Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
kafayı dine takmış olanlar kimler???

kafayı dine takanlar bazıları mı ..(her kesimden)

yoksa tüm inananlar mı..

bazı ip uçları var....kuranda bilim olmadığı halde bilim var derler..lafı eğp bükmeyi iyi bildikleri için lafı eğip bükerler..anlamaya çalışmazlar..uydurmaya çalışırlar..biri uydurma anlatsa da inansak diye hazır beklerler...hitap etmesi en kolay insanlardır..nası olsa ölcez deyip bir ömrü yatarak geçirirler...

 

 

psikopatlar ruh hastaları down sendromlular.....siz cehennemin bunlar için mi olduğunu düşünüyorsunuz.....

ben tam aksini düşünüyorum.....cehennem yaptığı zulmü çok ta aklı başında olarak...bilinçli olarak....bile bile yapanlarla dolacak...sanırım siz de yanlış bakıyorsunuz olaya...

sorumluluk ve ceza cezai ehliyetin olup olmamasıyla ilgilidir.....

 

ya herşeyi anlıyorum da dindarları neden bilimden uzak tutmaya çalışırlar onu anlamıyorum....bilim birilerinin kurtarılmış bölgesi mi...

sayın 4mevsim.

Aklı başında olanlar yaptıkları zulümlerinin cezalarını çekecekte , Akıl sağlığı yerinde olmayanların cezalarını kim üstlenecek ? Hani kim zerre kadar iyilik yada kötülük yaparsa karşılığını görecekti.

  • Cevaplar 52
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:
sayın 4mevsim.

Aklı başında olanlar yaptıkları zulümlerinin cezalarını çekecekte , Akıl sağlığı yerinde olmayanların cezalarını kim üstlenecek ? Hani kim zerre kadar iyilik yada kötülük yaparsa karşılığını görecekti.

sayın 16yıldız

en doğrusunu allah bilir ama;

akıl sağlığını sonradan yitirmişse onu o hale gelmesinde sorumlu olan herkes cezasını çekecek...

doğuştan ise onu uluorta kontrolsüz sokaklara salanlar cezasını çekecek...

.alemlerin rabbi olan allahtan ve onun adaletinden bahsediyoruz...

selamlar....

Gönderi tarihi:
sayın 4mevsim.

Aklı başında olanlar yaptıkları zulümlerinin cezalarını çekecekte , Akıl sağlığı yerinde olmayanların cezalarını kim üstlenecek ? Hani kim zerre kadar iyilik yada kötülük yaparsa karşılığını görecekti.

 

 

Allah'ın insanları üstün kıldığı vasıf olan akıl insanda noksan olursa hür iradsini nasıl kullanıp seçme hakkını yapabilir..imkanssız birşey bu.nitekim hesaba çekilemeyecek olanlardandır .artı olarak aklı ermemiş tüm çocuklar(hristiyanı musevisi putperestivs vs) sorgu ve hesapdan muhaf kimselerdir...

 

saygılar...

Gönderi tarihi:
...............

doğuştan ise onu uluorta kontrolsüz sokaklara salanlar cezasını çekecek...

...............

 

Onu o şekilde oluşturanın cezasını kim verecek ? Yaptığı yanınamı kalacak ?

Gönderi tarihi:
Onu o şekilde oluşturanın cezasını kim verecek ? Yaptığı yanınamı kalacak ?

 

sayın maraba

böyle bir soru sorduğuna göre yaratıcı anlayışınız doğaya dönük...o zaman suçlu doğa...koşun doğadan intikam alın siz de....

Gönderi tarihi:

Kuran dan İNCİLER.

 

 

4 Nisa / 78.. "Hepsi Allah'tandır"" de. Bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar!

Abese / 17. Kahrolası insan! Ne inkârcıdır!

Münafıkun / 4 ..Allah onların canlarını alsın. Nasıl bu hale geliyorlar?

Tevbe / 30. ...Allah onları kahretsin, Nasılda haktan batıla döndürülüyorlar..

Tebbet / 1. Ebu Leheb'in iki eli kurusun! Kurudu da.

Kıyamet / 1. Kıyamet gününe yemin ederim.

96:18.Biz de zebânîleri çağıracağız.

21:100. Orada onlara inim inim inlemek düşer.

Müminun / 21. Hayvanlarda sizin için elbette ibretler vardır. Onların karınlarındakinden (sütlerinden) size içiririz. Onlarda sizin için birçok faydalar daha vardır; etlerinden de yersiniz.

22. Onların üzerinde ve gemilerde taşınırsınız.

83-el-Mutaffifîn / 23. Onlar orada koltuklar üzerinde etrafa bakarlar.

Bakara / 196. Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin.

Kalem / 14. Mal ve oğullar sahibi olmuş da ne olmuş?

Gönderi tarihi:
dindarları neden bilimden uzak tutmaya çalışırlar onu anlamıyorum

 

Bilimden kendilerini uzak tutanlar dindarlar sayın 4mevsim. Bilimden kimse kimseyi uzak tutamaz. Bilim yağmur gibi, hava gibi, elektrik gibi evrenseldir.

 

Uzak tutmalarının nedeni de şu: Peşin kabullerle inanıyorlar. Bilim ise peşin kabulü reddediyor. Peşin kabulünüzü bırakırsanız buyrun gelin, bilimin kapısı sonuna kadar açık...

Gönderi tarihi:

Down sendromu hakkında biraz daha bilgi vereyim: Down sendromluların "dış görünüş, kurallara uyma, espri yeteneği, acıma duygusu, diğer bireylerle kafaca uyum" farklılıkları gösterdiklerini söylemiştim. Bu insanları akıldan mahrum deyip sorumsuz tutamıyorsunuz. Çünkü akılları var. Ancak bir kere dış görünüşlerinden dolayı dışlanmaya maruz kalıyorlar. Down sendromu önceleri Mongolizm diye adlandırılırdı. Moğol bilimciler buna itiraz ettiler, adı değiştirildi. Sebebi dış görünüşünün Moğol ırkına benzemesiydi. Ayrıca Moğolların yağmacı çapulcu özelliklerine işaret etmekteydi. Neyse, sadece dış görünüm değil, espri yeteneklerinin olmayışı, ya da farklı oluşu, örneğin bir hayvana eziyeti komik bulabilmeleri gibi nedenlerle dışlanıyorlar. En kötüsü aileleri tarafından dışlanmak oluyor. Sevgi görmüyorlar. Akıl hastası değillerdir. Aklen sorumlu tutulabilirler. Ne hukuk, ne din sorumsuz olduklarına karar veremez. Akıl hastanesine de kapatamazsınız.

 

800 ila 1000 doğumdan birinde raslandığı rapor edilmiştir. ABD de 350 bin Down sendromlu yaşamaktadır. Ülkemizde istatistiksel bilgi yoktur. Aileleri genellikle toplumdan tecrit ederler.

 

Dinin bu konuda bir çözümü yoktur. Din transseksüellere de bir çözüm getirememektedir. İslam fıkhında bu konu "hüsnayı müşkil" diye geçer ve onlar hakkında din tam anlamıyla görmedim duymadım bilmiyorum'u oynar. Peygamber böyle insanları şehir dışına sürerek ölüme terkedilmelerini istemiştir. Bu konuda en küçük kabahatleri yoktur, durumları tamamen kendilerine doğanın veya inanıyorlarsa tanrının bir armağanıdır. Dinin bu konuda tek uydurabileceği, işe şeytanın karışmış olması, besmele çekilmemiş olması gibi abuk şeyler olabilir. Başka bir şey söyleyemez.

 

Bizden çeşitli şeyler için hesap soran yaratıcı bu yaratımlarının hesabını kime ve nasıl verecek acaba?

Gönderi tarihi:
Bilimden kendilerini uzak tutanlar dindarlar sayın 4mevsim. Bilimden kimse kimseyi uzak tutamaz. Bilim yağmur gibi, hava gibi, elektrik gibi evrenseldir.

 

Uzak tutmalarının nedeni de şu: Peşin kabullerle inanıyorlar. Bilim ise peşin kabulü reddediyor. Peşin kabulünüzü bırakırsanız buyrun gelin, bilimin kapısı sonuna kadar açık...

 

 

yine bir önyargı...müslümanların bilimden uzak olmaları düşüncesi yobaz ve dindüşmanı sınıfının ortak konsensüsü olmuş...kuyudan taşı kim çıkarabilir...

bilim insanlığın ortak mirasıdır....yunanlıların bıraktığı yerden müslümanlar devam ettirmiştir bilimi...beytül hikme birşeyler çağrıştırır eminim...müslümanların bıraktığı yerden de batı devam ettirmiştir....

anlaşamadığımız nokta ise bilimi dine reddiye malzemesi olarak kullanmaya çalışan bir zihniyeti kabul ve inkar noktasındadır....

selamlar...

