Zıplanacak içerik

berceste

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

berceste tarafından postalanan herşey

  1. Tarih 06.06.06.. Hristiyan efsanelerine göre şeytanın rakamı ve Deccal, yarın yani 06.06.06'da dünyaya gelecek. İşte iddianın kaynağı. Hristiyanlık inancına göre ensesinde 666 rakamıyla doğacak ve dünyayı herkese dar edecek olan Deccal, yarın yani 06/06/06'da dünyaya gelecek. Sineme tarihinin en etkili korku filmlerinden olan The Omen'de işaret edilen 666 kehaneti, Avrupa ve ABD'de korkunç bir gün olarak beklenmeye başladı. İncil'de geçen bir ibarede yer alan 666 sayısıyla Deccal'in yarın doğacağına inanan Hristiyan kadınlar, çocuklarını aynı gün doğurmamak için sezaryen için sıraya girdiler. '666' sayısı İncil'de Şeytan'ı temsil ediyor. KEHANETLERİN ORTAK NOKTASI: '666' 666 sayısının Hristiyanlık inancında korkulan bir sayı olmasına Fransız kahin Nostradamus'un kehaneti neden oldu. Hristiyan dünyasında kıyametin alametlerini söyleyen Nostradamus, 21. yüzyılın, 666 sayısıyla ilgili bir şeyle veya bir kişi tarafından yönetileceğini söylemişti. İncil'de de '666' sayısının dünyanın sonunu getireceğinden bahsediliyor. İncil'in ilk yazıldığı dil olan İbranice'de 666'nın yazılışının sanal alemde kullanılan "www" olması da Nostradamus'un kehanetini arttırıyor. Bu da akıllara direkt olarak interneti ifade eden 'dünya çapındaki ağ' anlamına gelen 'world wide web' kelimelerinin kısaltılmış hali 'www'yi getiriyor. KADINLAR ÇOCUK DOĞURMUYOR 666 rakamından, Deccal'in yarın dünyaya geleceği sonucunu çıkaran ve bebeklerini 6 Haziran'da doğurmak istemeyen anne adayları, sezaryen için hastanelere akın etti. Bunlardan biri olan Melissa Parker isimle İngiliz kadın, doğumunu daha önce yapmak için hastane yönetimini ikna etmeye çalışıyor. "The Omen" (Kehanet) filminin etkisinde kalan Parker, 06.06.06 tarihinde bebeğini dünyaya getirmekten korktuğunu belirterek, "Çocuk kötü birisi olacak diye çok korkuyorum. Daha kötüsü, bebeğimin kendisi şeytan veya deccal olabilir" dedi. İNCİL'DEKİ İBARE Hristiyan âleminde 666 sayısı İncil'de Yuhanna'nın "Vahiy" bölümünde (13-18) geçiyor. Yuhanna'daki vahiyde İncil'in Türkçe çevrisine göre, "Bu konu bilgelik gerektirir. Anlayabilen, canavara ait sayıyı hesaplasın. Bu sayı bir insanı simgeler. Sayısı 666'dır" deniliyor. YENİ ŞAFAK
  2. Türkiye'ye şırınga edilmek istenen 'kriz halleri'nin altındaki sorular belli. Bir şeriat devleti girişimi var mı, AKP Çankaya'yı yıkmak mı istiyor? Yazar Hasan Cemal yorumladı: Huzursuz eden sorular (1)Türkiye İslamcı düzene mi? Türkiye adım adım İslamcı bir düzene, klasik deyişle 'Şeriat devleti'ne mi götürülüyor? Bunun için AKP'nin gizli gündemi mi var, hükümette sinsi sinsi uyguladığı? Bu 'gizli gündem'in en önemli maddelerinden biri Çankaya'nın düşürülmesi mi? Yani Tayyip Erdoğan'ın ya da AKP'den güvenilir birinin Cumhurbaşkanı seçilmesi mi? Niye mi soruyorum bunları? Çünkü, Türkiye'ye son zamanlarda şırınga edilmek istenen 'kriz halleri'nin altında bu sorular var. Türkiye bu sorularla cephelere bölünmek kutuplaştırılmak isteniyor. Bu soru işaretlerinin çengelinde, cumhurbaşkanı seçimine dönük bir psikolojik savaş yürütülüyor Türkiye'de... Tümü, huzursuz edici sorular. Tartışılması gerginlik yaratıyor, tansiyon yükseltiyor. Çünkü herkes kendi kafasına, kendi ezberine göre yanıt istiyor. Benim yanıtlarımın özeti: (1)Türkiye, İslami bir düzene, 'Şeriat devleti'ne götürülmüyor. (2)AKP'nin böyle bir 'gizli gündem'i olduğunu düşünmüyorum. (3)Cumhurbaşkanlığı, bu ülkede bir 'iktidar mücadelesi'nin aracı. Kökleri eskiye gidiyor. Bir Özal, bir Demirel hangi neden ve gerekçelerle Çankaya'ya çıkmak istedilerse, Tayyip Erdoğan da Çankaya'yı -kendisi veya bir yakını için- aynı nedenlerle istiyor. 