedim .Yanlış anlamayın yani.Sadece onlarla tanışmış insanlar tanıdım,okudum ve bunların çoğu dindar bile değil .Tek bildiğim kurtulmakta zorlandıkları bu varlıklara karşı gerçekten gözlerine yansıyan korku ..İnançtan ve Yaratıcıya sığınmaktan başka çaresi olmayan bu insanların,bunu bile korkularına yapamıyor oluşlarındaki acı hiç kolay değil.Ha bu insanların gördüklerini birebir görmezken bize ne oluyorda bunlara inanıyoruz.Malesef adına tesadüf denilemeyecek metafiziksel bazı olaylara şahit olduk inanın ya da inanmayın.

Hadi cinler ispatlandı bilimsel olarak,dediniz ki "öteki dünyayı kanıtlamış mı oluyorsunuz?"..ben de dedim ki önünüze ne koysak,siz Yaratan dilemedikçe inanmayacaksınız.

 

 

İspatlayacaksınız öncelikle... Ölüm ve ötesini ortaya atanlar sizlersiniz ve eğer böyleyse öncelikle ispatlayacaksınız....

............

Bunun için yatağında ölmekte olan birilerini iyi gözlemlemeniz yeterli sayın Yersoy.Ben iddia ediyorum ki,düzenli olarak ölecek olan insanların yanında araştırma amaçlı bulunup iyi bir gözlem yaparsanız ve gözlemlerinizi o insanların yaşarken nasıl bilindiklerine dair verilerle desteklerseniz,mutlaka bizim kavuştuğumuz nihayi gerçeğe kavuşacaksınız.Hatta bu araştırma için farklı ülkelere gidin ve farklı dinlere mensup kişileri aynı şekilde araştırın.Kişilerin sürdükleri hayat biçimi ve bilindikleri yani anıldıkları iyi ya da kötü genellemesine göre ölüm biçimlerindeki farklı ama aynı gidiş ve kademeler yeterli.

Mesela ben iddia ediyorum ki,hayatını kötü yaşamış,yani kötü derken,örneğin hırsızlığı bol ,zinası bol,yalanı bol,aldatması dolandırıcılığı bol,tamamen kötü olarak anılan kişi ile,hayatını tek eşi ile düzenli geçirmiş,hiç hırsızlık yapmamış,yalanı sevmeyen,kimseyi dolandırmamış,bol bol yaptığı iyiliklerle anılan bir kişi bulun.Öyle kişiler olsun ki ,ölüm anında yaşları,biyolojik hastalıkları,bütün yapıları aynı olsun(farklı karakter özelliğine sahip ikizler gibi düşünün).Tam da ölüm anında,bütün ölümü gerektiren sebepler aynı olacak şekilde bir çalışma da yapılsa,bütün bilim adamları herşeyin,her koşulun aynı olması için herşeyi yapmış da olsa,bu iki kişi farklı şekilde can verecektir.Birinin canı şiddetle ve kötü bir biçimde çıkarken,diğeri daha sakin ve kolay çıkacaktır.Fen okumadığım ve doktor olmadığım ve maddi olanaklarım yeterli olmadığı için gerisini size bırakıyorum.Ben gözlemlerimden,deneyimlerimden ve inancımdan yani ayetlerden hareketle bu tezi sunuyorum. Varsa sizin olanaklarınız buyrun bu tezi çürütün.Koşulların aynı olmasına dair benim deneyimim yok,ama zıt olarak yaşamış iyi anılan ile kötü anılan insanların ölüm tarzındaki aynılık tesadüflüğü tesadüflükten çıkalı çok oldu.İnanmazsanız,etrafınızdaki,ölüm anına şahit olmuş insanlara sorun.Bakalım herkes neler anlatacak.Ama dediğim gibi,ölenlerin yatağında uyurken ölüp ölmemesi önemli nokta.

