Φ SeDatsan Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2005 :excl: : HÜKÜMET ASGARİ ÜCRETE ZAM YAPACAKMIŞ.[/u] Oran: ilk 6 aylık % 2,5 + ikinci 6 aylık 2,5 toplam yıllık % 5 yani toplam 16 ytl 350+16 = 366 milyon Bu ücretle ancak 6.5 gün yaşanır! . El insaf ya ,insafınız yok mu sizin?Bu para birçoki semtlerde bir aylık kira parası bile değil. Peki ne yesin bu insanlar, nasıl okutsunlar çocuklarını, neyle karşılasınlar soyal ihtiyaçlarını. Nasıl yaşasınlar? Saygıdeğer patronların, onların hizmetindeki hükümetin ve kasımpaşalı beyin, umurunda mı acaba bu insanların hali ? Sanmıyorum, zerre kadar bile umurlarında değil, onları insan yerine bile koysalardı bu gülünç ücretin bir zulüm olduğunu görürlerdi. İşte araştırma sonuçları ve acı gerçekler. Türk-İş’in araştırmasına göre kasım ayında açlık sınırı 530 YTL, yoksulluk sınırı ise 1.610 YTL. Bu rakamlara göre net 350.15 YTL olan asgari ücretle bir işçi ancak 6.5 gün insanca yaşayabiliyor. Asgari Ücret Tespit Komisyonu ise bugün, 1 Ocak 2006’dan itibaren geçerli olacak asgari ücreti belirlemek üzere çalışmalarına başlayacak. Hükümet asgari ücrete yüzde 5 zam yapmayı planlıyor. Şu an işçinin 6.5 gün insanca yaşamasına izin veren asgari ücret yüzde 5’lik zammın ardından 367.66 YTL’ye çıkacak. Bu artış işçiye sadece 7 saat daha insanca yaşama şansı verecek. Türk-İş Araştırma Merkezi’nin yaptığı hesaplamaya göre, dört kişilik bir ailenin dengeli beslenebilmesi için yapması gereken ve açlık sınırı olarak nitelendirilen aylık harcama tutarı kasımda bir önceki aya göre yüzde 0.78 oranında artarak 529.79 YTL oldu. Açlık sınırı ekimde 525.71 YTL düzeyinde bulunuyordu. Yoksulluk sınırı Dört kişilik ailenin gıdanın yanı sıra, kira, ulaşım, yakacak, aydınlatma, su, giyim, eğitim, telefon, kültür gibi temel gereksinimleri için yapması gereken ve yoksulluk sınırı olarak nitelendirilen harcama tutarı ise kasımda 1610.30 YTL olarak gerçekleşti. Net asgari ücretin halen aylık 350.15 YTL olduğunu hatırlatan Türk-İş açıklamasında, “Örgütsüz çalışanların yarıdan fazlasının geliri bu düzeydedir. Ele geçen asgari ücretle sadece 6.5 gün insana yakışır bir yaşam sürdürebilmek mümkündür” denildi. Açıklamada, uygulanan ekonomi politikaları gereği ücretlere “hedef enflasyon” oranında zam yapıldığı dile getirilerek, düzelmeyen ekonomik koşullarda sürekli düşük zam yapılan maaşların yoksulluğu yaygınlaştırdığına dikkat çekildi. Aile bütçesi harcamasının yaklaşık 3’te birini oluşturan gıda fiyatlarındaki artışın TÜİK verilerine göre bu yılın ilk on ayında yüzde 3.75 oranında olduğu belirtilen açıklamada, aynı dönemde tüketici fiyatlarındaki artışın ise bu oranın iki katı olduğu kaydedildi. Açıklamada, toplumun büyük bölümünü oluşturan dar ve sabit gelirli kesimin, tasarruf etmesi mümkün olmayan konut, ulaşım, eğitim gibi harcamalarını karşılamak üzere gıda harcamalarında kısıntıya gittiği ifade edildi. ________________________________________ 11 AYLIK ARTIŞ Gıda harcamalarında yılın ilk 11 aylık döneminde yüzde 3.09 oranında artış gerçekleşti. Kasım ayı itibariyle geçen yılın aynı dönemine göre artış ise yüzde 6.71 olarak hesaplandı. Yıllık ortalama artış ise yüzde 9.65 olarak gerçekleşti. Geçen yılın sonunda 513.93 YTL düzeyinde bulunan açlık sınırında 15.86 YTL’lik artış yaşandı. Geçen ay 1597.90 YTL