Zıplanacak içerik

kralx

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

kralx tarafından postalanan herşey

  1. kralx şurada cevap verdi: ..::uslu_cocuk::.. başlık Bilim Dünyası
    Böyle yorumların hiçbir bilimselliği yoktur. Evrimleyse hiç alakası yoktur. 11446[/snapback] Onu yorum olarak görme sayın arkadaşım. Mümkünse Evrimi savunan birisi olarak oradaki yazılan sorulara cevap ver.. Ama cevap veremiyorsanız elbette "böyle yorumların hiçbir bilimselliği yoktur" diceksiniz. Doğru ben kendi sorduğum sorulara darwinizm paralelliğinde bilimsel bir cevap bulamadım. Buyrun siz bilimsel bir cavap verin. Saygılar...
  2. Arkadaşım sağolasın Vakıa suresini elbette okuyacağım ama söylemek istediğim bu üç grubtaki insanların özellikleri değil, arkadaşlarımızın kendilerini açıkça bu kategorilerden birine koymamaları sıkıntısı... İleti yazarken senin de başına gelmiştir. Bir soru karşısında Kuran'ı Kerimden bir kanıt getirsen adam zaten inanmıyor ki boşa kanıt getirmiş oluyorsun, ne biliyim buna bnezer şeyler işte..)) Saygılar...
  3. Avrupa'nin en büyük üstadlarindan biri olan Immanuell Kant, 1724 yilinda dogdu. Ve hayatinin ilk yillarini, yalandan uzak olan, vazife ve din duygulariyla dolu bulunan bir ortamda geçirdi. Ilk aciyi ise 13 yasinda iken annesini kaybetmesiyle tatti. Ona göre izdirap çekmeyenler, hayatinin esrarini anlayamazdi. 1770'de "Duyular ve Kavranabilir Âlemin Sekil ve esaslari" adli eserini, 1781'de ise "Saf Aklin Tenkidi"'ni tamamladi. Seksen yasinda ölürken son sözü "DAS IST GUT"-"HAYIRLISI BUDUR" olmustur. Kant, fakültedeki talebeleri tarafindan topraga verilmis ve mezarinin üzerine vasiyetine uygun olarak "Üzerimde yildizli göl ve içinde ahlâk kanunu" yazilmistir. Kant'in eserleri üzerinde yapilan incelemelerde, O'nun Islâm Âlimlerinden Imam-i Gazâli ve Muhyiddin-i Arabi Hazretlerinin tesirinde kaldigi, bâriz bir sekilde görülmektedir. Yorumsuz..... Saygılar..
  4. kralx şurada cevap verdi: ugurozaltin başlık Güncel Konular
    YAZDIKLARINIZLA LAİKLİĞİN NE ALAKASI VAR???? BARİ BURAYI BİRBİRİMİZİ TANIYALIM SAYFANIZA ÇEVİRDİNİZ BENDE SEDAT BEŞ PUAN DA BANA LÜTFENN SAYGILAR...
  5. Tanışmak, fotoğraf çektirip bilmediğin kişilere fotoğrafını vermek gibi bir şey bence... Tanışmak birliktelik ister. Şu halde çoğumuz hala tanışamadık... Saygılar...
  6. Evet Esraya katılıyorum, bende korkuyorum bazı şeyleri söylemeye, hatta tırsıl tırsıl tırsıyorum. Üç kez direkten döndüm. Bir daha ağzımı açarsam nağmerdim..)) Saygılar...
  7. Arkadaşlar bu forumda yok yok. Bir ben yoktum şimdi ben de varım. Ne aradınız da bulamadınız... Saygılar....
  8. kralx şurada cevap verdi: ..::uslu_cocuk::.. başlık Bilim Dünyası
    Pekala. Evrim olmasın. O zaman, bugüne kadar elde edilen bilimsel verilere dayanarak senin aklına gelen daha iyi bir teori var mı?? Senin anlıyamadığın şey bilimin kendi işleyiş mekanizmasıdır. Bilim zaten böyle çalşır. Birisi ortaya bir teori, hipotez v.s. atar herkes de onu ısptlamaya veya yalanlamaya çalışır. Evrim de bunun gibidir. Evrim olaylarının ışığında elde ettiğimiz bilgiler için en iyi açıklama böyledir. Böyle düşündüğümüz için de onu ıspatlamaya çalışıyoruz. Teoriler bizim için yön verici olaylardır. Emeklerimizi o yönde doğrultmamızı sağlarlar. Teoriler olmadan bilim olmaz. 11427[/snapback] Allahın adetullahı vardır. Herşeyi bir kanun üzere yaratmıştır. Kurduğu kanunlara ne ad verirseniz verin sonuçta o yaratmıştır ve her an kontrolde tutan da odur. Düşünsenize atom diyoruz, birleşme diyoruz, ayrışma diyoruz, DNA diyoruz. Bir organın oluşumundaki görevli atomlar, moleküller vs.. nasıl bir iradeyle hareket ediyorlar ve nasıl olması gerekeni oluşturuyorlar. Bunları kontrol eden ve DNA şifrelerini yazan bir yaratıcı yoksa, insanın aklına şu soru geliyor. Acaba Atomlar yada atom altı parçacıklar akıllımı, yada irade bunlarda değilse kimde bir açıklama lütfennn.. Eğer irade atom ve alt parcacıklarındaysa bu parçacıklar nereleriyle düşünüyorlar ve neden kainatın heryerinde hep aynı şeyi, düşünüyorlar. Unutmayın ki yaratılış yada varoluş gerçeğini tartışırken dünyanın da dışı vardır. Koskoca bir kainaat...!!!!!!
