Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 Tanrı nerede? Tanrı var mı? Tanrı kim? Bu sorulara cevap bulma denemesi yapacağım bu yazı ile. İnsanlık tarihi boyunca cevap bulunamayan sorulara cevap bulma denemesi yapmak delilik gibi bişey. Ama yinede biz yapalım denememizi. Aslında çok basit bir mantık/örnekleme kullanacağım. Zira, en karmaşık sorunların cevabı, inabılmaz derecede basit olabilir. 1. Bu Forumu uzun süredir okuyanlar bilirler ki benim düşüncem "Tanrı var mı sorusunun cevaplanamayacağıdır". 2. Bu Forumu uzun süredir okuyanlar yine bilirler ki benim "benim için reel olan maddedir". Onun dışındakiler ispatı mümkün olmayan teori, tahmin, hayal ve varsayımlardır. Test edilemeyen, varlığı kanıtlanamayan hiçbirşey hayalden, teoriden, tahminden, sangıdan öteye gidemez. 3. Bu forumu uzun süredir okuyanlar yine bilirler ki "Atezm=Panteizm/Vahdet-i Vücut"tur. Panteizm ile Vahdet-i vücut farklı şeylerdir tartışmasına girmeyeceğim şimdi. Sadece bu yazımda panteizm ve Vahdet-i Vucut kavramlarını eş anlamlı kullandığımı bilseniz yeterli olur. Şimdi sorulara dönelim. Semitik dinlerin hepsinde "Tanrı'dan geldik Tanrı'ya döneceğiz" denir. Bunun ateist versiyonu "Toprak'tan geldik, toprağa döneceğiz" veya "maddeden geldik maddeye döneceğiz"dir. Benim anlayışıma göre, ortada tek bir "varlık" vardır, o da "madde"dir. O maddeye biri biri Tanrı der, diğeri doğrudan madde der. Semitik dinlerin kitapları Ortadoğu, Mısır, Mezapotamya, Hint, İran, Yunan kültürlerinin bir koleksiyonu olduğundan, bu kitaplarda benim düşüncemizle örtüşen birçok fikir/inanç bulabildiğimiz gibi, çok çelişkili fikirler/inançlar da yeralmaktadır. Semitik dinlerde Tanrı'nın yeri olarak, belki de çıkış kaynakları gezegen tapınımı olduğu için, "gökler" gösterilir. Bu dinler semavi dinlerdir. Yani göksel dinler. Yani gezegen/yıldız tapınımına dayalı dinler. "Yukarıda Allah var..", "Göklerdeki babamız...", "Muhammed ona burak yaratığı ile gece yükseldi...", "Nurumuzu indiririz..." gibi ifadelerin hepsinde "Tanrı'nın yeri olarak "gökler" gösterilir. Ancak Mısır'daki Aten (Güneş İlahı) tapınımı, bu mekana yeni bir boyut katmıştır. "Senin nurun her yerde.." Aten tapınımı ile birlikte asıl tapınılan objeye (Güneş) yapılan vurgu azalmış, onun yerine güneş ışınlarına övgüdye yönelen bir din gelişmiştir. Bunun etkisi bugün hala semitik dinlerde yaşamaktadır. "NUR" her üç göksel dinde de "kutsal" bir konumdadır. NUR'a atfedilen bu kutsallık Aten tapınımının bugün yaşayan izleridir. Muhammed, Aten tapınımındaki "senin nurun her yerde" düşüncesini farklı bir boyuta taşımıştır. "Tanrı heryerdedir. Size şah damarınızdan daha yakındır." Başlangıçta basit bir senin ışığın heryerdedir ifadesi, Muhammed zamanında metafizik bir anlam kazanmıştır. Herneyse. Tanrı heryerde ise, yani bana şah damarımdan daha yakınsa... Tanrı heryerde ise, forumdaki herkese, şahdamarından daha yakın ise.. Tanrı heryerde ise, taşın, ağacın bile kendi yapılarına göre onların da şahdamarı mukabilindeki noktalarında ise, Herşeyde Tanrı vardır. Heryerde olan tek birşey biliyoruz: Madde. Tanrı herşeyi görür: Gören de, görülen de madde olunca, elbette görülmeyen birşey kalmıyor. Kotu karanlıkta sahra çölünde karınca ezsek madde yine görür. Zira zeilen de madde, ezen de. Tanrı herşeyi bilir: Maddenin olmadığı bir yer tasavvur edemiyoruz. Maddenin olmadığı birşey hayal edemiyoruz. Madde varsa onun bilgisi de vardır. Doğum, ölüm, her türlü eylem madde dünyasında olmaktadır. Madde dünyasının bilgisi içinde olmaktadır. Bu takdirde maddenin bilgisi dışında bişey yoktur. Herşeyi yaratan maddedir. Rüzgarı çıkaran da, ateşi çıkaran da, doğurtan da, doğuran da, herşeyi yaratan maddedir. Buradan varılacak sonuç şudur: Madde herşeydir. Bu herşeye ister sadece madde demeye devam edin. İster o maddye Tanrı adını verin. Adlandırılan şey aynı şey: Madde. İster kendinize Panteist deyin, ister ateist, ama sonuçata her iki inancın da vardığı yer: Maddedir. Herşey bu madde dünyasında cereyan etmekdir. Eğer bir Tanrı olması gerektiğini düşünüyorsanız, bu Tanrı olsa olsa, Panteizmin tanımladığı Tanrı, veya ateizmin tanımladığı şekliyle Doğa/Madde'ir. Tanrı'nın yeri, kimliği ve kabiliyetleri hakkında sanırsam bir ipucu verenbilmişimdir. Saygılar, sevgiler. Alıntı
Φ abraham Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 gayet mantıklı düşünceler sevgili brainslaper ama müslümanlar gibi şüphesiz böyledir demiyorsun cennet ve cehennem vadetmiyorsun sana kim niye inansınki? Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 Aslında yanlız "MADDE" nasıl oluşmuştur ve nedir'i açıklamadan bir sürü "FANTAZİ,TEORİ" sıralamak ve hiç bir bilimsel kanıt sunmamak zaten absürt'tür. Birde "VAHDETİ VUCUD'a" sığınmak tam bir ikilemdir ha "PANTEİZM" denilse belki'ki oda zaten açıklayamadığı yığınla olay var bu itibarla absürt teori bile olmayan görüşlerle yanlız bilgi kirliliği olur. "ALLAH" vardır ve kanıtı eserleri olan "KAİNAT VE İNSANDIR" yanlız İnsan beyni ve "AKLI" " ALLAH'ın (c.c.) VARLIĞININ TEK BİR KANITIDIR" "MADDE'yi" esas alan düşünce beynin oluşmasını (nasıl ve nerede) açıklasın yeter fazla yazmaya ve söze gerek yok. Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlara yararlı şeylerle denizde süzülen gemilerde, Allah’ın gökten indirip yeri ölümünden sonra dirilttiği suda, her türlü canlıyı orada yaymasında, rüzgarları ve yerle gök arasında emre amade duran bulutları döndürmesinde düşünen kimseler için âyetler vardır."(Bakara-164. Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 iyi anlattığın bu tanrı sana günlük hayatında müdahale ediyor mu? sana nerde nasıl neler yapıyor? yani ona içini döküp bişeyler istesen cevabı nasıl anlarsın? Alıntı
Φ abraham Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 onun üzerine tohum ekiyorsun meyve veriyor yaşamamız için gerekli herşey maddenin içinde mevcut topraktan alıp yiyorsun havaya bakıp şükrediyorsun bence yanlış yere bakıyorsun şükretmek için illa bir cennet vaadindemi bulunulmamalısınız veya cehennem korkusuyla sevgi saf ve temiz olunca güzeldir Sevgi Toprak Kadar Temiz Olmalı, Su Kadar Berrak, Güneşle Öpüşen Başak Gibi Özgür, Sevgi; Ümitle Başlamalı, Fidan Olmalı, Ekmeliği Toprağa Sevgi Katıksız Olmalı Yavan Ekmek Kadar Sade Sevgi İçten Olmalı; Gönülden Çıkarsız Sevgiyi Öğrenmeli, İNSANCA..! sizin dininizdeki sevgi böyle saf ve temiz olabilirmi? cennet ve cehennem vaatleri oldukça asla ayırım oldukça asla... Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 SEZGİYLE,BİLGİNİN MERCEĞİYLE BAKMAZSAN,SADECE OLAYLARI İZLEMEYE MAHKUMSUN." Ey insan! yeri doldurulamayacak bir estrümansın sende... Yerini, görevini, değerini iyi bil... Kendine ait parçayı çalmak için bu muhteşem konserde,koş sende yerini al. EY İNSAN! dışta kalmamalısın. Eğer bu ahenkten kopar da ayrılırsan,hiçliğin ortasında yapayanlız kalırsın! Bir rüya gibi geçer ,burada günlerimiz...Yerini,görevini,değerini iyi bil... İnsanın çalacağı parça,onun geride bırakabileceği tek iz!!! Her şey yaratılış gereği belirli bir yol izler. Amaç kelebekse, tırtılı nasıl ihmal eder edebilir insan??? "KÜÇÜK DİKKATTE GİZLENİR, METODUN BÜYÜK GİZİ." Küçük şey yoktur. