-
İçerik Sayısı
701 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
1
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
TANİA HAYDE tarafından postalanan herşey
-
bindik bir alamete gidiyoz kıyamete yol dediğin yol gibi ulaşmalı bir yere biz dön baba dönelim geliyoz aynı yere bu döngü kısır döngü başı varda sonu yok
-
Acıya Gülmek Öpüyorsam ayrılığı gözünden Söküyorsam yüreğimi göğsümden Geciyorsam gözlerinin icinden Sana olan sevdamdandır bilesin Geciyorsam bir çiçeğin özünden Sana olan sevdamdandır bilesin. Meğer ne yanlızız insan olmuşsak Yaprak gibi dalda sesziz solmuşsak Yeri gelmiş acıyda gülmüşsek Sana olan sevdamdandır bilesin Yeri gelmiş ayrılığa gülmüşsek Sana olan sevdamdandır bilesin -Biliyorum sen yine parmak uclarında üşüyorsun. Aramızda kıvrılıp yatan uzaklığa inat Ayaklarınla kasıklarımın kasırgasını Ellerinle yüreğimde yaktığın ateşi düşlüyorsun. Sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta Ve cırılcıplak bir ırmağa dönüşüyoruz yatağımızda.. Apansız pencerende gülümsüyor güneş ne güzel. Bütün parmakların tıkır tıkır işliyor İştahla gülüyorsun yaşamaktır aşk Geceyle gündüzün sesziz gecişimidir bir uyku boyunda. Delice bir yangın parmaklarının buzulunda Ah şahrut her yerimiz nasıl da şaşırıp kalmaya istekli. Karşılıksız sevebilmekse sevda Gercek seven küle dönmüş her cağda Elim kolum bağlanmışsa kıyında Sana olan sevdamdandır bilesin Sevdunayım gebermişsem kıyında Sana olan sevdamdandır bilesin.
-
MATEMATİK BİLGELİĞİ Herşeyi özetleyip indirgedik imlere, Kesin matematik imlerle artık Uslamlama. Tanrı bir noktaysa eğer, silindir sayılamaz, İnsan - üstü otururken, kafa üstü duramaz. a Sevilense eğer ve b de Seven, Öç tutarım gömleğimin on keresiylen Ki a ile b toplandığında Sevişen bir Çift çıkar ortaya. Ölç çizgilerle Dünyanın dört yanını, Yine de boşaltmazsın onun Canını. a'yla b'yle kavgalar yatışsaydı eğer, Ne işe yarardı Mahkemeler.
-
OKTAY SİNANOĞLU Sayın Profesör Doktor Oktay Sinanoğlu; dünyanın en genç yaşta profesör olmuş kişisi ve Nobel adayı. 1953 yılında Ankara’da TED’in Yenişehir Lisesini birincilikle bitirdi. O zaman lisenin eğitim dili tamamen Türkçe’ydi, takviyeli yabancı dil dersleri vardı, sonradan kolej oldu. TED tarafından Amerika’ya burslu Kimya Mühendisliği için gönderildi. 1956 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’de Kimya Mühendisliğini birincilikle bitirdi. 1957’de Amerika Birleşik Devletlerinde MIT’den birincilikle Yüksek Kimya Mühendisi oldu. Alfred Sloan ödülünü aldı. 1959’da Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’de; Kuramsal Kimya Doktorasını yaptı, doktorasını yaparken iki ödül kazandı. 