Zıplanacak içerik

berceste

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

berceste tarafından postalanan herşey

  1. Diyorsun fakat , Sizin bir yazınızda ben müslümandım ve sonradan din değiştirdim demiştiniz ve bende bunun üzerine bir topic açtım İslam dininden farklı bir dine geçmenin sebebleri üzerine... Sizden de oraya bir cvp gelmedi... Yoksa ortada ele avuca gelen bir sebeb mi yok sizin için
  2. Henüz 13 yaşında küçük bir kız çocuğuydu İman El Hams. O da Filistin'de yaşayan bütün çocuklar gibi gözlerini savaşa açmıştı! Oyun nedir, oyuncak nedir bilmezlerdi. En önemli oyunları taş atmaktı. Hergün işgalci siyonistler bir arkadaşını şehid ediyor, komşularının evlerini yıkıyor, babalarını tutuklayıp hapisanelere götürüyorlardı. Bu olanlara bir anlam veremiyordu küçük Hams. Bazen ellerine taşlar alıp evlerinin arka tarfındaki caddede siyonist katilleri ve onların araçlarını taşlıyorlardı. Attıkları küçük taşlardan korkup kaçan siyonist işgalcileri görünce çok şaşırmıştı. Kendilerinden yaşca ve fiziken büyük, ellerinde silahlar ve bombalar olduğu halde bizden niye bu kadar korkuyorlar diye düşünüyordu. Büyüyünce doktor olmak istiyordu Hams. Filistinde doktora ihtiyac vardı. Doktor olmadığı, ilaç olmadığı için ölen arkadaşları vardı Hams'ın. Doktor olabilmek için derslerine çok dikkat ediyordu. Gerçi okula gidemediği günler oluyordu. Siyonist işgalciler bütün yolları kapatıyor, kimsenin evinden çıkmasına izin vermiyorlardı. “Burası bizim vatanımız bu işgalciler ne hakla bizim vatanımızda bizi tutsak ediyorlar” diye düşünmüştü küçük olmasına rağmen. İşgalci siyonistler yeni bir operasyon başlatmıştı. Bütün Gazze'yi yüzlerce tank, binlerce asker ve helikopterlerle işgal etmişlerdi. Silah sesleri hiç susmuyordu. Bomba sesleri kulaklarını sağır edecek şekildeydi; her tarafı yakıp yıkıyorlardı. Bütün gece uyuyamamıştı Hams. Bomba seslerinden korkup annesinin yanına sığındı. Annesi bir yandan ağlıyor bir yandan Rabbine dua ediyordu. O da annesiyle birlikte dua etmeye başladı… ''Yarabbi; bu bombalar artık sussun, annem artık ağlamasın ne olur! Ben ve kardeşlerim korkuyoruz. Bu pis askerleri vatanımızdan def et ,babama yardım et, onu koru…'' Ağlayarak bu dualar döküldü o masum dudaklardan. Babası işgalci siyonistlere direnmek için sokaktaydı Hams'ın. Acaba babasının başına bişey gelmişmiydi diye merak ediyordu. O gece hiç uyumamışlardı. Sabah olmuştu ve okula gitmeliydi.Hazırlıklarını yapmaya başladı. Çantasını hazırladı, kitabını ve kalemini özenle yerleştirdi. Annesinden en güzel elbisesini istedi. En son bayramda giymişti o güzel elbiseyi. Nedense bu gün o güzel elbiseyi giymek gelmişti içinden.. Annesi okula gitmesini istemiyordu Hams'ın. Hemen arka sokakta işgalci katillerin tankları vardı. Annesi küçük yavrusuna zarar gelmesinden korkuyordu. İçinde tarifsiz bir sızı vardı annesinin. Küçük Hams; ''ben doktor olacağım anne.. Bu yüzden okula gitmeliyim. Hem zaten hergün oluyor bu olanlar'' diyerek elbisesini giydi. Annesi tebessüm ve göz yaşları içinde kızına baktı. “Allah seni siyonist katillerin şerrinden korusun!” diye