Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 1 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 1 Haziran , 2006 Kara Gözlüm Askim dedim sana,sevdim saydim Nedense basaramadim,sevilmeden terkedildim Oysa o kara gözlerine baktigimda bile Denizi görürdüm aniden sessiz ve paylasimli Evet paylasimli senin veremedigin Sevgi paylasimi Seni gördügümde bile kendimi tanimaz olur Cevremi unutur sadece seni görür olmustum Sense tam yaninda olani görmedin Ne yazik ki senin o durumunu simdi gördükce Neden Allahim diyorum Ve isyanin tam Kader arkadasi oluyorum Sense gözlerimde deger kaybedecek kadar ufaldin Ve sonunda da kalbini takrardan bana kazandirdin Ama karsiliksiz yinede Sevmek,Sevilmek Yasadigim karsiliksiz sevilmekti ansizin Ve ansizin Terkedilisinin en son darbesiydi Ne kadar aci cektimsede Sonunda yinede Sevdim,Sevilmemin tadini alamadan Sevdim...!!!... Alıntı
Misafir alaTurka Gönderi tarihi: 4 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 4 Haziran , 2006 ÖMÜR Gözümüz saatte söyleştik hep, Koşuşur gibi seviştik, yarışır gibi çalıştık. Hep yetişecek biryerler vardı Aranacak adamlar, yapacak işler.... Bir sonraki günü telaşı bir öncekine bulaştı. Başkalarının hayatı bizimkini aştı. Kör karanlıkta çalar saat sesi yerine Kuşluk vakti, kızarmış ekmek kokusu veya yavuklu busesiyle uyanma düşlerini Ha babam erteledik. 20'li yaşlardayken 30'lara kurduk saatin alarmını 30'larımızda 40'lara, belki sonra 50'lere.... Lakin öyle karmaşık kurgulanmışki hayat, Kuşlukta uyanma fırsatı sunduğunda size, Artık uyku girmez oluyor gözlerinize.... Doyasıya söyleşmek, Telaşsız sevişmek için bol zamana kavuştuğunuzda, Söyleşecek, sevişecek kimsecikler kalmıyor yanınızda.... Özenle sakladığınız bir sarı lira gibi ömrünüz; Vakit gelip sandıktan çıkardığınızda, Birde bakıyorsunuz ki, Tedavülden kalkmış. Orhan Veli Kanık Alıntı
Φ *NATALIA* Gönderi tarihi: 4 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 4 Haziran , 2006 Değişir yönü rüzgârın Solar ansızın yapraklar; Şaşırır yolunu denizde gemi Boşuna bir liman arar; Gülüşü bir yabancının Çalmıştır senden sevdiğini; İçinde biriken zehir Sadece kendini öldürecektir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir. Bir anı bile kalmamıştır Geceler boyu sevişmelerden; Binlerce yıl uzaklardadır Binlerce kez dokunduğun ten; Yazabileceğin şiirler Çoktan yazılıp bitmiştir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir. Avutmaz olur artık Seni, bildiğin şarkılar; Boşanır keder zincirlerinden Sular tersin tersin akar; Bir hançer gibi çeksen de sevgini Onu ancak öldürmeye yarar: Uçarı kuşu sevdanın Alıp başını gitmiştir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk, iki kişiliktir. Yitik bir ezgisin sadece, Tüketilmiş ve düşmüş gözden; Düşlerinde bir çocuk hıçkırır Gece camlara sürtünürken; Çünkü hiç bir kelebek Tek başına yaşamaz sevdasını, Severken hiç bir böcek Hiç bir kuş yalnız değildir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir. Ataol BEHRAMOĞLU Alıntı
Φ berceste Gönderi tarihi: 5 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 5 Haziran , 2006 KARA YILAN Güneşin yeni doğduğunu sana haber veriyorum Yağmurun hafifliğini toprağın ağırlığını Ve bütün varlığımla kara yılan seni çağırıyorum Seni çağırıyorum parmaklarımdan süt içmeğe Pamuğun ağırlığını yapan dağın hafifliğini Sana haber veriyorum yeni doğduğunu güneşin Ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk Günahlarım kadar ömrüm vardır Ağarmayan saçımı güneşe tutuyorum Saçlarımı acının elınde unutuyorum Parmaklarımdan süt içmeğe çağırıyorum seni Ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum Gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın Ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum Seni süt içmeğe çağırıyorum parmaklarımdan Kara yılan kara yılan kara yılan kara yılan SEZAİ KARAKOÇ Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 5 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 5 Haziran , 2006 GÜZDE UNUTULMUŞ Saat yedi buçuğuydu güzün Ve ben bekliyordum Kimi beklediğim önemli değil. Günler, saatler, dakikalar Bıktılar benle olmaktan Çekip gittiler azar azar Kaldım ortada, tek başıma Kala kala kumla kaldım Günlerin kumuyla, suyla Bir haftanın artıklarıyla kaldım Vurulmuş ve hüzünlü Ne var, dediler bana Paris'in yaprakları Kimi bekliyorsun? Kaç kez burun kıvırdılar bana Önce ışık, çekip giden Sonra kediler, köpekler, jandarmalar Kalakaldım tek başıma Yalnız bir at gibi Otların üstünde ne gece, ne gündüz Sadece kışın tuzu Öyle kimsesiz kaldım ki Öyle bomboş Yapraklar ağladılar bana Sonra, tıpkı bir gözyaşı gibi Düştüler son yapraklar Ne önceleri, ne de sonra Hiç böyle yalnız kalmamıştım Bu kadar Ve kimi beklerken olmuştu Hiç mi hiç hatırlamam. Saçma ama bu böyle Bir çırpıda oldu bunlar Apansız bir yalnızlık Belirip yolda kaybolan Ve ansızın kendi gölgesi gibi Sonsuz bayrağına doğru koşan. Çekip gittim, durmadım Bu çılgın sokağın kıyısından Usul usul, basarak ayak uçlarıma Sanki geceden kaçıyor gibiydim Ya da karanlık, kükreyen taşlardan Bu anlattıklarım hiçbir şey değil Ama başıma geldi bütün bunlar Birini beklerken, bilmediğim Bir zamanlar. PABLO