Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

mandala

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2
  • Katılım

  • Son Ziyaret

mandala tarafından postalanan herşey

  1. mandala

    Yeni Albümler

    Can Atilla – Cariyeler ve Geceler Can Atilla maalesef benim yine geç keşfetmiş olduğum isimlerden biri. Son haftalarda yeni albümü “Cariyeler ve Geceler”, her ne hikmetse, basın yayın kuruluşlarınca çok kayda değer bulundu ve hemen her gazetede albüm ile ilgili röportajlar yayınlandı. Bunun sebebi de büyük ölçüde Osnmanlı’daki haremi, cariyeleri işlemiş olması kanımca, yoksa müziği ile ilgili derinlemesine yorum yapan pek yok. SONY BMG nin dağıtıma elini atması çok yerinde olmuş. Sitesindeki notları okuduğumda bu kadar üretken bir müzisyen ile karşılşacağımı zannetmiyordum. Ne yazık ki daha önceki çalışmalarından fazla örnek dinleyebilmiş değilim. Bundan sonra daha dikkatle takip etmem gerektiğine inandım, karşıma çıktıkça önceki çalışmaları da arşive indireceğim. Şunun şurasında Türkiye’de bağırta bağırta New Age müzik yapan kaç sanatçı var? Tuluyhan Uğurlu, Fahir Atakoğlu (sürekli ABD de), gelgitli müzikal yaşamıyla Hasan Cihat Örter vs, daha çok dünya normlarında “world music” türü kapsamında yer aldığını söyleyebileceğimiz doğu-batı selamlaşmaları daha yoğun olarak yorumlanmakta. Albüm için birşeyler söylemek gerekirse; benim gibi New Age tutkunları için Türkiye sınırları içerisinde başı sonu bir bütün halinde son derece başarıyla kotarılmış değerli bir çalışma. Bugüne kadar bu türde dinlediğim yüzlerce albümle kıyasladığımda, yurt dışında yayımlanmış benzerlerinden hiç mi hiç altta kalır yeri yok. Bir de Chris Spheris ve Yanni dinlememiş olsaydım, tamanıyla özgün diyebilirdim. İlk parça “Cariyeler ve Geceler” Korsakov’un “şehrazat” adlı eserinin farklı bir yorumu, dinamizmi ile hemen içine alıyor dinleyeni. Bir kaç dinleyiş sonrası kulak arzulamaya başlıyor. Çok hoş. 2. parça “Hamamda ilk gözyaşları” albümün bana göre en iyi bestesi. Keman partisyonları parçayı harikulade kılıyor. 8, 9, 10 diğer favorilerim. 3. parça “Mara Despina’da çok tipik esen Chris Spheeris rüzgarları, 4, 5. 6. parçalar “Rosalina” ve “İstanbul’da bir gezinti”, “peçenin altındaki gözler” de yerini Yanni’ye bırakıyor. “Rosalina “ da Yanni nin Tribute albümünde arşa kaldırdığı bayan vokal kullanımını hissetmemek mümkün değil. 5. parça ve de her ne kadar ağdalı keman ağlamaları olsa da 6. parça 90’lı yıllardaki Yanni performansına götürdü beni. Aslında her parça bir sanatçıya benzetilebilir tabi ama bu parçalarda kulağı nispeten daha hassas olan eşim bile aynı yorumu yaptı. Bundan sonra dizilmiş parçalarda daha bir özgünlük yakalamaya çalışmış ve de başarılmış... Özetle çok başarılı bir yapım. Fırsat bulanların en az 1 kere dinlemesini, New Age düşkünlerinin ise arşivlik edinmelerini salık veriyorum. Albümle ve sanatçı ile ilgili bilgilendirmeler için sanatçının kendi sitesinden alıntıladığım bilgilereyarak kullanmak istedim. CAN ATİLLA KİMDİR? "Klasik müzik eğitiminden gelip seslerin en sınırsız ve özgür haline uzanan yolda yaptığı elektronik New Age müzikle Türkiye'den Dünya'ya açılan ve bu yönüyle Dünya'da Türkiye'den daha çok tanınan bir müzisyen. Diğer yönüyle ise görüntü ve sözcüklere müzikle ruh katmak gibi birikim ve emek isteyen, zor bir müzik işçiliğinin gönüllü bestecisi. Günceli günü gününe kovalayıp bir adım da önünden gitme meraklısı, çağdaş, hatta çağı yaratanlardan biri." Ali B.