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Forumda ilk defa birisi tarafında "Anlaşıldığımı" hissediyorum doğrusu... Ama şunu söyleyeyim Sayın BrainSlapper, Sizi anlamayanlar büyük oranda çıkacaktır... Şu an için önemli noktalara değinmek istiyorum: Muhammed, Aten tapınımındaki "senin nurun her yerde" düşüncesini farklı bir boyuta taşımıştır."Tanrı heryerdedir. Size şah damarınızdan daha yakındır." Başlangıçta basit bir senin ışığın heryerdedir ifadesi, Muhammed zamanında metafizik bir anlam kazanmıştır. İşte benim için Hz. Muhammed'in önemi de buradan kaynaklanmaktadır. Hz. Muhammed, "Tanrı"ya "O Herşeydir" anlamını katabilmiştir. Çünkü düşünüldüğünde; "Kim size şah damarınızdan daha yakındır?"... Yine o insanın kendisi... Herneyse. Tanrı heryerde ise, yani bana şah damarımdan daha yakınsa... Tanrı heryerde ise, forumdaki herkese, şahdamarından daha yakın ise.. Tanrı heryerde ise, taşın, ağacın bile kendi yapılarına göre onların da şahdamarı mukabilindeki noktalarında ise, Herşeyde Tanrı vardır. Heryerde olan tek birşey biliyoruz: Madde. Aynen öyle... Ancak Arada şöyle bir ince çizgi var: Panteizm "Tüm Madde"yi ele alır... Vahdet-i Vücut: "Tüm Bilinç"i ele alır... Nasıl ki bir avuçluk insan beyni, "Düşünme" dediğimiz faaliyeti gösterebiliyor ve bugüne kadar gelebildiğimiz medeniyetleri inşa edebiliyorsa, Onuda içine alan ve inanılmaz bir dengeye, kanunlara sahip "Doğa", doğaldır ki çok daha yetkin bir akla sahiptir ya da o aklın kendisidir... İşte Vahdet-i Vücut bu "Aklı" baz alır ve insan zihninin o aklı kavrayabileceğine, o akla ulaşabileceğine inanır. Ne kadar "Madde" "Tanrı" karmaşasında ikisi ayrı tutulmuş gibi görünse de anlaşılmaktadır ki "Doğa'nın Aklı" "Tanrı" olarak ad bulmuştur... Öyle ki doğa olayları da yine bu şekilde nitelenmiştir: Mesela: Doğa olayları, Melek Mikail'de şekil bulmuştur... En doğal "Son" olan "Ölüm", Melek Azrail'de şekil bulmuştur... Doğa'nın o kastettiğim Aklı ile iletişime geçme faaliyeti, yani "İnsan Aklı (nın işlemesi)", Melek Cebrail/Cibril'de şekil bulmuştur... İyi-Kötü mücadelesinde "Vicdan", Münker ve Nekir'de şekil bulmuştur... "İyi"lik yine İnsanda, "Kötülük" Cin Şeytan'da şekil bulmuştur... Öyledir ki "Ruhani" ve maddeden ayrı olduğu düşünülen bu kavramlar sadece nitelemedirler. Tanrı herşeyi görür: Gören de, görülen de madde olunca, elbette görülmeyen birşey kalmıyor.Kotu karanlıkta sahra çölünde karınca ezsek madde yine görür. Zira zeilen de madde, ezen de. İşte "Bam Teli"... Birebir "Vahdet-i Vücut" görüşüdür... Mesela Türk-İslam kültüründe özellikle görülür; "Söyleyene değil, söyletene bak!" Söyleten ya da söyleyenin ağızından söyleyen... Tanrı herşeyi bilir: Maddenin olmadığı bir yer tasavvur edemiyoruz. Maddenin olmadığı birşey hayal edemiyoruz. Madde varsa onun bilgisi de vardır.Doğum, ölüm, her türlü eylem madde dünyasında olmaktadır. Madde dünyasının bilgisi içinde olmaktadır. Bu takdirde maddenin bilgisi dışında bişey yoktur. Herşeyi yaratan maddedir. Rüzgarı çıkaran da, ateşi çıkaran da, doğurtan da, doğuran da, herşeyi yaratan maddedir. Zaten "Maddeden Ayrı Bir Tanrı" tanımı, bence ispatı mümkün olmayan ve zaten gerçek olmayan bir "Tanrı" tanımıdır... Öncelikle çelişkisi şudur ki; Eğer "Madde"den ayrı bir "Tanrı" düşüneceksek, Mantık olarak bu demektir ki; "Madde'nin bittiği yerde Tanrı başlar..." Yani belli bir dengeden söz edeceksek; Bir kefede Tanrı, Bir kefede Madde... Hangisi diğerinden ağır olursa olsun... Öyleyse bu demektir ki; Tanrı'dan başka "Varlık" kabul etmek... Yani Dinlerde yapılmasından korkulan "Şirk Günahı" Aslında Madde'den ayrı bir "Tanrı" kabul etmektir... Ya da Tanrı'yı Varlıktan ayrı kabul etmektir... Buradan varılacak sonuç şudur: Madde herşeydir. Bu herşeye ister sadece madde demeye devam edin. İster o maddye Tanrı adını verin. Adlandırılan şey aynı şey: Madde. Vahdet-i Vücut'taki farkını belirtmiştim yukarıda... Bildiğiniz gibi doğa'nın bir işleyişi, kanunu yad a bir iradesi vardır... İnsan Aklı'da o Doğa'nın bir parçasıdır, Ve Doğa'nın, insan aklından daha yetkin bir zekaya sahip olduğu kaçınılmazdır... İşte Vahdet-i Vücut çeşitli eylemlerle o akla ulaşabilmeyi amaç edinir... Onu anlamayı ve kavramayı... Umarım konu yararlı olur... Çok güzel toparlamışsınız... Saygılarımla... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Aslında yanlız "MADDE" nasıl oluşmuştur ve nedir'i açıklamadan bir sürü "FANTAZİ,TEORİ" sıralamak ve hiç bir bilimsel kanıt sunmamak zaten absürt'tür.Birde "VAHDETİ VUCUD'a" sığınmak tam bir ikilemdir ha "PANTEİZM" denilse belki'ki oda zaten açıklayamadığı yığınla olay var bu itibarla absürt teori bile olmayan görüşlerle yanlız bilgi kirliliği olur. Panteizme sığınmak gibi bir çabam yok. Sığınmamı gerektirecek bir durumum yok. Vahdet-i Vücut ile Panteizm tartışmalarına girmeyeceğim. Benim için ikisi aynıdır. Eş anlamlaıdır. O nedenle sadece yazımda panteizm terimini kullanacağım. Benim için gerçek olan şey maddedir. Buna kim ne ad verirse versin. İster Tanrı deyin. İster madde/doğa deyin. ...(Bakara-164.) [/b]Göklerin ve yerin yaratılmasında, Gök ve yer: madde gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, gece ve gündüzün oluşumu dünyanın dönmesi, güneşin konumu: Madde'ler arası konum ve hareketlerin sonucu. insanlara yararlı şeylerle denizde süzülen gemilerde, Geminin yüzmesi: Suyun özelliği, diğer maddelerin özelliği. maddeler arasındaki Yoğunluk ve şekil farkı. Madde. Allah?ın gökten indirip yeri ölümünden sonra dirilttiği suda, Su: Madde: H2O her türlü canlıyı orada yaymasında, Bütün canlılar: Madde rüzgarları ve yerle gök arasında emre amade duran bulutları döndürmesinde Bulutların oluşumu, Rüsgarların oluumu, Madde'nin birbiriyle etkileşimi. düşünen kimseler için âyetler vardır." Madde cezalandırır: Deprem, yangın, boğulma, vs. Madde ödüllendirir: Doğum, bitkilerin ürün vermesi, sıcaktan ve soğuktan korunma, vs. vs. ilaç niyetine kullanılan maddeler. Maddeye iyi davranırsan ödülünü alırsın. Toprağa bakarsan iyi bakarsan ürün alırsın. İneğe iyi bakarsan süt alırsın. Eşine, çocuklarına, arkadaşlarına iyi bakarsan, sevgi alırsın. İnsanlara iyi davranırsan, karşılığını alırsın. Hayat dairesel bir domino dizini gibidir. Yaptığın bir iyiliğin karşılığı mutlaka sana döner. Yaptığın bir kötülüğün de karşılığı mutlaka sana döner. Buna ister "ne ekersen onu biçersin" felsefesi deyin, ister karma felsefesi deyin. "ALLAH" vardır ve kanıtı eserleri olan "KAİNAT VE İNSANDIR" yanlız İnsan beyni ve "AKLI" " ALLAH'ın (c.c.) VARLIĞININ TEK BİR KANITIDIR" "MADDE'yi" esas alan düşünce beynin oluşmasını (nasıl ve nerede) açıklasın yeter fazla yazmaya ve söze gerek yok. Beyin maddedir. Akıl o beyinin ürünüdür. Alternatif tezi olanların, slogan atmak yerine, benim yaptığım gibi tezlerini açıklamalarını ve bunu örneklemelerini beklerim. Saygılar. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 İşte benim için Hz. Muhammed'in önemi de buradan kaynaklanmaktadır.Hz. Muhammed, "Tanrı"ya "O Herşeydir" anlamını katabilmiştir. Sevgili boşig, Muhammed'in benim için "olumlu" anlamda herhangi bir önemi yoktur. Muhammed, çevresinde/döneminde bulunan düşünceleri devşirmiş, ama herhangi bir sentez yapmamıştır. Düşünceler ona ait düşünceler değildir. Panteizm düşüncesi Budism'de, Hinduism'de hatırlamadığımız tarihten bu yana olan düşüncelerdir. Muhammed'in Budism/Hinduism'den etkilendiğinin en büyük kanıtı B-RAHMAN kelimesidir. B-RAHMAN kelimesi "Tanrı herşeydedir, Tanrı herşeydir" düşüncesini ifade eden bir kelimedir. Senin sürekli kullandığın "En el Hak" deyimin aslının Hindu inanışında olduğuna dair bir bilgiye rastladım nette. Aham brahmāsmi = "I am Brahman" = En el Hakk. Sarvam khalv idam brahma = "All this that we see in the world is Brahman" = Dünyada Gördüğümüz herşey Tanrı'dır. Dünya'da gördüğümüz herşey Tanrıd'dır ifadesi ile, Dünya'da gördüğümüz herşey maddedir, ifadesi arasında işsimlendirme dışında fark yok. Sonuçta isimlendirilen şey maddedir. Panteizm "Tüm Madde"yi ele alır... Vahdet-i Vücut: "Tüm Bilinç"i ele alır... Doğanın veya maddenin merkezi ye yetkin/üstün bir bir aklı/bilinci olduğunu da düşünmüyorum. Sadece benim düşüncemdir. Kollektif veya toplam şey dışarıdan "bilinçli görünebilir" ancak, bu onun merkezi ve herşeyin farkında olan bir bilinci olduğunu göstremez. Herşeyin kendi işlevini gördüğü, ama, ortaya çıkan şeyin "akıllı/bilinçli göründüğü" bir sistem bu. * Benim gözlemleyebildiğim kadarıyla, inanç dünyası tarih boyunca bir çizgi üzerinde gelişimini sürdüyor. Görünür çok ilahçılık - görünmez çok ilahçılık- görünmez tek ilahçılık - dinsizlik/deizm - panteizm/ateizm. Ben bütün inanç sistemlerinin gelişimlerini panteizm/ateizm ile sonuçlanacaklarını düşünüyorum. Saygılar. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Benim için gerçek olan şey maddedir.Buna kim ne ad verirse versin. İster Tanrı deyin. İster madde/doğa deyin. "MADDE" NASIL OLUŞMUŞTUR. Ad ver verme oluşumu nasıl olmuştur kendi kendinemi yani tesadüfenmi yoksa zaten varmı idi? soru bu yoksa isteyen istediği gibi inanır. Göklerin ve yerin yaratılmasında, Gök ve yer: maddegece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, gece ve gündüzün oluşumu dünyanın dönmesi, güneşin konumu: Madde'ler arası konum ve hareketlerin sonucu. insanlara yararlı şeylerle denizde süzülen gemilerde, Geminin yüzmesi: Suyun özelliği, diğer maddelerin özelliği. maddeler arasındaki Yoğunluk ve şekil farkı. Madde. Allah?ın gökten indirip yeri ölümünden sonra dirilttiği suda, Su: Madde: H2O her türlü canlıyı orada yaymasında, Bütün canlılar: Madde rüzgarları ve yerle gök arasında emre amade duran bulutları döndürmesinde Bulutların oluşumu, Rüsgarların oluumu, Madde'nin birbiriyle etkileşimi. düşünen kimseler için âyetler vardır." Aynı şey "OLANIN YANİ (MADDE) ÜZERİNE" tekerleme yapmak kolay esas olan şu " GÖKLERİN VE YERİN YARATILMASI" yani "Madde" nasıl oluşmuş yoksa "ALLAH" zaten her şeyi yoktan var etmiş ve belli bir düzene bağlamış "BİLİM,İLİM" var olanın üzerine yazmak yerine NASIL OLUŞMUŞ MADDECİLERİN BUNU AÇIKLAMASI GEREKMEZMİ.? Hayat dairesel bir domino dizini gibidir. Yaptığın bir iyiliğin karşılığı mutlaka sana döner. Yaptığın bir kötülüğün de karşılığı mutlaka sana döner. Buna ister "ne ekersen onu biçersin" felsefesi deyin, ister karma felsefesi deyin. Hayat (yaşam) karma felsefesi değildir (en azından ben inanmıyorum) ama burada önemli bir şey var "HAYAT" (Madde'midir) veya "HAYAT" nasıl oluşmuştur ve eğer bir felsefe üretiyorsa (HAYAT) o zaman "toprak,su,ateş,hava" niye bir felsefe üretemiyor yani düşünemiyor yanlız "HAYATI OLAN İNSAN DÜŞÜNÜP ÜRETİYOR". Beyin maddedir.Akıl o beyinin ürünüdür. Alternatif tezi olanların, slogan atmak yerine, benim yaptığım gibi tezlerini açıklamalarını ve bunu örneklemelerini beklerim. Beyin "MADDE'DİR" Akıl beynin ürünüdür tamam fakat madem maddeci görüş gördüğüne inanır o zaman beynin ürettiği "akıl" görülürmü veyahut şöyle yazalım (BİLİNÇ,İRADE) nedir şu anki "NOROLOJİ" 21. yüz yılda "AKIL,BİLİNÇ'İ" görüntülemiş veyahut kesin bir kanıya varmışmıdır. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 iyianlattığın bu tanrı sana günlük hayatında müdahale ediyor mu? sana nerde nasıl neler yapıyor? yani ona içini döküp bişeyler istesen cevabı nasıl anlarsın? Anlattığım şey maddedir. Buna ister doğrudan madde deyin, İster Tanrı adını yakıştırın. O sizin seçiminiz. Madde benim günkül hayatımın her noktasında var. Madde yoksa, zaten ben yokum. Madde aldığım nefestir, yediğim, içtiğimdir, dokunduğum, kokladığımdır, hissettiğimdir. Madde yiyen, içen, koklayan, dokunan, hisseden organımdır. Maddeye içimi dökebilirim. Diğer insanlar da maddedir. Onlarla konuşurum, dertleşirim, sevinirim. Para istersem verirler, yardıma ihitacım varsa verirler. Başka bir insanla (madde) ile kavga edersem, o da benimle kavga eder, zararını çekerim. Yani maddenin, benim eylemlerime cevap vermediği an yoktur. Eğer illa bir Tanrı arıyorsanız, illa birşeye Tanrı demek istiyorsanız, illa birşeye Tanrı sıfatı vermek istiyorsanız, o Tanrı Maddedir. Ama ona illa ki Tanrı adını vermek de gerekmiyor. Tercihinize kalmıştır. Saygılar. Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Kuvvet yoksa madde olur mu??? Kuvvet nedir??? Maddenin bittiği yerde şu başlar demek tipik çağımız çizgici zihniyetindendir sevgili Boşig , madde dahi ölçülebilirliğiyle tam açıklanamamışken bu tarz pantesit, atesit -her neyse- genellemeler biraz fazla havada kalır... Tabi başlıkçı arkadaştan daha farklı bir yaklaşımla siz ruhu asıl olarak vurgulamış ve idealizmin bir dalına sapmışsınız sanırım, bu da sizin kendinizce tasavvufa yönelmenizden ileri gelen bir yaklaşım olabilir; idealizm her zaman materyalist düşüncenin bir adım önünde olacaktır çünkü boşlukları doldurmak disiplinlice mümkün olabilmektedir... Yoksa birlikteliği ve düzeni daha açıklanamayan kuvvetlere bağlı madde asla temele oturamaz... Slapper vatandaşın da hatası bu yine; günümüzün "moda"sı -bakın dikkat edin gelişim değil sadece "moda"- deizm; bunun sebebi de bilimin klasik anlayışı zedeleyici getirileri ve katı materyalizmle birlikte ateizmin kan kaybetmesidir... Kaldı ki başlıkça vatandaş da aslında iletisinde deizm türü yaklaşım sergilemiştir... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Slapper vatandaşın da hatası bu yine; günümüzün "moda"sı -bakın dikkat edin gelişim değil sadece "moda"- deizm; bunun sebebi de bilimin klasik anlayışı zedeleyici getirileri ve katı materyalizmle birlikte ateizmin kan kaybetmesidir... Kaldı ki başlıkça vatandaş da aslında iletisinde deizm türü yaklaşım sergilemiştir... Benim hatam olduğuna dair kanaata hangi sözümden dolayı vardınız? Benim deist bir inanca sahip olduğum kanaatine hangi cümlemden dolayı vardınız. Açıklarsanız sevinirim. Saygılar. Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Benim hatam olduğuna dair kanaata hangi sözümden dolayı vardınız?Benim deist bir inanca sahip olduğum kanaatine hangi cümlemden dolayı vardınız. Açıklarsanız sevinirim. Saygılar. Dini inanç konusunda tarihsel evrim söz konusu olmadığı gibi çağın baskını ile kendini hissettiren akımların sıralamasında ateizmin artık kan kaybettiğini(çağımızda), daha mistik teizm ve deizmin revaçta olduğunu görüyorum ben, hatadan kasıt buydu... Anlatmak istediğiniz bağlar bana deizme daha yakın geldi, çünkü ateizm her şeyi tanrılaştıracak kadar abartı ve "anti"cidir, yanlış anlamadıysam siz yine de bir nizam ve bu nizamın yüce kaynağı olduğunu düşünüyor ve farklı olarak da yüce kaynak nizamın kendisidir diyorsunuz; sanırım Boşig vatandaşımızla da ortak olmayan nokta burası, çünkü ben onun söylemlerinde yüce kaynağın yine yüce olarak nizamla bütün olduğu anlayışını görüyorum... Alıntı