12 Eylül askeri yönetimi, yaptığı anayasayla Çankaya'yı rejimin kilit noktalarından biri haline getirdi. Türkiye'nin bazı temel konularında askerin ağırlığını arttırırken, seçilmiş hükümetlerin de bazı alanlarda elini kolunu bağladı. Özellikle Özal'ın, 1989'da Çankaya'ya çıkarken, kafasında askerin rejimle ilgili bu vesayetinden kurtulabilir miyim sorusu da vardı. Cumhurbaşkanı oldu ama istedikleri olmadı. Bu arada partisi de elinden gitti. Demirel'in akıbeti de farklı olmadı. Şimdi sıra Erdoğan'da. O da kafasına tıpkı Özal gibi Çankaya'yı takmış durumda. Nasıl Özal Evren'den kurtulduğu zaman daha çok iş yapacağına inandıysa, şimdi de Erdoğan anlaşılan Cumhurbaşkanı Sezer hakkında böyle düşünüyor. Yani iktidar yolunda engellendiği kanısında... Şimdi soruları tersten soralım. (1)Türkiye, İslamcı bir gizli gündeme geçit verir mi? Hayır. (2)Varsayalım AKP'nin böyle bir gizli gündemi var; bunu uygulayabilir mi? Hayır. Türkiye böyle gizli gündemlerin uygulanmasına meydan vermeyecek kadar gelişmiş ve farklılaşmış bir ülkedir. Kimse, Türkiye'nin bu düzeyini, geldiği yeri ve neredeyse iki yüzyıl önceye giden modernleşme tarihini hafife almasın ve Türkiye'yi İran'la falan mukayese etmeye kalkışmasın. (3)Çankaya'ya Erdoğan da çıksa, gizli gündem uygulanamaz. (4)Erdoğan Cumhurbaşkanı olsun mu? Başbakan olarak Türkiye'yi yöneten bir siyaset adamı elbette Cumhurbaşkanı da olabilir. Ancak Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olması, öyle görünüyor ki, bir yandan Türkiye'nin siyasal istikrarını olumsuz etkileyecek, öte yandan AKP'nin içini karıştırıp seçim şansını azaltabilecek. Nitekim, Erdoğan'ın da bildiği bazı seçim araştırmaları da böyle diyor. Bu nedenle, Erdoğan Çankaya'ya çıkmasa daha iyi olur diye düşünüyorum. Yeni cumhurbaşkanının yaygın bir mutabakat arayışıyla, krize meydan vermeden seçilmesinin hem Türkiye'yi rahatlatacağına, hem de ülkede siyasetin olgunlaşmasına katkı yapacağına inanıyorum. Son sorular: Peki hiç mi birşey olmuyor bu ülkede? AKP ile hükümetinin laiklik konusunda duyarlı olanları tedirgin eden, kaygılandıran tarafları, adımları, tavırları yok mu? Bunların sorgulanması, eleştirilmesi ve bunlara tepki konulması gerekmiyor mu? Elbette var. Elbette sorgulansın, eleştirilsin, tepki konsun. Ancak, demokrasinin gereği olan muhalefet politikaları izlenirken oyuna gelinmesin. İnce nokta burası. Bu noktaya özen gösterilmezse, demokrasiyi sekteye uğratmak ve Türkiye'nin Avrupa yolunu kesmek için Türkiye'yi türlü çeşitli yollarla istikrarsızlaştırmak isteyenlerin tuzağına düşülmüş olur. Akıldan çıkmasın bu nokta. Muhalefet hiç kuşkusuz yapılacak. Ama karşındakini düşman gibi görmeden, düşman yerine koymadan... Burası önemli. "AKP'nin gizli gündemi"ne iyi niyetle eğilenlerin, aynı zamanda demokrasi düşmanlarının gizli gündemi üzerinde kafa yormaları gerekiyor. Evet, AKP kadrolarının İslamcı geçmişten gelen bir takım takıntıları hala var. Mutlaka fanatikleri de var, milli görüş gömleğini hala çıkarmamış olan... Benden, senden ayrımı ya da cemaatçiliği de var. Bunlar var ve haklı kaygı ve soru işaretlerine yol açıyor. Ama aynı zamanda unutmayın, AKP muhafazakar bir parti. Zinaydı, imam hatipti, din eğitimiydi, Kuran kurslarıydı, türbandı, tesettürdü, Merkez Bankası başkanlığına atamaydı gibi konularda farklı yönelişleri de var. Bunların her biri, ille de rejime İslamcılık şırınga etmek anlamı taşıyabilir mi? Bunlara ille de böyle bir anlam yüklemek doğru mu? Eleştirirken ve muhalefet yaparken, bazen bu soruya da zaman ayırmak lazım. Din korkusu ile demokrasi korkusu birbirine karışırsa, birçok bakımdan tehlikeli olabilir çünkü... Uygar toplumlara ne din korkusu yakışır, ne de demokrasi korkusu... Hasan Cemal / Milliyet