Şahin (alıntı : Elektronik new age müziğin ülkemizdeki en önemli ve başarılı temsilcilerinden birisi olan CAN ATİLLA, “CARİYELER VE GECELER” isimli yeni albümünde dramatik hayatları, başarıları, hırsları ve hayal kırıklıklarıyla Osmanlı tarihinin en mahrem konusu olan “Harem’deki cariyelerin bilinmez dünyası'nı notalarıyla bizlere aktarıyor. SONY BMG ve PoeM Music ortaklığıyla piyasaya sürülen “CARİYELER VE GECELER” albümü, bütün arzusu kendinden çıkan melodilerin kitleleri duygulandırması, hüzünlendirmesi, düşündürmesi yani kısaca bir şekilde etkilemesi olan büyük bir bestekarın eseri. Albümün açılış şarkısı "Cariyeler ve Geceler"de albümün içeriğini günümüze altyapısı ve sözleri vasıtasıyla taşıyabilen; esprili, mutlu, biraz da erotik unsurlar içeren renkler var. Parçanın Türkçe bölümlerini bestecinin uzun zamandır birlikte çalıştığı Ayça Dönmez seslendirirken, Bengalce bölümlerini ise yıllardır ülkemizde yaşayan Bangladeş’li bir şarkıcı olan Faria seslendirdi. CAN ATİLLA, albümde yer alan diğer şarkılarda da esir pazarını, cariyelere haremde ilk banyo yaptırılışını, ilk İstanbul gezintisini, mutlu mutsuz portrelerini ve danslarını kapsayan; kimi zaman neşeli, kimi zamansa dramatik bir atmosfere sahip bir anlatım kullanıyor. Tüm şarkılarında akustik enstrumanlar kullanan besteci, kadın ruhunu ağırlıklı olarak solo keman ezgileri ile ifade ediyor. “Gerçek sanat önce kişisel olarak doğar ve zaman içinde kitleleri etkiler” düşüncesiyle hareket eden CAN ATİLLA , “CARİYELER VE GECELER” isimli çalışmasında “gerçek müzisyen olma sorumluluğunu” hakkıyla taşıdığını ispat ediyor ve müzikseverlere bir kez daha en üst düzeyde kaliteli müzik sunuyor. “Roksalan” yani bizim ve dünyanın tanıdığı adıyla “Hürrem Sultan” müziğime bu bilinmeyen dünyanın kapılarını açan isim oldu. 2003 yılında Şehir Tiyatroları için “Gayrı Resmi Hürrem” adlı oyunun müziklerini yaparken ve sonrasında Osmanlının bu “en bilinmeyeni” olan Harem ve orada yaşanan anılar,hikayeler,Türkiye de yayınlamaya karar verdiğim bu albümün ön fikrini oluşturdu. Müzik yapmak ; kendi müziğini yapmak...bu içgüdü Konservetuvardaki ilk yıllarımdan beri beni " ben " yaptı. Hep arzum benden çıkan melodilerin kitleleri duygulandırması,hüzünlendirmesi,düşündürmesi, kısaca mutlu etmesiydi. 1992 yılında "Bilinçaltı" adlı ilk albümümü yayınladığımda Türkiye de Enstrumantal müzik alanında ilklerden biri olmuştu. 90 lı yılların başından bugüne dek yapmış olduğum çalışmalarımı ; " albümlerim " ve " filmler , tiyatrolar , dans gösterileri , reklam jingle müzikleri , tv dizileri gibi özel prodüksiyonlar " için hazırladığım müzikler olarak iki farklı platformda gerçekleştirdim 1992 - 2005 ! onüç yıl geçmiş ve o zamandan bu zamana ülkemizde müzik dinleme ve diğer sanat kavramları kişiselleşmiş,bu çok mutluluk verici birşey.