  9. Kuran'ı Kerim sizin için her ne kadar kaynak olmasa da genede kaynak olarak gösteriyorum ister okuyun ister okumayın.. KURAN'DA HZ. NUH VE TUFAN Nuh Tufanı, Kuran'ın pek çok ayetinde anlatılır. Aşağıda, olayın gelişim sırasına göre ayetler derlenmiştir. HZ. NUH'UN, KAVMİNİ DİNE DAVET EDİŞİ Andolsun, Biz Nuh'u kendi kavmine gönderdik. Dedi ki: 'Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Doğrusu ben, sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım.' (A'raf Suresi, 59) (Nuh:) 'Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin. Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; benim ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir. Artık Allah'tan korkup sakının ve bana itaat edin.' (Şuara Suresi, 107-110) Andolsun, biz Nuh'u kendi kavmine gönderdik. Böylece kavmine dedi ki: Ey Kavmim, Allah'a kulluk edin. Onun dışında sizin başka ilahınız yoktur, yine de korkup-sakınmayacak mısınız? (Müminun Suresi, 23) HZ. NUH'UN, KAVMİNİ ALLAH'IN AZABINA KARŞI UYARMASI Hiç şüphesiz Biz Nuh'u: Kavmini, onlara acı biz azap gelmeden evvel uyarıp korkut diye kendi kavmine gönderdik. (Nuh Suresi, 1) (Nuh:) 'Artık siz, ileride bileceksiniz. Aşağılatıcı azap kime gelecek ve sürekli azap kimin üstüne çökecek.' (Hud Suresi, 39) (Nuh:) 'Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Ben size (gelecek olan) acı bir günün azabından korkarım.' (Hud Suresi, 26) KAVMİN HZ. NUH'U YALANLAMASI Kavminin önde gelenleri? 'Gerçekte biz seni açıkça bir 'şaşırmışlık ve sapmışlık' içinde görmekteyiz' dediler. (A'raf Suresi, 60) Dediler ki: 'Ey Nuh, bizimle çekişip-durdun, bu çekişmede ileri de gittin. Eğer doğru söylüyorsan bize vadettiğini getir (görelim.)' (Hud Suresi, 32) Gemiyi yapmaktaydı. Kavminin ileri gelenleri kendisine her uğradığında onunla alay ediyordu. O: 'Eğer bizimle alay ederseniz, alay ettiğiniz gibi biz de sizlerle alay edeceğiz' dedi. (Hud Suresi, 38) Bunun üzerine, kavminden küfre sapmış önde gelenler dediler ki: 'Bu, sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir. Size karşı üstünlük elde etmek istiyor. Eğer Allah (öne sürdüklerini) dilemiş olsaydı, muhakkak melekler indirirdi. Hem biz geçmiş atalarımızdan da bunu işitmiş değiliz. O, kendisinde delilik bulunan bir adamdan başkası değildir, onu belli bir süre gözetleyin.' (Müminun Suresi, 24-25) Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı; böylece kulumuzu yalanladılar ve 'delidir' dediler. O, baskı altına alınıp engellenmişti. (Kamer Suresi, 9) HZ. NUH'A UYANLARIN KÜÇÜK GÖRÜLMELERİ Kavminden, ileri gelen inkarcılar: 'Biz seni yalnızca bizim gibi bir beşerden başkası görmüyoruz; sana, sığ görüşlü olan en aşağılıklarımızdan başkasının uyduğunu görmüyoruz ve sizin bize bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine, biz sizi yalancılar sanıyoruz' dedi.' (Hud Suresi, 27) Dediler ki: 'Sana, sıradan ********* insanlar uymuşken inanır mıyız?' Dedi ki: 'Onların yapmakta oldukları hakkında benim bilgim yoktur. Onların hesabı yalnızca Rabbime aittir, eğer şuurundaysanız (anlarsınız). Ve ben mümin olanları kovacak değilim. Ben, yalnızca apaçık bir uyarıcı-korkutucuyum.' (Şuara Suresi, 111-115) ALLAH'IN HZ.NUH'A ÜZÜLMEMESİNİ HATIRLATMASI Nuh'a vahyedildi: 'Gerçekten iman edenlerin dışında, kesin olarak kimse inanmayacak. Şu halde onların işlemekte olduklarından dolayı üzülme.' (Hud Suresi, 36) HZ. NUH'UN DUALARI (Nuh:) 'Bundan böyle, benimle onların arasını açık bir hükümle ayır ve beni ve benimle birlikte olan müminleri kurtar.' (Şuara Suresi, 118) Sonunda Rabbine dua etti: 'Gerçekten ben yenik düşmüş durumdayım. Artık sen intikam al.' (Kamer Suresi, 10) (Nuh) Dedi ki: 'Rabbim, gerçekten ben kavmimi gece ve gündüz davet edip durdum. Fakat benim davet etmem, bir kaçıştan başkasını arttırmadı.' (Nuh Suresi, 5-6) (Nuh) 'Rabbim' dedi. 'Beni yalanlamalarına karşılık, bana yardım et.' (Müminun Suresi, 26) Andolsun, Nuh Bize (dua edip) seslenmişti de ne güzel icabet etmiştik. (Saffat Suresi, 75) GEMİNİN YAPILIŞI Bizim gözetimimiz altında ve vahyimizle gemiyi imal et. Zulme sapanlar konusunda da Bana hitapta bulunma. Çünkü onlar suda-boğulacaklardır. (Hud Suresi, 37) HZ. NUH'UN KAVMİNİN SUDA BOĞULARAK HELAK OLMASI Onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide onunla birlikte olanları kurtardık, ayetlerimizi yalan sayanları da suda-boğduk. Çünkü onlar kör bir kavimdi. (A'raf Suresi, 64) Sonra bunun ardından geride kalanları da suda-boğduk. (Şuara Suresi, 120) Andolsun, Biz Nuh'u kendi kavmine gönderdik, o da içlerinde elli yılı eksik olmak üzere bin sene yaşadı. Sonunda onlar zulmetmekte devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıverdi.' (Ankebut Suresi, 14) Böylece onu ve onunla birlikte olanları katımızdan bir rahmet ile kurtardık. Ayetlerimizi yalan sayarak inanmamış olanların da kökünü kuruttuk. (A'raf Suresi, 72 TUFAN'IN ARKEOLOJİK DELİLLERİ Kuran'da helak edildiği haber verilen kavimlerin birçoğunun izlerine günümüzde rastlanılması bir tesadüf değildir. Arkeolojik verilerden anlaşılmaktadır ki, bir kavmin ortadan kaybolması ne kadar ani olursa, buna ait bulgu elde edilmesi şansı da o kadar fazla olmaktadır. Bir uygarlığın birdenbire ortadan kalkması durumunda —ki bu bir doğal felaket, ani bir göç veya bir savaş sonucu olabilir— bu uygarlığa ait izler çok daha iyi korunmaktadır. İnsanların içinde yaşadıkları