düzeyinde bulunan yoksulluk sınırında yılbaşına göre ise 48.20 YTL’lik artış yaşandı. Yoksulluk sınırı geçen yıl sonunda 1562.10 YTL olarak hesaplanmıştı. Türk-İş açıklamasında, yılın ilk 11 ayında gıda fiyatlarındaki artışın yüzde 3.09 ve halen 12 aylık fiyat artışının yüzde 6.71 olduğu dikkate alındığında fiyat artışlarında geçmiş yıllara göre istikrar sağlandığının görülebileceğine işaret edilirken, “Ancak fiyatlarda sağlanan istikrar geçim koşullarını iyileştirmemiştir” denildi. Türk-İş’in belirlemelerine göre, kasım ayında süt ve yoğurt fiyatı bir önceki aya göre aynı kalırken, peynir fiyatı arttı. Et ve sakatat ürünlerinin fiyatı değişmezken tavuk fiyatı bu ay da geriledi. Balık ürünlerinin bollaşması fiyatlara olumlu yansırken, meyve ve sebze fiyatı mevsim koşullarına bağlı olarak az da olsa artış gösterdi. Kasım ayında zeytinyağı ve margarin fiyatı arttı. Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2005 insanın bu verileri okurken bile sıkıntıya düşmemesi mümkün değil kaldıkı bu koşullarda yaşamak düşünün derim bu bir işkence değilmidir yani işkence sadece bir insanın etini acıtmakmıdır evindeki dolabını dolduramayan hiçbir sosyal güvencesi olmayan a sosyal yaşamak zorunda bırakılıp insan olduğu unutturularak yaşatılan emekçilere yapılanlarda bir işkence bir zulum değilmi bugün verem gibi hastalıklar çoğalmaya başladı nedeni insanlraın yeterli derecede beslenememesi olarak açıklıyor sağlıkçılar bugün sendikaların görevi emekçilerin yaşam koşullarını iyileştirmek değilmidir ama ne yazık ki devlet o sıfır sözleşmelerle insanları yaşamak zorunda bırakırken aynı verileri hazırlayan sendikalar değilmidir milyonlarca çalışan adına bunu koşulsuz imzalayan ... benim cümlelerim uzar gider ne diyim az da benden sonraki buyursun ... Alıntı
Φ diogen57 Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2005 sevgili kardeşim yazdıkların tamamen haklısın ancak burada yapılacak cok fazla bir alternatif görmüyorum bizim en büyük hatamız özal döneminde haketmediğimiz paraları borç olarak populist alanlara yönlendirmemiş olmamızdır. şu anda ülkenin içinde bulunduğu durumdan hepimiz ancak kemerlerimizi sıkarak cıkabiliriz. biz geçmişte yaptığımız savurganlıkların bedelini bügün dahi ödemekteyiz. saygılar Alıntı
Φ SeDatsan Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2005 İyi de kardeş daha ne kadar kemer sıkcaka bu asgari ücretli, köylü,işçi, memur? çöpten ekmek toplayana kadar mı? İyi de neden hep biz kemer sıkıyoruz? Neden zengin çocukları laila da gece de milyar harcarken yoksul halk çocuğu simitle karın doyurmak zorunda? Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2005 ASLINDA İNSANIN MANTIĞINA SIĞMAYAN O KADAR ÇOK ŞEY VARKİ ÜLKEMİZDE.BİR MİLLETVEKİLİ MİLYARLARCA PARA ALSIN YAPTIĞI İŞ SADECE O KOLTUKTA OTURMAK OLSUN BENİM İŞÇİMDE ZONGULDAKTA MADEN OCAKLARINDA HAYATINI HİÇE SAYARAK ÇALIŞSIN ALIN TERİ DÖKSÜN VE ONA VERİLECEK ÜÇ KURUŞ İÇİN KEM KÜM EDİLSİN.DEVLET BÜYÜKLERİMİZ AB YE GİRMEK UĞRUNA KENDİ ÖZ BENLİKLERİNDEN TAVİZ VEREDURSUNLAR BİZİM İŞÇİLERİMİZDE İNATLA YILMADAN ÇALIŞMAYA DEVAM ETSİNLER....BİZ İŞÇİMİZİN ARKASINDA OLACAĞIZ ÇÜNKÜ HEPİMİZ BİRER İŞÇİYİZ ASLINDA EN BÜYÜK GERÇEKTE BU TABİ GÖREBİLENE. SEVGİLER... Alıntı