1959-1960 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri Atom Enerjisi Merkezinde araştırmalar yaptı. 1961’de hem Harward, hem de Yale’de kendisinin yeni Nicem (“Kuvantum”)Kimyası ve fiziği üzerine teorileri hakkında üst düzey derslerde yeni buluşlarını anlattı. 1962 yılında Batının 300 yılda en genç profesörü oldu (26 yaşında Yale Üniversitesinde); 1962 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi mütevelli heyeti yalnız Oktay Sinanoğlu’na mahsus olmak üzere kendisine Danışman Profesör unvanını verdi. Türkiye’de de kuramsal kimya bölümünü kurdu. Ortadoğu Teknik Üniversitesinde eğitimin Türkçe olması için uğraş verdi. Ama, tabii olmadı. 1964’de Moleküler Biyoloji konusunda ikinci kürsüsüne Yale Üniversitesine atandı. 1973’te Almanya’nın en yüksek Aleksander von Humboldt Bilim Ödülünü ilk kazanan kişi oldu. 1975’te Japonya’nın Uluslararası Seçkin Bilimci Ödülünü kazandı; yine 1975 yılında özel kanunla Oktay Sinanoğlu’na ilk ve tek, Türkiye Cumhuriyeti Profesörü unvanı verildi. 1976’da Japonya’ya Türkiye Cumhuriyeti Özel Elçisi olarak gönderildi. Kendisi Türk-Japon kültür, bilim ve eğitim ilişkilerinin temellerini atmıştır. Amerika Bilim ve Sanat Akademisinin ilk ve tek Türk üyesidir. Hindistan’ın Devlet Misafiri olarak, Hintli Bakanlarla ve Cumhurbaşkanıyla görüşmüştür. Meksika’da aynı seviyede Üçüncü Dünya Bağımsızlığı için çalışmıştır. 1962’den günümüze dek ilk TÜBİTAK Bilim Ödülünü, ilk Sedat Simavi ödülünü, 1992’de Bilgi Çağı, 1995’te İLESAM Üstün Hizmet Ödülünü, ayrıca Yılın Fikir Adamı, Yılın Bilim Adamı ödüllerini aldı. Yıldız Teknik, Yesevi Kazakistan ve benzeri bir çok kuruluşta profesör, mütevelli heyeti üyesi, Atatürk Kültür Kurumu asli üyesidir. 250 kadar uluslararası bilimsel yayını, bilim kuramları, çeşitli dillere çevrilmiş kitapları vardır. Türkiye’de de Türkçe pek çok yayın yapmıştır. Değişik ülkelerde iki kez Nobel’e aday gösterilmiştir
-
SAYIN PEJMURDE İNSANLARIN OKUDUKLARI VE ETRAFINDA YAŞANAN OLAYLARDAN ETKİLENMELERİ VE DİKKATİNİ ÇEKEN NOKTALARI FORUMDAKİ ARDAŞLARLA PAYLAŞMANIN YALNIŞ BİŞEY OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM. EN ÜSTTEKİ YAZININ ALTINA BU YAZIYI KİMİN YAZDIĞI ZATEN YAZDIM.VE BENZERLERİNDEN DEĞİL ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE NEREDEN ALINDIĞI BELLİDİR.KİMSENİN DE MÜSLÜMANLARA KARŞI OLDUĞU YOK.HEM BU YAZIYI MÜSLÜMANLIKLA NASIL BAĞDAŞTIRDIĞINI DA ANLAMADIM.HERKES İSTER DİNDAR AĞIZLA İSTER SOSYALİST SÖYLEMLERLE İSTER FAŞİST İSTER KOMİNİST vb.SÖYLEMLERLE DÜŞÜNCELERİNİ VE PAYLAŞMAK İSTEDİKLERİ YAZILARI BURAYA YAZIYOR.ÖNEMLİ OLANDA BU DEĞİLMİDİR.HERKESİN DOĞRUSU KENDİNEDİR.ZATEN HER GÜNCEL VEYA SİYASİ KONUNUN DİNLE İLİŞKİLENDİRİLMESİ DE DİKKATİMİ ÇEKEN KONULARDAN BİRİRDİR. SAYGILAR.
