Φ ftoyd Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Kusura bakmayaın, ben bu ayette başka bir hususa dikkat çekeceğim. İnsan Kuran'ı irdelikçe çelişkilerin daniskasıyla karşılaşıyor. Biri bana şu ifadenin ne anlama geldiğini anlatsın: Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Semitik inançlara göre, Şeytanlar zaten kafir sayılmıyorlaymıydı? Yoksa Allah'ın, pardon Muhammed'in, hafızası mı kaybolmuş? Anlamamışem. Saygılar. Kuranı bir bütün olarak değerlendirseydiniz anlayabilirdiniz aslında,,, şeytan dediklerimiz İblis in soyudur ve o da cindir... cin=şeytan peki onlardan inanan ve sakınan yok mu ? elbet var... doğrusunu Allah bilir şüphesiz.. daha önce bir arkadaşın dediği gibi bu farklı bir başlıkta tartışılabilir ancak ben o ayette çelişki görmüyorum... şeytanlardan da Allah ın emrine uyanları ya da uymayanları olacağı ve cehennemin insanlar gibi onlarla da doldurulması olduğu kadar ,onlardan Peygamberi dinleyip Kuran a iman edenler de olduğu ayetlerde vardır.. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2007 Kuranin en celiskili durumlarindan biridir bu.Hem apacik oldugunu iddia eder,hemde bazilarini anlarsiniz,bazilarini anlamazsiniz der gibi,muhkem filan diye ayet vardir.Allahin iletisim problemi var gibi görünüyor. Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman;" (Rahman 37) Bu Ayeti açıklarmısınız. Sayın ateist111. Alıntı
Φ Aurelius Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2007 Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman;" (Rahman 37) Bu Ayeti açıklarmısınız. Sayın ateist111. evet işte kuranın apaçıklğı nerede kaldı. Nebula oluşumu Nebula(bulutsu) oluşmadan önce bir yıldızdır. Bu yıldız büyür büyür sonunda ya kahverengi cüce ya nötron yıldızı ya da bir karadelik olur. Fakat bütün yıldızlar bunlardan biri olmadan önce kırmızı süperdev haline gelir. Bu yıldızlar çok büyük oldukları için içten gelen basınç ve yüksek (100.000.000 °C) sıcaklığın etkisiyle uzay boşluğuna gaz salarlar. Bu gaz püskürmeleri oldukça büyük ve hızlıdır. Daha sonraları bu gazlar yakınlaşarak bir gaz bulutu oluştururlar. Bu gaz bulutunun sıcaklığı 15.000 °C den fazladır. Bu sıcaklık ve çeşitli basınçlar oradaki gazlar(Hidrojen)ile birleşerek füzyon reaksiyonu başlatırlar. Bu füzyon reaksiyonu yeni bir yıldızın ilk temelleridir. Daha sonra o minik yıldızlar büyür ve anakol yıldızına dönüştüğü zaman ana yıldız kadar olmasada gaz püskürtmesi yaparlar.Bu arada ana yıldız kahverengi veya beyaz cüce olup ömrünü demir ve karbon yığını olarak tamamlamıştır. İşte yeni bir bulutsu böyle olşur. Bu bulutsula Gezegenimsi bulutsu olarak adlandırılır. Yukarıda bahsettiğimiz gibi bazen yıldızlar süpernova geçirerek patlarlar.Bunun sonucunda çevrelerine yavaş yavaş gaz salmak yerine bir anda salmış olurlar.Bu arada bu gazlar çeşitlidir ve reaksiyona girerek çeşitliliği arttırırlar.Buda çok renkli bir görüntü oluşturur.Bu bulutsular süpernova sonucu oluşmuş bulutsular diye adlandırılır. Peki bir nebulanın gezegenimsimi süpernova sonucumu olduğunu nasıl anlarız? Çok kolay. Süpernova sonucu oluşmuşlarda gazlar çeşitli etkiler sayesinde dağılırlar ve garip şekiller oluşur. Fakat gezegenimsi bulutsularda gazlar dağılmadığı için simetrikdir. (alıntıdır.) Yukarıda bahsettiğimiz gibi bazen yıldızlar süpernova geçirerek patlarlar.Bunun sonucunda çevrelerine yavaş yavaş gaz salmak yerine bir anda salmış olurlar.Bu arada bu gazlar çeşitlidir ve reaksiyona girerek çeşitliliği arttırırlar.Buda çok renkli bir görüntü oluşturur.Bu bulutsular süpernova sonucu oluşmuş bulutsular diye adlandırılır. Peki bir nebulanın gezegenimsimi süpernova sonucumu olduğunu nasıl anlarız? Çok kolay. Süpernova sonucu oluşmuşlarda gazlar çeşitli etkiler sayesinde dağılırlar ve garip şekiller oluşur. Fakat gezegenimsi bulutsularda gazlar dağılmadığı için simetrikdir. http://bioch.szote.u-szeged.hu/astrojan/nebula1.jpg bu adreste ki nebula resimlerinde kafasız hayaletten tutunda sinirli kertenkeleye kadar bir sürü şekil oluşmuş.. hatta tatlı bir beyaz fare kafası bile var. Alıntı
Φ Aurelius Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2007 Kuranı bir bütün olarak değerlendirseydiniz anlayabilirdiniz aslında,,, şeytan dediklerimiz İblis in soyudur ve o da cindir... cin=şeytan peki onlardan inanan ve sakınan yok mu ? elbet var... doğrusunu Allah bilir şüphesiz.. daha önce bir arkadaşın dediği gibi bu farklı bir başlıkta tartışılabilir ancak ben o ayette çelişki görmüyorum... şeytanlardan da Allah ın emrine uyanları ya da uymayanları olacağı ve cehennemin insanlar gibi onlarla da doldurulması olduğu kadar ,onlardan Peygamberi dinleyip Kuran a iman edenler de olduğu ayetlerde vardır.. Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir. Göklerin ve yerin yaratılışında da, kendi nefislerinin yaratılışında da Ben onları şahid tutmadım. Ben, saptırıcıları yardımcı-güç de edinmedim. (18/50-51) melek mi? şeytan mı? cin mi? melekler nurdan yaratılmış. cin dumansız ateşten. hangisi? Alıntı
