Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

niyoobjk

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    6
  • Katılım

  • Son Ziyaret

niyoobjk tarafından postalanan herşey

  1. Mezhepler Hiçbir Zaman Hak Olmamıştır Yüce Allah Fıkralara Bölünmeyin Diyor Yani Bir Olun Beni Birlik Ve Beraberlik İçerisinde Zikredin Der Ama Hak Olan 4 Mezhepmiş Bak Hele Hanefi Yani İmam'ı Azam Daha Kimin Ögrencisi Oldugunu Bilmezsin Şafii Ve Digerleri Bunlar Peygamberin Soyundan Hz Ali as Torunlarından iMAM CAFER SADIK as Yanına İlminden Birşeyler Ögrenmek İçin Ders Almışlardır Şimdi Mezhep Olarak Şafii Hanefi Ve Digerleri Namazı Başka Türlü Kılıyor İmam Cafer Sadık Peygamber Efendimizin Kıldıgı Namazı Haşa Degişikmi Ögretmiş Şimdi Mezhepler Farklı Kılar Bir Söyle Bana Birinde Kan Akar Abdets Bozuluyor Digerinde Bozulmuyor Abdets Ne Çabuk Bozuluyor Denildigi Gibi Hadi Dışını Temizledin İç Yüzünü Kalbini Nasıl Temizleyeceksin Hangisi Hak Bunların Dostdogru Peygamberin İbadetinimi Yapıyorlar Nerde Hak Olanlar Nerde Peygamberin Asıl Sünneti Olan Ehlibeytin Kıldıgı Gibi Kılmazlar Kendine Birde Ehli Sünnet Derler Peygamberin Sünneti Ehlibeyttir Ehlibeyte Tabi Olmayan Sünnet Olamaz Ancak Peygamber Efendimizden Kalan Mirasları Yok Etmeye Çalışırlar En Son Arabistanda Otopark Olacaktı Peygamberimize Ait Bir Yer
  2. Hİşam-İ Kelbî (ö.206) Onun adı Hişam bin Muhammed bin Saib-i Kelbi’dir. İbn-i Nedim “Fihrist” adlı kitabında Muhammed bin Saib’in h. 146’da vefat ettiğini, imam Cafer-i Sadık’ın (a.s) zamanında yaşadığını ve büyük bir alim olduğunu yazmaktadır. Bu konuda Necaşi de şöyle yazmaktadır: “O bizimle aynı mezhebtendir. Onun hakkında meşhur bir hadiste şöyle nakledilmiştir: Ben çok kötü bir hastalığa tutulmuştum. Bu yüzden bildiğim her şeyi unutmuştum. Cafer bin Muhammed’in (a.s) yanına vardım ve bana bir bardakta su verdi, ve bildiklerime yeniden kavuştum. Onun bir çok eseri vardır. Onlardan birisi de “Hutbeler” adlı kitabıdır. İbn-i Nedim, Necaşi’nin “Hutbeler”den maksadının Hz. Ali’nin (a.s) hutbeleri olduğunu vurgulamıştır. Yine Hişam’ın hicri 206’da vefat ettiğini söylemiştir. İbrahim Nihmî ve Medaini Ebu İshak İbrahim bin Süleyman Nihmi Kufe’lidir. Necaşi (r.a) “Rical” kitabında ve Şeyh Tusi (r.a) “Fihrist” adlı kitabında onun bir çok eseri olduğunu ve bu cümleden “Hitabeler” adlı kitabını zikretmişlerdir. Hz. Ali’nin (a.s) hutbelerini toplayanlardan biri de meşhur tarihçi Medaini’dir. İbn-i Nedim, Fihrist adlı kitabında şöyle diyor: “Ebul Hasan Ali bin Muhammed Medaini h.k. 225’de doksan üç yaşında vefat etmiştir”. Hansari de “Ravza” kitabında şöyle diyor: Ahbari olan Ebul