NERUDA Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 5 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 5 Haziran , 2006 Sen canımsın.. En sert esen rüzgarlardan daha soğuk.. En ılık yağan yağmurlardan daha cana yakın.. Ve ben, ağlıyorum gecenin bir yarısı.. Korkuyla uyanıp, annesinin kolları arasına giren bir çocuk misali.. Korkuyorum kaybolup gidersin diye ellerimin arasından... İşte bu yüzden.. Sen canımsın, sevdamsın, vazgeçilmezimsin benim.. Ve ben sevdamı yüreğime kazıyorum.. Kanadıkça, canım yandıkça daha derinlere kazıyorum.. Yüreğimin acısını hissederek kazıyorum ki, Asla beni bırakıp gidemeyesin... Sen canımsın.. Keşfedilmemiş ülkelerin bilinmeyen coğrafyası gibi.. Ve sen canımsın, herşeyimsin.. Üzerine bastığım bir avuç kara toprak gibi bana yakın.. Ben koşuyorum bir seher vakti.. Ölüme doğru giden intiharlar kadar kesin bir kararlılıkla koşuyorum.. Koşuyorum, olurda benden daha hızlı gidersin, Senin hızına yetişemem kalırım bir tek başıma diye.. Korkuyorum... İşte bu yüzden de.. Dağlara, taşlara ve her yere yazıyorum adını Ve her adımını saydırıyorum gökte uçuşan kuşlara.. Sen canımsın ve ben seni öğretiyorum gelecek yarınlara.. Adını kazıyorum, yüreğimde ki isminin yanına ki.. Asla, Hiç bitmesin bu rüya, Hiç bitmesin bu sevda diye... Alıntı
Misafir alaTurka Gönderi tarihi: 5 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 5 Haziran , 2006 Masada Masaymis Ha Adam yasama sevinci içinde Masaya anahtarlarini koydu Bakir kaseye çiçekleri koydu Sütünü yumurtasini koydu Pencereden gelen isigi koydu Bisiklet sesini çikrik sesini Ekmegin havanin yumusakligini koydu Adam masaya Aklinda olup bitenleri koydu Ne yapmak istiyordu hayatta Iste onu koydu Kimi seviyordu kimi sevmiyordu Adam masaya onlari da koydu Üç kere üç dokuz ederdi Adam koydu masaya dokuzu Pencere yanindaydi gökyüzü yaninda Uzandi masaya sonsuzu koydu Bir bira içmek istiyordu kaç gündür Masaya biranin dökülüsünü koydu Uykusunu koydu uyanikligini koydu Toklugunu açligini koydu. Masa da masaymis ha Bana misin demedi bu kadar yüke Bir iki sallandi durdu Adam ha babam koyuyordu. Edip Cansever Alıntı
Φ berceste Gönderi tarihi: 7 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 7 Haziran , 2006 YALNIZ BİR OPERA Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim İmrendiğin, öfkelendiğin Kızdığın, ya da kıskandığın diyelim Yani yaşamışlık sandığın Geçmişim Dile dökülmeyenin tenhalığında Kaçırılan bakışlarda Gündeliğin başıboş ayrıntılarında Zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu. Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim. Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp, Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren, Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin. Ve hala bilmiyordun sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana Bütün kazananlar gibi Terk ettin. Yaz başıydı gittiğinde, ardından, Senin için üç lirik parca yazmaya karar vermistim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim. Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum. Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum. Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu Yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından Kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine Çerçevesine sığmayan Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine Lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu. Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs. Seni bir şiire düşündükçe Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi Ucucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, Belkide ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma. Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? 'Eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen' notunu buldum kapımda. Altına saat: 16.00 diye yazmıştın, ve 16.04'tü onu bulduğumda. Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını Takvim tutmazlığını Aramızda bir düşman gibi duran zamanı Daha o gün anlamalıydım Benim sana erken Senin bana geç kaldığını. Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri. Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, Alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıstı. Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza. Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk. Sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık. Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki. Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize. Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana. Şimdi biz neyiz biliyor musun? Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz. Birbirine uzanamayan Boşlukta iki yalnız yıldız gibi Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız Ne kalacak bizden? Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden Bizden diyorum, ikimizden Ne kalacak? Şimdi biz neyiz biliyor musun? Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz. Kış başlıyor sevgilim Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan Oysa yapacak ne çok şey vardı Ve ne kadar az zaman Kış başlıyor sevgilim İyi bak kendine Gözlerindeki usul şefkati Teslim etme kimseye, hiçbir şeye Upuzun bir kış başlıyor sevgilim Ayrılığımızın kışı başlıyor Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime. Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, Yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak, Camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak.... Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır Çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır İçimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun Para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar Bir aşkı yaşatan ayrıntları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz Çıplak bir yara gibi sızlar paylastığımız anlar, Eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar Korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara, Çağrışımlarla ödeşemezsiniz. Dışarda hayat düşmandır size İçeride odalara sığamazken siz, kendiniz Bir ayrılığın ilk günleridir daha Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup Kulak verdiğiniz saat tiktakları Kaplar tekin olmayan göğümüzü Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç Suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz Bakınıp dururken duvarlara Boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çicek, Unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, Unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında Kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi Kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına, Başımıza gelmiş bir felakete, iskenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya Kendimizi hazırlar gibi. Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi Ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken, Ve kazanmış görünürken derinliğimizi Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde Bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar O tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi Hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar Göremeseniz de, bilirsiniz Hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar. Bana zamandan söz ediyorlar Gelip size zamandan söz ederler Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onalar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler. Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır. Zaman alır sizden bunların yükünü O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, açılar dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir. O boşluk doldu sanırsınız Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir. Gün gelir bir gün Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide O eski ağrı Ansızın geri teper. Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten bitmissinizdir. Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır. Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır. Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır Ölmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla Günlerin dökümünü yap Benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini Kim bilebilir ikimizden başka? Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış Bir ilişkiyi, duyguların birliğini, Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi bir düşün Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla Bunlar da bir işe yaramadıysa Demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda. Bu şiire başladığımda nerde, Şimdi nerdeyim? Solgun yollardan geçtim. Bakışımlı mevsimlerden İkindi yağmurlarını bekleyen Yaz sonu hüzünlerinden Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim Geçti her cağın bitki örtüsünden Oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından Bakarken dünyaya Yangınlarla bayındır kentler gibiyim: Çicek adlarını ezberlemekten geldim Eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların Unuttuklarını hatırlamaktan Uzun uzak yolları tarif etmekten Haydutluktan ve melankoliden Giderken ya da dönerken atlanan esiklerden Duyarlığın gece mekteplerinden geldim Bütünlemeli çocukluklarıyla geçti Gençliğimin rüzgara verdiğim yılları Gökummaların ve içdökmelerin vaktinden geldim. Bu şiire başladığımda nerde, Şimdi nerdeyim? Yaram vardı, bir de sözcükler Sonra vaat edilmiş topraklar gibi Sayfalar ve günler Işık istiyordu yalnızlığım Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum İlerledikçe...Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden. Karardı dizeler. Aşk...Bitti. Soldu şiir. Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde Ask yalnız bir operadır, biliyordum: Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım. Barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim Her adımda boynumdan bir fular düşüyordu El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk Birlikte çıkalan yolların yazgısıdır: Eksiliyorduk Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim Her otelde biraz eksilip, biraz artarak Yani çoğalarak Tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında Ağır ve acı tanıklıklardan Geçerek geldim. Terli ve kirliydim. Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum Maskeler ve çiçekler biriktiriyordu Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de... Korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları Ve açık hayatları seviyordu. Buraya gelirken Uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim Atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri Ödünç almadım hiç kimseden hicbir şeyi Çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri... panayır yerleri... Ölü kelebekler... Ölü kelebekler... Sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim. Adım onların adının yanına yazılmasın diye Acı çekecek yerlerimi yok etmeden Acıyla baş etmeyi öğrendim. Yoksa bu kadar konuşabilir miydim? İpek yollarında kuzey yıldızı Aşkın kuzey yıldızı Sanırsın durduğun yerde Ya da yol üstündedir Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı. Aşkın bir yolu vardır Her yaşta başka türlü geçilen Aşkın bir yolu vardır Her yaşta biraz gecikilen Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler Gözlerim Aşkın kuzey yıldızıdır bu Yazları daha iyi görülen Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler İlerlerim Zamanla anlarsın bu bir yanılsama Ölü şairlerin imgelerinden kalma Sen de değilsin. O da değil Kuzey yıldızı daha uzakta Yeniden yollara düşerler Düşerim Bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler Yaşamsa yerli yerinde Yerli yerinde her şey Şimdi her şey doludizgin ve çoğul Şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi Şimdi her şey yeniden Yüreğim, o eski aşk kalesi Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden Dönüp ardıma bakıyorum Yoksun sen Ey Sanat! Her şeyi hayata dönüştüren . Alıntı
Φ ılgın_ülküm Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2006 ANNABEL LEE Senelerce senelerce evveldi Bir deniz ülkesinde Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz İsmi; Annabel Lee Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten Sevmekten başka beni O çocuk ben çocuk, memleketimiz O deniz ülkesiydi Sevdalı değil karasevdalıydık Ben ve Annabel Lee Göklerde uçan melekler Kıskanırlardı bizi Bir gün işte bu yüzden göze geldi O deniz ülkesinde Üşüdü bir rüzgarından bulutun Güzelim Annabel Lee Götürdüler el üstünde Koyup gittiler beni Mezarı oradadır şimdi O deniz ülkesinde Biz daha bahtiyardık meleklerden Onlar kıskanırdı bizi Evet! Bu yüzden "Şahidimdir herkes ve deniz ülkesi" Bir gece rüzgarından bulutun Üşüdü gitti Annabel Lee Sevdadan yana kim olursa olsun Yaşca başca ileri Geçemezlerdi bizi Ne yedi kat göklerdeki melekler Ne deniz dibi cinleri Hiç biri ayıramaz beni senden Güzelim Annabel Lee Ay gelir ışır, hayalin erişir Güzelim Annabel Lee Orda gecelerim uzanır beklerim Sevgilim sevgilim hayatım gelinim O azgın sahildeki Yattığın yerde seni... edgar allan poe Alıntı
Φ ılgın_ülküm Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2006 it was many and many a year ago, in a kingdom by the sea, that a maiden there lived whom you may know by the name of annabel lee; and this maiden she lived with no other thought than to love and be loved by me. she was a child and i was a child, in this kingdom by the sea, but we loved with a love that was more than love i and my annabel lee with a love that the winged seraphs of heaven coveted her and me. and this was the reason that, long ago, in this kingdom by the sea, a wind blew out of a cloud by night chilling my annabel lee; so that her high-born kinsman came and bore her away from me, to shut her up in a sepulchre in this kingdom by the sea. the angels, not half so happy in heaven, went envying her and me: yes! that was the reason (as all men know, in this kingdom by the sea) that the wind came out of a cloud, chilling and killing my annabel lee. but our love it was stronger by far than the love of those who were older than we of many far wiser than we and neither the angels in heaven above, nor the demons down under the sea, can ever dissever my soul from the soul of the beautiful annabel lee for the moon never beams without bringing me dreams of the beautiful annabel lee; and the stars never rise but i see the bright eyes of the beautiful annabel lee; and so, all the night-tide, i lie down by the side of my darling, my darling, my life and my bride, in her sepulchre there by the sea in her tomb by the side of the sea. Alıntı
Φ AÇA Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2006 Seni Yaşamadan Ölmeyeceğim aşka özgü zakkum bahçelerinde gene acılarla kalıyorum ben deniz ölesiye yakın ayaklarıma ey ülkemin pusatsız kahramanları erzurum garında, banklar üstünde sükût-u hayâle uğrayan kalbim geceyi kavrayan parmaklarımla bu hasret, bu hicran zelzelesinden beni kurtarmaya gücünüz yetmez çünkü mutsuzluğun mekteplerinde ıstırâp dersleri alıyorum ben gittikçe yaklaşan bir âfet gibi intihâr yanılgısıyla yollar beni esârete çekiyor şehrâyin şarkıları söylüyorum içimden şarkılar ki, hep aynı nakaratla bitiyor sen bir garip delisin gözleri perdelisin erzurum garında, banklar üstünde susuzluktan ağlayan bir güvercin içime vuruyor kanatlarını nağmelerin ateşinde parlayan kuşlar bölük bölük hayatıma giriyor bütün çığlıkları kuşanmış ölüm dudaklarında siyanür oysa bilmiyor ki, bu yolculuktan yollar tükense de, dönmeyeceğim seni yaşamadan ölmeyeceğim o çin hârikası bakışlarını o pekin gözlerini