Φ Su DaMLaSı Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2007 Müşrikler madem muhammede o kadar güveniyorlardı ise neden inanmamışlar acaba?Kuran bu dediğinizin tam tersini söylüyor. Furkan 4- İnkâr edenler: "Bu Kur'ân Muhammed'in uydurmasıdır, ona başka bir topluluk yardım etmiştir" diyerek haksız ve asılsız bir söz uydurdular. 5- "Kur'ân öncekilerin masallarıdır; başkalarına yazdırmış da sabah akşam kendisine okunmaktadır" dediler. Enam 25 Onlardan seni (okuduğun Kur'an'ı) dinleyenler de vardır. Fakat onu anlamalarına engel olmak için kalplerinin üstüne perdeler, kulaklarına da ağırlık verdik. Onlar her türlü mucizeyi görseler bile yine de ona inanmazlar. Hatta o kafirler sana geldiklerinde: "Bu Kur'an eskilerin masallarından başka bir şey değildir" diyerek seninle tartışırlar. Enfal 31 Onlara ayetlerimiz okunduğu zaman dediler ki: "(Evet) işittik, istesek biz de bunun benzerini elbette söyleyebiliriz. Bu öncekilerin masallarından başka bir şey değildir." Nahl 24 Onlara: Rabbiniz ne indirdi? denildiği zaman, "Öncekilerin masallarını" derler. Neml 68 Andolsun ki, bu tehdit bize yapıldığı gibi, daha önce atalarımıza da yapılmıştır. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir Ortak bir karar verseniz bence iyi olur. Sarıgöl kuranın şiirsel olarak niteleyenleri kınayan bir ayet yazdı,siz ise şiirsel niteliği olduğunu itiraf ediyorsunuz. Kuranın şiiirsel özelliği varsa Şuara 224 Şairler(e gelince), onlara da ****** uyarlar. Bu ayetin ne işi var kuranda ? Eğer yok ise Neye dayanarak kuranın arap şiiirine rest çektiğini iddia ediyorsunuz? Kuran bu resti, şiirsel bir dil kullanmadan mı yapmış? Bana bir deve getirin, hendekten atlatmak, şu konumumda pek kolay gelecektir. Peygambere "o hiç yalan söylemedi" diyen müşrikler bunu tabi ki kendi aralarında söylüyorlar, halka bunu yansıtmıyorlardı Katakuta, bunu düşünemiyor musunuz? Sonradan müslüman olan müşriklerin itirafları ve bu sohbetlere şahit olmuş müslümanların anlattıklarıdır bu bahsettiklerimiz. Dürüstlüğünü bilmelerine rağmen inanmamaları hususuna gelince, ekonominizi, sosyal statünüzü ve dolayısıyla karizmanızı bağladığınız din, adet ve geleneklere rest çekmek, sil baştan hayata atılmak, siz de kabul edersiniz ki herkesin harcı değildir. Kuran'daki sanatlı, şiirsel anlatımı inkâr etmek mümkün müdür? Fakat bu Kuran'ı bi edebiyat kitabı yapar mı, yapmaz. Bu bir rest çekmedir. Üstünlük taslayanlara üstünlük tasladıkları her konuda Kuran'da rest çekilmiştir. (yaratma, diriltme, Kuranı yazma, yeryüzü olayıları vs) Allah bir şair değildir, Katakuta. Cevap verilmesi gerekene üslubunca cevap verildi diye bu kişiyi muhatabı ile aynı kategoriye almamıza yeterli bir gerekçe değildir. Tıpkı filozoflara cevap veren Gazali'nin filozof olmaması gibi. Ayetlerde kasdedilen şairin ne olup ne olmadığını, dönemin arap şairlerine bakarsanız öğrenirsiniz. Selam ile... Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2007 Bana bir deve getirin, hendekten atlatmak, şu konumumda pek kolay gelecektir. Peygambere "o hiç yalan söylemedi" diyen müşrikler bunu tabi ki kendi aralarında söylüyorlar, halka bunu yansıtmıyorlardı Katakuta, bunu düşünemiyor musunuz? Sonradan müslüman olan müşriklerin itirafları ve bu sohbetlere şahit olmuş müslümanların anlattıklarıdır bu bahsettiklerimiz. Dürüstlüğünü bilmelerine rağmen inanmamaları hususuna gelince, ekonominizi, sosyal statünüzü ve dolayısıyla karizmanızı bağladığınız din, adet ve geleneklere rest çekmek, sil baştan hayata atılmak, siz de kabul edersiniz ki herkesin harcı değildir. Kuran'daki sanatlı, şiirsel anlatımı inkâr etmek mümkün müdür? Fakat bu Kuran'ı bi edebiyat kitabı yapar mı, yapmaz. Bu bir rest çekmedir. Üstünlük taslayanlara üstünlük tasladıkları her konuda Kuran'da rest çekilmiştir. (yaratma, diriltme, Kuranı yazma, yeryüzü olayıları vs) Allah bir şair değildir, Katakuta. Cevap verilmesi gerekene üslubunca cevap verildi diye bu kişiyi muhatabı ile aynı kategoriye almamıza yeterli bir gerekçe değildir. Tıpkı filozoflara cevap veren Gazali'nin filozof olmaması gibi. Ayetlerde kasdedilen şairin ne olup ne olmadığını, dönemin arap şairlerine bakarsanız öğrenirsiniz. Selam ile... Bana bir deve getirin, hendekten atlatmak, şu konumumda pek kolay gelecektir. ****** Ben size kuran ayetelerinden örnek veriyorum siz bana müslümanların muhammedi şişirmek için uydurduğu balonları anlatıyorsunuz.Yok öyle bir şey neymiş efeendim müşrikler bile muhammed için hiç yalan söylemedi diyorlarmış. Kuran'daki sanatlı, şiirsel anlatımı inkâr etmek mümkün müdür? Allah bir şair değildir, Katakuta. BU kadar çelişkili konuşmayı nasıl becerebiliyorsunuz ? Kuranın şiirsel anlatımı varsa sahibine de bal gibi şair denilir.Adam en müthiş resimleri yapıyor ama ressam değil. Gazaliden örnek vermeniz ise tam bir talihsizlik. Filozoflara çamur atıp yerden yere vurmak cevap vermek oluyor demek ki. Felsefenin F sinden bile anlamayan gazali felsefe biliyor? Güldürmeyin. Alıntı
Φ Su DaMLaSı Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2007 Gülmekte bir beis yok, ben çok rahat gülüyorum. "Yok öyle bir şey neymiş efeendim müşrikler bile muhammed için hiç yalan söylemedi diyorlarmış" Böyle bi cümleye nasıl bir ciddiyetle yaklaşmalıyım, şaştım doğrusu. Salt Kuran'dan tartışalım diyorsanız, size şunları delil gösterebilirim; Kafirlerden bahsedilir; Nisa suresi "Bir kısmına inanırız, bir kısmına inanmayız diyorlar. Îmân ile küfür arasında bir yol açmak istiyorlar. Onların hepsi kâfirdir" Münafıklardan bahsedilir; münafıkun suresinde "Allah, münafıkların kesinlikle yalancı olduklarını bilmektedir." Siz bana bu insanların dürüstlüğünü savunuyorsunuz ben size Peygamber ve sahabelerinkini. Onlar hakkındaki ayetleri yazmama bilmem gerek var mı? Allah'ın sıfatları içerisinde meslekler yoktur sayın Katakuta. Bütün bilgilerin kaynağı ve bu kaynakların yaratıcısı olan Allah'a meslekî sıfatlar yüklemek hakikaten mizah gibi. Gülmemek elde mi Gazali'ye gelince onu savunmuyorum, çünkü ben de Gazali'nin (el-munkız min'ed-delal eserine rağmen) filozof sayılamayacağını belirtmek adına onu örnek seçtim. Selam ile... Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2007 Gülmekte bir beis yok, ben çok rahat gülüyorum. "Yok öyle bir şey neymiş efeendim müşrikler bile muhammed için hiç yalan söylemedi diyorlarmış" Böyle bi cümleye nasıl bir ciddiyetle yaklaşmalıyım, şaştım doğrusu. Salt Kuran'dan tartışalım diyorsanız, size şunları delil gösterebilirim; Kafirlerden bahsedilir; Nisa suresi "Bir kısmına inanırız, bir kısmına inanmayız diyorlar. Îmân ile küfür arasında bir yol açmak istiyorlar. Onların hepsi kâfirdir" Münafıklardan bahsedilir; münafıkun suresinde "Allah, münafıkların kesinlikle yalancı olduklarını bilmektedir." Siz bana bu insanların dürüstlüğünü savunuyorsunuz ben size Peygamber ve sahabelerinkini. Onlar hakkındaki ayetleri yazmama bilmem gerek var mı? Allah'ın sıfatları içerisinde meslekler yoktur sayın Katakuta. Bütün bilgilerin kaynağı ve bu kaynakların yaratıcısı olan Allah'a meslekî sıfatlar yüklemek hakikaten mizah gibi. Gülmemek elde mi Gazali'ye gelince onu savunmuyorum, çünkü ben de Gazali'nin (el-munkız min'ed-delal eserine rağmen) filozof sayılamayacağını belirtmek adına onu örnek seçtim. Selam ile... Siz bana bu insanların dürüstlüğünü savunuyorsunuz Kimsenin dürüsütlüğünü filan savunduğum filan yok. Aksine siz, dürüst saymadığınız bu insanların muhammed hakkında olumlu konuştuğu iddia ettniz hemde hiç kaynak vermeden.Kurandan ayetlerle muhammed için yalancı dediklerini gösterince dürüst değiller diye kabul etmeyin,ama sözde muhammede güvenilir demişler masalını bana yutturmaya kalkın. İşinize gelince nasılda hemen dürüst dürüst oluyor bu insanlar değilmi? Çelişki üstüne çelişki. ben size Peygamber ve sahabelerinkini. Herhalde sahabeler peygamber için olumlu konuşacak. Buda lafmı şimdi ? Peygambere "o hiç yalan söylemedi" diyen müşrikler sizlerden daha adaletliymiş. İddianız buydu. Tutmayınca aralarında gizli konuşuyorlarmış falan filan oldu. Oda tutumayınca şimdi sahabelere döndünüz.İddia edilen bir şeyi kanıtlayamayınca daldan dala zıplamak daha kolay bir yöntem galiba ? Alıntı
Φ Su DaMLaSı Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2007 Dürüst: Sözünde ve davranışlarında doğruluktan ayrılmayan, doğru (kimse) TDK Dürüst olan Peygamberdi. Kafirler ise bunu kabullenmişlerdir. Bu kabulleniş onların dürüst olduğunu göstermez. Onlar Peygamberin dürüstlüğüne değil, elçiliğini yaptığı ve toplumu temelden değiştirecek olan dinine itirazları olmuştur. Bu dediklerim toplum içi ilişkilerde olabilecek olan ihtimallerdir. Dolayısıyla bir çelişki olmadığını vurgulamak isterim. Eleştirdiğiniz yöntemime gelince; Rabbine ait olduğuna inanılan bir din kitabına, onun peygamberine ve sahabelerine inanmayan birine neyi hangi delille ispatlayabilirim? Bu kadar kasıtlı bir adıma neden ve nasıl eşlik edeyim? Siz merkezli gösterip başkalarına yazdığımı anlamanız gerekirdi. Olur ki biri sizin bu kökten reddedici tavrınıza takılırsa bir cevap bulabilsin diye. Kuran'a hadise ve icmaya inanmayıp onları reddeden birine İSLAM'ı ve değerlerini anlatmak mümkün değildir. Bu yüzden şuanda "sizin dininiz size, benim dinim bana" ayetinden öte sizin şahsınıza sunacağım bi ayet yok. Benim dinime ilişmediğiniz sürece ilgi/tepki alanım dışındasınız. Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2007 Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir. Göklerin ve yerin yaratılışında da, kendi nefislerinin yaratılışında da Ben onları şahid tutmadım. Ben, saptırıcıları yardımcı-güç de edinmedim. (18/50-51) melek mi? şeytan mı? cin mi? melekler nurdan yaratılmış. cin dumansız ateşten. hangisi? nebe 13. Alev alev yanan aydınlatıcı ve ısıtıcı bir kandil yarattık. nuh 16. Onların içinde nasıl ayı, bir ışık, güneşi de bir kandil yapmıştır?' fussilet 12. Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah'ın takdiridir. nur 35. Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile, neredeyse aydınlatacak (kadar berrak) tır. Nur üstüne nur. Allah dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah insanlar için misaller verir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir hicr 27. Cinleri de daha önce dumansız ateşten yaratmıştık. şimdi sen cevap ver... melek mi cin mi şeytan mı ... nur mu ...dumansız ateş mi... Kuran .Allahtandır ve onda çelişki yoktur ... çelişkili olan olsa olsa bizim bakış açılarımızdır... selametle Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2007 Dürüst: Sözünde ve davranışlarında doğruluktan ayrılmayan, doğru (kimse) TDK Dürüst olan Peygamberdi. Kafirler ise bunu kabullenmişlerdir. Bu kabulleniş onların dürüst olduğunu göstermez. Onlar Peygamberin dürüstlüğüne değil, elçiliğini yaptığı ve toplumu temelden değiştirecek olan dinine itirazları olmuştur. Bu dediklerim toplum içi ilişkilerde olabilecek olan ihtimallerdir. Dolayısıyla bir çelişki olmadığını vurgulamak isterim. Eleştirdiğiniz yöntemime gelince; Rabbine ait olduğuna inanılan bir din kitabına, onun peygamberine ve sahabelerine inanmayan birine neyi hangi delille ispatlayabilirim? Bu kadar kasıtlı bir adıma neden ve nasıl eşlik edeyim? Siz merkezli gösterip başkalarına yazdığımı anlamanız gerekirdi. Olur ki biri sizin bu kökten reddedici tavrınıza takılırsa bir cevap bulabilsin diye. Kuran'a hadise ve icmaya inanmayıp onları reddeden birine İSLAM'ı ve değerlerini anlatmak mümkün değildir. Bu yüzden şuanda "sizin dininiz size, benim dinim bana" ayetinden öte sizin şahsınıza sunacağım bi ayet yok. Benim dinime ilişmediğiniz sürece ilgi/tepki alanım dışındasınız. kırmızı renkli kısımdaki iddianın kaynağı hala yok. Kuran'a hadise ve icmaya inanmayıp onları reddeden birine İSLAM'ı ve değerlerini anlatmak mümkün değildir. Evet şimdide polemiğe sıra geldi. Şu forumu dolaşın islam hakkında yazdıklarım tamamen kuran ve hadislere dayanır.