Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

arman

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

arman tarafından postalanan herşey

  1. Boş laflar Demek kürdistan ha iyi yolculuklar şimdiden ...
  2. arman şurada cevap verdi: mystic river başlık Güncel Konular
    Bende canım öyle istediği için bugünden kutlayayım dedim kime ne ...
  3. arman şurada cevap verdi: arman başlık Kadın Erkek İlişkileri
    Yese söyliycem listemide yemiyoo
  4. arman şurada cevap verdi: arman başlık Kadın Erkek İlişkileri
    Hani laf aramızda ben de Tom cruise- Mel gibson - Bradd pit ve Antonio banderası çok beğenirim.. Zaten Antonio benim ispanyol şubem sayılır A bu arada sayın hemcinslerim boşverelim erkeğin sexisini de bayanlardan en sexiler kimler ?
  5. arman şurada cevap verdi: arman başlık Havadan Sudan Konular
    Bulaşıkları diyommm kim yıkıyo evdee
  6. arman şurada cevap verdi: arman başlık Havadan Sudan Konular
    Ok sorarım ben kardeşime nasılsa.. Peki river anladığım kadarıyla sanat müziği sevmesini söylüyorsun .. Hiç kendin parça besteledin mi ? Ya da buna kabiliyetin varmı ? Eğer varsa bu yeteneğini neden burada bizimle paylaşmıyorsun ? Eğer yazmış olduğun şarkı sözlerin varsa neden biz okuyamıyoruz? Teşekkürler yinede cevizim ha bu arada hazır buraya kadar gelmişken doğru söyle bak evde bulaşıkları sen mi yıkıyorsun ?
  7. arman şurada cevap verdi: arman başlık Kadın Erkek İlişkileri
    Hayır yani tamam karizmatik erkek var yakışıklı erkek var çekici erkek var hatta güzel erkek bile var da sexi erkek tabirini kullanırken bayanlar neye göre bunu değerlendiriyorlar ki ? Hani sokakta yırtmaçla dolaşsak ve ya göğüs dekolteli elbiselerimizle gıllı göğüslerimizi sergilesek sexü mü oluruk ki acaba ?
  8. arman şurada cevap verdi: arman başlık Havadan Sudan Konular
    Ne kadar güzel anlatmışsın böyle.. İkiniz adınada çok sevindim ama sevgili river ceviz derken ya niye bu nik anlamında sordum aslında yani neden ceviz de fındık ya da fıstık değil ? ( Cevizim kızma sakın valla merak ediyom )
  9. arman şurada cevap verdi: arman başlık Havadan Sudan Konular
    Neden gizimli nehir ? İlla bi gizem olması gerekirmiydi ? Ve yakalmışken size neden ceviz diyede sorayım ?
  10. arman şurada bir başlık gönderdi: Kadın Erkek İlişkileri
    Sexi kadını anladık, biliyoz da sexi erkek nasıl bişi oluyo ?
  11. arman şurada cevap verdi: mystic river başlık Güncel Konular
    Büyük Türkiye Cumhuriyetinin bu en büyük bayramı hepimize kutlu olsun
  12. Sayın lena her ne kadar fikirlerine uzak da olsam tavrına ve uslubuna olana hayranlığımı belirtmek isterim ... En çok da iyiniyetli ve öğrenmeye hevesli yaklaşımına çok saygım var.. Yazılarını ilginç bulduğumu bil.
  13. Ölüm bekleme salonudur...Hangi odaya alınacağımızı daha sonra öğrenicez..
  14. Bir dönem tai Box yapmama rağmen her zaman en sevdiğim spor dalı basketbol olmuştur.. ( Golgi bilir )
  15. arman şurada cevap verdi: arman başlık Forum Oyunları
    Alam iftar davetlerinde ama o da seni gündüzleri özellikle çok arıyor Bu arada senin biraz daha yemek yemeye ihtiyacın mı var ne aç gibisin sanki ?
