hasan17 tarafından postalanan herşey
-
Konu isimlerin yerleri değişebilir mi?
mesla İngilizce ve almanca haberlerin yerine orda tarih ve dini konular yer alsa güzel olmaz mI ? (BİR ÖNERİ)
-
2007 yılında sizde en fazla izbırakan olay nedir?
Gerçi 2007 yılını bitirmeye biraz daha var amaa 2007 yılında sizi en çok etkileyen şaşırdığınız olay nedir?? ,güncel,kişisel olabilir her alandaa
-
lugat arıyorum !
Arkadaşlar türkçe kelimelerin türkçe anlamını verecek bir sözlük biliyormusunuz lugat oluyor herhalde bu böyle bi programa ihtiyacım var.. yardımcı olursanız çok makbuleee geçer
-
AVRUPA PARLEMENTOSU; "EĞİTİMDE DİNSEL DOĞMALAR DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARI İÇİN TEHLİKEDİR" (Dinsel doğmalar; özgür düşünce değil, esir düşünce ister)
peki Birçok Avrupa ülkesinde neden hristiyanlık dersi zorunlu..
-
pkk türkçü turancı el ele
Bu ülkedeki yapılan milliyetçilik kürt vatandaşalra karşı değil yapılan kürtçülüğe karşıdır.. çok fazla acıtasyon yapmışsın olayları da abartmışın sadece kulaktan duymaa yazdıkların... madem kimlik faln soruyolar bu ülkenin polisi güvenlik güçleri yok mu? Her olayda konuyu ülkücülerin üstüne yıkmak yanlış olur....
-
Kovayla ilgili her bi şey
ellerin sağlık güzel bi çalşıma olmuş
-
Tarihi hikayeler
Sultan Murad'ın Duası Anadolu'da Bizans sınırına dayanan Osmanlı Türkleri, Çanakkale Boğazı'ndan Avrupa'ya o koca imparatorluğu tamamen çevrelemişlerdi. Tabii, Avrupa'daki fetihler de devam ediyordu. Orhan Gazi'nin yerine geçen oğlu I. Murad'ın hedefi Sırbistan'ı ele geçirmekti. Osmanlı ilerleyişine karşı büyük bir birlik oluşturan Lehistan, Sırbistan, Macaristan, Bosna, Romanya, Hırvatistan ve Bohemya kuvvetleriyle bunlara katılan başka gruplar derhal hrekete geçtiler. Topladıkları ordu, sayıca Osmanlı ordusundan iki - üç kat fazlaydı. Kosova'ya doğru yürüdülür. Sultan Murad, oğulları Beyazid ve Yakup Beyler, Vezir Çandarlı Ali Bey, Gazi Evrenos Bey ve öteki ileri gelenlerle toplanıp durumu görüştü. Vezir Ali Paşa, Kur'an-ı Kerim'den ayetler okuyarak Cenab-ı Allah'ın Sabredenlerle beraber olduğunu" azın savaş çoğa galip gelebileceğini söyledi. Öteki beyler de savaş yapılması görüşündeydiler. Savaş için sabahın olması beklenecekti. O gece Kosova çevrsinde şiddetli bir rüzgar çıktı. Adeta göz gözü görmüyor, insanlar ve atlar seçilmiyordu. Hava şartları böyle devam ederse savaşmak çok zor olacaktı. Sultan Murad herkes yatıncaya kadar bekledi. Kalkıp abdest aldı, iki rekat namaz kıldı ve yaşlı gözlerle şöyle dua ett: "Ya Rab! Bunca kere duamı kabul edip beni mahcup etmedin. Duamı yine kabul eyle. Bir yağmur verip şu tozu toprağı def et. Ta ki, düşman askerini gözümüzle görüp yüz yüze cenk edelim. Ya İlahi! Mal ve mülk senindir, kime istersen verirsin. Benim durumum Sana malümdur ki, mal ve mülk istemem. Yalnızca Senin rızanı isterim. Ya Rab! Beni bu Müslümanlara kurban eyle. Tek bu müminleri Küffar diyarında mağlup ve helâk eyleme. Beni bunca insanın ölümüne sebep eyleme. Bunları üstün ve muzaffer et. Onlar için ben canımı kurban ederim. Yeter ki Sen kabul: İslam askeri için ruhumu teslim etmeye hazırım. İlahi! beni kendi yanına alıp; müminlerin ruhuna benim ruhumu feda kıl. Beni önce gazi kıldın, sonunda da şehadeti göster!.." Sultan Murad'ın bu içten duası Allah katında kabul edilmiş olacak ki, yağan yağmur tozu - toprağı