Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

AşK iÇiN


BlackWhite

Önerilen İletiler

Aşk için

 

Aşk için bahar.Tehlike her yerdedir...Vuruluverirsin hiç ummadığın birine.Ama öyle çarpar ki kalbin, duracak

gibi aldatır seni.Bahardan sonra yaz gelir...Hepimiz biliriz, sabun köpüğü gibidir yaz aşkları.Bence öyle basit

değil.Henüz silinmedi hiçbirinin yarası benden.Aşk gitti ama acısını bıraktı, iz kaldı.Güz aşkları mevsimine dönünce dönence, pencereye sinmiş insanlar gelir gözümün önüne.Ve yavaş yavaş görünürler etrafta.Kimi yaza girerken terk ettiği aşkını, kimi yaz aşkını düşünür.Kimi ayrılık planlar ama hala yüreği yanar.Kimi terk edilmişliği sindirmeye çalışır.Çok azdır taze aşk yakalayan. Sanki bir doğum öncesi ölüm gibidir.Sonra kış gelir.Kimi yüzsüzler yazın hiç aldatmamış gibi eski sevgilisine döner;kimi sadıklar kavuşur...Kimi yalnızdır, kimi yorgun...O yorgunlar için kış uykusu başlar...Belki de taze baharlara, taze aşklara enerji depolarlar...Aşk dört mevsimdir herkesin sözlüğünde.Ama nedense bana bu anlattıklarımı çağrıştırmaz.Saçmaladım belki de bir paragraf boyu.Yalan attım.Aslında doğru olsalar bile yalanlardı çünkü, hissetmediklerimi yazdım.Ezbere konuştum.Aşk , kelimesi içimde gebe olduğum bir kelimedir.Her duyuşumda doğum sancısı çeker,doğuramam.Ama gözlerimin önüne o gelir.Sadece bir bakışına karın ağrıları, suyla yatışmalar.Bir tebessüme ömür bulmak.İtiraf.Saatler süren telefon konuşmaları.İlk duygular, çocuksu güzellikler.Ve sonra..... Nefessiz kalmacasına ağlamalar.Izdırap çığlıkları...Kış..Kış..Kış..... Azap....Ve sonunda doğan gün....Hemen her mevsim aşık olmuşumdur birilerine....Hatta sonbaharda bile...Ama onca ufaklı büyüklü sevda içinde, böylesine derinde var olan,böyle yaktı mı iz bırakan, bu kadar çaresiz bırakan,bu kadar arzu illetine hasta eden,bu kadar dizginsiz, sorgusuz,başına buyruk,acımasız, bu kadar bugünsüz sevda görmedim.Ve işte hiç biri böyle koyup,böyle yıkıp gitmedi.Ondan önce hiç biri içimden bir şey götürmemişti.Ondan sonrası zaten götüremez çünkü, götürülecek bir şey kalmadı..İşte o insan, beni aşka karşı böyle kelimesiz böyle hayretli, böyle çaresiz, isteksiz bırakıp gitti..Şimdi ben nefretten bile aciz isem bana bir şeyler borçlu.İçimden söküp aldığı bir şeyleri.Bana beni borçlu.Herkesi seven o sersem yüreğimi..Benden alıp kaçtığı o masum kızı borçlu.Bana bir dün, birde yarın borçlu.Benim ne günahım vardı da aşk için üç kelime etmekten aciz kalacaktım.Benim ne günahım vardı da her mevsim başka meyve yemek varken iştahsız kalacaktım.Yoktu elbet günahım..Onunda yoktu ya..Öfkem susmama engel...Ama

ikimizin de suçu yoktu...Suçlu yoktu..Benim mevsimim sonbaharsa, yaza,kışa, bahara dönmez...Benim gibilerin nasibi pencere önüne sinip, mazide yaşamak,kendinle kanlı bıçaklı düellolar yapmak...Kendinle savaşmak ,hırpalamak...Yaptığının farkına varıp ,bir de üstüne onun için cezalandırmaktır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hikaye10061.jpg

 

Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında

sevdalanmış onun deli dalgalarına.

Hırçın hırçın kayalara vuruşuna,

yüreğindeki duruluğa

Demiş ki suya:

Gel sevdalım ol,

Hayatıma anlam veren mucizem ol...

 

Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa

al demiş;

Yüreğim sana armağan...

Sarılmış ateşle su birbirlerine

sıkıca, kopmamacasına...