dua etti. Küçük Hams ayakkabılarını giydi. Dönüp annesine baktı ve ona sımsıkıca sarıldı. Gözyaşları yanaklarından süzülen annesini öptü. Annesi de onu öptü ve kokladı. Nasıl da güzel kokuyordu Hams. Bügün bir başka gelmişti onun kokusu annesine. Sıkı sıkı sarıldı annesi küçük kızına. Sanki hiç bırakmak istemiyordu. Hams; “anne okula geç kalacağım” diye uyardı annesini. Annesi de bırakmak istemedi Hams’ı. Sanki anlamıştı bişeyler olacağını. Yüreğinde derin bir sızı oluşmuştu. Sıkı sıkı sarıldı Hams'a, bunun son defa olduğunu bilmeden. Annesi Hams'ın başörtüsünü düzeltti. Bu gün Hams babasının puşisini takmak istemişti başına. Babası günlerdir eve gelmemişti. Onu çok özlemişti. Özlemini böyle gidermek istiyordu belki de Hams. Küçük Hams çantasını omzuna aldı, kapıyı yavaşca açtı.Dışarıdan silah ve bomba sesleri geliyordu; tanklar geziyordu Gazze sokaklarında. Dönüp annesine baktı ve güldü Hams. Sonra besmele çekti ve hızlı adımlarla okula doğru yola koyuldu. İçinden bildiği bütün duaları okuyordu. Özellikle ayete’l kürsü, felak ve nas sürelerini dua niyetiyle bolca okudu… Etrafa bakıyordu yürürken. Her taraftan dumanlar yükseliyordu. Bazı evler yıkılmıştı. Arkadaşı Ahmet Yasin'in de evlerinin yıkılmış olduğunu gördü. Bir anda Hams'ın içini korku kapladı. ''İnşallah arkadaşı Ahmet Yasin, annesi Havva teyze ve küçük kardeşi Zeyneb’e bişey olmamıştır'' diye dua etti. Okula gitmeliydi Hams. Belki de Ahmet Yasin okuldaydı. Adımlarını daha da sıklaştırdı. Siyonist işgalcilerin yanından hızla geçti. Onlara nefretle baktı. Amcası aklına geldi Hams'ın. Amcasını siyonistler şehid etmişlerdi. O bir öğretmendi. Hams'a okuma yazmayı o öğretmişti. Ona doktor olmasını öğütleyen de oydu. Hams'ın gözleri dolmuştu. Bir taş alıp şu katillere fırlatayım diye geçirdi içinden, ama okula geç kalıyordu. İçinde biraz da endişe vardı, çünkü siyonistler çocukları ve bebekleri de gözlerini kırpmadan öldürüyorlardı. Daha 5 gün önce arka sokaktaki komşularının küçük bebekleri 6 aylık Muhammed’i kafasından vurarak şehid ettiklerini duymuştu. İçi iyice ürpermişti, yüreğinde tarifsiz bir his oluşmuştu. Korku değildi bu… Ne olduğunu anlayamamıştı. Siyonistlerin yanından hızla uzaklaşmaya çalışıyorken bir yandan okulunu düşünüyordu. Muhammed, babası, Ahmet Yasin ve annesi gözünün önünden bir film şeridi gibi geçiyordu. Birden acı bir silah sesi duyuldu. Hams'ın annesi Meryem bir anda yerinden fırladı. Yüreğine tarifsiz bir ateş düştü annesinin. Bu silahtan çıkan kurşun acaba kimin canını yaktı diye düşündü. Birden hams geldi aklına; güzel kzı Hams az önce öptüğü kokladığı biricik yavrusu. Kokusu hala burnundaydı onun… Ve ardından bir silah sesi daha. İyice huzursuz olmuştu Meryem. Arkasından peş peşe gelen silah sesiyle kendini gayri ihkiyari dışarı attı.. Göz yaşlarına da hakim olamıyordu; içindeki ateş bütün bedenini kaplamıştı. Hızlıca Hams’ın gittiği yöne doğru koşmaya başladı… Küçük Hams ise ilk silah sesiyle birlikte bedeninde bir sızı hissetti; adımlarını daha da hızlandırmak istedi. Ardından bir silah sesi daha işitti küçük kız; vurulduğunu anlamıştı… Tarifsiz