Gönderi tarihi:
halkalıyıldız, bir de şunu düşünün öyleyse: Kur'anda yazdığına göre kafirlerin konuşmasına, kendini savunmasına bile izin verilmeden doğruca cehenneme sürüleceklermiş. Onlarla konuşulmayacakmış.

 

Bu anlatılan, evrenin yaratıcısı sonsuz kudretli bir tanrı olabilir mi? Cezalandırdığı kullarından savunma bile almaya korkuyor. Bir dinle bakalım canım, niye inanmamış, niye inkar etmiş? Belki bir mazereti vardır? İlkel kabile şefi mi bu yahu? "Götürün tez, aman vermeyün, vurun" diye emredecek? Bu nasıl tanrılık yahu?

 

Ben bunu mertliğe hiç yakıştıramadım. Böyle bir tanrı ile karşılaşacağıma hiç inanmıyorum...

 

Sevgili demirefe süpersin yaa...

Gönderi tarihi:
yine bir önyargı...müslümanların bilimden uzak olmaları düşüncesi yobaz ve dindüşmanı sınıfının ortak konsensüsü olmuş...kuyudan taşı kim çıkarabilir...

bilim insanlığın ortak mirasıdır....yunanlıların bıraktığı yerden müslümanlar devam ettirmiştir bilimi...beytül hikme birşeyler çağrıştırır eminim...müslümanların bıraktığı yerden de batı devam ettirmiştir....

anlaşamadığımız nokta ise bilimi dine reddiye malzemesi olarak kullanmaya çalışan bir zihniyeti kabul ve inkar noktasındadır....

selamlar...

Yanlışınız var Eski Yunan'ın bıraktığı yerden devam ettirmedi müslümanlar.

 

Bilindiği gibi dünyanın en eski üniversitesi Harran'daydı ve burada Antik Kültür'ün temsilcileri Sabiiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar uyum içerisinde yaşamışlar.

 

İlk Çağ Hellenizminin İskenderiye'deki bilim ve felsefe okulu dağıtılınca buradaki alimler 7. yüzyılın ilk yarısında Antakya ve Harran'daki okullara yerleştiler. İslamiyetten önce varlığı bilinen Harran okulunda Sabiiler (büyük bir kısmı sonradan müslüman oluyor), Hristiyan ve Müslümanlardan oluşan aydın gruplar hem araştırma yapıyor hem de İlk Çağ Yunan bilginlerinin eserlerini Arapçaya tercüme ediyorlardı. Böylelikle Harran tercüme merkezi haline geldi.

 

Yani görülüyor ki Müslümanların bıraktığı yerden devam etmiyor Batı, sadece tercümelerden yararlanıyor.

 

Bu arada: Bir müslüman hücreye mikroskopta baktığı zaman Allah yarattı deyip hayretle seyrederken, diğerleri onun nasıl oluştuğunu ve yapılarını araştırıp, nasıl daha sıhhatli yapabilirim diye araştırmaya koyulur.

 

Biliyorsunuz ki, Türkiye'deki hiçbir üniversite dünyanın, bırakın ilk 200 ü, ilk 500 üniversitesi arasında bile yer alamamıştır. Toplum olarak bilimin önemini kavradığımız söylenemez. Üniversiteye gitmeyi üst düzeyde meslek edinmek olarak algılıyoruz. Üniversitelerimiz ne bir bilimsel araştırma yapıyor, ne de ciddi bir şekilde öğretim ve eğitim verebiliyor, ezbere mantığı burada da devam ettiğinden bilim ve teknolojı geliştirme felsefesinden yoksunlar.

 

Bilim adamı yetiştirmenin önemini ne zaman kavrayacağız ve yetişen bu bilim adamlarının hücreyi hayran hayran seyredişleri ne zaman son bulacak acaba?

Gönderi tarihi:
Bu arada: Bir müslüman hücreye mikroskopta baktığı zaman Allah yarattı deyip hayretle seyrederken, diğerleri onun nasıl oluştuğunu ve yapılarını araştırıp, nasıl daha sıhhatli yapabilirim diye araştırmaya koyulur.

 

 

ciddi olduğunuzu düşünemiyorum....gerçekten...

yazdıklarınızın sadece reddetmiş olmak için yazıldığı o kadar açık ki......üzülüyorum sadece.....

Gönderi tarihi:
Yanlışınız var Eski Yunan'ın bıraktığı yerden devam ettirmedi müslümanlar.

 

Bilindiği gibi dünyanın en eski üniversitesi Harran'daydı ve burada Antik Kültür'ün temsilcileri Sabiiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar uyum içerisinde yaşamışlar.

 

İlk Çağ Hellenizminin İskenderiye'deki bilim ve felsefe okulu dağıtılınca buradaki alimler 7. yüzyılın ilk yarısında Antakya ve Harran'daki okullara yerleştiler. İslamiyetten önce varlığı bilinen Harran okulunda Sabiiler (büyük bir kısmı sonradan müslüman oluyor), Hristiyan ve Müslümanlardan oluşan aydın gruplar hem araştırma yapıyor hem de İlk Çağ Yunan bilginlerinin eserlerini Arapçaya tercüme ediyorlardı. Böylelikle Harran tercüme merkezi haline geldi.

 

Yani görülüyor ki Müslümanların bıraktığı yerden devam etmiyor Batı, sadece tercümelerden yararlanıyor.

 

Bu arada: Bir müslüman hücreye mikroskopta baktığı zaman Allah yarattı deyip hayretle seyrederken, diğerleri onun nasıl oluştuğunu ve yapılarını araştırıp, nasıl daha sıhhatli yapabilirim diye araştırmaya koyulur.

 

Biliyorsunuz ki, Türkiye'deki hiçbir üniversite dünyanın, bırakın ilk 200 ü, ilk 500 üniversitesi arasında bile yer alamamıştır. Toplum olarak bilimin önemini kavradığımız söylenemez. Üniversiteye gitmeyi üst düzeyde meslek edinmek olarak algılıyoruz. Üniversitelerimiz ne bir bilimsel araştırma yapıyor, ne de ciddi bir şekilde öğretim ve eğitim verebiliyor, ezbere mantığı burada da devam ettiğinden bilim ve teknolojı geliştirme felsefesinden yoksunlar.

 

Bilim adamı yetiştirmenin önemini ne zaman kavrayacağız ve yetişen bu bilim adamlarının hücreyi hayran hayran seyredişleri ne zaman son bulacak acaba?

 

Sayın muki.

 

Konuyu öyle güzel anlatmışsınız ki, Sizi tebrik ederim.

 

Bugüne kadar yüzlerce inanışın kökeni eski metinler sayesinde çözülmüştür ve her gün yenileri bulunmaktadır. Kısacası olan şudur. Bilimsel gelişmeler her gün dinin alanını daha da daraltmıştır. Din giderek önce bilimin alanından sonra toplumsal düzenlemeler alanından çekilmek zorunda kalmıştır. Geriye kalan alan insanların psikolojik sığınma ihtiyaçlarıyla ilgili alandır. Astronomi ve biyolojiden sonra dinlere üçüncü büyük darbe arkeolojiden gelmiştir. Ve bu dinlerin gelişme süreçlerini açıkladığı için böyledir.

islam harici Dinler sıra ile

1- Blimsel gelişmeler

2-Toplumsal düzenlemEl ( Hukuk anayaşa insan hakları vs)

3-Astronomi

4- Biyoloji

alanlarında dışarırıda kalmışlardır.

 

Bu hususta islam haricindeki dinder saklı veya alenen reform yaparak bu alanlardan çekilp insanların sığınma ihtiyaçlarını düzenlemekle yetinmektedirler. İslamcılar ise inatla 1500 yıl öncenin doğmalarında direnmekteler. Böyle olunca da dünyanın her yerinde bitik vaziyetteler. Hiç bir şey icat edememekte ve insanlığa faydalı üretinde bulunamamaaktalar.

 

Yeni icatlara bir bakalım kimler var.

 

Kim ne icat etti..?