yatıştırdı, sisler dağıldı. Sabah olduğunda Türk ordusu savaşa hazırdı. Sekiz saat süren şiddetli bir savaştan sonra düşman büyük ölçüde imha edilmiş, kaçabilenler kaçmıştı. Sıra savaş alanını gezmeye gelmişti ki, olan oldu! Herşey Sultan Murad'ın duasına göre oluyordu. Miloş Kobiloviç isimli Sırp asilzadesi O'nu hançerle yaraladı ve oracıkta şehid oldu. Evet... Sultan Murad şehid olmuştu ama, Balkanlarda 500 yıldan fazla sürecek olan Türk hakimiyetinin temelleri de atılmıştı. Ruhu şadolsun. Mete Han'dan Alacağımız Ders Oğuz Han adıyla da bildiğimiz Mete Han, gecesini gündüzünü katarak çalışıyor, Hun Türkleri'nin devleti gittikçe güçleniyordu. Ancak ne var ki, komşuları olan Çinliler Türklerin kuvvetlenmesinden kuşkulanmaya başlamışlardı. Mete Han'la savaşmak için sebep arayan Çin Hükümdarı; günün birinde bir elçi göndererek O'nun çok sevdiği atını istetti. Eski Türklerde devleti ilgilendiren böyle önemli konulara hakan kendi başına karar vermediği için Mete Han hemen Kurultay'ı topladı. Durumu görüşen Kurultay, atın düşmana verilmemesi görüşündeydi.Ancak, Mete Han konuyla ilgili olarak söz aldı ve şunları söyledi: "- İstenilen bu at bana aittir. Kendime ait bir mal için milletimi savaşa sürükleyemem. Atım milletim için feda olsun!" At, Çin'den gelen elçiye teslim edildi ve gönderildi. Ancak, Mete Han!ın bu hareketi düşmanın cür'etini arttırmıştı: Yeni bir elçi göndererek Mete Han'ın hizmetinde bulunan ve O'nun çok önem verdiği kadınlarından birini istediler. Durum Kurultay'da görüşüldü ve kadının gönderilmemesi şeklinde bir karar oluştu. Son olarak Mete Han söz aldı ve şunları söyledi: "- Evet, bu kadın benim için çok değerlidir ama, milletim için feda etmekten çekinmeme doğru olmaz. Kendi menfaatim için savaşı göze almak milletin kaderiyle oynamaktır. Atım gibi onu da milletime feda ediyorum!" Artık Çinliler iyice şımarmışlardı. Mutlaka bir savaş sebebi bulmak ve daha fazla güçlenmeden Hun Türklerini ortadan kaldırmak istiyorlardı. Elçilerini tekrar gönderdiler ve bu defa, iki ülke arasında bulunan bir toprak parçasını istediler. Mete Hankonuyu Kurultay'a getirdi. Durum görüşüldü ama bu defa farklı bir karar çıktı: Daha önce Mete Han'a mahçup olan Kurultay üyeleri, "verimsiz bir toprak parçasını düşmana vermekten ne çıkar" görüşünü benimsediler. Bunun üzerine Mete Han ayağa kalktı ve şöyle haykırdı: "- Ey gün görmüş ihtiyarlar! Şimdiye kadar düşman tarafından istenen şeyler nefsime aitti. Şimdi istedikleri toprak parçası ise milletimize aittir ve vatanımızın bir parçasıdır. Söyler misiniz, kimin malını kime veriyoruz? Artık savaş kaçınılmaz olmuştur. Herkes bunu böylece bilsin ve hazırlığını yapsın!" Kurultay üyeleri Mete Han'a bir defa daha mahçup olmuşlardı. Hemen hazırlıklara girişildi. Mete Han, kısa zamanda toplanan ve savaşa hazır hale gelen ordusuna şöyle seslendi: "- Vatanı için her an ölmeye hazır olan kahramanlarım! Artık düşmana verilecek bir şeyimiz kalmadı. Şimdi onlara oklarımızla, kargılarımızla ve kılıçlarımızla cevap vereceğiz. İl Beyleri, Boy Beyleri, askerlerim! Hedefiniz Çin ülkesidir; haydi, yürüyün!.." Bu, Mete Han'ın kurduğu dünyanın ilk düzenli ordusunun ilk büyük seferiydi. Bu sefer, adına ve kumandanına yakışır bir şekilde zaferle sonuçlandı. Çok geçmeden Mete Han'ın daha önce Çin'e gönderdiği atı ve kadını da kurtarıldı.