Hasan el-Medaini’nin hadis ve tarih kitapları vardır. Kitaplarının sayısı 200’ün üzerindedir. Bunlardan birisi de “Hz. Ali’nin (a.s) Hutbeleri”dir. İbn-i Nedim’in Mısır baskılı “el-Fihrist” adlı kitabında, Medaini’nin kitaplarını sıralarken iki yerde Resulullah’ın (s.a.a) hutbeleri diye geçmiştir. İkincisi Hz. Ali’nin (a.s) hutbeleri olması gerekir. Abdulaziz Celvedi Abdullaziz bin Yahya bin Ahmed bin İsa Celvedi Hz. Ali’nin (a.s) hutbelerini, vazlarını, mektuplarını, yargılarını, dualarını ve ona nisbet edilen şiirleri bir araya toplamıştır. Dedesi İsa Celvedi, Ebu Cafer İmam Muhammed Bâkır’ın (a.s) ashabındandır. Necaşi (r.a) onun hakkında “Rical” kitabında şöyle diyor: “Onun bir çok kitabı vardır; çoğu kimseler bu kitapları zikretmiştir. Hz. Ali’nin Mesnedi, Hz. Ali’nin Hutbeleri, Vaazları, Yargıları, Mektupları, Duaları, ve Şiirleri adlı eserler onun kitaplarındandır”. Necaşi, onun Hz. Ali (a.s) hakkında yazdığı kitaplar arasında yukarıda zikrolunanlardan başkasını da nakletmiştir. Ben, Hz. Ali’ye (a.s) nisbet edilen şiirlerin hepsini kaynaklarıyla beraber “Minhac-ul Beraet” adlı Nehc-ul Belağa’nın şerh’inin tekmilesinde yazmışım, c.1, s.306-315. Buna göre bir çok divanlarda olan şiirler Hz. Ali ‘den (a.s) naklolan rivayetlerin metninden alınmadır. Şairler bunları şiir kafiyesine sokmuşlardır. Bundan dolayı da bu şiirleri o imam’a nisbet ediyorlar. Mesela, “Ey Hemdanlı Haris, kim ölürse görür beni” gibi Haris-i Hemdani’ye buyrukları Seyyit Himyeri tarafından şiire dökülmüştür. Bu konuyu Şeyh Mufid (r.a) (ö.413 h.k) Emali’sinin birinci oturumunda nakletmiş ve daha sonra şöyle demiştir: “Cemil bin Salih diyor ki: Bu şiiri Ebu Haşim Seyyit Himyeri bana okudu.” Yine oğlu imam Hasan ve İmam Hüseyin’e (a.s) nasihatlarını şairler dile getirmiş ve başlı başına divanlar yazmışlardır. Sözlerin kökü ve kaynağı Ali (a.s) olduğundan dolayı şiirlerini Hz. Ali’ye nisbet etmişlerdir. Ama bu şiirlerin metniyle İmam’ın hitabeleri, vaazları, hikmetli sözleri vb... fesahat, belağat ve bedî bakımından bu şiirlerle çok farklıdır; bu da sözkonusu şiilerin nazmının Ali aleyhisselama ait olmadığını gösterir. Evet Hz. Ali’ye insnad edilen şiirler arasında savaş meydanlarında okunan şiir ve recezlerin ona ait olduğu uzak bir ihtimal değildir. Zira araplarda pehlivanlar savaş meydanlarında böyle şiirler okurlardı. Bir de Ali bin Ebi Talib-i Kırvani’nin şiirleri Hz. Ali (a.s)’a nisbet edilmiştir. Bu da isim benzerliğinden kaynaklanmış olsa gerek. Abdulazim Hasanî Hz. Abdulazim bin Abdullah Hasani Alevi (a.s) “Rey” kentinde Şecere camisinde medfundur. Hz. Ali’nin (a.s) Hutbeleri adlı bir kitap te’lif