Misafir magician Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 1. Bu Forumu uzun süredir okuyanlar bilirler ki benim düşüncem "Tanrı var mı sorusunun cevaplanamayacağıdır". Evet agnostik olanların cevaplanamaz dedikleri ama senin gibi bu sorunun cevabını aramaktan da vazgeçemediklerini biliyoruz. Acaba sen ne diyorsun var mı yok mu? Zira agnostiklerin cevaplanamaz demeleri bu sorunun cevaplanma zorunluluğunu ortadan kaldırmıyor. Sen de kendince bir cevap veriyorsun. 2. Bu Forumu uzun süredir okuyanlar yine bilirler ki benim "benim için reel olan maddedir". Onun dışındakiler ispatı mümkün olmayan teori, tahmin, hayal ve varsayımlardır. Test edilemeyen, varlığı kanıtlanamayan hiçbirşey hayalden, teoriden, tahminden, sangıdan öteye gidemez. Reel olan maddedir. Bu senin değil antik yunandan bu yana bütün materyalistlerin görüşüdür. Demek ki madde dışında birşey yoktur diyorsun onun dışındakilerin hayal, tahmin, varsayım olduğunu söylüyorsun. 3. Bu forumu uzun süredir okuyanlar yine bilirler ki "Atezm=Panteizm/Vahdet-i Vücut"tur. Panteizm ile Vahdet-i vücut farklı şeylerdir tartışmasına girmeyeceğim şimdi. Sadece bu yazımda panteizm ve Vahdet-i Vucut kavramlarını eş anlamlı kullandığımı bilseniz yeterli olur. Şimdi sorulara dönelim. Burada kavram kargaşası var. Öncelikle ateizm =panteizm/vahdet-i vücut formülü yanlış. Ateizm tanrıtanımazlıktır panteizm ise içkin de olsa bir tanrının varlığını kabul eder. Ayrıca vahdet-i vücut panteizmle aynı şey değildir. Bir sürü farklı yorumu vardır. Eşanlamda kullanmak istersen pan-enteizm terimini seçmen daha doğru olur. Ya da literatürde böyle olduğunu bilmenizi isterim. Benim anlayışıma göre, ortada tek bir "varlık" vardır, o da "madde"dir.O maddeye biri biri Tanrı der, diğeri doğrudan madde der. Bu anlayışa materyalizm (maddecilik) diyoruz. Evrende maddeden başka varlık olmadığını söylemek de bir varsayımdan ibarettir. Buradaki tek dayanak noktası şimdiye dek başka bi varlığın tecrübe edilmemiş olmasıdır. Van gölünün dibindeki balıklar da fillerin varlığını tecrübe etmemişlerdir. Tek varlığın madde olduğunu nasıl tecrübe edebilirim? Bunun doğruluğunu nasıl sınayabilirim? Cevap yok. Buna iman edebilirsin sadece. Maddeden başka varlık yoktur demek bir imandan başka birşey değildir. …Madde herşeydir. Bu herşeye ister sadece madde demeye devam edin. İster o maddye Tanrı adını verin. Adlandırılan şey aynı şey: Madde. İster kendinize Panteist deyin, ister ateist, ama sonuçata her iki inancın da vardığı yer: Maddedir. Herşey bu madde dünyasında cereyan etmekdir. Eğer bir Tanrı olması gerektiğini düşünüyorsanız, bu Tanrı olsa olsa, Panteizmin tanımladığı Tanrı, veya ateizmin tanımladığı şekliyle Doğa/Madde'ir. İyi tamam herşeyi maddeyle çözebiliyorsan materyalistim dersin olur biter. Ama bunu söylemiyor maddeye ilahlık yüklüyorsun. Maddeciler maddeye ilah demezler. Panteizm doğa ile tanrı aynıdır diyor ateizm tanrı yoktur diyor bu ikisi aynı sonuca ulaşmaz. Şimdi iletinin başına bak ne diyorsun: “Tanrı var mı sorusu cevaplanamaz.” diyorsun. İletinin başında agnostiktin. Sonra panteist ve en sonu ateist oldun. Yani yoktur diyorsun. Bir cevap veriyorsun soruya. İnsan birbirinden çok farklı görüşlerin hepsini içinde barındıramaz. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Muhammed'in Budism/Hinduism'den etkilendiğinin en büyük kanıtı B-RAHMAN kelimesidir. B-RAHMAN kelimesi "Tanrı herşeydedir, Tanrı herşeydir" düşüncesini ifade eden bir kelimedir. Senin sürekli kullandığın "En el Hak" deyimin aslının Hindu inanışında olduğuna dair bir bilgiye rastladım nette. Aham brahmāsmi = "I am Brahman" = En el Hakk. Sarvam khalv idam brahma = "All this that we see in the world is Brahman" = Dünyada Gördüğümüz herşey Tanrı'dır. Dünya'da gördüğümüz herşey Tanrıd'dır ifadesi ile, Dünya'da gördüğümüz herşey maddedir, ifadesi arasında işsimlendirme dışında fark yok. Sonuçta isimlendirilen şey maddedir. Sayın BrainSlapper... Benim "İnanç" anlayışım "Hz. Muhammed" ve "Kur'an" ile sınırlı değildir. Belki farketmişsinizdir ama Yunan Mitoslarından tutun, Mısır ve Türk inançları da dahil, Uzak Doğu ve Hint inançları... Kısaca her inancın, belki de sizin aşağıda kastettiğinize yakın bir anlamla aynı süreçte ilerlediğini düşünüyorum... Bu sürecin kaçınılmaz olduğu kanısındayım ancak sonucun Ateizm'e varacağı şüphelidir. Bana göre sonucu "Bireysel İnançlara" dayancaktır... İnanç, teker teker bireylerin vicdanlarında var kalacaktır... Konuya dönersek; Hatırlarsanız, Museviliğin, Hıristiyanlığın ve İslamiyet'in "Mısır Dini"nden geliştiği konusunda mutabıktık... Tasavvuf'ta yine Mısır inancı, İran inancı ve Türk inancına göre üç kolda gelişmiştir... Ben bunları, tek bir gerçeğin farklı nitelendirilmeleri olarak adlandırıyorum. Sonuçta tek bir gerçek var: Varlık... O yüzden Hz. Muhammed'in nereden etkilendiği elbette önemli ancak leke düşürür mü, sanmıyorum... Biliyorsunuz ki, benim benimsediğime göre zaten hepsi ve herşey Tanrı'dan... Benim gözlemleyebildiğim kadarıyla, inanç dünyası tarih boyunca bir çizgi üzerinde gelişimini sürdüyor. Görünür çok ilahçılık - görünmez çok ilahçılık- görünmez tek ilahçılık - dinsizlik/deizm - panteizm/ateizm. Ben bütün inanç sistemlerinin gelişimlerini panteizm/ateizm ile sonuçlanacaklarını düşünüyorum. Doğanın veya maddenin merkezi ye yetkin/üstün bir bir aklı/bilinci olduğunu da düşünmüyorum. Sadece benim düşüncemdir. Bakınız, bunu biraz ayrıntılamam gerekiyor sanıyorum, Ki anlayacağınızdan eminim... "Madde mi Düşünüyor?" "Beyin mi Düşünüyor?" konusunu çok tartıştık, Biliyorsunuz ki ortaya çıkan "Bilimsel Sonuç" "Madde olarak Beyinin düşündüğü" idi... Ve bunun işleyişi, belirli kuralları, yapısı ve çalışması var... "İnsan Küçük Bir Kainat, Kainat Büyük Bir İnsandır..." Mesela siz; "Ben BrainSlapper'im" dediğinizde, beyninizi göstererek; "İşte bu da aklım" diyerek "Aklınızı" ya da "İradenizi" "Benliğinizden Ayrı Olarak" ele almıyorunuz değil mi? İşte Doğayı da böyle bir "Bütün" olarak ele almak gerekir. Yani dediğiniz gibi "Aşkın" bir Tanrı yok, Ancak aynen "Siz" ve "Aklınız" gibi "Doğa" ile bir "Bütün" olarak "Tanrı" var... Bundan kastım şudur ki; Bence, Kanunları ile, Yasaları ile Ve işleyişi ile Doğa bir irade'ye sahiptir. İlk yazınızda belirttiğiniz gibi; Herşeyi yaratanda bu iradedir... Kuvvet yoksa madde olur mu??? Kuvvet nedir??? Maddenin bittiği yerde şu başlar demek tipik çağımız çizgici zihniyetindendir sevgili Boşig , madde dahi ölçülebilirliğiyle