 

 

Sayın Muallim-i Ali, başkasının beyni demek başkası demektir. Sİze daha da basitleştirerek anlatayım ne demek istediğimi. Bilim diyelim ki öyle bir ilerledi ki, ben vücudumu kopyalattım daha sonra beynimi de o vücuda naklettirdim. Al işte hala yaşıyorum. Ama burada beyin hücrelerinin de ölümü var tabii. O nedenle söylediklerim bilimsel sanılmasın sonra. Bunu çok yapıyorsunuz. Bu bilim-kurgudur. Anlaştık mı?

Ne demek efendim,elbette bilim kurgu üzerine aktarımlarınız konusunda anlaşıyorsunuz inananlarla.Ama yine de bi cümlenizi es geçemeyeceğim sayın Muallim-i Ali kardeşimize verdiğiniz cevaba böyle atlarken,"Bilim diyelim ki öyle bir ilerledi ki,"

Ya burda bi haksızlık sezdim ve yazmadan geçemeyeceğim.Sizler bu tarz diyelim ki ile başlayan cümleleri kullanabiliyorken,bizler neden size farzedin ki Yaratan var,Cennet-Cehennem var dediğimizde çok tepki alabiliyoruz."Yani biz toprak olacaksak hiçbirşey kaybetmeyeceğiz ama toprak olmayacaksak siz çok şey kaybedeceksiniz" diye bir cümle kullandığımızda,neden çok tepki topluyoruz da siz aynı şeyi yaparken varsayımlarla,bunu bilimsel gibi gösterebiliyorsunuz.Bu mudur sizlerin bilimsel kanıtlama dizgeniz.Sadece merakımdan yani,yanlış anlamayın.

 

 

Gelelim misyonerlik olayına.Bu tarz yazdıklarım yüzünden gerçekten de tepki alabiliyorum inanın ya da inanmayın.Kısacası yalnızca sizlerle yani ateist ya da Kitaba inanmayanlarla yazışmıyorum,bir taraftanda inanan kardeşlerimizle paylaşımlarımız oluyor ve tabi gerçektende çok tepki alabildiğim durumlar.Benim hadisleri reddeder olmam dahi,bazıları için yakalayıp kesme nedeni olabilir..:) Ama ben inandığım Kur'an dan ötürü,Yalnızca Allah tan korkmanın getirdiği cesaretle ısrarla tekrarlıyorum.Allah ın,Kur'an da anlatılan bütün Kitaplarına inanıyorum ve onların hiçbirini ayırmıyorum,tıpkı Peygamberlerim arasında ayrım yapmamam gibi.Hepsi bütündür,bana düşen geliş sıralarına göre yürürlükte olan ya da olmayan kuralları idrak edip(Allah ne kadarını nasip ederse),o doğrultuda yaşamaya çalışmaktır.Kur'an da dediği gibi,bizler İnandığımız Allah ın Kitapları ile hükmetmedikçe bi yol üzerine değiliz,Tevrat sahipleri Tevratla,İncil sahipleri İncille ,Kur'an sahipleri Kur'an la hükmetmek zorundadır.Ve bunu yapan mutlaka kurtulacak olandır.İster Yahudi olsun,ister Hristiyan,ister Müslüman.Dinini Allah a yani Yaratıcıya has kılmayan ise!!!Rabbim merhamet etsin ......

İnanan kardeşlerimiz diyanetin arama motoruna sadece sırasıyla Tevrat,İncil yazsınlar.Ve bu Kitapların değiştiği ve okunmaması yönünde bana tek bir ayet sunsunlar.Saklandığı ya da "bu Allah tandır" diyerek ortaya atıldığı ileri sürülen ,din adamlarının davranışları değil kastım.Malum bu söze en güzel örnekler hadisler bana göre.Benim istediğim,birebir İncil ve Tevrat tan uzak durmamızı ve okumamamızı açıklayan tek bir ayet,değişmiştir inanmayın diye tek bir ayet.. Üzgünüm ama bulamayacaklar.Bana hadislerden ve falancaların kitaplarından başka kaynak sunamayacaklar.Ve Kur'an da ,bu Kitaplardaki nurdan,hidayetten ,yol göstericiliklerinden bahseden ayetler dışında bişey okumayacaklar.