İslam hakkında konuşurken elbette bu kaynaklara dayanacağım kendi kafamdan uyddurduklarımı islam diye pazarlayacak halim yok herhalde.Ben şimdi kuran ve hadislere inanmışmı oluyorum ? İnanmak derken neyi kast ediyorsunuz? Kutsallığını mı yoksa birer realite olduklarınımı.Kuran ve hadislerin kutsallığına elbette inanmıyorum ama buna rağmen yaşanmış birer realite oldukları elbette doğru.Bunu kim inkar edebilriki ? Siz iddianıza kuran ve hadislerden bir delil getirmedinizki kabul edeyim aksine sizin iddianızın tersine olan şeyleri ben kurandan ispatladım.Siz ise bunun sıkıntısını yaşıyorsunuz. İcma ve kıyasa gelince.Bunlar hakkında düşüncemi daha önce söylemiştim ama yine anlatayım.Hernekadar bunlar müslümanlar için islami kaynak sayılsada benim için kaynak sayılmaz.Nedenine gelince.Her mezhebin kendine göre farklı farklı icması ve kıyasları vardır yani dolayısıyla görecelidir. Yeryüzünde ki tüm müslümanları bağlayan icma ve kıyasla sabit olmuş hükümler yoktur. Kuran ve hadisler hakkında bile mezheplerin anlayışı farklı iken son derece subjektif olan icma ve kıyas sabit olmuş hükümleri bana islami kaynak diye pazarlayamazsınız.Mesela şiilere göre muaviye sahabe sayıllmazken sünnilere göre sahabidir. Dışardan olan benim gibileri için bu gibi şeyleri tartışmanın hiç bir anlamı yoktur.Dolayısıyla bunlarla biryere varamayız. Diğer bir mesele ise, icma ve kıyasların islami kaynak diye ortaya sürülmesi müslümanların bindiği dalı kesmesi anlamındadır.İlahi olduğu iddia edilen bir dinde alimlerin kendi düşüncelerini,(herne kadar asıl kaynaklara dayandığı iddia edilse bile) islam diye pazarlamak,sonsuz bilgi sahibi olduğu iddia edilen allah fikrini çökertir.Yani allahın eksik bıraktığı konuların insanların tamamladığı anlamına gelir.Başka dinlere,ideloıjilere beşeri (insan kaynaklı) diye batıl,geçersiz sayan müslümanların en büyük çelşikilerinden biridir bu. O zaman adama sorarlar madem insan kaynaklı düşünceler geçersiz ise sizin dininizde ne işi var bunların diye? Ben bu sebepten dolayı sadece kuran ve hadislerle tartışmayı tercih ediyorum. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2007 Kur'an'ın şairleri aciz bıraktığı, hepsinin utancından şiir yazmayı bıraktığı, ünlü şiirlerin Kabe duvarından indirilip "Kur'an gelince bunların bir kıymeti kalmadı" denildiği gibi şeyler anlatılagelir. Bu bağlamda en dikkat çeken rivayet, bedevinin biri gelip Kur'an dinleyince hemen secdeye kapanmış. Ona demişler: "Sen müslüman mı oldun?" Bedevi: "Yok" demiş "ben bu ayetin ifade gücüne secde ettim." Bedevinin secde ettiği söylenen ayet de şu: "Fesda' bima tü'mer!" Doğrusu ya, bu ayette hangi ifade gücü olduğunu ben anlayamaz ama belki Arapça'nın incelikleri vardır diye düşünürdüm. Fakat sonra bu işin üzerine düştüm. Meğer bu ayette olan ifade gücü, "kafalarına vururcasına emret!" şeklinde çok sıradan ve yakışıksız da bir ifadeymiş. (fesda') kelimesinin anlamı, sert biçimde zorlayıcı bir tarzda söylemek. Başına kakmak gibi bir şey yani. Bunu beliğ (ifade gücü yüksek) yapacak bir şey varsa o da kelimenin sonundaki karekteristik ayın çatlatması ile gırtlaktan sert bir ses çıkarmak. Ayet Mekki olduğuna göre de demek artık müslümanların gizli saklı ibadet ettikleri dönem geride kalmış, Mekke alınmış ve milletin başına vura vura tebliğ ediyorlar artık dinlerini... Bana göre bedevi olsa olsa korkusundan secde etmiştir! Müslüman olmadığını söylediği doğruysa da hemen akabinde "ama böyle beliğ(!) bir ayete tabii ki iman ederim" dediği herhalde kesindir. Ayetin belagati zorlayıcılığından kaynaklanıyor, pek itiraz mümkün değil. Öyle ya, bu dinin emirleri milletin başına kakarcasına sert biçimde emrediliyorsa, en iyi çare inanmak! Zaten öyle de yaptılar ki, sanırım Fetih suresinde olsa gerek, bedevilerin hakkıyla iman etmediklerinden yakınılır. İşte iman dillerinde kaldı, kalplerine inmedi filan denir. E, yani normal! Şairlerin utanıp şiirlerini Kabe'den indirdiklerine ise inanmıyorum. Bu bedevi hikayesinin aslını öğrendikten sonra hiç inanmıyorum. Çünkü bu konuda da fıkra gibi rivayetler anlatılıyor. Neymiş şairin biri fil suresine nazire yapmak için "El filü mel filü vema edrake mel fil? Zi zenebün kasırün ve hortumun tavil!" demiş de millet gülmekten yerlere yatmış filan... Anlamayanlar için: "Fil... Nedir fil? Bilir misin fil nedir? O kısa kuyruklu ve uzun hortumludur." Hatta bazı İslam bilginleri bu sıradanlığın yutulmayacağının farkına varıp "Aslında Kur'an'a nazire mümkündü, fakat Allah mucize olarak şairlerin dilini dolaştırdı" demişlerdir. Biraz daha ayağı yere basan rivayetler de var. "Kısas" suresine nazire getirilmeye çalışılmış. "Fi kısasi hayatü" der Kur'an. "Kısasta hayat vardır" Şimdi bu elhak özlü bir cümle. Bunu daha kısaltmanın bir yolu gözükmüyor. Olsa olsa "El kısasü hayatü" diyebilirsin, aynı anlamı vermez. Doğruya doğru şimdi. Bu ayeti daha kısaltmanın bir yolu yok. Ama bu ayeti böyle özlü indiren Allah, aynı özeni her ayete göstermemiş. Mağarada yedi uyurların sekizincisi köpekleriymiş, yok değil üç kişi, dördüncü köpekleri, yok değil beş kişi, altıncıları köpekleri... Şimdi kaç olup kaçıncısı köpekleri olsa ne farkediyor? Bu muhabbeti böyle uzatmanın bir gereği var mı? Yok... Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2007 evet işte kuranın apaçıklğı nerede kaldı. Konuda bu zaten "Müteşabihat denir" neden müeşabihat hani apaçık ortada idi diye itiraz edilir üstelik şu an "nebula" ayaklarına takılıp (nasa) izah edilmeye çalışılır ve 21. yüzyılda'ki teknolojik gelişme ile "AYETİN GELDİĞİ ASRA DİKKAT ETMEK LAZIM ÜSTELİK AYET (Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman;" (Rahman 37) şu anki durumu nasılda açıklıyor. [/b][/color] Alıntı
