Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

arci

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    148
  • Katılım

  • Son Ziyaret

İletiler gönderen: arci

  1. .

     

    Determinizm tarihin hiç bir döneminde, en başlangıç düzeyde, bence filozofların piri olan Demokritos'un ortaya attığı düzeydeyken bile, "taş hep taştı, su hep suydu, ateş de hep ateşti" dememiştir. Herakleitos, ki Demokritos ile aynı ekoldendir, tarihe geçen kimsenin aynı nehirde iki kez yıkanamayacağı ünlü sözünü ta o zaman söylemiştir...

     

    şu sizin filozofların fikirleri çok saçma,taş hep taş,su ilelebed su,ateşte öyle kalacak,yani kimse değiştiremeyecek,yoksa değiştimi onlar söyledikten sonra????????? :D

    zaten demokrasileride bir işe yaramadı,hani nerede?????????? :D

    Peki bir milyon yıl önce, hadi bırakın bin yıl önce, aynı şimdi Kızılırmak dediğimiz bu bahsettiğimiz ırmağın tanımı yine böyle miydi dersiniz?

     

    kızılırmak 1000 yıl önce maviırmaktı,şimdi yeşilırmak,1000 yıl sonrada sarıırmak olur herhalde ne fark eder,yine ırmak akıyor,aynı islevini yerine getiriyor :lol:

     

    siz bunun peşindesiniz ama yanılıyorsunuz!!!!!!!!!!!!!

     

    eskide kalmış bir kitap diyorsanız yanılıyorsunuz çünkü GERÇEK DOĞRULARI Peygamberimizden sonra tahrip ettikleri için şimdi açıklamaya çalışıyoruz,ister inanın,ister inanmayın.

     

    b]enfal suresi 31. Ve onlara ayetlerimiz okunacağı zaman: "Artık işittik, dilesek bunun gibisini biz de söyleriz; bu eskilerin masallarından başka birşey değil!" diyorlardı. [/b]

     

    nahl suresi 24. Onlara: "Rabbiniz ne indirdi?" denildiğinde "Eskilerin masalları." dediler.

     

    müminun suresi83. Yemin ederiz ki, bize de atalarımıza da bundan önce bu va'dolundu; bu eskilerin masallarından başka bir şey değil!"

  2. Tevbe suresine ne varmış,ALLAH KELAMI bir sure,daha önce müşriklerin pis olduklarını teyit eden ayetler gönderdim,hala pislik olan müşrikleri savunmanıza hayret ediyorum.

     

    YİNE tekrar ediyorum,ılımlı İSLAM ile alakamız yoktur,biz yalnız KURANDAKİ İSLAM'A uyarız,ALLAH BİZE dikkat edin ne emrettiyse KURAN'DA onu icra ederiz.

     

    hadis,hadisi kutsi,falan şeyh,falan dayı,falan abi,falan hizbi,falan tarikat,mezheplerle hiçbir alakamız yoktur,bilmem anlatabildimmi!!!!!!!!!

  3.  

     

     

    Sen neredesin Sn.Sarıgöl..ALLAHIN nerede..haydi söylede çözülsün mesele.. :)

    sayın dayı;

     

    kendine bi abi bulmuşsun BURSA'DA,size ne anlatıyor,anlam vermiş değilim

     

    yoksa şems-mevlana ilişkisi gibimi?????????

     

    ALLAH'ın nerede diye sormuşsunuz,yoksa ALLAH'A inanmıyormusunuz?

    ALLAH kendini gösterse o YÜREK varmı sizde,o göz varmı sizde?

    HZ.MUSA'da görmek istedi ama;

    araf suresi143. Musa tayin ettiğimiz özel vakitte gelip Rabbi O'na kelamiyle iltifatta bulununca: "Ey Rabbim, göster bana kendini, Sana bakayım." dedi. O da buyurdu ki: "Beni katiyyen göremezsin, ancak dağa bak, eğer yerinde durursa demek beni görebileceksin" Derken Rabbi dağa tecelli buyurunca onu un ufra (toz duman) ediverdi. Musa da baygın düştü. Ayılınca: "Münezzehsin, Sana tevbe ile döndüm ve ben mü'minlerin ilkiyim." dedi.

     

     

    tam bir bilmece gibisiniz,din adına birşey yazmıyorum diyorsunuz ama dindende vazgeçmiyorsunuz,her foruma katılıyorsunuz,konu ile alakasız yorumlar yapıyorsunuz,kendinize bayağı hayran yaptınız!!!!!!!yakında bakalım bir görev çıkarmı abinizden size :)

  4. Hadis, kadim [eski] kelimesinin zıddıdır, yani yeni demektir. Ayrıca söz ve haber anlamına da gelir. Kur’an-ı kerimde geçen bütün hadis kelimeleri, söz ve haber anlamındadır.

    Ve o güne kadar söylenmemiş,üstelik kimseninde söyleyemeyeceği anlamındadır...

    (Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!) [Haşr 7]

    Selamunaleyküm...

    sayın sarıgöl kardeşim:

     

    haşr suresi7:Allah'ın peygamberine diğer memleketlerden tahvil buyurduğu fey'i de Allah'a peygamberine, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmış kimselere verilir; yalnızca içinizden zenginler arasında dolaşan bir servet olmasın diye. Bir de peygamber size her ne emir verirse onu tutun, yasakladığından da sakının ve Allah'tan korkun; çünkü Allah, cezalandırması çetin olandır.

     

    1. mâ : şey

    2. efâe : fey verdi, savaşsız elde edilen ganimetten verdi

    3. allâhu : Allah'ın

    4. alâ resûli-hî : resûlüne

    5. min ehli : ehlinden, halkından

    6. el kurâ : belde, şehir

    7. fe : artık, o zaman, o taktirde

    8. li allâhi : Allah için, Allah'ın

    9. ve li er resûli : ve resûl için, resûlün

    10. ve li : ve için

    11. zî : sahip olanlar

    12. el kurbâ : yakınlığı olanlar, akrabalar

    13. ve el yetâmâ : ve yetimler

    14. ve el mesâkîni : ve miskinler

    15. ve ibni es sebîli : ve yolcular

    16. key lâ yekûne : olmaması için

    17. dûleten : elden ele dolaşan mal, servet

    18. beyne : arasında

    19. el agniyâi : zenginler

    20. min-kum : sizden

    21. ve mâ : ve şey

    22. âtâ-kum(u) : size verdi

    23. er resûlu : resûl

    24. fe : artık, o zaman, o taktirde

    25. huzû-hu : onu alın

    26. ve mâ : ve şey

    27. nehâ-kum : sizi nehyetti

    28. an-hu : ondan

    29. fe : artık, o zaman, o taktirde

    30. intehû : vazgeçin

    31. ve ittekû : ve takva sahibi olun

    32. allâhe : Allah'a karşı

    33. inne : muhakkak

    34. allâhe : Allah

    35. şedîdu : şiddetli

    36. el ikâbi : azap, ceza

    bu ayeti uydurulan hadisler ile tevil etmeye çalışıyorsan yanılıyorsun,bir bölümünü cımbızlayıp çekip alıyorsun,halbuki ayeti baştan sona incelendiğinde uydurulan hadisleri din olarak dikta etmek isteyenlerin bir oyunudur bu,yukarıda gönderdiğim hadis ve sünnet kavramları ile ilgili ayetleri dikkatlice ve titizlikle incelerseniz uydurulan hadislerin İSLAM dini içerisinde hiçbirşey ifade etmediğini görürsünüz.

     

    yani yeni demektir. Ayrıca söz ve haber anlamına da gelir. Kur’an-ı kerimde geçen bütün hadis kelimeleri, söz ve haber anlamındadır.

     

    demişsiniz evet doğru bende aynı şeyi söyledim zaten,o halde ALLAH'ın HADİSLERİ sizin için ne ifade ediyor???????

  5. İ

    Nitekim Rasûlullah [sallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:

     

    تَكُونُ النُّبُوَّةُ فِيكُمْ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ مُلْكًا عَاضًّا فَيَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ مُلْكًا جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ ثُمَّ سَكَتَ "Allah'ın olmasını dilediği kadar aranızda Nübüvvet olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde Allah onu kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet Minhâcı üzere [Râşidî] Hilâfet olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra Isırıcı Meliklik olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde Allah onu da kaldıracaktır. Sonra Zorba Diktatörlük olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra (yeniden) Nübüvvet Minhâcı üzere [Râşidî] Hilâfet olacaktır." Sonra sükut etti. [Ahmed tahric etti]

     

    ****

     

    CİN SURESİ26.O bütün gaybı bilir, fakat gaybına kimseyi apaçık vakıf kılmaz.

     

    MAİDE suresi117. Sen bana ne emrettinse, ben onlara sadece onu söyledim. Hep "Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin!" dedim. Aralarında bulunduğum müddetçe üzerlerinde kontrolcü idim. Ne zaman ki beni içlerinden aldın, onları gözetleyen yalnız Sen kaldın. Zaten Sen herşeye şahitsin.

     

    enam suresi50. De ki: "Ben size "Allah'ın hazineleri benim yanımdadır." demiyorum; gaybı da bilmem, size "Ben meleğim." de demiyorum; ben ancak bana verilen vahye uyarım." De ki: "Kör ile gören bir olur mu? Artık biraz düşünmez misiniz?

     

    araf suresi188. De ki: "Ben kendi kendime Allah'ı dilediğinden başka herhangi bir yarar ya da zarar sağlamaya malik değilim. Eğer ben bütün gaybı bilseydim, daha çok hayır yapardım ve kötülük denilen şey yanıma uğramazdı. Ben ancak iman edecek bir kavmi uyarmak ve müjdelemek için görevli bir peygamberim."

     

    ahkaf suresi9. De ki: "Ben peygamberlerin ilki değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Yalnız bana vahyedilene uyuyorum. Ben, sadece açık bir uyarıcıyım."