etmiştir. İmam Rıza (a.s) onun ziyareti hakkında şöyle buyurmuştur: “Her kim onu (Hz. Abdulazimi) ziyaret ederse cennet ona farz olur.” Necaşi “Rical”inde ve Allame “Hulasa” kitabında onun böyle bir kitabı olduğuna tasrih etmişlerdir. İbrahim Sakafî İbrahim bin Muhammed bin Said-i Sakafi Kufi (ö.283) Muhtar bin Ebi Ubeyde Sakafi’nin amcası Sa’d bin Mesud Sakafi’nin soyundan gelmiştir. Necaşi Rical’de şöyle diyor: “Onun bir çok kitabı vardır; Hz. Ali’nin (a.s) mektupları ve hutbeleri adlı kitapı bu cümledendir.” Ayrıca, onun kitaplarından birinin adını Necaşi “El-Huteb-ül Mukriyat” Şeyh Tusi ise “El- Huteb-ül Müribat” olarak nakletmişlerdir. Galiba her ikisi de aynı kitaptır. Muhammed bin Halid-i Berkî İmam Musa Kazım, İmam Rıza ve İmam Cevad’ın (a.s) ashabından olan “Muhammed bin Halid-i Berki, Hz. Ali’nin (a.s) hutbelerini toplayıp rivayet edenlerden birisidir . Necaşi de bunu nakletmiştir. Muhammed bin Ahmed-i Kufi Sabunî Yine, Necaşi’nin naklettiğine göre Sabuni diye tanınan Muhammed bin Ahmed bin İbrahim-i Cufi el-Kufi de Hz. Ali’nin (a.s) hutbelerini nakletmiştir. Muhammed bin İsa Eş’ari Hz. İmam Rıza’yı (a.s) mulakat edip ondan ve oğlu İmam Cevat’tan da hadis nakleden “Muhammed bin İsa bin Abdullah Eş’ari de Hz. Ali’nin (a.s) hutbelerini nakletmiştir. Cahiz İlk kez Hz. Ali’nin (a.s) kısa ve hikmetli sözlerini toplayan kimsedir. Ebu Osman Amr bin Bahr Cahiz (ö. 255) “Beyan” ve “Tebyin” kitaplarının sahibidir. Hz. Ali’nin (a.s) kısa hikmetli sözlerinden yüz tanesini seçmiş ve onları “Ali’nin (a.s) Kelamından Her Talibin Matlubu” diye adlandırmıştır. Onun seçip topladığı bu hikmetli yüz söz hakkındaki görüşü şudur: “O sözlerden her biri, arabın en iyi bin kelimesinden daha üstündür.” “Beyan” ve Tebyin’in birinci cildinde şöyle diyor: Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Her şahsın değeri, yaptığı güzel şeyle takdir edilir.” Kitabımda (Beyan ve Tebyin) Hz. Ali’nin (a.s) bu hadisinden başka bir şey olmasaydı, yine de kitabımın değeri için yeterli olurdu, hatta beklediğimden daha fazlasına sahip olmuş olurdu. Cahiz’in seçmiş olduğu bu yüz hikmetli sözü, Nehc-ül Belağa’yı şerhedenlerden biri olan Kemaluddin Meysem-i bin Ali bin Meysem Bahrani, Raşit Vatvat ve Abdulvehhab şerhetmişlerdir. Her üçünün şerhi merhum Muhaddis İrmevi’nin tashihiyle bir ciltde basılmıştır. “Nehc-ul Belağa Nedir?” Adlı Risale Çok kısa ve faydalı “Nehc-ul Belağa Nedir?” adlı eserde de Hz. Ali’nin (a.s) hikmetli sözlerini ilk kez toplayan Cahiz olduğu açıklanmıştır. Adı geçen risalede 66’dan fazla Nehc-ul Belağa şerhi ve Hz. Ali’nin bazı hutbe ve mektupları hakkında yazılan diğer şerhler