 

Zamanla su, buhar olmaya,

ateş, kül olmaya başlamış.

Ya kendisi yok olacakmış, ya aşkı...

Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de

yüreğindeki kederi de

alıp gitmiş uzak diyarlara su...

 

Ateş kızmış, ateş yakmış ormanları...

Aramış suyu diyarlar boyu,

günler boyu, geceler boyu

Bir gün gelmiş, suya varmış yolu

Bakmış o duru gözlerine suyun,

biraz kırgın, biraz hırçın.

 

Ve o an anlamış;

aşkın bazen gitmek olduğunu.

Ama gitmenin yitirmek olmadığını....

Ateş durmuş, susmuş, sönmüş aşkıyla.

 

İşte o zamandan beridir ki:

Ateş sudan,

su ateşden kaçar olmuş..

 

Ateşin yüreğini sadece su,

Suyun yüreğini

Sadece ateş alır olmuş...

 

 

 

 

Ç.S

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aşkı için ölen kadın...

 

Bugün bir cenaze töreni var... Gencecik yaşında, daha 40'ında beyin kanserinden hayata veda eden araştırma görevlisi Ayperi Günan'ın cenazesi kalkacak bugün...

Ölüm acıdır!..

Hele 40 yaşında gelen ölüm daha da acıdır...

Sonunda daha yaşanmamış, bitirilmemiş, yarım kalmış bir hayat vardır...

Oysa, ölünün evinde, iki gece önce, şaraplar içilmiştir...

Evde matem havası değil, düğün havası esmiştir...

Yukarıdaki düğün kutlanmıştır...

Bir ölümün mateminden çok, yukarılardaki bir düğünün merasimi yapılmıştır...

Bu nasıl şey böyle dediğinizi duyar gibiyim...

Anlatayım...

 

Bundan iki yıl önce, Ayperi'nin o sırada 44 yaşında olan gencecik kocası bir tatil dönüşü, vücudunda kızarıklıklar çıktığını görür...

Üzerinde aşırı yorgunluk hali vardır...

Hastaneye check-up'a giderler...

Safradaki tümör, vücudu sarmış, beyne bile sıçramıştır...

Doktorlar, hastayı yatırmadan kaldırırlar... 8 hafta ömür biçerler...

8 hafta sonra öleceğini söylerler...

Onlar 1996'da evlenmişlerdir... Bu olay olduğunda 7 yıllık evlidirler... İkisi de taze aşk acısından çıkmışken, bir arkadaş toplantısında tanışmışlardır...

Geçmiş aşkları küllenmediğinden, hemen aşık olamamışlardır...

Önce birbirlerini sadece sevmişlerdir...

Geçmiş aşk acılarını paylaşa paylaşa, birbirlerine yaslana yaslana aralarında müthiş bir aşk doğmuştur...

Onlar evlenmeden önce değil, evlendikten sonra birbirlerine aşık olmuşlardır.

Tam 7 yıl, en güzel yılbaşı partilerini onlar evlerinde vermişlerdir...

Meşhur yılbaşı partilerine katılan arkadaşları, onları sadece ve sadece pazar günleri hazırladıkları krep esnasında, "Ne kadar süt koyalım" sorusu yüzünden tartıştıklarına şahit olmuşlardır...

Onun dışında aşk acılarından doğan bu büyük aşkta 7 yıl hiçbir kavga hiçbir gürültü olmamıştır...

Görenlere parmak ısırtan bir sevgi, birlikte yaşanan ve yaratılan güzellikler, birbirini tamamlayan hayatlar vardır ilişkilerinde...

Engin Günan, Güney'deki yaz tatili dönüşü aldığı o haberin ertesinde 7 hafta sonra kanserden ölmüştür...

Doktorların biçtiği 8 haftalık ömrü bile yaşayamadan, 7. haftada biricik aşkına elveda deyip sonsuzluğa uzanmıştır...

Ne olduysa ondan sonra olmuştur... Tatilde beraber yüzdüğü, beraber dans ettiği ve seviştiği kocasını sadece 7 hafta sonra, sonsuzluğa uğurlayan Ayperi bir daha kendine gelememiştir...

Her gün Allah'a yalvarmaya başlamıştır...

- "Beni de aynı hastalıktan aynı zamanda al götür Allah'ım... Sevdiğimin yanına alıver Allah'ım..." 38 yaşında kocasını kaybeden Ayperi, neredeyse bitkisel hayata girmiş, hayati motivasyonlarını kaybetmiştir...

