Misafir mtmtk5 Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2007 İslam dini sadece namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermekten ibaret değildir. Sadece kadın erkek ilişkileriyle veya cinsellikle ya da kimin kimden üstün olduğuyla da ilgili değildir. Hayatın tümünü kapsar. Eğer böyle olsaydı, Kur'an, sadece birkaç sayfalık küçük bir kitapçık olurdu. Fakat, Kur'an-ı Kerim, 500 sayfayı aşan, oldukça hacimli bir kitap olup, hayatın tümüyle ilgilidir, ve insanları ışığa ve mutluluğa çağırır. İsteyen bu çağrıya cevap verir, isteyen vermez. Allah'a inanmayanlar, ya da inanıp da onu tekelinde bulundurduğunu zannedenler, veya yanlış uygulayanlar, Allah'a ve koruyucusu olduğu dinimize hiçbir şekilde zarar veremezler. Fakat, bu insanlar hayatı cehenneme çevirmişlerdir. Allah bunu en iyi şekilde görmektedir. Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 10 Ekim , 2007 Modern kavramlar bugün neredeyse ilahi kaynaklı imişlercesine İslami çevrelerde kabullenilir olmuştur. İslami siyaset iddiasındaki muhafazakar politik çevrelerin niteliksiz birikimleriyle batılı kavramları takiyye davranışı uzantısı olarak dillerine pelesenk etmeleri Müslüman kitlelerin zaten sıkıntılı din anlayışlarını tamamen dumura uğratmıştır. Bugün Müslüman siyasetçiler ve onlara destek veren kitleler neye nasıl inandıklarının farkına varamayacakları bir aymazlık içindedirler. Kur’an’dan değil de geleneğin yanlış din anlayışı ile modernizmin şirk içeren söylemleriyle beslenmiş –ya da zehirlenmiş– bir zihinsel alt yapıdan İslam düşüncesinin neş’et etmesini beklemek safdillikten başka bir şey olamaz. Okuyup yazmadan, sağlıklı projeler üzerinde kafa yormadan, Kur’an’dan beslenen bir din anlayışını hayatın bütün alanları için üretmeden çıkılacak bir yol İslami çalışmaların yolu değildir, Allah’ın rızasını kazanacak bir tutum da asla değildir. İslam düşüncesinin bugün göstermiş olduğu sefalet tablosu Müslümanlar için tam bir utanç sebebidir. Üzerine alınanlar bu utanç imtihanından geçmek zorundadır. Gündemin ve süregelen zihinsel dayatmaların baskısına teslim olan Müslüman kitle ve anlayışlar bir an önce hayatın bağrına müdahale edecek gayreti kuşanmalıdır. Vakit dar, iş çoktur, durma zamanı değildir. Siyasetten felsefeye, edebiyattan ekonomiye ve başka bütün alanlara kadar bu utanç tablosuna sağlıklı düşünce ve projelerle müdahale etmek zorunluluğu vardır. Rabbe hakiki teslimiyet budur. İnsanlığı, kenarında durduğu uçurumdan kurtaracak irade bu şekilde ortaya çıkacaktır. Tefekkür etmenin hakiki manası bir kenara çekilip hayattan, insanlardan kopup bireysel alemlere yolculuk etmek değil İslam düşüncesinin hayata pratik müdahalelerine zemin oluşturacak çalışmalara omuz vermektir. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2007 İslam dini sadece namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermekten ibaret değildir. Sadece kadın erkek ilişkileriyle veya cinsellikle ya da kimin kimden üstün olduğuyla da ilgili değildir. Hayatın tümünü kapsar. Eğer böyle olsaydı, Kur'an, sadece birkaç sayfalık küçük bir kitapçık olurdu. Fakat, Kur'an-ı Kerim, 500 sayfayı aşan, oldukça hacimli bir kitap olup, hayatın tümüyle ilgilidir, ve insanları ışığa ve mutluluğa çağırır. Kuran, akıcılıktan ve konu bütünlüğünden yoksun, daldan dala atlayan; bıktırıcı tekrarlarla dolu; akla, mantığa, bilime, ahlaka, vicdana aykırı ifadelerle dolu; envai çeşit işkence tarifleri ve hakaretler içeren; hiçkimse okumadığı süper ve harikulade sanılan bir kitaptır. Lütfen okuyunuz. Tavsiye ederim. Kendi dilinizde, anlayarak okuyunuz. Saygılar, sevgiler. Alıntı
Misafir maraba Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2007 Kuran, akıcılıktan ve konu bütünlüğünden yoksun, daldan dala atlayan; bıktırıcı tekrarlarla dolu; akla, mantığa, bilime, ahlaka, vicdana aykırı ifadelerle dolu; envai çeşit işkence tarifleri ve hakaretler içeren; hiçkimse okumadığı süper ve harikulade sanılan bir kitaptır. Lütfen okuyunuz. Tavsiye ederim. Kendi dilinizde, anlayarak okuyunuz. Saygılar, sevgiler. Süper ve harikulade sanılan, aslında ortaçağ Arap kültürü olan bu kitabı savunanların %90'ı okumamış, sadece annne baba tavsiyesi ile kutsal olduğunu sanıyorlar. Kalan %10' u da okumuş fakat anlamamış veya kutsal olduğu sanarak anlamaya kalkışmamış. Dininizin içeriğini bilmeniz için okumanızı hararetle tavsiye ederim. Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2007 bu kitabı savunanların %90'ı okumamış, Dininizin içeriğini bilmeniz için okumanızı hararetle tavsiye ederim. haklısınız ne diyebilirim ki... bence de okumalıyız..allahın kelamıdır deyip te bir kere bile açıp okumamanın mantığı nedir... hayat rehberimizdir deyip hayatını nefsine göre düzenlemenin izahı nedir... kendin açıp öğrenmek anlamak varken başkalarından çarpıtılmış önyargılarla yıpratılmış bi dolu yanlış uygulamalarla uydurma hadislerle tanımaya çalışıp bilgi kirliliği yaşamanın faydası nedir... kuranı okuyun...orada insanı göreceksiniz...hz ademden bu yana insanlık tecrübelerinin aktarımını göreceksiniz... kuranın geçmişle gelecek arasında nasıl köprü olduğunu göreceksiniz.... bunca değişkene rağmen toplumdaki başdöndürücü değişimlere ilerlemelere rağmen aslında insan fıtratının hiç te değişmediğini göreceksiniz... okuyun lütfen...ve sorun...sormaktan korkmayın...korkutanlara aldırmayın... Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2007 haklısınız ne diyebilirim ki...bence de okumalıyız..allahın kelamıdır deyip te bir kere bile açıp okumamanın mantığı nedir... hayat rehberimizdir deyip hayatını nefsine göre düzenlemenin izahı nedir... kendin açıp öğrenmek anlamak varken başkalarından çarpıtılmış önyargılarla yıpratılmış bi dolu yanlış uygulamalarla uydurma hadislerle tanımaya çalışıp bilgi kirliliği yaşamanın faydası nedir... kuranı okuyun...orada insanı göreceksiniz...hz ademden bu yana insanlık tecrübelerinin aktarımını göreceksiniz... kuranın geçmişle gelecek arasında nasıl köprü olduğunu göreceksiniz.... bunca değişkene rağmen toplumdaki başdöndürücü değişimlere ilerlemelere rağmen aslında insan fıtratının hiç te değişmediğini göreceksiniz... okuyun lütfen...ve sorun...sormaktan korkmayın...korkutanlara aldırmayın... Sayın 4mevsim, hani bizler (dinsiz ve ateistler) Kuran'ı açıp okuyun diyoruz da, sizin dememeniz gerekir, çünkü İslam'a kulaktan dolma olarak inanan insanlar İslam dininin barış ve iyilik dini olduğunu sanıp inanmaya devam ediyorlar. Evet doğru, Kuran'ı okuyan orada Tanrı'nın yarattığı insanı görecek ve bu Tanrı'nın kendi yarattığı insanlara -sadece Muhammed'in Kuran'ına inanmadıkları için- ne eziyetler ettiğini de görecek. Kuran geçmişle gelecek arasında köprü değildir. Kuran çağın arkasından topallayan bir kitaptır. İnsan değişmeyebilir fakat etrafı, çevresi değişiyor ve bu değişime ayak uyduramayanlar birilerinin boyunduruğu altında ezilmeye mahkum ediliyor. Bakın ne de güzel okuyun, sormaktan korkmayın, korkutanlara aldırmayın demişsiniz. Fakat sakın 16 yaş altında çocuklara okutmayın Kuran'ı, yoksa ruhsal dengeleri bozulabilir. Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2007 İslam düşüncesinin hayatiyetini sürdürebilmesi bakımından atılacak her adım son derece önemlidir. Bağımsız bir İslam düşüncesinin boy vermesi ve insanlarla buluşması sürekli olarak belirsiz bir tarihe ertelenemez. Gündemde bulunanlar hakiki muhalefetin önünü kesiyorlar. Müslümanların bağımsız bir İslam düşüncesi inşa edememesi veya bu dinamiği günümüz insanlığı için bir umut haline getirememesi büyük bir talihsizliktir. Bu tamamen kendi iç dinamiklerimizin bir yetersizliğidir. Kendi irademizin ortaya çıkamaması bu sonucun oluşmasında fazlasıyla etkendir. Küresel saptırmalar, modern anlayışların fiili dayatmalarıyla İslam dünyasında Müslüman zihinleri tutsaklaştırmaya devam etmektedir. Bu bağlamda ılımlı İslam, BOP gibi proje ve çalışmalar hakkında gereği kadar kafa yormak gerekiyor. İslam düşüncesini bulandırmak, onu yatağında boğmak maksatlı bu projeler karşısında ihya hareketlerine öncülük yapmak ya da onların içerisinde çalışkan mü’minler olarak yer almak zorundayız. Müslümanların bireysel huzursuzlukları, toplumsal mağduriyetleri, maruz kaldıkları fiili işgallerin acıları bağımsız İslam düşüncesinin yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Artık hayatın en küçük boşlukları bile kabul etmediğini kavramak, üzerinde durmamız gereken meseleleri layıkıyla görmek durumundayız. Aksi halde bâtılla harmanlanmış geleneksel ve modern kirler inancımızı bulandırmaya, umut ışıklarımızı karatmaya devam edecektir. Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2007 Türkiye'de Müslüman kimligine sahip çıkan insanlar aynı zamanda Türkiye'nin kaderi konusunda da sorumluluk alma kapasitesinde insanlar olmak zorundadır. Müslüman vasfımızı itikadımızın hakkını verecek derecelere ulaştırmakla da yükümlü insanlar olmak zorundayız. Öldükten sonra başına ne gelecegini umursamayan insanın iman etmekten bir istifade saglaması düşünülemez. Müslüman görünmeyi dünya hayatında bir kazanca alet edenlerin durumu her bakımdan acıklı... Yüksek bir ahlaka sahip olmak, ferdin sadece kendi hayat yolunda bir mazbut tavır içinde kalmasıyla izah edilecek bir durum degildir İslam'a göre, İslam ahlaklı olana vurdumduymazlıgı yasaklıyor. Müslüman isek çirkinligi ortadan kaldırmaya dönük bir tutumumuz mutlaka olacakdır. Müslüman dünyayı sadece gözlemlemez, olagan işleyişine bırakmaz, müslüman çürkin bir iş karşısında eliyle, diliyle ve imanın en zayıf şekli olan buguz etme ile mücade etmek zorundadır. Müslüman insan çirkin ve güzelin ne olduguna dair bilgiye ulaşmakla mükellefdir, çirkini güzelden ayıracak bir zihni donanıma sahip olmakla sorumludur. İslam, dogrudan dogruya dünyaya müdahale eden insanların benimsedigi bir din'dir. Müslüman bir bireyin güzel-çirkin, dogru-yanlış, haklı-haksız konusunda karar verme seviyesinde olması gerekir. Bu din 'yan gelip yatma yeri' degildir, bir ekstra degildir... Müslümanlar anlayış, zevk, bilgi, yaşama tarzı, hayat kalitesi açısından yüksek bir çizgi tutturmasının hesabını yapmalıdır. Müslüman birey toplum içindeki niteliklerini yüksek düzeyde tutmalıdır. Müslümanların hesaba katılmayacak derecede vasıfsız olmaları kabul edilebilecek bir durum degildir. Kabul edenler müslüman olabilir ama müslüman vasfı taşıyamazlar. '' Ebu Said el Hudri'den(ra), Peygamber(sav) şöyle demiştir; ''Sizden bir kimse, çirkin bir şey görürse onu eliyle degiştirsiz. Eger buna gücü yetmezse diliyle tağyir etsin. Buna da gücü yetmezse kalben nefret etsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir.'' Müslim, İman, 78. Alıntı
Misafir hayhak Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2007 İslam dini sadece namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermekten ibaret değildir. Sadece kadın erkek ilişkileriyle veya cinsellikle ya da kimin kimden üstün olduğuyla da ilgili değildir. Hayatın tümünü kapsar. Eğer böyle olsaydı, Kur'an, sadece birkaç sayfalık küçük bir kitapçık olurdu. Fakat, Kur'an-ı Kerim, 500 sayfayı aşan, oldukça hacimli bir kitap olup, hayatın tümüyle ilgilidir, ve insanları ışığa ve mutluluğa çağırır. İsteyen bu çağrıya cevap verir, isteyen vermez. Allah'a inanmayanlar, ya da inanıp da onu tekelinde bulundurduğunu zannedenler, veya yanlış uygulayanlar, Allah'a ve koruyucusu olduğu dinimize hiçbir şekilde zarar veremezler. Fakat, bu insanlar hayatı cehenneme çevirmişlerdir. Allah bunu en iyi şekilde görmektedir. ellerıne saglık kardesım...super bır noktadan gırmıssın... allah sanı degıldır.soyldıgı soz sanı degıldır.eger gercekten anlamak ısteyen bır ınsan, kurandakı aforızmık baslıgı cok ıyı bır sekılde kompozısyon seklıne sokabılır. sadece hakıkatı arayın, emın olun karsı karsıya caresız bır sekılde geleceksınız. Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 12 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 12 Ekim , 2007 İslam dini sadece namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermekten ibaret değildir. Sadece kadın erkek ilişkileriyle veya cinsellikle ya da kimin kimden üstün olduğuyla da ilgili değildir. Hayatın tümünü kapsar. Fakat, Kur'an-ı Kerim, 500 sayfayı aşan, oldukça hacimli bir kitap olup, hayatın tümüyle ilgilidir, ve insanları ışığa ve mutluluğa çağırır. İslam'ın hayatla kurdugu ilişkiyi, namaz, oruç, zekat, vb. eylemsel ibadetlerle nasıl açıklamamız gerekir? tabi ki İslam sadece kuru kuruya bir ritüeller bütünü degildir, buna ne şüphe. İslam, kadın erkek ilişkisi, insan-insan ilişkisi degildir sadece, ama bu ilişkilerde yok degildir. yoksa ''hayatın tümünü kapsar'' dememizin ne anlamı kalır? Kur'an, hayatın tümüyle ilgili olacak, insanları karanlıklardan ışıga çıkaracak bir kitap ise, bu sözün altı nasıl dolacak.? Kur'an, ''Allah-insan-evren ilişkisinin nasıl olması gerektigini açıklıyor'' dersek isabet etmiş olurmuyuz? ve nasıl isabet etmiş oluruz.? bunlar açıklanmaya mecbur sözlerdir, biraz konuyu deşmek istedim... Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 17 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 17 Ekim , 2007 İslamda Eylemsiz İman Yoktur Fevzi Zülaloğlu “Elif, Lam, Ra. insanlar sadece 'iman ettik' demekle, hiç imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı sandılar? Andolsun ki biz, onlardan öncekilerini sınadık. Elbette Allah, doğruları bilecek; yalancıları da bilecektir.” [29/Ankebut, 1-3] Kur'an, iman ve onun ilkelerini ortaya koyarken, imanın zihinde oluşan soyut değerler bütünü olmadığını sürekli olarak tekrarlar ve imanın ancak tezahürleriyle bir bütünlük ve bir değer ifade edeceğini vurgular. Müteaddid ayetlerde imanın beş esas prensibi üzerinde durulmakta (Allah'a, meleklere, kitaplara, Rasullere ve ahiret gününe iman. (2/Bakara,177) ve bu esaslar, sürekli olarak bireyin hareketlerini belirleyici ve onu yönlendirici bir işlev görmektedirler. Rabbimiz yukarıdaki ayette iman ettik sözünü kuru bir laf olarak söyleyenleri eleştirmekte, sünnetinde sınanmasız bir imanın vakıa ve ideal olarak kabul görmediğini ifade etmektedir, iki ayrı din olan TEVHİD ve ŞİRK, inananlarında, ortaya koydukları hayat tarzı ile ayrışmaktadır. Bu yüzden iman ettim dediği halde hala Tağut'a kulluk eden, hayatının tümünü ibadet bilinci ile düzenlemeyip Allah'tan başka hüküm koyucular, rabbler edinen biri bu sözü hiç söylememiş gibidir. Önemli olan, Allah'a hanif/birleyici olarak inanıp bunun şahitliğini yapmaktır. Yoksa inandığını söylemek, zaman zaman müşriklerin bile kaçamadığı bir gerçektir: “Andolsun onlara: Kendilerini kim yarattı? diye sorsan, elbette Allah derler. O halde nasıl (haktan) çevriliyorlar?!” [43/Zuhruf, 87. Ayrıca bakınız: 23/Müminun, 84-89; 34/Sebe, 24; 29/Ankebut, 61-63] Kur'ani anlamda iman, salt bilmek olmadığı, amelle bütünleştiği, iman ve amel ayrı ayrı iki alan olmadığı halde, bugün kendilerini islam'a nispet eden kalabalıklarda, iman ve amel neden iki ayrı alana ait kavramlarmış gibi algılanmaktadır? Bu anlayışı doğuran tarihi sürece kısaca değinmek gerekir: Rasulullah dönemi ve O'ndan sonra kısa bir süre devam eden saf islam toplumuna egemen olan Tevhidi/Kur'ani düşünce yerini, kendisine musallat olan cahili ve beşeri düşüncelere bırakınca, müminler topluluğu, içinde bulundukları ‘dini gereğince yaşayamama' hallerine çözümler aramaya başladılar. Bu çözüm arayışları ve sonuçları bugün hepimizin malumudur: isyanlar, cinayetler, savaşlar, sürgünler, katledilmeler... insanlar inançları uğruna savaşmaktan çekinmiyorlar; Kur'an'ın bize aktardığı geçmiş ümmetlerin mücadeleleri aynen tekrarlanıyordu, işte bu sırada islam ümmetine egemen olan zalim iktidarlar, yanlarına aldıkları 'Din adamları' vasıtasıyla, şeklen tahrif edemedikleri vahyi, manen kendi heva ve çıkarları doğrultusunda yeniden yorumlamaya başladılar. Vahyin mesajını asıl kimliğinden ve bütünlüğünden tecrid ederek yeniden biçimlendirdiler. Öncelikle kendi varlıklarını ve konumlarını meşrulaştırdılar. Sonra da 'iman Nedir?’ sorusunu sorarak onu salt zihinsel bir 'bilme' olarak formüle eltiler. Kur'an'da 'kafir' ile eşanlamlı olan 'zalim' ve 'fasık' tabirlerinin müminler için de kullanılabileceğini iddia ettiler. Kur'an'a, Kur'an'ın istediği biçimde yaklaşan hiç bir kimsenin kabul edemeyeceği mümin-müslim ikilemini izafe ettiler. Artık 'iman', pratik boyutundan koparılmış, amelsiz bir olguya dönüşmüştü. Tüm bunları yaparken, heva ve heveslerince yorumladıkları ayetleri delil getirmekten de geri kalmıyorlardı. Bugün tarihe mal olmuş ve artık dokunulmaz birer gerçeklik olarak kabul edilen itikadi mezhepler ve hatta bu mezheplerin pratik cephesini oluşturan fıkhi mezheplerin hepsi, insanların zulüm ve adaletsizlik karşısında takındıkları tavırlar ve bu tavırlarını izah eden formüller etrafında oluşmuştur. Kimi savunmacı, kimi uzlaşmacı olan bu mezhepler iman'a, zalimleri rahatsız edebilecek bir işlev yüklemekten çok uzak kalmışlardır. İman' artık teorik bir olgudur. Sadece kalp ve vicdan işidir. Pratikten özellikle de toplumsal işlevinden soyutlanmış, bireyin kalbine/vicdanına hapsedilmiş, kimde olduğu bilinemeyen, kalbin en ücra köşesinde gizlenmiş olması muhtemel bir 'bilme'dir. Artık 'iman' en ileri seviyedeki îzahıyla tasdikun bi'l-cenan ve ikrarun bi'l-lisan ve'l-amelu bi'l-erkan dır. Dikkat edilirse imanın en geniş muhtevalı bu izahı bile bireycidir. Buradaki 'amel'den kasıt namaz, zekat, oruç ve hacdan öteye bir şey değildir. Kaldı ki fert bunları bile ifa etmediğinde, müminlik sıfatına halel gelmemekte, müminler safından çıkmamakta, sadece ve sadece günahkar bir kul olmaktadır. Zira dikkat edilirse tüm bunlar o dönem iktidar sahiplerinin genel vasıflarıdır. Peki durum gerçekten böyle midir? İman salt teorik olarak Allah'ı bilmek midir? Veya geleneksel ifadesiyle amentüyü sıralamak mıdır? Bunun böyle olup olmadığını, gerçek doğru ve furkan olan Kitab'a bakarak izah etmeye çalışacağız. Daha ilk ayetlerinde Kur'an, kendisini tanımlar ve imanın mahiyetini, tezahürlerini sayarak belirler: Elif, Lam, Mim. Bu, kendisinde hiç bir şüphe olmayan ve muttakiler İçin yol gösterici bir KİTAB'dır. (O muttakiler) ki, gaybe inanırlar, namazlarını kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden intak ederler. Sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. Ahirete de kesinlikle inanırlar. İşte Rabb'lerinin hidayeti üzerinde olanlar ve felaha erenler onlardır. [2/Bakara, 1-5] Buradaki 'gaybe iman' daha sonra başka ayetlerde geçen iman esaslarının tümünü ihtiva eder: ...Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba, peygamberlere inandı...” [2/Bakara, 177; ayrıca bkz.: 285 inci ayet] Gaybe imanın yani yukarıdaki prensiplere imanın hemen akabinde, söz konusu imanın tezahürü olan ve onu bütünleyen pratik zikredilmekledir: Namazı kılmak, rızık olarak verilenden infak etmek, vahyin doğrultusunda hareket etmek ve tüm bunların sonucunda hesap vereceğinden şüphe etmemek, işte ancak böyle bir iman kurtuluşa vesile olabilmektedir. Bu arada şunu da belirtmekte yarar vardır. Gaybe iman, Kur'an ile sınırlandırılmıştır. Zira gaybı bilen yalnız Allah'tır, inanmamız gereken gayb, Allah'ın vahiy aracılığıyla insanlara bildirdiği ve Kur'an'da yer alan gaybdır. Eğer gaybın alanını Kur'an dışına taşırırsak, o zaman aşağıdaki ayetin bizi sakındırdığı neticeye düşeriz: ... Yoksa Allah hakkında bil¬mediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?... [2/Bakara, 80] Kur'an insanlardan Allah'a iman etmelerini ister. Yalnız O'na iman etmelerini ve O'nu birlemelerini, dolayısıyla haber verdiği gaybe inanmalarını ister. Ardından bireylerden, yapmaları gereken hususları vurgular. İşte bu noktada iman, teorik bir 'bilgi' olmaktan çıkar, tam anlamıyla 'pratik' ile bütünleşir: “(Salih'in] kavminden büyüklük taslayan ileri gelenler, zayıf bırakılmış müminlere: Siz, Salih'in gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini BİLİYOR musunuz? dediler. (Müminler): Doğrusu biz onunla gönderilene İMAN EDENLERİZ. dediler.” [7/Araf, 75] Buradaki iman, kafirleri rahatsız eden, statülerini sarsan, onları tehdit eden faaliyetler bütünüdür. Yoksa salt 'bilmek' niçin rahatsızlık unsuru olsun ki? Kur'an bu gerçekliği, bolca kullandığı iman edenler ve salih amel işleyenler ifadesiyle sürekli olarak vurgular. [Örnek olarak bakınız: 2/25; 2/62; 2/82...] Yüzlerinizi doğu ve batıya çevirmeniz iyilik (birr) değildir. Asıl iyilik odur ki; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve nebilere inandı; Allah için yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, muhtaçlara ve boyunduruk altında bulunanlara mal verdi; namazı kıldı, zekatı verdi. Antlaşma yaptıkları zaman gereğini yerine getirenler; sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabredenler; işte doğru olanlar onlardır, muttakiler de onlardır.” [2/Bakara, 177] Bu ayet, iman esaslarının, hakikatte hareket ve davranış esasları olduğunu göstermek noktasında yeterlidir. Konuya Kur'an'ın bütünü göz önüne alınarak bakıldığında -ki müminin yapması gereken Kitab'a tümüyle sarılmak ve Kitab'a yalnız bir tarafından yaklaşmamaktır- kişinin birinci ve yegane vazifesinin, dini Allah'a halis kılarak yalnız O'na kulluk etmek olduğu anlaşılır. Buna karşılık da Allah insana/mümine cenneti vaadetmiştir: “Allah müminlerden mallarını ve canlarını cennet karşılığında satın almıştır.” [9/Tevbe, 11]. Ve artık müminlere, yani iman edenlere düşen imanlarının gereği malları ve canlarıyla Allah yolunda olmaktır. [8/28; 64/15; 4/95; 8/72, 9/20, 44, 88 vd.] Kur'an bütün bunları imanın koşulu olarak zikretmiştir ve yanlış anlaşılmaması için de önceki kavimlerin başlarına gelenleri, onların mücadelelerini ve imanlarının niteliğini örnek vermiştir: “Yoksa siz, sizden öncekilerin durumu başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannettiniz?...” [2/Bakara, 214; ayrıca bakınız: 3/AI-i İmran, 142, 195; 9/Tevbe,16; 47/Muhammed, 31]. Artık şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Yaygın olarak kullanılan imanın şartı İslam'ın şartı veya mümin-müslim ikileminin, gerçek müminin hayatında pek bir değeri yoktur. Şu ayeti gördükten sonra artık islam'ın şartı ile imanın şartını nasıl ayırabilirsiniz ki?: “Oysa kendilerine, dini yalnız Allah'a halis kılarak, Allah'ı birleyenler olarak O'na kulluk etmeleri, namazı kılmaları, zekat vermeleri emredilmişti. İşte doğru din budur. “[98/Beyyine, 5] Söz konusu mümin-müslim ikilemi, Hucurat Suresi'nin 14. ayetinin yanlış yorumlanmasından veya daha doğru bir ifade ile zamanın zalim iktidarlarının, tevhidi hareketleri engellemek için böyle yorumlanmasını istemelerinden kaynaklanmaktadır. Bu ayette geçen Eslemna islam olduk ifadesi barışa girdik, vuruşmayı bıraktık, sizin itaatinize girdik anlamındadır. Yoksa şimdilik müslüman olduk, daha henüz mümin olmadık anlamında değildir. Burada söz konusu olan, bir grubun mevcut siyasi otoriteye boyun eğmesidir. Onlar (bedeviler) bunu yaparken yani teslim olurlarken kendilerini müminlerle eşdeğer görüyorlardı. Ayet bu durumu nefyetmektedir. Zaten müteakip ayet bunu açıkça gösteriyor. İslami otoriteye boyun eğmek, itaat etmek anlamında Nisa, 94'te de aynı durum söz konusudur. Müslim'in mümin ile aynı anlama geldiğini gösteren şu ayet gayet açıktır: “Rabbi O'na (İbrahim'e) İslam ol! demişti. Alemlerin Rabbi'ne teslim oldum. dedi.” [2/Bakara, 131] İbrahim (s)'de bu ikilemi görmek mümkün müdür? İfade edildiği biçimiyle islam hiç bir zaman cennetle alakalı görülmemiştir. Esasen İslam bir sistemin, top yekûn bir dinin adıdır. Ferd ferd mümin bireylerden biz olup cemaatleşen, ümmetleşen dinin adıdır İslam. Bu anlamda mümin-müslim ayırımının pratikte hiç bir değeri yoktur. İmani sorumluluklarını yerine getirme mücadelesi veren; bu yolda canını, malını cennet karşılığında Allah'a satan; mallarını, eşini ve çocuklarını Allah yolunda bir imtihan aracı olarak gören bir insanla, tüm bunları teorik olarak sadece zihninde bulunduran ve bu konuda hiç bir faaliyet sergilemeyen bir insan! Bunların ikisi de mümin olacak! Bu Kur'an'a terstir. Kendilerine la ilahe illallah diyen herkes cennete girecektir