     

    bu uydurulnuş hadislerden ne zaman kurtulacaksınız,bilemiyorum,KURAN'A saldıramayanlar uydurulan hadisler ile hala yalan yanlış bilgileri insanlara beyan etmeye devam ediyorlar,hayret hangi çağdayız bir bakın.

     

    Hiçmi bakmadınız İNCİL VE TEVRAT aynı yöntemler ile değiştirildi ama KURAN'A dokunamıyorlar

     

    Yukarıdaki ayetleremi inanacağım yoksa uydurulan hadisleremi inanacağım!!!!!!!!!!

     

    zümer suresi32. Allah'a karşı yalan söyleyen ve doğruyu da kendisine geldiği vakit yalanlayan kimseden daha zalim kim olabilir?

  6. RUH:

    Gelelim ruh meselesine;insanda ruh yoktur,insana yalnız ruh üfürülmüştür,

     

    hicr suresi29."Onu, amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen secdeye kapanın."

    secde suresi 9.ayetSonra onu düzenli bir şekle sokup, içine kendi ruhundan üfledi ve sizin için işitmeyi, o görmeleri ve gönülleri yaptı. Siz çok az şükrediyorsunuz!

     

    sad suresi71.Bir vakit Rabbin meleklere demişti ki: "Haberiniz olsun, Ben bir

    çamurdan bir insan yaratmaktayım.

    72. Onu şekillendin? ruhumdan ona lifledim mi, derhal ona secdeye

    kapanın!"

     

    tahrim suresi12. Irzını korumuş olan, İmrân kızı Meryem'i de Allah örnek gösterdi. Biz, ona ruhumuzdan üfledik ve Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti. O, gönülden itaat edenlerdendi.

     

    Cebrail meleğinede CENABI ALLAH ayetlerde Cebrail, bazende ruh diye hitap eder;

     

    isra suresi85.Bir de sana ruhtan soruyorlar. De ki: "Ruh Rabbimin emrindendir. Size ise pek az bilgi verilmiştir."

     

    nahl suresi2.Kullarından dilediğine melekleri, emrinden olan ruh ile şöyle diyerek indirir: "Gerçek şu: Benden başka ilah yok, o halde benden sakının!"

    nahl suresi102.De ki: "İman edenleri güçlendirip kökleştirmek için ve Müslümanlara bir müjde ve kılavuz olarak, Ruhulkudüs onu, senin Rabbinden indirdi.

     

    mümin suresi15. O Refî'dir, dereceleri yükseltendir; arşın sahibidir. Buluşma günü hakkında uyarmak için emrinden olan Rûh'u kullarından dilediğine indirir.

     

    şura suresi52.İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin.

    şura suresi193.O güvenilir Rûh indirdi onu,

     

    bakara suresi87. Yemin olsun ki, Mûsa'ya Kitap'ı verdik. Ve arkasından da resuller gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da açık-seçik deliller verdik ve kendisini Ruhulkudüs'le güçlendirdik. Bir resulün size, nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirdiği her seferinde büyüklük taslamadınız mı? Bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürüyorsunuz.

     

    nisa suresi171.Ey Ehlikitap! Dininizde aşırılığa gidip doymazlık etmeyin! Allah hakkında gerçek dışı bir şey söylemeyin! Meryem'in oğlu İsa Mesih, Allah'ın resulü ve kelimesidir. Onu, kendisinden bir ruhla beraber Meryem'e atmıştır. Artık Allah'a ve resullerine inanın. "Üçtür!" demeyin. Son verin, sizin için daha iyi olur. Allah Vâhid'dir, tek ve biricik ilahtır. Kendisi için bir çocuk olmasından arınmıştır O. Yalnız O'nundur göklerdekiler ve yerdekiler. Vekil olarak Allah yeter.

     

    meariç suresi4.Melekler ve Rûh, miktarı elli bin yıl olan bir günde yükselirler O'na.

     

    nebe suresi38.O gün, Rûh ve melekler saf bağlayıp kıyama geçerler. Rahman'ın izin verdiği dışındakiler konuşamazlar. O izin verilen, doğruyu söyler.

     

    kadir suresi4.Melekler ve Rûh, Rablerinin izniyle o gecede her iş için

    iner de iner!

     

    ALLAH insanın ölümünde ruhunu değil,canını alır,işte ispatı;

     

    zümer suresi42.Allah, canları, ölümleri sırasında alır, ölmeyenleri de uykuları sırasında. Sonra, haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkoyar; ötekileri, belirlenen bir süreye kadar salıverir. Bunda, iyice düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.

     

    insanlara KURAN'DAKİ gerçek manada RUH anlatılmadığı için belkide binlerce yıldır tartışılan konudur,ama gerçeği bundan ibarettir.

  7. sayın SARIGÖL KARDEŞİM saygılarımı ve sevgilerimi arz ederim,sizin gibi alaycı değilde samimi olarak dini konuda bilgi sahibi olmak isteyenlar yada bilgilerini doğru biçimde açıklamak isteyen insanlara ne mutlu,tekrar size tşk.ederim.

    isterseniz KURANİ olarak bu incelemelerime bir bakın,ARAPÇALARI İLE İNCELENMİŞTİR sonra konuşalım:

    SÜNNETULLAH:Allah'ın sünneti, KANUNU. Lügatte "yol" manasına gelen sünnet, "Allah" adıyla birlikte kullanıldığında, Allah'ın kâinatı idare ederken koyduğu kurallar; Cenab-ı Allah'ın yaratıkları hakkındaki hüküm ve âdetleri anlamına gelir YANİ ALLAH'IN KANUNLARI MANASINA GELİR.!!!!!

     

    Kâinatta meydana gelen olaylar Allah'ın koyduğu birtakım kurallara, kanunlara tabidir; her şeyde bir sebep sonuç ilişkisi vardır. Evrenin yaratılışından kıyamet kopuncaya kadar tabiat olayları bu kanunlara bağlı olarak gerçekleşir. Meselâ, neslin devamı erkek ve dişi canlının birleşmesi sonucunda oluşan döllenme ile sağlanır. Her canlı doğar, büyür, yaşlanır ve ölür. Ateş yakıcıdır; su ise söndürücü. Suyun kaldırma kuvveti; yerin çekim gücü vardır. Yağmurun yağması için suyun buharlaşıp bulut haline gelmesi zorunludur... Kâinatta insanlar tarafından alışılmış ne kadar tabiat kanunu varsa bunların hepsi Allah'ın kâinatı yaratırken koyduğu kurallardır; normal şartlarda değişmez. Ancak, bu ilahi kanunlar eşyanın zorunlu bir neticesi olmadığından dolayı Allah dilerse insanların alışageldikleri tabiat olaylarının dışında bazı harikulade olayları da meydana getirmeye kadirdir.

     

    SÜNNETTULLAH HAKKINDA AYETLER:

     

    AHZAB 38. Peygambere, Allah' ın takdir ettiği, mübah kıldığı şeyde bir darlık yoktur. Bundan önce geçen bütün peygamberler hakkında Allah'ın adeti(SÜNNETTULLAH) öyledir. Allah'ın emri biçilmiş bir kaderdir.

     

    AHZAB 39. Onlar ki, Allah'ın risaletlerini (mesajlarını) tebliğ eder ve O'ndan korkarlar; Allah'tan başka kimseden korkmazlardı. Hesap görücü olarak da Allah yeter!

     

    AHZAB 62. Allah'ın bundan önce geçenler hakkında KANUNUdur( SÜNNETTULLAH)bu. Allah'ın KANUNUnu( SÜNNETTULLAH) değiştirmeye asla çare bulamazsın.

     

    ALİ İMRAN.137. Sizden önce KANUN(SUNENUN) olmuş bir takım olaylar geçti, onun için yer yüzünde dolaşın da peygamberleri yalanlayanların akibetlerinin nasıl olduğunu görün!

     

    FETİH 23. Allah'ın öteden beri süregelen KANUNU( SÜNNETTULLAH) (budur). Allah'ın o kanununda asla bir değişiklik de bulamazsın

     

    FATİR 43. Bu, yeryüzünde bir büyüklük taslamak ve suikast düzenlemek istediklerindendir. Oysa kötü tuzak, yalnızca sahibinin başına geçer. O halde öncekilerin kanunundan başka ne gözetirler?! Sen Allah'ın kanununda( SÜNNETTULLAH) asla bir değişiklik bulamazsın, Allah'ın kanununda asla bir sapma da bulamazsın!

     

     

    HADİS NE DEMEKTİR;

     

    HADİS=SÖZ demektir. Geleneksel İslam'da hadis, peygamber sözleri olarak bilinir. Halbuki bunların çoğu aşırma iftiralardır. Samimi bir mümimin Kuran'daki Allah sözleri dururken kul sözlerine itibar etmesi ve bununla yetinmeyip bunları dininde kaynak edinmesi, inancında samimi olmadığını göstermeye yeter.

     

    Hep şu sorunun cevabını merak etmişimdir. "Neden PEYGAMBERİMİZ hayatta İKEN derlenmemiş de, PEYGAMBERİMİZİN ölümünden 50-200 yıl sonra derlenmiştir? Cevap basit aslında! Ama herkesi tatmin etmiyor malesef.

     

    Kuranda hadis=Allah sözleri (ayetler) olarak geçer. Fakat aynı zamanda Kuranda elçiye atfen "ey muhammed de ki, ey resulum de ki ..." şeklinde başlayan ayetler de aynı zamanda birer gerçek hadistirler. Şu halde Kurandaki Allah'ın hadisleri dururken neden "buhari, tirmizi vd."ne itibar edeyim? Beni hesaba çekecek olan Allah ise, elbette kendi kitabından soracak! Sizi de ...