 

 

AKÜ ..PLANTE

 

VİNÇ..ROMALI VİTRUVİUS

 

MATKAP..G. SOMMEİLLER

 

ARŞİMED BURGUSU..ARŞİMED

 

ROBOT..E. SPERRY

 

RADYOAKTİVİTE..A. BECQUEREL

 

RADYUM..CURİE'LER

 

AMPUL..EDİSON

 

ASANSÖR..E. OTİS

 

BALON..MONTGOLFİER KARDEŞLER

 

BAROMETRE..TORİÇELLİ

 

BARUT(DUMANSIZ)..SCHULTRE

 

BENZİN MOTORU..N. OTTO

 

BİSİKLET..K. MACMİLLAN- J.K.STARLEY

 

BUHAR TRİBÜNÜ..PARSONS

 

BUHARLI GEMİ(GELİŞMİŞ)..FULTON

 

BUZ MAKİNESİ..GORRİE

 

ÇELİK(PASLANMAZ)..BREARLEY

 

ÇİMENTO..ASPDİN

 

DAKTİLO..C. LATHAM..

 

DENİZALTI..JOHN HOLLAND

 

DİNAMİT..NOBEL

 

DİNAMO..PİCİNOTTİ

 

DİZEL MOTORU..DİEZEL

 

DOKUMA MAKİNESİ..HARGREAVES

 

DÜRBÜN..LİPPERSHEY

 

FOTOĞRAF(İLK ŞEKLİ)..NİEPCE

 

GRAMOFON..BERLİNER

 

HAVA POMPASI..GURİCKE

 

HELİKOPTER..SİKORSKİ

 

HESAP MAKİNESİ..PASCAL

 

HOPARLÖR..RİCE/KELLOGG

 

JET UÇAĞI..OHAİN

 

KAĞIT İMALİ(SELÜLOZDAN)..DAHL

 

KARBÜRATÖR..DAİMLER

 

KAUÇUK..GOODYEAR

 

KRONOMETRE..HARRİSON

 

LOKOMATİF..STEPHENSON

 

MATBAA..GUTENBERG

 

MİKROFON..BERLİNER

 

MİKROSKOP..JANSSEN

 

MORS ALFABESİ..SAMUEL MORS

 

MOTOSİKLET..DAİMLER

 

NAYLON..DU PONT LABORATUVARI

 

NEON LAMBASI..CLAUDE

 

OTOMOBİL(4 TEKERLİ)..BENZ- DAİMLER

 

PARAŞÜT..VERANZİO

 

PARATONER..BENJAMİN FRANLİN

 

PİKAP..EDİSON

 

PİL..VOLTA

 

PLANÖR..OTTO LİLİENTAHİ

 

PROJEKTÖR..SPERRY

 

RADAR..TAYLOR VE YOUNG

 

RADYO..MARCONİ

 

RENKLİ FİLM..WESTCOTT

 

ROKET..GODDARD

 

RÖNTGEN TÜPÜ..COOLİDGE

 

SESLİ FİLM..ERNST RUHMER

 

SİNEMA MAKİNESİ..LUMİERE KARDEŞLER

 

TELEFON..GRAHAM BELL

 

TELESKOP..KEPLER-GALİLEO-

 

TELEVİZYON..BAİRD

 

TELGRAF..MORSE

 

TELSİZ TELGRAF..MARCONİ

 

TERMOMETRE..FAHRENHEİT-GALİLEO-CELSİUS-REAUMUR

 

TEYP..POULSEN

 

TRANSFORMATÖR..STANLEY

 

UÇAK..WRİGHT KARDEŞLER

 

ZEPLİN..KONT VON ZEPPELİN

 

DPT..P. MULLER

 

ELEKTRON MİKROSKOBU..KNOLL VE RUHKA

 

GEİGER SAYACI..J. H. W. GEİGER

 

HOVERKRAFT..C. COCKERELL

 

İNSÜLİN..BANTİNG VE BEST

 

KARBON 14 TARİHLEMESİ..W. F. WİLLARD

 

LAZER..C.H. TOWNES

 

TÜKENMEZ KALEM..L. BİRO

 

AEROSOL..GOODHUE- SİLLİVON

 

ÇAMAŞIR MAKİNESİ..HURLEY MACHİNE CO.

 

ELEKTRİK SÜPÜRGESİ..CECİL BOOTH

 

UZUNÇALAR..PETER GOLDMARK

 

VİDEO..A. PONİATOFF

 

YALAN MAKİNESİ..JOHN LARSON

 

YOL İŞARETLERİ..PEREY SHAW

 

 

YOK YOK.

Gönderi tarihi:
Bilimsel gelişmeler her gün dinin alanını daha da daraltmıştır. Geriye kalan alan insanların psikolojik sığınma ihtiyaçlarıyla ilgili alandır. Bu hususta islam haricindeki dinder saklı veya alenen reform yaparak bu alanlardan çekilp insanların sığınma ihtiyaçlarını düzenlemekle yetinmektedirler. İslamcılar ise inatla 1500 yıl öncenin doğmalarında direnmekteler.

 

Son günlerde okuduğum en güzel yorum, teşekkürler...

Gönderi tarihi:

Biz somut işler yaparak, çalışıp ortaya bir eser çıkararak değil, anlatımlarla, efsanelerle, hikaye ve anekdotlarla bir şey yapılmış gösterme meraklısı bir toplumuz.

 

Üniversitede hoca ileri ülkeler çeşitli araştırmalar yapıp bilimi geliştirirlerken, biz burada başörtüsü ile uğraşıyoruz demiş. Başı örtülü bir kız kürsüye yaklaşıp şöyle demiş:

 

-"Hocam, uzaya uydu fırlattınız da benim başörtüme mi takıldı?"

 

Evet, güzel hikaye... Etkileyici. Ancak hiç bir sorunu çözmüyor. Gerçekten de uydu fırlatamadık ne yazık ki ve bunun nedeni fırlattığımızda başörtüsüne takılması değil. Ama biz din tartışmasında takılıp kaldık. Halkımız neredeyse pabucunun bağcığını düz mü yoksa çapraz mı bağlasa daha sevap olur diye müftüye danışacak kadar bilimden uzak, her şeyin din olduğunu, her bilginin dinde yazılmış olduğunu düşünecek kadar koyu karanlıklar içinde. Bunu da Atatürk devrimlerine, aydınlanmaya, çağdaşlaşmaya direne direne sağladı karanlıkçı odaklar... Direniş bitmek bilmedi. Yap-boz, yap-boz... Cumhuriyet tarihi bununla geçti.

 

Siyasal alana taşınan çekişmeler yüzünden ne kadar bilimcimiz varsa ülkeden kaçırdık. Sokmayın şu dini siyasete diye dilimiz pelesenk oldu, yok! Ne anladılar, ne dinlediler. Bu din insanları ayrıştırır, kutuplaştırır, uyuşturur, hayallere, gerçek dışı efsanelere daldırır, hayal gördürür, gerçeklerden uzaklaştırır dedik, daha köpürdüler, hakarete uğradık diye daha azıttılar.

 

Arkadaşlar bakın, kendinize de, dindarlara da yazık ediyorsunuz. İnsanlara psikolojik destek sağlayan, bireysel olarak yararlı olabilecek olan dini siyasete sokarak yıpratıyor, bu destekten de insanları mahrum ediyorsunuz. Din tartışma alanlarına getirildikçe saldırılara uğruyor, insanlar da yıpranıyor, din de... Bunu yapmayın. Dini getirip getirip dayattıkça dinin ipliği pazara çıkarılıyor, dindar insanlar alaya alındıkları hissine kapılıyorlar ve iş uzadığında alınıyorlar da... Dinin bilimde, hukukta, sanatta, kısacası toplumsal her alanda hükmü, geçerliliği kalmamıştır, zaten de yoktu. Başka araç olmadığı için var zannedilmişti. Siz getirip dayattıkça biz bunu söylemek zorunda kalıyoruz. Bu sefer vay dine hakaret edildi diye ortalık karışıyor. Biz bu dayatmaları yutup oturamayız, siz de bu bilim dışı hurafeleri yutturamazsınız. Bu iş böyle gider ve zaman kaybeden, yaya kalan hepimiz oluruz.

 

Biz dine hakaret etmekten zevk almıyoruz, her yerde önümüze din çıkarılmasa, işimize bakacağız. Din gönüllerde yücelsin, insanlara psikolojik destek sağlasın, moral olsun. İşlevi budur. Kimse de buna itiraz etmez. Anneniz babanız öldüğünde cenaze töreninde dua okunması acınızı hafifletir, kanser olup öleceğinizi anladığınızda aynı şeyin size olduğunu, artık sıranızın geldiğini düşünürsünüz, savaş çıkıp düşmanla karşı karşıya geldiğinizde belki de ölmenin zamanının geldiğini düşünerek ileri atılırsınız, din budur. Kimseye kullandırtılmayan, kimselere ödünç verilmeyen, vicdanınızda saklı ve size has, size özgü, içinizin sesidir. Karanlık gecede gözleriniz açık, yalnız kaldığınızda o sesi evrene yayar ve bir yankı ararsınız. Kalabalığa çığırılmayacak kadar özeldir o ses. Kim bilir, evrende bir karşılığı vardır ya da yoktur. Bu bilinse bu kadar özel ve değerli olmazdı. Evrende yankılandığını ummaktır zaten onu özel ve gizli yapan. Gerçeği, salt gerçeği hiç kimse bilmiyor, bilmedi. Ne Musa, ne İsa, ne Muhammed, ne Buda ne Brahma gerçeğin kırıntısını bile yakalayamadı.

