Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

deniz kızı eftelya


dumanlı

Önerilen İletiler

Gel ey denizin nazlı kızı

 

HALDUN DURSUNOĞLU

 

“Geçmiş zaman olur ki…” der büyükler derinden bir iç çekmeyle. Zaman geçer, zaman bir şekilde tarih olur ve o ana tanık olması tortusudur zamanın. Büyükler, “ah o eski…” cümleleriyle hep eski’den acımasızca dem vururlar.

Bir daha asla yaşanmayacak bir lahzanın rivayeti, buruk bir gülümseme ve hüzünden başka ne bırakabilir ki? Bu hislere gark olduğum anlarda, geçmiş zamana yelken açmış, gazete arşivlerini karıştırıyor, internette “eski”ye dair bir şeyler bulup çıkartmak için çabalıyordum. Vakti zamanında pek büyükçe kıymeti haiz olan eşhas için mesaimi geçirme niyetiyle dolanırken siteler arasında, vaktin önemli gazetecilerinden olan Hikmet Feridun Es beyefendinin gerçekleştirdiği söyleşilerle karşılaştım.

 

Beni o günlere sürükleyenin ne olduğunu da biliyordum gerçi. CD çalarımdan yükselen o ince ve nazik sesti, kolumdan tutup takvim yapraklarında sürükleyen. Her yanım yara bere içinde kaldı. Damdan düşmüşe döndüm, bildiğim bir sesle, bilmediğim bir tarihle karşılaştığım an. Bir de üstüne, ‘Nasıl olur da daha teferruatlı bilgiye ulaşamıyorum?!’ hayıflanması ve pişmanlığı eklenince fena bozuldum.

 

Hikmet Feridun Bey’in bir söyleşisinde durakalıyorum. Hoparlörlerden gelen latif sesin sahibiyle yaptığı röportajı seyrediyorum sanki. Kalan Müzik’ten yayımlanmış Kadıköylü adlı albüm döne dursun, ben, kemanın bir telinden tamburun diğer teline atılıyorum. Şöyle diyor söyleşi metninin girizgâhında Hikmet Bey:

 

“İstanbul’da Abdulhak Hamid’den tek mısra bilmeyenler pek çoktur. Tevfik Fikret’in ismini hiç işitmemiş olanlar doludur. Bazılarına Yahya Kemal’i sorarsanız size hayretle bakar:

 

- ‘Kim bu? Bir Yahya tanıyorum Tahlisiyede [deniz kurtarma] dalgıçtır. O olmasın?’ der.

 

Fakat İstanbul’un en kenar mahallesine gidin. En küçük evin kapı tokmağını tıkırdatın.

 

- ‘Deniz Kızı Eftalya Hanım kimdir, bilir misiniz?’ diye sorun... Karşınıza çıkacak başörtülü hanım size Abdulhak Hamid’den mısralar okuyamaz, ama Deniz Kızı Eftalya Hanım’ın hiç değilse on-on beş şarkısını bilir... Başörtülü hanım minderde oturmağa alıştığından iskemle kendisini rahatsız eder. Fakat Huriye Hanım, Denizkızı’nı dinlemek için kaç yaz bilmem ne bahçesinin beyaz boyalı iskemlesinde saatlerce kalçasını çürütmüştür...

 

Denizkızı bizde en belli başlı halk şöhretlerinden biridir. Halk arasında birbirleriyle hiç münasebeti olmayan ne garip şöhretler vardır. Mesela Aksaray’ın bir çıkmaz sokağında Fatin Hoca’dan bahsedilir. Bir mahalle kahvesinde Mazhar Osman Bey’in ismi geçer... İşte birbiriyle hiç münasebeti, hiç alakası olmayan halk şöhretleri: Denizkızı, Doktor Mazhar Osman, semalar mütehassısı Fatin Bey, komik Naşit Bey, güzellik kraliçesi Keriman Hanım.”

 

Bir an başımı kaldırdım bu röportajdan. ‘Dikkat çekici bir peşrev olmuş’ fikrinden hariç, başka düşünceler oturdu zihnime. Değer yargıları ne de başka. Şimdilerde kıstaslar başkalaşmış. Dizi karakterlerinden, şarkıcılardan ve mankenlerin yaşamlarından başka pek bir ilgilenecek kıymeti kalmayan popüler kültürün çirkin yüzü de gözüme çarptı bir anda.