bir acı hissetti o küçücük bedeninde, daha fazla hareket edemedi. Minik bedeni ayakta duramadı Hams'ın ve kendini yere bıraktı. Aklına annesi geldi Hams’ın, sonra da babası. Gözlerinin önünde birden arkadaşı Ahmet Yasin belirdi; onu, bir bahçede oturmuş güzel meyveler yiyorken görüyordu. Tebessüm ederek Hams’a baktı Ahmet yasin ve elindeki meyvayı Hams’a doğru uzattı. Hams da tebessüm etti ve içindeki sıkıntı bir anda ferahlığa dönüştü… Annesi Meryem de biraz ilerde yatan küçük bir beden gördü. Başında ise, canavar ruhlu bir işgalci askeri otomatik silahını yerde yatan o minik bedene doğrultmuş halde duruyordu. Meryem’in içindeki sıkıntı dahada artmıştı; hızla o tarafa doğru koştu… Bu olamazdı! Yerde hareketsiz yatan beden küçük kızı Hams’dı. Meryem “yavrum…! güzel kızım…!’” diye bir feryat kopardı. Çantası sırtında kanlar içinde yerde yatan küçük kızı Hams’dı. Onu şehid eden kan içici Siyonist asker ise başında duruyordu. Bedeni cansız yerde yatan, kanlar içindeki yavrusunu kucağına aldı Meryem.. Gözyaşları ve hıçkırıklara boğulup sıkıca sarıldı minik kızına… Hams’ın o parıldayan yüzünde bambaşka bir tebessüm vardı, üzerinde ise az öncekinden daha güzel bir koku sarmıştı. Hams’ı sıkıca kollarına alıp doyasıyla kokladı yavrusunu… Meryem, “ambulans…! Ambulans yok mu…?” diye feryat etti. Etraftaki insanlar şakınlık ve hüzün içinde bakıyorlardı ona. Minicik bir kızın üzerine bir şarjör mermi boşaltan siyonist katili görenler taş kesilmişti sanki. Olayı gören genç bir kadın ağlayarak kundaktaki bebeğine daha sıkı sarılıyordu karşı kaldırımda… Hams artık yaşamıyordu, ama annesi de buna inanmak istemiyordu. Hams’ı hastahaneye yetiştirmek için çırpınıyordu Hams’ı vuran katil siyonist hiçbir şey yokmuş gibi annesinin kollarında yatan masum çocuk bedenine baktı. Sonra sırıtarak ileride tankın yanında bekleyen diğer askerlerin yanına doğru ilerledi. Ambulans gelmişti. Meryem telaşla ambulansa taşıdı minik kızını. O ölmemeliydi; daha çok küçüktü. Onun ne zararı olabilirdi ki? Sadece okuluna gidiyordu. Çevredeki insanlar da olayın şaşkınlığını üzerlerinden atıp kızının kanlı bedeni karşısında hıçkırıklara boğulan Meryem’e yardım ettiler. Olay karşısında sinirlenen halk az ilerde duran işgalci katil siyonistleri taşlamaya başladılar. İşgalci askerler de bir taraftan onlara kurşunlarla cevap verirken bir yandan da geri geri kaçıyorlardı. Bu nasıl bir savaştı böyle?. Kimilerinin ellerinde sadece taşlarla vatanlarını savunanlar, karşı tarafta ise tanklar, uçaklar, helikopterler, otomatik silahlar..! Ve böylelikle İslami Filistin ve Kudüs topraklarını işgal etmişlerdi. Onların hesaba katamadıkları bir şey vardı; bu onlarda bulunmayan bir silahtı…! Filistinlilerin Allaha olan imanı ve şehadet aşkı… Meryem küçük Hams’ın başını kucağına almış ağıtlar yakarak sırma saçlarını okşuyordu. Bir yandan da Rabbine onun ölmemesi için dua ediyordu. Birden Hams’ın evden çıkmadan önce kapıdan dönüp ona bakışını hatırladı. Meryem o anı düşündükçe sanki kzının birşeyler olacağını sezdiğini, annesine elveda dercesine baktığını geçirdi içinden. Hastahaneye