-
DOĞUM GÜNÜN KUTLI OLSUN NİCE MUTLU YILLARA
-
eyyyy gidi sevgili adigem eyyyy!!!! bu gidişle 1000 de olur 2000 de olur her gece 100 çağrışık
-
DURUM.. Dünya debdil oldu durum değişti. Kimi aya gider kimi cennete. Dünya güzellendi itibar düştü, Anne baba yoksun kaldı hürmete. Bin dokuzyüz altmışyedi yılında Çirkin sözler gezer halkın dilinde Ud edep kalmadı kızda gelinde Büyükler küçüğe gelir minnete Bakmaz mısın insanların işine Kötülükler doğar peşi peşine Mezhep kavgasından din döğüşüne Sanki varıp sığmamışlar cennete. Kimisi söz verir sözünde durmaz Hakikati doğru sözü duyurmaz İşlediği suçun farkına varmaz Ne yüzle varacağız ahirete Kötülükler memlekete kök saldı Fitnelik fesatlık arttı çoğaldı Bu işin ıslahı Allah'a kaldı Ulu Tanrım yardım etsin millete. Tezvirlerin işi gider ileri Yalancıya itibar çok ekseri Hilekarın sahtekarın işleri Yol açıyor rezalete nefrete. Gitmiyor gönlümün kederi, yası Doğru söyleyene diyorlar asi Bitmez bu dünyanın kuru davası Çekil Veysel bir köşe-yi vahdete. AŞIK VEYSEL
-
bu topic yeni farkettim bari bende bişeyler yazayım Çevremizde çokça rastladığımız küçük yaşta evlilikler ya da bunun tersi olarak boşanmalar, toplumsal çarkın var olan sistemden bağımsız olmayarak yarattığı sonuçlardır. Yaşanan her ilişki hayatı tanıma ve algılama açısından bir deneyimdir. Hayatın kendisini tanımada atılan bu yanlış adımlar, gerekli neşter darbesi ile doğru bir tarza dönüştürülmez ise ileride bireyin yaşamını etkileyecek kalıcı izler bırakabilir. bu yüzden erken yaşta evlilik yapılamaması gerektiğini düşünüyorum.Kadın da erkek te belli olgunluğa eriştikten sonra evlenmeliler bence.tabii arada bir kaç yaş fark olmalı.
-
sevgi emeksiz salt olarak hiçbir şeye denk düşmez ve anlamının var olmaz. Çünkü sevgiyi anlamlı kılan öğenin, onu alıp ayakları üzerine oturtan şeyin emek olduğunu yaşadıklarımızdan, hayatın kendisinden öğrenebiliriz. Yani sevgi biraz teori, emek ise pratiğe geçirilmiş hali oluyor. İnsanın iliklerine kadar işlemiş olan bu sömürü çarkında insana dair, sevgiye dair şeylerin doğru ilerlemesi zordur.
-
ERKEKLER ASIK OLUNCA NELER YAPAR
TANİA HAYDE şurada cevap verdi: wherthus başlık Kadın Erkek İlişkileri
benim de aklıma şey geldi aşık olan erkekler birdebire çok nazik oluveriyolar sana güzel sözler söylüyolar hatta şiir yazanları bile oluyo tuhaflaşıyolar ama gene de aşık olan erkek halleri hoşuma gitmiştir hep eğlenceli oluyolar valla -
sigara nerden biliyon deme öbür topicte okudum sen kendin dedin
-
zaman herşeyin ilacı unutturuyor her acıyı 12 kasım düzce depremi inşallah olmaz artık böyleleri
-
FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
TANİA HAYDE şurada cevap verdi: kralx başlık Forum Oyunları
değerli görüşleri ,seviyeli ve saygıdeğer oldukları için kralx,bozan,jonnywolker ve cyranoya beni güldürdükleri için golgi, made in alaturka ya şiirleri,güzel yazıları ve samimi oldukları için karçiçeği ve şevval e açtığı topiclerle zekasını kıskandığım arman a bissürü çiçek -
LOREANNA McKENNIT 1985 ten 1999 a kadar çıkardığı bütün kasetleri cd toplattım akşama kadar gider bana
-
hemen anlatayım benim ne işim var burada komşum süpürgeyi açtı üst katta gürültü olunca uyunmuyor formun başına geçiliyor
-
başörtüsüne karşı değilim fakat kamusal alanda kullanılmaması gerektiğini düşünüyorum.tabiiki artık kamusal alan diye bir şey kalmayacak bu özelleştirmelerin sonunda .çünkü recep tayyip erdoğan sürekli ARAPLARI davet etmeye başladı satılacak yerleri alması için .özelleşen kurumda patron kimse onun dediği olacak tabii . KAMUSAL ALAN KALMAYACAK TÜRBAN RAHATLAYACAK herkes rahat olsun arkadaşlar