gözlerin ki, gece donanmasıdır yoksul ve yabancı mısralarımın bedenimde çıban çıban ağrılar ben bu ağrılardan zevk alıyorum ejder tepesinde bunalıyorum bir yanda kum fırtınası diğer yanda esrârengiz karakalem çalışması bir deniz rüzgârla, yağmurla ve yıldızlarla başlamak üzere son âyinimiz erzurum garında gece yarısı bankların üstüne şimşekler konar bazen bir yıldırım gezinir saçlarımda bazen bir melek saatler boyu yakama ölümsüz çiçekler takar erzurum garında gece yarısı hıçkırıklar boğazıma tıkanır nemrut ateşiyle sabaha kadar içimde binlerce ibrahim yanar koltuğumda efsaneler kitabı kafdağından nergis devşiriyorum başını dayamış omuzlarıma o eski, o yaşlı zümrüdüanka ben bir çin sarhoşu samanyolunda denizi tartışan bakışlarını geçmişime asla gömmeyeceğim seni yaşamadan ölmeyeceğim perdeler kalkıp da sabah olunca aldırma aras’ın öyle bulanık öyle mahzun aktığına palandöken yine sisli, aldırma ben hem sise hem çamura alıştım senelerdir bu acıyla buluştum mutluluk ne zaman çıksa karşıma yalnızlık bir zindan, çöker başıma Alıntı
Φ ılgın_ülküm Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 MONA ROZA Mona Roza, siyah güller, ak güller Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah, senin yüzünden kana batacak Mona Roza, siyah güller, ak güller Ulur aya karşı kirli çakallar Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa Mona Roza, bugün bende bir hal var Yağmur iğri iğri düşer toprağa Ulur aya karşı kirli çakallar Açma pencereni perdeleri çek Mona Roza seni görmemeliyim Bir bakışın ölmem için yetecek Anla Mona Roza, ben bir deliyim Açma pencereni perdeleri çek.. Zeytin ağaçları söğüt gölgesi Bende çıkar güneş aydınlığa Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi Seni hatırlatıyor her zaman bana Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ve vardır her vahşi çiçekte gurur Bir mumun ardında bekleyen rüzgar Işıksız ruhumu sallar da durur Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ellerin ellerin ve parmakların Bir nar çiçeğini eziyor gibi Ellerinden belli oluyor bir kadın Denizin dibinde geziyor gibi Ellerin ellerin ve parmakların Zaman ne de çabuk geçiyor Mona Saat onikidir, söndü lambalar Uyu da turnalar girsin rüyana Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar Zaman ne de çabuk geçiyor Mona Akşamları gelir incir kuşları Konar bahçenin incirlerine Kiminin rengi ak, kimisi sarı Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine Akşamları gelir incir kuşları Ki, ben, Mona Roza bulurum seni İncir kuşlarının bakışlarında Hayatla doldurur bu boş yelkeni O masum bakışlar su kenarında Ki, ben, Mona Roza bulurum seni Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza Henüz dinlemedin benden türküler Benim aşkım sığmaz öyle her saza En güzel şarkıyı bir kurşun söyler Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza Artık inan bana muhacir kızı Dinle ve kabul et itirafımı Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı Alev alev sardı her tarafımı Artık inan bana muhacir kızı Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Meyvalar sabırla olgunlaşırmış Birgün gözlerimin ta içine bak Anlarsın ölüler niçin yaşarmış Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Altın bilezikler, o kokulu ten Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne Bir tüy ki, can verir bir gülümsesen Bir tüy ki, kapalı gece ve güne Altın bilezikler, o kokulu ten Mona Roza, siyah güller, ak güller Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Aaahhh! senin yüzünden kana batacak! Mona Roza, siyah güller, ak güller Alıntı
Φ *NATALIA* Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Korkmuyorum Seni Sevmekten Kaçmaya çalıştığın gerçek, Birgün karşına çıkacak. Ve işte o gün Kaçacak yerin olmayacak. Ben senin varlığını seviyorum, Yokluğunu seviyorum Sana ulaşamadığım dakikalarda. Seni duymayı Seni özlemeyi Hiç görmesem bile seninle olmayı seviyorum. Hiç korkmuyorum seni sevmekten. Senin gülüşünü seviyorum. Her bana bakışında Gözlerinede okuduğum o duyguyu Gözlerindeki gözlerimi seviyorum. Gönlünü seviyorum Özünü seviyorum senin Dudaklarındaki sözlerimi seviyorum Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Ben sendeki o sıcaklığı Sana olan uzaklığı seviyorum. Yanaklarından akan göz yaşlarını En çok, dağınık olduğunda saçlarını Beni arayan ellerini seviyorum. Yalnızlığımı seviyorum sebebi sensen Ayrılığını seviyorum, En çok yalnız kaldığımda Beni bulan gönlünü seviyorum. Ben en çok senin bana olan Sevgini seviyorum. İçimden haykırmak geliyor. Dünyaya sığdıramadığım seni Kalbime sığdırmak geliyor. Ağlamak geliyor seni görmezsem Özlemek geçiyor içimden seni Sevmek geçiyor. İçimden sana doğru giden Bin bir türlü yol geçiyor. İçimden sen mutlu olacaksan Ölmek bile geçiyor gülüm. Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Ben yalnızca seni seviyorum, Ne o muhteşem güzelliğin Ne kalbimdeki özelliğin Ne de sevdiğim için değil, Seni yalnızca sen olduğun için, Ruhun için Kalbin için Aklın ve sevgin için seviyorum seni. Ben seni en çok kendim için seviyorum Belki de ilk defa bencil oluşumu Sana borçlu olduğum için. Seni her şey için seviyorum. Ve sahip olmadığım Hiçbir şey için. Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Her dakika seninle olmayı seviyorum. Gözlerimi her açtığımda Aklıma gelişini seviyorum. Her gece uyumadan önce Seni sevdiğim aklıma gelince Sensiz uyumayı bile seviyorum Uyumadan önce seni düşününce. Ben seni en çok Umutsuzluğumda beni bulduğun için seviyorum. Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Ben seni bu şehirde olduğun için değil Benimle aynı toprağa ayak bastığın için Benimle aynı gökyüzünü paylaştığın için seviyorum. Geceleri benim yüzüme vuran ay ışığı Senin de gözlerine vurduğu için seviyorum. Benim kemiklerimi ısıtan yaz güneşi Sana da sıcaklık veriyor diye seviyorum seni. Beş bin yaşındaki bu dünyada Benimle aynı zamanı paylaştığın için seviyorum. Ben seni benimle yaşadığın için Benden hiç gitmediğin için seviyorum Beni hiç terketmediğin için. Ellerini seviyorum tanrıya açıldığında Kalbini seviyorum kapıları açıldığında Ve gözlerini seviyorum Her karşımda kapanıp açıldığında. Bana baktığında İçimde yakaladığın coşkumu seviyorum, Her bana baktığında Seni sevdiğimi hatırlamayı seviyorum. Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Her kibrit çaktığımda Alevin içinde seni görmeyi seviyorum. Her sigara yaktığımda Dumanın şeklinde seni görmeyi seviyorum. Her bana baktığında O kadar çok seviyorum ki seni sevmeyi Yalnızca sen olduğun için hayatımda Kendimi bile seviyorum Sen olunca aklımda. Kalbimi seviyorum seni seviyor diye Gözlerimi seviyorum seni görüyor diye. Ruhumu seviyorum, senin ruhuna Bu kadar yakın diye. Varlığımı seviyorum, Sırf sana borçlu olduğum için Mutluluğumu seviyorum. Gülümsememi seviyorum seni düşününce Ayakta kalışımı seviyorum sebebi sen olunca Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Ben sana olan sevgimi yazan Kalemimi seviyorum. Senin adını yazdığım kağıdı seviyorum. Sana olan sevgime benzettiğim Her sevgiyi seviyorum. Bana seni hatırlatan herşeyi Sana giden yolları seviyorum. O kadar çok seviyorum ki seni Seni kaybetmek korkusunu bile, İçinde yalnızca, sen olduğun için Sana karşı duyduğum bir duygu olduğu için Korkumun sebebinde sen olduğun için seviyorum. Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Seni seviyorum. Alıntı
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 GÜLLER VE LEYLAKLAR Sen ey o çiçekler ey o değişmeler ayı Bulutsuz geçen mayıs bıçaklanmış haziran Bir daha artık ne o gülleri ne o leylakları Bir daha o ilk yazı unutamam hiçbir zaman O korkunç kuruntuyu unutamam bir daha Alayı çığlığı kalabalığı güneşi Aşk arabalarını Belçika hediyelerini Havayı o arı uğultulu yolu sonra da O sakınmasız utkuyu kavgaları aşan Öpüşmenin kızıla döndürdüğü o kanı Çılgın halkın leylaklarla donattığı O ölüme gidenleri unutamam artık dünyada Kutsal o eski zaman betiklerine çalan Fransa bahçelerini unutamam bir daha O akşamları büyüsünü o sessizliğin Gülleri yol boyunca ki gülleri sonra da O bozgun yeline karşı duran çiçekleri Alaycı topları o bisikletleri şaşkın Korkunun kanadı üstünden geçen erleri O perişan kılıklarını konaklıyanların Ama neden bilmem bu benzetme kasırgası Durmadan hep aynı noktaya getirir beni Saint-Marth bir general kara bir dal yığını Orman yanında bir köşk Normandiya biçimi İşte tıs yok düşman karanlıkta dinleniyor Birden bize Paris düştü diyorlar bu akşam Dünyada ne o yitirdiğimiz aşkı bir daha Ne o gülleri ne de o leylakları unutamam Flandres leylaklarını demetlerini ilk günün O tatlı izini yanakları söndüren ölümün Sonra sizi kaçışın gülleri taze güller sizi Yangın rengine çalan Anjou gülleri sizi ARAGON Alıntı
Φ marti_name Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 ben bir ayten tutturmuşum oh ne iyi aytenli içkiler içip sarhoş oluyorum ne güzel hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin biraz ayten sürüyorum güzelleşiyor. şarkılar söylüyorum şiirler yazıyorum,ayten üzerine saatim her zaman ya ayten’e beş var ya ayten’i beş geçiyor ne yana baksam gördüğüm o gözümü yumsam aklımdan ayten geçiyor bana sorarsanız mevsimlerden ayten’deyiz. günlerden aytentesi odur gün gün beni yaşatan onun kokusu sarmıştır sokakları onun gözleridir şafakta gördüğüm akşam kızıllığında onun dudakları başka kadını övmeyin yanımda gücenirim ayten’i övecekseniz ne ala oturabilirsiniz bir kadehte sizinle içeriz ayten’i iki laf ederiz. onu siz de seversiniz benim gibi ama yağma yok ayten’i size bırakmam alın,tek kat elbisemi size vereyim cebimde bir on liram var onu da alın gerekirse ben ayten’i düşünürüm üşümem üç kere adını tekrarlarım karnım doyar parasızlık da bir şey mi? ölüm bile kötü değil aytensizlik kadar ! ona uğramayan gemiler batsın ondan geçmeyen trenler devrilsin onu sevmeyen yürek taş kesilsin kapansın onu görmeyen gözler onu övmeyen diller kurusun iki kere iki dört elde var ayten bundan böyle dünyada aşkın adı ayten olsun. umit yasar oguzcan Alıntı