geldiklerinde artık çok geçti. Küçük Hams Rabbine kavuşmuştu. Doktorlar Hams’ın minik cesedine bakınca dehşete düştüler .O küçücük bedende ikisi başında olmak üzere tam yirmi kurşun yarası vardı. Kimse bu caniliğe akıl erdiremiyordu. Küçücük bedene bu kurşunları sıkan biri asla bir insan olamazdı. Hams’ın babasıda olayı duyunca koşarak hastaneye gelmişti. Önce hanımı Meryem’i gördü hastane koridorunda; üstü başı kan içindeydi hanımının. Meryem’in elinde Hams’ın boynuna attığı puşisi vardı. Babasının puşisiydi bu… Annesi de kana bulanmış bu puşiyi kokluyordu. Gidip telaşla eşinin yüzüne baktı.. Meryem de hızlıca oturduğu yerden kalkıp eşine sarıldı. Hastahanenin koridorlarında Meryem’in feryadı acı acı yankılandı; “Hams şehid oldu Yusuf…!” Hamsın küçük, cansız bedenini kucağına alan babası onun yüzüne baktı; yüzünde tarifsiz bir tebessüm vardı Hams’ın. Ona sarıldı ve ağladı Yusuf. Onun intikamını alacağına yemin etti sonra…Güzel kızı ellerinde cansız yatıyordu artık Yusuf’un. Puşisini başına bağladı ve yüzündeki kanları sildi Yusuf. Sonra öptü kızını karanfil kokan yanaklarından… Çok kalabalık bir toplulukla Hams’ın cenaze namazı kılındı. Hams yüzü açık bir şekilde,başında babasının puşisi, kanlı giyisisi üzerinden çıkarılmadan, tekbir sesleriyle Gazze sokaklarında dolaştırıldı. Kanlı elbisesi üzerindeydi çünkü; şehidler elbiseleriyle kefenlenmeden gömülürdü. Bütün Gazze küçük Hams’ın intikamını almak için and içiyordu… Babası küçük kzını kendi elleriyle ebedi mekanına defnetti. Dua etti kızına ve ahdini tazeledi. Küçük kızını kabrine koyduktan sonra kulağına eğilip şöyle dedi şehid yavrusuna: “Amcana ve bu mukaddes topraklar için canlarını vermiş şehidlerimize selamımızı götür. Onların kanlarıyla bereketlenen direnişimiz büyüyerek devam ediyor ve edecek. Onlara Kudüs’ümüzün yakında işgalden kurtulacağını müjdele. Allaha emanet ol canım kızım..!” Hams’ın mezarının sağında ve solunda iki mezar daha vardı. Bu mezarlar da dün siyonistler tarafından yıkılan evlerinin altında can veren Hams’ın arkadaşı Ahmet Yasin ve onun küçük kardeşi Zeyneb yatıyordu…
  3. berceste şurada bir blog başlığı gönderdi: berceste's Blog
    Babası İspanya'nın en ağır siyasi cezalarının verildiği bir hapisanede mahkumdu küçük kızın. Fırsat bulduğu her haftasonu babasını ziyaret için annesiyle birlikte hapisaneye giderdi.Yine bir ziyarete giderken babası için çizdiği resmi yanında yanında götürdü ancak hapisane kurallarına göre özgürlügü çağrıştıran her türlü şeyin mahkumlara verilmesi yasaktı. Bu sebeple kagıda çizdiği kuş resmini kabul etmemişler ve oracıkta yırtmışlardı... Çok üzülmüştü küçük kız...Babasına söyledi bunu, o da "üzülme kızım, yine çizersin; bu sefer çizdiklerine dikkat edersin olur mu?" dedi. Küçük kız diğer ziyaretinde babasına yeni bir resim çizip götürdü. Bu sefer kuş yerine bir ağaç ve üzerine siyah minik benekler çizmişti. Babası keyifle resme baktı ve sordu: "Hmmm! Ne güzel bir ağaç bu! Üzerindeki benekler ne? Meyveler mı? Küçük kız babasına eğilerek, sessizce:"Hşşşşt! O benekler ağacın içinde saklanan kuşların gözleri!....."