Φ Aurelius Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2007 Konuda bu zaten "Müteşabihat denir" neden müeşabihat hani apaçık ortada idi diye itiraz edilir üstelik şu an "nebula" ayaklarına takılıp (nasa) izah edilmeye çalışılır ve 21. yüzyılda'ki teknolojik gelişme ile "AYETİN GELDİĞİ ASRA DİKKAT ETMEK LAZIM ÜSTELİK AYET (Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman;" (Rahman 37) şu anki durumu nasılda açıklıyor. [/b][/color] bu olayda göğün yarıldığını nasıl çıkartıyorsun.. patlama gerçekleşiyor. yağ gibi eridiğini nerden çıkartıyorsun, gaz halinde olduğu yukarıda ki açıklama da belirtiliyor. kırmızı haricinde farklı renklerde de gül şekline benzer nebula örnekleri vardır.. daha birçok şeye benzetebileceğiniz rastgele oluşan şekillerdir bunlar.. link e bakmadın sanırım. nebe 13. Alev alev yanan aydınlatıcı ve ısıtıcı bir kandil yarattık. nuh 16. Onların içinde nasıl ayı, bir ışık, güneşi de bir kandil yapmıştır?' fussilet 12. Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah'ın takdiridir. nur 35. Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile, neredeyse aydınlatacak (kadar berrak) tır. Nur üstüne nur. Allah dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah insanlar için misaller verir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir hicr 27. Cinleri de daha önce dumansız ateşten yaratmıştık. şimdi sen cevap ver... melek mi cin mi şeytan mı ... nur mu ...dumansız ateş mi... Kuran .Allahtandır ve onda çelişki yoktur ... çelişkili olan olsa olsa bizim bakış açılarımızdır... selametle o zamanlar geceleri bilinen ve kullanan ışık kaynağı kandilmiş. ne söylenmesi beklenebilir ki başka. bunun dışında bilinen diğer ışık kaynakları ay, yıldız, güneş. benzetmeler ve konuşmalarda bunların üzreine yapımış hep. Nur 35 e gelince ilk olarak o zamanda bilinen kandilden bahsetmiş. bilinen yıldız. o zamanlar kandiller ne ile tutuşturulurdu? sonra buna ayrı bie özellik olağanüstülük verilip ateş dokunmasa bile yanan ve çok berrak olduğu, (yavaş yavaş başlıyor) sonra Allaha bağlanıyor.. Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir. Göklerin ve yerin yaratılışında da, kendi nefislerinin yaratılışında da Ben onları şahid tutmadım. Ben, saptırıcıları yardımcı-güç de edinmedim. (18/50-51) iblis cinlerdenmiş.. Allah ta zaten meleklere secde edin diyor.. o zaman iblisin secde etmemesi normal.. Alıntı
Φ çöl gülü Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2007 Selamun aleykum.. Bismillahirrahmanirrahim "O'nun ayetlerinden biri de, sizi topraktan yaratmasıdır." Rum:20 İlim ispat etmiştir ki, insanın vücudunun aslı oksijen, hidrojen, fosfor, kükürt, azot, kalsiyum, magnezyum, demir, manganez, bakır, iyot, flor, kobalt, çinko, silisyum ve alüminyum gibi toprak unsurlarından meydana gelmiştir. "Arzın bitiriklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmeyecekleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah çok yücedir" Yasin:36 "Meyvelerin hepsindenerkekli dişili yaratan O'dur."Rad:3 "Dönüp ibret alsınlar diye herşeyi çift yarattı." Zariyat:46 Bitkilerin erkekli dişili oldukları yeni öğrenildi. Asırlardan sonra elektrikte, atomlarda pozitif ve negatiften bahsedildi. Atomun çekirdeği pozitif, elektronları ise negatif yük taşır. Daha da enteresanı, atom çekirdeğinde de proton ve nötron dediğimiz çiftler vardır. Bu hakikat ancak 1938'de bir İngiliz fizikçisi tarafından keşfedilmiştir. Ve bu ayet-i kerimeye, Batı düne kadar gülüyordu. "Semayı mahfuz (korunmuş,muhafazalı) bir tavan yaptık." Enbiya:32 Bu ayet-i kerime, ifade ettiği birçok manalar yanında, bizi Güneş'in zararlı ışınlarından koruyan, meteor vesair şeylerin tehlikelerinden muhafaza eden atmosfer tabakasını da ifade etmektedir. Gökler ve yerler yaratılmadan önce, Allah'ın saltanat arşının su üzerinde olduğu; "O'nun arşı su üzerinde idi." Hud:7 ayeti ile ifade edilmektedir. Atomların ana maddesi ve tarlası diyebileceğimiz, bu sıvı madde de gaz haline getirildi. Bu durumu, "Sonra göğe yöneldi. O duman halinde idi" Fussilet:11 ayeti ifade etmektedir. Başlangıçta çok sıcak bir duman bulutu halinde olan bu gaz kütlesinin zamanla parçalara ayrılıp nebülözleri, Galaksileri, Güneş sistemlerini meydana getirecek şekilde geliştirildiğini; "İnkar edenler, görmediler mi ki, önceleri gökle yer bir idi. Biz onları ayırdık ve canlı olan herşeyi sudan yarattık... İnanmıyorlar mı?" Enbiya:30 ayetlerinden anlıyoruz.. 1400 YIL ÖNCEKİ BİR "ŞAİRE" GÖRE BİRAZ FAZLA BİLGECE ÖYLE DEĞİL Mİ? YADA SİZİN DEYİMİNİZLE "KAHİNE" GÖRE.. SELAM VE DUA İLE KALIN İNŞAALLAH KARDEŞİM Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 9 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 9 Ağustos , 2007 Selamun aleykum.. Bismillahirrahmanirrahim "O'nun ayetlerinden biri de, sizi topraktan yaratmasıdır." Rum:20 İlim ispat etmiştir ki, insanın vücudunun aslı oksijen, hidrojen, fosfor, kükürt, azot, kalsiyum, magnezyum, demir, manganez, bakır, iyot, flor, kobalt, çinko, silisyum ve alüminyum gibi toprak unsurlarından meydana gelmiştir. İnsan topraktan yaratılmıştır düşüncesi 1400 YIL ÖNCEKİ BİR "ŞAİRE" GÖRE BİRAZ FAZLA BİLGECE değil. Zira, Sümerden itibaren bu düşünce var. Mısır'da bu düşünce var. Yeni bişey yok bu düşncede. "Arzın bitiriklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmeyecekleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah çok yücedir" Yasin:36"Meyvelerin hepsindenerkekli dişili yaratan O'dur."Rad:3 "Dönüp ibret alsınlar diye herşeyi çift yarattı." Zariyat:46 Bitkilerin erkekli dişili oldukları yeni öğrenildi. Asırlardan sonra elektrikte, atomlarda pozitif ve negatiften bahsedildi. Atomun çekirdeği pozitif, elektronları ise negatif yük taşır. Daha da enteresanı, atom çekirdeğinde de proton ve nötron dediğimiz çiftler vardır. Bu hakikat ancak 1938'de bir İngiliz fizikçisi tarafından keşfedilmiştir. Ve bu ayet-i kerimeye, Batı düne kadar gülüyordu. Zerdüştlük dini dualizm üzerine kuruludur. Doğuda Taoism var. Temel düşüncesi dualizmdir. Hatta Kore devletinin bayrağıdır bu dualizm simgesi. Yani 1400 YIL ÖNCEKİ BİR "ŞAİRE" GÖRE BİRAZ FAZLA BİLGECE değil bu sözler. Yeni bişey yok. Biraz kitap oku. "Semayı mahfuz (korunmuş,muhafazalı) bir tavan yaptık." Enbiya:32Bu ayet-i kerime, ifade ettiği birçok manalar yanında, bizi Güneş'in zararlı ışınlarından koruyan, meteor vesair şeylerin tehlikelerinden muhafaza eden atmosfer tabakasını da ifade etmektedir. Dil dersi de mi vereceğiz size. KorunYAN atmosterden bahsediyorsun, ama bunun korunmuş tavana yorumluyorsun. Konunan ile Koruyan arasında fark vardır. Etken ve edilgen. Kuran'daki bariz bilimsel yanlışlardan biridir. Eski insanların gökyüzünü tavan sandıkları bir döneme ait bir düşünce. Sema tavan