hükmünü şiar edinip yan gelip yatanlar, Al-i İmran Suresi'nin 23-25. ayetlerine baksınlar. Allah Ahkamu'l-Hakimindir. O gün adaletle hükmolunur ve herkese kazandığı tastamam verilir. İman bir tercihtir. Eylemlerde tercihtir. Bütün hayatını inna lillah (Biz Allah içiniz...) doğrultusunda tanzimdir. Ve bu tercih, bireyin tüm davranışlarını, eylemlerini, faaliyetlerini kuşatıcıdır, iman, müminlerle birlikte davranmak, onlarla birlikte olmaktır. Savaşmak 'iman esasları’ndan değildir. En azından iman edilmesi gereken bir prensip değildir. Ama öyle bir an gelir ki savaşıp savaşmamak tercihini yapmak, bireyin mümin olup olmamak tercihi ile eşdeğerdir. Tevbe Suresi'nin 43-46, 80-96 ve 118. ayetleri müminin pratikteki tercihinin önemini tüm açıklığıyla ortaya koymakla ve basit gibi görünen bir tercih hatasının sonucunun vehametini vurgulamaktadır, imanımızın gereği olan pratikteki Allah için olması gereken tercihlerimizde çok dikkatli olmak ve her anımızı mümince değerlendirmek durumundayız. “Asra andolsun ki; İnsan ziyandadır. Ancak iman edip salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesna.” [103/Asr Suresi] Alıntı
Φ abraham Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2007 Kuran, akıcılıktan ve konu bütünlüğünden yoksun, daldan dala atlayan; bıktırıcı tekrarlarla dolu; akla, mantığa, bilime, ahlaka, vicdana aykırı ifadelerle dolu; envai çeşit işkence tarifleri ve hakaretler içeren; hiçkimse okumadığı süper ve harikulade sanılan bir kitaptır. Lütfen okuyunuz. Tavsiye ederim. Kendi dilinizde, anlayarak okuyunuz. Saygılar, sevgiler. +1 yarattığı kulunu yakmak yaratıcının yüceliğine yakışmaz. hakaret etmek bazı canlıları üstün bazılarını aşağı görmesi hakaretlerini bu aşağı gördüğü hayvanların isimlerini kullanarak etmesi bir insana bile yakışmaz yaratana nasıl yakışsın. yaratıcının yüceliğine bunları yakıştırmak işte yaratıcıya en büyük hakaret budur. çünkü öyle bir tanrıya inanmak tanrım sen yaparsın demektir. Alıntı
Misafir maraba Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2007 Eğer böyle olsaydı, Kur'an, sadece birkaç sayfalık küçük bir kitapçık olurdu. Zaten öyle değilmi ? Tekrarları, tehditleri, ve mucizeleri çıkarırsan geriye 3-5 sayfa ortaçağ arap yaşamını anlatan kısmı kalıyor. Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2007 +1yarattığı kulunu yakmak yaratıcının yüceliğine yakışmaz. hakaret etmek bazı canlıları üstün bazılarını aşağı görmesi hakaretlerini bu aşağı gördüğü hayvanların isimlerini kullanarak etmesi bir insana bile yakışmaz yaratana nasıl yakışsın. yaratıcının yüceliğine bunları yakıştırmak işte yaratıcıya en büyük hakaret budur. çünkü öyle bir tanrıya inanmak tanrım sen yaparsın demektir. sayın abraham yaratıcının kulluğuna yaraşmayan işler yapanları düşünmeden yaratıcının azabıyla tehdidini(VAİD) anlayamayız..hayvanlarla mukayesesi o mahlukatı küçümsemek değil diğerlerinin yaptıklarını küçümsemektir... vicdanı zorlayan bir olayı duyduğumuzda en okumuş kültürlü olanlarımızın bile asacaksın böylelerini ya da bunlar insan olamaz hatta ...bile olamaz dediğini... yaratıcı bizim zannımız üzere...biz onu nasıl bilirsek o öyle... kelam ilminde bir cümle var..allah vadinden dönmez ama vaidinden dönebilir...yani allah inanan ve güzel amel işleyen kullarını cennete koyacağım demişse bunu yapar..ama cehennem vaidinden dönebilir...allah cehenneme atacağım demişse dilerse atar dilerse atmaz...benim zannım atmayacağından yana..ama önce bir bakalım atacakmış gibi sakınarak yaşıyalım...sonrasında ümit etmeye hakkımız olsun... selamlar... Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2007 sayın abraham yaratıcının kulluğuna yaraşmayan işler yapanları düşünmeden yaratıcının azabıyla tehdidini(VAİD) anlayamayız..hayvanlarla mukayesesi o mahlukatı küçümsemek değil diğerlerinin yaptıklarını küçümsemektir...vicdanı zorlayan bir olayı duyduğumuzda en okumuş kültürlü olanlarımızın bile asacaksın böylelerini ya da bunlar insan olamaz hatta ...bile olamaz dediğini... yaratıcı bizim zannımız üzere...biz onu nasıl bilirsek o öyle... kelam ilminde bir cümle var..allah vadinden dönmez ama vaidinden dönebilir...yani allah inanan ve güzel amel işleyen kullarını cennete koyacağım demişse bunu yapar..ama cehennem vaidinden dönebilir...allah cehenneme atacağım demişse dilerse atar dilerse atmaz...benim zannım atmayacağından yana..ama önce bir bakalım atacakmış gibi sakınarak yaşıyalım...sonrasında ümit etmeye hakkımız olsun... selamlar... Muhammed Allah'ı kendi gibi bildiği için kendi hakaret dolu cümlelerini Allah'ın sözü zannetmiş olmalı ki, onca hakareti Allah söyledi diye bir kitap yazdırmış. Bırakın din kitaplarını, ibadeti, orucu, namazı vs. bir kenara, sadece güzel vasıflı olarak düşündüğü bir Yaratan'a inanan insanların başka insanlara kötülük yapabileceği aklınızdan geçer mi? Ben kendi şahsıma bir insana hayvan demiyorum, çünkü hangi hayvan olursa olsun onu da aynı Yaratan'a borçluyuz. Alıntı
Φ serdar34 Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2007 İman bir tercihtir. Eylemlerde tercihtir. Bütün hayatını inna lillah (Biz Allah içiniz...) doğrultusunda tanzimdir. Ve bu tercih, bireyin tüm davranışlarını, eylemlerini, faaliyetlerini kuşatıcıdır, iman, müminlerle birlikte davranmak, onlarla birlikte olmaktır. Savaşmak 'iman esasları’ndan değildir. En azından iman edilmesi gereken bir prensip değildir. Ama öyle bir an gelir ki savaşıp savaşmamak tercihini yapmak, bireyin mümin olup olmamak tercihi ile eşdeğerdir. Tevbe Suresi'nin 43-46, 80-96 ve 118. ayetleri müminin pratikteki tercihinin önemini tüm açıklığıyla ortaya koymakla ve basit gibi görünen bir tercih hatasının sonucunun vehametini vurgulamaktadır, imanımızın gereği olan pratikteki Allah için olması gereken tercihlerimizde çok dikkatli olmak ve her anımızı mümince değerlendirmek durumundayız. “Asra andolsun ki; İnsan ziyandadır. Ancak iman edip salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesna.” [103/Asr Suresi] Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 