Çünkü Dünyadaki örnekleri gibi "Gerçek Sanat önce kişisel olarak doğar ve zaman içinde kitleleri etkiler". Bu geçen zaman içinde Yurtiçi ve yurtdışında yayınladığım albümlerimle , çok sayıda Filmler ( Sır Çocukları , Atatürk , Fenerbahçe , Nemrut...), Diziler ( Şaşıfelek Çıkmazı , Ferhunde Hanımlar , Bizim Evin Halleri , Vasiyet , Bay Kamber...) , Tiyatrolar ( Kuvayi Milliye Destanı , Gayrı Resmi Hürrem , Süleyman ve Öbürsüler , Sığıntı ,Yer Demir Gök Bakır....) için bestelediğim müziklerle içimdeki müziği keşfettiğimi ve ona istediğim şekilde yön verebildiğimi hissettim. Geçen sene yayınladığım "OMNI" adlı albümüm, Hollanda da daha sonra da ülkemizde Elektronik Müzik adına çok farklı bir çalışmaydı ve bana yine uluslararası bir platformdan "Scwingungen Elections" seçmelerinden dünya ikinciliği getirdi.Albümde yer alan ve benim için farklı bir kompozisyon olan " Leb - i Derya " parçası albümü keşfeden bazı radyoların playlist listelerinde uzun süre üst sıralarda yer aldı. Geçtiğimiz yıl ( diğer albümlerimd en farklı olarak) Akustik enstrumanlarla yorumlanmış , romantik , insanların duygusal eğilimlerine hitabedecek bir konu araştırdım.Bu konu dinleyicileri , tarihinin bilinmezlerine götürecek, ilgisini ve merakını canlandıracak, bu günkü değer yargılarıyla kıyasladığında hüzünlendirecek , ama tam bu anda esprili bir şarkıyla yüzlerde sakin ama tatlı bir tebessüm uyandırabilecek bir konu olmalıydı ; Osmanlı haremindeki bilinmeyen kadın esirlerin ( yani Cariyelerin ) hayatlarından müzikal yansımalar . Ne yazık ki bu konu ile ilgili tarihi gerçeklerin pek azı belgelenmiş.Bu konu Osmanlının gerçektende "en bilinmeyeni" olmuş.Dış dünyada hayat devam ederken sanki başka bir gezegene hapsolmuş,dillerini bilmedikleri yani onlara birşey sorulduğunda dahi söyleyebilecekleri hiçbirşeyi olmayan, çoğu daha onlu yaşlarında esir alınarak , hayata ,aşka dair hiçbir tecrübesi olmayan küçük kızlar yani Cariyeler,Odalıklar,Gözdeler.... Albümde " Roksalan " yani bilinen adıyla "Hürrem Sultan" için bestelediğim Taksimin haricindeki müzikal cariye portreleri için , daha çok mutsuz,hırslı, melankolik yönleriyle beni çeken " adsız " yani ünlü olamamış cariyelere yer verdim.Çünkü onların duygusal çöküşleri , müziğim için bende çok insani ve romantik çağrışımlar uyandırdı . Ayrıca albümde iki adet şarkı yer alıyor, bunlardan ilki aynı zamanda albüme adını veren "Cariyeler ve Geceler" diğeri ise "Uzaklardan Bir Kız".Albümün içeriğini günümüze sözleri vasıtasıyla taşıyabilen, esprili,mutlu ,biraz da erotik unsurlar içeren renkler. Bilindiği gibi Osmanlı dönemindeki Cariyelerin hepsi yabancı ülkelerden getirilen kölelerdi.Yabancı ülkeden gelen kızların seslerinin ve nağmelerinin kalplere doğrudan ulaşabilmesi için, yabancı bir şarkıcı tarafından seslendirilmesi gerekmekteydi. "Faria" ülkemizde uzun yıllardır yaşayan Bangladeş li bir şarkıcı ve albüm içindeki şarkıları ve doğaçlamaları seslendirdi ve bu sayede yabancı cariyelerin ses renklerini elde ettim. Ayrıca uzun zamandır birlikte çalışmalar gerçekleştirdiğim Ayça Dönmez de albümüm "Hit" Şarkısı "Cariyeler ve Geceler" in Türkçe bölümlerini seslendirdi. Albümüm tüm parçalarında Akustik enstrumanlar kullandım , ve "Kadın Ruhu" nu ağırlıklı olarak solo Keman ile ifade ettim.Daha önceki albümlerimden farklı olarak bu "Akustik - Etnik" albümde , yine " Enstrumantalist ", " Stüdyo Mühendisi" , Stüdyo Müzisyenliği" kimliğimi "Bestecilik" kimliğimle birleştirdim. Umarım bilinmez bir dünyaya açılan kapının önünde notalarım sizi onlarla buluşturur. Alıntı : www.canatilla.com
  2. mandala