tam açıklanamamışken bu tarz pantesit, atesit -her neyse- genellemeler biraz fazla havada kalır... Sayın ali0_1... Söylediğim şey hiç bir çağın çizgici bilmem neyinin ürünü değildir... Kendinizi bu şekilde avutmamanızı tavsiye ederim. Zira sizin savunduğunuz şey, bırakın bugünü yüzyıllar öncesi Gazali Felsefesinden başka bir şey değildir... Ayrıca ben Ateist ya da Panteist veyahut Deist değilim... Kuvvet'i de madde'den ayrı ve aşkın olarak aramayınız. Çünkü o "Kuvvet" maddenin kendi "Bütün" bünyesinde olan kendi öz kuvvetidir... Dışarıdan evirip çeviren bir kuvvet yoktur. Kendi başına kendi kuvveti vardır maddenin... Kendi işleyişi, kanunları ve ya iradesi vardır... Bunu nereden anlıyoruz? Tabi başlıkçı arkadaştan daha farklı bir yaklaşımla siz ruhu asıl olarak vurgulamış ve idealizmin bir dalına sapmışsınız sanırım, bu da sizin kendinizce tasavvufa yönelmenizden ileri gelen bir yaklaşım olabilir; idealizm her zaman materyalist düşüncenin bir adım önünde olacaktır çünkü boşlukları doldurmak disiplinlice mümkün olabilmektedir... İdealizmin ya da "Kendimce" tasavvufa sapmamın bir ilgisi yoktur... Sonuçta ortaya mantıki açıdan bir takım tutarlı veriler sunmaya çalışıyorum ve ne hal ki pek bir sağlam karşılık alamadım... Neyse, Nereden anladığımıza gelelim... Diyoruz ki; "Tanrı her yerdedir?" Peki Tanrı "Neliği" ile heryerdedir Sayın ali0_1? Yani "Tanrı Nedir?" dendiğinde Ve ardından "O Heryerdedir" dendiğinde ne ifade ediyor bu size? Tanrı her yerde ise niçin hissetmiyoruz sizin kastettiğiniz şekildeki Tanrı'yı? Ya da nasıl hissedeceğiz Onun heryerde olduğunu? Kısaca "Madde"ye etki eden, mucizeler veren o Tanrı'nın "Madde" ile olan ilişkisi nasıldır? Hangi bağ iledir? "Tanrı Heryerdedir" derken, bir "Tin-Ruh" olarak etrafta dolanan bir "Güç"ten mi bahsediyorsunuz? Eğer öyle ise "Madde" ile "Tanrı"yı ayırmak ve Tanrı'yı "Sınırlandırmak" zorundasınız... Eğer bir "güç-kuvvet" olarak herşeyin özünde ve işleyişinde ise Tanrı, Bu demektir ki, Madde ile Tanrı bir "Bütündür..." İstediğiniz kalıba sokmaya çalışın... Bunu yadsıyamazsınız... Yoksa birlikteliği ve düzeni daha açıklanamayan kuvvetlere bağlı madde asla temele oturamaz... Slapper vatandaşın da hatası bu yine; günümüzün "moda"sı -bakın dikkat edin gelişim değil sadece "moda"- deizm; bunun sebebi de bilimin klasik anlayışı zedeleyici getirileri ve katı materyalizmle birlikte ateizmin kan kaybetmesidir... Ancak şu da açıktır ki Sayın ali0_1, Varlığı "Aşkın" ve "Maddeden Ayrı" bir Tanrı'nın varlığına bağlamak, Daha en baştan kendisi ile çelişen ve çürümeye mahkum olan bir görüştür. Hz. Muhammed'e inanıyorsunuz ve kendisi belirtmiş: "Siz Şah damarınızdan daha yakınım..." Size Şah damarınızdan daha yakın olan yine kendinizsinizdir... "Ondan geldik ve dönüşümüz onadır - İnna lillahi ve inna ileyhi raciun" Bundan sonra yine söylemiyor mu açık açık: "Biz sizi balçıktan yarattık..." İnsanı topraktan yarattığını söylemiyor mu? Sonra; "İnsanı meniden yaratan da odur" demiyor mu? Hepsi "Maddesel" nitelemeler... Hepsi "Tanrısal" nitelemeler... Size öncelikle şunu sormak isterim; Heryerde Olan, Size Şah Damarınızdan daha yakın olan, Tekrar kendisine döndürüleceğimiz o "Tanrı" Nasıl bir "Yapı"ya sahiptir ki "Biz" ondan gelmişiz, "O" bize bizim şah damarımızdan daha yakın, "O" her yerde ve her şeyde, Ve tekrar "O"na döndürüleceğiz... Ben bu soruların cevaplarını "Madde-Varlık-Tanrı / Evren-İnsan-Tanrı" ile açıklayabilirim... Siz? Tanrı Nedir? Beni nitelemeden, net bir cevap verin... Ve sorularımı netlikle açıklayınız... Saygılarımla... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Kuvvet şuradan kaynaklı diye bir olay yok maalesef; kuvvetler tam anlamıyla açıklanmış değildir ve kuramlarda vardırlar... Bu yüzden bana kuvvet de bildiğimiz maddeden demeniz kesinlik ifade etmeyen bir şeydir, bir fikrin dile getirilişidir... Yani önce sen bi şey sunamıyosun ben sunuyorum tavrından vazgeçelim lütfen... Gelelim sizin tanrı nerede sorunuza... Bazı hatalı duruşlarınız var mesela: Tanrı her yerde ise niçin hissetmiyoruz sizin kastettiğiniz şekildeki Tanrı'yı?Ya da nasıl hissedeceğiz Onun heryerde olduğunu? Kısaca "Madde"ye etki eden, mucizeler veren o Tanrı'nın "Madde" ile olan ilişkisi nasıldır? Hangi bağ iledir? "Tanrı Heryerdedir" derken, bir "Tin-Ruh" olarak etrafta dolanan bir "Güç"ten mi bahsediyorsunuz? Eğer öyle ise "Madde" ile "Tanrı"yı ayırmak ve Tanrı'yı "Sınırlandırmak" zorundasınız... Hissetmek hissedebileceklere mahsustur, sizin bu konuda hissizleşmediğiniz ne malum o zaman??? Madde yaratılmıştır diyoruz, yaratmayı biz kendi yaratılmışlığımızda ne kadar netçe anlayabiliriz ki, yani madde ile olan ilişkiyi ancak kendi çapımızda değerlendirecek olabiliriz, burada ben sizin beğenmediğiniz birilerinin yaklaşımını gösterebilirim siz de benim beğenmediklerimin yaklaşımını gösterebilirsiniz... Allah herşeye hakimdir, yaratılmış ondan parça taşıyorsa bu O'nunla özdeşleşmesi anlamına gelmez, klasik mantık yaradan-yaratılan ilişkisinde boşlukla karşılaşabilir... Madde yaratıldıysa eğer eksiktir, ama yaratılmış olması onun ayrık düşünülmeyeceğini de gösterir; yine özdeşlik kurmaya gerek olmaması da yaratan-yadılan ilişkisinden ötürüdür... Ancak şu da açıktır ki Sayın ali0_1,Varlığı "Aşkın" ve "Maddeden Ayrı" bir Tanrı'nın varlığına bağlamak, Daha en baştan kendisi ile çelişen ve çürümeye mahkum olan bir görüştür Ruh üflemek tamamıyla bütünleşmek demek değildir; bütünleşmek değersize de çeker, halbuki Yaratan yaradılandan üstündür, onunla bütün kabul edildiğinde değer karmaşası doğar... Size öncelikle şunu sormak isterim;Heryerde Olan, Size Şah Damarınızdan daha yakın olan, Tekrar kendisine döndürüleceğimiz o "Tanrı" Nasıl bir "Yapı"ya sahiptir ki "Biz" ondan gelmişiz, "O" bize bizim şah damarımızdan daha yakın, "O" her yerde ve her şeyde, Ve tekrar "O"na döndürüleceğiz... Ben bu soruların cevaplarını "Madde-Varlık-Tanrı / Evren-İnsan-Tanrı" ile açıklayabilirim... Siz? Tanrı Nedir? Tek olan Allah... Saygılar... Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Ümit ediyorum ki bir yerlere geleceğiz... Kuvvet şuradan kaynaklı diye bir olay yok maalesef; kuvvetler tam anlamıyla açıklanmış değildir ve kuramlarda vardırlar... O zaman şuradan başlayalım: "Kuvvet'ten kastınız nedir?" "Sizin anladığınız manadaki Tanrı, kendi mevcut kuvvet ile madde'ye nasıl etki etmektedir?" "Bu etki ediş yine maddesel bir Kuvvet ile ya da Maddesel bir bağ ile mi olmaktadır?" Ben cevaplayayım kendi görüşümü: Kuvvet, maddenin -devinim-idir... Kendi dinamiklerinden kaynaklanmaktadır... Birbirinden ayrı her maddenin kendi öz devinimi, diğer maddelerin devinimleri ile çeliştiği/çatıştığı zaman "Değişim" olmaktadır ve bu da "Tüm" kuvveti yaratmaktadır... Dolayısı ile Varlıkta kuvvete bağlı olan her etki ediş, yine maddenin kendisinden kaynaklanmaktadır... Bu yüzden bana kuvvet de bildiğimiz maddeden demeniz kesinlik ifade etmeyen bir şeydir, bir fikrin dile getirilişidir... O zaman bu fikir hatalı ise, çürütmek sizin sorumluluğunuzdadır... Ya da doğru ise kabullenmek... Yani önce sen bi şey