     

    KURAN YOLUYLA DİNİ TAHRİF ETMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR

    KURANIN YERYÜZÜNDEKİ HER NÜSHASI AYNIDIR

    AYRICA KURANIN MUHAFAZASINI ALLAH ÜZERİNE ALMIŞTIR

    İÇİNDE ÇELİŞKİSİ DE YOKTUR Kİ ONDAN ŞÜPHE EDİLSİN

    YAKLAŞIK 1.5 BİN YILDIR BİLİMSEL SOSYAL HEMEN HEMEN HER SAHADA IŞIK TUTTUĞU GERÇEKLER DİMDİK AYAKTADIR KISACA AKLINI KULLANAN HERKESE BİR IŞIKTIR HİDAYETTİR O

     

    HADİSLERE GELİNCE DURUM BÖYLE DEĞİLDİR

    MEYDANA GELİŞ NEDENİ İLE İÇİNDE ÇOK ÇÜRÜKLER VARDIR

    BU ÇÜRÜKLER SEBEBİYLE DİNE SALDIRMAK KOLAYDIR

    DİN DÜŞMANLARI KURANDAN SALDIRACAK YOL BULAMAYINCA PEYGAMBER ADINA HADİSLER UYDURARAK SALDIRMAYA BAŞLAMIŞLARDIR

    GERÇEKTE PEYGAMBER HADİS YAZILMASINI YASAKLAMIŞTIR

    BENDEN HADİS RİVAYET EDİN AMA YAZMAYIN DEMİŞTİR

    SİZDEN ÖNCEKİLER KENDİ ELLERİYLE YAZDIKLARI KİTAPLARLA ALLAHIN KİTABINI GÖLGELEDİLER VE BÖYLECE SAPITTILAR DEMİŞTİR

    BU YAZMAYIN EMRİNİ BUHARİNİN BİRİNCİ CİLDİNE BAKILDIĞINDA GÖRMEK MÜMKÜNDÜR

     

     

    BU EMİR PEYGAMBERDEN SONRA ANCAK 250-300 SENE SÜREBİLDİ

    BU YASAK DELİNDİ VE KÜTÜBÜ SİTTE MEYDANA GELDİ

    SADECE BUNLAR DEĞİL DAHA BİR ÇOK HADİS KİTAPLARI DA MEYDANA GELDİ

     

    aRTIK BİR REALİTE İLE KARŞI KARŞIYAYIZ BU HADİS KİTAPLARIYLA YAŞAMAK ZORUNDAYIZ

    O HALDE YAPILACAK TEK SEÇENEK VARDIR KURANI ESAS ALMAK

    ÖNCE KURANI BİLMEK VE SONRA HADİSLERE MÜRACAAT ETMEK

    kURANLA ÇELİŞEN HADİSLERİ RED ETMEK

    RESULU GÖNDEREN ALLAH OLDUĞUNA GÖRE GÖNDERDİĞİ RESULU KURANA KARŞI SÖZ VE EYLEMDE BULUNABİLİR Mİ? TABİ Kİ HAYIR

     

    ANCAK VE ANCAK KURANI BAŞA KOYMAK SONRA HADİSLERİ ONUNLA TEST ETMEK GERÇEK BİR TEDBİRDİR

    ZOR AMA YAPABİLENLER ANCAK HAK DİNLERİNİ UYDURUK VE HURAFELERDEN BÖYLE TEMİZLİYEBİLİRLER

    BİRİLERİ ZATEN BÖYLE YAPMAK ZORUNDADIRLAR

    BAŞKADA BİR YOL BİLMİYORUM

     

    HADİS HAKKINDA AYETLER;DİKKAT!!!!!!!!!!!!LÜTFEN BU AYETLERİ ARAPÇALARI İLE İNCELEYİN

     

    TUR 33. Yoksa "Onu kendisi uydurmakta" mı diyorlar? Hayır, kendileri inanmazlar.

     

    TUR 34. Haydi onun gibi bir söz(HADİS'İN) getirsinler, eğer doğru iseler!l

     

     

    YUSUF 111. Gerçekten onların kıssalarında akıllılar için bir ibret vardır! Bu Ku'ran uydurulur bir SÖZ(HADİS) değil, ancak kendi önündekinin tasdiki, herşeyin açıklayıcısı ve iman edecek topluluk için bir hidayet, bir rahmettir

     

    CASİYE 6. İşte bunlar Allah'ın ayetleridir. Sana onları hakkıyla okuyoruz. Artık Allah'ın ayetlerine inanmadıktan sonra hangi söze(HADİS'İN) inanırlar

     

    NECM 59. Şimdi siz bu söze(HADİS'İ) mi şaşıyorsunuz?

     

    45/6 Bunlar, sana gerçek olarak okuduğumuz ALLAH'ın ayetleridir. ALLAH'tan ve ayetlerinden başka hangi SÖZE(HADİS'İN) inanıyorlar?

     

    ENAM 68. Ayetlerimiz hakkında münasebetsizliğe dalanları gördüğün vakit, kendilerinden yüz çevir, ta ki başka bir söze(HADİS'İN) dalsınlar. Eğer şeytan bunu sana bir an unutturursa, hatırına geldiği gibi hemen kalk, o zalimler topluluğu ile beraber olma

     

    NİSA 87. Allah, O'ndan tapılacak yoktur, ancak O vardır. Andolsun O, sizi olacağında şüphe olmayan kıyamet gününde toplayacaktır. Allah'tan daha doğru sözlü(HADİS'EN) kim olabilir?

     

    MURSELAT 50. Artık bundan sonra hangi söze(HADİS'İN) inanacaklar?

     

    ARAF 185. Bunlar göklerin, yerin ve Allah'ın yarattığı her hangi birşeyin tedbir ve tasarrufu hakkında hiçbir fikir yürütemediler mi? Ve bir de şu ecellerinin yaklaşmış olması ihtimalini hiç düşünmediler mi? O halde buna inanmadıktan sonra hangi söze(HADİS'İN) inanırlar

  8. arkadaşlar aslında konuyu açan arkadaşa şahsen tşk.ederim,şu anda üzerine çalıştığım önemli konulardan biri,bazıları arkadaşın ne dediğini anlayamamış aslında.

     

    Kur'an Fihristi : Kelime ve Konularına Göre Alfabetik Yazar: RECEP AYKAN

     

    yukarıdaki kitabı sizlere tavsiye ediyorum ancak içerisinde yanlışlıklar var biraz ama yinede KURAN'I gerçek manada anlamanız için çok faydalı olacaktır,yazarla hiçbir alakam yoktur,bu kitabı bir arkadaşım tavsiye etti sadece çok faydalı oldu benim için.

     

    gelelim konuya;arkadaşın dediği gibi kunuların iç içe geçmesi,KURAN'IN yerlerinin değiştirilmesi insanların KURAN'ı gerçek manada anlayamamasına sebep oluyor aslında

     

    ilk inen surelerden ALAK suresi '''yaradan rabbinin adıyla oku'''der ama KURAN'IN 96.suresidir

    son inen surelerden MAİDE suresi KURAN'ın sonuç bölümünü,son hükümleri anlatır ancak KURAN'IN 5.suresidir

     

    hicr suresi91. Onlar ki Kur'an'ı parça parça/bölük bölük/falcılık aracı yaptılar.

    92. Rabbine yemin olsun ki, biz onları toplu halde sorgu suale çekeceğiz/hepsinden mutlaka hesap soracağız;

    93. Yapıp ettiklerinden...

     

    yardımcı olacak ayetler:

     

    isra suresi105. Biz onu hak ile indirdik ve o hak ile indi. Seni de ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.

    106. Onu, okunacak şeyleri toplayan bir kitap/ bir Kur'an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye kısımlara ayırıp ağır ağır indirdik.

     

    insan suresi23. Biz indirdik o Kur'an'ı sana parça parça, biz!

     

    surelerin başlarına konulan isimlerde sonradan birileri tarafından uydurulmuştur ,fatiha,bakara,nisa,maide vs.....

     

    İÇERİK olarak hiçbirşey değiştirilmemiştir,ALLAH TARAFINDAN korunmuştur,ancak uydurulan hadisler,hadisi kutsiler,falan alim,falan MEZHEP,falan cemaat gibi kavramlar insanları KAVRAM KARGAŞASINA götürmüştür,insanları dinden soğutmuşlar hatta bazılarıda bu forumda çokca var DİNDEN ÇIKMIŞLAR.

     

     

    bakara suresi23. Eğer kulumuza indirdiğimizden kuşku içindeyseniz, hadi onun benzerinden bir sure getirin! Allah dışındaki destekçilerinizi/tanıklarınızı da çağırın. Eğer doğru sözlü kişilerseniz...

    24. Eğer yapamazsanız -ki asla yapamayacaksınız- korkun o ateşten ki yakıtı insanlarla taşlardır. Küfre sapanlar için hazırlanmıştır o.

  9. Ellerine sağlık sevgili katakuta.

     

    Ben bu başlığı görmemişim, altlarda kalmış, ama çok güzel bir çalışma yapmışsın.

    Bütün müslüman arkadaşların okumasını dilerim.

     

    Saygılar.

    Muhammed: “Hiçbiriniz beni çocuğundan, babasından ve tüm insanlardan daha çok sevmedikçe gerçek Mü’min olamazsınız. ”

    Muhammed: Allah bana“"Sen olmasaydın alemleri yaratmazdım habibim. " dedi.

    Azhab-56: Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.

    Ne bu şimdi? Sevgi açlığı, ilgi açlığı ve adam yerine konma açlığının dışa vurumu mu?

     

    bu ayetin manası bundan ibarettir,diğer gönderdiğin hadisler ise tarikatçıların kitaplarında bulunur,uydurulmuştur.

     

    ahzap56. Şu bir gerçek ki, Allah ve melekleri, o Peygamber'e destek verirler/onun şanını yüceltirler. Ey inananlar! Siz de ona destek olun/onun şanını yüceltin ve ona içtenlikle selam verin

     

    yaradılış sebeplerinden biri;

    zariyat suresi56. Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri/benim için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım.

  10. hala tarikat vari konuşan insanlar var burada,tarikatlardan öğrendikleri hala beyinlerinden silinmemiş ve insanlara öğrendikleri yanlış din ile İSLAM'I anlatmaya çalışıyorlar,halbuki yine söylüyorum halis ve katkısız KURAN'ı incelememekte hala ısrarcı bir topluluk var ve insanların beyinlerini yıkamaya devam ediyorlar.