Misafir alaTurka Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 9 Haziran , 2006 Gelmiş Bulundum Ben mişim---neymiş?---su sesiymiş Oymuş---cam kırıkları gibi gövdemi yakan--- Yanağında sardunya kokusuyla yazdan Kimmiş o gelen ya giden kimmiş Bir yabancı mı, yoksa bir ermiş Değilmiş, bir çağrı bile yokmuş uzaktan. Güneş mi batarmış bir özel isim bitirir gibi Yanmış bir ağacın yaprakları mıymış kımıldayan Ne kalmış bir önceden ya da bir sonradan Kim koparmış dalından bu yabani incirleri Ya kimmiş kıyıya çeken hayalet gemileri Ne yazılmış nereye bu garip kargaşadan. Yıldızlar, büyülü ülke, adımı unutturan Bir kaya, bir ot, bir akarsu Hangi yaz şarkıcılarının ürpertili korosu Ki bütün ölüleri sığa çıkaran Ve kenti bir ölüm derinliğine salan Yani bir gül solarken bir gülün açma korkusu. Şiirler yazdım, kitaplar okudum Elime bir bardak aldım, onu yeniden oydum Derinlerde kaldım böyle bir zaman Kim bulmuş ki yerini, kim ne anlamış sanki mutluluktan Ey yağmur sonraları, loş bahçeler, akşam sefaları Söylesin benimle biraz bir kere gelmiş bulundum. Edip Cansever Alıntı
Φ ZEMHERiM Gönderi tarihi: 10 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 10 Haziran , 2006 Ayrılık Sevdaya Dahil Acilmis sarmasik gulleri kokulariyla baygin En gorkemli saatinde yildiz alacasinin Gizli bir yilan gibi yuvarlanmis icimde kader Uzak bir telefonda aglayan yagmurlu genc kadin Ruzgar uzak karanliklara surmus yildizlari Mor kivilcimlar geciyor daginik yalnizligimdan Onu cok ariyorum onu cok ariyorum Heryerimde vucudumun agir yanik sizilari Bir yerlere yildirim dusuyorum Ayriligimizi hisettigim an demirler eriyor hirsimdan Ay isigina batmis karabiber agaclari gumus tozu Gecenin irmaginda yuzuyor zambaklar yaseminler unutulmus Tedirgin gulumser Cunku ayrilik da sevdaya dahil cunku ayrilanlar hala sevgili Hic bir ani tek basina yasayamazlar Her an otekisiyle birlikte hersey onunla ilgili Telasli karanlikta yumusak yarasalar Gittikce genisliyen yakilmis ot kokusu Yildizlar inanilmiyacak bir irilikte Yansimalar tutmus butun sahili Cunku ayrilmanin da vahsi bir tadi var Oyle vahsi bir tad ki dayanilir gibi degil Cunku ayriliklar da sevdaya dahil Cunku ayrilanlar hala sevgili Yanlizlik hizla alcalan bulutlar karanlik bir agirlik Hava agir toprak agir yaprak agir Su tozlari yagiyor ustumuze Ozgurlugumuz yoksa yalnizligimiz midir Eflatuna calar puslu lacivert bir sis kusatti ormani Karanlik coktu denize Yanlizlik cakmak tasi gibi sert elmas gibi keskin Ne yanina donsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin Kapini bir calan olmadi mi hele elini bir tutan Bilekleri bembeyaz kugu boynu parmaklari uzun ve ince Simsicak bakislari suc ortagi kacamak gulusleri gizlice Yalnizlarin en buyuk sorunu tek basina ozgurluk ne ise yarayacak Bir turlu cozemedikleri bu olu bir gezegenin soguk tenhaligina Benzemesin diye ozgurluk mutlaka paylasilacak suc ortagi bir sevgiliyle Sanmistik ki ikimiz yeryuzunde ancak birbirimiz icin variz Ikimiz sanmistik ki tek kisilik bir yalnizliga bile rahatca sigariz Hic yanilmamisiz her an dusup dusup kristal bir bardak gibi Tuz parca kirilsak da hala icimizde o yanardag agzi Hala kipkizil gulumseyen sanki atesten bir tebessum Zuhal Olcay Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 10 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 10 Haziran , 2006 düsledigin gibi.. Küçük bir dünyanin içine gizlenmissin Sadece hissedebiliyorum seni Tipki senin beni hissedebildigin gibi Bazen bütün umutlarimi ,bütün sikintilarimi Oradan sana söylüyorum Tipki senin bana söyledigin gibi Içimizin karanligini bosaltiyoruz bazen Bazen de iki kelime saklayabiliyoruz Seni böyle hissetmek, seni böyle sevmek güzel Bir bakiyorum bir adim geliyor, Bir bakiyorum kilometrelerce uzaksin Geceleri seni düslüyorum yine Küçük bir makinenin içinden Biliyorum ayni yerdeyiz ayni seyi dinliyoruz Hissedebiliyoruz ayni seyi Elimde sana dair hiçbir sey yok Sadece yani basim da çalan minik bir radyo Bilmiyorum su an ne haldesin Ve de evin neresindesin Belki salon da koltuga oturmus, Belki odanda yatagina uzanmis Ayni seyleri düslüyoruz Gecenin bizim için hazirladigi güzelligi dinliyoruz Ben bu gece çok hüzünlendim Göz yaslarim yanagimda kaldi Bir ananin acisini paylasti göz yaslarim Bir sevgilinin siirinde duygulandim Ama bunlarin hepsinde seni düsledim Tipki senin beni düsledigin gibi erkan kültekin Alıntı
Φ berceste Gönderi tarihi: 10 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 10 Haziran , 2006 Beyhude Yalnızlık bir uçurumsa eğer beni en dipte bulabilirsin. Gelmek istersen eğer çekinme sen de gelebilirsin. Nasıl olsa Bu uçsuz bucaksız gönül tarlalarının sonunda Hayata küsmüşlerin yeşerttiği Suya kavuşmuş toprak gibi canlı Sevgi çiçekleri açan bahçelerden çok var. Çekinme gel Burada her yalnıza yer var. Yalnız, Sakın buradaki yalnızlara imrenme. Bütün bu güzelliklerin içinde yaşayan Yaşıyormuş gibi görünen biz yalnızların ulaşamadığı Güzellikler çok daha fazla acı veriyor bana Bakıp da görememek nedir bilir misin? İsteyip de alamamak, sevip de okşayamamak. Bu yüzden ne olur Sen yukarıda kal. Fırsat bulursam Ben sana gelirim. Ahmet ALTAN Alıntı