  16. arman şurada cevap verdi: arman başlık Forum Oyunları
    Cücene ihtiyacın var sanki
  17. Kız Çocuklarının Dramı Cahiliye devrine ait bir başka kötülüğü de Kur’ân-ı Kerîm şöyle anlatır : وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُمْ بِاْلأُنثَى ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَدّاً وَهُوَ كَظِيمٌ $ يَتَوَارَى مِنَ الْقَوْمِ مِنْ سُوءِ مَا بُشِّرَ بِهِ أَيُمْسِكُهُ عَلَى هُونٍ أَمْ يَدُسُّهُ فِي التُّرَابِ أَلاَ سَاءَ مَا يَحْكُمُونَ “Onlardan biri kız ile müjdelendiği zaman, pek öfkeli olarak yüzü simsiyah kesilir. Kendisine verilen müjdenin sevimsizliğinden dolayı kavminden gizlenmek ister. Onu, hakarete katlanarak yanında tutacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? (Bunu düşünür durur.) Bak ne kötü hüküm veriyorlar!..” (Nahl, 16/58-59). Evet, onlardan herhangi biri kız çocuğu olduğu beşaretini aldığı zaman, öfkeden yutkunup duruyor.. bu yüzden de yüzü simsiyah kesiliyor ve bu acı müjdeden dolayı halkın içine çıkıp görünmekten de utanıyordu. O böyle bir haberi o kadar kötü buluyordu ki, kaybolmak, gizlenmek, bir deliğe girip saklanmak istiyor ve iki alternatiften birine katlanmak zorunda olduğuna inanıyor, tereddütler içinde bocalıyor ve bir karar veremiyordu: Ya cemiyet içinde düştüğü horluğa katlanıp o çocuğu hayatta bırakacak veya şerefini temizlemek için (!) o kız çocuğunun vücudunu ortadan kaldıracaktı. İşte kadın cahiliye döneminde böylesine istihkâr ediliyordu.. ve bu istihkâr, tezyîf, terzîl sadece cahiliye Araplarına mahsus da değildi. Roma ve Sâsâni imparatorluklarında da durum aynıydı. Bu itibarla denebilir ki; İslâm’ın, cahiliye Arapları arasındaki kadınlık dünyasıyla alâkalı o müthiş tesbit ve inkılâbı, aynı zamanda topyekün dünya kadınlığı adına, insanlık tarihinde eşi benzeri olmayan bir operasyondur. Evet, ilk defa Kur’ân, bu tür canavarlığın önüne çıkıyor ve hangi sebeple ve ne şekilde olursa olsun çocukların öldürülmesini yasaklıyor: وَلاَتَقْتُلُواْ أَوْلاَدَكُمْ مِنْ إمْلاَقٍ نَحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَإِيَّاهُمْ “Fakirlik yüzünden çocuklarınızı öldürmeyin; sizin de onların da rızkını Biz veririz.” (En’âm, 6/151). Sanki Cenâb-ı Hak onlara şöyle diyordu: Çocuklarınızı niçin öldürüyorsunuz? Sizi de onları da rızıklandıran Benim. Görmüyor musunuz, zemin, binler sofralar halinde hazırlanıp sizin emrinize sunuluyor. Semâ sizin imdadınıza koşuyor. Bulutları sizin için sevkedip oradan yağmuru ve kar’ı yağdıran, sonra da zemin yüzünde milyonlarca türde bitkiyi bitiren Benden başka kim olabilir? Bütün bunları gördüğünüz halde, hangi vicdan, hangi insaf ve hangi akılla rızık korkusuna düşüyor da çocuklarınızı öldürüyorsunuz. Sakın unutmayın; böyle yapanlar Allah’a (cc) hiç mi hiç muhatap olma liyâkatına eremeyecekler ama; birgün o masumlar muhatap kabul edilerek, hangi cürümleri sebebiyle öldürüldükleri, kendilerine sorulacak ve evlatlarını öldüren o zalimler de, bu zulümlerinin cezasını mutlaka göreceklerdir. İşte وَإِذَا الْمَوْؤُدَةُ سُئِلَتْ $ بِأَيِّ ذَنْبٍ قُتِلَتْ “Diri diri toprağa gömülen çocuklarınıza ‘suçunuz neydi, hangi günah sebebiyle öldürüldünüz?’ diye sorulduğunda.” (Tekvir, 81/8-9) mealiyle verdiğimiz âyet o müthiş ürperticiliğiyle bize bu devrin ahlâkını anlatmaktadır. Bir gün bir sahâbî, Allah Resûlü’nün huzuruna gelerek cahiliyeye ait bu canavarlığı şöyle dile getirmişti: “Ya Resûlallah! Biz cahiliye devrinde kız çocuklarımızı diri diri gömerdik. Benim de bir kız çocuğum vardı. Annesine ‘bunu giydir, dayısına götüreceğim’ dedim. (Kadın bunun ne demek olduğunu bilirdi. Ciğerpâresi, evladı biraz sonra bir kuyuya atılacak ve orada çırpına çırpına can verecekti. Ne var ki, kadının böyle bir canavarlığın önüne geçme hak ve selâhiyeti yoktu. Yapabileceği tek şey, için için ağlayıp gözyaşı dökmekti). Hanımım dediğimi yaptı. Çocuk hakikaten dayısına gideceğini zannediyor ve cıvıl cıvıl koşuşuyordu. Elinden tutup daha önce kazdığım bir kuyunun yanına getirdim. Ona kuyuya bakmasını söyledim. O tam kuyuya bakayım derken, sırtına bir tekme vurdum ve onu kuyuya yuvarladım. Fakat her nasılsa, eliyle kuyunun ağzına tutundu. Bir taraftan çırpınıyor, diğer taraftan da: ‘Babacığım üzerin tozlandı’ deyip elbisemi silmeye çalışıyordu. Buna rağmen bir tekme daha vurdum ve onu diri diri toprağa gömdüm.” Adam bunu anlatırken Allah Resûlü ve yanındakiler hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı. Orada oturanlardan birisi: “Be adam Resûlullah’ı, hüzün içinde bıraktın!” deyince, Efendimiz, adama: “Bir daha anlat” dedi. Adam hâdiseyi bir kere daha anlattı. İki Cihan Serveri’nin gözlerinden süzülen yaşlar mübarek sakalından aşağıya akıyordu[1]. Allah Resûlü hâdiseyi tekrar ettirmekle sanki şunu anlatmak istiyordu: “İşte siz İslâm’dan evvel böyleydiniz. Tekrar tekrar anlattırdım ki, İslâm’ın size kazandırdığı insanlığı bir kere daha hatırlamış olasınız!” Bu acılardan acı misâlde görüldüğü gibi, o gün insanlık müthiş bir buhran geçiriyordu; hergün çölün karanlıklarında binbir fezâyiin yanında bir de derin derin çukurlar kazılıyor ve nice masum çocuk onların içinde can veriyordu. Beşer, vahşette sırtlanları çoktan geride bırakmıştı. Dişsiz olanın hakk-ı hayatı yoktu ve mutlaka bir dişlinin keskin dişleri arasında paralanmaya mahkumdu. Cemiyet bunalımlar içindeydi. Bu bunalımlara “dur” diyecek kimse de yoktu. Tam bugünlerde varlığın ille-i gâiyesi olan O, insanların içinden ayrılıyor; ümmetinin daha sonra “Nur dağı” diyeceği “Hira mağarası”na çekiliyor ve gözleri ufuklarda kurtuluş şafakları bekliyordu. Herhalde o esnada başını secdeye koyuyor, saatlerce yalvarıyor ve Rabb’inden insanlığı kurtaracak bir halaskâr talep ediyordu. Buharî ve Müslîm’de bu hâdise anlatılırken فَيَتَحَنَّثُ فِيهَا tabiri kullanılır. Bu tabir kendini ibadete vermek, inzivaya çekilmek mânâlarına gelir. Evet Allah Resûlü bazen günlerce Mekke’ye dönmüyor ve orada kalıyordu. Ancak azığı bittiğinde geliyor ve yetecek kadar azık alıp tekrar gidiyordu.