evler ve günlük hayatta kullandıkları eşyalar, kısa bir zaman içinde toprağın altına gömülmektedir. Böylece bunlar, uzunca bir süre insan eli değmeden saklanmakta ve günışığına çıkartılmalarıyla geçmişteki yaşam hakkında önemli ipuçları sunmaktadırlar. İşte Nuh Tufanıyla ilgili birçok delilin günümüzde ortaya çıkarılması bu sayede olmuştur. MÖ 3000 yılları civarında gerçekleştiği düşünülen Tufan, tüm bir uygarlığı bir anda yok etmiş ve bunun yerine tamamen yeni bir uygarlık kurulmasını sağlamıştır. Böylece Tufan'ın açık delilleri, bizlerin ibret alması için binlerce yıl boyunca korunmuştur. Arkeolojik bulgulara göre Nuh Tufanı Mezopotamya ovasında meydana gelmişti. Ovanın o zamanki şekli bugünkünden farklıydı. Üstteki grafikte ovanın bugünkü sınırları kırmızı kesik çizgiyle belirtilmiştir. Kırmızı çizginin gerisinde kalan geniş bölgenin ise o zamanlar denize dahil olduğu bilinmektedir. Mezopotamya Ovası'nı etkisi altına alan Tufan'ı araştırmak için yapılmış birçok kazı vardır. Bölgede yapılan kazılarda başlıca dört şehirde büyük bir tufan sonucu gerçekleşmiş olabilecek sel felaketinin izlerine rastlanmıştır. Bu şehirler Mezopotamya Ovası'nın önemli şehirleri Ur, Uruk, Kiş ve Şuruppak'tır. Bu şehirlerde yapılan kazılar, bunların tümünün MÖ 3000'li yıllar civarında bir sele maruz kaldıklarını göstermektedir. Önce Ur şehrinde yapılan kazıları ele alalım. Günümüzde Tel-El Muhayer olarak isimlendirilen Ur şehrinde yapılan kazılarda ele geçirilen medeniyet kalıntılarının en eskisi MÖ 7000'li yıllara kadar uzanmaktadır. İnsanların ilk uygarlık kurdukları yerlerden birisi olan Ur şehri, tarih boyunca birçok medeniyetin birbiri ardına gelip geçtiği bir yerleşim bölgesi olmuştur. Ur şehrinde yapılan kazılarda ortaya çıkartılan arkeolojik bulgular, buradaki medeniyetin çok büyük bir sel felaketi sonunda kesintiye uğradığını, daha sonra zaman içinde tekrar yeni uygarlıkların meydana çıkmaya başladığını göstermektedir. Bu bölgede ilk kazıyı yapan kişi, British Museum'dan R. H. Hall'dür. Hall'den sonra kazıyı yürütme görevini devralan Leonard Woolley, British Museum ve Pennsylvania Üniversitesi tarafından ortaklaşa yürütülen bir kazı çalışmasına da başkanlık etmiştir. Woolley'in yürüttüğü ve dünya çapında büyük sansasyon yaratan kazı çalışmaları 1922'den 1934 yılına kadar sürdürülmüştür. Sir Woolley'in kazıları Bağdat ile Basra Körfezi arasındaki çölün ortalarında gerçekleşti. Ur şehrinin ilk kurucuları, Kuzey Mezopotamya'dan gelmiş olan ve kendilerine "Ubaidyen" ismini veren bir halktı. Bu halka dair bilgi elde etmek için detaylı kazılar başlatıldı. Reader's Digest dergisinde Woolley'in kazıları şöyle anlatılıyor: Kazı yapılan bölgede, derine inildikçe çok önemli bir buluntu ortaya çıkarılmıştı, bu Ur şehrinin krallar mezarlığıydı. Araştırmacılar Sümer krallarının ve soyluların gömülmüş olduğu bu mezarlıkta birçok efsanevi sanat eserlerine rastladılar. Miğferler, kılıçlar, müzik aletleri, altından ve kıymetli taşlardan yapılmış sanat yapıtları. Bunlardan çok daha önemli olan başka şeyler de vardı; kil tabletlere hayret verici bir ustalık ve beceriyle, yüksek bir teknikle pres edilmiş tarihsel kayıtlar. Araştırmacılar, Ur'da kral listelerindeki aynı adları taşıyan yazılar bulmuş, hatta bunların arasında Ur'un ilk krallık ailesini kuran kişinin adına rastlamıştı. Woolley, mezarlığın ilk Ur Hanedanlığı'ndan önce başladığı neticesine vardı. Bu nedenle, son derece gelişmiş bir medeniyetin ilk hanedandan daha önceleri var olduğu sonucuna vardı. Sir Leonard Woolley'in Mezopotamya ovasında yaptığı kazı, bu bölgede toprağın derinliklerinde 2.5 metre kalınlığında bir çamur-kil tabakanın varlığını ortaya koydu. Bu çamur-kil tabaka, büyük olasılıkla Tufan anında suların taşıdığı kil kütleleriydi ve dünyada sadece Mezopotamya ovasının altında vardı. Bu tespit, Tufan'ın yalnızca Mezopotamya ovasında gerçekleştiğinin önemli bir kanıtını oluşturdu. Kanıtın iyice incelenmesinden sonra Woolley kazıyı daha derinlere, mezarların altına doğru ilerletmeye karar verdi. İşçiler çamur olmuş tuğlaların içinden bir metre kadar derine daldılar ve çanak çömlekleri çıkarmaya başladılar. "Ve sonra birdenbire herşey durdu." Woolley böyle yazıyordu. "Artık ne çanak, ne çömlek, ne kül vardı, yalnız suyun getirdiği temiz çamur." Woolley kazıya devam etti, iki buçuk metre kadar temiz kil tabakasından geçilerek derine dalındı ve sonra birdenbire işçiler, tarihçilerin son Taş Devri kültürü olarak isimlendirdiği bu devrin insanları tarafından yapılmış zımpara taşından aletler ve çanak çömlek parçalarına rastladılar. Çamur iyice temizlenince altında kalmış bir medeniyet ortaya çıktı. Bu durum, bölgede büyük bir su baskınının meydana geldiğini gösteriyordu. Ayrıca mikroskobik analiz, temiz kilden kalın bir katmanın, eski Sümer uygarlığını yok edecek kadar büyük bir tufan tarafından buraya yığılmış olduğunu gösteriyordu. Gılgamış Destanı ile Nuh'un öyküsü, Mezopotamya Çölü'nde kazılan bir kuyuda ortak bir kaynakta birleşmiş oluyordu. Ayrıca Max Mallowan kazıyı yürüten Leonard Woolley'in düşüncelerini şöyle aktarıyordu: Woolley, tek bir zaman diliminde oluşmuş böylesine büyük bir mil kütlesinin sadece çok büyük bir sel felaketinin sonucu olabileceğini belirterek; Sümer Ur'u ile Al-Ubaid'in boyalı çanak çömlek kullanan halkı tarafından kurulan kenti ayıran sel tabakasını, efsanevi