-
Tarihi hikayeler
Bu Dünyadan Bir Yavuz Sultan Selim Geçti Osmanlı ordusu Mısır seferine giderken haliyle bağlık - bahçelik yerlerden geçiliyordu. Salkım üzümler, olgunlaşmış elmalar, armutlar ve daha türlü türlü meyvalar vardı. Ordu Gebze yakınlarında konakladığı zaman, Yavuz Sultan Selim,'in içine bir şüphe düştü: - "Acaba askerim sahibinden izinsiz üzüm ve elma koparmış olabilir mi?" diye düşünüyordu. Hemen Yeniçeri Ağası'nı çağırdı ve durumun araştırılmasını emretti. Heybeler - torbalar araştırıldı, iyice soruldu ama, asker üzerinde hiç bir iz bulunamadı. Yeniçeri Ağası gelip durumu söylediğinde Padişah rahatlamıştı. El açıp dua etti: "Ey Allah'ım!.. Bana haram yemeyen bir ordu ihsan ettiğin için Sana şükürler olsun." Sonra Yeniçeri Ağası'na dönüp şunları söyledi: "Eğer askerlerim içinde bir tek kimse sahibinden izinsiz bir meyve koparıp yese idi, Mısır seferinden vazgeçerdim. Çünkü hay ağa, haram yiten bir ordu ile beldelerin fethi mümkün olamaz!.." Türk Gibi Kuvvetli, Türk Gibi Muhteşem Osmanlı İmparatorluğu en geniş sınırlarına ne zaman ulaştı, biliyor musunuz? 7 yaşında tahta çıkan ve 39 yıl padişahlık yapan Dördüncü Mehmed zamanında! Bu dönemde, dünyanın hemen bütün devletleri Türklerin gözüne girmek, onlarla diplomatik ilişki kurmak için gayret gösteriyor ve bu konuda adeta birbirleriyle yarışıyorlardı. Ünlü Fransız tarihçilerinden Albert Vandal bu konuda şunları yazıyor: "En medeni milletlerden en barbarlarına kadar dünyada her devlet; askeri gücünden korktukları Türk Devleti'nin karşısında eğiliyor ve Türklerle hoş geçinmeye çalışıyordu. İstanbul, her milletin diplomatlarıyla dolup boşalan bir merkezdi. Osmanoğullarının tahtı önünde eğilmek için büyükelçiler birbirleriyle yarışıyorlardı. Bu tarafta, 'Halife' sıfatını da taşıyan padişaha, hükümdarının yüksek saygılarını sunan Buhara elçisi, diğer tarafta; şaşaada birbirleriyle yarış eden ve bu uğurda herşeyi göze alan Almanya İmparatoru ile Polonya Kralı'nın elçileri görülüyordu. Polonya elçisinin beraberindekileri o derece kalabalıktı ki, İstanbul'a bir Leh ordusunun geldiği sanılabilirdi. İstanbul'daki büyükelçilerin bando ve mızıka takımlarıyla özel savaş gemileri ve başka donanımları vardı. Törenlerde; önlerinde Hazreti Meryem'in tasvirini götürüyor; Türkler, hiçbir taassub eseri göstermeksizin bu alayları seyrediyorlardı. Büyükelçiler sadrazamın eteğini öpmek ve padişahın huzurunda yere kapanmak için acele ediyor, adeta birbirlerini yiyorlardı!" Fransız Büyükelçiliği Baştercümanı olarak bu dönemde görev yapan yazar Antoine Galland da padişahın sefere çıkışı ile ilgili gözlemlerini kısaca şöyle anlatıyor: "Sultan Dördüncü Mehmed, 7 Mayıs 1672 Cumartesi günü Lehistan seferi için İstanbul'dan ayrıldı. Hayatımda bundan daha güzel, daha muhteşem bir alay görmedim. Dünyanın hiçbir yerinde bundan daha parlak, daha düzenli, daha zengin bir geçit töreni yapılamaz. Ordunun, bizzat padişahın kumandası altında şehirden çıkışı güneşin doğuşundan başlayarak tam beş saat sürdü. Polonya sınırına kadar olan merkezlerdeki Türk birlikleri yolda bu orduya katılacaklardı. Geçen askerler atları da muhteşemdi. Öyle ki, insan hangisini seyredeceğini şaşırıyordu. Atların üzerinde fevkalâde güzel örtüler vardı, yalnızca başları ve bacakları görünüyordu. Zırhlı olmayanların sağrıları kaplan veya pars postlarıyla örtülmüştü. Üzerlerinde büyük bir ihtişamla oturan sipahiler; kılıç, yay, sırma işlemeli ve içi oklarla dolu bir okluk taşıyorlardı. Gayet güzel cilalanmış kalkanları vardı. İlk birlikler geçtikten sonra kalabalık bir mehter takımı yürümeye başladı. Hem kendilerine has yürüyüşleriyle yürüyor, hem de çalıp okuyorlardı. Kösler ve davullar vurduğu zaman adeta yer yerinden oynuyordu. Sergiledikleri ihtişam görülmeye değer birşeydi. Mehter takımından sonra yine, sonu gelmez gibi görünen birlikler geçmeye başladı. Türk askerinin demirden yapılmış işlemeli zırhları; rengârenk satenden sarıkları, ipek kordonlarla süslü kadife cepkenleri, en iyi şekilde yapılmış silahları; seyredenleri