Hikmet Bey’in kaleminden döküldüğü gibi, zamanenin kalitesi de pek bir farklıymış. Sosyal hayatı da müzik hayatı da daha bir naifmiş. Bu mutena zamanlarda yaşamış, o kalibrede insanlar, elbet yaşıyorlar. Fakat toplumun gözlerine daha top on görüntülerden maada bir şey gösterilmiyor ne yazık ki…

 

Henüz 5-6 yaşlarındayken, Türk Musikisi’ni icra etmeye başlayan bir hanımefendiden nameler dinliyordum. Eftalya Hanım’dan başkası değildi bu sesin sahibesi. Büyükdere’de peder beyiyle mehtaplı gecelerde sandal sefaları yaparlarmış. Henüz çocuk yaşlarında meşk ederken Boğaziçi’nde, karşı kıyılardan Eftalya Hanım’ın sesi yayılırmış dört bir yana. Tabii bu meşk havaları, o kadar zarif ve cazip olurmuş ki, sandallar dolusu insan, Boğaziçi’nde ‘faili meçhul’ sese doğru sürerlermiş kayıklarını. Sonra da Eftalya Hanım’ın namı almış yürümüş, “Denizkızı” diye. Sesin sahibi meçhuldür sonuçta. Denizkızı’ndan başka ne ola ki. İşte sonrasında bir davette kimliği ortaya çıkar. Fakat ardında derin bir efsane bırakmıştır Eftalya Hanım. O kadar ki, rivayete göre “Gel Ey Denizin Nazlı Kızı” isimli acemaşiran şarkısı Eftalya Hanım için yazılmış. Aleko Bacanos adlı bestekârımız tarafından da bestelenmiş. İşte, bir meçhul hikâyeye adanmış, meşhur bir şarkı ve Denizkızı Eftalya Hanım’ı özetleyen eser:

 

“Gel ey denizin nazlı kızı nûş-i şarab et / Çık sahile gel sinede bir âlem-i âb et / Mestane bakışlarla beni mest ü harab et / Çık sahile gel sinede bir âlem-i âb et

EFTALYA

1891'de İstanbul'un Büyükdere semtinde doğdu, 48 yaşında öldü. Babası Jandarma yüzbaşısı Yorgaki Efendi evine gelen konuklar için saz çalar, genç Eftalya da babasının sazı eşliğinde şarkı söylerdi. Eftalya Hanım gençliğinde sıcak yaz gecelerinde bazen babasıyla, bazen de tek başına Büyükdere'den sandalla denize açılırdı. "Mehtabiye" denilen musikili Boğaz gecelerinin bu yüzyıldaki bir uzantısı sayabileceğimiz bu sandal safalarında Eftalya gece boyunca şarkılar söylerdi. Halk gece karanlığında yüzünü göremediği, sadece sesini uzaktan duyabildiği bu esrarengiz genç kıza "Deniz Kızı" adını taktı. Aleko Bacanos'un "Gel ey denizin nazlı kızı" sözleriyle başlayan ünlü acemaşiran şarkısı Eftalya için bestelendi. İlk plaklarını, 1923-1926 yılları arasında Fransa'da doldurdu ve o yıllarda Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinde konserler verdi. 1936 Ağustos'unda Şirket-i Hayriye’nin Boğaziçi'nde düzenlediği "mehtabiye" sırasında üşütüp hastalandığı, bir daha iyileşemediği söylenir. Yaşamı gibi ölümü de bir ‘efsane’dir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 yıl sonra...

Anneannem oldugunu bildigim Harika ses Denizkizi Eftalyadan eskiler dahil her önüne gelen bahsediyor.Ama hickimse nerede gömüldügünden ve esas isminin ne oldugundan ve lakabindan bahsetmiyor.Hatta Atatürk bile bu güzel sesi sadece bir defa dinlemis.Ne alakasi var.Belki devamli huzurunda degil fakat savarona da ve Kalamistaki Belvü Gazinosunda denizden motorla yaklasarak cok zaman dinlemistir.Ben bunlari yazarken bazi verilere dayanarak konusuyorum.Ben kendisinin ikinci torunuyum.Benim büyügüm olan Ablam benden daha iyi tanir kendisini.Cünkü 7 yasina kadar kendisi ile yasamistir.Bazi sebeblerden dolayi ailemiz bu isleri takip etmedi.Simdi ise artik bizde bildigimiz bazi seyleri seslendirmek istiyoruz.Bu ahvalde bizden birsey ögrenmek istenirse konusmaya haziriz ve asagidaki Telefon numarasindan arayabilirsiniz.

Adana ;0322)4573066

Bülent Saskin

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.