Tek bir motivasyonu vardır...

Ettiği duadır: "Beni de aynı hastalıktan götür Allah'ım... Sevdiğimin yanına alıver Allah'ım..."

Bu yakarışlardan 2 yıl sonra, Ayperi baş dönmesinden doktora gitmiş ve yapılan muayenede, beyninde tümör çıkmıştır...

Ayperi ameliyat edilmiş, ancak 3 ay sonra aynı tipteki tümörün beynin 5 yerinde birden çıktığı ve önlenemez hale geldiği tespit edilmiştir...

Ve önceki gün Ayperi Hakkın rahmetine kavuşmuştur...

2 yıldır her gün sürdürdüğü haykırışları

yukarılarda bir yerlerden mi duyulmuştur? Beyin o kadar istemiştir ki, kendi kendine mi gerçekleştirmiştir... Bilinmez...

Ama Ayperi sadece 2 yıl sonra istediği gibi, istediği hastalıkla ölmüş ve kocasına kavuşmuştur...

İnanılmayacak kadar sürrealist olay, inanılacak derecede realite olmuştur...

Şimdi ölü evinde matem değil, düğün merasimi vardır...

Onlar gökyüzünde bir yerlerde birlikte krep yapıyorlardır...

Muhtemeldir ki krepe ne kadar süt koyacaklarını tartışıyorlardır...

 

( Reha Muhtar-Sabah, 22.12.2005 )

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

NE AŞKTAN NE UMUTTAN KAÇILIR

 

 

 

Umut beni hiç terk etmedi... Her akşam, karanlık inerken ışığın son kez gülümseyişi gibi yanımda kaldı hep. Keder, yorgun bir dağ gibi üzerime yıkıldığında, yeni şiirler kadar taze sabahlarda cesaretim oldu, sevgilim oldu umut.

 

Bazen hayallerinizi bile yakıp geçen öyle anlar olur ki, hayatın size ihanet ettiği en zalim yüzüne, rengine, kokusuna dokunup ağlamak istersiniz.

 

Rüyalarımızın "cam kuşları" bahçemizi terk ederse hayatın aşka bakan yüzünde kara güller açar, kederlendiren zehirler karışır umutlarımızı...

 

Aşk acısı çekenler de, katiller de ölür sonunda. Ama ne aşktan ne de ölümden kaçılır.

 

Nedense insanlar en çok kendi hayallerinden ve umutlarından korkarlar. Umuda ve ölüme en yakın oldukları anlarda merakla korku birbirine karışır, hem kendi içlerine, hem de umuda bir adım atıp sonra geri çekilirler. En çok da kendi "rüya bahçeleri"nden korkarlar.

 

Umuttan kaçarak umudu yakalamak ister herkes ve herkes yanmaktan korktuğu aşkı kovalar...

 

Eğer, hayatımızda hayatınızdan başka değerli bir şey yoksa, umutlarınızı "cam kuşları"yla yeni hayallere uçurmak zorundasınız.

 

Eğer, katillerle, zorbalarla hayatınız üstüne yaptığınız bütün anlaşmaları yırtmazsanız, bir uçurumdan uçarak geçersiniz çıldırmanın kenarından.

 

Eğer, ölümle hayat arasında yüzen parçalarımızı yalandan ve ihanetten kurtaramazsak, aşk da umut da terk eder hayallerimizi.

 

Umut beni hiç terk etmedi, ama hiç kimseye de gülümsemedi...

 

Ne kederlere, ne sevinçlere kardeş olduk, ne de hayatımıza yeni sırlar ekledik.

 

Artık ne melale aşinayız, ne de kardelenlere kardeş olan genç kızların çalınmış hayalleri var şiirlerimizde...

 

Kimse, aşklarımıza neden ateş edildiğini, kardeşin kardeşi neden öldürdüğünü bilmiyor.

 

Hiçbir şey yerli yerinde değil, herkes aynı karanfilde bir başka hüzünle yanıyor.

 

Mehmet OCAKTAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Yüzün güneşe bakardı, güne bakanlar kıskanırdı. Zaten sen bakmasan güneş parlamazdı. Ben senin yüzüne hayranlıkla bakarken gözlerin bir sevdayı anlatırdı. Ben o sevdanın tutkunuydum ve bir sevda ancak böyle tutkulu yaşanırdı.