Tufan'ın kalıntıları olarak tanımladı. Bu veriler, Tufan'ın etkilediği yerlerden birinin Ur şehri olduğunu gösteriyordu. Alman arkeolog Werner Keller de söz konusu kazının önemini şöyle ifade etmişti: "Mezopotamya'da yapılan arkeolojik kazılarda balçıklı bir tabakanın altından şehir kalıntılarının çıkması burada bir sel olduğunu ispatlamış oldu." Tufan'ın izlerini taşıyan bir başka Mezopotamya şehri ise günümüzde Tel El-Uhaymer olarak isimlendirilen, Sümerlilerin Kiş şehridir. Eski Sümer kayıtlarında, bu şehir "Büyük Tufan'dan sonra başa geçen ilk hanedanlığın başkenti" olarak nitelendirilmektedir. Günümüzde Tel El-Fara olarak adlandırılan Güney Mezopotamya'daki Şuruppak kenti de Tufan'ın açık izlerini taşımaktadır. Bu kentteki arkeolojik çalışmalar 1920-1930 yılları arasında Pennsylvania Üniversitesi'nden Erich Schmidt tarafından yürütüldü. Kazılarda MÖ 3000-2000 yılları arasında var olan bir uygarlığın doğuşu ve gelişmesi değişik tabakalarda rahatlıkla izlenebiliyordu. Çivi yazılı kayıtlardan anlaşılan oydu ki, bu bölgede MÖ 3000'li yıllarda, kültürel olarak oldukça gelişmiş bir halk yaşıyordu. Asıl önemli nokta ise, bu şehirde de MÖ 3000-2900 yılları civarında büyük bir sel felaketinin gerçekleştiğinin anlaşılmasıydı. Schmidt'in çalışmalarını anlatan Mallowan şöyle diyor: "Schmidt 4-5 metre derinlikte kil ve *** karışımı sarı topraktan bir tabakaya erişti (bu tabaka selle beraber oluşmuştu). Bu tabaka, höyük kesitine göre ova seviyesine yakın bir düzeyde yer alıyordu ve höyüğün her yerinde izlenebiliyordu..." Cemdet Nasr dönemini Eski Krallık döneminden ayıran kil ve *** karışımı tabakayı Schmidt "tamamen nehir kökenli bir ***" olarak tanımlayarak Nuh Tufanı ile ilişkilendirdi.9 Kısacası Şuruppak kentinde yapılan kazılarda da yaklaşık MÖ 3000-2900 yıllarına rastgelen bir selin kalıntıları ortaya çıkartılmıştı. Diğer şehirlerle beraber Şuruppak kenti de muhtemelen Tufan'dan etkilenmişti. Tufan'dan etkilendiğine dair elde kanıtlar olan son yerleşim birimi, Şuruppak'ın güneyinde yer alan ve günümüzde Tel El-Varka olarak isimlendirilen Uruk kentidir. Bu kentte de diğerleri gibi bir sel tabakasına rastlanmıştır. Bu sel tabakası da, MÖ 3000-2900'li yıllarla tarihlendirilmektedir. Bilindiği gibi Dicle ve Fırat nehirleri Mezopotamya'yı boydan boya kesmektedir. Anlaşılan odur ki, olay anında, bu iki nehir ve irili ufaklı bütün su kaynakları taşmış, bunlar yağmur sularıyla birleşerek büyük bir su baskını oluşturmuşlardır. Kuran'da olay şöyle anlatılır: Biz de 'bardaktan boşanırcasına akan' bir su ile göğün kapılarını açtık. Yeri de coşkun kaynaklar halinde fışkırttık. Derken su, takdir edilmiş bir işe karşı birleşti. (Kamer Suresi, 11-12) Gerçek şu ki, su taştığı zaman, o gemide biz sizi taşıdık. (Hakka Suresi, 11) Aslında felaketin gerçekleşmesine neden olan öğeler tek tek ele alındığında hepsi gayet doğal olaylardır. Tüm bu olayların aynı anda olması ve Hz. Nuh'un da kavmini böyle bir felaket için uyarması, olayın mucizevi yönünü oluşturur. Yapılan çalışmalar sonucu elde edilen ipuçları değerlendirildiğinde Tufan'ın oluştuğu alanın boyutlarının yaklaşık olarak doğudan batıya (genişlik) 160 km, kuzeyden güneye (boy) 600 km. olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu tespit de, Tufan'ın tüm Mezopotamya ovasını kapladığını göstermektedir. Tufan'ın izlerini taşıyan Ur, Uruk, Şuruppak ve Kiş şehirleri dizilimini incelediğimiz zaman bunların bir hat üzerinde yer aldığını görürüz. Öyleyse Tufan, bu dört şehri ve çevresini etkilemiş olmalıdır. Ayrıca MÖ 3000'li yıllarda Mezopotamya ovasının coğrafi yapısının günümüzdekinden daha farklı olduğunu söylemek gerekir. O devirlerde Fırat nehrinin yatağı, bugünküne göre daha doğuda bulunmaktaydı; bu akış rotası da Ur, Uruk, Şuruppak ve Kiş'ten geçen bir hatta denk geliyordu. Kuran'da belirtilen "yeryüzü ve gökyüzü pınarları"nın açılmasıyla, anlaşıldığına göre, Fırat nehri taşmış ve yukarıda belirtilen bu dört şehri yerle bir ederek yayılmıştı. (alt) Yorumsuz... Saygılar.....
  10. kralx şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Bilmeceler ve Zeka Soruları
    Bu yazıyı okuyanların yüzde 75 ine girdiğimi itiraf ediyorum. Denedim olmadı... Bence 0-2 yaş grubu çocuklar kendi dirseklerini yalayabilecek elastikiyette ve dirsekleri de vücutlarına ve boynun dirseğe oranına göre daha kısa... Saygılar....
  11. Ben daha ne yazayım kardeşim ya. Yukarda yazdığım hiç bir şeye red yada itiraz göremiyrum. ama direksiyonu ustaca kıvırıp başka yönlere döndüğünüzü görüyorum. Zaten tarih boyu böyle yaptınız. Yuvarlak ve döngülü, müteşabih sözler. Dinler tarihsel dönüşümünümü yapamadı..)) Hayırdır bir yerlere dönme ihtiyacımı doğdu. İslam dini dönmez kardeşim. Şu an İslam bu dönemden de ileridedir. Bunları yaşadıkca göreceksiniz. Şu an geride olan dünyadır, din değil. Allah katında zaman mefumu yoktur ve O, Kuran'ı da tüm zamanlar için indirmiştir. Size göre ne gericilik, ne ilericiliktir. Tamamen tutarsız ve göreceli davranıyorsunuz. Bilmin göreceliliği olamaz. Yasalar dünyanın her yerinde aynıdır. İki kere iki her yerde dörttür. Eğer son çıkan şeyler çağdaşlıksa, bir gün batı islamlaşır ve dinin gerektiği gibi hükmederse onlar çağdaştırlar diyip, umarım o zaman onlara gerici diyemiyeceksiniz. Çünkü siz gerici konumuna düşmüş oluyorsunuz. Aynı mantık bugün için de geçerlidir. Saygılar...