[2] O, herhalde bir taraftan varlığı, varlığın perde arkasını, hilkatı ve hilkatın gayesini; diğer taraftan da, şirazeden çıkmış insanlığı, onun ürperten halini ve yürekler acısı melâlini düşünüyordu Kaynak:[1] Darimi, Mukaddime, 1. [2] Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 3; Müslim, İman, 252. [3] İbn Kesîr, el-Bidaye, 3/241 Cahiliye devri Arap hukuku A- AİLE: 1- Evliliğin Çeşitleri: Câhiliyye devrinde çeşitli evlenme şekillerine rastlanmaktadır: a) İslâm'ın bazı kayıt ve şartlarla devam ettirdiği evlilik (nikâh). Buna göre bir erkek, veli veya babasından kızı ister, muayyen bir meblâğ (mehir) verir ve onunla evlenirdi.(23) Trampa şeklinde evlilik: İki kişi kızlarını veya velisi bulundukları kadınları veya kızları mehirsiz değişir ve evlenirlerdi. (Nikâh'u şigâr). İslâm'da hadisle menedilmiştir.(24) c) Analıkla evlenmek: Ölen kişinin başka kadından olan en büyük oğlu analığını melirsiz almak, yahut onu mehri mukabilinde başkasına vermek, yahut da ölünceye kadar evlenmesine mâni olup mirasına konmak hakkına sahip idi. (Nikâhu'l-makt). İslâm bu çirkin âdeti de kaldırmıştır.(25) d) İki kız kardeşle birden evlenmek ve sınırsız olarak birden fazla kadınla evlenmek mümkün idi. İslâm birincisini menetmiş,(26) ikincisini kayıt ve şartlara bağlayarak, en çok dört ile sınırlamıştır.(27) 2- Evlenme Mânileri: Yakın akraba ile evlenmek memnû idi. Ezcümle analar, kızlar, hala ve teyzelerle evlenilmez. Ayrıca evlâtlık da gerçek evlâd gibi telâkki edilirdi. Evlâtlık hariç diğer hısımlarla evlenmeyi İslâm da menetmiştir.(28) 3- Mehir: Veli veya babası, evlendi rdiği kız yahut kadının mehrini kendileri alır, kızlara bir şey vermezlerdi. İslâm bunu menetmiş, mehrin kadına ait bir hak olduğunu bildirmiştir.(29) 4- Evliliğin Sona Ermesi: Evliliği sona erdiren, karıyla kocayı ayıran sebebler vardır: a) Talâk (boşama): Erkek karısını tatlik eder, boşar ve reddederdi; bunun bir sınırı yoktu. Meselâ on kere boşamak ve her defasında bundan vazgeçerek evliliğe avdet etmek mümkün idi. Bunu karısına sormadan koca yapardı. İslâm boşamayı -buna ihtiyaç ve zarûret bulunmak şartıyle- üçe indirmiştir.(30) Hulü': Kadın veya velisi, muayyen bir meblâğ vererek kocanın boşamasını temin eder. Para karşılığında boşama iki tarafın pazarlık ve anlaşmalarına bağlıdır. İslâm bunu prensip olarak kabul etmiş, fakat kayıt ve şartlara bağlamıştır.(31) c) İlâ: İlâ kelimesinin lüğat mânası yemindir. Koca, karısına yaklaşmamak üzere yemin eder, bir veya iki yıl hitamında -yaklaşmazsa- onu boşamış sayılırdı. İslâm bekleme süresini dört aya indirmiş, süre sona erince kocanın, bir bâin veya ric'î tâlâk ile boşamış olacağına hükmetmiştir.(32) d) Zıhâr: "Zahr" sırt, "zıhâr" ise sırt üzerine yemindir; karıya karşı: "Sen bana anamın sırtı gibisin" denmek suretiyle icrâ edilir ve kadın boşanmış sayılırdı.(33) İslâm zıhârı boşama saymamış, ancak keffâreti gerektiren bir yemin telâkki etmiş, "bir köle azat etmek, gücü yetmezse iki ay oruç tutmak, bunu da yapamazsa altmış fakiri doyurmak"tan ibaret olan keffâreti ödemedikçe kadına yaklaşmayı menetmiştir.(34) e) İddet: Boşanan veya kocası ölen kadının rahminin boş olduğunu kesin olarak anlama sebebine dayanan iddet, kadının bir müddet beklemesi, bu müddet içinde evlenmemesi demektir. Câhiliyyet devrinde kocası ölen bir kadın bir yıl beklerdi ve âdeta işkence çekerdi. İslâm bunu kaldırmış, iddeti makul ölçüler içinde tutmuştur. 