sunamıyosun ben sunuyorum tavrından vazgeçelim lütfen... Tamam, vaz geçelim... Özür dilerim... Gelelim sizin tanrı nerede sorunuza... Bazı hatalı duruşlarınız var mesela: Soruma yine de net bir cevap alamadım... Şöyle ki: Hissetmek hissedebileceklere mahsustur, sizin bu konuda hissizleşmediğiniz ne malum o zaman??? Ben Tanrı'yı çok doyurucu bir şekilde hissedebiliyorum... Diyorum işte; "Varlık ve Varlığın özündeki (irade, kanunları ve yasalarıyla doğa) Tanrı'dır..." -Dokunurken, -Koklarken, -Tadarken, -Duyarken, -İşitirken, Her hal-ü karda... Aklınıza nerede ve ne halde gelirse gelsin... Her an'ım "Tanrı" ile içiçe... Her an'ımda "Tanrı"nın varlığını hissediyorum... Hep onunla birlikteyim... İliklerime kadar hissediyorum her an... Diyorum ya işte "Ene'l Hakk"... Siz Tanrı'yı bu kadar yoğun hissedebiliyor musunuz? "Hem Hal Olmak" denir tasavvufta, olabiliyor musunuz? Kendinizi "Tüm" bir iyilik ve sevgi ile "Varlık"a adadığınızda, "Tanrı"nın, "Cennet" ve "Cehennem"in ne olduğu ortaya çıkıyor... "Hissetmek hissedebileceklere mahsus değil" ne yazık ki... "Hissetmek isteyene mahsus..." Hz. Muhammed Kur'an-da belirtmiş: "Tanrı size şah damarınızdan daha yakındır." Yani "Tanrı" kişinin kendisidir... Ve demiş ki: "Tanrı dilediğini doğru yola iletir..." Yani birisi birisini doğru yola iletecekse O, kişinin (Ene'l Hakk/Kişinin kendisi-Tanrı-Madde) kendisidir... Kişi isterse doğrusunu görür, İsterse eğrisini... Yunus bunu şöyle açıklamış: "Cümleler doğru olur, eğer sen doğru isen... Hiç bir doğru bulamazsın, eğer sen eğri isen..." Madde yaratılmıştır diyoruz, yaratmayı biz kendi yaratılmışlığımızda ne kadar netçe anlayabiliriz ki, yani madde ile olan ilişkiyi ancak kendi çapımızda değerlendirecek olabiliriz, burada ben sizin beğenmediğiniz birilerinin yaklaşımını gösterebilirim siz de benim beğenmediklerimin yaklaşımını gösterebilirsiniz... Kur'an-da demiyor mu Hz. Muhammed; "Tanrı insanı kendi suretinde yarattı" diye? Sen zaten o en büyük Aklın (bana göre Doğa'nın İradesi) küçük bir yansımasısın... Ee böylelikle nasıl olurda "Kendi Çapını" küçük görürsün ki? Senin "Tanrı Suretinde" ve "Tanrı'nın Halifesi" olarak var olmuş olman "Yaratılmışlığı Netçe Anlaman" için fazlasıyla yeterli değil midir zaten? Yaratılmışlığı netçe anlayabilmek içinde varlığı bir "Bütün" olarak ele almak ve "Tek Gerçeklik" olarak tanımak gerekmektedir... Allah herşeye hakimdir, yaratılmış ondan parça taşıyorsa bu O'nunla özdeşleşmesi anlamına gelmez, klasik mantık yaradan-yaratılan ilişkisinde boşlukla karşılaşabilir... İşte bende bunu soruyorum... Yaratıcı her şeye hakimdir, tamam... Tanrı, tüm yasaları ve kanunları ile birlikte "Varlık'ın Kendisi" olduğuna göre, elbette ki her şeye hakim... Tüm olay ve olgular bu yasalara göre olmaktadır, öyle değil mi? Burada eğer sizin "Tanrı" anlayışınızı kabul edersek şu soru ortaya çıkıyor: "Varlık, Tanrı'dan bir Parça taşıyorsa eğer, bu demek oluyor ki senin inandığın Tanrı "Maddesel" bir özellikte gösteriyor... Çünkü yarattığı Maddeye bir parça sunabiliyor... Kendisine ona "İçkin" kılabiliyor... Ancak söyleminize göre; Senin anladığın anlamda Tanrı, yarattığı Madde'den ayrıdır ve özdeş değildir... E öyleyse nasıl oluyor da hem böyle deyip, hem de Tanrı'yı sınırlandırmamış oluyorsunuz? Tanrı'nın, maddeye bir parça verebilecek kadar "Maddesel" yönü olacak, Tanrı yarattığı "Maddeden Ayrı" olacak, Ama yine de "Madde'nin bittiği yerde Tanrı başlar" gibi bir mantıksal çıkarıma götürmeyecek bu anlayış bizi... Sizce gerçekten bu çıkarıma götürmez mi? Ya da Tanrı, insana nasıl bir parça vermiştir? O parçanın özelliği nedir? Nasıl bir şeydir? Madde yaratıldıysa eğer eksiktir, ama yaratılmış olması onun ayrık düşünülmeyeceğini de gösterir; yine özdeşlik kurmaya gerek olmaması da yaratan-yadılan ilişkisinden ötürüdür... Bu iletinizi ise hiç anlamadım doğrusu... Hem diyorsunuz ki "Ayrık düşünülemez", Hem de "Özdeşlik kurmaya gerek yoktur". Bence bunu daha anlaşılır kılmalısınız... Ruh üflemek tamamıyla bütünleşmek demek değildir; bütünleşmek değersize de çeker, halbuki Yaratan yaradılandan üstündür, onunla bütün kabul edildiğinde değer karmaşası doğar... Hayır Sayın ali0_1 Değer karmaşasını çıkaran insandır... Tanrı/Varlık ile bütünleşmek, Tanrı'yı/Varlığı değersize çekmez... Bu mantığı nereden çıkardınız anlamadım... "İnna lillahi ve inna ileyhi raciun - Ondan geldiniz, tekrar Ona döneceksiniz" Anlayışı nedir o zaman? Ondan geldiğimizi ve tekrar onunla bütünleşeceğimizi söyleyen zaten O değil mi? Tanrı için değerlilik ya da değersizlik gibi bir durum söz konusu olamaz. Çünkü her iki tanımda "Tanrı'nın" yani "Varlığın" bir sonucudur. Diyorum işte size; Varlığı/Doğa'yı bir "Bütün" olarak ele alın... Ve sonra teker teker doğanın ortaya çıkardıklarını/yarattıklarını ele alın... Elbette ki bir "Bütün" olarak "Varlık/Tanrı" Teker teker diğerlerinden "Üstündür" ve "Mükemmeldir"... Tek olan Allah... İşte bende tam da bunu soruyorum ama cevaplamıyorsunuz! Yeniden soruyorum: Heryerde Olan, Size Şah Damarınızdan daha yakın olan, Tekrar kendisine döndürüleceğimiz o "Tanrı" Nasıl bir "Yapı"ya sahiptir ki "Biz" ondan gelmişiz, "O" bize bizim şah damarımızdan daha yakın, "O" her yerde ve her şeyde, Ve tekrar "O"na döndürüleceğiz... Ben bu soruların cevaplarını "Madde-Varlık-Tanrı / Evren-İnsan-Tanrı" ile açıklayabilirim... Siz? Allah (Tanrı-Çalap) Nedir? Saygılarımla... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Bakın madde şu an açıklayamadığımız kuvvetlerle maddedir ve her şeyi onun temeline oturtmayı bu yüzden doğru bulmuyorum, kuvvet hususunda bunu anlatmaya çalışıyorum... Bir fikir çürütülmek ya da yüceltilmek zorunda değildir... Sanırım yazının geri kalanı için de sorun bu yaklaşım: Klasik mantık ile aklı çokça aşan meseleleri sorgulamaya çalışmak... Çünkü bi yerde sormuşsunuz ki hem ayrık olmayan hem de özdeş olmayan nasıl olur??? Şöyle olur Yaratıcı yaratmıştır, kendinden parça vardır yaradılanda ama bu yaradılanın Yaratanla özdeşleşmesini gerekli kılmaz... Sanırım sorduğunuz da maddiyat harici histi ki ben bunu kastettim; ona dahi sahipseniz de diyecek lafım niye olsun... Bakın özel yarardılışa sahip olmak bizi Yaratıcı-yaradılan ilişkisinde yanlışa düşürmemeli, dedikleriniz asla bir özdeşliğe kesinlik katmaz... Kaldı ki hataya götürür dediğimiz klasik mantıkla dahi yaklaşsak A her zaman A dır...Yaratılan yaradılanla bir olmaz, ondan üsttür, onunla anlaşılırlığına gidilebilir belki ama asla o netçe görülemez, sebep ise arayanın da yaradılan olmasıdır... Var olan bir bütün olarak ele alındığında da var edilendir... Allah her şeyin yaratıcısıdır; bu yüzden mekana bağlanacak değildir; her yerde olması da hemen her şeyle bütünleşmiş olmasını gerektirmez çünkü O sizin de dediğiniz gibi "sınırlandırılamaz", ne bizim kısıtlı aklımızla ne de kendi özelliklerine etkiyen kuvvetlerle olan maddeyle... Bize büyük gözüken varlık var edildiyse O'na göre aşağıdadır... Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Tanrı varsa yararı ne, Neden hala ortalarda yok, Neden seyirci, Hangi amaca hizmet ediyor, Konumu ne, vs. vs. Varsa; Biz zavallı insanlarla bu kadar oynaması ve bizlerle akla ve mantığa uymayacak kadar apsürt şeylere inanmamızın sebebi ne olabilir... (sadece ona kulluk etmekse, ona inanıp kurbanlar kesip, ibadet etmemizi istiyorsa bu biraz zayıflık ve kompleks olmuyormu...) Dinsel anlamda kendilerini geminin çıpaya bağlayıp, çıpa inancı taşıyanların bu düşünceye iten sebep ne.. Haydi canım sizde... İşiniz gücünüz yokmu sizin... Tanrıyı da rahat bırakın artık... Çünkü o çoktan öldü... Dünyanın çivisinin çıkmasına sebepte bu zaten... Aaa unutmadan gören, duyan, bilen kendisine yardımı dokunan varsa lütfen haberimiz olsun... Gerçekten çok mutlu olurum... Üstü kalsın... Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Bakın madde şu an açıklayamadığımız kuvvetlerle maddedir ve her şeyi onun temeline oturtmayı bu yüzden doğru bulmuyorum, kuvvet hususunda bunu anlatmaya çalışıyorum... Her neyse; "Kuvvet" konusunu geçiyorum öyleyse... Netleştirelim: Bir fikrinizin olmadığı ortada. Sanırım yazının geri kalanı için de sorun bu yaklaşım: Klasik mantık ile aklı çokça aşan meseleleri sorgulamaya çalışmak... Alın birde buradan yakın Sayon ali0_1... Sizin "Klasik Mantık" diyerek ikide birde küçümsediğiniz şey "Aristo Mantığı"dır. Ve ne tuhaftır ki, Forumda her fırsatta "İslam Alimi" olarak savunduğunuz; "Farabi", "İbn-i Sina", "Mevlana", "Yunus Emre", "Ahmet Yesevi", "Taptuk Emre" veyahut (Gazali denen kimse hariç) diğer alimler hep o küçümsediğiniz "Klasik Aristo Mantığı"na dayanarak o sıfatları elde etmişler ve adlarını bu güne kadar getirebilmişlerdir... Şimdi yapacağınız iki şey var; -Ya tutarlı olup Kalsik Mantığı reddettiğiniz gibi o kimselerinde mantıklarını reddeceksiniz, -Ya da Klasik Mantığı kabul edeceksiniz... Bazı insanlar işlerine geldiğinde "Bilim"i savunup, işlerine gelmediğinde "Bilim Dışı" hareket edebiliyor diyorum hep... Ve hep söylüyorum; Bu kimselerin, niteledikleri o Müslümanlardan farkları yoktur... Hangi Müslümanlardan peki? İşlerine geldiğinde bazı alimleri sonuna kadar savunup, İşlerine gelmediğinde o alimlerin yol ve yöntemlerini reddedenlerden... Çünkü bi yerde sormuşsunuz ki hem ayrık olmayan hem de özdeş olmayan nasıl olur??? Şöyle olur Yaratıcı yaratmıştır, kendinden parça vardır yaradılanda ama bu yaradılanın Yaratanla özdeşleşmesini gerekli kılmaz... İyi de nedir o parça? Nasıl bir parçadır ki hem ayrık etmiyor hem özdeş kılmıyor... Mantığınız çelişkili... Ve net değil... Sanırım sorduğunuz da maddiyat harici histi ki ben bunu kastettim; ona dahi sahipseniz de diyecek lafım niye olsun... Bakın özel yarardılışa sahip olmak bizi Yaratıcı-yaradılan ilişkisinde yanlışa düşürmemeli, dedikleriniz asla bir özdeşliğe kesinlik katmaz... Kaldı ki hataya götürür dediğimiz klasik mantıkla dahi yaklaşsak A her zaman A dır...Yaratılan yaradılanla bir olmaz, ondan üsttür, onunla anlaşılırlığına gidilebilir belki ama asla o netçe görülemez, sebep ise arayanın da yaradılan olmasıdır... Sayın ali0_1... Klasik Mantık ile gittiğimiz için benim söylediğim sonucu alıyoruz zaten... Nasıl olur da Klasik Mantık ile bile bu sonuca varılmaz? Tuhaf yani... Siz "Tanrı = Varlık"ı kabul ettiğinizde, görün bakın o Klasik Mantık nerelere götürüyor sizi... Hatta sizin kabulünüze birlikte bakalım Klasik Mantık ile: Var olan bir bütün olarak ele alındığında da var edilendir... Allah her şeyin yaratıcısıdır; bu yüzden mekana bağlanacak değildir; her yerde olması da hemen her şeyle bütünleşmiş olmasını gerektirmez çünkü O sizin de dediğiniz gibi "sınırlandırılamaz", ne bizim kısıtlı aklımızla ne de kendi özelliklerine etkiyen kuvvetlerle olan maddeyle... Bize büyük gözüken varlık var edildiyse O'na göre aşağıdadır... Nasıl olur da bütünleşmesini gerektirmez? Hem "Her yerdedir" diyecek... Hem "Her şeyin özündedir (Şah damarından daha yakın)" diyecek, Hem de bütünleşmemiş olacak... Tanrı, Varlık ile Bütünleşmemiş ise Ondan Ayrıdır... Bunu kabul etmek zorundasınız... Tanrı, Varlık'tan ayrı ve aşkın ise Madde'nin sahip olduğu bir özelliğe sahip olmalıdır. Çünkü aynı özelliklere sahip değil ise "Ayrılığın" bir anlamı olmaz. Bir "Aynılık" olmalı ki "Ayrı Olabilmek" söz konusu olsun... Öyle ise "Maddenin bittiği yerde, Maddeden ayrı olan Tanrı başlamaktadır." Bu da "Sınırlı, Muhteşem Olmayan" bir Tanrı anlayışı demektir... Bunu da kabul etmek zorundasınız Sayın ali0_1... Ayrıca tüm sorularıma net birer cevap alamadığım vakiidir... Rica ediyorum... Saygılarımla... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Evet agnostik olanların cevaplanamaz dedikleri ama senin gibi bu sorunun cevabını aramaktan da vazgeçemediklerini biliyoruz. Acaba sen ne diyorsun var mı yok mu? Zira agnostiklerin cevaplanamaz demeleri bu sorunun cevaplanma zorunluluğunu ortadan kaldırmıyor. Sen de kendince bir cevap veriyorsun. Yazım yeterince açık değil mi? Cevaplanamaz dediğim soruya cevap DENEMESİ yazacağımı söyledim. Peki ulaştığım sonuç ne? Cevap yok. Zira cevaplanamaz. Sadece bir deneme yaptım. Soru geldi madde biliniçli mi bilinçsiz mi noktasına. Ötesine gidemiyoruz.Yani sonuç değişmedi. Cevaplanamadı soru. Reel olan maddedir. Bu senin değil antik yunandan bu yana bütün materyalistlerin görüşüdür.Demek ki madde dışında birşey yoktur diyorsun onun dışındakilerin hayal, tahmin, varsayım olduğunu söylüyorsun. Doğru. Burada kavram kargaşası var. Öncelikle ateizm =panteizm/vahdet-i vücut formülü yanlış. Ateizm tanrıtanımazlıktır panteizm ise içkin de olsa bir tanrının varlığını kabul eder. Ayrıca vahdet-i vücut panteizmle aynı şey değildir. Bir sürü farklı yorumu vardır. Eşanlamda kullanmak istersen pan-enteizm terimini seçmen daha doğru olur. Ya da literatürde böyle olduğunu bilmenizi isterim. Tartışmanın başında bu kavramları tartışmak istemediğimi söyledim. Senin için bir ayrıcalık yapayım. Ateizm tanrı tanımazlıktır. Kelime anlamının ötesinine geç. Ateizmin, yaratan/yaratılan olan/oluşan herşeyin Madde olduğunu, tek gerçeğin doğru olduğunu, bunun dışında herhangi bir metafizik varlık olmadığını söyler. Doğru. Panteizm. Herşey Tanrıdır der. Doğru. Şimdi yukarıdaki iki kelimenin pratikteki anlamlarına bak. Biri Herşey madde diyor, diğeri herşey tanrı. Bir benzerlik görüyor musun? Belki siz karıştırıyorsunuz. Pan-en-teizm tam olarak İslam tasavvufundaki Vahdet-i vücuttur. Tanrı herşeydedir. Ama Herşeyin toplamından fazladır Tanrı der, bu düşünce. Bu anlam farkını dikkate alacak olursak, ben Vahdet-i Vücutçu veya Pan-en-teist değilim. Zira maddenin ötesinde, maddeyi de kavrayan ama maddeden fazla olan birşey yok benim anlayabildiğim, kavrayabildiğim kadarıyla. Bu anlayışa materyalizm (maddecilik) diyoruz. Evrende maddeden başka varlık olmadığını söylemek de bir varsayımdan ibarettir. Buradaki tek dayanak noktası şimdiye dek başka bi varlığın tecrübe edilmemiş olmasıdır. Van gölünün dibindeki balıklar da fillerin varlığını tecrübe etmemişlerdir. Tek varlığın madde olduğunu nasıl tecrübe edebilirim? Bunun doğruluğunu nasıl sınayabilirim? Cevap yok. Buna iman edebilirsin sadece. Maddeden başka varlık yoktur demek bir imandan başka birşey değildir. Filler