  4. berceste şurada bir blog başlığı gönderdi: berceste's Blog
    Sevmek... "Sevmek" dedim. "Yoluna ölmek" dedi. "Yol" dedim. "Alıp başını gitmek" dedi. "Gitmek" dedim. Bir "Ahh" çekip, "Dostlardan ayrılmak" dedi. "Dost" dedim. Durdu. Bana baktı. "Dost" diye mırıldandı. "Yüreğime nasıl koysam bilemediğim" dedi. "Yürek" dedim. "Dünyaları içine sığdıramadığım" dedi. "Dünya" dedim. "Hayatın bir yüzü" dedi. "Yüz" dedim. "Ardında ne gizli bilemediğim" dedi. "Giz" dedim. "Hep çözmeye çalıştığım" dedi. "Çalışmak" dedim. "Bitmeyecek öykü" dedi. "Öykü" dedim. "Binlercesini içimde gizliyorum" dedi. "Gizlemek" dedim. "İşte, her şeyin bitimi" dedi. "Şey" dedim. "Sevda" dedi. "Sevda" dedim. "Peşinden koştuğum" dedi. "Koşmak" dedim. "Hayat, bir maraton" dedi. "Hayat" dedim. "Öyle kısa ki!" dedi. "Niçin kısa?" diye sordum. "Yaşanacak çok şey var, zaman yok" dedi. "Yaşanması gereken ne var? " diye sordum. "Aşk" dedi. "Kaç kere?" diye sordum. "Bin kere" dedi, "Milyon kere" "Neden bir kere değil?" diye sordum. "Bütün aşkların toplamı, en yüce ve tek aşk" dedi. "Önce ona varsan olmaz mı?" diye sordum. "Keşke olsa" dedi, "Ama önce yoğrulmak gerek" "Acı çekmek mi?" diye sordum. "Evet, aşk acısında yok olmak" dedi. "Yok olunca!" dedim. "İşte gerçek aşkta o zaman yaşamaya başlarsın" dedi. "Gerçek aşk!" dedim. "Büyük o!" dedi. Durdum. Durdum. Ve sustum! "Neden sustun?" diye sordu. "Yüreğim titredi sanki" dedim. "Neden?" diye sordu. "Bilmiyorum" dedim. "Büyük O!" "Evet" dedi, "Büyük O!" "Nerede?" diye sordum. "Her yerde" dedi. "Nasıl?" diye sordum. "Yüreğini aç" dedi. "Yüreğimi açmak!" dedim. "Bir tebessümle bak her şeye" dedi. "Tebessüm" dedim. "Her kapının anahtarı" dedi. "Kapı" dedim. "Girmeden bilemezsin" dedi. "Ya korku!" dedim. "Bilinmeyenden korkar insan" dedi. "Ben bilmiyorum" dedim. "Neyi?" diye sordu. "Ben'i" dedim. "Sen kimsin?" diye sordu. "Ben kimim?" diye sordum. "Sevgiyle beslenensin" dedi. "Kimin sevgisiyle?" diye sordum. "Büyük O'nun" dedi. Durdum. Durdum. Yine sustum. "Kimsin?" diye sordum. "SEN'im" dedi.
  5. NÛR SÛRESİ (31) Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut, kocalarının babalarından yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü'minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!
  6. Ebu Sa'îdi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim Allah Teâla hazretlerinin rızası için bir derece tevazu izhar eder (alçak gönüllü) olursa, Allah, onu bu sebeple, bir derece yükseltir. Kim de Allah'a bir derece kibirde bulunursa, Allah da onu bu sebeple bir derece alçaltır, böylece onu esfel-i safilîne (aşağıların aşağısına) atar."
  7. En sevdiğim şiirlerin basında gelen bir şiir... BEKLENEN Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar, Ne de şeytan bir günahı, Seni beklediğim kadar. Geçti istemem gelmeni, Yokluğunda buldum seni; Bırak vehmimde gölgeni, Gelme, artık neye yarar? Necip Fazıl Kısakürek
  8. berceste şurada cevap verdi: marti_name başlık Güncel Konular
    ,Tabi sadece siz olayları doğru algılarsınız değil mi... ne diyeyim siiz istediğiniz kadar anlamayın... körler sağırlar birbirini ağırlar...Siz devam edin...
