arman

Valla arkadaşım söz konusu içki oldu mu duyabileceğim yegane empati kendimden geçmeden önceki son halim olurdu heralde ..İçki zararlıdır ve onun aleyhine yapılan hiç bir yaptırıma ( niyet ne olursa olsun) karşı çıkmam. Alkol yüzünden yuvalar dağılıyor , insanlar ölüyor sen içmediğin için bilemeyebilirsin ama şişede durduğu gibi durmaz o meret iki kez farklı yerlerde farklı insanlara şiddetli zararlar verdim ve her ikisinde de çakır keyftim.. İçince etrafa saldıran biri değilim ama içtiğin zaman mantıklı ve olgun düşünemezsin. Bu çoğu insanda böyledir ve alkol şiddeti körükler. Eskiden Kızılderililer beyaz adamlarla savaşmadan önce içki içerlermiş ki ( buna ateş suyu derlermiş ) daha cesaretli savaşabilsinler diye.. Tekrar ediyorum keşke alkolden tamamen uzak durabilsek.

Dostum konu başlığımıza sadık kalalım istersen. Ben gençlik parkında içki satışının yasaklanmasıyla ilgili fikrimi belirttim sen insanların neredeyse bölgelere göre kavga dağılımını anlatıyorsun... Asıl ben seni anlıyamıyorum ne olmuş ailemizle daha rahat olabileceğimiz bir mekanda içki satışı yasaklanmışsa ? Hakkaten iyi olmuş diyorum. Bunu oraya buraya çekmenin manası ne ? İstersen Alkol yüzünden meydana gelen ölüm ve yaralanma sebeblerini bir araştır. Rahmetli abim sarhoş bir taksi şöförünün arabası altında can verdi. Ama yinede duygusal davranıp da ona göre yazmıyorum. İçki zararlı ve beyni uyuşturan bir bağımlılık maddesidir ve keşke hiç bir yerde içilmese satılmasa... Ama bu imkansız tabiii. Hiç değilse kamuya açık alanlarda yasaklanmasını çok çok doğru buluyorum.

Alkol kullanmış biri olarak öncelikle şunu söyleyeyim ki ALKOL SAĞLIĞA ZARARLIDIR Tersini idda eden olacağını sanmıyorum... Ankaralı biri olarakda Gençlik parkını iyi bilirim. Orada Aile çay bahçelerinde içki satışının yasaklanmasından daha doğal bişi düşünemiyorum. Ailenizle gençlik parkında gezerken Sarhoş insanların birbirleriyle olan kavgalarına tanık olabilir ya da çocuğunuz size '' baba ananın ..... ne demek ki? '' diye sorduğunda apışıp kalabilirsiniz.Bazı arkadaşlar o zaman diyebilirler ki ne işin var o zaman Ailenle gençlik parkında ? diye sorabilirler.. Hemen söyliyim Ankaranın simgelerinden biri olmuş ve ilk eğlence parklarından birinde insanın ailesiyle gezmesi de çok normal ve hakkıdır. Sonuç olarak Gençlik parkında içkinin yasaklanmasını doğru bir hareket olarak buluyorum.

Hepimiz çevremizde görmüş ya da belki bizde yapmışızdır.. Hani bazen sevgilinizle beraberken ipin ucunu kaçırırcasına sevgimizi ulu orta gösteririz ya.. Konu o işte. Mesela ben hiç unutmam ; Bir zamanlar tanıdığım bir çift vardı . Çocuk kıza Şirin bir oyuncak köpek kızda çocuğa oyuncak bir ayı hediye etmişti. Ve bu sevgililer ister inanın ister inanmayın ellerinde bu oyuncaklarla gezerdiler. Üstelik birbirlerinede '' ayıcığım'' ve '' kanişim'' diye hitap ederlerdi.. Onların yüzünden neredeyse aşk- meşkten soğuyacaktım

Senin gibi düşünen ve hisseden yürekler olduğu sürece bir avuç toprağımızı dahi işgal edemezler... Yaşa dostum.

Doğal seleksüyondan bahsediyorsunuz.. Bunun evrimle alakası yok.. Ayrıca farklı yerlerde yaşayan ikiz kardeşlerin değişimi örneği verilmiş.. Acaba o kardeşlerin parmak izleri de değişiyor mu ?

Ruhu şad olsun...

Yerinde olsaydım yırtmacını örterdim az o ne be öle sonra yok laf atıyolardaı deme

Sonrada bilimsel olarak dayak hakkinda bir tez hazirlariz..

