Zıplanacak içerik

arman

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

arman tarafından postalanan herşey

  1. arman şurada cevap verdi: arman başlık Forum Oyunları
    Işıkların kapanması lazım ... Zira uyuyamıyorsun..
  2. arman şurada cevap verdi: arman başlık Havadan Sudan Konular
    Cafemiz bayram öncesi temizliğe alınmıştır.. Hadin bakalım millet öyle beleş cafe yok herkes temizliğe yardım edecek..
  3. arman şurada cevap verdi: arman başlık Şiir Forumu
    çözemezsiniz beni yaralayabilir ya da sendeletebilir ama tutamazsınız bir deliyi zaman onda bir bıçak hatıralar yara sussada konuşsada hayat hala yalan ve hala alçak
  4. Hey gidi heyy! Biraz nostalji yapayım dedim hoşgeldim topicime baktım da alamla kralın benim cinsiyetim üzerine kapışması filan off ne güzel günlermiş geçmiş günler Ya ben bir daha merhaba demek istiyorum.. Benide aranıza alırmısınız arkadaşlar ?
  5. Savaş tanımına bak Savaş senin sandığın gibi gerilla taktikleriyle yürütülmez ki siz bunu da yapamıyorsunuz.. Masum insanlara kurşun sıkmaktan onlarca sivil kalabalığın arasında bombalar patlatmaktan beşikteki bebeğe kurşun sıkmaktan teskeresini almış askere pusu kurmaktan gayrı becerebildiğiniz bişi yok.. Savaşacaksanız önce birlik olup delikanlı gibi dağlardan aşağı ineceksiniz ve silahlı kuvvetlerin karşısına dikileceksiniz.. Bak sen bilgilenesin diye üşenmedim senin için bir alıntı yaptım oku ve anlamay çalış... Savaş Ve Barış Bilindiği gibi 1990’lı yılların başında sosyalist sistemin yıkılmaya başlamasıyla birlikte, artık kendisini karşı konulmaz bir güç ilan eden emperyalizm, dünya hakimiyetini de her şeyiyle ele geçirdiğini düşünmektedir. Bu hakimiyeti güçlendirmek için Asya’da, Afrika’da, Latin Amerika’da ve de Avrupa’da halklara karşı büyük bir saldırı kampanyası başlatıldı. Siyasi, ekonomik ve askeri alanda sürdürülen bu saldırı ve komplolar aynı zamanda ideolojik ve kültürel planda da yoğunlaştırıldı. “İlericilik”, “gericilik”, “çağdaşlık”, “özgürlük” gibi kavramların yanında “savaş” ve “barış” da bu ideolojik saldırının hedefi oldular. Pragmatizme saplanmış milliyetçiler ve küçük-burjuva hareketlerin de yardımı ile içleri boşaltıldı, çarpıtılarak adeta tersyüz edildiler. Öyle ki, neredeyse savaşın ve barışın niteliği, gerçek koşulları anlaşılmaz bir hale dönüştürüldü. Dünya halklarının emperyalizme karşı ulusal ve sosyal temeldeki başkaldırı mücadelesi gayrı meşru gösterilmeye çalışılırken, emperyalistlerin kendi yasalarını da çiğneyen haydutlukları “demokrasi” adına, “insan hakları” adına, “barış” adına kutsanır oldu. Özgürlükleri için dövüşen halkların ellerine silah alması, savaşması “kötü” gösterilirken, emperyalizmin “barış” adına herhangi bir ülkeyi boydan boya bombalayıp yakıp yıkması “iyi” gösterilmeye çalışılıyor. Peki bunca kötülenen savaş nedir? Bilimsel dünya görüşünün, sosyalizmin kurucusu Marksist-Leninist ustaların da savaş üzerine araştırmalarıyla otorite kabul ettikleri Clausewitz’e göre savaş, politikanın bir uzantısıdır. Kısa ve