  9. berceste şurada cevap verdi: marti_name başlık Güncel Konular
    Benim yazdıklarımdan sonra siz bana sözde! cevap olarak bunları yazıyorsanız zaten ben size bişey diyemem... Kaç kere söyleyecegim efendim ben size sözde! İslam ülkelerini savunmam hatta yazılar yayınladım yanlış politikaları ile ilgili diye?? Anlamazsanız anlamak istemiyorsanız anlamayınız... Ben yazımda net bir şekilde açıkladım ama siz hala nelerden bahsediyorsunuz... Siz zaten inançlı biri ne yazsa takiyeci vs..diye suçluyorsunuz siz ne benm yasam biçimimi ne de hayata bakıs acımı tam olarak bilmiyorsunuz ve bilemezsiniz oyle havadan atmakla olma zbu işler... Ben size sadece Üstad'ın bir sözü ile cvp vermek istiyorum... ANLAMAK YOK COCUĞUM ANLAR GİBİ OLMAK VAR.. AKIL İÇİN SON TAVIR SAÇLARINI YOLMAK VAR.... Gerisi size kalmış... Anlamak isteyen anlar...
  10. berceste şurada cevap verdi: marti_name başlık Güncel Konular
    Hatırlatırım olayın gidişatı bu şekildeydi... Vee dikkatinizi çekiyorum ben bu yazıda İslam ülkelerini yüceltmiyorum ki , zaten dini bölümler bölümünde islam ülkelerinin yanlışları ile alakalı bir yazıda yayınlamıstım... Bu konu zaten çok geniş ve başka bir konu... Konu o çocuğun orada neden oldugu değil o konuya girersek zaten çıkamayız... Benim orada ifade ettiğim konu sadece ve sadecee su ki, HHERSEYE SÖZDE! İNSANCIL TAVIRLA YAKLAŞAN ARKADAŞLAR BU VAHŞET İLE ALAKALI NİYE İKİ SATIR YAZMADILAR ACABA? SİZLERE GÖRE İNSANLIK SADECE SİVAS OLAYLARINI VE BAZI KİŞİLERİN İDAMINI KINAYIP ANMAKTAN MI GEÇİYOR? BEN BUNLAR SORGULADIM ARKADASIN YAZISNA BİNAEN... BAKIN İŞTE SADECE BANA CVP İÇİN YAZDINIZ ORDAKİ O KÜÇÜK COCUGUN ACISI ADINA DEĞİL... SİZ BİRAZ ÇEVRENİZE BAKIN VE DAHA OBJEKTİF YAKLAŞIMLAR SERGİLEYİN... BEN YERİ GELDİGİNDE DENİZ GEZMİŞ İLE ALAKALI TOPİĞEDE YAZI YAZDIM VE KINADIM... BENİM BURADA DEĞİNDİĞİM KONUDA BU... NİYE KİMSE KINAMADI BU OLAYI DİYORUM... SAPTIRMAYIN LÜTFEN.... Silkinin çevrenize bakın...! Silkinin çevrenize bakın Müslümanlık Adına size Neler anlatılıyor...! Silkinin çevrenize bakın size sunulan dünyaya dikkatle bakın...! Silkinin olayların nedenlerini dikkatle inceleyin ve görün...! DİYORUM AYNEN BENDE SİZE... EVET KATILIYORUM SANA GECEKUSU NE YAZARSAN YAZ AYNI SEYLER!!! CİDDEN BENİMDE KAFAM DURDU... NE ZAMAN YAZILANLARA OBJEKTİF BAKIP YORUMLAYAN BİRİLERİ ÇIKACAK ACABA... AMA BU GİDİŞLE O GÜNLERİ GÖRMEKTE NASİP OLMAYACAK GALİBA...