hayretle karışık bir hayranlık içinde bırakıyordu. Silahlarına öylesine özen gösterilmişti ki; her ok ayrı ayrı cilalanmış ve süslenmişti..." İşte, böyle bir dönemde, orta Avrupa'ya açılan en önemli kapılardan biri olan Uyvar Kalesi fethedildi. Sadrazam Fazıl Ahmed Paşa komutasındaki Türk ordusu 18 Ağustos 1663 günü kuşatma harekatını başlattı. Avrupa'nın en dayanıklı kalesi olarak kabul edilen Uyvar'ın düşeceğini ihtimal verilmiyordu. Ancak, Türk ordusunun iyi yönetilmesi ve ısrarı karşısında çaresiz kalan düşman, kuşatmanın otuz yedinci gününde teslim şartlarını görüşmeyi kabul etti. 24 Eylül günü Türkler Viyana'ya doğru yol alıyorlardı. Uyvar'ın kaybedilişi Avrupa'da büyük yankılar uyandırdı. Onlara göre Türkler "olmaz"ı daha oldurmuşlardı Onun için, herhangi bir konuda gücünü - kuvvetini ortaya koyan, kararlılık ve kahramanlık gösteren birine, "Uyvar önündeki Türk gibi kuvvetli" diyorlardı. Bu söz Avrupa'da giderek bir "atasözü" haline geldi ve nesilden nesile kullanılır oldu. Attila Ve Avrupalılar Avrupa'ya giden Hun Türkleri'nin lideri olan Attila Batı Roma İmparatorluğu'nun başkenti olan Roma'ya doğru yürüyordu. Yol üzerinde bulunan Troyes şehrine geldiği zaman; şehrin muhafız komutanı olan Piskopos Lüpus,kalenin üzerinden Attila'ya seslendi: "- Sen kimsin ki tac ve tahtları atının nalları altında ezip yürüyorsun?" Attila bu sesin geldiği tarafa döndü ve cevabını verdi: "- Ben Tanrı'nın kırbacı ve kainatın tokmağıyım!.." *** Attila, Avrupa'da aldığı şehirlerden birini gezerken; orada bulanan kiliseyi inceledi. Salonda büyükçe bir tablo bulunuyordu. Tabloda Attila, taht üzerinde oturan Roma İmparatoru'na altın bir tepsi içinde hediyeler verirken tasvir ediliyordu. Attila, kilisenin rahibi yanına çağırdı ve tabloyu yapan ressamı derhal oraya çağırmasını söyledi. Ressam geldiği zaman Attila ona şöyle gürledi: "- Attila hiçbir imparatora vergi vermekte midir?" "- Hayır!.." "- O halde İmparatorun tahtına beni oturt; imparatorunu da önümde diz çökerek bana hediye verir şekilde düzelt ve huzuruma getir!" Tablo derhal yerinden indirildi ve ressama verildi. Ressam kısa zamanda Attila'nın isteğini yerine getirdi.
-
Pasif politika komedisi
Pasif siyaset alaya alındı Erdoğan’ın ciddi sandığı Bush’un açıklamaları şov dünyasına malzeme oldu ABD’de yayın yapan Comedy Central TV, Bush ve Erdoğan’ın telefon görüşmelerini konu aldı. Programın sunucusu Jon Stewart, sözde İstanbul’daki muhabirine bağlanmış gibi yapıp, “Başkan Bush, Türkiye’yi Kuzey Irak konusunda sabırlı olmaya zorluyor” diyor. Bu sırada, muhabir araya giriyor ve “Evet Jon, bırakalım uzmanlar işlerini yapsınlar. Savaş en son başvurulacak yoldur” diyor... Bu sırada ekranlardan kahkaha sesleri yükseliyor...(yeniçağ)
-
Okulda şehit denilmeyecek !
Burda hergün cümlesini kullanmışsın bizim hergün askerimiz ölüyorsa yani biz bunları görmezden gelemeyiz bu ülkenin gençleri,breyleri olarak eğer hiçbişey yapılmıyorsa seinn dediğin gibi hergün yüreğimiz sızlıyorsa burda ters giden bi durum var demektir. tepki vermek de çok doğal. okul saatleri içinde demişsin ee ozaman söyleyim askerimize eğer şehit olacaksınız okul satleri çalışma saatleri dışında olun veya cenazeniz kalkacaksa okul satleri dıışnda kalksın mı diyelim seni kurduuğn cümle buraya çıkıyor Lütfen ya allah rızası için tekrardan söyle milli eğitimi yayınladığı genelgenin doğru ve geçerli bir tarafı var mı topyekün 7den 70 e milil şuuru gerçekleştirmeye çalışıyoruz. daha sonra teröre lanet mitingleri yapıldı bunlar güzel bişey kurtuluş savaşı sırasındada M.Kemal aynı şeyi yaptırmadı mı uyuyan gaflet içindeki halkı bilinçlendirmekk için protesto ve mitinglere davet etti. belli bir zamandır uyuyan bri milleti oynuyorduk dirilişi simgeleyen gösterileri böyle tepkileiri tepkiyle karşılamamak gerekir. Bizim evledamız ölüyorya bir annenin 20 yaşındaki oğlu ölüyor bikaç tane çapulcu bunu öldürüyor siyasi irade sessiz siyasi irade sadece izliyorsa isteyen sınıfında otursun ama gidenede engel olmayalım............