tanıtılmıştır. Bu çok değerli risaleyi “Şehristani” te’lif etmiştir. Ve 1352 h.k. yılında Bağdat’ta basılmıştır. Merhum Eminî (r.a), çok değerli kitabı “el-Gadir”in 4. cildinde Nehc-ul Belağa’ya yazılan seksen bir tane şerh ve açıklama tanıtmıştır. Merhum Tahranî” “ez-Zeria” kitabının 14. cildinde bunun iki katını tanıtmıştır. İbn-i Ebi-l Hadid Nehc-ul Belağa’yı şerhetmiş ve Hz. Ali’nin (a.s) hikmetli sözlerini toplamıştır. İbn-i Ebi-l Hadid, Nehc-ul Belağa’nın şerhini bitirdikten sonra Nehc-ul Belağa’da geçmeyen Hz. Ali’ye (a.s) mensup bin tane hikmetli sözünü toplayıp nakletmiştir. Bu bin hikmetli söz “Hikemi Mansure” adı altında tek başına bir kitap olarak Beyrut’da basılmıştır, Hz. Ali’ye (a.s) ait hikmetli sözlerden diğer bir kısmı da eklenerek Necef’de tekrar basılmıştır. İbn-i Ebil Hadid, şerhi’nin son bölümünde şöyle diyor: “Buraya kadar Allah’ın yardımıyla şerhettiğimiz kitap, Rahmetli Ebu-l Hasan Razi’nin (a.s) Hz. Ali’den (a.s) naklettiği, derlediği sözler idi . Şimdi de merhum Razi’nin (r.a) Nehc-ul Belağa’da nakletmediği, fakat o İmam’a nisbet edilen sözleri nakledelim; bunlardan bazıları meşhur, bazıları ise meşhur değildir. Ama, buna rağmen ondan nakledilmiş ve ona nisbet edilmiştir. Bazı sözler ise başka hakimlerin sözleridir ki, Hz. Ali’nin (a.s) sözlerine çok benzemektedir.” Amİdİ ve gurer ve durer Rahmetli Şerif-i Razi’den bir asır sonra değerli alim “Abdulvahid bin Muhammed Temimi Amidi” (ö. 510) Hz. Ali’nin (a.s) onbir bin elli hikmetli sözünü “Gurer-ul Hikem ve Durer-ul Kelim” adında harf sıralamasına göre te’lif ve tasnif etmiştir. Aga Cemal Honsari (ö. 1125) yedi ciltte bu kitabı farsça şerhetmiştir. Aga Cemal’ın bu şerh-i Muhaddis “İrmevi” tarafından tashih edilerek baskıya verilmiştir. Gurer ve Durer’in metni ise bir kere Seyda’da, bir kere de Necef’de basılmıştır. Bu kitap, Hz. Ali’nin (a.s) marifet-i Nefs, (nefsi tanıma) hakkındaki hikmetli sözlerini içermektedir. Şunu da hatırlatalım ki, bidiğim kadarıyla Hz. Ali’nin (a.s) hikmetli sözlerini bu kadar genişçe içeren başka bir kitap yoktur. Ebu abdullah kadâî ve mealİm-ul hİkem düsturü Seyyit Razi 359. h.k. yılında doğmuş ve 406 yılında da vefat etmiştir. Seyyit Razi’nin muasırı olan “Şahab-ul Ahbar” kitabının sahibi Ebu Abdullah Kadâî (ö. 454) (Ebu Abdullah Muhammed bin Selamet bin Cafer bin Ali bin Hekmun bin İbrahim bin Muhammed bin Müslim-i Kadâî-yi Şafii) Hz. Ali’nin (a.s) hikmetli sözlerinden bir kısmını “Düstur-u Mealim-il Hikem ve Ma’suru Mekarim-iş Şiyem” adlı kitabında dokuz bölümde toplamış ve onların senedini de zikretmiştir. O kitabın önsüzünde Allah’a hamd ve sena, Resülüne salat ve selam yolladıktan