-
Selam
TANİA HAYDE şurada cevap verdi: seymen56 başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalım
hoşgeldiniz arkadaşlar da kafama bişey takıldı siz 4 kişimisiniz 1.fatih 2.sultan 3.mehmet 4.han -
kesin görmüştür rüyasında sen burda yazarken alaturka bu ne hız arman yazdıklarının hepsi yaman
-
Modern Türkiye tarihinde yetişkin eğitimi ve günlük yaşamın modernizasyonu çabası yüzyıl başlarına kadar uzanır. Bu dönem çalışmaları, 1912 yılında Türk Ocaklarının kurulmasıyla daha planlı-programlı hale gelmiştir. Cumhuriyetle birlikte yetişkin eğitimi Cumhuriyetin kurucu unsurlarının oluşturduğu Cumhuriyet Halk Fırkası tarafından gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Türk Ocaklarının 1931 yılı Nisan ayında kendini feshetmesi ve bir ay sonra toplanan Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) 3. Kongresi Halkevlerine giden yolu açmıştır. CHF 1931 Kogresinde parti tüzüğünün 72. Maddesi F fıkrasında parti idare heyetlerine Halkevi açma yetkisi verilmiştir. 19 Şubat 1932'de Ankara Halkevi ile birlikte toplam 14 Halkevi açılarak Halkevlerinin kültürel alandaki uzun koşusu başlamıştır. CHF Genel Sekreterliğinde Halkevleri Bürosuna bağlı olarak çalışan Halkevleri dokuz kolda faaliyet göstermişlerdir. Dil, Edebiyat, Tarih, Güzel Sanatlar, Temsil (Tiyatro) , Spor, Sosyal Yardım, Halk Dershaneleri ve Kurslar, Kütüphanecilik ve Yayın, Köycülük, Müze ve Sergi kollarında yetişkinlerin eğitimi, Halk Kültürünün açığa çıkarılması, derlenmesi ve korunması, halkın aydınlatılması, günlük yaşamın modernleştirilmesi etkinliklerini yürüterek Türkiye'nin çağdaşlaşmasına katkıda bulunmuşlardır. 1936 yılında Ankara Halkevi Macar Sanatçı Bela Bartok'u davet etmiş ve Halkevinde konferans verdirmiştir. Bu ziyaretler sırasında Bartok Orta Anadolu ve Toroslarda köyleri gezerek ezgi derlemesi yapmıştır. Halkevleri 1939 yılında örgütlenme ağını geliştirmiş ve köylere yönelik daha küçük birimler olan Halkodalarının örgütlenmesine başlamıştır. 1950 yılına gelindiğinde ülke çapına yayılmış 478 Halkevi 4322 Halkodası ile toplam 4800 kültür birimi oluşturulmuştur. Bir Halkevinin açılması için zorunlu alan olan Tiyatro, Kütüphane ve Yayın ile Dil, Tarih, Edebiyat şubelerinin mevcut olduğu gözönüne alındığında Halkevlerinin ülkede 4800 kütüphaneyi ve yüzbinlerce kitabı barındırdığı daha rahat anlaşılır. Binlerce kütüphane, binlerce tiyatro salonu, binlerce okuma odası ve Halkevlerince yayınlanın yüze yakın dergi, yüzlerce kitap... Bunun anlamı; 1950'lerin Türkiye'sinde Halkevlerince yakılan milyonlarca ışık demektir. 14 Mayıs 1950 seçimlerinde iktidarı Cumhuriyet Halk Partisinden devralan Demokrat Parti bu aydınlanma yuvalarının mal varlığına, binalarına, kitaplarına ve gelirlerine çıkardıkları 5830 sayılı yasa ile el koymuşlardır. Bu el koyma hareketi üzerine Halkevleri fiilen işleyemez duruma gelmiş ve kapanmıştır. 27 Mayıs 1960 Askeri hareketinden sonra kurulan Türk Kültür Dernekleri 21 Nisan 1963 tarihinde tüzük değişikliği yaparak Halkevlerine evrilmiştir. Bu döneminde Halkevleri ülkedeki mevzuata uygun kamu yararına bir dernek olarak örgütlenmiştir. 1932-1951 döneminden farklı olarak, resmi ideoloji ve devletle ideolojik-örgütsel bağını keserek tam anlamıyla demokratik bir örgüt yapısı kazanmıştır. Ağırlıklı olarak Halkbilim çalışmaları, yetişkin eğitimi, toplum kalkınması konularında faaliyet göstermiş, Genel Merkez ve şubeler düzeyinde yayın etkinliğini ödünsüz sürdürmüştür. Halkbilim ve Etnografya alanında temel başvuru kaynakları olarak bugün bile aranan Halkevleri yayınları ülkedeki hızlı alt üst oluşa, göçe ve çözülmeye karşı derleme ve tarama çalışmalarıyla halk kültürünün korunmasında kritik bir rol oynamıştır. 