    "New Age" Nedir?

    Çok değerli bilgilerle dolu NEW AGE nedir makalesine katkı sağlamak istedim. Bu forum yeni dikkatimi çekti. 15 yıldan fazladır, araştırıcı, dinleyici kimliğiyle New Age ve etnik müziklerlerle derinlemesine uğraşan biri olarak bundan sonra umarım daha fazla katkı sağlamaya çalışacağım. Aşağıda bir süre önce bir yayın için hazırladığım bir makaleyi sizlerle de paylaşıyorum Sevgiler * * * Yeni bir çağın müziği .... NEW AGE İmkan buldukça bu sayfalarda müzik üzerine sohbetlerimizle sizlerle birlikte olmaya çalışacağım. Bu ilk sayımızda, 70 li yıllarda ilk örnekleri ortaya çıkmaya başlayan, 80 lerin sonunda bir kimlik kazanan, 90 lı yıllarla birlikte müzik endüstrisinden ciddi bir pay almaya başlayan NEW AGE üzerine odaklanmak istedim. 1980 lerin ortalarında tek kanallı TV lerimizde yer alan bir belgeselin müzikleri çoğu insan gibi beni de derinden etkiler. İpek Yolu’dur bu belgesel. Müziklerin yaratıcısı merakımı cezbeder, araştırma sonucunda Kitaro adında bir Japon’un bu şaheseri yarattığını bulurum. Bu arada kulağım TV programlarının jenerik müziklerini, program aralarında çalınan enstrumantel ezgileri yakalamaya başlar. Araştırmalarım sonucu elde ettiğim bilgilerle benzer tür müzikle uğraşan sanatçılarının eserlerini temin etmeye çalışırım. Müzik piyasasında o dönemde yasal olarak yayınlanmış eserler neredeyse bir elin parmaklarını geçmez. İlk aklıma gelenler; panflüt ustası Zamfir’in, elektronik müziği lazer gösterileri ile süsleyen Jean Michel Jarre’ın, Kitaro’nun, Vangelis’in bir iki albümüdür. Üzerine eğildikçe, o dönem faal olan plakçılardaki benzer tarz albümlerin peşine düşülür, harçlıkların neredeyse tamamı kasete yatırılır, plakların arkasından yayıncı firmaların adresleri not edilir, mektuplar yazılır. İlk gelen katalog hatmedilir, notlar alınır, naylon poşetlerde muhafaza edilir. Daha sonra katalogların ardı arkası kesilmez, araştırmalar bitmez. Anlaşılır ki 16-17 yaşlarımda gönlüme düşen bu müzik ateşinin batı dünyasında karşılığının NEW AGE olduğu öğrenilir. Dünyada özellikle bu alanda önderlik yapan Narada, Windham Hill vb. firmaların ürünlerini ülkemizde görebilmek için 3-4 yıl daha beklemek gerekecektir. Evet, bundan yaklaşık 15 yıl öncesinde müziğin herhangi bir türüyle ilgilenmekte olan dinleyiciler arasında dahi bir aşinalık yaratamamış olan New Age, yıllar sonra günümüzde, özellikle kentli dinleyici kitlesi arasında az sayıda sanatçı örnekleriyle de olsa kendini ispat edebilme noktasına gelir. İlk örnekleri veya kökleri 70 li yıllara kadar uzanabilecek New Age çalışmaları, başlangıçta henüz odaklanmamış ve çok yönlü deneysel çabalar olarak elektronik müzik, rock, caz, klasik, geleneksel müzikler arasında hareket sahası bulurken, 1985 lerde ticari olarak ciddi bir başarı elde edilmeye başlanınca, müzik endüstrisi artık yeni bir türün adını netleştirme ihtiyacını duyar, New Age ... İlk dönemler dinleyiciler, eleştirmenler hatta