sonra şöyle diyor: “Resulullah’ın (s.a.a) bin tane hikmetli sözünü ve çeşitli konularda yüz tane hadisini bir kitapta toplayıp adını “Şehap” koydum. Bazı kardeşlerim aynı uslupda Hz. Ali’den de (a.s) hadis ve hikmetli sözleri güvenilir kişilerden toplayıp nakletmemi istediler... Bu yüzden hadis ve sözleri naklederken onun ravisini gösteren bir işaret koymuşum ki, kitabın sonunda bu açıklanmıştır, uzun hadislerin ravi ve senetlerini zikrettim. Bulabildiğim kadar ravileri zikretmekten kaçınmadım. Hz. Ali’nin (a.s) Sözlerinin Ravisi Bir Yoldan Kumeyl’e Dayanmaktadır Mezkur kitabın dördüncü bölümünde Kumeyl’den şöyle rivayet olunmuştur: Muhammed bin Mansur bin Abdullah, Ebi Abdillah Tusteri’den icazet yoluyla naklediyorum o şöyle demiştir: Ebul Fazl Muhammed bin Ömer bin Muhammed Kevkebi el-Edib’den, o da Süleyman bin Ahmed bin Eyyub’dan, o da Muhammed bin Osman bin Ebi Şeybe’den, o da Zirar bin Sored’den, o da Asım bin Humeyd’den, o da Sabit bin Ebi Safiyye Ebu Hamza-i Sumali’den, o ise Abdurrahman bin Cundeb’den, o da Kumeyl bin Ziyad’dan şöyle rivayet etmiştir: Emir-ul Mu’minin Ali bin Ebi Talib (a.s) benim elimden tutup Cubban’a doğru şehirden çıkardı, sabah ışıldamaya başladığında derin bir nefes aldı ve şöyle buyurdu: “Ey Kumeyl gerçekten kalpler kabdır. Bu kabların en hayırlısı ilim için daha geniş olanıdır....” Kısaca bu kitap Emir-il Müminin Ali’nin (a.s) hadis ve sözlerinin Nehc-ul Belağa’daki en önemli kaynaklarından biri olup 1332 yılında Mısır’da basılmıştır. Hz. Ali’nin (a.s) Hutbeleri hakkında Mes’udî’nin sözü Mes’udi (Ebul Hasan Ali bin Hüseyin bin Ali Mes’udi ö.346 Seyyit Razi (r.a) dünyaya gelmeden yaklaşık ondört sene önce vefat etmiştir.) “Muruc-uz Zeheb” kitabında şöyle diyor: “Halkın Hz. Ali’den ezberleyip hifzettikleri hutbelerin sayısı dörtyüzü aşkındır. Seksen tanesini halk canlı olarak bilirler.” Teessuf edilecek nokta şu ki, Mes’udi’yle çok yakın zamanda yaşamasına rağmen, Mes’udi’nin demiş olduğu hutbelerin yarısını bile Seyyit Razi (r.a) Nehc-ul Belağa’da getirmemiştir. İbn-i Hullekan, “Tarihi İbn-i Hullekan” diye tanınan “Vefiyyat-ul A’yan” kitabında şöyle diyor: “Meşhur yazar, Hatip Ebu Galib Abdulhamid, Emevilerin son halifesi Mervan bin Hakem’in katibiydi. Belagatta o kadar tanınmıştı ki, herkes onu örnek gösteriyordu. Hatta deniliyordu ki: “yazışmalar Abdulhamid’le başladı, İbn-il Amid’le sona erdi.” Yazışma, edebiyat ve bütün ilimlerde önde geliyordu... O şöyle diyordu: Ali’nin (a.s) hutbelerinden yetmiş hutbe ezberledim ve bunlardan faydalandıkça faydalandım. Yine İbn-i Hullekan şöyle diyor: “Meşhur hatip ve edebiyatt öncülerinden olan Ebu