 

Başka insanlarla paylaşacağınız başka şeyler vardır. Bilim, sanat, estetik, duygu, hayat, dostluk, eğlence ve bir sürü toplumsal etkinlik... İnanç sizin içinizin size özel sesidir. O herkesin içinde başka, ayrı biçimde yaşar, ne olduğu da tanımlanamaz, paylaşılamaz. Ne zaman dışa vursanız, farklı tınılarla karşılaşır ve içinize geri döner. Ürkek bir kedi gibi gizemli ve sessiz, sokulgandır. Beyninizin kıvrımları arasında saklanır. Ne zaman çıkıp sesini yükseltse, anlamazlar pist diye kovalarlar ve hemen yine o kıvrımlar arasında sessizce kaybolur. Minnetsizdir, ne zaman başkasından beslenmeye kalksa horlanır veya hırpalanır. O yüzden boynuna tasma takılmaz, istenilen yere götürülemez. Bunu yapmaya kalkarsanız herkesi ayrı tarafa çeker, hepsi ayrı telden çalar. Karmaşaya, belirsizliğe neden olur. Bazen melek, bazen şeytan olarak algılanır, fark yoktur aslında aynı şeydir...

 

Sadece bilim karanlık ormanda yere dökülmüş ekmek kırıntılarına raslayarak iz sürmeye çalışıyor, ünlü masalda olduğu gibi... Bunu da cılız, zayıf bir mum ışığında yapabiliyor. Başka da bir yol yok! Din dediğiniz, karanlıkta gözünü yumup hayal görmektir, başka bir şey değil. Bilim hiç olmazsa uyanık kalıp iz sürmeyi yeğliyor. Ve ekmek kırıntılarının bizi nereye götüreceğini de şimdilik bilmiyoruz. Evrende bizi öyle uçurup kestirmeden sonuca götüren beleşten kestirmeler asla yok. Böyle bir şey görüyorsanız rüya gördüğünüzden emin olun. Böyle kestirmeler olsa zaten gerçeğin değeri ve önemi kalmazdı. "Gerçek" nedir, bilmiyoruz. Kimse, hiç kimse bilmedi.

 

Bu ülkeye en büyük kötülüğü dine prim veren, dindar kitleleri oy deposu gören zihniyetler yapmıştır. Dini siyasete soktular, tartışma konusu yaptılar, gönüllerdeki tahtından indirip pazarda meta olarak üç kuruşa sattılar. Ne acı ki bunu yine göremeyen uyuşturulan, kullanılan dindar kitleler oldu. Bu kısır döngüyü hâla kıramadık. Kıyamadıkları dinlerinin pazarda üç kuruşa satıldığını hâla gösteremedik göremiyorlar. Peşlerine takıldıkları insanların bu işin bezirganı, pazarlayıcısı olduğunu göstermeyi bir türlü başaramadık...

 

Herhalde kusur bizde, anlatamıyoruz...

Gönderi tarihi:
Bugüne kadar yüzlerce inanışın kökeni eski metinler sayesinde çözülmüştür ve her gün yenileri bulunmaktadır. Kısacası olan şudur. Bilimsel gelişmeler her gün dinin alanını daha da daraltmıştır. Din giderek önce bilimin alanından sonra toplumsal düzenlemeler alanından çekilmek zorunda kalmıştır. Geriye kalan alan insanların psikolojik sığınma ihtiyaçlarıyla ilgili alandır. Astronomi ve biyolojiden sonra dinlere üçüncü büyük darbe arkeolojiden gelmiştir. Ve bu dinlerin gelişme süreçlerini açıkladığı için böyledir.

islam harici Dinler sıra ile

1- Blimsel gelişmeler

2-Toplumsal düzenlemEl ( Hukuk anayaşa insan hakları vs)

3-Astronomi

4- Biyoloji

alanlarında dışarırıda kalmışlardır.

 

Bu hususta islam haricindeki dinder saklı veya alenen reform yaparak bu alanlardan çekilp insanların sığınma ihtiyaçlarını düzenlemekle yetinmektedirler. İslamcılar ise inatla 1500 yıl öncenin doğmalarında direnmekteler. Böyle olunca da dünyanın her yerinde bitik vaziyetteler. Hiç bir şey icat edememekte ve insanlığa faydalı üretinde bulunamamaaktalar.

 

AKÜ ..PLANTE

 

VİNÇ..ROMALI VİTRUVİUS

 

MATKAP..G. SOMMEİLLER

 

dinin alanı neydi ki bilimsel gelişmelerle daraldı???

 

saydığınız bilim adamlarının ateist olup olmadıları hakkında bilgi verirseniz memnun oluruz...teziniz bu olduğu için merak ediyorum...

bi de şunu merak ediyorum, hani dindar olunca insan beyni çalışmıyor sadece hücrelere bakıp aval aval sseyrediyormuş ya,, ateist olduktan sonra ne gibi bi buluşlar yapılıyo onu da bi zahmet???(kendinizden örnekler verebilirsiniz mesela...beyinsel faaliyetlerinizde hücrelere karşı ne gibi karşı konulmaz keşif güçleri hissettiniz...)

selamlar...

Gönderi tarihi:
dinin alanı neydi ki bilimsel gelişmelerle daraldı???

 

saydığınız bilim adamlarının ateist olup olmadıları hakkında bilgi verirseniz memnun oluruz...teziniz bu olduğu için merak ediyorum...

bi de şunu merak ediyorum, hani dindar olunca insan beyni çalışmıyor sadece hücrelere bakıp aval aval sseyrediyormuş ya,, ateist olduktan sonra ne gibi bi buluşlar yapılıyo onu da bi zahmet???(kendinizden örnekler verebilirsiniz mesela...beyinsel faaliyetlerinizde hücrelere karşı ne gibi karşı konulmaz keşif güçleri hissettiniz...)

selamlar...

 

sayın 4mevsim tebrik ediyorum sizi bu yaklaşımınızdan dolayı . :clover:

 

bir iki şeyde ben eklemek isterim;

 

dinsiz olunca bütün beyin hücreleride dinsiz olup keşifler için can atıyorlar sora kendilerinin daha önce ne olduklarını unutup benliklerini unutup yüksekten uçmaya başlıyorlar .hatta onlar bile bizi bu insanlar varedemezler onların ne haddine!deyip onlarda ateist hücreler oluveriyorlar...bi kaç tane cahil müslüman hücre bulunsada beyinde onların masallarını bikenara bırakıp bizi bu insan yoktan varedemez!deyip anlatılan masallara(!) gülüp geçiyorlardır

:D

 

 

saygılar...

Gönderi tarihi:

İslam akıl ve vicdan dinidir. Allah Kuran-ı Kerim'de insanları çevrelerini incelemeye ve onlar üzerinde düşünmeye teşvik eder. Örneğin;

 

"Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz, onu nasıl bina ettik ve onu nasıl süsledik? Onun hiçbir çatlağı yok. Yeri de (nasıl) döşeyip-yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda 'göz alıcı ve iç açıcı' her çiftten (nice bitkiler) bitirdik. (Bunlar,) 'İçten Allah'a yönelen' her kul için 'hikmetle bakan bir iç göz' ve bir zikirdir. Ve gökten mübarek (bereket ve rahmet yüklü) su indirdik; böylece onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik. Ve birbiri üstüne dizilmiş tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları da. (Kaf Suresi, 6-10)"

 

Allah, insanları yukarıda belirttiğim gibi araştırmaya çağırmıştır. Bunun yolu da bilimdir.

 

Günümüzde din ile bilim arasına sokulmak istenen bu zoraki ayrılık, bizzat bilimin kendi bulguları tarafından yalanlanmaktadır. Din bizlere evrenin yoktan yaratıldığını öğretmekte, bilim ise bu gerçeğin kanıtlarını bulmaktadır. Din bize canlıların Allah tarafından yaratıldığını öğretmekte, bilim ise canlılıkta ortaya çıkardığı tasarımla bu gerçeğin delillerini ortaya koymaktadır. Son zamanlarda, bilimsel alanda İslam dünyasında yapılan çalışmaların az olmasının nedeni düzensizliktir. Unutulmamalıdır ki Avrupa da Avrupa olmadan önce kaynayan bir kazandı.