özlü tanımıyla “politikanın silahlarla sürdürülmesidir.” Politika ve askerlik mesleğiyle şu ya da bu şekilde bir yakınlığı bulunan hemen herkes Clausewitz’in bu tanımını bilir. En basitinden böyle bir tanımlamayı duymuştur. Akılda tutulması da zor olmayan bir tanımdır bu. Ancak, hemen belirtelim ki, yapılan yanlışların, düşülen hataların en başında; “savaşın politikanın başka araçlarla bir devamı olduğu” gerçeğinin unutulması gelmektedir. Unutulması derken elbette ki, tanımdaki sözcükleri değil, onun taşıdığı anlamı kastediyoruz. Böyle bir şey olur mu? Bu, iki kere ikinin dört ettiğini bilip, ama bir matematik problemi çözerken bunu unutmak gibi bir şey. Nasıl olur da unutulur? Evet, çok basit bir gerçek bu, ama unutulmaktadır. Unutulması da bilmemezlikten değil, tamamıyla sübjektif nedenlerledir. Burjuvazinin ideolojik bulanıklık yaratmak amaçlı saldırılarının bu unutmada belli bir payı olsa da, esas olarak bu kavramların anlamını unutturan; davaya inançsızlık, kendi haklılık ve meşruluğuna inanmama, kendi gücüne ve zaferi kazanacağına güvenmeme, düşman güçlerini abartma ve ondan duyulan korkudur... Bunların dışında bir açıklaması yoktur ve olamaz. Çünkü sınıfsal ya da ulusal temelde gelişmiş bir savaşta burjuvazinin emekçi halkları yalanlarıyla kandırmaya çalışması anlaşılırdır. Bunlarla belli ölçülerde de olsa halk yığınlarını kendi politikalarına yedeklemeyi hedefler. Kendi politikalarına yedeklemeyi başardığı ölçüde de gerçekte olması gereken yerden, yani devrimci saflardan koparılan yığınların bir kısmı karşı-devrimin kitle tabanını oluştururken, önemli bir kısmı ise tarafsızlaştırılarak dolaylı yoldan karşı-devrimin destekçisi bir konuma getirilmiş olurlar. Ya “sol” adına, “devrim” adına, “özgürlük”, “bağımsızlık”, “kurtuluş” diye yola çıkan ya da bunları savunur görünenlerin halkı aldatma çabalarına ne demeli? Evet, sübjektif kaygı ve hesaplar... Ancak sübjektif kaygılar giderek süreç içerisinde kendi teorisini de yaratır. Bu durum halkın, bir biçimde aldatılması düşmanın açık gizli politikalarına hizmet eder hale getirilmesini, emperyalizmin ve oligarşilerin karşı-devrimci politikalarını hayata geçirmelerini kolaylaştırır. Savaş ve barış konularında halkın yararına olmayan politikalar doğaldır ki, tek bir biçimde ortaya çıkmazlar. Çok çeşitlidir. Bunun en klasik biçimlerinden biri; “her türlü şiddete ve savaşa karşı” olmadır. Bu iddiada olanlar için savaşın her türlüsü “kötüdür” ve reddedilmelidir. Çünkü savaşta genç, yaşlı, çocuk, kadın, erkek binlerce, milyonlarca insan ölmekte, sakat kalmaktadır. Köyler, kasabalar, kentler, hatta ülkeler savaş silahlarıyla yerle bir olmakta, insanlarla birlikte kültürler, tarih, doğa... tahrip olmaktadır. Bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm, özgürlük de dahil hiçbir şey için savaşmaya değmez, insan hayatı kutsaldır, derler. Sanki emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşanlar insan hayatını değersiz görüyormuşçasına savunulur bunlar! Emperyalizm ve işbirlikçi oligarşilerin