-
Okulda şehit denilmeyecek !
Senin bir baba olarak böyle düşünmende çok doğal çok haklısın ama eğer çocuğun senden habersiz bunları yapıyorsa ve senin haberin olmuyorsa ve böyle manevi konuları kendi çıkarına kullanıp başka biyerlere gidiyorsa ilkinizin sorunu olmalı bunu genele yansıtmak doğru olmaz verdiğim örnekler konusunda bir farklılık görmüyorum ben çanakkalede sadece anıt mezarlık olarak görmediğim için o örneği verdim çanakkale eğer sadece anıt mezarsa senin gözünde burda bir tarih yatıyor. neyse konumuz çanakkale değil zaten.. olgunluk sadece yaşla sınırlı olduğunu sanmıyorum ben ünv. öğrencisiyim lisedeki kişileride genç olgun birbirey olarak görürüz. bizler bu ülkenin gerçek savunucuları bekçileri değilmiyiz Türk gençliği olarak böyle yerlerde gözükmek bulunmak bizim görevimiz hakkımızz değilmidir saygılarımla...
-
Okulda şehit denilmeyecek !
Zaten bu karar ilkokul öğrencileri için alıınmış bir karar değil lise öğrencileri için bir karar. bir lisede öğrenciler şehit cenazesi için müdürden izin istemeye gittiklerinde müdürde onlara -şehit cenazesinde ne işin var diye cvp veriyor ve izni verilmiyor normalde bir ilkokul öğrencisinin okulda olması gerekir biz burda yetişkin lise öğrencilerinden bahsediyoruz başka bir konu daha milli eğitim şuana kadar mili şuur ve milli ruh gibi bizim şu günlerde en çok ihtiyacımız olduğu kavramları geliştirmek ve benimsetmek için ne yaptı ? ayrıcaa psikolojimizin alt üst olduğundan bahsetmişin birilerini psikolojsi bozuluyor diyee bu haberleri gündemden düşerelim mi bu ülkede hergün birileri ölürken hiçbişey olmamış gibi görmezden mi gelelim. askerimiz mehmetçiğimiz ölürken bu konuda basiretsizce gaflet içinde olan yetkilleri bir şeyler için zorlamak kötü bişey mi ? Japonyada ilk okul öğrencilerini atom bombasının atıldığı otun bile yetişmediği onbinlerce insanın öldüğü yerlere götürüyorlar bakın buaraları sizin atalarınızın öldüğü yerrdir diyorlar ee peki bu japon çocuklarının psikolojisi yok mu? biz ne yapıyoruz bu konuların tvlerde yasaklıyoruz. evladımızın cenazesinde katılan kiişlere kısıtlama getiriyoruz.. bu kararın yerinde olduğunu ben sanmıyorum eğer böyle düşünmeye devam edersek psikılojileri bozuluyor diyee yarın çanakkalede atalarımızın ziyaretine giden öğrencilerede kısıtlama getirmeye çalışacaklar sebebinide ilkokul öğrencilerin psikoloji bozulur onlara geçmişteki acımasızlığı anlatır mı diyeceğiz.. Bir kişi bizim için canını vermiş bizim güvenliğimiz için hadi onuda geçtim Bir kişi vatanın bütünlüğü devletin bekası için şanlı bayrağımız için canını hiçe sayarak hain pusuya düşürülmüş yaa ben onun cenazesinde olmuycamda kiimn cenazesinde olucam Lütfen arkadaşlar birileri bizi uyutmaya çalışıyor bunları görmezden gelmeyelim.. YA BU KANI DURDURUN YA MİLLET DURDURACAK..
-
Okulda şehit denilmeyecek !
Milli Eğitim Bakanı Çelik, yayınladığı iki farklı genelge ile şehit cenazelerine giden öğrencilerin tespitini ve sendikaların şehit aileleriyle ilgili okullarda konuşma yapmamasını istedi. (yeniçağ) milli ruh ve milli şuura en çok ihityacımızın olduğu şu günlerde amaçlarıı nee Böyle bişey olabilir mi? biz hangi ülkede yaşıyoruz arkadaşalar.. bu resmen manevi değerlermize çok büyük hakarettir.. ben bunu kabullenemem Nerden nereye geliyoruz arkadaşlar -Türk milletinin başbakanı bu vatan için toprağa düşmüş şehidimize kelle diyor. imralıda yatan şerefi, haysiyeti olmayan şahsa sayın diyebiliyor bunu Türk milletinn başbakanı diyor. -Teröre örgütüne yardım yataklıktan içeri giren bir kişi seçilip bizim yüce meclisimizde demokrasi ve özgür düşünce zırvalıkları ile söz sahibi olabliyorr.. - dtp den belediye başkanları devletimize ordumuzdan hesap soruyor - Dün korumamız için bize yalvarann ayaklarımıza kapanan kişiler bize kafa tutuyor (barzani-talabani) ben bunu kabullenemiyorum Hangi ülke burasıı ***************
-
Hocalıda neler oldu.. ordakiler Müslüman Türktüler..