20 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 20 Ekim , 2007 Bırakın din kitaplarını, ibadeti, orucu, namazı vs. bir kenara, bunu söylemeye hakkınız olmaması gerek..inandığı dinin kişisel ibadetlerini yapmak insan hakları gereğidir herşeyden önce... Ben kendi şahsıma bir insana hayvan demiyorum, çünkü hangi hayvan olursa olsun onu da aynı Yaratan'a borçluyuz. ben yeterince medeni olamıyorum bu konuda...medeni mazeretlerle savaş çıkarıp burnumuzun dibinde bebekleri kurşunlayanlara,haram helal demeden 3 kuruş için 300 takla atanlara,cep telefonunu çalmak için bir genci trenden atanlara,genç kızları pazarlayanlara,memleketimi peşkeş çekenlere,çocuk po*nocularına,banka soyguncularına, menfaatleri sözkonusu olduğunda üç maymunu oynayan medyaya,bu toprağın evladını çiğerparelerimizi alnından vuranlara, insanların kanını emen sahte dindar şeyhlere mehdilere,ıslah edicileriz deyip dünyayı talan edenlere,dünyayı kan gölüne çevirenlere, inancı en saf haliyle yaşayana bile aba altından sopa gösterenlere , sizin en büyük rabbiniz ben değil miyim diye naralar atan güçlere,zulümle ilelebed payidar kalacaklarını sananlara,firavunun sihirbazlarından beter gerçekleri örtüp halkından gizleyenlere,..........daha yüzlerce şeye bilebildiğim en ağırsözleri söylüyorum....biliyorum hayvanlara haksızlık ama onların bir şikayeti yok zaten.... Alıntı
Misafir maraba Gönderi tarihi: 20 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 20 Ekim , 2007 bunu söylemeye hakkınız olmaması gerek..inandığı dinin kişisel ibadetlerini yapmak insan hakları gereğidir herşeyden önce...Bırakın din kitaplarını, ibadeti, orucu, namazı vs. bir kenara, sadece güzel vasıflı olarak düşündüğü bir Yaratan'a inanan insanların başka insanlara kötülük yapabileceği aklınızdan geçer mi? Yanlış anlaşılma var sayın 4mevsim, sayın muki inançarınızı bırakın dayatması yapmıyor. Haklı olarak şunu söylüyor; Bırakın bu kadar övgü ibadetlere layık bir yaratıcıyı, sadece güzel olarak bilinen bir yaratıcı bile, yarattıklarına kötülük yapabileceği düşünülmez. Benzer bir cümle: Bırakın babayı, amca, dayı bile koruyucudur. ben yeterince medeni olamıyorum bu konuda...medeni mazeretlerle savaş çıkarıp burnumuzun dibinde bebekleri kurşunlayanlara,...........firavunun sihirbazlarından beter gerçekleri örtüp halkından gizleyenlere,..........daha yüzlerce şeye bilebildiğim en ağırsözleri söylüyorum....biliyorum hayvanlara haksızlık ama onların bir şikayeti yok zaten.... Söylemden daha önemlisi pratik sayın 4mevsim. Bu olumsuzluklara karşı neler yapabiliyoruz o önemli. Karınca adımı kadar bile olsa. Yeterki gücününün yetebileceği kadar samimi bir pratik... Yine burada da şu konuda uzlaşmalıyız. Sizin adını medeniyet olarak niteledikleriniz, emperyalizmin çirkin yüzüdür. Hiç bir toplumun ahlaki değerleri değil. Helede genel kabul görmüş (evrensel) ahlak hiç değil. Selamlar. Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 20 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 20 Ekim , 2007 Yanlış anlaşılma var sayın 4mevsim, sayın muki inançarınızı bırakın dayatması yapmıyor. Haklı olarak şunu söylüyor; Bırakın bu kadar övgü ibadetlere layık bir yaratıcıyı, sadece güzel olarak bilinen bir yaratıcı bile, yarattıklarına kötülük yapabileceği düşünülmez.Benzer bir cümle: Bırakın babayı, amca, dayı bile koruyucudur. Söylemden daha önemlisi pratik sayın 4mevsim. Bu olumsuzluklara karşı neler yapabiliyoruz o önemli. Karınca adımı kadar bile olsa. Yeterki gücününün yetebileceği kadar samimi bir pratik... Yine burada da şu konuda uzlaşmalıyız. Sizin adını medeniyet olarak niteledikleriniz, emperyalizmin çirkin yüzüdür. Hiç bir toplumun ahlaki değerleri değil. Helede genel kabul görmüş (evrensel) ahlak hiç değil. Selamlar. haklısınız..yanlış anlama için özür diliyorum... elbette samimi pratikler olmadan yerimizde dövünmenin bir anlamı olamaz...bir kimse bir kötülük gördüğünde eliyle buna da gücü yetmezse diliyle düzeltir bunu da yapamazsa buğzeder...kızgınlığımız bile safları belirleme adına değerlidir.. burada belki kızgınlığı ifade etmede bir üsluptan bahsettik..eksik kalan yön şu...bunlara hak ettikleri cezayı verebilmek...ama bundan da önemlisi bunlara fırsat tanımayacak kadar güçlü ve erdemli olmak.... bu tarz mevzular gündeme geldiğinde büyükler küçüklere nasihat olarak bakın sizin göreviniz okumak okumak okumak...büyük adam olmak...vatana hizmet etmek...tamam...peki...okuduk çok mücadeleler vererek...kurşun atan eller hala bizden güçlü....mafyalara çanak tutanlar hala ayakta...kimsesiz çocuklar yuvalarında hala cinsel tacizler var... hala soygun yolsuzluk var...emperyalizm ya da ahlak kuralları ya da tonlarca kanun yasaklar...hiç biri insanın içindeki kötülüğü kökten yok etmeye yetmiyor...ümitsizlik anlamında söylemiyorum bunları...çocuklarımıza da biz güzellikleri öğretmeye çalışacak ve okuyun okuyun diyeceğiz...ama kötülük hep olacak..cezaların ne kadar adil olduğunu hele hiç düşünemiyoruz bile... selamlar.... Alıntı
Φ halkalıyıldız Gönderi tarihi: 20 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 20 Ekim , 2007 ben yeterince medeni olamıyorum bu konuda...medeni mazeretlerle savaş çıkarıp burnumuzun dibinde bebekleri kurşunlayanlara,haram helal demeden 3 kuruş için 300 takla atanlara,cep telefonunu çalmak için bir genci trenden atanlara,genç kızları pazarlayanlara,memleketimi peşkeş çekenlere,çocuk po*nocularına,banka soyguncularına, menfaatleri sözkonusu olduğunda üç maymunu oynayan medyaya,bu toprağın evladını çiğerparelerimizi alnından vuranlara, insanların kanını emen sahte dindar şeyhlere mehdilere,ıslah edicileriz deyip dünyayı talan edenlere,dünyayı kan gölüne çevirenlere, inancı en saf haliyle yaşayana bile aba altından sopa gösterenlere , sizin en büyük rabbiniz ben değil miyim diye naralar atan güçlere,zulümle ilelebed payidar kalacaklarını sananlara,firavunun sihirbazlarından beter gerçekleri örtüp halkından gizleyenlere,..........daha yüzlerce şeye bilebildiğim en ağırsözleri söylüyorum....biliyorum hayvanlara haksızlık ama onların bir şikayeti yok zaten.... İyi de, Kur'an'da hayvan vb hakaretlere maruz kalmak için inanmamak yetiyor. Yani burada alınan baz; iman etmemek. Sadece kötülük yapanlar, suç işleyenler olsa neyse. Ama, insanlara sırf inanmıyo diye onca hakaret etmek "yaradana" yakışmıyor! Onun için inandırıcı da olmuyor. Mesela şöyle deseydi; "Ey Muhammed, bu dini yaymak için uğraşırken elbette sana inanmayanlar olacaktır. Onlardan, iyilikte, hayırda ve güzel ahlakta olanların yaptıkları işler(ameller) boşa gitmeyecektir. Hatta benim katımda onlar, inandığı halde her türlü haltı yiyenlerden daha üstündür" Nasıl? Daha mantıklı değil mi? Alıntı