Gönderi tarihi:
İslam akıl ve vicdan dinidir. Allah Kuran-ı Kerim'de insanları çevrelerini incelemeye ve onlar üzerinde düşünmeye teşvik eder. Örneğin;

 

"Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz, onu nasıl bina ettik ve onu nasıl süsledik? Onun hiçbir çatlağı yok. Yeri de (nasıl) döşeyip-yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda 'göz alıcı ve iç açıcı' her çiftten (nice bitkiler) bitirdik. (Bunlar,) 'İçten Allah'a yönelen' her kul için 'hikmetle bakan bir iç göz' ve bir zikirdir. Ve gökten mübarek (bereket ve rahmet yüklü) su indirdik; böylece onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik. Ve birbiri üstüne dizilmiş tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları da. (Kaf Suresi, 6-10)"

 

Allah, insanları yukarıda belirttiğim gibi araştırmaya çağırmıştır. Bunun yolu da bilimdir.

 

Günümüzde din ile bilim arasına sokulmak istenen bu zoraki ayrılık, bizzat bilimin kendi bulguları tarafından yalanlanmaktadır. Din bizlere evrenin yoktan yaratıldığını öğretmekte, bilim ise bu gerçeğin kanıtlarını bulmaktadır. Din bize canlıların Allah tarafından yaratıldığını öğretmekte, bilim ise canlılıkta ortaya çıkardığı tasarımla bu gerçeğin delillerini ortaya koymaktadır. Son zamanlarda, bilimsel alanda İslam dünyasında yapılan çalışmaların az olmasının nedeni düzensizliktir. Unutulmamalıdır ki Avrupa da Avrupa olmadan önce kaynayan bir kazandı.

 

Onun hiçbir çatlağı yok. Herhalde Muhammed'in Allah'ı Ozon Deliği diye bir olayla karşılaşacağımızı bilmiyordu ki bu konuda vahiy göndermedi.

 

Onda sarsılmaz dağlar bıraktık. Sarsılmaz dağları bırakın kıtalar sürekli bir taraflara kayıyor. Afrika ve Yunanistan denilen plakalar normalde her sene 4 cm birbirlerine doğru kayarken, Yunanistan'da olan son depremde Yunanistan plakası Afrika plakasına doğru tahminlere göre 6 mtr bir kayış yaptı. Bunlar oraya buraya kayan plakalardan sadece iki tanesi.

 

Muhammed'in Allah'ı plakaların az veya çok yer değiştirdiklerini de bilmiyormuş ki bununla da ilgili bir vahiy göndermemiş.

 

Günümüzde din ile bilim arasına sokulmak istenen bu zoraki ayrılık, bizzat bilimin kendi bulguları tarafından yalanlanmaktadır.

Bırakın artık şu dinin bilime ışık tuttuğu yalanlarını, komik oluyor çünkü...

Gönderi tarihi:
Onun hiçbir çatlağı yok. Herhalde Muhammed'in Allah'ı Ozon Deliği diye bir olayla karşılaşacağımızı bilmiyordu ki bu konuda vahiy göndermedi.

 

Onda sarsılmaz dağlar bıraktık. Sarsılmaz dağları bırakın kıtalar sürekli bir taraflara kayıyor. Afrika ve Yunanistan denilen plakalar normalde her sene 4 cm birbirlerine doğru kayarken, Yunanistan'da olan son depremde Yunanistan plakası Afrika plakasına doğru tahminlere göre 6 mtr bir kayış yaptı. Bunlar oraya buraya kayan plakalardan sadece iki tanesi.

 

Muhammed'in Allah'ı plakaların az veya çok yer değiştirdiklerini de bilmiyormuş ki bununla da ilgili bir vahiy göndermemiş.

 

Günümüzde din ile bilim arasına sokulmak istenen bu zoraki ayrılık, bizzat bilimin kendi bulguları tarafından yalanlanmaktadır.

Bırakın artık şu dinin bilime ışık tuttuğu yalanlarını, komik oluyor çünkü...

 

 

komik olan sizin inkarlarınız olmaya başladı sayın muki..

 

1-Muhammed'in Allah'ı değil tüm inananların Allah'ı

2-siz ne kadar inkar etsenizde inananların kitabı bilime ışık tutmuştur.

3-plaka ile dağları birbirinden ayıramayandan başkası söleyemezdi zaten bunu çok gülünç olmuş tespitiniz...plakalardan kayıyor.ama dağlar plakaların herzamanki yerinde sarsılmadan duruyor...:):)

4-onun hiçbir çatlağı olmayacak dememiş..onda hiçbir çatlak yok demiş..ozon deliği günümüzden sadece birkaç yıl önce delinmiştir..bunun sebebide insanların kendileridir...

 

selam ile...

Gönderi tarihi:
komik olan sizin inkarlarınız olmaya başladı sayın muki..

 

1-Muhammed'in Allah'ı değil tüm inananların Allah'ı

2-siz ne kadar inkar etsenizde inananların kitabı bilime ışık tutmuştur.

3-plaka ile dağları birbirinden ayıramayandan başkası söleyemezdi zaten bunu çok gülünç olmuş tespitiniz...plakalardan kayıyor.ama dağlar plakaların herzamanki yerinde sarsılmadan duruyor...:):)

4-onun hiçbir çatlağı olmayacak dememiş..onda hiçbir çatlak yok demiş..ozon deliği günümüzden sadece birkaç yıl önce delinmiştir..bunun sebebide insanların kendileridir...

 

selam ile...

1- Her ne kadar bir Yaratan'a inanıyorsam da, Kuran'da belirtilen Allah benim için Muhammed'in Allah'ı.

2- Siz de her ne kadar bu kitap bilime ışık tutmuştur deseniz de, yanlış derim. Bilimle uzaktan yakından alakası olmayan bir kitap.

3- Japonya'da bir depremde tesadüfen dağların tepesinde olan insanların çektikleri videolardan görüldüğü üzere dağlar beşik gibi sallanıp kayalar aşağı yuvarlanıyor. Ayrıca plakalar sürekli yer değiştirmekle meşgul iseler, dağların herzaman ki yerinde durup durmayacağını zaman gösterecek. Bunu ne siz ne de ben yaşarım sanıyorum.

4- 'Onda bir çatlak yok ama, doğayı korumazsanız olabilir' deseydi ya Muhammed, neden dememiş acaba? Bilim kitabıdır diyorsunuz. O zaman neden Muhammed o zamanın bilim adamlarını etrafında toplayıpta, 'hadi beyninizi çalıştırın, bulun buluşturun' dememiş.

Gönderi tarihi:
1- Her ne kadar bir Yaratan'a inanıyorsam da, Kuran'da belirtilen Allah benim için Muhammed'in Allah'ı.

2- Siz de her ne kadar bu kitap bilime ışık tutmuştur deseniz de, yanlış derim. Bilimle uzaktan yakından alakası olmayan bir kitap.

3- Japonya'da bir depremde tesadüfen dağların tepesinde olan insanların çektikleri videolardan görüldüğü üzere dağlar beşik gibi sallanıp kayalar aşağı yuvarlanıyor. Ayrıca plakalar sürekli yer değiştirmekle meşgul iseler, dağların herzaman ki yerinde durup durmayacağını zaman gösterecek. Bunu ne siz ne de ben yaşarım sanıyorum.

4- 'Onda bir çatlak yok ama, doğayı korumazsanız olabilir' deseydi ya Muhammed, neden dememiş acaba? Bilim kitabıdır diyorsunuz. O zaman neden Muhammed o zamanın bilim adamlarını etrafında toplayıpta, 'hadi beyninizi çalıştırın, bulun buluşturun' dememiş.

 

sizin için olandan değil bizim için olandan bahsettiğimize göre bütün inananların Allah'ı

dağlar beşik gibi sallanır depremde ama depremin üzerinden aldığı tek şey kayalardır dağların köklerinin dağlardan dahada uzun ve yüksek olduğundan bihabersiniz sanırım!!!dağların sürekli aynı yerde durduğu bir gerçektir sayın muki bunu sizde görüyorsunuz bizde...plakalarla birlikte hareket ediyor dağlar isterseniz ufak bir araştırmayla bunu görebilirsiniz...(Bkz google)..:)

 

onda bir çatlak yok demek olmayacağı anlamı taşımaz sayın muki değil mi??

Gönderi tarihi:
dinin alanı neydi ki bilimsel gelişmelerle daraldı???