sadece bu değilki okadar soykırıma uğradıkki Hocalı sadece biri bunların karabağda aynı şeyi yaptılar kıbrısta rumlar daha beterini yaptılar k.ırakta kerkükde erbilde hem ordaki yerli halka hem ordaki türkmen gavim gardeşlerimize yapmadıkları zulüm kalmadı bosnaa, kosova da yaptıkları zulmün hattı hesabı yok geçmişte de bunlar böyleydi şimdide böyleler değişen tek şey eskiden düşmandılar şimdi dost kılığındaa tarihtee dikkat edilecek bi nokta var zulme soykırıma uğrayanlar müslüman Türkler insanın aklının alamıycağı kötülükleri yaptılarr bizlere ama baktığımızda hep onlar madurlar hep biz suçluyuz . en güzel yanıda ne biliyormusun geçmişten bu güne bizi yıkamadılar yıkamayacaklarda.. Ne mutlu TÜRKÜM diyenee... YA BU KANI DURDURUN YA MİLLET DURDURACAK Ozan ARİF
-
Hocalıda neler oldu.. ordakiler Müslüman Türktüler..
Yer: Azerbaycan, Hocalı Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki Ermeni yazı tura atıyordu. Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars'ta Ağrı'da Van'da Erzurum'da da ataları oynamıştı.Onlardan duymuşlardı. Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı... Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken,diğeri elindeki demir parayı havaya attı: -Akçik, manç?.. (Kızmı, oğlan mı?) -Akçik... (Kız) Bu cevap üzerine 'oğlan' diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı.Kan bürülü gözleri bebeğin kasıklarına kilitlendi. -Tun şahetsar,ınger... (Sen kazandın,yoldaş) -Yes şahetsapayts ays bubrikı inç bes bidigişdana... (Ben kazandım ama bu bebek nasıl beslenecek?) -Mayrigı bedge gişdatsine.(Annesi besleyecek elbette) Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı: -Mayrig yerahayin zizdur. (Çocuğa meme ver) Aynı dakikalarda Hocalı'nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdi.Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise Ermeni çeteci sevinçle bağırdı: -Asixn ma/,çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek... (Bu hem saçsız hem de küçük,iyi yuvarlanır. Kopartın...) Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa,başı da orta yere düşmüştü... Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu. Bu iki olay Hocalı'da bundan çok değil yalnızca 14 yıl önce yaşandı.Her iki olay da ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır. Ne yazık ki 26 Şubat 1992 günü binlerce Azeri türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir. Ajanslar,katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, arşı titreten ağır bir vahşet yaşanan Hocalı halkından geri kalanlar ise çaresizlik içinde kıvranıyordu. Türkiye'de büyük bir dehşet uyandıran katliama ilişkin ilk görüntüler ise TRT aracılığı ile duyurulmuştu. Bütün olanları batılı gazeteciler, özellikle de New York Times belgeledi. 26 Şubat'ta güçlü silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı kuvvetleri ile Hankendi'nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarov komutasındaki 366'ncı Rus Motorize Alayı, Hocalı'ya saldırarak tarihin en vahşî katliamlarından birini yaptılar. 26 Şubat gecesi Rus motorize alayının tanklarından açılan top ve roket saldırıları ile Hocalı Havaalanı kullanılamaz hâle getirilerek kentin dış dünya ile ilişkisi de tamamen kesildi. Savunmasız kalan kente giren Rus destekli Ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok insanımızı vahşîce katlettiler. Ermenilerin işgal ettikleri Hocalı'da dehşet verici olaylar yaşandı. Canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler, sağ olarak ele geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve tıbbî deneylere tâbi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar. Hızar ve testereler ile diri diri insanların kol ve bacaklarını kestiler. Genç kızların önce saçlarını,sonra da kafa derilerini yüzdüler. Babanın gözü önünde evladını,evladın gözü önünde babayı kurşunlara dizdiler. Kesik kafaları sepetlere doldurdular. Peki neydi bu düşmanlık? Ermenistan'daki okul duvarlarında asılan haritalarda Türkiye'nin 12 ili yer almaktayken, Ermenistan'ın bayrağında Türkiye hudutları içindeki Ağrı Dağı'nın resmi varken, Ermenistan Millî Marşı'nda 'Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için ölün,öldürün' denmekteyken, başkaca bir neden aramaya zaten gerek yok sanırım. Dağlık Karabağ Bölgesi'nde bulunan Hocalı'ya, eski Sovyet İttıfaki Silahlı Kuvvetleri'ne ait 366.Alay'ın desteği ile Ermeni Sılahlı Kuvvetleri tarafından düzenlenen saldırılar sonucu 613 Azerbaycan Türk'ünün hayatını kaybettiği resmî olarak açıklandı. Ancak kayıp sayısının bu rakamların çok çok üstünde olduğu bilinmektedir. 