  3. Ayasofya'nın Ortodoks kilisesi olarak ibadete açılması için Yunan-Amerikan Birliği'nin girişimi ile uluslararası alanda bir kampanya başlatıldı. Kampanya ile Ayasofya'nın Ortodoksluğun merkezi olmasına çalışılıyor Ayasofya'nın Ortodoks kilisesi olarak ibadete açılması amacıyla uluslararası alanda bir kampanya başlatıldı. Ayasofya'nın Ortodoks kilisesi olarak ibadete açılması amacıyla uluslararası alanda bir kampanya başlattığını açıklayan Yunan-Amerikan Birliği Başkanı ve Demokrat Parti’nin New Hampshire eyaleti eski başkanı Kris Spiru, "mücadelemiz haklı ve mantıklıdır" dedi. Bu amaçla geçen hafta düzenlenen bir toplantı ile Manhattan'da bir örgüt kuran Spiru, hedefinin Ayasofya'yı 'Ortodoksluğun kraliyet merkezine' dönüştürmek olduğunu belirtti. Spiru, "nasıl milyonlarca Katolik Roma'da, milyonlarca Müslüman Mekke'de, milyonlarca da Musevi Kudüs'te ibadetini yerine getiriyorsa, biz Ortodokslar da hangi milletten olursak olalım Ayasofya'da ibadet edebilmeliyiz" dedi. İnternette propaganda yapan Spiru, birkaç gün içinde 30 bin kişinin kurdukları siteyi ziyaret ederek destek verdiklerini belirti. Spiru, Ayasofya'nın kilise olarak ibadete açılması için başvurabilecekleri hukuki mercilerden birisinin Stratzburg'daki İnsan ve Dini Haklar Mahkemesi olduğunu kaydetti. CNNTURK
  4. berceste şurada cevap verdi: berceste başlık Şiir Forumu
    MECNUN, MUM VE PERVANE Bir gece Mecnun'un yaktığı Bir mumun etrafında Dönüyordu Zavallı incecik bir pervane Mumsa devrilmek istiyordu Pervane yerine Mecnun'un üstüne üstüne Sevgili mum Dedi Mecnun Sevdim seni Acıdığın için pervaneye Bende önerirdim Kader izin verseydi Beni yakmanı Onun yerine Ama acele etme vakit var Sayılıdır saatler dakikalar Azrail bile senden sabırlıdır Burada sencileyin benim de işim var Ben herkes için Değişik ve ayrı dozda Soyut bir otobiyografyayım Herkesin yaşadığı bir iç tarih Hekesin yüreğinden geçen bir coğrafya Gidip gidip varacakları Fakat ulaşamayacakları Bir panorama Kaderin zaman zaman Kabaran kanlara uyguladığı Nirengi noktaları batmış Beyaz bir karanlığa batmış Mutsuzca mutlu bir topoğrafya Sonra gece bitti mum söndü Bu söyleşilerle tan atarken Pervane Mecnun'a Mecnun pervaneye döndü
  5. berceste şurada cevap verdi: berceste başlık Şiir Forumu
    DENİZİN KENTİNİ YAKTIM Denizin kentini yaktım Vızıldayıp duran kafamın ortasında Denizin kentini yaktım Hurma şırıltılarıyla Denizin kentini yaktım Beni çocukluğumdan koparan Denizin kentini yaktım Bir kent kadın kabuklarından Denizin kentini yaktım Miras kalmış bir alevle Denizin kentini yaktım Veli ağaçlarla kalbi atan mermerle Tanrıyı anarak kalbi atan Cami sütunları boğdu Sararmış gözyaşlarıyla Kararmış denizin kentini İstanbul ey sevgili şehir Dön dön karadan gelen sesime Son veren zaman yatırında Denizden getirilen biçimine
  6. Allah ve İnsan Seni aramam için beni uzağa attın! Alemi benim, beni kendin için yarattın! Necip Fazıl Kısakürek
  7. Söylediklerine kesinlikle katılıyorum sevgili süheda... Bir süre önce bende hep bu bölümü okuyor ve açılan topiclere cvp yazmaya çalısıyordum...Elbette farklı fikir sahibi kişiler olarak yeri gelince karsı karsıya gelip tartısacağız ama bunu tamamen taraflı ve tek yanlı bir konuma getirirsek yanlış olur... Ve güncel konular başlıgında da bu var... İstesek bizlerde bir yığın farklı ideolojileri karalayan yazı buluruz ve yayınlarız...Ama ne geçer elimize...Bir değil , iki değil , üç değil....Artık bu konuların sayısını unuttum...Bu tür topicler hiç olmasın değil ama bazı arkadaslarımızın yazdıgı konu baslıklarına bakıncada ne derece traji-komik bir durum oldugu da ortada...İpe sapa gelir , güncel konu namına hiç birşey yok ortada... Selam ve dua ile...