 

saydığınız bilim adamlarının ateist olup olmadıları hakkında bilgi verirseniz memnun oluruz...teziniz bu olduğu için merak ediyorum...

bi de şunu merak ediyorum, hani dindar olunca insan beyni çalışmıyor sadece hücrelere bakıp aval aval sseyrediyormuş ya,, ateist olduktan sonra ne gibi bi buluşlar yapılıyo onu da bi zahmet???(kendinizden örnekler verebilirsiniz mesela...beyinsel faaliyetlerinizde hücrelere karşı ne gibi karşı konulmaz keşif güçleri hissettiniz...)

selamlar...

 

 

"bi de şunu merak ediyorum, hani dindar olunca insan beyni çalışmıyor sadece hücrelere bakıp aval aval sseyrediyormuş "

 

Benim sözüm her şeyi dinsizler yapar demedim. İslamlar yapamaz dedim. Hristiyanlar rönesans ve reform yaptılar. onar dini aktif iş hayatından uzaklaştırdılar bence hadım ettiler. Onun için listede hiç müslman yok. Müslümanları sayın GAZALİ ve Muhammet bitirdiler.

 

Şu dünyaya bak . Demokrasi ile yötelilen bir islam devleti varmı ilaç için bir tane. Ruslar komunistliği bırakınca serbest kalan halklardan Müslümanlardan başka demokrasi kuramayan devlet varmı ?. Hepsinin başında despot var. Kıpraynın başını *******. Romanya çingenleri bile bir gece ayaklanıp ben sizin ananızım diyen bayan çavuseskoyu astılar kurtuldular. Ama islam halklarından hiç biri çingenler kadar bile olamadılar.

 

Sebeb islam.

 

Şİmdi siz unutmayacağınız bir yazıyı sunacağım. En az 3 defa okuyun bunu.

 

 

 

İslam çağımıza ne verebilir?

 

Türk toplumunun içinde bulunduğu durum göz önünde bulundurulduğunda, bir kurtuluş projesinin öncelikle toplumda özgürlükleri, adaleti ve eşitliği kurumsallaştırması, demokrasiyi güçlendirmesi; ülkenin eğitim, sağlık, ve sosyal yaşama ilişkin sorunlarını çözmesi, sanayileşme ve kentleşme süreçlerini hızlandırması, toplumsal huzuru sağlaması beklenir. Birazdan göreceğimiz gibi İslamcının kurtuluştan anladığı ise, kitlelerin yaşamlarının İslami esaslara göre düzenlemesi ve devletin de bu esaslara göre yönetilmesidir. Kuran için kurtuluş cennete girmektir. Kurtuluşa ulaşmanın bir yolu da savaşmaktan geçer. (Maide 35)

 

İslam, inananlarını "öteki dünya" için şartlandırdığından sürekli olarak dünyasal yaşamı aşağılama eğilimindedir. (Mümin 39/ Saffat 58-61/ Zariyat 56/Ankebut 64/ Enam 32/ Muhammed 36/ Hadid 20/ Kasas 60) Elbette bu yaklaşımın ardından insanların karşısına dünyasal kurtuluş vaatleriyle çıkmanın samimi bir yanı yoktur. Dünyasal yaşama ilişkin getirdiği düzenlemelerde de tek amaç, İslam'ı yaymak veya "küfür ortadan kalkıncaya kadar" kafirle savaşmaktır. Dünya yaşamını bu şekilde tanımlayan İslam'dan dünya için bir kurtuluş projesi üretmesini beklemek de elbette büyük bir hata olacaktır. Zaten Kuran Tanrısı dünya üzerindeki adaletsizliklerin de kendisi istediği için var olduğunu iddia eder. (Ali İmran 26,37/ Necm 48) Bunun doğruluğunu savunur. (Şura 27/Alak 6,7)Ve bu adaletsizliğe karşı çıkılmasını da eleştirir. (Zuhruf 32) Üstelik "öbür dünya", eşitsizliklerin daha da fazla olduğu bir yerdir (İsra 21). Şartlar böyleyken mevcut adaletsizlikleri değiştirmeye çalışmak da, Allah'ın iradesine karşı çıkmaktır. Kuran'ın toplumsal bir kurtuluş projesi üretememesinin de sebebi budur. Çünkü "Kurtuluş"un tanımı gereği toplumsal düzenlemelere gitmek Allah'ın iradesine ters düşmek demektir.

 

İslam, bir devlet modeli olarak devrini yüzlerce yıl önce tamamlamıştır. İslam kurallarıyla çağın gereklerinin karşılanması mümkün değildir. Örneğin İslam ile demokrasi, kesinlikle yan yana gelemeyecek kavramlardır. Eğer dini kişinin tanrı ile arsındaki ilişkisi olarak algılarsak, bu konuda pek bir sorun yoktur. Ama şeriatçının yaptığı gibi dini bir yönetim metodu olarak görürsek, öncelikle demokrasiden umudu kesmemiz gerekir. İslam, demokrasinin gereklerini karşılamaz. Örneğin demokrasinin en önemli kuralı, egemenliğin halka ait olmasıdır. Şeriatçı ise, "hakimiyet Allah'ındır" iddiasındadır. Yine demokrasinin en önemli gereklerinden düşünce özgürlüğü de Şeriatta olmayan bir kavramdır. Hatta İslam'da en büyük suç inanmamaktır. Eğer inanmıyorsanız **********. (Tevbe 5/Bakara 190-191/Nisa 89,91/Maide 33) Bunun dışında dinin kurallarını sorgulamak da yasaktır. Sorgulamak, kafirlikle eşdeğerdir. "Ayetlerimizi tartışarak bozmaya çalışanlar, işte onlar cehennemliktir"(Hacc 51) Düşünce özgürlüğü olmadığı gibi vicdan özgürlüğü de yoktur. Çünkü İslam'da Cennet ve Cehennem kavramlarının baskısıyla oluşmuş bir dinsel vicdan vardır. İnsan yaşamındaki her davranışın karşılığı olarak ödüller ve cezalar belirlenmiştir ve sizden sevap kazanmak için iyilik yapmanız, günaha girmemek için kötülük yapmamanız istenir. Bu yüzden din içinde kalınarak vicdanın geliştirilmesi de mümkün değildir. Demokrasiden söz ederken din, cinsiyet, ırk, ekonomik konum ayrımı yapmamak da unutulmaması gereken bir kuraldır. Fakat Şeriat tüm bu ayrımları yapar. Hatta bütün sistemi eşitsizlikler üzerine kurulmuştur. Demokrasinin gereklerinden çoğulculuk ve devletin meşruiyetini halktan alması da Şeriata aykırıdır. Çünkü şeriat birlikçidir (tevhidcilik). Bu nedenle de hakimiyet Allah'ın olduğundan devlet yönetme yetkisini Allah'tan alır. Bu saydığımız nedenlerden ötürü de demokrasi, şeriat için "küfür" niteliğindedir. Hakimiyeti Allah'tan değil halktan aldığı için açıkça "şirk" (Tanrıya eş koşma) anlamındadır.

 

İslam'ın tek eksiği demokrasi değildir. Hukuk sistemi de son derece adaletsizdir. Hırsızlık yapanın elini kesen İslam, ticarette hırsızlıktan farklı olmayan davranışları; fahiş fiyat uygulamasını veya karaborsacılığı "öbür dünyaya" havale etmekte, kısacası cezalandırmamaktadır. Zina suçunu taşlayarak öldürme gibi vahşete eşdeğer bir şekilde cezalandırırken, bir taraftan erkeğe 4 kadın ve sayısız cariye gibi uygulamalarla, benzer bir ********* meşru görmektedir. Kuran'a ve hadislere bakarak bir hukuk sistemi yaratmak ta mümkün değildir. Bu yüzden İslam'ın hukuk sistemini Kuran değil, Kuran'ın takipçileri olduğunu iddia eden insanlar hazırlamıştır. Elbette laikliği "kul ürünü" olduğu için ********* şeriatçının bu durumda haklı bir yanı yoktur.

 

Getirdiği ayrımcı politika da insanların barış içinde yaşamasını engelleyici niteliktedir. Çünkü Kuran, Başka dinden olanlarla kesinlikle uzlaşmaya gitmez. En barışçı tavrı, "kitap ehli" denilen Yahudi ve Hıristiyanlara cizye vermeleri koşuluyla dokunmamaktır.(Tevbe 29) Eğer bunu kabul etmezlerse öldürülürler.(Nisa 89) Yahudileri dost edinmek bile yasaktır. (Maide 51/82/64) Dinin bu yönü, insanları birleştirici değil bölücü bir fonksiyona sahiptir. İslam'da Türk düşmanlığı da önemli bir yer tutar. Hadis kitaplarında "Türklerle öldürüşmek" adı altında bölümler vardır. Kısas, intikam, savaş teşviki(Bakara 190/Bakara 216/Maide 35), öldürme teşviki, (Tevbe 5/ Nisa 89/ Tevbe 111) başka dinden olanlara düşmanlık...vb tavırlar, inananları sürekli olarak bir "biz ve onlar" ayrımına gitmeye zorlar. Günümüzde bile bu ayrım sürmektedir.