Misafir maraba Gönderi tarihi: 20 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 20 Ekim , 2007 İyi de, Kur'an'da hayvan vb hakaretlere maruz kalmak için inanmamak yetiyor. Yani burada alınan baz; iman etmemek. Sadece kötülük yapanlar, suç işleyenler olsa neyse. Ama, insanlara sırf inanmıyo diye onca hakaret etmek "yaradana" yakışmıyor! Onun için inandırıcı da olmuyor. Mesela şöyle deseydi; "Ey Muhammed, bu dini yaymak için uğraşırken elbette sana inanmayanlar olacaktır. Onlardan, iyilikte, hayırda ve güzel ahlakta olanların yaptıkları işler(ameller) boşa gitmeyecektir. Hatta benim katımda onlar, inandığı halde her türlü haltı yiyenlerden daha üstündür" Nasıl? Daha mantıklı değil mi? Tabiki daha mantıklı. Muhammed, insanlar sırf bana ve benim kurguladığım dine inanmıyorlar diye hakaretlerin, tehditlerin sonu gelmiyor. Anayı babayı dahi kötülüyor. Aslında normal. Tipik bir ortaçağ düşüncesi. Başka da olamazdı zaten. İnançlılara bunları anlatmak çok zor. Bir hinduya da ineğin kutsal olmadığını anlatamazsın. Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 20 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 20 Ekim , 2007 İyi de, Kur'an'da hayvan vb hakaretlere maruz kalmak için inanmamak yetiyor. Yani burada alınan baz; iman etmemek. Sadece kötülük yapanlar, suç işleyenler olsa neyse. Ama, insanlara sırf inanmıyo diye onca hakaret etmek "yaradana" yakışmıyor! Onun için inandırıcı da olmuyor. Mesela şöyle deseydi; "Ey Muhammed, bu dini yaymak için uğraşırken elbette sana inanmayanlar olacaktır. Onlardan, iyilikte, hayırda ve güzel ahlakta olanların yaptıkları işler(ameller) boşa gitmeyecektir. Hatta benim katımda onlar, inandığı halde her türlü haltı yiyenlerden daha üstündür" Nasıl? Daha mantıklı değil mi? Böyle yazsaydı, canımı alsaydı... Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2007 İyi de, Kur'an'da hayvan vb hakaretlere maruz kalmak için inanmamak yetiyor. Yani burada alınan baz; iman etmemek. Sadece kötülük yapanlar, suç işleyenler olsa neyse. Ama, insanlara sırf inanmıyo diye onca hakaret etmek "yaradana" yakışmıyor! Onun için inandırıcı da olmuyor. Mesela şöyle deseydi; "Ey Muhammed, bu dini yaymak için uğraşırken elbette sana inanmayanlar olacaktır. Onlardan, iyilikte, hayırda ve güzel ahlakta olanların yaptıkları işler(ameller) boşa gitmeyecektir. Hatta benim katımda onlar, inandığı halde her türlü haltı yiyenlerden daha üstündür" Nasıl? Daha mantıklı değil mi? sayın halkalıyıldız aslında hep söylediğimiz kuranı doğru okuma noktasında hep algı hataları yapıyoruz...inanan ya da inanmayan çoğu insan kuranın kavramlarını kendi vehimleriyle anlamaya çalışıyor...ve iş çıkmaza giriyor.. kuranın hedef aldığı inanmama ya da inkar mefhumunu doğru anlamak istiyorsak bakalım ayetlerin indiği dönemde peygambere kimler karşı çıkmış...hz muhammedi bırakın ,gönderilen bütün elçilere karşı çıkanlara bakın inkarın bariz karakterini anlayacaksınız net bir biçimde...kuran tağut tanımı yapar mele ve mütref tanımı yapar..bunlar kendilerini tanrı yerine koyan ve insanlara zulmeden zihniyettir...sayfalarca üzerine konuşabiliriz bu kavramların... ayrıca bir kimsenin günahı bir yaşam biçimine dönüştürmesi ve insanlara zarar vermesi üstelik te bundan çekinmemesi ne kadar allaha inanıyorum dese de allahı ve ahireti inkar anlamına gelir.. bunun dışında ateist olarak kendini tanımlayan insanların düşüncesini kuran kabul etmez zaten...çünkü tanrı düşüncesi ve inancı o kadar doğaldır ki bunun aksini söylemek için bir çaba gerekir her zaman..zihinden o düşünceyi kazımak bir yığın ameliyat gerektirir.kuran inkar edenleri konuşturur ve onlar yaratanın gökten yağmuru indirenin vs kim olduğu sorusuna allah diye cevap verdiklerini anlatır... daha yumuşak bir dil kullandı başlangıçta ayetler tabi ki..ama nasıl karşılık verdiler mekkeli inkarcılar ve zulüm timi biliyor musunuz.... yasir ailesini herkesin gözleri önünde develere parçalattırarak şehit ettiler... hz bilal ve nicelerine işkenceler yaptılar... bütün müslümanları bir mahalleye toplayıp boykot ettiler..tam 2 sene alış veriş yapmadılar kız alıp vermediler ticaretlerine mani oldular..hatta o boyutlara geldi ki açlıktan ağaç kabuklarını ve yapraklarını yemek zorunda kaldılar.. habeşistana sığındılar...mekkeli inkarcılar peşlerini takip ettiler.. hz muhammede suikast planladılar.. medineye hicret edip kurtulduk dediklerinde savaş için ordu düzenleyip bedirde üzerlerine geldiler.. daha olmadı yenilginin intikamıyla dolup uhut savaşına çıktılar.. hendekte müslümanların müttefiklerini kandırıp onları arkadan vurdurdular.. barışla geldikleri mekkeye hac için sokmadılar... daha saymakla bitmez olaylar.. şimdi siz diyorsunuz ki...bakın güzel kardeşim cici mekkeliler insan kardeşlerim..bak vurma ayıp oluyo...atma bak o oku...şeytan doldurur mazallah..cık cık ne vuruyon kardeşim ..acıdı ama....oynamıyom ben ya....tarzı LE İLAHE İLLALLAH dedikleri için müminlere savaşmaktan başka bir yol bırakmamış kendilerini herşeyin ve her hukukun üzerinde gören zihniyetlere,allaha kulluğa çağıranları susturup kula kulluğa çağıran insan suretlilere mal para erk benim tanrımdır gerisi laf güzaftır diyenlere,evrensel ahlak yasaları sizin olsun bana paranızı ve gücünüzü teslim edin diyenlere istersen ineğe tap yeter ki benim tanrıma,tanrılarıma(PARA) dil uzatma diyenlere,yaptıkları günahları zulümleri yüzünden ahiretin ve hesabın olmamasını temenni edenlere.....kuran şöyle desin mesela.....güzeller ayıp bak bi da yapmayın yoksa üzülürüm..daha kızarsam biber sürerim....hem mantıklı hem hümanist hem pedagojik bir yaklaşım... . Tipik bir ortaçağ düşüncesi. . sayın maraba bilgisayarın başına oturmadan bir yarım saat önce aklımdan geçtiniz ve dedim ki bir süredir maraba ortaçağ demiyor iletilerinde..tam bu lafın üzerine güzel oldu... şaka..bir hukukumuz var forumdaşız ya.. Alıntı