  11. Ömer Karağolunun çok sevdiğim bir parçası... BİR SEN… KARANLIK BİR GECEDE , KAPKARA BİR KARINCA, SESSİZCE YÜRÜYÜNCE,ONU BİR SEN DUYARSIN… SÖZ TÜKENDİ DUYAN YOK, DOST KIYMETİ BİLEN YOK, KAPILAR HEP KİLİTLİ , ONU BİR SEN AÇARSIN... UMUTLAR TUTSAK OLMUŞ, YÜREK RİTİM VURMUYOR , BU ATEŞ KÜLLENMEDEN , ONU BİR SEN YAKARSIN…. SÖZ TÜKENDİ DUYAN YOK, DOST KIYMETİ BİLEN YOK, KAPILAR HEP KİLİTLİ , ONU BİR SEN AÇARSIN …
  12. FATİHA SURESİ 1. Rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla 2. Bütün hamdler, övgüler âlemlerin Rabbi Allah'adır. 3. O rahmândır, rahîmdir. 4. Din gününün, hesap gününün tek hâkimidir. 5. (Haydi öyleyse deyiniz): ''Yalnız Sana ibadet eder, yalnız senden medet umarız.'' 6. Bizi doğru yola, Sana doğru varan yola ilet. 7. Nimet ve lütfuna nail ettiklerinin yoluna ilet. Gazaba uğrayanların ve sapkınlarınkine değil. AMİN....
  13. FATİHA SURESİ 1. Rahmân ve rahîm olan Allahın adıyla 2. Bütün hamdler, övgüler âlemlerin Rabbi Allahadır. 3. O rahmândır, rahîmdir. 4. Din gününün, hesap gününün tek hâkimidir. 5. (Haydi öyleyse deyiniz): Yalnız Sana ibadet eder, yalnız senden medet umarız. 6. Bizi doğru yola, Sana doğru varan yola ilet. 7. Nimet ve lütfuna nail ettiklerinin yoluna ilet. Gazaba uğrayanların ve sapkınlarınkine değil. AMİN....
  14. berceste şurada cevap verdi: marti_name başlık Güncel Konular
    Haklısın sevgili BOzan... Benim ne söyleneblir ki dememin sebebi ne söylesek bu vahşete az geleceğini düşünmemden ibaretti... Ama tespitlerin tamamı ile dogru...Ve sürekli olarak tehlike çanları çalıyor diyen beyler neden ise bu vahset tablosunu kayda deger birşey olarak bile göremeyeck kadar sığlaşmış... NE YAZIK! Onlar hala sivas katliamından , deniz geçmişin idamından öteye geçemediler... Geçemezler de zaten... Ancak günü gelince onları kınarlar!... Ama dünyanın dört bir yanında ne oluyor? Kimler zulum , işkence görüyor kimin umrunda!! Önemli olan onların dedikleri !!! , gerisi hikaye sevgili bozan yaa... Sen bize bakma takılıyoruz işte!!!...
  15. Zaten başımıza ne geliyor ise sabit fikirli ve uzlaşmaya kapalı tavırlarımızdan geliyor... Biraz araştırmanın kimseye zararı olmaz sanırım
  16. MAUN SURESİ 1. Baksana şu dini, mahşer ve hesabı yalan sayana! 2. O, yetimi şiddetle itip kakar. 3. Muhtacı doyurmayı hiç teşvik etmez. 4. Vay haline şöyle namaz kılanların: 5, 6, 7. Ki onlar namazlarından gafildirler (Kıldıkları namazın değerini bilmez, namaza gereken ihtimamı göstermezler). İbadetlerini gösteriş için yapar, zekât ve diğer yardımlarını esirger, vermezler.
  17. Öyle bir dostumuz oldu mu? O dosta ve O'nun Dostuna ulaşma yolunda ilerlemeye çalışıyoruz... ''KİŞİ SEVDİĞİ İLE BERABERDİR'' Kimileri asr-ı saadette bu şerefe nail oldular... Kimimiz de inş asıl yurdumuzda...
  18. Mevlana'dan çokk sevdiğim bir dörtlük... BİR AKSE AYRANIM OLDUKÇA ONU İÇERİM SUNUN BUNUN KASESİ VE KESESİYLE BAGLANMAM FAKİRLİK VE ZARURET BENİ ÖLÜMLE TEHDİT ETSE BİLE YİNEDE HÜRRİYETİMİ SATIP KUL KÖLE OLAMAM!!!
  19. Gerçekten çok güzel bir şiir... Özellikle su bölümleri de çok hoş...
  20. RA'D SÛRESİ (24) '' Sabretmenize karşılık selam sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir! ''

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.