Φ SeDatsan Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2005 Gelir dağılımında Tanzanya'dan kötüyüz Türkiye, Tanzanya ve benzeri birçok ülkeden daha kötü duruma gelen dağılım adaletsizliğiyle, dünyanın gelir dağılımı en bozuk 55'inci ülkesi konumuna geldi. Gelir dağılımı Türkiye'den daha bozuk ülkelerin büyük çoğunluğunu Afrika, Güney Amerika ve Asya ülkeleri oluşturuyor. Gelir dağılımında ABD'ye benzer bir gelişme gösteren Türkiye, girmek istediği AB ve diğer aday ülkeler arasında ise gelir dağılımı bozuk ülke görünümü sergiliyor. Tablo çok vahim Ancak Türkiye ile ilgili asıl çarpıcı sonucu ise en zengin ve en yoksul yüzde 10'luk dilimlerin gelirden aldığı payların karşılaştırılmasıyla ortaya çıkarıyor. Türkiye'de nüfusun en yoksul yüzde 10'unu gelirden yüzde 2.3 oranında pay alırken, en zengin yüzde 10'un aldığı pay ise yüzde 30.7'ye çıkıyor. Yüzde 20'lik dilimlerin karşılaştırılmasında 7.6 kat olan en yoksul ve en zengin kesim arasındaki gelir farkı, yüzde 10'luk dilimlerin karşılaştırılmasında 13 kata yükseliyor. Türkiye'de gelir dağılımı araştırmalarını yapan Devlet İstatistik Enstitüsü, sonuçları Türk kamuoyuna sadece yüzde 20'lik dilimler halinde açıklıyor, dağlımdaki çarpıklığı daha fazla ortaya çıkaran yüzde 5'lik ve 10'luk dilimleri ise açıklamaktan kaçınıyor. Sıfıra doğru indikçe gelir dağılımındaki adaleti, 100'e yaklaştıkça da adaletsizliği gösteren Gini katsayısı ise Türkiye için 40 olarak hesaplandı. Gelir dağılımı Türkiye gibi bozuk olan ülkeler arasında İMF nin acı reçetelerinin uygulandığı ülkeler göze çarpıyor. İşte gelir dağılımı adaletsiz ve çarpık olan diğer ülkeler; Meksika, Arjantin, Şili, Brezilya Lesoto, Bostvana, Sierre Leone, Guetamala, Paraguay, Kolobmiya, Zimbabve, Panama, Honduras, El Salvador, Nijerya, Peru, Malezya, Bolivya, Filipinler, İran, Kenya, Senegal, Singapur, Kosta Rika, Madagaskar. bulunuyor. Alıntı
Φ mara bulge Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2005 Geçen dönem bu konu ile ilgili ödev hazirlamistim.. Ordan bir bölümü yazmak istedim: 2005 yılı itibariyle asgari ücretin 350,15 YTL olduğu ülkemizde ne yazık ki açlık sınırı 523 YTL olarak belirlenmiştir. Aylık 319 milyon liranın altındaki gelir grubunda bulunan hanelerin yüzde 46,1’i hanehalkı gelirleriyle hanehalkı ihtiyaçlarını “çok zor” karşıladığını belirtirken, “zor” olarak karşıladığını belirtenlerin oranı yüzde 34,4’dür. Bu gelir grubunda bulunan hanelerin yaklaşık yarısı ayni veya nakdi yardım almak durumundadır. Nüfusun % 43'ü yoksulluk, %12'si açlık sınırı altında yaşarken, dolaylı vergilerin bu derece yüksek oluşu, gelir dağılımını daha da çarpıklaştıracak, yoksullaşmanın derinleşmesine neden olacaktır. AÇLIK SINIRININ ASGARİ ÜCRETİN ALTINDA KALMASININ ZARARLARI *2003 yılı ilk 8 ayı rakamlarına göre, alınan ortalamalarda hırsızlık sayısı 2002 yılına göre büyük bir artış göstererek 119.663'e ulaştı. *Polis bölgesinde meydana gelen suçlarda 2003 yılına göre, en yüksek artış banka soygunlarında yaşandı. Bankadan hırsızlık olayı sayısı 2003'te 78 olarak belirlenirken, bu sayı 2004'te yüzde 50 artarak 117'ye yükseldi. *İstatistiklere göre, 2004'te evden hırsızlık yüzde 15, işyerinden hırsızlık yüzde 6, resmi kurum ve kuruluşlardan hırsızlık yüzde 21 oranında arttı. *Ülkemizde asgari ücretle çalışan işçimizin kredi kartı borçları büyük bir yer kaplamakta. *İş yerlerinde yapılan grevler yüzünden 2004 senesinde yaklaşık 18.000 iş günü kaybı oluştu. Oluşan her iş günü kaybında firmalar ve dolayısıyla devlet zarara uğradı. 17.03.2005 Alıntı