     

    mesela;ehli sünnet velcemaat,o hadis,bu hadisi kutsi........v.s.nasılda aldatıyorlar insanları,halbuki GERÇEK İSLAM dini bunların içerisinde değil

     

     

    sebe suresi32. Diğer taraftan büyüklük taşıyanlar, zayıf düşürülenlere; "Ya, size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, siz kendiniz suçluydunuz!" diyecekler.

    33. O zayıf düşürülenler de büyüklük taslayanlara: "Hayır işiniz gece gündüz dolap (çevirmekti) ; çünkü sizler, bizlere hep Allah'a küfretmemizi ve ona eşler koşmamızı emrediyordunuz." derler ve böyle atışırlarken, azabı gördükleri zaman, içlerinden pişmanlık duymaktadırlar. Biz de o küfredenlerin boyunlarına tomrukları geçirmişizdir de yalnızca yaptıklarının cezasını çekiyorlardır.

     

    ahzab suresi7. Yine derler ki: "Ey Rabbimiz, doğrusu biz, beylerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yanlış yola götürdüler.

     

     

    enam suresi4. Böyle iken onlara Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmez ki, ondan yüz çevirmiş olmasınlar.

    5. Bunun için apaçık hak kendilerine geldiği vakit ona yalan dediler. Fakat alay etmekte oldukları şeyin haberi yakında kendilerine gelecek

    7. Sana kağıt üzerine yazılmış bir kitap indirseydik, onlar da onu elleriyle yoklasaydılar, muhakkak o küfürlerinde inat edenler yine "Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değildir." diyeceklerdi.

    8. Bir de "Şuna bir melek indirilse de görsek?" diyorlar. Eğer öyle bir melek indirseydik muhakkak iş bitirilmiş olur, kendilerine bir an bile göz açtırılmazdı!

    11. De ki: "Yeryüzünde dolaşın da peygamberlere yalancı diyenlerin sonunun nasıl olduğunu bir görün!

    12. De ki: "Göklerde ve yerde ne varsa kimindir?" "Allah'ındır!" de. O, merhametli olmayı kendine yazdı. Muhakkak sizi varlığında şüphe olmayan kıyamet gününde toplayacak. Kendilerine yazık edenler iman etmezler.

    19. De ki: "Şahitlikçe hangi şey daha büyüktür?" De ki: "Allah benimle sizin aranızda şahittir. Ve bu Kur'an bana vahyolundu ki, sizi ve onun ulaştığı herkesi uyarayım. Gerçekten siz, Allah'tan başka tanrılar olduğuna şahitlik mi ediyorsunuz?" De ki: "Ben şahitlik etmem!" De ki: "O birtek ilahtır ve gerçekten ben ortak tuttuğunuz şeylerden uzağım!"

    21. Allah'a iftira ederek yalan uyduran veya O'nun ayetlerine yalan diyen kimseden daha zalim kim olabilir? Şüphe yok ki zalimler kurtuluşa ermezler.

    25. İçlerinden bazıları da seni Kur'an okurken dinlerler, fakat Biz, kalplerine onu zevkiyle anlamalarına engel kabuklar geçirmişizdir. Kulaklarında da bir ağırlık vardır. Bütün mucizeleri görseler de iman etmezler. Hatta sana geldiklerinde, seninle tartışmaya kalkışarak, o hak tanımaz kafirler: "Bu, eskilerin masallarından başka birşey değildir." derler.

     

    sebe suresi50. De ki: "Eğer ben yanılırsam, yalnız kendime kalarak yanılırım ve eğer doğru yolu bulmuşsam bilmeli ki Rabbimin bana vahiy vermesiyledir. Çünkü O, yakındır, işitir, işittirir.

     

     

    bende yalandan yere çok gülücük atarım ama gerek yok,önemli olan insanlara doğruları öğretmek.

  11. Dinde zorlama yoktur' ne demek?

     

    Bir kadını başörtülü diye devlet dairelerine, okullara, üniversitelere sokmamak?

     

    Seçildiği meclisten ?Dışarı!? diye bağırarak kovmak? ?Bu kadına haddini bildirin? diye üzerine yürümek?

     

    Diğerini başı açık veya perçeminden saçının teli görünüyor diye karakola götürmek, fotoğrafını çekmek, ısrarı halinde beş yıl şehirden sürmek?

     

    Bir esnafı ezan vakti dükkanı açık tutuyor diye azarlamak, kapatmaya zorlamak?

     

    Diğerini oruç tutmuyor diye sigaya çekmek, azarlamak, hatta pataklamak?

     

    ***

     

    ?Kim yapıyor bunları? diye sormayın; kaynak gayet sağlam, kimi yaşanmış, kimi de halen yaşanmakta...

     

    Namaz kılmayana kaç sopa (veya kırbaç) vurulacağını tartışmak?

     

    Kılmamakta ısrar ederse hapis, hatta mürted cezası (ölüm) gerektiğini ?ulema içtihadı? diye savunmak?

     

    ?Nerede yazıyor bunlar? diye sormayın; kaynak gayet sağlam, yazılmış, kayda geçmiş ?mezhep içtihadı? bunlar?

     

    Din ya da laiklik adına yapılmış ne fark eder?

     

    Türkiye, İran, Suud-i Arabistan, Afganistan olmuş ne yazar?

     

    Yargıtay içtihadı olmuş, mezhep içtihadı olmuş ne önemi var?

     

    Argümanlar farklı ama mantık aynı, önemli olan bu değil mi?

     

    ***

     

    Tarih boyunca din ve devlet putları üretip duran coğrafyamız ?özgürlüğü? ne zaman teneffüs edecek?

     

    Tanrı adına insanı öldüren doğu ve insan adına Tanrı?yı öldüren batı, bu iki arasında kopmaz bir bağ, interaktif ve yaratıcı bir ilişki olduğunu ne zaman görecek?

     

    İnsanların seçtiği din yani dünya görüşü ve yaşam tarzı karşısında, örneğin başörtülü ise Tanrılık taslamak, başı açık ise Tanrı?nın bekçisi pozlarına bürünmek doğru olabilir mi?

     

    İslami dünya görüşü ve yaşam tarzı üzerinde yapılan zorbalıklara karşı, yazı yazmaktan öte, meydanlarda, sokaklarda ve nihayet mahkemelerde klasörler dolusu cevabım olduğu için, bu yazıda daha çok zorbalığın ?dini dünyadaki? teorik kökleri ile yüzleşeceğim. Zira işin bu yanı ?orada öylece duruyor.?

     

    Yani yine iş başa kalmış durumda anlayacağınız?

     

     

    Şimdi?

     

    Allah?ın kitabı der ki: ?Sen hatırlat, sen ancak bir hatırlatıcısın. Dayatan bir zorba değilsin.? (Ğaşiye; 88/21-22)

     

    Ayette geçen ?Sen musaytır değilsin? ifadesindeki musaytır, Türkçe?de ?satır sallamak? deyimindeki satır ile aynı kökten gelir. Kasap (sâtır, settâr), kasap bıçağı (sâtûr) kelimeleri de bu kökten?

     

    Buradan ?dayatan, zorba? manası çıkıyor.

     

    Kimi müfessirler Mekke?de inen bu ayetin, Medine?ye gelince savaş ayetleriyle birlikte nesh edildiği görüşündedir.

     

    Bu durumda muhalefet yıllarında caiz olmayan bu iş, iktidara gelince meşru olmuş oluyor.

     

    Konuştuğum bir Taliban görüşünü buraya dayandırmıştı da ne söyledimse ikna olmamıştı.

     

    Mekke?de ?Sen bir dayatan zorba değilsin? diyen Kur?an, Medine?ye gelince ?Artık dayatan bir zorba olabilirsin, nasıl olsa güç eline geçti? diyor öyle mi?

     

    Eğer zorbalık Mekke?de kötüyse Medine?de nasıl iyi olabiliyor?

     

    Kur?an?da savaş ayetleri zorbalık yapılsın diye değil; tam tersi zorbalığı ortadan kaldırmak için inmiştir. Tamamı böyledir ve hiçbir istisnası yoktur. Buradan ?Bütün sosyal içerikli ayetler ezilenlerden, mağdurlardan yanadır? gibi, ?Bütün savaş içerikli ayetler zorbalığa maruz kalanlardan yanadır? şeklinde bir tefsir ilkesi daha çıkarabiliriz:

     

    ?Fitne (baskı, zorbalık) sona erinceye ve din (adalet) Allah için sağlanıncaya kadar onlarla savaşın. Şayet sona erdirirlerse zalimlerden (zorba, despot, tiran) başkasına düşmanlık yoktur.? (Bakara; 2/193) vb.

     

    Oysa az önceki ?Sen dayatan bir zorba değilsin? ayeti Medine?de de geçerli olmak icabeder ve kıyamete kadar da geçerli olması gerekir. Çünkü Medine?ye gelince, nesh (yürürlükten kaldırmak, silmek) bir yana ?Dinde zorlama yoktur? (Bakara; 2/156) ayeti ile teyid edildiğini, sürdürüldüğünü görüyoruz.

     

    Çünkü bu ayetler evrensel bir yaraya parmak basıyor.

     

    Bu yara, eline gücü geçirenin öteki insanlar üzerinde bazen Allah ve din namına, bazen de modernlik, çağdaşlık, laiklik vs. namına dayatan bir zorbaya dönüşmesidir. Kur?an argümanlarla uğraşmamış, mantığı kökünden kesmiş ama dinleyen kim?

     

    Kur?an, peygamber üzerinden tüm Müslümanlara, din adına satır sallayan zorba (musaytır) değil; hatırlatıcı, hatırlatan (müzekkir) olmaları gerektiğini söylüyor.

     

    Peki, Kur?an insanları hiçbir şeyde zorlamaz mı?