 

İslam'ın teorik düzeyde eksikleri çok fazladır. Toplum yaşamımıza fazladan katabileceği hiçbir ekonomik ve sosyal düzenlemesi yoktur. Olanlar da çağımıza cevap verebilecek nitelikte değildir. Üstelik 1400 yıldır yazılan kitapları da bir kenara bırakıp İslam'ın özüne yani Kuran'a ve hadislere döndüğümüzde bu sayı daha da azalır. Çünkü Kuran'da var olan hukuk kurallarının sayısı 50'yi bile bulmaz. Bu sayı çağdaş hukuk kurallarının çok altındadır. Bununla birlikte bu kurallar nitelik yönünden de zayıftır. Zaten İslam'da "İcma" ve "kıyas" uygulamalarının amacı, bu eksiklikleri kapatmaktır. Elbette bu tür yorumların katılmasıyla birlikte birbirinden çok farklı şeriatlar ortaya çıkmıştır. İslam dünyasında 72 tane mezhebin varlığı bilinmektedir. Bunların kolları ve tarikatlaşma gibi eğilimlerle birlikte farklı uygulamaların sayısı yüzlerle ifade edilir duruma gelir. Bu tür farklılıklar günümüze kadar giderilememiştir. Bugün şeriatla yönetilen ülkelerin her birinde diğerlerinden çok farklı uygulamalar vardır. Zaten bu kurallar Muhammed döneminde bile aynı kalamamış, peygamber tarafından birçok defa değiştirilmiştir (Nesh edilmiştir).

 

Şeriatın kadınlar açısından bir kurtuluş olmayacağı da çok açıktır. Bilindiği gibi, Şeriatta kadının hiçbir değeri yoktur. Kuran'a göre kadın ikinci sınıf bir varlıktır. Tanıklığı erkeğin yarısına eşittir, mirasta payı erkeğin yarısıdır. Kadından yönetici olmaz, yaratılış amacı erkeğe hizmettir. Kadın kocasının sözünden dışarı çıkamaz, başka erkeklerle bir araya gelemez, gerekirse dövülebilir. Eve kapatılması ve tanınmayacak şekilde örtünmesi gereklidir. Süslenmek, hatta güzel koku bile sürmek yasaktır. Kocasını üç kadınla ve sınırsız cariyeyle paylaşmak zorundadır. Kadının kocasından boşanma hakkı bile yoktur. Muhammed'e göre aklen eksiktir, insanlar için en büyük fitnedir, Cehennem kütüğüdür. Elbette dinin kadına yaklaşımı böyleyken İslam'ın kadın için kurtuluş olduğunu söylemek de mümkün değildir.

 

Kısacası, bir yönetim modeli olarak İslam, çağın çok gerisindedir. Kuran'a baktığımızda hep 14 yy öncesinin inançları, kuralları ve ahlakıyla karşılaşırız. Elimizde köleciliği meşru gören, adaletsizlikleri savunan ve bu konuda çözüm üretmeyen, kadını ikinci sınıf varlık gibi gören, hukuktan ekonomiye kadar eşitsizlik temeli üzerine kurulu, insan haklarından, özgürlükten uzak; bilim, sanat ve emek karşıtı; hoşgörüsüz, gelişmeye ve yeniliklere kapalı, haksızlığa karşı mücadele yerine boyun eğmeyi öğreten, böylelikle egemen sınıfların ekmeğine yağ süren; sessiz kalmayı, boyun eğmeyi, ve Allah'ın adaletinin gerçekleşmesi için "sabır" göstermeyi fazilet sayan bir sistem vardır.

 

İslam kendi çağına ne vermiştir?

 

Aslında İslam'ın kendi çağına ne verdiğine baktığımız zaman, bu gerçekler daha da belirginleşecektir. İslam, ortaya çıktığı toplumun yaşamında önemli değişimlere ve görece ilerlemeye yol açmış olsa bile, bunlar çok sınırlı olduğu gibi, hiçbir zaman "kurtuluş" niteliği de taşımamıştır. Örneğin 6.yy Arap toplumunda, henüz ticari bir sektör haline gelmemiş olsa da, kölelik kurumu vardı. "Kurtuluş" olan İslam'ın köleliği reddetmesi gerekirdi. Ancak böyle olmamıştır. Aksine, köleliği tanrı katında kutsayarak toplumsal bir kurtuluş olma şansını daha o zaman bile geri tepmiştir.

 

Merkezi devletin halifelik çatısı altında tüm kabileleri birleştirmesi, ilkel de olsa mevcut bulunan kabile demokrasisini tümden yok etmiş, yayılmacı ve zor kullanıcı yapısıyla da bu anti-demokrat tavrı pekiştirmiştir. Kılıç zoruyla Müslüman yapılan kabileler, gece baskınlarında çocuk-kadın dinlemeyen katliamlar, işkenceler, çevreye büyük korku salmıştır.

 

Kuran'ın her şeyi anlattığını iddia etmesiyle toplumda bilimsel ve teknik gelişmelerin önü tıkanmış, bu içine kapanma ile birlikte çağın gereklerine göre değişim de imkansızlaşmıştır. Sadece bu inanç yüzünden İskenderiye Kütüphanesi gibi bir hazine, halife Ömer tarafından "Buradaki kitapların içindeki bilgiler Kuran'da varsa bunlara gerek yok, eğer yoksa bunlar doğru değil. O halde yakılsın" diye yakılmış, tüm Müslüman dünyasına büyük faydalar sağlayabilecek bir birikim, bu yobaz düşüncenin kurbanı olmuştur. Akıl bile dinde "din için düşünme" anlamındadır. Bu yüzden de İslam'da gerçek anlamda akılcı bir düşünceye rastlamak mümkün değildir.

 

Elbette içinde bulunduğu topluma görece bir fayda sağlamıştır. Siyasal birlikten yoksun kabilelerden ibaret olan Arap toplumu İslam ile tek çatı altına toplanmış, gösterdiği yayılmacı ve merkeziyetçi siyaset ile de sürekli bir gelişme sürecine girmiştir. Ama ürettiği çözümler kısa vadeli olmuş, uzun vadede büyük sorunlar yaşanmıştır.

 

İslam'ın ilk dönemlerinde Yunan biliminin alınıp doğu bilimiyle birlikte yeniden sentezlenmesi ile Rönesans'a bile bir altyapı oluşturabilecek birikim sağlandı. Fakat bu süreç 11.yy'dan sonra aksadı. Gazali ile birlikte de bilim karşıtı bir hareket başladı ve büyük bir gericilik baş gösterdi. Felsefe alanında ise hiçbir pozitif gelişme yaşanmadı. Kuran dışında bir doğru kabul edilmediği için felsefe alanında düşünceyi geliştirici hiçbir çalışma yapılamadı. İslam dünyasından yetişen ve düşünce alanında büyük adımlar atabilecek Farabi, İbn Rüşd, İbn Haldun gibi bazı değerli filozoflar da dinsizlikle suçlandı. Bu dönemin ardından İslam devleti büyük sorunlar yaşamaya başladı.

 

Gazali'nin başlattığı gericilik hareketi ile bilimsel gelişmenin önü tamamen tıkandı. Öğrenmeyi yalnızca din konusunda teşvik eden, dahası "ilim" olarak da yalnızca dini bilgiyi gören Kuran, bilimsel hiçbir veri içermez. Bununla birlikte, insanlar için gerekli her bilgiyi içerdiğini iddia eder. (Yusuf 111) Kuran'ın yazıldığı dönemde hakkında hiçbir şey bilinmeyen konular, Allah'ın takdiri ile açıklanmıştır. Kuran'a göre güneşin hareketinden yağmurun yağmasına kadar tüm doğal olaylar, insanın üreyişi, hastalıklar, hatta gemilerin yüzüşü ve kuşların uçuşu bile Allah'ın isteğiyle olmaktadır. "Kurtuluş" olacak bir hareketin; bırakın gerekli toplumsal düzenlemeleri, o dönemde kitlesel ölümlere yol açan salgın hastalıklar hakkında bile hiçbir şey yapamaması elbette ki düşünülemez. Ama İslam gerçeği budur. İslam'ın ilmi Muhammed'in bile işine yaramamış, hep erkek çocuk istediği halde doğan erkek çocukları ölmüştür. Benzer bir durum halife Ömer döneminde yaşanmış ve komutan Ebu Ubeyde'nin ordusu veba salgınında yok olmuştur. Allah'ın ceza olarak gönderdiği hastalıklar, Allah'ın ordusunu yok etmiştir.