sömürü, baskı ve zulmü altındaki insan hayatını ve savaşları sorgulamazlar. Sömürü ve zulüm altında her gün milyonlarca insanın, en doğal gereksinimlerini karşılamadan, yani, yetersiz beslenmeden, hastalıklardan, ilaçsızlıktan ölmesini görmezler. Önlenebilir doğal afetlerden, emperyalistlerin yarattığı çevre kirliliğinden binlerce insanın sakat kaldığını, öldüğünü unuturlar. Savaşların ilerici mi, gerici mi, haklı mı, haksız mı olduğunun önemi yoktur onlar için. Savaş kötüdür, her koşulda karşı çıkılmalı, barış savunulmalıdır. Devrimciler ise bu soruna, tam bir riyakarlık örneği olan burjuva hümanizmasıyla bakmazlar. 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda Hollandalı, İskandinavyalı ve İsviçreli sosyal-demokratlar arasında savunulmaya başlanan “silahsızlanma” düşüncesine karşı Lenin, kesin bir belirleme yaparak, “Sosyalistler sosyalistlikten vazgeçmeksizin her türlü savaşa karşı olmazlar” diyor. (Sosyalizm ve Savaş Syf:55) Lenin’in de vurguladığı gibi, devrimciler her türlü savaşa karşı çıkmazlar. Zira tarihte yaşanmış bütün savaşlar nitelik bakımından ikiye ayrılırlar: Haklı ve haksız savaşlar. Ezilenlerin ezenlere karşı yürüttükleri savaşlar, bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadeleleri, ırkçılığa karşı mücadele haklı savaşlardır. Çağımızda gericiliği temsil eden emperyalizme ve işbirlikçi iktidarlarına darbe vuran, onu gerileten her savaş ilericidir ve meşrudur. O nedenle de devrimciler tarafından savunulur ve desteklenir. Savaşa haklılık ve devrimci bir öz kazandıran da budur. Çağımızda devrimcilerin önderliğinde zafere ulaşmış Sovyet, Çin, Kore, Vietnam, Küba gibi sosyal ve ulusal kurtuluş savaşlarının yanısıra, millici sınıfların önderliğinde verilmiş ulusal kurtuluş savaşları da vardır. Ve bunlar da haklı ve ilerici savaşlardır. Küçük-burjuvazinin radikal kesimlerinin milliyetçilik temelinde önderlik ettiği Türkiye ve Cezayir ulusal kurtuluş savaşları bu duruma örnektir. Sosyalist ya da küçük-burjuva iktidarların, emperyalistlerin açık saldırılarına, komplolarına, ablukalarına ve gerici kışkırtmalara karşı yürüttüğü, emperyalizme karşı bağımsızlığını koruma diye ifade edebileceğimiz savaşlar; 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda Alman faşizmine karşı Kızıl Ordu’nun Anayurdu Savunma Savaşı, Doğu Avrupa’da yine faşizme karşı Partizan Savaşları ve yakın geçmişte yaşanan emperyalist saldırıya karşı direnen ülkelerin bu karşı koyuşları haklı savaşlardır. Yine geçmişte Irkçılığa karşı savaşlar içinde sayabileceğimiz Afrika Ulusal Kongresi’nin (ANC) Güney Afrika Cumhuriyeti’nin “Apartheid” politikalarına karşı savaşı da haklı bir savaştır. Haksız Savaşlar Haksız savaş; “Bir sınıfın, devletin, ulusun, siyasi grubun (ve bunların gerici müttefiklerinin) bir başka sınıfı, ulusu, devleti, siyasal grubu (ve bunların müttefiklerini) baskı altına alarak, sömürmek, emeğine, toprağına ve diğer mülküne el koymak amacıyla kendi politik iradesinin örgütlenmiş zor (ordu, milis) aracılığıyla karşı tarafa