     

    Onun da ?Yeter? dediği ?kırmızı çizgileri? yok mudur?

     

    ***

     

    Az önce geçti, Kur?an?da hemen herkesin bildiği başka bir ayet var: ?Dinde zorlama yoktur.? (Bakara: 2/256)

     

    Bu ayet bir kimsenin din ile (İslam) kuracağı üç tür ilişkinin üçünde de zorlama olamayacağı manasına gelmektedir. Çünkü herhangi bir tahsis (sınırlandırma) yapmamaktadır. Şurada var, burada yok dememektedir.

     

    Bir kimsenin ?din ile ilişkisi? mantıki olarak üç türlüdür: Dine girmek, dini yaşamak ve dinden çıkmak?

     

    Kanaatimce ayette her üçünde de zorlama, hele de ?devlet zorlaması? yasaklanmaktadır.

     

    Şöyle ki:

     

    1- Dine girerken zorlama yoktur. Bu konuda ulemanın hemfikir olduğunu görüyoruz. Bir kişiyi müslüman yapmak için zorlama yapılamayacağına dair hükümler gayet açıktır. Burada fazla söze hacet yok? Bu haliyle kiliseyi zorla kabul ettirmeyi teolojik bir zorunluluk olarak gören ortaçağ Hristıyanlığının fersah fersah ilerisindedir.

     

    2- Dine girdikten sonra da zorlama yoktur. Yani dini kabul ettikten sonra, yaygın görüşün aksine dinin içinde de zorlama yoktur. Namaz, oruç, hac, başörtüsü gibi hükümlerin yaşanması veya yerine getirilmesi gibi hükümlerde de zorlama olamaz. Çünkü daha çok hukukullah (Allah?ın hakları) sınıfına giren bu gibi hükümlerde, ne Kur?an?da ne de Hz. Peygamber?in sünnetinde herhangi bir zorlama, hele de devlet zoruyla ceza öngörüldüğü görülmemiştir. Bu tür Müslüman bireye mahsus ibadetlerin ihlal edilmesi durumunda irşat, nasihat ve hatırlatıcı (müzekkir) olmak dışında yapılacak bir şey yoktur. Herkes hesabını yevm-i kıyamette Allah?a verir. Tabiri caizse bunların hesabını Allah kendisine bırakmaktadır.

     

    Kur?an?ın müeyyide (cezaî yaptırım) öngören kırmızı çizgilerinin hukuku?l-ibad (kul hakları) sınıfına giren konularda olduğunu görüyoruz. Bu noktada iş ahirete bırakılmayıp dünyevi cezalar öngörülüyor: Öldürmek, çalmak, yol kesmek, gasp, hırsızlık, vurgun, soygun, iftira, fuhuş, zina gibi can, mal, ırz ve namus güvenliğini tehdit eden, ortak iyiyi (maruf) yani insan (kul) haklarını alenen çiğneyen suçlarda hukuk (şeriat) vazedildiğini görüyoruz. Dünyanın her yerinde hukuk, özü itibariyle bundan ibarettir.

     

    Demek ki bu suçları işleyenler veya işlemeye yeltenenler ?devlet zoruyla? etkisiz hale getirilebilir. İslam tarih, kültür ve dil evreninde ?şeriat? dediğimiz şey, bugün adına ?hukuk? dediğimiz şeyin ta kendisidir. Dolayısıyla ?Şeriat isteriz? demek, ?Hukuk isteriz? demektir.

     

    Devlet zor kullanma yetkisini elinde bulunduran yegane meşru otorite olduğundan, bu zor kullanma, zorbalığa karşı zor kullanmadır. Bu nedenle de, Hz. Ömer?in dediği gibi adalet mülkün (devletin) temelidir. Bundan saptığı an meşruiyetini kaybeder.

     

    Şu halde devletin ?ibadet-i mersume? dediğimiz -dar anlamıyla- ibadet yaptırma veya bunların bekçiliğini yapma gibi bir görevi bulunmuyor: Namaz kılmayana hapis, oruç tutmayana sopa, başörtüsü takmayana sürgün gibi uygulamalar dinde zorlama olacağından gayr-ı meşrudur. Veya tam tersi namaz kıldı diye hapis, oruç tuttu diye sopa, başörtüsü taktı diye sürgün vs. cezaları da kişiyi haklarından mahrum etmek olacağından gayr-ı meşrudur. Her ikisi de zor kullanma yetkisinin istismar edilmesidir.

     

    İşte burası, zorbalığı önlemekle görevli meşru otoritenin, bizzat kendisinin zorbalığa dönüştüğü yerdir. Bu durumda ise düğümü ?ma?şeri vicdan? yani saf bir yürek temizliği içindeki halk uyanışı, kitle itirazı çözer?

     

    3- Dinden çıkmak isteyen için de zorlama yoktur. Dine girerken veya dine girdikten sonra zorlama olmadığı gibi dinden çıkarken de zorlama yoktur. Yani ?Ben bu dinden çıkmak istiyorum? diyen birisine ?Çıkamazsın? diye zorlama yapılamaz. Kur?an?da dinden dönenin (mürted) öldürülmesi diye bir ceza göremiyoruz. Böyle bir yola girenlere herhangi bir dünyevi ceza öngörülmüyor. Nasihat, irşat ve ahireti hatırlatma ile yetiniliyor (bkz. Bakara; 2/217, Maide; 5/54).

     

    Yani musaytır (zorba) değil; müzekkir (hatırlatıcı) olmamız burada da isteniyor.

     

    ?Dinden döneni öldürün? veya ?Müslümanın kanını dökmek ancak şu üç durumda caiz olur: Evlendikten sonra zina etmesi, cinayet işlemesi ve dinini terk edip cemaatten ayrılması?? türünden rivayetlerinin ise aslı yoktur. Sonraki çağlardaki iç savaşlarda ve isyan olaylarında iktidar çevrelerince meşruiyet kazanmak için uydurulduğu anlaşılıyor. Bu tür hadislerin uydurma olduğu defalarca ispatlanmıştır (ör. bkz. İslam?a yamanan sanal şiddet: Recm ve irtidat meselesi, Prof. M. Hayri Kırbaşoğlu, İslamiyat dergisi, Ocak-Mart, 2002).

     

    Daha iyimser bir yorumla, dönemin şartları gereği, namaz kılmamak, zekat vermemek, sultanın kıldırdığı cuma namazını protesto etmek gibi tavırlar otoriteye itaatten dönerek cemaatten ayrılmak yani dinden dönmek olarak algılanmıştır. Dini bir toplumda siyasi bir kalkışma dini terimler kullanılarak bastırılmıştır.

     

    Çağımızda parayı yırtmanın veya bayrağı yakmanın devlete karşı gelmek olarak algılanması, hatta bazen anayasal düzeni zorla değiştirmek olarak yorumlanıp ölüm veya müebbet hapisle dahi cezalandırılması gibi. Oysa o çağdaki insanlar bunu duysa ?Bir kağıdı yırttı veya bir bezi yaktı diye ceza mı olurmuş? derler ve şaşarlardı.

     

    Tıpkı bizim Ebu Hanife?nin Emevi sultanının kıldırdığı cuma namazına zorla götürülmeye çalışılması ve zindanda işkence altında öldürülmesine şaşmamız gibi?

     

    Yine günümüzde, örneğin İran?da, yönetimdeki mollayı eleştirmenin İslam?a, Allah?a, peygambere ve imamlara hakaret veya Türkiye?de bir generali eleştirmenin, halkı ordudan soğutmak, cumhuriyete ve Atatürk?e hakaret olarak algılanması gibi.

     

    O çağlarda da sultanı eleştirmek, ona biat etmemek, verdiği hutbeyi protesto için cuma namazına gitmemek, vergi vermeyi reddetmek vs. namazı, zekatı inkar etmek, peygamberin vekili olan sultana hakaret, ona itaatten dönmek, cemaatten ayrılmak yani irtidat etmek (vatandaşlıktan çıkmak, vatana ihanet!) olarak algılanıyordu. Bir de savaş çıkıp da ?bağiler? öldürülünce, ?mürtedler? cezalandırılmış oluyordu.

     

    ***

     

    Demek ki ?siyasi iktidar için dini fetva? olarak doğan irtidat fıkhının, iktidarı tarih olmuş fetvası hala sürüyor. Bugün için artık bunlar alelade dinden dönme olaylarına nasıl uygulanır?

     

    Artık Müslüman askeri tarım imparatorlukları (ihya) çağlarında, onların teyidi ve ikamesi için üretilen irtidat fıkhının manası kalmamıştır. Üstelik Kur?anî bir dayanağı da yoktur, temelsizdir?

     

    ***

     

    Bakınız, ?Din bir vicdanı işi? değil; ?Vicdanla başlayan bir iştir.? Kökünde sevgi ve merhamet, gövdesinde akıl ve vicdan, dallarında özgürlük ve adalet, meyvelerinde ise dünya ve ahiret mutluluğu vardır.

     

    Tapınak ve keşiş dininden değil; gerçek hayat dininden bahsediyoruz.

     

    Bu dinin kilisesi, papazı, din adamı, keşişi, rahibi yoktur. İslam imanı halkın gönlünde yaşar, ?ma?şeri vicdanda? kök salar, özgür vicdanlarında boy atar. Toplum için yaşam kaynağı olan ?Adalet devleti? vardır. Onunla da can, mal, akıl, nesil, ırz gibi insanoğlunun temel değerlerini koruyup kollar; her tür zorbalığa mani olur. İslam?da devletin manası bundan başka bir şey değildir.

     

    Bir kimse İslam?dan döndü diye İslam?ın şerefi azalmaz. İslam kişiyle değil; kişi İslam?la şeref kazanır. İzzet ve şeref bütünüyle Allah?a aittir.

     

    Dünya zaten zorbalardan geçilmiyor. ?Şu kalpsiz dünyanın kalbi?, insanlığın basireti ve vicdanı olan Kur?an?dan dahi din namına zorbalık çıkarılacaksa, artık tuz da kokmuş demektir?