Gönderi tarihi:

Ben sakinim de siz pek sakin değilsiniz İ'tezele... Benim sözlerim keskinse, bu benim öfkemden değil, ifade ettiğim gerçeğin keskinliğinden kaynaklanır. Ben öfkeyi yok etmeyi şiar edinmişim. İnsan türünün ilk yok etmesi gereken özelliği öfkedir bana göre, evrimini ilerletecekse, daha fazla insan olacaksa eğer... Öfke, Ursidae ve Canidae türlerine yakışan bir haslettir. Modlanmayayım diye bilimsel adlarını kullandım. Moderasyon da bizi primat etti ha! Yıldızlanmayalım diye ne yapacağımızı şaşırdık!

 

Descartes konusunda mutabıkız o halde. Ben de tam olarak "Descartes'in kendi içindeki çelişkisine değinmeye çalışmıştım." Aynen cümlenizi kopyaladım ve bu kez sizden hırsızlık yaptım. Aynı cümle ikimizi de ifade ettiğine göre burada sorun yok.

 

Ben en iyisi "Var olmanın dayanılmaz kütleçekim gravitasyon momentum korunumunun göreceliliği ve kuantumsal kökenindeki graviton parçacığının kütlesi" kitabı yazayım.

 

Katkınız için teşekkürler de, şu ayetten başka şey bilmediğinizi nerde söyledim, ya bunu kanıtlayın, özür dileyeyim, ya siz belki dilersiniz bir zahmet...

Gönderi tarihi:
önce "ben tanrıyım" Baktı tepki yok bu kez tam gaz verip "ben allahım"

 

Ben şimdi bam telinin en basını söyleyeyim, bu konu orada kalmasın. Madem varlığın tanrı ile aynı şey olduğunu ifade etmek için, bir varlığa, herhangi bir varlığa "tanrı" demek bu fikrin esprisi, peki:

 

Biri çıksa, "şehrin kanalizasyon şebekesi tanrıdır" dese... Bir de hızını alamayıp espri yapsa: "Bakmayın sesinin çıkmadığına, içinden neler geçiyor neler" dese...

 

Şimdi bu adama diyecek bir şeyiniz var mı? Adam çıktı tanrıyım dedi, bir şey demediniz. Adam ile başka bir varlığın bir farkı var mı? Yok.

 

İşte ben bu tasavvuf söylemlerini bundan sevmiyorum. Zaten din bir sürü metaforla gidiyor, bir de tasavvuf tutmuş bir yığın metafor daha eklemiş. Aman efendim yok kadeh gönülmüş, yok şarap aşkmış, yok tanrı aynada görünmüş, bunlar esrar çekince de uçar, melekutu gök katlarını filan gezerler...

 

Bıraksak bu metaforları, adam gibi, dimdirek panteizm desek şuna? Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Spinoza diye bi adam çıkmış, bunun ilkelerini güzelce bir bir ortaya koymuş, öyle karmaşık metaforlara filan da başvurmamış, ben tanrıyım da dememiş. Bu doğu geleneğinin her şeyi esrara, gizeme sarıp sarmalayıp efsunlu bir atmosfer yaratma çabasından nefret ediyorum yahu!

Gönderi tarihi:
Ben şimdi bam telinin en basını söyleyeyim, bu konu orada kalmasın. Madem varlığın tanrı ile aynı şey olduğunu ifade etmek için, bir varlığa, herhangi bir varlığa "tanrı" demek bu fikrin esprisi, peki:

 

Biri çıksa, "şehrin kanalizasyon şebekesi tanrıdır" dese... Bir de hızını alamayıp espri yapsa: "Bakmayın sesinin çıkmadığına, içinden neler geçiyor neler" dese...

 

Şimdi bu adama diyecek bir şeyiniz var mı? Adam çıktı tanrıyım dedi, bir şey demediniz. Adam ile başka bir varlığın bir farkı var mı? Yok.