Φ SeDatsan Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2005 Bazı sonuçlara ulaştığın aşikar. Ohalde söyler misiniz, tüm bu bulgularının asıl sorumlusu esas nedeni nedir yada kimlerdir? Alıntı
Φ SeDatsan Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2005 Asgari ücretten kesintiler yüksek Net aylık asgari ücretten 2005 yılı itibariyle yapılan kesinti oranı yüzde 28.4. Halen uygulanan net 350 milyon lira olan asgari ücretin brütü ise 488 milyon 700 bin lira. Yani asgari ücret üzerinden vergi ve SSK primleri için kesilen miktar yüzde 28.4 oranında olup bu, 138 milyon 55 bin liraya denk geliyor. DİE’nin rakamları uygulanmadı Yaklaşık 350 YTL olan asgari ücrette 12 Kg lık bir tüm gaz parası bile etmeyen, gülünç bir zam yapılarak yaklaşık 380YTL’ye yükseltildi. Yapılan birçok araştırmalar neticesinde, bugün bir kişinin aç kalmaması için gereken gelirin 727 YTL olduğu aşikardır.. Bu durumda 380 YTL alan bir işçinin karnının doyması mümkün değildir. Bir de Türkiye’de ortalama ailenin dört kişiden oluştuğunu düşünürseniz durum çok daha vahimdir. Asgari ücret belirlenirken, DİE’nin, şimdiki adıyla Türkiye İstatistik Kurumu’nun günlük 3 bin 500 kalori besin ihtiyacı ile gıda içi harcamalar baz alınarak yaptığı hesabın dikkate alındığı izlenimi yaratılıyor. Oysa, asgari ücret bugüne kadar DİE’nin önerdiği rakamın çok altında ve brüt olarak belirlendi. DİE Temmuz 2004’te asgari ücretin net 395. 206.957 olmasını istemişti ancak rakam net 318.233.475 TL oldu. Ocak 2005’te DİE’nin önerdiği rakam net 422.059.064 iken, belirlenen rakam net 350.153.550 oldu. Komisyonun geçen hafta Türk-iş’te yaptığı üçüncü toplantıda, DİE’nin, bir işçinin günlük 3 bin 500 kalori besin ihtiyacına ve son üç yıllık enflasyon oranına göre asgari ücretin ne olması gerektiğini hesaplaması kararlaştırılmıştı. Hesaplamalarda, asgari ücretlinin gıda içi harcama payının yüzde 36.4 veya yüzde 30.3 olarak ele alınması önerilmişti. Gıda içi harcama payı yüzde 36.4 olarak alınırsa, DİE’nin net 420 milyon civarında, yüzde 30.3’lük gıda içi harcama payının dikkate alınması halinde ise net 506 milyon lira civarında bir rakam önermesi bekleniyor. DİE’nin hangi hesaplamayı yapacağı veya yapılan hesaplama sonunda belirlenecek rakamı komisyonun kabul edip etmeyeceği net değil. Yüzde 10 değil yüzde 3 Ancak komisyon, artışı, ister enflasyon hedefi doğrultusunda yüzde 5, isterse yüzde 10 olarak belirlesin, ele geçecek para, asgari ücretlinin geçmiş yıllardaki kaybını karşılamayacak. Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) komisyona sunduğu rapora göre, asgari ücrete yapılan yüzdelik artışlar, gerçekte çok daha az bir miktara denk geliyor. DPT’nin, DİE Toptan Eşya Fiyatları Endeksi’ni baz alarak yaptığı hesaplamaya göre, 1 Ocak 2005 tarihinde geçerli olan ve halen uygulanan brüt 488 milyon 700 bin liralık asgari ücret nominal olarak yüzde 10 artarken, reel artış yüzde 3.9 olarak hesaplandı. Bu rakam net asgari ücrette yüzde 3. Yani geçen yıl asgari ücretlinin alım gücü sadece yüzde 3 arttı. Alıntı