kabul ettirme eylemidir.” (Mücadele Gazetesi, Sayı:8, syf:13) Köle sahiplerinin kölelere karşı sürdürdüğü savaşlar, örneğin Spartaküs Ayaklanması’na karşı köleci Roma İmparatorluğu’nun verdiği savaş haksız savaştır. Feodal dönemde feodal devletlerin ya da toprak beylerinin serflere (köylülere) karış yürüttükleri savaşlar; Şeyh Bedrettin, Şahkulu vb. Anadolu halk ayaklanmalarının kanla bastırılması, Thomas Munzer ayaklanmasına karşı Prusya Krallığı’nın sürdürdüğü savaş vb. haksız savaşlardır. Yine aynı sınıftan sömürücü egemenler arasındaki savaşların hepsi haksız savaşlardır. Osmanlı ile Çarlık Rusyası, Osmanlı’nın yağma ve talan savaşları, İngiliz, Portekiz ve İspanyolların kıta ötesi (Latin Amerika’daki, Güney Afrika’daki) sömürge savaşları, Avrupa ve Amerika kıtasındaki sömürge savaşları bu türden savaşlar kapsamındadır ve haksız savaşlardır. Emperyalist dönemde ise, aynı şekilde emperyalist devletlerin kendi aralarındaki 1. ve 2. Emperyalist Paylaşım Savaşları, Japon emperyalizminin Çin’i işgali, Fransız ve ABD emperyalizminin Vietnam’ı işgali, Kore işgali vb. işgal ve savaşlar haksız savaşlardır. Savaş egemen sömürücü sınıflar arasında ise ve biri diğerine göre daha ileri bir toplumu kurmayı hedeflemiyorsa, karşısındaki güçlerin (bu bir kabile, devlet ya da ulus olabilir) bağımsızlığını tehdit edip ortadan kaldırıyor, ekonomik ve siyasi olarak sömürgeleştiriyorsa, hangi biçim altında sürdürülürse sürdürülsün, gericidir, haksız savaşlardır. Bu tespit sadece bir dönemle sınırlı olmayıp köleci, feodal, kapitalist ve emperyalist bütün dönemler için geçerlidir. Savaş sadece farklı ülkeler arasında yaşanmamıştır ve yaşanmaz da. Sınıf savaşımının doğal bir sonucu olarak iç savaşlar da gündeme gelmektedir. Haklı-haksız savaş ya da devrimci ve karşı-devrimci nitelemesi bu savaşlar için de geçerlidir. Bu türden iç savaşlarda bunu belirleyen ise, savaşı başlatan sınıf ya da politik grupların niteliği ve amaçlarıdır. Ancak şurası unutulmamalıdır ki, karşı-devrimci savaş, iç savaş biçimine bürünsün ya da bürünmesin, mutlaka emperyalizmle işbirliği yapar veya objektif olarak onun politikalarına hizmet eder. Dolayısıyla genel olarak savaş konusunda ilerici ya da gerici sınıflandırmadaki devrimci perspektif, iç savaşlar açısından da doğrudur ve geçerlidir. Örneğin Sovyet Devrimi sonrası Çarlığın kalıntısı gerici sınıfların emperyalistlerin desteğiyle ayaklanmaları karşı-devrimci bir iç savaştır. Karşı-devrimci iç savaş proletaryanın ya da halk demokrasilerinin iktidar olduğu ülkelerde çoğunlukla yaşanmıştır. Ancak anti-emperyalist cephe içerisinde yer alan ve genellikle küçük-burjuva milliyetçilerinin iktidar olduğu ülkelerde de emperyalizmin teşvik, kışkırtma, destek ve hatta doğrudan organizasyonuyla gerçekleşen komplolar, darbeler, ayaklanmalar, karşı-devrimci iç savaşlardır. Örneğin 11 Eylül 1973’te Şili’de Sosyalist Allende iktidarına karşı gerçekleşen darbe ve onu takip eden iç çatışmalar da karşı-devrimci iç savaşa özgün bir örnektir. Devrimci İç