1960'lı yılların sonu ve 70'Ii yıllar boyunca ülkede gelişen şiddet ortamında ve gelir eşitsizliği koşullarında, Halkevleri biryandan kültürel aydınlanma mücadelesini sürdürürken, diğer yandan da ezilen, yoksul insanların yanında saf tutmuştur. 1968 ylll itibarıyla 57 il, 111 ilçe, 55 bucak ve köydeki örgütsel varlığı ile dayanışma ağlarının kurulmasından, üretim ve tüketim kooperatifleri örgütlenmesine kadar geniş bir alanda faaliyet göstermiştir. 70'Ii yılların ortalarından itibaren ülkede bir askeri darbenin koşullarını hazırlamaya dönük gizli ve açık gerici güçlerin saldırılarının doğrudan hedefi olmuş, üyeleri ve şube yöneticileri öldürülmüştür. Bütün bunlara rağmen, yılmadan aydınlanma mücadelesine ve dayanışma faaliyetine devam eden Halkevleri 12 Eylül cuntacıları tarafından kapatılmış, üyeleri ve yöneticileri işkenceli sorgulardan geçirilmiş, mallarına bir kez daha el konulmuştur. Yedi yıl süren sorgulama-yargılama sürecinin ardından Halkevleri, 1987 yılında aklanmış, 1988 yılında yeniden açılmıştır. Ancak 12 Eylül cuntacıları tarafından el konulan mallarının büyük çoğunluğu geri alınamamıştır. Başta Anayasa olmak üzere bütün yasal mevzuat anti-demokratik, otoriter bir anlayışla düzenlenmiş, demokratik etkinlik ve muhalefet alanı ortadan kaldırılmıştır. Bütün bunlar karşısında, Halkevleri ülke düzeyinde yeniden ve hızla örgütlenmiş, saldırılara, öldürmelere rağmen aydınlanma ve dayanışma mücadelesinden geri adım atmamış, istisnasız bütün şubeleri ve Genel Merkezi zorba, anti-demokratik baskılara uğramıştır. Bu koşullarda Halkevleri, kültür-sanat alanındaki etkinliklerini geliştirirken, ezilen toplum kesimleriyle bağlarını daha da sıkılaştırmıştır. Etkinliklerinin odağına ezilenlerden yana, etik-estetik gelişme, özgür ve demokratik bir ülke hedefi koyan Halkevleri etkinlikleri kısaca şöyle tanımlanabilir: Halkevleri Vakfı aracılığı ile, Parasız Eğitim-Parasız Sağlık şiarı çerçevesinde yoksul öğrencilerin üniversiteye hazırlanması, 'Yeni Yaşamevi Projesi' kapsamında yoksul 'mahallelerde okul öncesi çocukların zihinsel-bedensel eğitimi ve annelerin aydınlatılması, yoksul mahalle kadınlarına okuma-yazma öğretilmesi; Kadınların kendi kimliklerine sahip olma ve özgürleşmeleri önündeki engellerin bilince çıkarılması ve yok edilmesini hedefleyen kadın çalışması; Kitap-dergi yayıncılığı ile, bilgi-kültür üzerindeki baskı-kontrol mekanizmalarının kısmen de olsa kırılması, özgürce kültürel etkinlikler yapılacak Kültür Merkezi kurulma çalışması; Halkevlerinin ve toplumsal muhalefet hareketlerinin etkiliklerinin belgeleneceği ve sunulacağı Video Belgeleme Merkezi; Halkevleri ve Türkiye tarihine Halkevinden ve Halkevci bakış açısından bakmayı ve kendi tarihine sahip çıkmayı hedefleyen Halkevleri Belgesel Filmi yapımı; 69 Yıllık bir kurumun halen ayakta oluşunun göstergesi olacak Halkevleri Arşivi ve Kütüphanesi kurulması; Bütün bunların yanında 1999 yılında yaşanan Gölcük-Adapazarı ve Düzce-Kaynaşlı depremlerinde bütün Halkevleri seferber olmuşlardır. Devletin ve toplumun acze düştüğü, çaresiz kaldığı koşullarda Halkevleri kurtarma, yaşatma çalışmasına ilk andan itibaren katılmıştır. Beslenme, barınma, sağlık hizmetlerinde bütün olanaklarını seferber etmiştir. izmit-Bekirpaşa Belediyesi ile birlikte 'Yeni Yaşamevi ve Rehabilitasyon Merkezi' kurulması çalışmaları tamamlanmak üzeredir.