5- Vasiyyet ve Miras: a) Vasiyyet: Vasiyyet ölüme bağlı bir tasarruftur. Bununla muayyen bir mal bir kimseye temlik edilir. Câhiliye devrinde araplar -vâris olsun başkaları olsun- herkese, istenildiği kadar malın vasiyet edilebileceğini kabul etmişlerdi. İslâm bunu, sadece mirascıların dışındaki kimselere ve terikenin üçte birine tahsis etti. Üçte birden fazla vasiyyetin ifası vârislerin rızasına bağlıdır. Vârise vasiyyet yoktur. Mirâs: Ölünün malının başkalarına intikali iki sebep ve bağa istinad ediyordu: aa) Kan hısımlığı: Ölünün büyük erkek çocukları vâris olurdu. Kadınlar, kızlar ve silâh taşıyamıyan çocuklar vâris olamazdı. Eğer büyük oğul yoksa kardeş, amca gibi diğer erkek kan hısımlarına intikal ederdi. ab) Anlaşma ve akid: Evlâd edinme, kardeş olma veya miras mukavelesi yapmak suretiyle de kişilerin yekdiğerine vâris olmaları mümkün idi. İslâm, miras üzerinde büyük değişiklikler getirmiştir. B- MUÂMELÂT (Borçlar ve Eşya) HUKUKU: İslâmdan önce araplar şirket, alış-veriş gibi bazı hukukî akit ve muâmele şekillerini tanımışlardır: 1- Şirket Akdi: Hz. Peygamber ve sahâbenin hayat hikâyelerinde, İslâm'dan önce ortaklık akdinin bilindiğini gösteren ifadeler vardır. Hz. Peygamber (a.s.) nübüvvetten önce es-Sâib b. Ebî's-Sâib ile ortaklık etmiştir. Mekke'nin fethinde ortağı kendisine gelince Rasûlullah ona şöyle hitab etmiştir: "Benim ortağım idin; hem de ne iyi ortak! Ne anlaşmazlık çıkarırdın ne de münâkaşa!"(35) 2- Mudârabe veya Kırâz Akdi: Bir taraftan sermaye, diğer taraftan iş ve ticaretin meydana getirdiği bir nevi ortaklıktır. Sermaye sahibi kârın bir miktarını alır. Araplar arasında yaygın olan bu muâmeleyi İslâm ıslâh ederek benimsemiştir.(36) 3- Selem Akdi: Peşin para ile sonradan teslim edilecek, hali hazırda mevcut olmayan bir malı satın almaktır. Hz. Peygamber Medine'ye geldiği zaman, bir iki yıllığına bu akdi yaptıklarını görmüş "ölçü ve zaman belli olsun" buyurmuşlar,(37) küçük değişiklikler ile devam ettirmişlerdir. 4- Borçlanma ve Fâiz: Paraya ihtiyacı olanlar, paralı kimselerden ödünç alır, muayyen zaman sonunda faiziyle öderlerdi. Ödeme, zaman geldiği halde yapılmazsa alacaklı borçluya "ya öde, ya artır" derdi. Borçlu "şu kadar zaman sonra şu kadar fazlasıyle ödeyeyim" der ve böylece faiz katlanarak devam ederdi.(38) İslâm faizin bütün nevilerini kaldırmıştır. 5- Rehin: Borcun ödenmesini garanti altına almak maksadıyle alacaklı borçludan rehin alırdı. Borç ödenmediği takdirde rehin olarak bırakılan mal alacaklının olurdu. İslâm rehnin bu şekilde maledilmesini menetmiştir.(39) 6- Alış-veriş Şekilleri: Çeşitli alış-veriş şekilleri vardır. İslâm bunlardan bir kısmını (karşılıklı rızâya dayanmayan, mechul bir unsur ihtiva edenlerini...) menetmiştir: a) Münâbeze, mülâmese ve hasât bey'i: Satılacak şeye elbisesini atmak, eli ile dokunmak veya üzerine çakıl taşı atmak suretiyle -aldım, sattım sözleri kullanılmadan- alış-veriş yapılırdı. İslâm bunları mentemiştir.