    İhsan Eliaçık

    ALINTIDIR.

  12. dayı siz dininizi tarikatlardan öğrenmişsiniz,çünkü tutan eli,gören gözü,işiten kulağını pek kimse bilmez,bu sadece tarikatçıların kitaplarında uydurulan hadisi kutsilerdirki böyle bir ilim ALLAH katından indirilmemiştir,uydurulma safsatalardır.

     

    Kendini bilmeyen zaten ALLAH'ı tanıyamaz,çünkü :D burada masal kahramanı çok,değilmi???

     

    işte ispatı;

    bakara suresi6. Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da uyarmasan da onlarca aynıdır. İman etmezler.

    7. Allah, kalplerini ve kulaklarını mühürlemiş; gözlerine de bir perde inmiştir. Bunların hakkı pek büyük bir azaptır.

  13. Öncelikle bu konuya değindiğiniz için tşk.ederim.

     

    Kuran'a eklenen besmeleler,1 elif ve 4 elif miktarı uzatmalar,şu andaki surelerin diziliş yerleri,imla işaretleri,kufi yazı tipleri orjinal KURANDA bulunmamamaktadır.

     

    Ülkemizde topkapı sarayında ve nuruosmaniye kütüphanesinde hz.Ali ve hz.Osmanın yazdığı ORJİNAL KURANLAR bulunmaktadır.

     

    Topkapı sarayında bulunan KURAN'ı incelemek için müze müdürü İLBER ORTAYLI'YA mesaj gönderdim,bu orjinal KURAN'ları incelem için elimden gelen herşeyi yapacağım,gerekirse hukuki mücadeleye dahi gireceğim.

     

    Ayrıca KURAN peygamberimiz zamanında toplatılmıştır ve kitap haline getirilmiştir,işte ispatı;

     

    ankebut 51. Karşılarında okunup duran Kitab'ı sana indirmemiz yetmedi mi onlara? Şüphesiz bunda iman edecek bir kavim için elbette bir rahmet ve ilahi bir ihtar vardır.

     

    araf2. Bu, kendisiyle uyarasın diye ve mü'minlere bir ihtar olmak üzere sana indirilen bir kitaptır; sakın bundan dolayı yüreğinde bir sıkıntı olmasın!

     

    zümer 2. Emin ol, Biz sana kitabı hakkıyla indirdik. Onun için dini yalnız O'na halis kılarak Allah'a ibadet ve kulluk et!

     

    fatir31. Kitaplar içinde o sana vahyettiğimiz kitap da önündekileri (kendisinden öncekileri) doğrulayıcı olmak üzere gerçeğin ta kendisidir. Muhakkak ki, Allah kullarından haberdardır, herşeyi görüp gözetendir.

  14. 1 ayet ve 1 mesaj gönderdim ama anlayan nerede?ayette '''dosdoğru kılınan namaz,kötülüklerden alıkoyor'''

     

    ankebut suresi 45. Sana vahyedilen Kitabı güzel güzel oku ve namazı kıl! Muhakkak sahih namaz edepsizlikten ve uygunsuzluktan alıkoyar. Muhakkak Allah'ı anmak en büyük iştir ve Allah, her ne işlerseniz bilir.

     

    KURANA gerçek manada uyan kimki,siz müslüman arıyorsunuz?

  15. NAHL SURESİ1. Allah'ın emri geldi, sakın onun gelmesini çabuklaştırmak istemeyin. O, kendisine ortak koştukları şeylerden münezzeh, yüksek, çok yüksektir.

    2. Kullarından dilediğine, kendi emrini vahyile melekleri indiriyor ve: "Şu gerçeği bildirin ki, Benden başka ilah yoktur, o halde Benden korkun!" buyuruyor.

    3. Gökleri ve yeri hikmetle yarattı. O, onları ortak koştuklarından yüksek, çok yüksektir.

    4. İnsanı bir damla sudan yarattı. Bir de bakarsın ki O, açık bir düşman kesilmiş!

    5. Hayvanları da yarattı, sizin için onlarda bir ısınlık= ısıtacak şeyler ve bir takım menfaatler vardır. Hem de onlardan yersiniz.

    6. Akşam getirip sabah salarken onlarda sizin için bir güzellik vardır.

    7. Ağırlıklarınızı da yüklenir, yan can olmadan varamayacağınız memleketlere kadar götürürler. Şüphesiz Rabbiniz, çok şefkatli, çok merhametlidir.

    8. Hem binesiniz diye, hem de zinet olmak üzere atları, katıdan ve eşekleri de yarattı ve bilemeyeceğiniz daha neler yaratacak.

    9. Yolu doğrultmak Allah'a aittir. Ondan sapan da vardır.Allah dileseydi hepinizi doğru yola erdirildi.

    10. O'dur ki, gökten bir su indirdi, içeceğiniz ondan sağlanır, kendisinde hayvan yaydığınız ağaç ve bitkiler ondan yetişir.

    11. Onunla size ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve türlüsünden meyveler bitirir. Şüphesiz ki. bunda düşünecek bir topluluk için bir ibret vardır.

    12. Yine geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar da onun emrine boyun eğmiştir. Elbette bunda aklı olan bir topluluk için ibretler vardır.

    13. Daha yeryüzünde türlü renklerle yarattığı neler var sizin için. Elbette bunda derin düşünenler için bir ibret vardır.

    14. Yine taze bir et yiyesiniz ve içinden giyeceğiniz zinet eşyasını çıkarasınız diye, denizi emrinize veren O'dur. Gemilerin denizde suları yara yara akıp gittiklerin! görürsün ve bu da lütfundan payınızı aramanız içindir, ola ki şükredersiniz.

    15. Bir de sizi çalkalamasın diye yeryüzüne ağır baskılar bıraktı, doğru gidesiniz diye ırmaklar ve yollar yarattı.

    16. Ve işaretler koydu. Yıldızla da yollarını bulurlar onlar.

    17. Şimdi hiç yaratan, yaratmayan gibi olur mu? Anık siz, düşünmeyecek misiniz?

    18. Oysa Allah'ın nimetlerini saymak isteseniz, sayamazsınız. Herhalde O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.

    19. Allah, gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da bilir.

    20. Allah'tan başka yalvardıkları ise, hiçbir şey yaratamazlar, zaten kendileri yaratılıp duruyorlar.

    21. Hep ölüdürler, diri değil. Ne zaman diriltileceklerinin de bilincinde değildirler.

    22. İlahınız bir tek ilahtır; öyle iken ahirete inanmayanlar, kendilerini büyük gördüklerinden,onların kalpleri inkarcıdır.

    23. Şüphe yok ki, Allah onların ne gizlediklerin!, ne açıkladıklarım hep bilir. Muhakkak O, kibirlenenleri sevmez.

    24. Onlara: "Rabbiniz ne indirdi?" denildiğinde "Eskilerin masalları." dediler.

    25. Şunun için ki kıyamet gününde kendi günahlarım tamamen yüklendikten başka, bilgisizlikleri yüzünden saptırdıkları kimselerin günahlarından bir kısmım da yükleneceklerdir. Bak, ne fena yük yükleniyorlar!

    26. Onlardan öncekiler, tuzaklar kurmuşlardı. Allah da kurdukları binalarına temellerinden geldi=çökertti de tavan tepelerinden üzerlerine çöktü ve azap onlara farkedemedikleri bir yönden geldi.

    27. Sonra kıyamet gününde Allah, onları rezil edecek ve:"Hani, nerede o, kendileri uğrunda ayrılık çıkarıp düşman kesildiğiniz ortaklarım? diyecek. Kendilerine ilim verilmiş olanlar:"Gerçekten bugün rüsvaylık ve zillet kafirleredir." derler.

    28. Melekler, kendilerine zulmetmiş kimselerin canlarım alırken onlar: "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk." diyerek teslim olurlar. Hayır, Allah sizin ne maksatla yaptığınızı tamamen biliyor.

    29. Onun için girin bakalım, ebedi kalmak üzere cehennemin kapılarından! Bak, kibirlenenlerin yeri ne kötü!

    30. Allah'tan korkup kötülüklerden sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" diye sorulduğunda : "Hayır indirdi." demişlerdir. Bu dünyada iyi işler yapanlara güzel bir mükafat vardır. Elbette ahiret yurdu daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne hoş!

    31. Girecekleri yer altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir, orada bütün diledikleri vardır; işte Allah takva sahiplerini böyle mükafatlandırır.

    32. Onlar ki, melekler, onların canlarını hoşça davranarak alırlar. "Selam size, girin cennete, çünkü çalışıyordunuz." derler.

    33. O kafirler, sadece kendilerine meleklerin gelmesin! veya Rabbinin emrinin gelmesini beklerler, onlardan öncekiler de böyle yaptılar. Allah onlara zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.

    34. Onun için yaptıklarının fenalıktan başlarına musibet oldu ve alay ettikleri şey kendilerini sarıverdi.

    35. Bir de müşrikler Allah dileseydi, ne biz, ne de atalarımız, O'ndan başka hiçbir şeye tapmazdık ve O'nun emri olmadan hiçbir şeyi yasaklamazdık! dediler. Bunlardan öncekiler de böyle yaptılar. Buna karşı peygamberin görevi, açık bir tebliğden başka birşey değildir.

    36. Andolsun ki: Biz, her ümmete: "Allah'a kulluk edin ve Tağuttan sakının!" diye uyaran bir peygamber gönderdik. Sonra içlerinden kimine Allah hidayet nasip etti, kimine de sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde bir dolaşın da peygamberlere yalancı diyenlerin sonunun ne olduğunu görün!

    37. Sen onların doğru yolu bulmalarını aşırı derecede istesen de kesinlikle Allah, sapıklıkta bırakacağı kimseleri doğru yola eriştirmez; Onların yardımcıları da yoktur.