ile balıklar aynı düzlemdedirler. Madde düzleminde. O nedenle varlıklarından haberdar olasılığı vardır. Semitik dinlerin tanımına uyan bir ilah yoktur derim hiç tereddüt etmeden. Ancak, Güneş sisteminin dışında yaşayan başka bir canlı yoktur diyemem. Zira başka gezegenler, galaksiler de madde düzleminde. Benim gitmemiş olmam, teknolojnin yetersiz olması başka gezegenlerde canlı olmadığını göstermez. Ancak, kendisi madde olan insanın, kullandığı araçlar madde olan insanın, yaşadığı ortam madde olan insanın madde ötesi bir şeyin varlığını ispat etmesi mümkün değildir. Ne bugün, ne yarın, ne de sonsuza kadar. İyi tamam herşeyi maddeyle çözebiliyorsan materyalistim dersin olur biter. Ama bunu söylemiyor maddeye ilahlık yüklüyorsun. Maddeciler maddeye ilah demezler. Panteizm doğa ile tanrı aynıdır diyor ateizm tanrı yoktur diyor bu ikisi aynı sonuca ulaşmaz. Herhangi bir atesite sor, sana maddeden gayrı birşey olmadığıonı söyleyecektir. Peki bu çiçekler, böcekler, canlılar nasıl varoldu de, maddeden diyecektir. Bu oluşuma/vaolmaya/yaratmaya ilahlaştırma diyorsan, bütün atesitler maddeyi ilahlaştırır. Atesitler için yaratmak, doğurmak, üretmek, oluşturmak ilahlık özellikleri değildir. Bunlar maddenin özellikleridir. Bütün dinlerde, ilahların maddeye arzuları doğrultusunda hükmedebileceklerine ilişkin bir düşünce vardır. Ateizm bunu kabul etmez. Ateizm ayrıca maddeye hiçbir kutsallık atfetmez. Ateizm için, Herşey maddedir, ama maddeye atfettiği bir kutsallık yoktur. O nedenle beni maddeyi ilahlaştırmakla itham etmeniz doğru değildir. Ateizmin kelime anlamlarının ötesine geçerseniz, pratikte Ateizm ve panteizmda, birinin madde/doğa dediğine, diğerinin Tanrı adını verdiğini görebilirsiniz. Bu iki düşüncenin bir madalyonun iki yüzü olduğunu anlayabilirsiniz. Şimdi iletinin başına bak ne diyorsun: “Tanrı var mı sorusu cevaplanamaz.” diyorsun. İletinin başında agnostiktin. Sonra panteist ve en sonu ateist oldun. Yani yoktur diyorsun. Bir cevap veriyorsun soruya. İnsan birbirinden çok farklı görüşlerin hepsini içinde barındıramaz. Yazının başında şöyle, ortasında böyle, sonunda daha başkayım diye birşey yok. Ben yazının başında, okuyucuların bilgisi için, düşüncelerimi özetledim. Sonra da bir demnemeye giriştim. Semitik dinlerin tanımladığı şekilde bir Allah, onun peygamberi, vahyi, onun melekleri, cinleri, perileri, hurileri, nurileri, cenneti, cehennemi yoktur. Buna bakarak benim tanımlamak isterseniz, atesit diyebilirsiniz. Gurur duyarım. Ateizmin maddeye atfettiği özellikleri, pantezim Tanrı'ya atfetmesine rağmen "üzerinde konuştukları materyal" AYNI olduğundan, YANİ MADDE olduğundan, panteizmle, ateizm arasında fark yok. Aynı metal paraya bakıp biri "tura" diyor, öbürü "yazı" diyor. Aralarındaki fark bu kadar. Agnostist yaklaşımıma gelince: ilk satırda da cevap verdim. Bneimlki bir deneme. Sen de yap bir deneme. Saygılar. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Dini inanç konusunda tarihsel evrim söz konusu olmadığı gibi çağın baskını ile kendini hissettiren akımların sıralamasında ateizmin artık kan kaybettiğini(çağımızda), daha mistik teizm ve deizmin revaçta olduğunu görüyorum ben, hatadan kasıt buydu... Ali Bey, Dinlerin tarihsel evrimi diye birşey var. Bütün tarih kitaplarına, arkeolojiye, nereye bakarsanız bakın bu evrimi görebilirsiniz. Şu anda deizm moda. Bunda haklısınız. Ancak ben de haklıyım. Zira benim dinlerin evrimleşme çizgisinde deizmi koyduğum yer semitik monotezimden (tevhid inancı) sonra, ateizmden öncedir. Görünür çok ilahçılık - görünmez çok ilahçılık- görünmez tek ilahçılık - dinsizlik/deizm - panteizm/ateizm. Çok ilahçılıktan atezme geçiş süreci her insanda, her toplumda eş zamanlı olmuyor. Belki çağımızın iletişim teknolojisi az çok bir eş zamanlılık sağlayabilir artık. Şu anda, semitik dinlerin terkedilerek dinsiz ama hala bir Tanrı'nın varlığına inanma (Deizm) dönemine giriyoruz. İletişimin yaşamı hızlandırması ve birçok şeyin gelişim sürecini kısalttığı için belki de 100 yıl sonra semitik dinlere (Musevilik, Hristiyanlı, islam) inanan insan kalmayacak. Bunun yerine Tek Tanrı olduğuna inanılan, ancak bu Tanrı'nın peygamber, kitap, mitap göndermiş olmasının olanaksız olduğunun anlaşıldığı Deist bir döneme geçilecek. Bu dönem ateizme geçiş dönemidir. Anlatmak istediğiniz bağlar bana deizme daha yakın geldi, çünkü ateizm her şeyi tanrılaştıracak kadar abartı ve "anti"cidir, yanlış anlamadıysam siz yine de bir nizam ve bu nizamın yüce kaynağı olduğunu düşünüyor ve farklı olarak da yüce kaynak nizamın kendisidir diyorsunuz; sanırım Boşig vatandaşımızla da ortak olmayan nokta burası, çünkü ben onun söylemlerinde yüce kaynağın yine yüce olarak nizamla bütün olduğu anlayışını görüyorum... Ben o nizama yüce veya cüce demişyorum. Kutsal da demiyorum. Nizam ile nizam kurucuyu ayırmıyorum. Herşey maddedir diyorum. Benim bu konuyu açmamın nedeni, hem düşüncelerimi paylaşmak, hem de özellikle semitik din mensubu arkadaşların bu düşüncelerime (esasen benden yüzlerce yıl önce başkaları tarafından da dile getirilmiş olan düşünceler) karşı tezlerini öğrenmek. Mesela bir müslümanın; * Bir taraftan Tanrı mekansızdır derken, diğer taraftan nasıl olup da vahy alan ve veren ifadelerinin mekansızlık ifadesine 180 derce ters olmasını nasıl açıklayabildiğini bana da anlatmasını sağlamak * Herşeyi görme eyleminin nasıl fiiliyata döküldüğünü bana örnekleriyle anlatmalarını sağlamak. * Herşeyi bilme eyleminin nasıl fiiliyata döküldüğünü bana örnekleriyle anlatmalarını sağlamak. * Herşeyi yaratma eyleminin nasıl fiiliyata döküldüğünü bana örnekleriyle anlatmalarını sağlamak. * Bir taraftan melekl adı verilen yaratıkların insan ölçüsüyle 50 bin yılda ulaşabildiği uzaklıkta bulunan Tanrı'nın, şah damarında daha yakın olmasının nasıl açıkladıklarını dinleme. Saygılar. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 "Tanrı her yerdedir?" Peki Tanrı "Neliği" ile heryerdedir Sayın ali0_1? Yani "Tanrı Nedir?" dendiğinde Ve ardından "O Heryerdedir" dendiğinde ne ifade ediyor bu size? Tanrı her yerde ise niçin hissetmiyoruz sizin kastettiğiniz şekildeki Tanrı'yı? Ya da nasıl hissedeceğiz Onun heryerde olduğunu? Kısaca "Madde"ye etki eden, mucizeler veren o Tanrı'nın "Madde" ile olan ilişkisi nasıldır? Hangi bağ iledir? "Tanrı Heryerdedir" derken, bir "Tin-Ruh" olarak etrafta dolanan bir "Güç"ten mi bahsediyorsunuz? Eğer öyle ise "Madde" ile "Tanrı"yı ayırmak ve Tanrı'yı "Sınırlandırmak" zorundasınız... Çok güzel sorular. Semitik kökenli inanç sahiplerinin bu soruları nasıl cevaplandırdığını hep merak ederim. Saygılar. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Çok güzel sorular. Semitik kökenli inanç sahiplerinin bu soruları nasıl cevaplandırdığını hep merak ederim. Saygılar. Aslına bakarsanız sorduğum bu ve diğer tüm sorulara şöyle esaslı bir cevap bekliyorum... Eksiksiz... Açık, seçik ve mantık olarak tutarlı olacak... Benim açımdan, o cevapları alana kadar tartışacak pek bir şeyim kalmadı... Yazdıklarım açık ve nettir... Saygılarımla... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.