değildir. Arkadaşımız, Kuran'daki "sema" lafını atmosfer olarak yorumlarsak, "semanın ilk katını yıldızlarla donattık" ifadesi ile çelişeceğini de görememiş. Gökler ve yerler yaratılmadan önce, Allah'ın saltanat arşının su üzerinde olduğu; "O'nun arşı su üzerinde idi." Hud:7 ayeti ile ifade edilmektedir.Atomların ana maddesi ve tarlası diyebileceğimiz, bu sıvı madde de gaz haline getirildi. Bu durumu, "Sonra göğe yöneldi. O duman halinde idi" Fussilet:11 ayeti ifade etmektedir. Başlangıçta çok sıcak bir duman bulutu halinde olan bu gaz kütlesinin zamanla parçalara ayrılıp nebülözleri, Galaksileri, Güneş sistemlerini meydana getirecek şekilde geliştirildiğini; "İnkar edenler, görmediler mi ki, önceleri gökle yer bir idi. Biz onları ayırdık ve canlı olan herşeyi sudan yarattık... İnanmıyorlar mı?" Enbiya:30 ayetlerinden anlıyoruz.. Kuran'daki bariz bilimsel hatalardan biri daha. Arkadaşımız, atom bile olmayan ve "atomların ana maddeesi" dediği şeyi su yapıvermiş, yani H2O yapıvermiş. Halbuki Sümer destanlarını okusa, işin kaynağına ulaşacak ve böyle hayali rastyyonelleştirme girişimlerine başvurmayacak. Sümer destanlarını okusa, Allah'ın ruhu suyun üstünde geziniyordu söyleminin kaynağını öğrenecek ve bu hikayenin 1400 YIL ÖNCEKİ BİR "ŞAİRE" GÖRE BİRAZ FAZLA BİLGECE birşey olmadığını bilecek. Arkadaşımız ayrıca dinini bilse, mekansız Allah kavramı ile "arşı suyun üstünde olan Allah" kavramı arasındaki çelişkiyi görecek. Sana da kolay gelsin kardeşim. Şeyi de oku, o da güzel masaldır. Keloğlanın Kaf Dağının ardındaki devlerle mücadelesi. Saygılar. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 9 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 9 Ağustos , 2007 (Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman;" (Rahman 37) Bu ayeti tartışmanın anlamı yok. Zira bilimsel yanlış var. Gök kabak veya karpuz değildir. Gök'ün yarılması diye birşey olabilemez. Gök'ünyarılacağı düşüncesi, gökyüzünü tavan sanan, tşemsiye sanan ilkel bir düşüncenin ürünüdür. Saygılar. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 10 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 10 Ağustos , 2007 ALINTI(sarıgöl @ Aug 4 2007, 08:27 PM) Konuda bu zaten "Müteşabihat denir" neden müeşabihat hani apaçık ortada idi diye itiraz edilir üstelik şu an "nebula" ayaklarına takılıp (nasa) izah edilmeye çalışılır ve 21. yüzyılda'ki teknolojik gelişme ile "AYETİN GELDİĞİ ASRA DİKKAT ETMEK LAZIM ÜSTELİK AYET (Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman;" (Rahman 37) şu anki durumu nasılda açıklıyor. [/b][/color] bu olayda göğün yarıldığını nasıl çıkartıyorsun.. patlama gerçekleşiyor.yağ gibi eridiğini nerden çıkartıyorsun, gaz halinde olduğu yukarıda ki açıklama da belirtiliyor. kırmızı haricinde farklı renklerde de gül şekline benzer nebula örnekleri vardır.. daha birçok şeye benzetebileceğiniz rastgele oluşan şekillerdir bunlar.. link e bakmadın sanırım. Göğün yarıldığını nasıl ben çıkarıyorum değil haşa (Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman;" (Rahman 37) Ayeti açıklıyor ve bu Ayetlere "MÜTEŞABİHAT" denir nasılki zamanımızdada görüldüğü gibi (linkte). Sonra yağ gibi eridiği olayı kainatın sonunun tasviri şimdiki zamandan (nasa,link) le açıklama getirmek olmaz sebepte gelecekte olanın kainatın sonucunda oluşumunu ancak "ALLAH" bilir ve bildirir İnsanlarda bilgileri dahilinde yorum yaparlar.Bir sürü benzetilebilecek şekiller 1400 küsür sene evvelden nasıl bilinmiş yanıt varmı yok. Alıntı
Φ Aurelius Gönderi tarihi: 10 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 10 Ağustos , 2007 evet işte kuranın apaçıklğı nerede kaldı.. . . Peki bir nebulanın gezegenimsimi süpernova sonucumu olduğunu nasıl anlarız? Çok kolay. Süpernova sonucu oluşmuşlarda gazlar çeşitli etkiler sayesinde dağılırlar ve garip şekiller oluşur. Fakat gezegenimsi bulutsularda gazlar dağılmadığı için simetrikdir. (alıntıdır.) . . . bu adreste ki nebula resimlerinde kafasız hayaletten tutunda sinirli kertenkeleye kadar bir sürü şekil oluşmuş.. hatta tatlı bir beyaz fare kafası bile var. verilen kırmızı gül dediğiniz şekil bir nebula. ve yukarıda da nebulanın neden oluştuğu nasıl oluştuğu yazıyor. bu şekiller rastgele oluşan şekillerdir.. eğer bahsettiğin iddia doğru olsaydı sürekli her patlama da gül şeklinde olması gerkmez miydi? gazdan değilde yağdan olması gerekmez miydi? gök yarılması ile olması gerekmez miydi? ama bu nebula dediklerimiz bulutsuuu. hala mı akletmeyeceksiniz? düşünen ve inanan kimseler için bu paragraflarda açıklamalar vardır.. biz size gerçekleri yapılan araştırmalarla açıklıyoruz. bunda düşünenler için güzel açıklamalar ve anlayışlar vardır. diyor ki "Sonra yağ gibi eridiği olayı kainatın sonunun tasviri şimdiki zamandan (nasa,link) le açıklama getirmek olmaz" ama sonra sana gül şekline benzer nebuladan örnekler verirler. Açıklama getirildiğinde ise beğenmezler. onların yeri andarkan ın yeridir. sen andarkan ın ne olduğunu bilir misin? andarkan eski türklerin ateş efendisidir. alevleri göğe kadar ulaşır.. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 10 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 10 Ağustos , 2007 “RAHMAN” 37. Gök yarılıp da, erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman... Rahman suresi 37. Ayet’i Kıyametin başlangıcının tasviridir 1400 yıl evvel “KUR’AN” Kıyametin başlangıcında “GÖKTE” olacak olayları söylüyor ve bu söylem bir mucizedir ve “MÜTEŞABİHATTIR” sebebide kıyamet koptuğu zaman oluşacak olanları İnsanlar ya teorilerle veya benzetmeyle açıklayabilir kıyametin açıklamasını ancak “ALLAH” yapar ve İnsanlarda ulaştıkları bilimsel bulgulara göre yorumlar şimdi 1400 sene evvel “KUR’AN” da geçen 21. yüzyılda ancak bir benzerine (nasa) vasıtası ile ulaşılabilen bilgileri “ALLAH” KUR’AN da başka ayet,lerdede İnsanlara bir başka şekillerde açıklar misal “DUHÂN” (DUHÂN, Arapça bir kelimedir ve ‘duman’ mânâsına gelir. Kur’an-ı Kerim’de bu kelime sadece iki ayette geçer. Çok ilginçtir ki, birisi kâinatın, yerin ve göğün yaratılması anlatılırken, diğeri ise kıyamet tasvir edilirken kullanılmıştır.) Fussilet 11.Ayet (Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin." İkisi de: "İsteyerek (İtaat ederek) geldik" dediler.) Duhan 10-11.Ayet. (“Öyleyse gözle. Göğün açıkça bir duman çıkaracağı gün, bu duman bütün insanları bürüyecektir. Şüphesiz ki bu, elem verici bir azaptır.”) Şimdi Kâinatın yaratılışı ile ölümü demek olan kıyamet esnasında meydana gelecek olaylar hemen hemen aynı olacaktır Kur’an’ın bu ifadeleri acaba ne ölçüde günümüz biliminin sunduğu bilgilerle uyum halindedir? Acaba, taban tabana zıt bilgiler mi aktarılmakta, yoksa insanoğlu binlerce yıllık birikimine rağmen Kur’an’ın asırlar önce verdiği haberleri mi doğrulamaktadır?. DUHÂN'DAN NEBULAYA GEREK kâinatın ilk yaratılışı esnasındaki oluşumları göstermek için, gerekse kıyametin gelişini haber veren bir alâmet veya kıyâmetten sonraki aşamada meydana gelecek bir olay şeklinde sunulan ‘Duhân’, bizlere günümüz biliminin tespit ettiği bir kavramı çağrıştırmaktadır: Nebula. Şimdi nebula hakkında biraz bilgi verelim: Nebula, en kısa tanımıyla, uzayın derinliklerinde bulunan gaz ve atomik toz bulutlarıdır. Bu toz bulutları bir yandan çok büyük boyutlardaki yıldızların ömürlerini tamamladıktan sonra patlamalarıyla oluşurlar, diğer yandan zaman içerisinde yeni doğacak yıldızlar için adeta beşiklik yaparlar. Dev boyutlarda bir yıldız büyük bir patlamayla yaşamının sonuna gelir ve Nebulalar ortaya çıkar; ancak ölen yıldız başka milyonlarca yıldızın doğumu için gereken maddeyi uzay boşluğuna yayar. Zamanla atomik reaksiyon içinde sıkışır, ısınır ve nükleer patlamalar ile yıldız topluluklarını oluştururlar. Galaksiler içindeki dev yıldızlar ve küçük yıldızlar yakıtları tükenerek içlerine çöker ve parçalanırlar ve süper novaları oluştururlar. Daha sonra süper novalar da fizyon olayı ile patlar ve süper nova olayı meydana gelir. Süper nova patlaması uzayda bir bayram şenliği gibidir. Çok muhteşem bir ışık seli halinde uzayı aydınlatır. DÜNYA üzerindeki sayısız kıyamet örnekleri, bizim için büyük kıyamete misâl teşkil eder. Aslında aynı durum, boyutlarını ifade etmekte güçlük çektiğimiz galaksimizde ve belki milyarlarca galakside ve yine milyarlarca yıl zarfında meydana gelen hadiseler, inşâ ve tahripler için de geçerlidir. Çünkü. Biz bilsek de bilmesek de, tespit edebilsek de edemesek de, kâinatın her köşesindeki büyük çaplı doğum ve ölümler sürekli olarak tekrarlanır durur. Belki her an bir galakside bir kıyamet kopar. Şimdi tekraren “RAHMAN 37.Ayet’e gelirsek” ("Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman;") Ezcümle, bu hadiseye iki cihetle bakılabilir : Ya 1400 yıl evvel Hz.Muhammed (a.s.m)'ın büyük bir teleskopu vardı. Onunla baktı gördü ve bu parçalanmayı kırmızı güle benzeterek söyledi. Ki görmese sarı gül, yeşil elma veya başka şeylere benzeterek söyleyebilirdi. Velev bu yarılma ve çatlama geçmişte değil de asrımızda olmuş olsa bile, kendinden 1400 yıl sonra olacak bir hadiseyi bu kadar teferruatı ile tarif etmek yine O zat (a.s.m)'ın bir mucizesidir. Ya da söz konusu yarılma ve çatlamayı irade edip yaratan kudreti sonsuz bir Kadir-i Zülcelal bu hakikatı pek mu'ciz ve beliğ bir tarzda ifade edebilir. Bunu da vahiy suretinde Hz.Muhammed (a.s.m)'ın dilinden insanlara kendi varlığının bir delili olarak inzal eder. Ve insan... ister istemez "Kâinat kimin ise Kur'an onundur, başka olamaz" demeye mecbur olur. Çünkü Kur'an şu kitab-ı kebir-i kâinat'ın bir tercüme-i ezeliyesi ve kâinat ise mücessem ayetlerle yazılmış kevni bir Kur'an dır. “Nasa NGC 6543” link’ine bak” Nebula şekillerini gör. Alıntı
Φ Aurelius Gönderi tarihi: 11 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 11 Ağustos , 2007 ?RAHMAN? 37. Gök yarılıp da, erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman... Rahman suresi 37. Ayet?i Kıyametin başlangıcının tasviridir 1400 yıl evvel ?KUR?AN? Kıyametin başlangıcında ?GÖKTE? olacak olayları söylüyor ve bu söylem bir mucizedir ve ?MÜTEŞABİHATTIR? sebebide kıyamet koptuğu zaman oluşacak olanları İnsanlar ya teorilerle veya benzetmeyle açıklayabilir kıyametin açıklamasını ancak ?ALLAH? . . . ?Nasa NGC 6543? link?ine bak? Nebula şekillerini gör. Fussilet 11.Ayet (Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin." İkisi de: "İsteyerek (İtaat ederek) geldik" dediler.) o zamanlarda ki bilgiyle atmosferde insan gözüyle görülebilecek kaç tane olay vardı. zaten başka bir benzetme yapamazdı.. Duhan 10-11.Ayet. (?Öyleyse gözle. Göğün açıkça bir duman çıkaracağı gün, bu duman bütün insanları bürüyecektir. Şüphesiz ki bu, elem verici bir azaptır.?) sis filmine izlediniz mi. korku filmi. çağımızda bile insanları korkutmak çiin bu gibi senaryolar yapılıyor..örnekleri çok fazladır.. RAHMAN 37.Ayet?e gelirsek? ("Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman;") hala nebulanın ayetle aynı olgu olduğunu belirtiyorsunuz. kendinizde nebula için açıklama getirdiğiniz halde. ?Nasa NGC 6543? link?ine bak? Nebula şekillerini gör. orjinal adını yazsaydınız ya. orjinal ismi: Cat's Eye Nebula (NGC 6543) türkçesi kedinin gözü.. nasadakiler de kedi gözüne benzetmiş olmalılar.. size bir link daha atayım. artık bunu da bir güle ya da ne bileyim laleye falan benzetirsiniz. ama lale olmaz çünkü kuranda laleye bi atıf yok. -http://photojournal.jpl.nasa.gov/jpegMod/PIA05266_modest.jpg- Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 11 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 11 Ağustos , 2007 17/41 Biz, and olsun ki öğüt almaları için bu Kuran'da bunları türlü türlü açıkladık. Fakat bu açıklamalar ancak onların nefretini artırmıştır. 18/54 And olsun ki, Biz bu Kuran'da insanlara türlü türlü misali gösterip açıkladık. İnsanın en çok yaptığı iş tartışmadır. “Fiziksel dünya, mucizevi olgularla dolu bir birlik fenomenidir. Evrendeki milyarlarca galaksi arasında dağılmış olan trilyonlarca yıldızı yöneten, 15 milyar ışık yılı uzaklığa kadar uzanan aynı yasalar, 0,0001 santimetrelik bir hücre içerisindeki kimyasal reaksiyonları da yönetmektedir. Organik hücrenin 10 -5 metrelik alanından evrenin 10 26 metrelik alanına kadar, 10 -26 kilogramlık atom kütlesinden, 10 30 kilogramlık Güneş kütlesine kadar, aynı yasalar. Ama neden? Evren neden böylesine idrak edilebilir ve tutarlıdır? Buna bilim tek başına cevap veremez. Muhtemelen bizler, fiziksel olanın içerisinde tutulan metafiziğe dair ip uçlarıyla karşılaşmaktayız.” Gerald L. Schroeder, Alıntı