Kral x Arkadaş o nasıl avatar öyle Haksızlık oluyor bize ama yapılırmı böyle Yok ki bizim yakışıklı bi resmimiz Hani koysak da senin gibi Kral olsak şöyle Alaturka Yazdığım onca şiir yinede yetmedi sana Nasıl yetsin ki ilahiler bir tanrıçaya Hani nasıl susar bir susuz içilesi pınara Sende öyle bir açlık oldun işte tüm ruhuma

bak bu hic fena fikir degil ha! istermisin media forum üyeleri olarak isteklerimizi belirten bir dilekçe hazırlayıp sunalım ...

ya neyse sonuçta rüya konusunda anlaşamıyacağız.. Zaten daha bilimin bir türlü çözmediği rüyalar hakkında ne desek boş .Konuyuda dağıttık bayağı.. Ben susuyum iyisimi..

Adı üstünde '' algı yanılması '' diyorsun cyrano.... Şimdi bir şeyi algılayabilmemiz için ortada algılarımızı harekete geçiren bir unsur olmalı. Ben diyorum ki sana misal; ben hiç brüksele gitmediğim halde bir gün gidiyorum ve caddelerinden birinde dolaşırken dolaştığım caddeyi daha önce gördüğümü hatta sokağın başında akordiyon çalan dilenciyi dahi gördüğümü söylüyorum sense buna algı yanılması diyorsun !!! Benim bildiğim algı yanılması sözgelimi gece vakti aduvar dibine bırakılmış siyah çöp torbalarını o an için kara bir köpeğe benzetmek gibi olmalı... Yani algıyı yanıltan bir etken olmalı.. Rüyalardan bahsediyoruz elle tutamadığımız koklayamadığımız bişiden ...

Her zamanki gibi konudan uzaklaşıldı ama ben yinede anlatmaya çalışayım.. Sormaya çalıştığım şey, vücut fonksiyonlarını yitirmişken yani tıbben ölmüşken canlanan insanlar olmuştur.. Umarım kimse bunu inkar etmez. E şimdi beyin ölümünü gerçekleştirmemişken vücut hücreleri ölmüş sayılan bir kişi muhakkak rüyada görmesi gerek , çünkü rüyaları beyin oluşturur ve bunda ruhun hiç bir rolü yoktur diyorsunuz.. Öldü sanılan ama beyin ölümü gerçekleşmemiş birinin rüya gördüğünü bilim ispatlayabilmişmidir? ( umarım bu kez anlatmayı becermişimdir ) Ayrıca insan mesela diyelim ki hiç görmediği bir yere gittiğinde daha önce görmediği bu yeri gördüğünü hatırlıyabiliyor... Şimdi eğer rüyaları beyin oluşturuyorsa nasıl oluyorda beyin hiç görmediği bir yeri ayrıntılarıyla insana rüyasında gösterebiliyor?

Adli tıp açısından ele alınması gereken ilk konu, "yasal ölüm"ün gerçekleşmiş olup olmadığının saptanmasıdır. Yasalarda tanımlanan ölüm, solunum ve dolaşımın durmasıdır. Yasal ölüm (vücut ölümü) her zaman biyolojik ölüm ile örtüşmez. Solunum ve dolaşımın yalnızca dışarıdan destekle sürdürülebildiği durumlarda kişi yasal olarak ölüdür. İstatistikler açısından önemli olabilecek bir gruplama da "akut" ve "kronik" ölüm ayrımıdır. İleri yaşlı ve ağır kronik hastalığı olan yatağa bağlı bir kişinin ölümü kronik; trafik kazaları, cinayetler ve miyokard enfarktüsüne bağlı ölümlerin çoğu akuttur. Tıp teknolojisindeki gelişmeler, geride bıraktığımız yüzyılda kronik ölümlerin oranında sürekli artışa neden olmuştur. Ölümün gerçekleşmiş olduğunun saptanması için, öldüğü sanılan kişinin burun deliklerine tüy, ayna tutmak, parmağına iplik bağlamak (Magnus testi) veya nabzını almaya çalışmak gibi yollara başvurulmuştur. Larinksin stetoskop ile dinlenmesi de solunumun durduğunu anlamak için başvurulan yöntemlerden biridir. Ancak, en yaygın ve en güvenilir yöntem, kalbin stetoskopla 4-5 dakika süreyle dinlenmesidir. Bu süre içinde hiçbir kalp sesi duyulmamışsa kişinin ölmüş olduğu kabul edilebilir. Kornea ve farinks refleksleri kaybolmuştur. Pupiller önce genişler, sonra -ölü katılığının başlamasıyla- daralır. Profesyonel olmayanların henüz ölmemiş bir insanı ölü olarak değerlendirmeleri, sık görülen bir durumdur. Ancak, hekimler de bu konuda yanılabilirler. Buna özellikle suda boğulma, elektrik çarpması, narkotik veya barbitürat zehirlenmeleri ve yenidoğanda oksijensizlik durumlarında rastlanmaktadır. Savaş, salgın hastalık ve kitlesel ölümlere yol açan doğal afet durumlarında da yanlışlıkla ölüm tanısı konulması olasılığı artar. "Yalancı ölüm" olarak adlandırılan böyle durumlar korku öykülerine konu olmuştur. Kısa aralıklarla yinelenen muayeneler bu tür durumlarda doğru tanı konulmasını sağlar. Kişinin canlı olabileceği konusunda en ufak bir olasılık bile varsa, canlandırma çabaları sürdürülmelidir. Yani doğaüstü olaylar olamdığını mı söylemeye çalışıyorsun?