 

Özetleyecek olursak, İslam'ın ilk birkaç yüzyıllık yükselişi ve bu dönemde bilime yaptığı katkılar dışında kendi çağında da kazandırdığı pek bir şey yoktur.

 

Osmanlı gibi büyük bir imparatorluğun, hem de çok kültürlü yapısının avantajlarına karşın bilim ve teknolojide geri kalmasının ve 19.yy'da "hasta adam" konumuna düşmesinin en büyük nedenlerinden biri de şeriattır . Çünkü din adamları, şeriatın gereği olarak bilime ve özgür düşüncenin ilerlemesine hep karşı olmuşlardır. Bu yüzden matbaa ülkeye üç yüz yıl geç (üstelik dini konuda bir şey yayınlamama şartıyla) sokulmuş, Uluğ Bey ve Ali Kuşçu gibi astronomların çalışmalarına izin verilmemiş, İbn Sina gibi büyük bir bilim adamına kadavra ile çalışma izni verilmemiş, Hezarfen Ahmed Çelebi Cezayir'e sürülmüş, bilim adına hiçbir çalışma hoş karşılanmamıştır. Sanat da aynı şekilde aşağılanmış, medreselerde resim ve şiir alanında hiçbir eğitim verilmemiştir. Özellikle etkinlik sahibi din adamlarının kışkırtmaları çok etkili olmuş, sırf bu yüzden savaşlara girilmiş, önemli bilim ve devlet adamları öldürtülmüş, gerileme ve çöküş döneminde hiçbir ıslahat hareketi hoş karşılanmamıştır. Kurtuluş savaşında Mustafa Kemal'in karşısında gerici din adamları ve onların desteklediği padişah, işgalci devletler kadar engel teşkil etmiştir. Elbette "kafirlik" sayılan laiklik de uzun süre devletten uzak tutulmuş, Tanzimat fermanı ile başlayıp Islahat fermanı ve meşrutiyet hareketleriyle devam eden bu laikleşme eğilimi hep bastırılmış, ancak Kemalist devrimle hayata geçirilebilmiştir.

 

Tarihteki uygulamalara baktığımızda, İslamiyet'in ilk dönemlerinden itibaren çelişkilerin ve karmaşanın ortaya çıktığını görüyoruz. İslam belki içinden çıktığı koşullar için hatırı sayılır bir ilerlemeydi ama, o zaman bile çağın gereklerini karşılayamıyordu. Bu eksiklikler Peygamber ölünce iyice su yüzüne çıkmıştır. Daha peygamber ölür ölmez kargaşa başlamış, Peygamberin cesedi ortada bırakılıp yerine kimin geçeceği konusunda büyük tartışmalar yaşanmıştır. Sonunda da siyasi oyunlar ile Ebubekir halife ilan edilmiştir. Ebubekir'en sonra Ömer halife olmuş ve biriken siyasi çelişkiler sonucunda katledilmiştir. Kılıç tehdidiyle halife seçtirilen Osman da halkın artan adaletsizlikler sonucu ayaklanması sonucunda linç edilerek öldürülmüştür. Ali ile Ayşe'nin yaşadığı anlaşmazlık on binlerce Müslümanı birbirine düşüren bir savaşla noktalanmış, daha sonra Ali de katledilmiştir. Ardından Muhammed'in torunları Hasan ve Hüseyin öldürtülmüş, halifeliği Muaviye gasp etmiş, Müslüman'ın Müslüman'ı katletmesi yüzyıllarca sürmüştür. En sonunda halifelik, Yavuz'un Mısır'dan silah zoruyla almasıyla Osmanlı'ya geçmiştir.

 

İslam'ın Muhamed döneminde bile uygulama sorunları vardı. Muhammed'in el kesme cezasına sınırlama getirmesi, Ömer'in kıtlık döneminde bu cezayı uygulamaması, Muhammed döneminde zekat toplamada çıkan sorunlar, Ebubekir döneminde bu zorlukların çatışmaya dönüşmesi, Ömer'in Irak'ı işgalinde toprakların 4/5'ini savaşçılara dağıtmaması, hep İslam'ın uygulamasından sapmalara örnektir. Elbette Allah tarafından gönderildiğine inanılan bir sistemde böylesine karmaşanın hüküm sürmesi mümkün değildir.

 

Günümüzde de, İslam'ın bazı kurallarının yok sayıldığı, ya da aykırı davranışların İslam'a uygunmuş gibi gösterildiği görülmektedir. Faiz yasağına karşı ortaya atılmış olan "kar ortaklığı" uygulaması, bu duruma iyi bir örnektir. Her dinde olduğu gibi, İslam'da da insanlar çıkarlarına ters düşen yasakları yok saymaktadır. Şeriatın müzik yasağı da en az uygulanan yasak olmuş, halife saraylarından çalgıcılar hiçbir zaman eksik olmamıştır.

 

Sonuç.

 

Görüldüğü gibi, Allah'a dönerek ulaşılacağı iddia edilen kurtuluş, Kuran'ın ekonomiden siyasete, insan haklarından sosyal yaşama kadar her konuda çağın gerisinde kalmış olduğu gerçeğinden dolayı mümkün değildir. 1400 yıl öncesinin farzları, vacipleri ve mekruhları günümüzün hiçbir ihtiyacına cevap verememektedir.

 

Şeriatçılığın öz kaynaklarıyla üretebileceği bir kurtuluş projesi olamaz. Ortaya çıkarılan İslam modelleri de zaten İslam'dan kaynaklanan değil, İslam dışı ekonomik modellerden türetilmiş sistemler olmaktadır. Daha sonra bu modeller İslam'da varmış gibi gösterilip halka sunulmaktadır. Şeriatçının "Kurtuluş İslam'da" sloganı da aslında toplumsal bir kurtuluşu değil, sistemin ezdiği kitleleri cennet umudu ile kendine çekip Şeriatçı ideolojiye yedeklemeyi hedeflemektedir. Bu noktada Şeriatçının yenilikçi tavrı da aldatıcı olmamalıdır. Çünkü bu yenilikçilik, yalnızca Şeriata hizmet etme amacını taşır. Kitlelerin yararına sunulacak hiçbir yenilik Şeriatçıyı ilgilendirmez.

 

Allah korkusuyla sürekli olarak insanları kontrol altında tutan, onları yalvarmaya, dua etmeye, adaletsizliklere boyun eğmeye iten; cihat emriyle kitleleri ölüme sürükleyen, bunu sürekli kılabilmek için cennet vaatlerini eksik etmeyen, demokrasi ve insan haklarını "kafirlik" olarak gören; 4 kadın, cariyeler, geçici nikahlar ile erkeğin zevki için çalışan, bu arada kadını yerden yere vuran, özellikle hadislerle desteklenen hurafelerle ***** insanların beynini uyuşturan, her şeyin Tanrının iznine bağlı olduğu fikriyle kitleleri tepkisizleştiren, insanların kafasını şeytanlar, periler,cinler, büyü, üfürükçülük...vb fikirlerle dolduran, bilimle uzaktan yakından ilgisi olmayan birçok fikri ilahilik adı altında yayan, sürekli "öbür dünya" için yaşamayı öğütleyen ve bu nedenle insanlara bu dünya için hiçbir şey vermeyen İslam şeriatı, tartışmasız biçimde insanlığa zararlı bir kurumdur ve hiçbir şekilde "kurtuluş" olamaz.

Gönderi tarihi:

bizim okuduğumuz kuran ortada..sizin de hangi malzemelerle hangi bakış açısıyla beslendiğiniz ortada...sizin yazdığınız yazı (1 kere okuyunca da anlaşılıyor) iftiralarla dolu....islamlar islamcılar vs kelimeleri özellikle uyduruyorsunuz...yazıda kin ve nefrete malzemeden başka birşey yok...

 

burada dini konuları insaf ölçüleriyle tartışmaya paylaşmaya çalışıyoruz ama ne kadar imkansız olduğunu görüyorum üzülerek...

...önyargılarınız bu dini karalamaya yetmez...malzemeniz ne kadar bol olursa olsun...kuran asırlar öncesinden gelen bir metin değildir...geçmişle geleceğin köprüsüdür... insan eksenli bir medeniyettir...inananları bağlar...

size düşen kendi medeniyetinizi kurmaktır....özgürsünüz dinden soyutlanınca alabildiğine....neyi bekliyorsunuz yıllardır...kurun medeniyetinizi....bilimsel keşiflere yelken açın.... biz de alkışlayalım...yeter ki gölge etmeyin inananlara...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.