Savaş Devrimci iç savaş; sınıflı toplumlarda sınıf mücadelesinin şiddetlenmesi, ezen ve sömürücü sınıflar iktidarını yıkmak için başlatılan savaştır. Bir ülkedeki ezilen, sömürülen sınıflar ya da halkların kendi iktidarlarını kurma, bağımsızlıklarını kazanma mücadelesinin savaş halini almasıdır. Bir başka ifadeyle politik mücadelenin en üst biçimidir. “İç savaş ve devrimci mücadelenin doğrudan bir ilişkisi vardır. Burada söz konusu olan Sovyet, Çin, Arnavutluk, Bulgaristan, Küba, Vietnam vb. ülkelerin devrimlerinde olduğu gibi proletaryanın ya da Cezayir ve İran devriminde olduğu gibi, nesnel olarak ilerici bir rol oynayan küçük-burjuvazinin önderlik yaptığı ve genelde tüm emekçi sınıf ve tabakaların burjuvaziden iktidarı almak için harekete geçtiği savaştır...” (Mücadele Gazetesi, Sayı:8, syf:15) Dünyanın her bir yerinde devrimci iç savaş, tarihsel olarak haklı ve ilerici bir niteliğe sahiptir. Ancak bunu başlatma ve sürdürme biçimi her ülkenin tarihsel olarak içerisinde bulunduğu somut koşullara bağlıdır... Devrimci iç savaş emperyalist-kapitalist bir niteliğe sahip Rusya’da proletaryanın silahlı ayaklanması biçiminde gerçekleşmişken, yarı-sömürge, yarı-feodal Çin ve Vietnam gibi ülkelerde kırdan şehirlerin kuşatıldığı bir halk savaşı stratejisi ile zafere ulaşmıştır. “Özel-Kirli Savaş” Deyimleri Savaşın Haklı-Haksız Olduğunu Anlatmamaktadır Düşmanın yürüttüğü savaşı da, biz devrimcilerin yürüttüğü savaşı da niteliğiyle halklarımıza anlatmak gibi bir görevimiz var. Bu düşmanla savaşmak kadar önemlidir. Ve bu görevimizi yerine getirirken anlatmak istediklerimizi en açık, en yalın haliyle anlatmalıyız. Seçtiğimiz kavramlar amacımızı ifade etmelidir. Oysa ülkemizde süren savaşı ifade ederken Kürt Milliyetçileri olsun, küçük burjuva aydınlar ve reformizm olsun, böylesi bir dikkat ve seçiciliği göstermiyorlar. Bazı kavramlar hiçbir özen gösterilmeden gelişi güzel kullanılabilmektedir. İşte bunlardan biri de ülkemizde oligarşinin halklarımıza karşı yürüttüğü savaşı “özel savaş”, “kirli savaş” olarak nitelemeleridir. Bu kavramları kullanan Kürt milliyetçileri, küçük burjuva aydınlar ve reformizm, bunların belirsiz, yoruma açık oluşunun yaratacağı bilinç bulanıklığının verdiği zararı düşünmemiş, küçümsemiştir. Hatta çoğu kere bu yanlış kavramlar bilinçli olarak seçilerek kullanılmaktadır. Özellikle uzlaşmacılığın derinleşmesiyle birlikte daha yaygın kullanılan “Özel savaş”, kirli savaş kavramları sınıfsal bir öz taşımadıkları için bilinçli olarak tercih edilme nedeni olmuştur. “Özel savaş” deyiminin anlamı, normal askeri faaliyetin dışında kontrgerilla faaliyetidir. Bu deyim, yıllarca kontrgerilla faaliyetini gizlemek için emperyalistler ve işbirlikçileri tarafından ortaya atılmış ve kullanılmaktadır. Ülkemizde de her katliam, provokasyon, işkence, suikastın ardından faşizm, kontrgerilla tartışmalarını geçiştirmek için “kontrgerilla diye bir şey yok”, Özel Harp Dairesi var” açıklamalarını yapmıştır. Özel Harp Dairesi’nin görevini ise, “Özel Harp Dairesi