(40) Hileli arttırma (necş): Alma niyeti olmadığı halde mal arttırılır, müşterinin daha çok para vermesi temin edilirdi. Bu da menedilmiştir.(41) c) Borçlunun satılması: Roma hukukunda gördüğümüz gibi burada da borcunu ödemiyen kimsenin satılması âdeti vardı. İslâm bunu da yasaklamıştır.(42) C- CEZÂ HUKUKU: 1- Kısas: Araplar "ölümü en iyi ölüm yok eder" derler, bununla kısası kastederlerdi. Ancak onların anlayış ve tatbikatına göre sadece katil değil, onun bütün yakınları sorumlu sayılır, intikam için kısasa dahil edilir, kısas şahsî öç alma şeklinde uygulanırdı. İslâm, "kimse, kimsenin günahını yüklenmez" prensibini getirmiş,(43) kısasın hükme bağlanması ve infâzını ilgili hâkimin selâhiyetine dahil etmiştir. 2- Diyet: Taammüden ve kasten olmayıp hatâ yoluyla meydana gelen katil hadiselerinde diyet tatbik edilir ve katilin kan hısımları da ödemeye iştirak ederlerdi. İslâm bunu ibka ettiği gibi, amden (kasten) öldürme olayında da -maktûlün velisi razı olursa- diyeti getirmiştir. D- MUHÂKEME USÛLÜ: 1- Kasâme: Katili mechul cinayetlerde maktûlûn bulunduğu köy veya mahalle ahâlisinden 50 kişinin "Öldürmedik ve öldüreni de görmedik" diye yemin etmelerine "kasâme" denir. Bunu taleb etmek, maktûl velisinin hakkıdır. İslâm bu usûlü kabul etmiştir.(44) 2- İsbat: Dâvacı iddiâsını şahid (beyyine) ile isbata çalışır, bunu yapamadığı takdirde dâvalıya yemin teklif ederdi. İslâm da prensip olarak bu usulü benimsemiş,(45) ayrıca muhâkeme usûlünü adâletin kısa sürede gerçekleşmesini sağlayacak şekilde geliştirmiştir. -------------------------------------------------------------------------------- 21. C. Zeydân, age., C. I, s. 8 vd. 22. age, s. 18 vd. 23. eş-Şevkânî, Neylü'l-evtâr, c. VI, s. 168 (Buharî'den). 24. en-San'ânî, Sübülü's-selâm, c. III, s. 161. 25. en-Nisâ: 4/19, 32. 26. en-Nisâ: 4/23. 27. es-Sân'ânî, age., C. III, s. 175, eş-Şevkânî, age., C. IV, s. 178. en-Nisâ: 4/3. 28. en-Nisâ: 4/23. 29. en-Nisâ: 4/4. el-Hudârî, Târihu't-teşrî, s. 78. 30. el-Bakara: 2/230, 232. 31. Mukayeseli İslâm Hukuku, s. 311 vd. 32. eş-Şevkânî, age., C. VI, s. 271; H. K., age, s. 321 vd. 33. el-Cessâs, Ahkâmu'l-Kur'ân, C.III, s. 418. 34. el-Mücâdile: 58/2-4. 35. Ebû Dâvûd, el-Edeb, bâb: 17; İbn Mâce, et-Ticârât, bâb: 63; İbn Hanbel, Müsned, C. III, s. 425. 36. eş-Şevkânî, age., C. V, s. 278 vd. 37. eş-Şevkânî, age., C. V, s. 239 vd. 38. el-Cessâs, Ahkâmu'l-Kur'ân, C.I, s. 464. 39. el-Cessâs, age., C. I, s. 528. 40. Age, 530; eş-Şevkânî, Neylü'l-evtâr, C. V, s. 159. 41. eş-Şevkânî, age., C. V, s. 175. 42. Dr. Abdulkerim Zeydân, el-Medhal li-dirâseti'ş-şerî'a, s. 36. 43. el-En'âm: 6/164. 44. eş-Şevkânî, age., C. VII, s. 37. 45. Age, s. 42. Bu konuda (Câhiliye Hukuku) için -dipnotlarda geçen kaynaklardan başka- bak. Ahmed Emin, Fecr'ul-İslâm, s. 225-227; M. Yûsüf Mûsa, el-Emvâl, s. 13-18, Şah Veliyyullah, Huccetüllâhi'l-bâliğa, s. 262
  18. O damarada talibim
  19. http://www.liberal-dt.org.tr/index.php?lan...article&art=456 Bu sadece bir örneği temebellik ypmaz ve objektif olursan daha bir çok yerde bulabilirsin..