  8. berceste şurada cevap verdi: TANİA HAYDE başlık Şiir Forumu
    KARA YILAN Güneşin yeni doğduğunu sana haber veriyorum Yağmurun hafifliğini toprağın ağırlığını Ve bütün varlığımla kara yılan seni çağırıyorum Seni çağırıyorum parmaklarımdan süt içmeğe Pamuğun ağırlığını yapan dağın hafifliğini Sana haber veriyorum yeni doğduğunu güneşin Ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk Günahlarım kadar ömrüm vardır Ağarmayan saçımı güneşe tutuyorum Saçlarımı acının elınde unutuyorum Parmaklarımdan süt içmeğe çağırıyorum seni Ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum Gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın Ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum Seni süt içmeğe çağırıyorum parmaklarımdan Kara yılan kara yılan kara yılan kara yılan SEZAİ KARAKOÇ
  9. Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür. Selviyi hür bir halde yücelten, kederi de sevinç haline sokabilir.
  10. berceste şurada cevap verdi: berceste başlık Şiir Forumu
    AŞK VE ÇİLELER Monna Rosa siyah güller, ak güller; Gülce'nin gülleri ve beyaz yatk Kanadı kırık kuş merhamet ister; Ah, senin yüzünden kana batacak, Monna Rosa, siyah güller; ak güller! Ulur aya karşı kirli çakallar, Bakar ürkek ürkek tavşanlar dağa. Monna Rosa, bu gün bende bir hal var, Yağmur iğri iğri düşer toprağa, Ulur aya karşı kirli çakallar. Zeytin ağacının karanlığıdır Elindeki elma ile başlayan... Bir yakut yüzükte aydınlanan sır, Sıcak ve minnacık yüzündeki kan, Zeytin ağacının karanlığıdır. Zambaklar en ıssız yerlerde açar, Ve vardır her vahşi çiçekte gurur. Bir mumun ardında bekleyen rüzgar, Işıksız ruhumu sallar da durur, Zambaklar en ıssız yerlerde açar. Ellerin, ellerin ve parmakların Bir nar çiçeğini eziyor gibi... Ellerinden belli olur bir kadın. Denizin dibinde geziyor gibi Ellerin ellerin ve parmakların. Açma pencereni, perdeleri çek: Monna Rosa seni görmemeliyim. Bir bakışın ölmeme için yetecek; Anla Monna Rosa, ben öteliyim... Açma pencereni, perdeleri çek. Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna; Saat on ikidir, söndü lambalar. Uyu da turnalar gelsin rüyana, Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar; Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna. Akşamları gelir incir kuşları, Konarlar bahçemin incirlerine; Kiminin rengi ak, kiminin sarı. Ah, beni vursalar bir kuş yerine! Akşamları gelir incir kuşları... Ki ben Monna Rosa, bulurum seni İncir kuşlarının bakışlarında. Hayatla doldurur bu boş yelkeni O masum bakışlar... Su kenarında Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni. Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa: Henüz dinlemedin benden türküler. Benim aşkım uymaz öyle her saza, En güzel şarıkıy bir kurşun söyler... Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa. Yağmurlardan sonra büyürmüş başak, Meyvalar sabırla olgunlaşırmış. Birgün gözlerimin ta içine bak; Anlarsın ölüler niçin yaşarmış, Yağmurlardan sonra büyürmüş başak. Artık inan bana muhacir kızı, Dinle ve kabul et itirafımı. Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı Alev alev sardı her tarafımı, Artık inan bana muhacir kızı. Altın bilezikler, o korkulu ten, Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne; Bir tüy ki, can verir bir gülümsesen, Bir tüy ki, kapalı geceye, güne; Altın bilezikler, o karkulu ten! Monna Rosa siyah güller, ak güller, Gülce'nin gülleri ve beyaz yatak. Kanadı kırık kuş merhamet ister; Ah, senin yüzünden kana batacak, Monna Rosa, siyah güller, ak güller!