56 hamile kadın karnı yarılmış durumda bulunmuştur. Bu alçak saldırıda 487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin alınmış, geri kalan nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmış ancak bu olayın tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha kurtulamamıştır. Şahitlerin anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı. Fakat katliam sonrası Hocalı'ya girdiklerinde ise, görgü tanıklarının abartmadığını kısa sürede anladılar. Hocalı'da katliam bölgesini gezen Fransız gazeteci Jean-Yves Junet'nin gördükleri karşısında söyledikleri, katliamın boyutunu da anlatıyordu: 'Pek çok savaş hikâyesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim,ama Hocalı'daki gibi bir vahşete umarım kimse tanık olmaz' Peki 26 Şubat 1992 günü yaşanan bu katliamın emrini kim vermişti; Ermenistan Devlet Başkanı sıfatını taşıyan Robert Koçaryan denilen kirli katilden başkası değildi. Yaptığı terör faaliyetlerinin oranı nispetinde terfi eden Taşnaksutyun örgütü liderlerinden Robert Koçaryan, 20 Mart 1996'da Ermenistan Başbakanı oldu. Karabağ'da barış istediği için aşırı milliyetçilerin tepkisine daha fazla direnemeyen Levon Ter Petrosyan istifa edince de 30 Mart 1998 yılında ondan boşalan Devlet Başkanlığı koltuğuna,'Hocalı Katliamı' başsorumlusu olan azılı terörist Robert Koçaryan oturdu. Ermeniler Türk hamile kadınlarına tecavüz edip karnını hamile olduğu halde taş ile doldurup öldürmüşler ve küçük Türk kızlarına tecavuz edip öldürmüşlerdi.Ülkemizde sadece 1 ermeni öldürüldü diye yürüyüş yaptılar ve o kadar araştırdılar ama hiç bir insan kalkıpta bu masum insanlara iskence edilip öldürüldükleri için yürüyüş yapmadı. Bunların hesabını kim verecek...
-
Sınır ötesi resmen başladı.! savasiyoruz
Bu tezkere sadace terör örgütünün kamplarıyla sınırlı olmamalıı pkk ne kadar terör örgütü ise talabani de barzanide okadar teröristir. terörü destekleyen kuklalardır bunlar.. daha düne kadar kırmızı pasaport verdiğimz koruduğumuz zatlar (!) bugün bize kafa tutabiliyorlar.. eğer k.ırağa girilirse sadece bu girip çıkmak olmasın bölünmez bütünlüğümüzü zedeleyici Devletimizin bekasına gölge düşürecek faliyetlerde bulunan kişi ve kişileride kapsamalı..Ekonomik yönden güçsüz olabiliriz bizi yönetenler farklı emellere hizmet ediyo olabilirler bu bizim güçsüzlüğümüzü göstermez Çanakkalede,Kurtuluş şavaşında düşmana sıkacak kurşunu yiyecek bir kap yemekleri bilee olmadı atalarımızın... Gençliği hitabenin son cümlesinde olduğu gibi Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki ASİL kanda mevcuttur.... YA BU KANI DURDURUN YA MİLLET DURDURACAK Ozan arif
-
hakkaride 13 şehit daha
YETER ARTIK içimiz kan ağlıyor yürüğimiz yanıyorr yaaa YA BU KANI DURDURUN YA MİLLET DURDURACAK Başımız Vatanımız sağolsun Arkadaşlar Aşağıda link olarak Ozan Arifin çok güzel bir şiirini ekledim mutlaka dinleminizi tavsiye edirim durumu çok güzel anlatıyorr. ...
-
Dinlemeye değer
İzleyen arkadaşlar ne düşünüyorr...
-
Elveda
güle güle verdinaz Allaha emanet ol kendine dikkat et
-
Bir siyasetçi nekadar değişebilir ? zaman içersinde
Bir insan zaman içersinde nekadar değişebilir.. aşağıda linke tıklayıp izleyelim... http://youtu.be/E0TQ3NGb-n0
-
13 ŞEHİT VERDİK
Sınır ötesi operasyanı fazla konuşmadık arkadaşlar.. geçen seneden beri tvlerde gazetelerde hep sınıra yığnak yapıldığı haberleri bugün giriliyoo yarın giriliyoor Başbakanımız her şehit cenazesinden sonra sabrımızı taşırmayın gerekirse gireriz.. dün de bir polisimizi şehitlik mertebesine uğurladık. vatan sağolsun. daha bizim sabrımız taşmadı mı?