Hüznün karanlığına teslim gecelere, senin varlığınla direnirdim. Varlığın beni çoğaltırdı. Ne kadar çoğalırsam aşkım o kadar büyürdü ve aşk sadece senin adınla vardı.

Elimde ki birkaç umut kırıntısını her gün; ama yeniden her gün yeniden besteleyip bitmeyen bir aşk senfonisine dönüştürürdüm her notası seni anlatırdı. Sen duymazdın ama dinleyen herkes seni anlattığını anlardı..

Günler solar, mevsimler değişir, zaman delice akardı.yalnızlık bir kılıç olup yüreğime saplanırdı. Sensizliğe günce yazıp kimsenin bulamayacağı yerlere saklardım.sensiz olduğum bilinsin istemezdim. Çünkü bu yürek sadece seninle atardı.

Ağlardım, kimse görmezdi. Gözyaşlarım içime akardı. Seni özlemek bir fırtınayı andırırdı. Fırtınalar içinde sevda ağaçlarını kökünden kopartırcasına sallardı. Her seferinde bir yolunu bulup ağaçlarımı kurtarırdım. Bu yüzden benim sevdam yıkılmazdı.

Aşkın yarını yoktu; bizim beklediğimiz hep yarındı. Bu ne sana nede bana uyardı; ama çaresizlik elimizi kolumuzu bağlardı. Hayata isyan ederdim isyan tek arkadaşımdı.

Bu sevdayı yaşamak ayakta tutmak kolay değildi, yorardı, yinede şikayet etmezdim. Çünkü senin için her şey göze alınırdı.

Hain değildim ben, seni aldatmadım. Beynim de yüreğim de seninleyken bir başkası bana sadece yabancıydı. Ben yabancılara teslim etmedim kendimi, kimsede beni teslim alamadı.

Mükemmel değildim ben, hatalarım vardı. Ama hatalarımı fark edip düzeltmeyi bilirdim. Yaptığım en ufak bir hata seni biraz incitse beni yıkardı..

Şimdi ’gittim’ diyorsun öyle mi? Hiç kalmadın ki benimle gidesin.. benimle kalan hep yalnızlıktı. Olmayışının hiçbir önemi yok. Bir tarafında hep sen olsan da benim aşkım bağımsızdı hayatta hep tatlı anlar yoktur ya, nasıl yaşadıysam seni, acıyı da yaşamayı bilirim ben. Aslında çok da üzülecek bir şey yok. Çünkü bu aşk baştan sona imkansızdı……

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

SEVECEKSEN BÖYLE SEV

 

Acıları kurutmalısın,yüreğindeki sayfalarda.

Umut olmalı,heyecan olmalı kahverengi gözlerinde

Hüzünlerden kederlerden uzak olmalısın

Hayat bulamlısın ,huzur dolmalısın

İşte yaşamak bu,nefes almak bu demelisin

Gözlerimi düşündükce daha fazla sevmelisin

Bende seni senin gibi öyle sevmeliyim.

Korktuğumda sıkıca sarılabilmeliyim sana, Üşüdüğümde soğuktan titredğimde

Sen ısıtmalısın beni yüreğinle

Çocuklaşıp ağladığımda okşamalısın saçlarımı,

Tesellim olmalısın tesellin olmalıyım.

Yüreğinde merhamet düşüncelerinde vicdan olmalı,

Bütün güzelliklere kalbinde yer açmalısın.

Düşenlerin dostu,gülenlerin huzuru

Ağlayan herkesin umudu olmalısın.

Yağmurlar gibi yağmalısın,bir adım gelene,

Şimşekler gibi çakmalısın,karanlıkta gezene

Güneş gibi doğmalısın,garibanın gönlüne,

Yıldırım gibi düşmelisin,zalimlerin üzerine

Sen hep böyle olmalısın.

Ben seni sevdiğimden gurur duymalıyım

Acılara gülümseyebilmelisin

Hayat denizinden attığın her oltaya

Gülücükler takılmalı,umutlar yakalamalısın,

Umutların bugün doğmuş bebek gibi olmalı

Geçen her zaman büyütmeli onları

Bazan küçük bir tebessümün yaşatmalı beni

Bazanda koca bir yürekten akan sevgin.

Sevdamız sınırsız ve ölümsüz olmalı

Biz toprak olsakta sevgimiz dillerde dolaşmalı.

Ne varsa hayata dair paylaşmalısın benimle

Acolarını,sevinçlerini vede korkularını bilmeliyim.