 

İşte ben bu tasavvuf söylemlerini bundan sevmiyorum. Zaten din bir sürü metaforla gidiyor, bir de tasavvuf tutmuş bir yığın metafor daha eklemiş. Aman efendim yok kadeh gönülmüş, yok şarap aşkmış, yok tanrı aynada görünmüş, bunlar esrar çekince de uçar, melekutu gök katlarını filan gezerler...

 

Bıraksak bu metaforları, adam gibi, dimdirek panteizm desek şuna? Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Spinoza diye bi adam çıkmış, bunun ilkelerini güzelce bir bir ortaya koymuş, öyle karmaşık metaforlara filan da başvurmamış, ben tanrıyım da dememiş. Bu doğu geleneğinin her şeyi esrara, gizeme sarıp sarmalayıp efsunlu bir atmosfer yaratma çabasından nefret ediyorum yahu!

 

Ben işte bu yüzden Spinoza'nın Panteizmi ile Tasavvufun Vahdet-i Vücut-Ene'l Hakk görüşünü ayrı tutarım.

Spinoza Muhiyiddin Arabi'den ve kendi inancı olan Yahudiliğin Kabbala öğretisinden etkilenip, bu görüşü daha bir anlaşılır kılmak için bence basitleştirmiştir ancak özünden de koparmıştır.

Çünkü Vahdet-i Vücutta mesela sadece Tanrı'yı varlık olarak kabul etmek değil, kişinin kendisine yönelmesini, iç huzuru sağlamasını sağlamaktır. Spinoza'da bence bu bayağı bir eksik.

Hem Spinoza'yı niçin referans kabul etmemiz gerektiğini anlayamıyorum. Ondan önce çok kere ele alınmış bu görüş doğulu filozoflarca. Farabi ele almış, İbn-i Sina ele almış. Refarans olabilmesi için illa ki batılı bir dilden söylenmiş olması mı lazım diye düşünüyorum.

Vahdet-i Vücut anlayışının PanTeizm'e benzerliği var ve hatta içteştir bile.

Şu "Kanalizasyon borusuna Tanrı demek" olayı...

Ona benzer bir şeyi ben zamanında söylemiştim ama tepki almıştım ne yazık ki :D

 

Yediğimiz içtiğimizden tutun, toprağa karıştığımıza kadar...

Gönderi tarihi:

Bu coğrafyada gizem, efsun, büyü, anlaşılmazlık, üst değerlere atama, erişilmezlik, yücelik, saygınlık, korku, çok çok yücelerden, yükseklerden uçma prim yapıyor. Batı coğrafyasında indirgeme, basitleştirme, anlaşılır kılma, sistematikleştirme ve mantık ölçüleri içine alınabilirlik prim yapıyor. Spinoza benim emmizadem değil.

 

Bir batının cin anlayışına bakın, küçük, muzip, işleri karıştırıp olmadık karışıklıklara yol açan mendebur şeyler... Bir de doğunun bakın. Korkunç, büyülere aracılık eden, ele geçiren, hükmeden, tecavüz eden...

Kıytırıktan cinlerimiz bile bu kadar farklıyken tanrılarımız meleklerimize hiç girmeyeyim ben en iyisi...

 

Aman bırakın ya! Olmaz, olmayacak bu işler... Bizim mayamız da belli hamurumuz da! Zaten atı alan üsküdarı geçmiş. Bir değerlerimize bile adam gibi sahip olamazken... Kafam bozuluyor... Çok bozuluyor...

 

http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=629583

Gönderi tarihi:

O değil de yahu bu Yahudiler de Orta Doğu halkı. Adamlar zulüm kıyım bilmem ne derken dünyaya entegre oldu çıktı, coğrafyaysa coğrafya...

 

Ne oldum demeyecen, ne olacam diyecen demek ki...

 

Bizimkiler ne oldum demiş, son peygamber bize geldi diye bi havalara girmiş bi havalara... Adamlar ne olacaz demişler, çalışmış olmuşlar arkadaş!

 

Neyse, bu da gelir, bu da geçer, ağlama...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.