  20. Google arama motoruna arap kabileleri yaz ve doğru düsüt bak kaynaklar oralarda belirtilmiştir.. O kaynakları takip et ( zaten kabul etsen şaşardım battıkça batıyorsun )
  21. Hazrec ve evs kabileleri başı çekerler.. Başka ?
  22. Bu lafının üzerine şu anımı anlatmazsam çatlarım.. Üniversite yılları okulun en yakışıklı iki çocuğundan biri benim kankam .. Diğeri ise bursalı bir arkadaştı.. Kankam bir kızla çıkıyor okuldan ve bursalı çocukda yine okuldan başka bir kızla çıkıyor ... Bir zaman sonra her iki çiftde kısa aralıklarla eşlerinden ayrılıyorlar.. Benim kanka bursalı çocuğun eski kız arkadaşına çıkma teklf ediyor ama kız kabul etmiyor ve işte kadınların en ince noktalarından biri... Kızın kankamın arkadaşlık teklifini kabul etmemesinin sebebi eğer kabul ederseymiş kankamın eski kız arkadaşından daha güzel olduğunu idda edemezmiş kız kankamın teklifini ve onu nasıl reddettiğini okulda herkese anlatacakmış ki böylelikle kankamın eski sevgilisinden daha güzel ve çekici olduğunu kanıtlayacakmış cümle aleme.. Biz mi ? Biz dumurlardaydık...
  23. Câhiliye döneminde Arap yarımadasına bakarsan eğer, kendi kabuğuna çekilmiş bağımsız kabilelerden oluşan bir toplumun bulunduğunu görürsün. Bu kabileler, Adnânîler ve Kahtânîler olarak bilinen iki ana koldan birine dayanmaktadır. Adnânîlerin en meşhur kolları, Mekke'de Kureyş, Tâif’te Sakîf, Bahreyn’de Abdulkays, Yemen’de Benû Hanîfe, Dehnâ çölünde Temîm ile Dabbe; Yarımada’nın Kuzeydoğu’sunda Yemâme, Bahreyn’e doğru uzanan bir çizgide Benû Bekr ile diğer kolları gelmektedir. Ayrıca Kinâne, Mekke yollarındaki Huzeyl, Necid’deki Kaysu ‘Aylân kabileleri de Adnânîlerdendir. En önemli kabileleri ise Hevezân, Süleym, Amir ve alt kolları olan Kilâb, Akîl, Müzeyne ve Benû Sa‘d kabileleridir. el-Mufaddal ed-Dabbî’nin derlediği kasidelerin birinde Tağlib kabilesi, cömetliği ve savaşçılığı ile övülürken bu arada diğer bazı kabileler de kendilerine ait özellikleriyle sıralanmaktadırlar. Hz muhammed döneminde ise Mekkede özellikle üç kabile başı çekmekteydiler.. Bunlar Kureyş, Evs ve Hazrec kabileleriydi... Yeter mi?

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.