  11. Tek kelimeyle muhtesem bir şiir... Ne denilebilir ki....
  12. berceste şurada cevap verdi: berceste başlık Şiir Forumu
    KAN İÇİNDE GÜNEŞ Polonyanın kanı beyazdı İsyan bir bayraktı süt içinde Porselenlerden yapılmış Polonya Kırılan heykel ve heykel aşkları Ve Venüsün kırık kolu Polonya Polonya Polonya sana günaydın Karanlıklardan çekip kaderini İlk aydınlığa çıkardın Ama ben Peşteye dönüyorum Peşte bir kan çemberi Işıklı çemberler içinde ölüler Konuşturuyorlar sfenksleri Öğretiyorlar kelimeyi doğan Çocuklara kutsal kelimeleri Kelime en güçlü silahtır Tutar şehri ve insanı Elektrik lambalarının altında Kadın kanları Kadınlar susmuştu Konuşan erkekti Kadın gömlekleri yırtılıyordu Anne gömlekleri Ve mesut dakikaları beklemiş Bütün saatler Tırak deyip durdu Günah duvarına düşmüş Şehrin beyaz kaderi Ve kan aynasında Macar gölgesi Macar kası gergin Kan büyüyordu - İşin kötüsü gözüm görmüyor - Silah ıslandı atamıyorum - Çevrem kıpkırmızı oldu Ellerim yapış yapış - Kelimelerimi duyuyor musun? Dünyaya kan ismi veriniz Sokak fenerlerine asılmış Güzel ve canlı ölüm Aydınlatıyordu gerçeği Telgraf direklerine çekilmiş Düşman ölüleri bir bütün Apayrı bir varlık insandan Günah kadar çirkin Ve Tanrı düzenine aykırı Bir ur kocaman Ölüm yayılıyordu ölüyordu gece bile İşleyen makinalar kalmıştı yalnız Ve onların kolları insanlar Zalim kelimesinin gözbebeği İnsan değil alet Aletin aleti Kör - Tanrı onlarsız değil Ama onlar - Tanrısız Geride ve Peştede kan vardı Budanın bir kelimelik heykeli kan içinde Ve güneş yavaş yavaş yükseliyordu Peşte dağlarında Ve kan pırıl pırıldı Kızgın ve kaynar Bin güneş yanıyordu kanda Küçük fakat sağlam
  13. berceste şurada cevap verdi: berceste başlık Şiir Forumu
    BEN KANDAN ELBİSE GİYDİM HİÇ DEĞİŞTİRSİNLER İSTEMEZDİM Kendinden birşeyler kattın Güzelleştirdin ölümü de Ellerinin içiyle aydınlattın Ölüm ne demektir anladım Yer değiştiren ben değildim Farklılaşan sendin Sendin bana gelen aynalarla Sendin bana gelen sendin Artık ölebilirdim Bütün İstanbul şahidim Ben kandan elbiseler giydim Bundan senin haberin var mı
  14. "Milletimiz dil ve din gibi kuvvetli iki hazineye sahiptir. Bu faziletleri hiç bir kuvvet milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamıyacaktır ve alamaz." "Minberlerin halkın anlıyacağı bir dille ruh ve dimağa hitab olunmakla İslam ehlinin vücudu canlanır, iman kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur Fakat buna nazaran hatiplerin haiz olmaları lazım gelen özellik yetenek ve dünyanın gidişini bilmeleri çok önemlidir."
  15. berceste şurada bir başlık gönderdi: Şiir Forumu
    Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı; Garip bir yolculuk, tren ve Gülce. Bir hançer bölüyor, ah, rüyaları: Bir rüya, bir hançer, bir el; ve, ve, ve... Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı; Gece kar yağacak sabaha kadar. Toprakta et, kemik çıtırtıları... Yarı ölüleri bir korku tutar Değince bir taşa kafatasları. -Ölüler ki yalnız tırnakları var, Ve yalnız burkulmuş diz kapakları...- Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı; Açıyor elini göğe bir kadın. Uzuyor, uzuyor altın saçları Uğrunda ölünen güzel kızların... Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı; Esmer delikanlı, hatıra ve kan. Yeşil gözlü kızın hıçkırıkları Sızıyor bir kapı aralığından; Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı. Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı; Çocuklara açar mağaraları Gün görmemiş kuşlar ve örümcekler. İlân-ı aşk eden dil balıkları Aşina suları çabuk terkeder.. Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı; Bakıyor ateşe, küle böcekler. Köpekler parçalar kanaryaları, Mektupları bir boz ağaç kurdu yer. Baykuşlar ötüyor harabelerde; Yanıyor lâmbalar, hafif ve sarı. Bir kaza kurşunu bulur her yerde Süvarisiz şaha kalkan atları... Bir ruhun ışığı vardır göklerde, Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı; Ötüyor baykuşlar harabelerde. Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı; Titriyor yıldırım düşmüş gibi yer. Bekledi arzuyla karanlıkları Anneler, babalar, erkek kardeşler. Ta içinde duyar ani bir ağrı, Bir hüzün şarkısı tutturur gider Anneler, babalar, erkek kardeşler. Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı; Her yatak dopdolu, bir yatak bomboş. Bir neşe şarkısı tutturur gider Birinci, ikinci, üçüncü sarhoş; Kurşunlar sıkılır göklere doğru, Serçe yavruları yuvada titrer. Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı... Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı; İnce yelkenleri alıyor yeller. Titretir kalpleri ve bayrakları Gemiden toprağa uzanan eller. Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı, Bir yosun köküne hasret kalacak Gizli hazineler, su yılanları... İnce yelkenleri alıyor yeller; Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı. Beyaz pelerinli hür tayfaları Kendine bağlıyor siyah kediler; Titriyor gönüller ve kara bayrak, Bir yosun köküne hasret kalacak Gemiden toprağa uzanan eller Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı. Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı, Garip bir yolculuk, tren ve Gülce. Bölüyor bir hançer, ah, rüyaları: Bir rüya, bir hançer, bir el; ve, ve, ve...