bu türde çalışmalar yapan müzisyenler bile, New Age şemsiyesi altında çok geniş bir yelpazede sergilenen çağdaş, deneysel ve geleneksel eserler ile bu yeni terim arasındaki ilişkiyi netleştiremez. Aslında görünen o ki, geçen yıllar çok farklı alt yapıları ortaya çıkarsa da, hala türler arasında geçişlerde aynı fluluk devam etmektedir. Her yıl dağıtılmakta olan Grammy Müzik Ödülleri’nin New Age dalında ilk kez dağıtıldığı 1987 yılında, o yıla kadar caz kategorisinde yer alan arpist Andreas Vollenweider en iyi albümü alırken, 2004 yılında en iyi New Age Albümü ödülü yılların caz gitaristi Pat Metheny’e gider. Neo spiritualist hareketler ile kadim bilgeliklerin, 19.yy sonlarında batı toplumlarında geniş çapta ilgi görmesiyle birlikte New Age terimi köklerini daha rahat yaslayabilecek bir fırsatı da bulmuş olur. Her ne kadar oldukça az da olsa, vokalli örnekleri bulunsa da, New Age için “enstrümantel dünya müziği” ifadesi çok da yanlış bir tanımlama olmaz. Akustik ve elektronik çalgıların, yalın, kolay anlaşılır, abartısız ve akıcı kompozisyonlarda dillendirildiği, bunu yaparken de etnik motiflerden ziyadesiyle yararlanıldığı bir tür, New Age. Dünyanın dört bir yanındaki farklı kültürlerin izlerinin, renklerinin solo enstrumanlarla veya folk, caz, rock, pop veya klasik müzik öğeleriyle işlenerek ortaya çıkarılması pek çok New Age sanatçısının kullandığı bir tarz. Etnik kökenli dediğimiz bu türün alt yapısının oluşmasında, farklı kültürlere ait yerel çalgılarının kullanılmasının payı büyük. Piyano, org, gitar, keman vb batı kökenli çalgılarla bir arada veya tek başına icra edilen arp, sitar, gayda, santur, panflüt vb. çalgıların yarattığı ambians, ilk kez dinleyenleri bile çok kısa sürede sarıp sarmalayacak bir etki yaratmakta. Yüksek tempolu rock, pop hatta caz müziği ile karşılaştırıldığında yumuşak, dingin, akıcı ve nispeten ağır bir yapıya sahip olması New Age’in omuzlarına düşünsel yoğunluk ve konsantrasyon açısından da rahatlatıcı ve şifa verici bir özellik yükler. Dinleyici kitlesinin büyük bir kısmı (%60) 25-40 yaş aralığındayken, %30 unu 25 yaş altı, %10 luk bir dilimi de 40 yaş üstü oluşturmakta. Ağırlıklı olarak kentli ve yüksek öğrenim görmüş bir dinleyici kitlesine sahip. Kitaro (Japonya), Vangelis (Yunanistan), Andreas Vollenweider (İsviçre), Jean Michel Jarre (Fransa), Yanni (Yunanistan), Enya (İrlanda), George Winston (ABD), Tangerine Dream (Almanya) bu tür müziğin dünyada albümleri milyonlarca satan uluslararası sembolleri. İlk çıkışından 20 yıl gibi bir süre sonrasında geldiği nokta itibarıyla; Solo, Electronic, Meditation-Healing, Ambient, Neo-klasik, New Acoustic, Ethnic Fusion, Techno-tribal, Minimalism, Chamber Jazz vb alt kırınım türlerinde her yıl yüzlerce albümle performans sergileyen yüzlerce müzisyen arasında her dinleyicinin kendine göre bulabileceği sonsuz zenginlikler keşfedilmeyi beklemektedir.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.