-
tv de izleyebileceğim diziler aranıyor
TANİA HAYDE şunu cevapladı bir başlık içinde Televizyon ve Radyo
aynen bende koptum yani akşam .hele ''anne ben manyak oldum''çok gülüyorum. Daha sonra da okan bayülgen herkese tavsiye ederim. Özgür diye bi tip var suratına bak gül. -
GODLESS GELDİ..
TANİA HAYDE şurada cevap verdi: GODLESS başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalım
HOŞGELDİN -
Ne don ne gömlek... Cazgır, “Koşun burası fırsatlar ülkesi. Bu fırsat bir daha ele geçmez!” diye bağırıyor. İstanbul’un göbeğinde bir toplantı yapılıyor. Bir ülke, gelmişi, geçmişi ve geleceğiyle işportada satışa sunuluyor. İşporta tezgahının üstünde de şöyle yazıyor: “Yabancı Yatırımların Yeni Gözdesi Fırsatlar Ülkesi Türkiye.” Üçkağıtçının yüzsüzlüğüne bakın siz. Bir taraftan İstanbul’un kurtuluş törenlerinde ilahiler söyleniyor... Mehter marşlarıyla boğaza kayıklar indiriliyor... Hemen arkasından İstanbul pazarlanıyor! Öbür tarafta Cumhuriyet bayramları.... Nutuklar atılıyor. Atalarımız, dedelerimiz, ninelerimiz, ecdatlarımız anılıyor... Siyah beyaz filmlerde kağnı arabaları yürüyor. Hemen ardından o nutukları atanlar ecdatlarımızın kemiklerine basa basa memleketi satıyor. Hem de işporta tezgahlarında... Yalvara yakara... Kocaman puntolarla: “Yabancı sermayenin yeni gözdesi fırsatlar ülkesi Türkiye!” *** Çünkü yabancı sermaye gelecek “memleketi kurtaracak!” İstanbul’un göbeğini bir kuruş vermeden aldılar. Çıksın söylesin İstanbul’un muhallebici başkanı, muhallebici dükkanını öyle beleşe verir mi? Kendi malımı verdim, memleketi kurtardım diye gerinir mi? Ama memleket malı olunca yağma! Çünkü “yabancı sermaye bizi kurtaracak!” İstanbul’un göbeğini babasının malı gibi verince memleket kurtuldu mu şimdi? Galata elimizden alınıp İsrailli Ofer’in olunca kurtulmuş mu olduk? Ey, halkımız; Tüpraş bu ülkenin en önemli, en stratejik işletmelerinden biriydi. Sizin alın terinizle, ürettiklerinizle inşa edilmişti. Üstelik bu ülkeye yılda birkaç milyar dolar katma değer kazandırıyordu. O paralar patronların cebine girince halk nasıl kurtulmuş oluyordu? Ereğli Demir Çelik bölgenin en büyük demir çelik tesisiydi. Tıkır tıkır işleyen, gelir getiren dev bir firmaydı. O dev işletme satılınca cebinize para mı doldu? Marlbora, Kent, Camel gelip TEKEL ölünce, Amerikan tütünü gelip bizim yerli tütüncü sürününce, paralar yabancının cebine girince memleket nasıl kurtuldu? Oysa atalarımız bu memleketi yabancı işgalcinin elinden kurtarmamışlar mıydı? Öyleyse bunlar kimden kurtarıyorlar ülkeyi? Halktan mı? Cazgır kıçını yırtarcasına bağırıyor: “Yabancı sermayeye fırsatlar ülkesi Türkiye” Oysa fırsat diye işporta tezgahına atılan şey ne pijamadır ne don ne de gömlek... Satılan memlekettir memleket! yücel sarpdere neden her kar eden (zarar ediyormuş gibi gösterilip)kurum yabancı sermaye gelecek diye satılıyorki