Diyorlarki bazen gözlerinden, Periler doluşmuş bakıyor birer birer, Perilerden sen anlarsın konuş onlarla, Nasıl muhtacım buna... Diyorsunki bazen geceler boyu, Sayıklarmışım olanları birer birer, Düşlerden sen anlarsın konuş onlarla, Nasıl muhtacım sana... Bir gece ansızın gel yine, Elinde mor çiçeklerle, Tazelikle gel yine, Binbir güzel hikayeyle... Sende burdan yak bebeğim..

Elimde olsaydı ne onun karşısına çıkardım ne de onun benim karşıma çıkmasına izin vermezdim ama hiç elimde olmadı ki en başından beri hep yüreğimde oldu.. Şimdi onu yüreğimde taşımanın ağrlığından değilde onu özlemlerimin üstünde taşımanın ağırlığını çekmekteyim. Zor oluyor ama o da biliyor... En güzel aşk zor olandır.

Dostum! O halde sormak isterim... Beyin ölümü denilen şeyi açıklarmısın bize ? Ya da şöyle sorayım.. Madem rüyalar ve halisülasyonlar beyinden kaynaklanıyor diyorsun bir vücut öldüğü ama beyin ölümü henüz gerçekleşmediği halde rüya görmesi gerek ve bunada tepki vermesi gerek ... Acaba bilim bu ölümler sırasında beynin rüya görebildiğine dair bulgular bulabilmişmidir? Ayrıca halisülasyonlar ve rüyalar konusunda çok kesin konuştun beyinden kaynaklanır deyip kestirip attın.. Bilim bunu ne zaman ispatlamıştır? Kaynağın var mı ? Ve bir de parapsikoloji nedir ve neden dünyadaki bazı üniversitelerde bile okutulmaktadır ?

Onuncu ayın onuncu günü saat on buçukta yanmış umum Otuzbeş yıl oldu ( olmadı gerçi ya ) ihtiyar bir çocuktur güzel ruhum Okulu asıp oyuna kaçar bıraksam hala ama çok düştü incindi yoruldu dinlenmeli kalbim doğrusu.... Feridun Düzağaç

Nasıl bir oda açmışsam sevgilin kalbinde ve nasıl dağıtmışsam o odayı .. Toplamasınıda bilirim . Haksızsam muhakkak özür dilerim . Hatta haklı olduğum konuda bile üzüntüsüne dayanamaz yine özür dilerim.. Biri kalbimi kırdığı zaman çok kolay gönlümü alabilir. Zaten kin tutmasını da beceremem..

Bi de dersinki ben şiirden ne anlarım Hani yazmaya başlasan kesin seni kıskanırım gerçekten harika yazıyorsun bebeğim Dörtlüklerini beğenmeyenin aklına şaşarım..

Sevgililerin en güzeli, affet beni Koparırım istersen seni taşlayan bu dili Belki mağrur ve ukala, belki şaşkın ve deli Bir yüreğim var ve ölesiye seviyor seni...

Sana serenat yapacağımı mı sandın ? Yor artık o kadar da değil Uyarmıştım bu topicte karşıma çıkmayacaktın Bağışlamamı istiyorsan saygıylaönümde eğil

Çık aradan made in Sevmem seni bilirsin desemde sen yine inanma sen bu forumun gözbebeğisin...

Bana bak alaturka Kim var sanırsın karşında istersen benim canımı sıkma Yoksa alırım seni ayağımın altına