Φ mara bulge Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2005 Bazı sonuçlara ulaştığın aşikar. Ohalde söyler misiniz, tüm bu bulgularının asıl sorumlusu esas nedeni nedir yada kimlerdir? bu sorunuz banaydi sanirim.. ödevi çesitli kaynaklardan hazirladim. bana göre devletin memurunu koruma amaçli bir taban belirledigi maastan yüksek oranda vergi almasi çok yanlis. ama ekonomi bana öyle karmasik geliyor ki hala hangi nedenlerin neleri dogurdugunu tam çözebilmis degilim. Alıntı
Φ SeDatsan Gönderi tarihi: 4 Ocak , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 4 Ocak , 2006 TOPLAM GELİRDE, AVRUPADA 9. “DOKUZUNCU” KİŞİ BAŞINA DÜŞÜN GELİRDE İSE SONUNCUYUZ. Türkiye toplam milli gelir açısından AB’nin en büyük dokuzuncu ekonomisi konumunda bulunuyor. Türkiye, kişi başına milli gelir ve satın alma gücü paritesi açısından ise son sırada yer alırken, nüfus artış hızı ve enflasyonda başı çekiyor. İstanbul Sanayi Odası (İSO), Türkiye ve AB üyesi ülkeleri bazı temel göstergeler açısından karşılaştıran çalışmasını güncelledi. Buna göre Türkiye, geçen yıl AB ülkeleri arasında cari fiyatlarla Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) büyüklüğü bakımından bir basamak yükselerek dokuzuncu sıraya çıktı. 2004 yılında Türkiye’nin GSYİH büyüklüğü 295.3 milyar dolar ile Avusturya’yı geçti. Çalışmada, Türkiye’nin ekonomisinde son üç yılda elde ettiği başarıyı sürdürebilirse birkaç yıl içerisinde yarattığı GSYİH büyüklüğü bakımından AB ülkeleri arasında yedinci sıraya yükselebileceği de bildirildi. Öte yandan Türkiye, kişi başına düşen GSYİH açısından ise 4 bin 112 dolarla AB-25 ülkeleri arasında en düşük gelire sahip ülke durumunda bulunuyor. Türkiye satın alma gücü paritesine göre de en alt sırada yer aldı. Türkiye, AB ülkeleri arasında nüfus büyüklüğü açısından Almanya’nın ardından ikinci sırada bulunuyor. Türkiye nüfusunun 2005 yılında AB üyesi 25 ülke nüfusunun yüzde 15.87’sini oluşturması bekleniyor Öte yandan vergi yükü açısından eleştirilere konu olan Türkiye’nin vergi yükü (Vergi Gelirleri/GSYİH) İSO’ya göre AB ortalamasından daha düşük. İSO çalışmasında günümüzde işsizlik ve yeterli istihdam yaratamamanın Türkiye’nin en önemli sorunlarının başında geldiği vurgulandı. GAYRİ SAFİ MİLLİ HASILANIN, ADİL BİR BÖLÜŞÜM İLE DAĞITILMASI Bu veriler göstermektedir ki, ülkemizde yaratılan Gayri Safi Milli Hasıla oranı ile, kişi başına düşen gelir arasındaki dengesizlik ve çelişki, Türkiye de, gelir dağılımı sorununun “çarpıklık” derecesinde olduğunu, açıkça ortaya koymaktadır. Günümüzde ise, uluslararası sermayenin çıkarları doğrultusunda, İMF ve DB kaynaklı politikalar ile Sosyal Devletin tasfiyesi amaçlanmaktadır. Böylelikle Ülkemizde, kamu yararına hizmet üreten KİT’ lerin “kamu ekonomisinin” özelleştirme veya kapatmalar ile ortadan kaldırılmasıyla da, gelir dağılımındaki bu çarpıklık, hızla artarak daha da derinleşecektir. Öte yandan, ülke halkının satın alma gücünün gitgide azalması ile de yaşam standardı daha da kötüleşmektedir. Yaklaşık 380 milyon civarında bir ücret ile “asgari ücret” yaşmaya çalışan büyük bir halk kitlesi, bu para ile ancak “açlık sınırın altında” bir yaşam sürmektedir. Ülkemizde bir yıllık süreçte yaratılan GAYRİ SAFİ MİLLİ HASILA’ nın, daha adil bir bölüşüm ile dağıtılması, ASGARİ ÜCRET İLE YAŞAYAN bu halk kitlelerinin, yaşam standardının biraz daha iyileşmesini sağlayacaktır. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.