Misafir maraba Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2007 sayın halkalıyıldız aslında hep söylediğimiz kuranı doğru okuma noktasında hep algı hataları yapıyoruz...inanan ya da inanmayan çoğu insan kuranın kavramlarını kendi vehimleriyle anlamaya çalışıyor...ve iş çıkmaza giriyor.. Söylediğiniz doğru. Anlayışın birisi kabulcü, diğeri sorgulayıcı. Uzlaşmaları mümkün mü? kuranın hedef aldığı inanmama ya da inkar mefhumunu doğru anlamak istiyorsak bakalım ayetlerin indiği dönemde peygambere kimler karşı çıkmış...hz muhammedi bırakın ,gönderilen bütün elçilere karşı çıkanlara bakın inkarın bariz karakterini anlayacaksınız net bir biçimde...kuran tağut tanımı yapar mele ve mütref tanımı yapar..bunlar kendilerini tanrı yerine koyan ve insanlara zulmeden zihniyettir...sayfalarca üzerine konuşabiliriz bu kavramların... ayrıca bir kimsenin günahı bir yaşam biçimine dönüştürmesi ve insanlara zarar vermesi üstelik te bundan çekinmemesi ne kadar allaha inanıyorum dese de allahı ve ahireti inkar anlamına gelir.. Anlıyoruz tabi, kişisel ya da gurupsal dayatmalar şiddet içerir. Tarihte çok görülmüştür. İdeolojilerin kabulleri sürecinde görüldüğü gibi inanmayanlara kimse çiçek sunmamış. Sular ancak genel kabullerle durulur. bunun dışında ateist olarak kendini tanımlayan insanların düşüncesini kuran kabul etmez zaten...çünkü tanrı düşüncesi ve inancı o kadar doğaldır ki bunun aksini söylemek için bir çaba gerekir her zaman..zihinden o düşünceyi kazımak bir yığın ameliyat gerektirir.kuran inkar edenleri konuşturur ve onlar yaratanın gökten yağmuru indirenin vs kim olduğu sorusuna allah diye cevap verdiklerini anlatır... Tanrı düşüncesini veya yaratılışı düşünmek doğal olabilir. Ama kişi yada guruplar yaratıcı düşüncesini alarak, çıkarlarına göre şekillendirip mele ve mütref (zengin ve seçkinler) kesimin rantı için dayatma yaparlar. Dinlerin asıl var oluş amacı bir gurubun hâkimiyetini ve rantını korumak içindir. Ahlak olarak sunulur. daha yumuşak bir dil kullandı başlangıçta ayetler tabi ki..ama nasıl karşılık verdiler mekkeli inkarcılar ve zulüm timi biliyor musunuz....yasir ailesini herkesin gözleri önünde develere parçalattırarak şehit ettiler... hz bilal ve nicelerine işkenceler yaptılar... bütün müslümanları bir mahalleye toplayıp boykot ettiler..tam 2 sene alış veriş yapmadılar kız alıp vermediler ticaretlerine mani oldular..hatta o boyutlara geldi ki açlıktan ağaç kabuklarını ve yapraklarını yemek zorunda kaldılar.. habeşistana sığındılar...mekkeli inkarcılar peşlerini takip ettiler.. hz muhammede suikast planladılar.. medineye hicret edip kurtulduk dediklerinde savaş için ordu düzenleyip bedirde üzerlerine geldiler.. daha olmadı yenilginin intikamıyla dolup uhut savaşına çıktılar.. hendekte müslümanların müttefiklerini kandırıp onları arkadan vurdurdular.. barışla geldikleri mekkeye hac için sokmadılar... daha saymakla bitmez olaylar.. Evet, saymakla bitmez. Dayatmalar, işin başında yumuşak dille sunulur. Direnme olduğunda kulak çekilir, dil bükülür, kol kesilir. Köle sahibi köleye "ben senin iyiliğin için uğraşıyorum der." Kabulcü, uyan köle, kaderci köle inanır. Ama sorgulayıcı köle mücadelesini başlatır. Tabiî ki rantçılığı savunan kesim için mağdur olan rantçılardır. Haksız mücadele yapanda kölelerdir. ..............LE İLAHE İLLALLAH dedikleri için müminlere savaşmaktan başka bir yol bırakmamış kendilerini herşeyin ve her hukukun üzerinde gören zihniyetlere,allaha kulluğa çağıranları susturup kula kulluğa çağıran insan suretlilere mal para erk benim tanrımdır gerisi laf güzaftır diyenlere,evrensel ahlak yasaları sizin olsun bana paranızı ve gücünüzü teslim edin diyenlere istersen ineğe tap yeter ki benim tanrıma,tanrılarıma(PARA) dil uzatma diyenlere,yaptıkları günahları zulümleri yüzünden ahiretin ve hesabın olmamasını temenni edenlere.....kuran şöyle desin mesela.....güzeller ayıp bak bi da yapmayın yoksa üzülürüm..daha kızarsam biber sürerim....hem mantıklı hem hümanist hem pedagojik bir yaklaşım... Sayın 4mevsim burada dayatmalara karşı çıkış özümüz aynı. Ama sen Arap kültürünü, onu da evrensel kültür olarak ele alıp çıkıyorsun. Bunu hangi hakla yaptığını anlayamıyorum doğrusu. Arap kültürü (sen Allahın hükümleri olarak inanmışsın) bir evrensel kültür değildir. Çünkü genel kabul görmüyor. Böylece sen belli bir ideolojinin, kültürün misyonunu yüklenmişsin. Ama bu kültürü (hükümleri) incelendiğinde, yine bir rantçı kesimin çıkarlarına olduğunu çok net olarak görebilirsin. Sizler peşin kabulcülükle bunları görmüyor ya da görmek istemiyorsunuz. Ekonomistler tüm ideolojilerin aslında para endeksli olduğunu söylerler. "Başkaları tarafından konulmuş gelenek ve göreneklere uyum sağlamaya çalışmak kişinin kendini var ediş eyleminden öte, kurulmuş, kurgulanmış bir robotun komutları yerine getirmesi gibidir. O yoktur. Onun yerine başkaları vardır ve o sadece o başkalarının görünen bir suretidir..." J.P.Sartre sayın maraba bilgisayarın başına oturmadan bir yarım saat önce aklımdan geçtiniz ve dedim ki bir süredir maraba ortaçağ demiyor iletilerinde..tam bu lafın üzerine güzel oldu... şaka..bir hukukumuz var forumdaşız ya.. Sayın 4mevsim, ortaçağ değil, güncel, evrensel dostluklar dilerim. Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2007 Hayatın tümünü kapsar. Eğer böyle olsaydı, Kur'an, sadece birkaç sayfalık küçük bir kitapçık olurdu. Zaten gereksiz yerleri çıkarsan 3-5 sayfa kalıyor... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.