bir düşman istilasına karşı memleketi korumak ve milli direnişi örgütlemek, yardımcı olmak amacıyla kuruldu” şeklinde açıklamışlardır. Yani, güya Özel Harp Dairesi, işgalci bir güce karşı yurt savunması gibi bir amaç için kurulduğu belirtiliyor. Oysa bu kontrgerilla örgütlenmesi işgalci güce karşı değil, bizzat emperyalizmin direktifleriyle devrimcilere ve halklarımıza karşı kurulmuş, kullanılmış ve halen de kullanılmaktadır. Ancak “Özel Savaş” deyimi yeterli olmamış olacak ki, bir süre sonra “kirli savaş” kavramı ortaya atıldı... Neydi “kirli savaş”? Kayıplar, katliamlar, köy yakmalar, infazlar, işkence, tecavüz, bombalamalar, köyleri ilçeleri topa tutma ve daha sayabileceğimiz birçok karşı-devrimci faaliyet... Bu saldırıların hepsini planlayan ve uygulayan kontrgerilladır. Marmara Gemisi’nin batırılması, 1 Mayıs 1977, 16 Mart, Maraş, Çorum ve daha nice katliamlar Özel Harp Dairesi denilen bu kontrgerilla karargahında planlanıp düzenlenmiştir. Kontrgerilla şeflerinden Mehmet Ağar’ın ifadesiyle “1000 operasyon”u da bu amaç doğrultusunda yapmıştır. Savaşın gelişmesiyle bu kontrgerilla faaliyetleri, savaşın temel faaliyeti haline gelmiştir. Yani ortada yeni bir kavrama ihtiyaç yoktur. Kontrgerilla denildiğinde, halkımız bunun Susurluk devleti olduğunu anlıyor, biliyor. Kontrgerilla deyimi, özel savaş ve “kirli savaş” deyimleri gibi kimliksiz de değildir. Kontrgerilla, devletin gerillanın ve halkın karşısına çıkardığı silahlı-silahsız savaş gücü demektir. Bu yanıyla sınıfsal bir niteliği ifade ediyor. Bu kavramı kullanmak, şekilsiz, sınırları belli olmayan ve karşı-devrimin uyguladığı şiddeti ifade etmede yetersiz kalan “özel savaş”, “kirli savaş” vb. kavramları kullanmaya göre doğru olanıydı. Ancak, sınıfsal niteliği ifade eden deyimlerden özenle kaçınmak kaygısından kontrgerilla kavramı yerine özel savaş ya da kirli savaş deyimleri kullanıldı. Savaşın özeli, kirlisi olmaz. Haklı ve haksız savaşlar vardır. Öncelikle kavranması gereken de budur. Karşı-devrimci sınıflar, sömürgeci ve emperyalist devletlerin tarihlerine bakıldığında en vahşi, en barbar ve aşağılık yöntemlerin bu kesimler tarafından bu kesimler tarafından kullanıldığını görürüz. Dolayısıyla bugünkü savaşta bir kirlilik ya da bir özel yöntem varsa, bu, onların bütün tarihlerinde vardır. Onların tarihi kirle, vahşetle ve barbarlıkla doludur. Onların tarihinde temiz bir sayfa yoktur. “Kirli savaş” “Özel Savaş” gibi bir kavramları kullanmanın ne anlamı, ne de faydası vardır. Bu tür kavramlarla amaç devrimci bir bilinç oluşturmak mıdır? Yoksa bilinç köreltmek midir? PKK şahsında bu sorunun cevabı artık verilmiştir. Yıllardır savaşı bu içerikte “özelleştirme” gayretinin nedenleri artık herkesçe malumdur
  6. Savaşın tanımını yap bakim .. Savaş ne demektir ?
  7. Görüyoruz faaliyetlerinizi.. Canlı bombalar yetiştirmek.. Sağlık ocaklarına saldırmak .. Talan ve eşkiyalık..Harika faaliyetler doğrusu... Peki sonuç ne ? Bir ....... gibi polisimin ve askerimin kurşunlarıyla ********** gidiyorsunuz..