    38. Onlar: " Allah, ölen kimseyi diriltmez." diye olanca yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. Hayır, dirilecektir, bu O'nun taahüt ettiği gerçek bir va'ddir; fakat insanların çoğu bunu bilmezler.

    39. Allah, hakkında görüş ayrılığına düştükleri gerçeği kendilerine anlatması ve inkar edenlerin de kendilerinin yalancı olduklarım bilmeleri için, onları dirilecektir.

    40. Bizim, herhangi birşey için sözümüz onu murat ettiğimiz zaman, yalnızca ona:"Ol!" dememizdir. O da hemen oluverir.

    41. Zulme uğradıktan sonra Allah uğrunda hicret edenlere gelince, kesinlikle onları dünyada güzelce yerleştireceğiz; ahiret mükafatı ise daha büyüktür, eğer bilseler.

    42. Onlar ki, sabretmişlerdir ve hep Rablerine dayanırlar.

    43. Senden önce de peygamberler olarak yalnızca kendilerine vahy vermekte olduğumuz erkekler gönderdik. Bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.

    44. Onları açık mucizelerle ve kitaplarla göndermiştik. Sana da bu Kur'an'ı indirdik, insanlara kendilerine indirileni anlatasın diye. Belki düşünürler.

     

     

     

     

    DAYI HEP GÜL HEMİ!!!!!!!!!!!!!!! :D

  16. bakara suresi 23. Eğer kulumuza parça parça indirdiğimiz Kur'an'dan şüphe ediyorsanız, haydi onun gibisinden bir sure meydana getirin ve Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın, eğer iddianızda doğru iseniz.

     

    ankebut suresi51. Karşılarında okunup duran Kitab'ı sana indirmemiz yetmedi mi onlara? Şüphesiz bunda iman edecek bir kavim için elbette bir rahmet ve ilahi bir ihtar vardır.

     

    yunus suresi 15. Böyle iken ayetlerimiz birer açık delil olarak karşılarında okunduğu zaman Bize kavuşmayı arzu etmeyenler: "Bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir!" dediler. De ki: "Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir! Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Rabbime isyan edersem şüphesiz büyük bir günün azabından korkarım."

     

    hakka suresi 40. O (Kur'an), hiç şüphesiz şanlı bir peygamberin getirdiği sözdür.

    41. Ve O, bir şair sözü değildir. Siz pek az inanıyorsunuz!

    42. Bir kahin sözü de değildir. Siz pek az düşünüyorsunuz!

    43. O, alemlerin Rabbi tarafından indirilmedir.

    44. O Bizim adımıza bazı laflar uydurmaya kalkışsaydı,

    45. Elbette Biz onu, o yüzden yeminiyle yakalar (kuvvetle tutar hıncını alır)dık!

    46. *******

    47. O vakit sizden hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.

    48. Ve o, hiç şüphesiz takva sahipleri için unutulmayacak bir öğüttür.

    49. Bununla beraber Biz biliyoruz ki, sizden inanmayanlar var.

    50. Ve kesinlikte o, kafirler için bir hasret (vahlanma) vesilesidir.

    51. O, hiç şüphesiz, gerçeğin ta kendisidir.

    52. Haydi, Rabbinin yüce ismi ile tesbih et!

  17. Ben bu konuda çok farklı düşünüyorum. Genelde insanlar kurana karşı olmayı veya onu eleştirmeyi Allaha karşı olmak gibi algılıyorlar. önce bu ön yargıdan kurtulunması gerek. Bana göre;

    .

    .

    .

    Herkese sevgiler, saygılar.

     

    sayın jupi 35,size tşk.ederim çünkü bazılari şeytani fikirler ile insanların beyinlerini kurcalıyorlar,ne dediklerini,ne amaçları olduklarını,neye hizmet ettiklerini bilmiyorlar,ama siz dobra dobra kitaplara,kurana inanmadığınızı beyan ediyorsunuz bunun için tşk.ederim size. Gelelim bu konulara ALLAHIN verdiği cevaplara,neden ALLAH BİR KİTAP göndermesi gerekir;

     

    enam suresi 119. O, size, çaresiz kaldığınız haller dışında, yasakladığı şeylerin tümünü ayrıntılı olarak bildirmişken, üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan niye yemeyeceksiniz? Evet, birçokları bildiklerinden değil, yalnızca çarpık arzularıyla insanları sapıklığa düşürüyorlar. Şüphesiz o ölçüyü aşanları en iyi bilen Rabbindir

    maide suresi3. Size şunlar haram kılındı: Ölü, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, yırtıcı hayvanlar tarafından yenmiş olup da henüz canlı iken kesmedikleriniz, dikili taşlar üzerinde boğazlananlar ve zararla kısmet paylaşmanız. Bunlar, birer yoldan çıkıştır.

    maide suresi87. Ey iman edenler, Allah'ın size helal kıldığı nimetlerin hoşlarını kendinize haram kılmayın, aşırı da gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.

     

    maide suresi88. Hem Allah'ın size rızık olarak verdiği nimetlerden helal ve temiz olarak yiyin hem de kendisine inanmış olduğunuz Allah'tan korkun!

    maide suresi96. Deniz avı ve onu yemek, size ve yolculukta olanlarınıza yiyecek olmak üzere helal kılındı. Kara avı ise, ihramlı bulunduğunuz sürece size haram kılındı. Huzuruna varıp toplanacağınız Allah'tan korkun!

     

    bakara suresi 173. O, size, yalnız hayvan ölüsü, kan, domuz eti ve Allah'tan başkası adına kesileni yasakladı. Ancak, kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zorunlu olan miktarı geçmemek şartıyla ona da günah yükletilmez. Çünkü Allah, çok bağışlayan ve merhamet edendir

     

    hac suresi30. Emir budur! Kim de Allah'ın hürmet edilmesini istediği şeylere saygı gösterirse bu, kendisi için Rabbi katında şüphesiz hayırlıdır. Size (Kur'an'da) okunup bildirilenlerin dışındaki bütün hayvanların etinden yemek helal kılınmıştır. O halde o putlardan, o pislikten kaçının; ve yalan sözden de kaçının.

     

    eğerki ALLAH kitaplarında bildirmese idi kendini İLAH,RAB,TAPILACAK YADA SÖZÜNE GÜVENİLECEK İNSAN OLARAK BEYAN EDECEK İNSANLAR VAR OLACIĞINDAN VE VAR OLDUĞUNDAN hemde bunların arasında müslümanlar bile varki mesela;altın,tavşan,midye,istakoz,ipek,kot vs.........gibi şeyleri dahi müslümanlara haram edecek güçleri kendilerinde buluyorlar,işte alttaki ayet buna kanıt;

    araf suresi 32. De ki: "Allah'ın kulları için yarattığı zineti ve temiz hoş rızıkları kim haram etmiş?" De ki: "Onlar, kıyamet gününde sadece kendilerinin olmak üzere, dünya hayatında iman edenler içindir." İşte bu şekilde ayetleri, ilim sahibi olanlar için ayrıntılarıyla açıklıyoruz.

    buda müşrikler yani ALLAHA ortak koşanlar için ayet;

    enam suresi 148. Allah'a ortak koşanlar diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz, ne de babalarımız O'na ortak koşardık; hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Bunlardan öncekiler de Bizim azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanlamışlardı. Onlara de ki: "İlim denilecek birşeyiniz var mı ki, bize çıkara-sınız? Siz sadece bir zannın ardından gidiyorsunuz ve siz yalnızca atıp tutuyorsunuz

    eğerki ALLAH kitaplarında bildirmese idi teknolojinin ve tıp bilminin olmadığı zamanlarda insanlar yedikleri ve içtiklerinden dolayı heba olurlardıkı,şu anda dahi yediklerine ve içtiklerine dikkat etmeyenlerden dolayı çok insan hayatını kayıp ediyor.

     

    KARDEŞ bunlar sadece yemek,içmek,giyinmek KURANDA içki,kumar,zina,adam öldürme,hırsızlık,ticaret,aile ilişkileri v.s...çok mesele var,sizin dediğiniz gibi BİLİM KİTAPLARI çok önemli ancak temel manada BİR İLAHIN BU DÜNYAYI YÖNETMESİ bence ve ALLAHCA en doğru bir karar yoksa ALLAH sen yağmur yağdır,meyve ve bitki yarat,güneşi aç,geceyi getir,ay ve yıldızlar parlasın değil nasıl çalıştığın işte emek vermeden para alamıyorsan,imtihanlara hazırlanmadan başarılı olamayacaksan,insanların koyduğu kurallara uymak zorunda isen ALLAHIN KİTAPLARINA,KOYDUKLARI KURALLARA VE EMRETTİKLERİ GÖREVLERE UYMAK ZORUNDASIN,ister inan,ister inanma.

     

    Aslında anlatacak çok şey var ama şimdilik bu kadar.

  18.  

    Sn.arci.. :)

     

    Evet..lafa hayale efsanelere dalmış olanlar var.. :D

     

    Öldükten sonra,ÖTE,de olacaklardan laf edenler..akıl ÖTE,si laflar ederler..tümüyle okuduğunu HAYALİNDE EFSANELEŞTİRİR..bu gezegende deneyimlenmemiş ne Cennet nede Cehennem GERÇEK değildir..dayının gerçeği değildir yani.. :D

     

    dayı kendini gezegen olarak görüyor.. :D bu gezegen dediği,bu gezegende kurduğu.. yani mekansal Cennet ve Cehennemi dayı kendi düşünce aleminde kurar.. :)

     

    Kısacası..dayı Cennet ve Cehennemin ne OLMADIĞINI anladı..şimdi ne olduğunu araştırıyor..deneyimleyip kesin ve doğru sonuçlara varıyor..bu yüzden biraz larj takılıyor.. :D

     

    Ceza ve Mükafata dayalı inanç sistemini okudu bitirdi..şimdi sistemin işleyişinin ZEVKİNDE.. :)

     

     

    2 AYET DAHA

    bakara suresi6. Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da uyarmasan da onlarca aynıdır. İman etmezler.