  12. Okuyun be kardeşim okuyunya, boş keseden atmayın.. Târık Suresi 5-6-7. ayetler 5. ayet: İnsan, neden yaratılmış olduğuna bir baksın! 6. ayet: Fırlayan bir suyun bir parçacığından yaratıldı o. 7. ayet: Bel ile kaburgalar arasından çıkar o su. Açıklaması... Bu ayetlerde erkeğin üreme sistemlerinden ve insanın oluşumundaki evrelerin başı olan döllenmeden bahsediliyor. Altı çizili olan kısımda erkeğin üreme hücresi olan spermden söz edilmiş. Bildiğimiz gibi döllenme kadın hücresi (yumurta) ve erkek hücresinin etkileşimi sonucu gerçekleşir. Burada can alıcı nokta döllenmede bırakılan meninin içinde bulunan 3 milyon spermin sadece ama sadece bir tanesinin döllenmeyi gerçekleştirmesidir. Ayette altı çizili kısım da buna işaret ediyor. Bu, inananlar ve aklını işletebilenler için gerçek bir mucize, karanlık ve aşırılığa sapmışlar için ise isyanı arttırıcı bir yanılgıdır. Kuran sadece gerçeği anlatır. Bilim ilerledikçe bunun ne derece önemli olduğunu daha iyi anlamaya devam edeceğiz... Fussılet Suresi 10-11-12. ayetler 10. ayet: O, yeryüzüne, denge ve dayanıklık sağlayan dağları üstünden yerleştirdi. Onda bereketlere vücut verdi. Ve onda, azıklarını dört günde takdir edip düzenledi. İsteyip duranlar için eşit miktarda olmak üzere. 11. ayet: Sonra buhar/duman halindeki göğe yöneldi de ona ve yerküreye şöyle seslendi: "İsteyerek veya istemeyerek gelin." Onlar şöyle dediler: "İsteyerek geldik." 12. ayet: Böylece onları, iki günde yedi gök halinde takdir edip her göğe kendi iş ve oluşunu vahyetti. Ve biz, arza en yakın göğü kandillerle ve bir korumayla donattık. İşte bunlar Aziz ve Alim olanın takdiridir. Açıklaması... Altılı çizili olan kısımlara dikkat ettiğimizde, 10. ayette dağların yerküreye denge dayanıklık sağladığını söylüyor. Bunu araştırırsanız doğru olduğunu görürsünüz. Dağlar, yerkürenin dengesini ve dayanıklılığını sağlarlar. 12. ayette ise, göğün katmanlardan oluştuğunu ve sayısını belirtiyor. Ayrıca ikinci altı çizili bölümde ozon tabakasının varlığından söz ediyor. Gördüğünüz gibi peygamberimizin yaşadığı dönemde insanlar tarafından bilinmesi imkansız olan şeyler Kuran'da belirtilmiş. Nâziât Suresi 27-28-29-30. ayetler 27. ayet: Siz mi daha zorsunuz yaradılışça, gök mü? 28. ayet: Onu O yapıp kurdu. Onun boyunu yükseltti; ardından ona ahenk ve düzen verdi. 29. ayet: Gecesini kararttı, kuşluğunu ortaya çıkardı. 30. ayet: Bundan sonra da yeri yayıp yuvarlattı. Açıklaması... Altı çizili bölümde açıkça anlaşıldığı gibi Kuran'da dünyanın yuvarlak olduğu o zamandan belirtilmiş. Bunda birazcık aklı olan bir insan netliği ve mucizeyi görecektir. Kaf Suresi 6. ayet 6. ayet: Bakmadılar mı üstlerindeki göğe ki nasıl kurduk onu, nasıl süsleyip nakışladık?! Yırtığı, çatlağı da yoktur onun. Açıklaması... Altı çizili bölümde ozon tabakasının varlığından ve yapısının tamamıyla yırtıksız ve deliksiz olduğundan bahsediyor. Maalesef ozon tabakası şimdilerde delik ama eskiden delik değildi. Bu da Kuran'ın bir mucizesi... Ra'd Suresi 41. ayet 41. ayet: Bizim, o yerküreye gelip onu uçlarından biraz eksilttiğimizi görmediler mi? Allah hükmeder; O'nun hükmünü denetleyecek de yoktur. Hesabı çok çabuk görür O. Açıklaması... Dünya tam anlamıyla bir küre değildir. Kutup bölgelerinden biraz basıktır. Bunu coğrafya kitaplarından araştırabilirsiniz. Altı çizili bölümde de Allah'ın bu basıklığı yaptığından bahsediyor. Buradaki uç kısımlar iki kutup bölgesini ifade ediyor. Eksiklik de basıklığın tam anlamıyla o zamandaki karşılığı. Şaşırtıcı değil mi? Yorumsuz.. Saygılar...
  13. Turan Dursun'u nasıl biliyorsan, İmam'ı Azam'ı da öğren, hayatını oku ve bir daha tartışalım. Ama Turan Dursunu az daha araştır.. Eminim ki okyanusla damlanın aynı olmadığını göreceksin. Ayrıca her öldürülen zararlı diye bir kaide yok. Öldürenleri de alkışlamıyorum. Her fikrin, her akımın bir antitezi vardır. Katille maktülün yargısı bize düşmez.. Saygılar.. 11103[/snapback] maktül bir yaşasaydı tv'lerde konuşsaydı içinden herhalde katil olmak gelirdi 11261[/snapback] Tv ye çıkmasına gerek yok, konuşmasına da gerek yok, zaten söyliyeceğini söylemiş... Saygılar...
  14. kralx şurada cevap verdi: mistik başlık Dini Konular - Din - Dinler
    Din bilgininizin ne kadar az olduğunu gördüm. Bir kere saadet devri Peygamberimiz gelir gelmez başlamamıştır, ama buna rağmen olumlu gelişmeler de yaşanmıştır. Peygamber efendimiz Peygamberliğini açıkça ilan edip Medineden tekrar öz yurduna döndüğü gün, yani Mekkenin fethinden sonra başlamıştır. Artık müslümanların hiç bir kimseden çekinmek yada korkmak gibi bir endişeleri kalmamıştır, savaş da sona ermiştir. Halk huzur ve rafaha kavuşmuştur. O günden itibaren de Ashab-ı Kiram, kadın, erkek, çoluk çocuk ne varsa mükemmel bir sosyal refahı yaşamaya başlamışlardır. Senin bahsettiğin açlık sefalet, savaş vs..vs.. o dönemden önceydi. Adını kim koyarsa koysun, adı üstünde saadet devridir. Anlayınız artık. Onların aralarında, sadece Peygamberin olması bile onlara büyük bir şeref ve nimetti, onlar aç kalalım ama Peygamber bizim yanımızdan bir an bile ayrı kalmasın görüşündelerdi. Kısacası saadet dediğiniz şeyin de ne olduğu belirsiz. Siz dünyanın en varlıklı adamı olsanız sizce saadetmi, huzursuzluğunuzu etkileyecek başka faktörler olamazmı? Bu gün kendi adıma Peygamber efendimiz yanımda olsa ne yemek, ne içmek, ne kadın, nede mal mülk isterim, benden daha saadetlisi de yoktur..., Saygılar...