  16. Gerçekten etkileyeci ve bir o kadar üzücü resimler... Özellikle 1974 1980 1984 1992 2002 2003 resimlernden cok etkilendim... Paylaşımın için tşk..
  17. Sevgili Gecekusu benim birşey anlatamadığım yok Elh.. ama anlamamakta ısrarcı olan yada anlayamayan sizsiniz... Bilmece gibi konustugumda yok...Sizin çözdüğünüz bilmeceleri merak ettim dogrusu...Önünüze her geleni bilmeceye benzettiğinize göre... Herkes meraktaymıs ya ben söyleyeyim de , kimse heyecandan bir kaza yasamasın Aman Allah Son kez söylüyorum anlamayacak birşey yok ortada(nasıl anlamıyorsunuz zaten hayretler içerisindeyim ya) Verdigim linkteki sayfada sondan 3.iletiyi kastediyorum..Artık anlayın yani...Benim yazımdan alıntı yapıp yorum yapmıssınz...Bir laf söyledik nerelere geldik yaa... Üstad der ki , Anlamak yok çocuğum anlar gibi olmak var...Akıl için son tavır saçlarını yolmak var... Şayet sizde benim cümlelerimi anlayamıyorsanız (ki anlaşılmayacak birşey oldugunu sanmıyorum) bırakın da anlamıs gibi yapın bende sende kurtulalım
  18. http://www.turkish-media.com/forum/index.p...opic=29856&st=0 Sevgili Gecekusu su linke tıklarsanız ne demek istedigimi anlarsınız..o sayfada benim yazımı alıntı yapıp altına yazı yazmıssınız bende diyorum ki en alaka?? Bilmem anlatabildim mi? Bu arada okuduklarımı haddinden fazla anlıyorum ELh..emin olun...Ama yine sizin dikkatsizliğiniz var ortada...Siz nurculukla alakalı yazınızı yazmadan önce size ben o soruyu yöneltmiştim ve o yazınız ile sizde cvp vermiş oldunuz zaten... Nurcular risale okuyup ona göre toplumları yönetmeye çalışıyor diyen sizsiniz ve bu noktada yazdıgınız yazılar bana son derece sasırtıcı ve bir o kadar komik geldi... Ve sordugum soru (size göre saçma olabilir) tamamen masumca sorulmustu...Bu denli tepkili olusunuzun sebebini öğrenmekti... Sizi dinsel bir çatışma içine çekmek gibi bir amacımda yok asla... Hep zan..zan..zan... Selam ve dua ile...
  19. Gecekusu yazdıklarınız tamamen yanlış ve asılsız iddialardır... Ne yani nurcular yeni ve farklı bir din içerisinde Peygamberleri de Said Nursi hı? Lütfen ya İNSAF diyorum size... Bu arada evlenmeme gibi bir hadise de nerden çıktı ya? bu hususta genelleme yapmak çok komik olur... Ve siz anladıgım kadarı ile o kadar dindarsınız ki Peygamberin sünnetine uymanın gerekliliğini savunuyorsunuz...Bu beni sevindirdi açıkçası... Ve bir toplumu yönetmek için risale okumak yeter mi demişsiniz...Risale okumak ile toplumu yönetmenin ne alkası var acaba? Bu iddia ve söylem çok komik dogrusu... Risalede sadece Kuranda ki belli ayetlerin geniş bir biçimde tefsirini görürüz..Ve Risale insanları tefekküre sevkeden bir kitaptır...Risaleyi aşırı yüceltip neredeyse Kuran yerine koyacak insanda yoktur...Risale tıpkı diğer alimlerin kitapları gibi ehemmiyet tasımaktadır... Kimse Said Nursiyi haketmedigi bir yere getirirp gereksiz bir yüceltme yapmıyor..Tam aksine Risaleyi okuyan kişi bilir ki Risalenin kişiye yükledigi his sadece ve sadece ; YAPANA DEĞİL YAPTIRANA BAKMAK GEREKİR... düşüncesidir... Anlamak isteyen için Said nursiyi yüceltme sözüne bu sözün bir cvp oldugu kanısındayım...