  8. Sizi Dünya kaale almıyor ben alsam ne olacak gendal... Yapabileceğiniz en fazla şey sanal da ahkam kesmekten öte değildir.. Sonuç olarak ne kadar haktan hukuktan bahsetsen de değişen bi şey olmıyacak..
  9. Ne yaptın be Cyrano feci bozdun elemanı.. Demek Cyranoya kürt ismi diyor ha
  10. arman şurada cevap verdi: arman başlık Havadan Sudan Konular
    Duygular Marcus duygular her zaman yolunu bulur... Peki o zaman şuna cevap ver. Bekarlık mı yok sa evlilik mi sultanlık ?
  11. arman şurada cevap verdi: arman başlık Havadan Sudan Konular
    Pekala Marcus... İstersen bize zorluk çıkarma.. Konuşmanı tavsiye ederim .. Nasılsa arkadaşların konuşacak seni ele verecekler ama sen onlardan önce konuşursan cezanda büyük indirime gidebiliriz.. Şimdi sana soruyorum.. Doğruyu söyle be adam o kızı seviyormusun ?
  12. arman şurada cevap verdi: arman başlık Şiir Forumu
    Akşam vakti, kaybolmaya yüz tutmuş bir güneş gibi Sessizce gidişini izledim ve bir de geride bıraktığın bizi Kimimiz sana oğlum kimimiz de derdi abim Gururum oldu taşımak benliğimde ve kimliğimde ismini...
  13. Hoşgeldin danseden Kurt..
  14. arman şurada cevap verdi: arman başlık Havadan Sudan Konular
    Nerede yaşıyorsun dostum ? Ve ne iş yapıyorsun? Bir de büyüdüğünde kızının ne olmasını istersin ?
  15. İftardan sonra ki her türlü sexe evet... Ramazandan sonraki her gün sexe ise hayır
  16. Ya en komiğide bu kızlar tüfekle beraber nasıl sürünecekler ki hani komutanlar der ya kalçalar insin ... Poposu yukarda olan kurşunu yer diye.. Bi kere burdan kurtuluşları yok paso kurşun yiyecekler o açıdan bi de dediğim gibi asla tam olarak yüzüstü sürünemeyecekler.. Ergonomileri buna izin vermez
  17. arman şurada cevap verdi: arman başlık Havadan Sudan Konular
    Sayın marcus.. Kaç numara ayakkabı giyersiniz.. Ayakkabılarınızı kapının önünde mi yoksa içeri girince mi çıkarırsınız? Çorap giymeyi severmisiniz? Ayağınız da mantar varmı ? Varsa ne tür bir mantar ? En çok hangi ayak parmağınızı seversiniz? Ben ayak fetişistimiyim ?
  18. arman şurada cevap verdi: arman başlık Forum Oyunları
    Felaket
  19. arman şurada cevap verdi: arman başlık Havadan Sudan Konular
    Marcus delirtme adamı nerdesin yav ?
  20. Yok ben karar verdim siz mazoşistsiniz...
  21. arman şurada cevap verdi: wherthus başlık Kadın Erkek İlişkileri
    Ben bir rüya kız alayım ( zaten almışım )
  22. arman şurada cevap verdi: arman başlık Havadan Sudan Konular
    Marcuussssss konuk sensin hemen stüdyoya lütfenn..
  23. arman şurada cevap verdi: arman başlık Forum Oyunları
    Hopteriks
  24. Ay river kız ne demek sen sor yeterki... Şekerim valla sen sorduktan sonra merak ettim bi araştırayım dedim bir kaç yere girdim çıktım yok yok yok... Peeling de ne oluyor kıss?

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.