  15. kralx şurada cevap verdi: mistik başlık Dini Konular - Din - Dinler
    kralx senin anlattığın gibi islam ülkesi göstersene kadına yarı miras hakkı yarı şahitlik hakkı hırsızın eli kesilecek övdüğün peygamberin sünnetiyle kadınlar taşlanacak kafirlerin elleri bacakları çapraz olarak kesilecek 4 karıyla evlenilecek koca istediği gibi boşayacak daha bir sürü doğa üstü ahlaka bak peki kralx doğa üstü ahlak ne oluyor hala anlayamadım bir anlatırmısın? 11249[/snapback] Sen ben bu ahlakı bilemeyiz görmedik ki bilelim, ama dinler tarihi okursan karşına çıkacaktır. Örneğin saadet devri. Peygamber efendimizin devri. İnsanlar kendileri yemiyor yediriyorlardı, kendileri içimiyor içiriyorlardı, beytül mal için ellerinde bir kilime ve bir abdest ibriği kalıncaya kadar tüm tarla ve hayvanlarını vakfediyorlardı. Sövene gül atıyorlar, dövene acıyorlardı. Sen ben nerden bileceğiz, böyle olağan üstü şeyler görmedik ki, gördüysen söyle yaz. Şu an böyle bir ahlakın varlığı imkansız olduğuna göre, bu gün için o ahlak doğa üstüdür ve doğa üstü yakıştırmamın da sebebi budur. Yoksa senin anladığın doğa üstülerden değil. Yunus Emrenin şiiriyle pekiştiriyorum.. Sövene dilsiz gerek, Dövene elsiz gerek, Derviş gönülsüz gerek, Sen derviş olamazsın, Sen Hakkı bulamazsın
  16. Sen zina yap kardeşim ve hırsızlık yap, yapan yapana zaten. Korkma bugünkü kanunlarda yaptırımları o kadar ileri değil...
  17. X LERİN KRALI İDEOLOJİ Mİ DEDİN?SENDE Mİ BRÜTÜS İDEOLOJİ NE ZAMANDAN BERİ EVRENSEL OLUYOR HANİ İSLAM EVRENDELDİ SENİN İSLAMI NASIL BİDİĞİN ORTAYA ÇIKTI 11375[/snapback] İdeolojiler evrenseldir diye bir yazımı yazdım ben Allah aşkına..)) gene güldürdün beni. Tabiki Kuran dışında hiç birşey evrensel değildir benim nazarımda. Benim islamı nasıl bildiğim zamanla belli olacak yeterki sen boğma laflarla tartışma platformundan kaçma.. Ayrıca brütüsü geri iade ediyorum... Saygılar...
  18. kralx şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Türk Tarihi
    sorulariniz icin: 1- Gemisteki atalarimiz, ne osmanli, ne de selciklu dur.Türkiye cumhuriyeti 17nci Türk devletidir, bu anlamda son devletin adi olan Türk halkiyiz diyoruz. Ama irksal acidan bakildiginda, Asya-Türk soyundan gelmedir denir. Ama T.cumhuriyetinden bir önceki devletin atalarimiz oldugunu söylemek beyhude bir osmanli öykünmeciliginden öteye gitmez. 2- O zaman da asya kökenli türk halkiydi.selcuklu devleti, Tugrul bey tarafindan kurulmustur, Ilk Türk halife de Tugrul bey dir.Tugrul bey, 70 yaslarindayken ortadoguya hakim olmayi basardigindan, son abbasi halifesinin elinden halifeligi de zor yoluyla alir. 8 fil ve 60 bin kisilik orduyla bagdati kusatir, halifeyi kistirir. Halife Tugrul beye genis yetkiler verdigi halde, sonunda baskisini artirarak, halifeligi alir, bir de arap halifesinin kücük kizi seyide yi de alarak ilk Türk halifesi olur.Konya baskenttir, devletin resmi dili de arapca olarak belirlenir???? Bu olay aslinda araplarin bitmeyen türk düsmanligina bir katkida bulunmustur. Yani arap dünyasi halifeligin Türklerde olmasini iclerine sindirememislerdir. 3- Su an da, osmanlida da, seluklu döneminde de Türk soyundansiniz. 4- Zorla osmanlilasma diye bir tabir yoktur. Zorla islamlastirma vardir. Anadolu insani seriatsi anlamda islami bir türlü icsellestirememisltir. Türklarin anadoluya girisleri, binlerce yila uzandigindan, osmanlinin isinin zor olacagi bellidir. HAlifler, anadoluyu osmanlilastirmak degil islamlastirmak icin yapmadik zulüm birakmamislardir. Bunu bir cok yazar, sair ve tarihci kitaplarinda dile getirmislerdir. Anadolu halki da bitmeyen baskilar karsisinda, kendi eski inanc ve geleneklerini de islamla revize ederek, kendine özgü bir müslümanlik anlayisi ile bir anlamda zulümden kurtulmustur. Bu yüzden alevilik anadoluda, samanlik özelliklerini tasir ve anadolu alevileri, siiligin gereklerini yerine getirmezler??? Dedelerimizin osmnaliligi kabul ettigini nerden cikariyorsunuz. Yüzyilar süren baskilarla kim osmanliyim der. Osmanlida Abdhulhamit in kendi itirafi ile: 1,5 milyon olan osmanli memurunun icinde tek bir türk yoktur. Hangi dedeniz osmanliligi benimsemis? Anadolu Türk gencliginin tek görevi ömür boyu asker olup, baskalarina ait ülkelere saldirmak olarak görülmüstür. Bir soru da benden: Portekiz de osmanlinin ne isi vardi?Islamlastirma adina demeyin komik olur. Zira osmanlinin ele gecirdigi ülkelerin inanclarina saygi gösterme acisindan özgür biraktigini her kitap yazar. O halde tek neden ganimettir. BU DA ISLAMDA KUL HAKKINA GIRER VE GÜNAHTIR! CÜNKÜ O ÜLKELERI INANCLARINDA SERBEST BIRAKARAK AGIR VERGILER BOGUYORDU. aMAC ISLAMLASTIRMA OLMAYINCA PORTEKIZE GIRIS NEDENINE AKIL ILE YANIT VERDIGIMIZDE, OSMANLIYI SORGULAMAK SORUNDA KALIRIZ ARKADASIM: BU, O´SMANLI DÜSMANLIGI DEGIL, GERCEGIN ARASTIRILMASIDIR. HALIFELERIN ISLEDIKLERI KUL HAKKI GÜNAHINA ORTAK OLMAK NE ANLAMA GELIR? Bir seyleri kendi kendinize kabul edip, sonra tarihe maletmeyin. 5-Anadolu halki degil de, 600 yillik monarsiyi bir sey sanip osmanli özlemi ceken kisilerin nerede olduklarini sormak gerek sanirim. 6-Atatürk osmanli pasasi degildi. samsuna giderken muvazzaf oasmanli subayi idi. Yani yedek güc gibi bir anlama gelir. Pasa ünvaninin osmanliyla ilgisi yoktur, kurtulus savasinin asamalarinda, mr.Wachdhettin in taktigi bir ünvan degildir. Adam, yakalanmasini ve öldürülmesini emrettigi subaya pasa der mi osmanli? 7-8. sorunuzu bilimsel bir kaygi tasimadigi icin gereksiz buluyorum. 