  20. Sizin yazınıza binaen merak ettim ve sormak istedim... Acaban nurcu ne demek Gecekusu ? Nurcular nasıl kişiler ve ideolojileri nedir? Sizden cvbını bekliyorum.... Selam ve dua ile...
  21. Ben sizin yazdıklarınızın hiçbirini söylemedim Gecekusu.... Baska arkadas söyledi... Siz öyle bir heyecan içerisindesiniz ki kimin ne dediğine bakmadan yazıyorsunuz galiba...
  22. Gül Efendim, Sonsuz selam, sonsuz salat, sonsuz muhabbet ve ihtiram sana. Elimin müjdesi, dilimin muştusu, Gönlümün hakikat ruhu, ufkumun kahramanı, dünyamın zimamdarı, Hilkaten fatiham, Nübüvveten hatimem, ezelen ve ebeden Efendim. Varoluş varlığım, gül çağında gül ıtırım, Gül Efendim. Canların cananı, güllerin gülistanı, Sonsuzluk aşkımın nur-u ummanı, gönül dünyamın mihveri, Hayat eksenimin odağı, en mühim nokta-i nazarım, Her halükarda başvuru kaynağım, rehberi furkanım, Yegane sığınağım, barınağım ve limanım, Gül Efendim. Tesellim, bahar iklimim, Hayatıma hayat sunan biricik modelim, İnsanlığın iftihar tablosu Hazreti Peygamberim, Âlemlere rahmet olarak gönderilen, İnsanlığa armağan olarak vazifelendirilen, İlâhi ikramım, canım, cananım, İnsanlığa, insanlığı ve imanı soluklayan muhbir-i sadıkım Gül Efendim. Teri gül kokan, gönlü gül kokan, ömrü gül kokan, Gül Efendim. Tebliğden önce temsil gücüm, Korkutmayan, ürkütmeyen, nefret ettirmeyen, sevdirenim, Zorlaştırmayan, kolaylaştıran, iyilikle, güzellikle davrananım, İnsanlık âlemine nümune-i imtisalim, Muhabbetiyle, hoşgörüsüyle, yaklaşımıyla, Eşsiz özellik ve güzelliğiyle yaşayan Kur’ân’ım, Gül Efendim. Başlara baş, kalplere ilaç, ruhlara ışık ve ufuk, Rengime renk, çizgime çizgi, ölçüme ölçü, Renk, renk, huy, huy, çizgi, çizgi, yol, yol izdüşümler halinde, İçimde, metafizik yönümde yaşayanım, Gül Efendim. Ahengim, rengim, özümde biçimlenen irfanım, Hayat seyrimin fethi, damarlarında dolaşan imanım. Kafa, kalp ve ruh bütünlüğümde şekillenen Sultanım, Beni nice ümitlerle hülyalandıran hayalim, gerçeğim, Düşüm, gülüşüm. Gül Efendim. Gecelerimin ışığı dolunayım, gül baharım, Nazenin fidanlarımın üstünde çiçek çiçek açıverenim, Şafak serinliğimi, bakış derinliğimi dupduru sularıyla yıkayanım, Kutlu zaman dilimim, ölümsüz bahar atmosferim, Sevgi oymağımda sevincim, sevgilim, Hiç başımı yastığımdan kaldırmadan, gözümü kırpmadan, Asırlarca sürüp gitmesini istediğim tatlı rüyam, Misk-i anberim, solmayan boyam, Dimağımda elvan elvan lezzetim, izzetim, şerefim, Gül Efendim. Ahmedim, Mahmudum, Muhammedim, Halık-ı Yezdanımdan, Sultan-ı Müeyyedim. Gül Efendim. Hayatımın siyeri, vasfımın şemaili, Yakınlığına yakınlığımın ifadesi hilyem, Şanına layık mi’racım, namına layık mesnevim, Terennümlerim üzerine bestelenmiş ilahim, Kağıt kağıt, kalem kalem, kitap kitap, söze layık, kelama layık, Aşkım, vecdim, muhabbetim, Gül Efendim. Gönlümün gülü, sinemin sünbülü, Yüreğimin bülbülü, derdimin dermanı, ruhumun fermanı, Nazlı ve nazenin gözbebeğim, nur-u dilaram, Andelib-i Zişanım, sevda iklimim, güzel kokan mevsimim, Rahman ve Rahimin kudretiyle, İbrahimce, Ahmedi nefesli yarim, Gül Efendim. Güneşim, yıldızım, ışığım, Medine’deki nurum, ak kalbime Banu Cihanım, Güçsüzlüğümün gücü, çaresizliğimin çaresi, şanım, Gül Efendim. Sonsuz selam, sonsuz salat, sonsuz muhabbet ve ihtiram sana Gül Efendim. Senin olmadığın yıllarda, Çölün ortasında alevler almış başını gidiyordu. Küfürler kavurarak, har vurup harman savuruyordu. Gündüzler anlamını yitirmişti. Geceler büsbütün yalanları