Φ berceste Gönderi tarihi: 10 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 10 Haziran , 2006 Bir Hayalet Bitaneme Bir tek seni sevdiğim doğruydu... Ve bu doğru yüzünden hayatım yalana battı... Sen beni dışladığından beri beni sevenlere bir hayalet hediye ettin... Tepeden tırnağa aşka,tepeden tırnağa özleme batmış bir hayalet... Kimisi senin beni beklettiğin kapıda beni bekledi.Seni beklemekten yorulur, onunla birlikte çekip giderim diye buralardan... Ve ben en çok onların sevgisine inandım.En çok onlara derinden üzüldüm. Ve hep merak ettim, karşılıksız ve onca yıl bir hayaleti nasıl böylesine sevebildiler diye... Dünyanın iyi bir yer olduğuna ve yaşamak için çok sebep bulunduğuna, bu insanların bir hayalete duydukları o akıl almaz, o sonsuz sevgileri yüzünden bir kez daha inandım... Seni unutmak için başladığı her aşkı yine seninle aladatan bir hayalete... Seninle kendini, bütün düşlerini, çocukluğunu, yaşadığı bütün acıları aldatan bir hayalete... Bir tek sana duyduğu sevgisi doğru olan, bu yüzden bütün hayatı bir yalan olan hayalete... Cezmi ERSÖZ Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Sen Vurdun Da Ben ölmedim Mi? Yokluğunda Ne Ateşleri Hasretinle Yaktimda Bir Seni Yakamadim, Beni Yaktiğin Gibi çölde Su, Maphusta Gün, Oruçta Ekmek Gibi Bekledim Seni Sense Araya Korkular Koydun... şimdi Nerdesin Diye Sorma Sen çağirdin Da Ben Gelmedim Mi? Sen Varken Darilmazdim çiçeksiz Baharlara, Yağmurlu Havalara... Bu Kasvetli Akşamlara Sen Varken Bakip Içlenmezdim Tren Istasyonlarina Otobüs Duraklarina... Sen Varken Ayriliklara Ağlamazdim... Yikilmazdim Biten Sevdalarin Ardindan Gidenlere Kizmazdim Kalanlara Acimazdim... Sen Varken Böyle üşümezdim-titemezdim Masumdum, çocuklar Gibi Böyle Delirmezdim-küfertmezdim... Hele ölmeyi Hiç Düşünmezdim. şimdi Soruyorum Sana Adi Sevdaysa Bu Cehennemin Sen Yaktinda Ben Yanmadim Mi? şimdi Ufukta Kaybolduğun Yere Bakip Bildiğin Bütün Uykusuz şiirleri Söylüyorum Gözlerim Islak -kirpiklerim Islak Niye Ağliyorsun Diye Sakin Sorma Sen Istedin De Ben Gülmedim Mi? Biliyorsun Bütün Acilarina "yeşil Işiklar" Yaktim Olmadi Bütün Korkularina "arka çiktim" Olmadi Dağlara Merdiven Dayadim Olmadi. Sevdim Olmadi- Yandim Olmadi-taptim Olmadi Artik Benden Pes Bu Aşkin Biletini Istediğin Gibi Kes Nasilsa Gidiyorsun Biliyorum Git... Ama Ardinda Ağlayan çift Göz Paramparça Bir Yürek Ve Yikilmiş Bir Dağ Görmek Istemiyorsan çek Silahini Daya Sirtima Titrersem Namerdim... Sen Vurdun Da Ben ölmedim Mi? Alıntı
Φ berceste Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 HALA KOYNUMDA RESMİN Sımsıcak konuşurdun konuşunca ırmak gibi, rüzgar gibi konuşurdun yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki çiğdemler güller mor menevşeler açardı Sımsıcak konuşurdun konuşunca Hala koynumda resmin Dağları anlatırdın ve dostluğu bir ceylan gibi sekerdi kelimeler Sesini duymasam çölleşirdi dünya dağlar yarılır ırmaklar kururdu bulutlar çökerdi yüreğime Hala koynumda resmin Gün akşam olur elinde kitaplar ve bir demet çiçekle çıkıp gelirdin bir kez bile unutmadın @merhaba@ demeyi ve en yanık türküleri nasıl da söylerdin bir dostun vurulduğu gün Hala koynumda resmin Kaç mevsim kırlara çıkıp çiçekler topladık mezarlar için Belki ürküttük tarla kuşlarını belki kurdu kuşu ürküttük ama aşkı ürkütmedik hiç Hala koynumda kesmin Ve hala sımsıcak durur anılar sımsıcak ve biraz boynu bükük Ne varsa yaşanmış ve yaylaşılmış yasak bir kitap gibi durmaktadır ve firari bir sevda gibi Şimdi duvarlarda resmin Ahmet TELLi Alıntı
Φ berceste Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 KALBİM UNUT BU ŞİİRİ Uguldayan ve hep uguldayan bir orman kadar usuyorum simdi yanlis ruzgarlar esiyor dallarimda yanlis ve zehirli cicekler aciyor Kanimda kocaman gozleriyle bir ciglik Su ve ses kadar bekledigim ne kaldi geride,bilmiyorum uzanip uyumak istiyorum golgeme ve sarinmak o kocaman gozlerin uguldayan ruzgarlarina Bir aciyi yasarim be zehirden cicekler uretirim komur karasi ucurum kadar bir yalnizlik yaratirim kendime,atlarim Anisi yoktur kucuk ruzgarlarin Yapraklarim yok artik kuslarim yok busbutun viran oldu daglarim exberimdeki turkuler de savrulup gitti omrumun karsiligi kalmadi sesimde sesimde yalniz ormanlarin gumburtusu Yanlis.daha bastan yanlis bir siirdi bu,biliyorum ve belki omrumuzun yakin gecmisi bu kadar dogruydu ancak,kimbilir Kalbim unut bu siiri Ahmet Telli Alıntı
Misafir alaTurka Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Seni Günlere Böldüm... Seni günlere böldüm, seni aylara Daha yıllara, yüzyıllara böleceğim Ve her zaman söyleyeceğim ki beni anla Böyle eskitilmiş de olsa bu kalbi Minesi çatlamış bir diş gibi durduracağım karşında. Şiirler söylenir, şiirler biter Biz bu sevdayı neresine sakladıktı sen ona bak da Kahverengi avuçlarına mı gözlerinin Tam oradan mı kahverengi yağan bir aydınlığa. Bütün günler yenileşir her bekleyişte Ve bütün dünler, bütün geçmişler Kapını açarsın ki bir de, hiç kimseler yok Çaresiz, benim sana gelişim de hep böyle. Dün akşama doğru turuncu bir bulut geçti Sonra bütün bulutlar hep birden geçti Anılar, anılar, belki hepsi bir kelime. Edip Cansever Alıntı
Φ berceste Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 DEVAMSIZ..KIZIM.... VE SONRA ODAMDA BİR AĞAÇ KOVUĞUNCA BİR BOŞLUK VE SONRA DÖNÜŞÜMÜ BİR DOST ELİNİN VE SONRA KİRLİ KAN O YIKICI SAVAŞLARDAN ARTAKALAN YERALTINDA BİR YELERDE ŞİMDİ İÇİM VE SONRA ALDANIŞIM VE SONRA BEKLEYİŞİM VE ARTIK ÖYKÜSÜ BOYUNDAN AŞKIN KÜÇÜK BİR KIZ ÇOCUĞU DEĞİLMİŞİM Küçük iSKENDER Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.