Gözyaşlarımızı gizlemeden ağlayabilmeliyiz,

Sevinçlerimizi paylaşıp gülebilmeliyiz,

Korkularını anlatmalısın hiç çekinmeden

Korktuğunda hiç kimselerin bilmediği sığınağın olmalıyım.

Korkuları birlikte yenmeliyiz.

Sevmediklerini söyleyebilmelisin bana, bende sana

İçimde olmalısın yanımda yoksan bile

Hissetmeliyim varlığını fizanda olsan yinede

Tutkunsam,yanıksam sevdalıysam sana

Bedeli ölüm olmamalı, yaşatmalı beni

Senin vazgeçilmezin ben olmalıyım

Sende benim vazgeçilmezim olmalısın

Paylaşmak istemediğin tek varlık ben olmalıyım

Sen paylaşılmazım olmalısın

Beni herşeyimle kabullenmelisin ben buyum,böyleyim diyebilmeliyim korkusuzca

Hüzünlendiğimde huzur bulduğum kucak,

Mutluluğumda sarıldığım beden olmalısın.

Bütün şarkılarım sana hitap etmeli

İç çekmelerimin nedeni

Şiirlerimin ilhamı

Bütün sohbetlerimin konusu sen olmalısın.

Bir anda dört mevsimi yaşatmalısın bana.

Sevginle kış ortasında baharı getirmelisin,

Beni düşündüğünde güneş doğmalı şehre

Birdaha asla batmamalı.

Bedenimdeki bütün hücrelerimde sen olmalısın.

Damarlarımda sen dolaşmalısın,

Damarlarında dolaşmalıyım kan yerine

Hücrelerinde hissetmelisin beni bende seni

Canım olmalısın sen yaşatmalısın beni

Canın olmalıyım ben yaşatmalıyım seni.

sen ve ben olmamalı Türkçe'de ve diğer dillerde,

Biz olmalıyız yalnızca biz

Tek yürek, tek beden,Tek can olmalıyız.

Ben beni, sende yaşamalıyım

Sende seni,bende yaşamalısın.

Masallar anlatmalısın aşka dair,

Sevdalar işlemelisin yüreğinle yüreğime

Ayrılık kelimesi geçmemeli sözlerinde

Sen saçlarımı okşarken yanımdayken bile,

Yüreğimdeki denizlerden,hasret şiirleri haykırmalıyım

Bütün çılgın dalgalar,fısıldamalı kulağına

Kahverengi gözlerin yaşamamın tek nedeni olmalı

Saçların rüzgar olup göyaşlarımı kurutmalı

Uzaklardada olsak düşünmemeliyiz mesafelerle ayları

Zaman kavramı olmamalı içimizde

Sevgimiz büyümeli sığmamalı yüreğimize

Taşmalıyız ırmaklar gibi

Coşmalıyız ilkbaharda dereler gibi

Çöllerde Vaha olmalıyız

Bozkırlar sevgimizle yeşile dönmeli

Gözlerin karanlıkta ışığım olmalı

Sözlerin bilinmezliklere uçurmalı

Bulmacaların olmalıyım

Beni sen çözmelisin

İpuçların olmalıyımki,rahatlayabilesin

Benim olmalısın benimsin diyebilmeliyim.

Senin olmalıyım,benimsin diyebilmelisin.

Bütün duyguların bende yoğunlaşmalı

Seviyorsan tek sevdiğin ben olmalıyım

Kızabilmelisin bana bağırıp çağırabilmelisin

Küsebilmelisin bana, arasıra çekip gitmelisin.

Geri bana gelebilmelisin

Yenebilmelisin gururunu

Sevdiğini defalarca söylemelisin

Nefretini bütün açıklığıyla haykırmalısın

Sitem etmelisin edebilmelisin bana

Öfkeni yenebilmek için tokat bile atabilmelisin

Seni herhalinle sevebilmeliyim.

Kölemdir diye tanıtsanda dostlarına

Başım dik ve gururla evet kölenim diyebilmeliyim

eziyet etsende bana, ben seni sevdiğimi söyleyebilmeliyim.

Bir damla suyu bir parça ekmeği

Oturup katıksız yemeliyim senle

Kimseler bilmemeli açlığımızı bile

Sana ve bana ait ne varsa paylaşmalıyız senle verdiklerinle değil yalın halinlede

Sevmeliyim hissetmeliyim seni.