9- Demez, cünkü günden güne, ulus devletlerin acilimiyla ülkelerin karsilikli arsivleri sayesinde daha bagimsiz bir tarih anlayisi dogmaktadir. Su anda kimse Alman halkina, büyük alman imparatorlugu halki adi vermiyor. Yalnizca bir kac nazinin hayalleridir alman imparatorlugu bu gün. Bu sorunuzun gercek amaci aslnda hos degil. Farkindayim. Sanki T.Cumhuriyeti ile osmanli halkinin zorla degistirldigi imaji verilmeye calisiliyor da, arap istilaci ordularin 350 yil boyunca kafir putperest diyerek katlettigi asyali Türk´lerin yurtlarinda ne aradiklarini bir türlü kendinize soramiyorsunuz. Bu gün bu sorularin ve sorunlarin yanitlarini, M.Akif siirleriyle veremeyiz. Dünya degist, hizla da degismekte. saygilar. 11182[/snapback] Peki neden varoluşla ilgili tartışmalarda Darwinden alıntı yapıyorsunuz.. Siz Darwinden alıntı yapıyorsanız, bende M. Akiften yaparım, ayrıca konu zaman farkıysa, Darwin, M. Akiften çok daha önceleri yaşamıştır. Yukarda sorduğum sorular karşısında aldığım cevaplar beni tatmin etmedi. Ya ben yanlış kitaplar okudum, araştırmalar yaptım yada siz. Bana kaynak gösterirseniz daha memnun olacağım. 7 ve 8. soruları cevaplamak yerine, bilimsel değil diyip kılıf uydurdunuz. Size göre sorunun bilimselliği nedir? İllaki tarihi vesikalar yada laboratuvar bulgularmı olması gerekiyor. Bugün neler bilmin konularına giriyor araştırın lütfen. Saygılar... 11217[/snapback] Sevgili arkadasim, darwin bir siyasetci, ideolog ya da bir politikaci ya da sair degildir. Darwnin örnegi ile ne ilgisi var yazdiiginiz seyin? O adam canlilarin zaman icinde degistigini; iddia etmenin ötesinde bulmustur, adina da evrim denmistir. Simdi ise evrim denen olgunun nasil isledigi arastirilmaktadir, hepsi bu. Darwin kahin de, peygamber de degildir ki. Onun zamaninda ne gen teknolojisi vardir, ne de komputerde kromozomlardaki evrim asamalarini incelenmistir. Bir baslangic yapmistir ve arastirmalar devem etmektedir. sizce yüzlerce bilim insani bosuna ugrasiyor, biz böyle gökten zembille gelmis gibi ter temiz kilsiz tüysüz dünyaya indirildik. Buna mi inandirmayi düsünüyorsunuz insanligi? Ayak parmaklarimizin kisalmis bogumlarina, kuyruk sokumumuzun kisalmasina, bedendeki killanmanin nasil bittigine, bademcik ve kör bagirsagin varligin bu gün is göremezligine, yirmilik dislerin dökülmesine bakan her düsünen insan, evrimin kanitlarini kendi gözleriyle kendi vücutlarinda dahi görmektedir. Amac, bunun nasil oldugunu arastirmak. Sorun; bu degisimin nasil ve ne zaman oldugudur. Ara evreleri bilim insanlari sizden daha cok merak ediyor. Bu konu da evrimin milyonlarca yil süren dönemlerinnde kesin ve birden oldugu iddialari da birkac ay icinde arastirilmaya baslandi. inanin ki yakinda bu konuda tescile deger buluslar kapimizi calacak, zira bilim, katlanarak; geometrik artisla ilerlemekte. saygilar 11365[/snapback] O verdiğin örneklerin hepsi bundan beşbin yıl önce yaşayan insanlarda da vardı. Nitekim buluntular bunu gösteriyor. Eğer bu evrimleşmeyse o zamanki insanlarla bu zaman ki insanlar neden aynı şekil ve suretteler. Yoksa o zaman ki insanların bademcik ve kör bağırsakları çalışıyormuydu. Bence hayır. Gelecekteki insanlarda da aynı anayomik yapı olacak. Senin fikrine göre evrim devam etiğine göre gelecekteki insanlarda başka işe yaramayan organlarda körelecek yada bazı organlar iş görmemeye başlıcak. Bu mantığa göre madem bademcik ve körbağırsak iş görmüyor ne işleri var orada neden yer işkal ediyorlar. Yoksa evrim süreci bunu gereksizmi görüyor. Ayrıca şunu da belirteyim ki bademcik iş gören bir organımızdır, bademcik dip kasları yutağa klape işlevi görürler, ve boğaza yutakta tıkanacak büyüklükteki yiyecekleri yutağa göndermezler. Kör bağırsağın görevine gelince; bu Darwinizm'in diğer iddiaları gibi, o dönemin ilkel bilim düzeyinden güç bulan bir hurafeydi. Bilim ilerledikçe, Darwin'in ve onu izleyenlerin "körelmiş" saydıkları bu organların gerçekte önemli fonksiyonlara sahip oldukları yavaş yavaş ortaya çıktı. "Fonksiyonsuz" denen organlar, aslında "fonksiyonu henüz tespit edilememiş" organlardı. Fonksiyonları tespit edildikçe, evrimciler tarafından sayılan uzun "körelmiş organlar" listesi de giderek küçüldü. Alman anatomist R. Wiedersheim tarafından 1895 yılında ortaya atılan "körelmiş insan organları" listesi, apendiks, kuyruk sokumu kemiği gibi yaklaşık 100 organı içeriyordu. (Apendiks (ya da apandis), toplumda 'apandisit' olarak bilinen organdır. Yanlış kullanım sonucu dilimizde bu organı tanımlamak için kullanılan 'apandisit' gerçekte bu organın enfeksiyona uğramasına verilen addır.)Bilim ilerledikçe, Wiedersheim'ın listesindeki organların hepsinin vücutta çok önemli işlevlere sahip oldukları ortaya çıktı. Örneğin "körelmiş organ" sayılan apendiksin, gerçekte vücuda giren mikroplara karşı mücadele eden lenf sisteminin bir parçası olduğu belirlendi. Bu gerçek, "Examples of Bad Design Gone Bad" (Kötü Tasarım Örnekleri Kötü Çıktı) başlıklı bir makalede, çeşitli temel anatomi kaynaklarına referans verilerek şöyle açıklanıyor: Apendiksin mikroskobik düzeyde incelenmesi, bunun oldukça önemli oranda lenf dokusu içerdiğini göstermektedir. Benzer lenf dokusu birikimleri (ki bunlara GALT, yani sindirim sistemiyle ilişkili lenf dokuları denir) bağırsak sisteminin diğer alanlarında da görülür. Bunlar, vücudun yutulan maddelerdeki yabancı antijenleri tanıma yeteneğiyle ilgilidirler.(*) Şu an dünya bilminin bilmem neresiyle güldüğü bu safsatalara siz gibi pozitif bir kişiliğe hiç yakıştıramıyorum canuqur bey, siz bu değilsiniz bence.. Saygılar...