    7. Allah, kalplerini ve kulaklarını mühürlemiş; gözlerine de bir perde inmiştir. Bunların hakkı pek büyük bir azaptır.

  19. [b]bakara suresi6. Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da uyarmasan da onlarca aynıdır. İman etmezler.

    7. Allah, kalplerini ve kulaklarını mühürlemiş; gözlerine de bir perde inmiştir. Bunların hakkı pek büyük bir azaptır.

    23. Eğer kulumuza parça parça indirdiğimiz Kur'an'dan şüphe ediyorsanız, haydi onun gibisinden bir sure meydana getirin ve Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın, eğer iddianızda doğru iseniz.

    24. Fakat yapamazsınız -ki hiç bir zaman yapamayacaksınız- o halde kafirler için hazırlanın -çırası insanlarla taşlar olan- o ateşten sakının!

    [/b]

     

    konuşmaya ne hacet,ALLAH cevabını veriyor zaten

  20. Ben yıllardır bu forumda yazıyorum, iddiasında hiç bulun"Muhammed yalancıdır" madım. Bunu çekindiğim, "neme lazım, suçlamada çok da ileri gitmeyeyim" diye düşünerek değil, çok samimi olarak, içimdeki düşüncem olarak açığa vuruyorum. Söylediklerine kendisinin de inandığını düşünüyorum. Her insan içine doğanların göklerden fısıldandığına inanabilir, bunda bir sorun görmüyorum. Bunu günümüzde de bir çok insanda görebiliriz.

     

    "Rüyalar nübüvvetin yarısıdır" denir. Demek ki yarı rüya, yarı içine doğan düşünce ve duygularla insan bir çok şeye inanabilir.

     

    Ben öteden beri insanları dürüstler - sahtekarlar, yalancılar - doğrular, iyiler - kötüler, şeytanlar - melekler, cennetlikler - cehennemlikler diye ayıramayacağımızı söylüyorum...

     

     

    sayın demirefe,"Muhammed yalancıdır" demenize gerek kalmıyorki zaten, herşeyi söylüyorsunuz,

     

    Ayrıca bu sınıfları insanlar kendi tarafında olanlar ile dost oldukları için kendilerine taraf teşkil ediyorlar,şimdi siz eğer iyi bir hırsız iseniz gidip iyi insanlarla dost olmazsınız,iyilerin içerisinde canınız sıkılır yada iyileride kendi tarafınıza çekmek için mücadele edersiniz,işte size yeni bir grup bak işte orada oturuyorlar,bunların hepsi hırsız (ülkemizde çokca bulunur) diye tabir ederiz,bunda hiçbir sakınca yok,varmı??????????

    ''''cennetlikler - cehennemlikler diye ayıramayacağımızı söylüyorum...''''bunuda biz değil ALLAH ayırır ,oda ahirette

  21. İslam alimleri adem için bahsedilen cennetin ahiret cenneti olmadığını ve dünyadaki bir yer olduüunu söyler, cennet arapçada ayrıca bahçe demektir kanıtı şöyledir.

     

     

     

    Şu sebeblerden dolayı da o ahiretteki cennet olamaz.

     

    1-Ademin halife tayin edilmesi yeryüzünde olmuştur.

    bu doğru

    : Allah, dedi ki: ?Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (mahşere) çıkarılacaksınız.?

    araf 25.ayet:

    1. kâle : dedi

    2. fî-hâ : orada (yeryüzünde)

    3. tahyevne : yaşarsınız (hayy olursunuz)

    4. ve : ve

    5. fî hâ : orada

    6. temûtûne : ölürsünüz

    7. ve min-hâ : ve oradan

    8. tuhrecûne : çıkarılırsınız

     

    2-Allahın ademi yaratıp sonra semaya çektiğine dair bir haber yoktur.

     

    dikkatle incelerseniz ''inin'''

    Elmalılı Hamdi Yazır : ve dedik ki «ya Adem sen ve zevcen Cenneti mesken edin, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın ki haddi aşan zalimlerden olmayasınız

    Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Ve dedik ki: «Ey Adem, sen ve eşin cennete yerleşin, ikiniz de orada dilediğiniz yerde bol bol yiyin, ancak şu ağaca yaklaşmayın ki, haddini aşan zalimlerden olmayasınız.»

    Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Dedik ki: «Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.»

    bakara 35.ayet:

     

    1. ve kulnâ : ve biz dedik

    2. yâ : ey

    3. âdemu : Âdem

    4. uskun : iskân ol, otur, yerleş

    5. ente : sen

    6. ve zevcu-ke : ve senin eşin

    7. el cennete : cennet

    8. ve kulâ : ve ikiniz yeyin

    9. min-hâ : ondan

    10. ragaden : bol bol

    11. haysu : yerden

    12. şi'tumâ : dilediniz (ikiniz)

    13. ve lâ takrabâ : ve yaklaşmayın (ikiniz)

    14. hâzihi : bu

    15. eş şecerete : ağaç

    16. fe : o zaman, o taktirde, aksi halde, yoksa

    17. tekûnâ : siz (ikiniz) olursunuz

    18. min ez zâlimîne : zalimlerden

     

    araf 24.ayet:

    1. kâle : dedi

    2. ıhbitû : inin

    3. ba'dukum : sizin bir kısmınız

    4. li ba'dın : bir kısmına

    5. ba'dukum li ba'dın : birbirinize

    6. aduvvun : düşman

    7. ve lekum : ve sizin için vardır

    8. fî el ardı : yeryüzünde

    9. mustekarrun : bir yerleşim (istikrar) karar verilmiş

    10. ve metâ'un : ve metâ (geçim)

    11. ilâ hînin : belli bir süreye kadar

     

     

    . Muhammed Esed : (Allah): "İnin, (bundan böyle) birbirinize düşman olarak!" dedi, "yeryüzünde bir süre için konacak bir yurt ve geçiminizi sağlayacak şeyler bulacaksınız.

    Ömer Nasuhi Bilmen : Buyurdu ki: «Biriniz birinize düşman olarak (yeryüzüne) ininiz. Sizin için yerde bir zamana kadar bir ikametgâh, bir temettü vardır.»

    Şaban Piriş : Allah buyurdu ki: -Birbirinize düşman olarak inin! Yeryüzünde belirli bir süreye kadar yerleşip, geçinmek size takdir edildi.

    Suat Yıldırım : (24-25) Buyurdu ki: "Birbirinize düşman olarak inin! Size dünyada bir süreye kadar kalma ve yararlanma imkânı veriyorum. Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve yine oradan diriltilip mezardan çıkarılacaksınız."

    Süleyman Ateş : (Allâh) buyurdu: "Birbirinize düşman olarak inin, sizin yeryüzünde bir süreye kadar kalıp geçinmeniz gerekmektedir."

    Tefhim-ul Kuran : (Allah) Dedi ki: «Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yer yüzünde belli bir vakte kadar sizin için bir yerleşim ve meta (geçim) vardır.»

    Ümit Şimşek : Allah 'Birbirinize düşman olarak inin,' buyurdu. 'Yeryüzünde sizin için bir vakte kadar bir yerleşim ve nasip vardır.

    Yaşar Nuri Öztürk : Buyurdu: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde belirli bir süreye kadar mekan tutmanız ve nimetlenmeniz öngörülmüştür."

    araf suresi 19.ayet:

     

    1. yâ âdemu : ey Âdem

    2. uskun : yerleşin, ikamet edin

    3. ente : sen

    4. zevcu-ke : senin zevcen

    5. el cennete : cennet

    6. fe : böylece, o zaman

    7. kulâ : yeyin (ikiniz)

    8. min haysu : yerden, yerde, nereden

    9. şi'tumâ : dilediğiniz (siz ikiniz)

    10. lâ takrebâ : yaklaşmayın (ikiniz)

    11. hâzihi : bu

    12. eş şecerete : ağaç

    13. fe tekûnâ : o zaman olursunuz (siz ikiniz)

    14. min ez zâlimîne : zalimlerden

    araf suresi 19.ayet:

     

    Muhammed Esed : Ve (Sana gelince) Ey Adem, sen ve eşin, yerleşin bu bahçede; ve yiyin, neyi gönlünüz çekerse; ama sakın şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalim kimselerden olursunuz!

    Ömer Nasuhi Bilmen : «Ve ey Âdem! Sen ve eşin cennette ikamet ediniz, dilediğiniz yerden yiyiniz ve şu ağaca yaklaşmayınız, sonra ikiniz de zalimlerden olursunuz.»

    Şaban Piriş : -Ey Adem, sen ve eşin cennete yerleşin. Dilediğiniz yerden yiyin, fakat, şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.

    Suat Yıldırım : "Sana gelince Âdem, seninle eşin cennete yerleşiniz, istediğiniz her tarafından yiyip içip yararlanınız. Yalnız sakın şu ağaca yaklaşmayın! Böyle yaparsanız zalimlerden olursunuz."

    Süleyman Ateş : (Sonra Allâh, Âdem'e hitâbetti): "Ey Âdem, sen ve eşin cennette durun, dilediğiniz yerden yeyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zâlimlerden olursunuz."

    Tefhim-ul Kuran : Ve ey Adem, sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz de dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.

    Ümit Şimşek : 'Sen ise, ey Âdem, eşinle beraber Cennette yerleşin. İkiniz de istediğiniz yerden yiyip için. Ama şu ağaca yaklaşmayın; sonra kendinize yazık edersiniz.'

    Yaşar Nuri Öztürk : "Ey Adem! Sen ve eşin cennette oturun, dilediğiniz yerden yiyin ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de zalimlerden olursunuz."

     

    yani DÜNYADA bir mekan değil yanlız onlar için var edilen bir mekan ama ahiretten sonraki cennette '''şu ağaca yaklaşmayın.''''diye bir imtihan olmayacağı için onlar için tahsis edilen ve imtihan edilen ile ahiretten sonra yaratılacak cennet aynı cennet değil,bilmem anlatabildimmi.

     

    isterseniz bu siteden sizde araştırabilirsiniz.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.