solukluyordu. Dalga dalgaydı nefesler, kısılmıştı, titrek titrekti sesler Gündüzler de, geceler de hiç yaşanma imkanına erişemediler, Yetimdi sözcükler ve sevgiler, acılar besteliyordu yürekler Cahilce işleniyordu cinayetler, kızlarını diri diri toprağa gömüyorlardı babalar. Cinnet karargahına dönmüştü kalpler, hırpalanmıştı bünyeler, Hor hakir görülüyordu, insandan bile sayılmıyordu kadınlar, Çarmıha geriliyordu masum ve narin kelebekler, Hayat hakkını bulamıyordu bebekler, körpeler Güçsüzlerin gücünü emerek güçleniyordu güçlüler, Dünyaya dünya olduğunu hissettirmediler, Özleminle dolup taşıyordu özlem yüklüler, Senin olmadığın yıllarda, zamanlarda, Gül Efendim. Ah keşke ne olur hep aşkınla oturup aşkınla kalkabilsem, Ruhların yükselişleri gibi ufuklarında dolaşabilsem, Ne yapıp edip de taa iç dünyalarına derinlemesine akabilsem, Mecnun gibi arkandan yorulmadan koşabilsem, İçime bir kor gibi düşerek, ocaklar gibi yanabilsem, Sensiz geçen her türlü acılardan ah bir kurtulabilsem Gül Efendim. Yine karanlıklar bastı, ışıklar kesildi, ipler gerildi, Bulutlar üstümüze karargah kurdu, çıkmaz sokaklar çoğaldı, Yollar çatallandı, insanlar yoruldu, daraldı, bunaldı, Varlık içinde yokluk çektiriliyor can taşıyanlara, İmdat çığlıkları dağlar boyunca dalgalandı, Kara çizgiler belirdi kara bahtımızda, Yitirdik kendimizi, senin aşkını yitirdik. Tuzakların esaretinde inlemekte kulaklarımız. Feri kesildi gözlerimizin, tesiri kalmadı sözlerimizin, Divanelere döndüğümüz muhakkak, yaya kaldığımız muhakkak. Kendimizi unuttuğumuz muhakkak, Seni bilmez olduğumuz muhakkak. Gül Efendim. Sana her zamankinden daha muhtacız Efendim, Uyandır gaflet uykularından bizleri Efendim, Yeniden içime, gönlüme, metafiziğime doğ Sen Ey Sevgili. Gül Efendim. Öyle bir doğuşla doğ ki, öyle bir gelişle gel ki, Öyle bir sarışla sar ki; dünyam başkalaşsın, gönlüm yenilensin, Ufkumda ısı ve ışık yüklü güneşler doğsun. Gecelere renk veren aylar semalarımı kaplasın, Yıldızlar saf saf etrafımda dizilsin, hakikatler sezilsin. Bilinmesi gerekenler bilinsin, derilmesi gereken güller derilsin. Gül Efendim. Gel ey aşk ikliminin Sultanı, Gel ey güzellik şahikalarımın dolunayı, Gel ey vefa ve safa göklerinin hilali, cemali, Gel ey güzellikler ordusunun hakanı, varlık aleminin özü, kemali. Gel, gel de dağıt şu zulmeti. İkram et, yitirdiğimiz cenneti. Deriver içimize layık gülleri, sünbülleri, İtiverme ne olur elinin tersiyle bizleri. Aklımıza sun akılları, basiretleri, Gül Efendim. Gel, kine kilitlenenlerin kilidini kırmak için, Nefrete odaklananların nefretini ortadan kaldırmak için, Düşmanlığa sadık kalanların, zavallı ruhların, Boyunlarındaki zincirleri çözüp açmak için, Gül Efendim. Gel, Senin sevginle sevgilerimizi, Senin merhametinle merhametimizi, Senin şefkatinle şefkatimizi, Senin sinenle sinelerimizi, Senin muhabbetinle muhabbetimizi, Senin hoşgörünle hoşgörümüzü Coştur Efendim, bizleri koştur Efendim Gül Efendim. İçimize bir gül, gönlüzüme bir gül, özümüze bir gül, Gül Efendim. Sonsuz selam, sonsuz salat, sonsuz muhabbet ve ihtiram sana Gül Efendim. Alıntı
  23. Sevgili Gecekusu emin ol ki bu 10 kuralı sadece sen ve senin düşüncende olanlar biliyordur Ama Allah razı olsun bizde öğrenmiş olduk... Ne demişler bilmemek değil öğrenmemek ayıp Dimi yaa
  24. Arkadaslar lütfen ya kim ne derse desin.... Biz konumuza bakalım... Kişilerin amaçlarına hizmet etmeyelim...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.