-
13 ŞEHİT VERDİK
Dün hain pusuda 13 evladımızı şehit verdik. Düşündürücü taraf ise:Şırnak’ta 13 vatan evladının şehit oluşu karşısında ****** bir vurdum duymazlık sergileyen ulusal televizyon kanalları, eğlence programı yayınlamaya devam etti. BaŞta milletin vergileri ile yayınlarını sürdüren devletin kanalları TRT 1; spor tartışması, TRT 2; sinema filmi (At), TRT 3 Avrupa Şampiyonası (voleybol), TRT 4’te müzik yayını vardı. Kanal D’de ise “Amerikalılar Karadeniz’de 2” gösterimdeydi. ATV’de de İbo Show yaparken NTV basket maçı vermeyi sürdürdü. Soru 1: Birilieri tarafından böyle olaylar karşısında alıştırılmaya mı çalışıyoruz? Bir zamanlar bizim kırmızı çizgilerimiz vardı. onlara ne oldu? İspanyada AyrIlIkçI terör örgütü ETA’nın 30 Aralık 2006 tarihinde Madrid Barajas Havaalanı’nda yapmış olduğu ve Ekvador asıllı 2 vatandaşın hayatını kaybettiği bombalı eylemin ardından tüm İspanya’da öfke seli oluşmuştu. Başkent Madrid’in en önemli meydanlarından biri olan Colon’da Meydanı’nda, “ETA ile hükümet hiçbir şekilde barış diyaloglarını sürdürmesin” başlıklı protesto yürüyüşüne ülkenin birçok bölgesinden milyonlarca insan katılmıştı. Kilometrelerce yürüyüp, Zapateroyu istifaya çağırdılar Paseo Castellana Caddesi’nden Puerta de Alcala’ya (Alcala Kapısı) kadar yürüyen protestocuların ellerinde İspanya bayrakları ve çeşitli pankartlar yer almıştı. Açılan pankartlarda “Özgürlük için ETA’ya karşı hep birlikte galip geleceğiz”, “Teröre karşı birlik”, “Katiller”, “ETA ile barış yapılamaz” ifadeleri dikkat çekerken, öfkeli kalabalık aynı zamanda uzun süre slogan atarak Başbakan Zapatero’yu istifaya çağırmıştı.(yeniçağ) Soru 2: Biz ne yaptık bizden öte siyasi irade ne yaptı herzamanki gibi her şehidimizin ardından başbakan çıkıp gerekirse k.ırağa gireriz bizi kızdırmasınlar mı? diyecek AB uyum yasaları altında özgürlük ve demokrasi sözcükleri arkasına gizledikleri teröre destek olmaya devam mı edecekler? Büyük Milletin meclisi dediğimiz meclisimizde dün dağda olan bugün meclisimizde olan şahısları görmeye devam mı edeceğiz ? adamlar açık açık söylüyor zaten,biz pkk ya terör örgütü demeyiz dağdakiler bizim kardeşimizdir diyor tsk operasyonlarını durdurdunsun diye açıklama gafletinde bile bulunabiliyorlar. Burası Türkiye bir zamanlar kırmızı çizgilerimiz vardı bizim ? gören veya duyanınız var mı???
-
İran'dan sonra Suriye mi?-
Afganistan,Irak,İran,Suriye,Türkiye kimine göre bu br komplo teorsi kimine göre ise; greçkleşmesi mümkün olan bir politikaa sizcede bir kısmı gerçekleşmedi mi ? Afganistan Abd yıllarca rejimi yıkabilmek için el kaideyi destekledi para silah sağladı sonra el kaideyi neden gösterek afganistanı işgal etti. Irak irana karşı saddam rejimini destekledi olanaklar sundu. şimdi işgal altında şimdi irana kafa tutuyor. kimyasal silahları bahane ediyor.Suriyeye kızıyor teröre destek veriyor diyee Iraktaki olaylar yüzünden..... Türkiyeye şimdilik birşey demiyor zaten ülke istedikleri gibi yönetiliyor istedikleri kişiler işbaşında Üzerinde durulması gereken diğer bir konu dış politikaya dostluklardan çok günün çıkarlarının yön vermesi geçmiş bazen biranda unutuluyor. suriye yıllarca pkk ya destek verdi apoyu destekledi kendi ülkesinde sakladı şimdi aramız ii beşar esadla-erdoğan arasından su sızmıyor..İranda ırak sınırında pkk kamplarına göz yumdu sesini çıkarmadı şimdi o kampları bombalıyorr...
-
İran, Nükleer Silahlar, Türkiye
İranın nükler silahlarını Türkiye ye kullanacağı söylentileri saçmalık diye düşünüyorum. nükleer silahlar kullanıldığı zaman büyük bir alana etki ediyor eğer bize karşı kullandığını düşünelim yani irana hiç mi etki etmiyecek tabiki edecek az bi etki değil bu iranı haritadan silecek bir etki bu sadece bizi ve iranı değil tüm komşuları etkileyecektir. Bugün İran dışında ABD,RUSYA,ÇİN,İSRAİL nükleer silahlara milyar dolarlar harcıyorlar. bırakın medyayı kimse ağzına bile almıyor.. İranın nükleer silahlarında fazla korkan ülke sanırım ABD oda okyanus ötesi olduğu için herhalde
-
Dini Hikayeler Sesli slayt
Slaytların hpsi birbirinden güzel bunları pylaştığın için çok tşk ederim kendi adıma Allah razı olsun