Düşüncelerinde yalnızben olmalıyım

Hayalimle yüreğini ben süslemeliyim.

Gözlerindeki aşk kıvılcımıyla yalnız ben yanmalıyım.

Vede benim ateşimle sen yanmalısın

Yüreğinle sarmalı,gözlerinle ısıtmalısın

Tenime her dokunuşunda ben inlemeliyim

Sen hiç tatmadığın kadar haz almalısın

Ve hiç bir zaman doymamalısın bana bende sana doymamalıyım

İhanetlerini aldatmalarını bilmeliyim

Açıkca söylemelisin bana

Bugün A şahsi ile seviştim diyebilmelisin

Fakat o an hayalinde ben olmalıyım

Öptüğün o tenin kokusunda hissetmelisin beni

Bedenine sahip olmalı o her kimse

yüreğin vede aldığın haz bana ait olmalı

Senleyken korkmamalıyım ölümden bile

Senin gibi mert senin gibi erkek olmalıyım

Yiğitliğin destanını öğretmelisin bana

Sonra cahilliğimi yüzüme vurmamalısın

Git dediğinde surat asmadan gitmeliyim

Kal dediğinde ateşinle daha çok yanmalıyım.

Yüreğimden gelen sesle erkeğimsin diyebilmeliyim

Böyle sevmelisin beni,bende seni

Senin ruhun bende olmalı

Benim ruhum sende

sen öldüğünde bende yaşamamalıyım

İşte bitanem böyle sevmelisin beni bende seni

Kabülümsün,

Vazgeçilmezlerinle,

Olmazsa olmazlarınla,

bende senin kabulünsem,

Hazırım...

Hazırım senle tüm savaşlara....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bazen içinde fırtınalar koparken bile

bunu belli edemezsin…..

içinde bunu dışarı vurmak için amansız bir istek ve telaş duyarsın

ancak bir türlü buna cesaret edemezsin…….

aslında ilişkilerin uzun süreli olması şart değil,

zamana ve yaşananlara bağlı herşey..

doğasında ve mecrasında seyredecektir zaten.

fakat nedense her zaman bir bitiş

ve erken bir son korkusu yaşar insan…..

gönül serüvenleri her iki tarafında yüreğini ortaya koyduğu,

bütün maneviyatıyla soyunduğu bir ilişkidir ….

bu nedenle bazen bu bitiş telaşı ve korkular

kişilerin gerçeklerini ortaya koymaktan alıkoyar.

ve istenen ve hayal ettiğimiz ilişkiyi yaşayamayız maalesef……

sevda serüveni zor bir yolculuktur,

nerede başlayacağı ve ne zaman biteceği hiç belli olmaz….

bazen kendini en korunaklı limanda hissettiğin de

ne olduğunu anlayamadan,

bir anda bir kasırgaya tutulabilirsin …..

güvenmişken ve emin olmuşken sevdandan,

hiç beklemediğin bir anda yapayalnız kalabilirsin.

ya da öyle bir halet-i ruhiye cenderesi içine girersin ki;

mecburiyeti olan bir nedenle

aniden gitmen gerekebilir…..

günün, dününe uymaz bazen,

kaprislerin,kıskançlıkların,öfke patlamaların

bütün sınırlarını zorlar ….

bazen bir ilişkide kendine çok güvenirsin,

bazen de savunmasız bir çocuk gibi çaresiz

kaldığını hissedersin……….

bazen de sevginin,aşkın,hazzın en görkemlisini yaşarsın

kısacık ve beklenmedik bir anda….

ancak acılar ve hüzünlerde aynı seyri izler,

zaten sevdanın tadı da bundandır…………..

bazen kaçıp bildik güvenli limanlara sığınmak istersin….

sevdanın sığ denizlerinde dolaşmak ister canın…

ama hemen ardından oraların artık sana göre olmadığını anlar

derin bir hüznün kollarında bulursun kendini…………..

sonuçta; aşkın kendisi aykırıdır.

her türden kuralın dışında kendi doğasını inşaa eder

ve orada yaşanır aşk…………

belki biten bir aşkı yaşarken bile çekilen onca acının

bir nedeni de budur işte…..

senin aykırılığında derin bir ilişki yaşanıyordur,

ve acı kaçınılmaz olarak yol arkadaşı olacaktır sana…..

ancak şu da bir gerçektir ki;

acılardır,hüzünlerdir,ayrılıklardır aşkı aşk yapan…….

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.