  19. O senin güzelliğin kardeşim. Sİzleri seviyorum. Saygılar...
  20. BENCE PAPARAZİ DALINDA MÜTHİŞSİN. AMA ŞUNU MERAK EDİYORUM NEDEN PAPARAZİ OLUVERDİN BİR ANDA SAKIN BU FORMUN BİRYERLERİNDE ESRA HANIMDAN YEDİĞİN FIRÇA SENİ BU İŞE SEVKETMESİN AMA BENCE O FIRÇA SULUBOYA FIRÇASIYDI SENDE BADANA FIRÇASI ETKİSİ YAPTI BADANA FIRÇASI Bakınız..! Forum,birbirimizi tanıyalım, bilin bakalım ben nereliyim (esra), interlock iletisi, esra cevabı, Saygılar...
  21. kralx şurada cevap verdi: ibn-i haldun başlık Tarih Felsefesi
    İyi bir tespit yapmışsın sayın canuqur. Bu tespitini Osmanlıyı anlama olayınada yansıtsan diyorum.. Saygılar.. 11216[/snapback] Memnun olurum, siz de o günlerin takkesini artik cikarirsaniz, anlasma yollari bulunabilir degil mi Iste tüm tartismalarin ana fikrini kesfetmis bulunuyoruz. Kimileri gecmisin takkesiyle ortaya cikarsa, sorgulama da dogal olarak bu günün takkesiyle yapilir. Bu da sürtüsme demektir. 11355[/snapback] Takke makke yok ama varsa da çıkarmayı taahhüd ediyorum. Sizde de takke var görünüyor. Siz yok desenizde ben var diyorum, sizde çıkarırmısınız lütfen Saygılar...
  22. kralx şurada cevap verdi: ..::uslu_cocuk::.. başlık Bilim Dünyası
    Sayın canuqur burada neyi savunduğunuzu anlayamadım. Daha doğrusu ne anlatmak istediğinizi anlayamadım. Yazınızda bir çelişki yokmu..? Saygılar.. 11206[/snapback] Yazim, evrim karsitligini ideoloji gibi kullananlar icindi. Kisiye yönelik degil, sürekli evrime karsi tutarsiz argümanlarla saldiranlara karsiydi. saygilar. 11346[/snapback] Evrime karşı tutarsız argümanlar sizce nelerdir. Gene bu soruma parelel olarak yukarda sorduğum üç soruyu yanıtlarmısınız.. Yukardaki sorularımı buraya geçiyorum. Madem insan tekamül sonucu bu haline gelmiştir. 1- Bir canlıdan diğer canlıya geçiş halindeki ara form nerede, böyle bir yaratık bulundumu yoksa birden biremi geçiverdi. 2- Eğer tekamülle bu hale gelindiyse, şu an neden başka değişimlere uğramıyoruz. 3- Eğer tekamül olayı bir canlıda başladıysa diğer canlılara nasıl sıçramıştır.. Saygılar..
  23. Dinde adam öldürmek nasıl haramsa zina yapmakta haramdır. Bu yasalar senin benim mutluluğum içindir. Başı boş olsak çok dahamı iyi. Senin yada benim bacımıza, varsa karımıza yada anamıza kötü gözle bakılması ve zina yapılması çokmu hoş, düşünsene ardındaki felaketi. Elbette kim suç işlemişse cezasınıda göze almıştır. Cezayı uygulamakta bir emirdir. Uygulamak zorundasınız. Herkezin her istediğini yaptığı yerde herkez baştır. Herkesin baş olduğu yerde ise bütün başlar kesilir ve tek baş kalır. Senin örneğine göre mesala bir kişi bir adamı öldürsün, ve yargı önüne çıksın ve o adam desinki size ne ben öldürdüm Allah la ve toplumla benim arama girmeyin..)) Buna sende güldün dimi. Birşeyler yazmadan önce çok araştıralım, çok düşünelim.! Saygılar.. 11102[/snapback] bak arkadaş kadın zina yaptı hırsızlık yapıp adam öldürüp bir başkasına zarar vermedi kendi isteğiyle zorlamadan bir adamla cinsel ilişkiye girdi ve biri gördü dedi ki niye zina yapıyorsun kardeşim allah ile benim arama girme günahı ben işledim cezasını ben çekeceğim der ama HZ.hz.HZ.hz.muhammed yapmadı ve taşlayarak acımasızca öldürdü bugün bacımıza anamıza karımıza kötü gözle bakıyorlarsa da bunun nedeni recm cezasının olmamasımı?demek istiyorsunuz 11265[/snapback] Toplumun refahı için özellikle islamda bilinçli yapılan suçlar karşısında af yoktur. Zaten affın olmayışıda rahmettir dipeğerlerinin bu affı suistimal etmeleri umulur. Bu açıdan sadece o olayda değil Bizzat peygamber efendimiz hırsızlık yapan kızım Fatıma olsada yine elini keserim demiştir.
  24. Hiç bir zaman hiç bir yerde hiç bir doğa olayının yada bir bilinmezin İlk defa Kuran'ı Kerimde açıklandığını yazmadım. Bu fikre de katılamam. Sonuç olarak Kuran'ı Kerim de belli bir devirde indirildi. Mesala dünyanın bir yörünge üzerinde hareket ettiğini yada buna benzer şeyleri ilk defa Kuar'ı Kerimmi söylüyor. Belki daha öncesinde de biliniyordu. Bizler bir yaratıcının olduğunu ve Kuran'ı Kerimi'in kutsal bir kitap olduğunu söylerken bu tür bilgilerdenmi faydalanıyoruz. Kuran da daha önce bilinen şeyler yazamazmı. Öyle iletiler görüyorum ki, güya biz Kuran'ın hak kitap olduğunu ilginç rakamlarla, yada alemin yaradılışıyla ilgili bilgilerle ıspat etmeye çalışıyoruz. Aslında bunlar da var ama kök kanıt değil. Kuranda ki 7-9 gibi ilginç sayı ilişkilendirilmeleri gerek geçmişle, gerekse gelecekle ilgili konuları da içerebilir. Bu sayı yada herhanngi bir bilginin Kuran'ı Kerimden de önce bilinmesi onun kutsallığına bir zeval getirmez. Belki Allah bilineni hatırlatmak istemiştir? Kuran' Kerim'in mucize bir kitap olduğunun ıspatı okadar çok ki, ne 7 ye ihtiyaç var nede yörünge bilgilerine. Biz kendi yörüngemizi bilelim yeter... Saygılar.. 11005[/snapback] ispatla kuranın mucize olduğunu laf salatası yapma konuşma ispatla tatlı su tuzlu su mu? ramsesin cesedi mi? çocuğun ana karnında hikayesi mi? kadının dövülmesi mi ?hırsızın elinin kesilmesi mi?kafirlerin ellerinden kollarından çapraz olarak kesilmesi mi?mucize ne ? 11269[/snapback] İnanın tartışmaktan çok, eğleniyorum, çünkü beni çok güldürüyorsunuz. Kuran'ı Kerim hakkında bildiklerin bu kadar işte, zaten kuran'ı Kerim'i hakkıyla bilsen, araştırsan bugün bu idoolojiyi savunmucaktın. Eğer okucaksan sana tek tek yazacağım.. cevap lütfenn..

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.