Φ Aurelius Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2007 17/41 Biz, and olsun ki öğüt almaları için bu Kuran'da bunları türlü türlü açıkladık. Fakat bu açıklamalar ancak onların nefretini artırmıştır. 18/54 And olsun ki, Biz bu Kuran'da insanlara türlü türlü misali gösterip açıkladık. İnsanın en çok yaptığı iş tartışmadır. “Fiziksel dünya, mucizevi olgularla dolu bir birlik fenomenidir. Evrendeki milyarlarca galaksi arasında dağılmış olan trilyonlarca yıldızı yöneten, 15 milyar ışık yılı uzaklığa kadar uzanan aynı yasalar, 0,0001 santimetrelik bir hücre içerisindeki kimyasal reaksiyonları da yönetmektedir. Organik hücrenin 10 -5 metrelik alanından evrenin 10 26 metrelik alanına kadar, 10 -26 kilogramlık atom kütlesinden, 10 30 kilogramlık Güneş kütlesine kadar, aynı yasalar. Ama neden? Evren neden böylesine idrak edilebilir ve tutarlıdır? Buna bilim tek başına cevap veremez. Muhtemelen bizler, fiziksel olanın içerisinde tutulan metafiziğe dair ip uçlarıyla karşılaşmaktayız.” Gerald L. Schroeder, sokrates yöntemi demek. neden? eğer müslümansan bu soru ile ilgilenemezsin.. İsra 36. Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur ama canın günah işleyip bu sokrates denen adamın dediği gibi nedenlere takıldın. elimden geldiğince açıklayım: çünkü mevcut enerji kendisini bu şekilde geçerli kılabiliyo. her enerji kendisini geçerli kılabilecek şekilde bir kurallar dizisiyle bulunduğu form u korumaya çalışıyo..mevcut enerji başka forma dönüşmeden kendisini sürekli kılmaya çalışıyo..tıpkı bu dünyada ki canlıların hayatta kalma çabaları gibi. mevcut ortama uyum sağlamaları gibi. ve bunu sürekli hale getirmeye çalışmaları gibi. bir enerji bir form a dönüştüğünde bunu devam ettirmek ister. neden ister? o enerji belli bir konuma gelmiştir . uyum sağlamıştır. ama kimbilir belki de Allah insanları yakmak için böyle kurallar dizisi koymuştur.. senden sevgili sarıgöl bu sokrates yöntemini yani neden? sorusunu kuran okurken de sormanı istiyorum ve şu ayet ile başlayabilirsin; Zariyat 56 Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2007 sokrates yöntemi demek. neden? eğer müslümansan bu soru ile ilgilenemezsin.. İsra 36. Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur ama canın günah işleyip bu sokrates denen adamın dediği gibi nedenlere takıldın. elimden geldiğince açıklayım: çünkü mevcut enerji kendisini bu şekilde geçerli kılabiliyo. her enerji kendisini geçerli kılabilecek şekilde bir kurallar dizisiyle bulunduğu form u korumaya çalışıyo..mevcut enerji başka forma dönüşmeden kendisini sürekli kılmaya çalışıyo..tıpkı bu dünyada ki canlıların hayatta kalma çabaları gibi. mevcut ortama uyum sağlamaları gibi. ve bunu sürekli hale getirmeye çalışmaları gibi. bir enerji bir form a dönüştüğünde bunu devam ettirmek ister. neden ister? o enerji belli bir konuma gelmiştir . uyum sağlamıştır. ama kimbilir belki de Allah insanları yakmak için böyle kurallar dizisi koymuştur.. senden sevgili sarıgöl bu sokrates yöntemini yani neden? sorusunu kuran okurken de sormanı istiyorum ve şu ayet ile başlayabilirsin; Zariyat 56 Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. 'Aurelius' Sokrates yöntemi imiş veya bilgiyi var olan "US"dan sorularla meydana çıkarmak gibi bir "NEDEN'İ" hiç düşünmedim çünkü zaten var olanın,var ettiği meydanda (ESER,KAİNAT) bu itibarla tesadüfe sığınan (NEDENSELLİK) gibi bir düşüncem zaten olamaz dolayısı ile "KAİNATTA TESADÜFE, TESADÜF EDİLEMEZ" prensibince " İsra 36. Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur " Ayeti gereği Müslüman olarak "Zariyat 56 Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım." Ayetini "GÖRMEDİĞİM AKLIM İLE" bilerek ve isteyerek "İRADİ" olarak "KULLUK" bilincine (karınca kaderince) varmak için okuyorum üstelik hatırlattığın içinde teşekkür eder saygılar sunarım. Alıntı
Φ Aurelius Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2007 ben sizin nedenlerinize cevap vermeye çalıştım. sizden de benim nedenlerime cevap vermenizi isterdim. Zariyat 56 Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. neden kulluk edilmesi için? 1. Allah ın inananlar olmazsa yok olduğu için.. (Allah mı insanları yarattı? insanlar mı Allah ı yarattı?) 2. övülmeye yüceltilmeye ihtiyacı var. bunun acısınıda insanlardan çıkarıyo. (bence Allahın insanlardan en çok zevk aldığı nokta O na yönelenlere güvenenlere sığınanlara yaptıkları. bu kişiler ki eskiden buna ben de dahildim realiteye değer verdiği kadar O na güvenerek işlere kalkışmak ve sonunun hep hüsranla bitmesi..) 3. üncüsüne gelince, bilgiyi var olan "US"dan sorularla meydana çıkarmak, çıkarmaya çalışmakla, dedikleri gibi; insanların Allah a ihtiyacı var. şu dünya da bile birinin başka birisini kendisine isteği dışında bağlaması, bir nedenden dolayı mecbur bırakması bile bunu duyan diğer insanların, bağlayan, mecbur bırakan kişi hakkında kötü düşünmesine sebep olur ki en fazla nefreti de bağlanan kişi barındırır.satanistleri şimdi daha iyi anlıyorum.) sorular çok ama şu an işim çıktı. devam ederiz.. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.