Yahya Abdurrahim bin Nubateh, şöyle diyor: “Hitabelerden öyle defineleri ezberledim ki, genişlik ve çokluk bakımından ona bir şey artırılamaz. Hz. Ali’nin (a.s) vaazlarından yüzünü ezberledim. “Nesr-ul Leali” kitabı, evliyaların efendisi Hz. Ali’nin (a.s) hikmetli söz ve hadislerinden yirmidokuz bölümünü harf sıralamasına göre içermektedir. Bu kitap şimdiye kadar iki defa basılmıştır. Bir defasında bir kaç risale ile birlikte basılmıştır. Daha sonra Ebil Ca’d’ın ve Ebi Utab Abdullah bin Bastam ve kardeşi Hüseyin Bastam’ın tıp kitaplarıyla birlikte üç kitap bir arada Hz. Ayetullah el-Uzma Hacı Aga Hüseyin Burucerdi’nin (r.a) emriyle 1377’de benim tashihimle bir macmua’da basılmıştır. Merhum Ustad, Allame Hacı Mirza Ebul Hasan Şa’rani (r.a) sahabenin büyüklerinden ve tabiinden Hz. Ali’nin (a.s) hutbelerini toplayıp rivayet edenlerin adını içeren çok değerli bir makale yazmışlardır. Bu makale bizim Nehc-ul Belağa’ya yazdığımız Şerh’in mukaddimesinde basılmıştır. Yine çok ilmî ve değerli başka bir makalesi de Mevla Salih Kazvini’nin şerhiyle bir arada basılmıştır. Çok değerli İslam alimi merhum Ali bin Abdulazim Tebrizi Hiyabani “Vakayi-ul Eyyam” kitabında Hz. Ali’nin (a.s) hutbe ve mektuplarını toplayıp rivayet eden bir çok büyük alim ve ravilerin adlarını zikretmiştir. Allah’ın hakir kulu (ben), Nehc-ul Belağa’nın kaynak ve senetlerini çeşitli hadis kitaplarından, siret, tarih, vb. ilmî kitaplardan bir araya topladım. En çok özendiğim nokta Razi’den önceki ravileri bulmaktı. Yaklaşık kaynakların üçte biri elde edilmiş ve onun bir bölümü de “Minhac-ul Beraet”e yazdığım beş çilt tekmile’de çeşitli münasebelerle zikredilmiştir. Yine hacmi Nehc-ul Belağa’dan az olmayan gözden kaçan ayrı sözleri de bir araya topladım. Yukarıda zikrettiğim bu beş cilt üzerinde tahkik ve araştırma yapılırsa bizim ne kadar dikkatle ve işe özenerek bu araştırmayı yaptığımız ve işin ne kadar zarif ve değerli olduğu görülecek ve bu çalışma ganimet sayılacaktır. En azından örnek olarak mektup ve yazışmaların ikinci bölümüne muracaat ediniz. Son zamanlarda alimler ve araştırmacılar bu konuda çok zahmet çekmişlerdir, Allah onlardan razı olsun. Bu konudaki kitaplar şunlardır: 1- “Nehc-ul Belağa’nın Kaynakları, Senetleri ve Şüphelerin Defedilmesi.” Bu kitap arapça olarak Hadi Kaşif-ul Gıta tarafından te’lif olmuştur. Beyrut’da basılmıştır. 2- “Nehc-ul Belağa’nın Kaynakları Hakkında Saadet Yolu”. Bu kitabın muellifi Muhammed Bâkır el-Mahmudi’dir. Arapça yazılmış ve Necef’de basılmıştır. 3- “Nehc-ul Belağa’nın Kaynakları ve Senetleri” müellifi Abduzzehra el-Hüseyni el-Hatip’tir. Arapça olarak Necef’de basılmıştır. 4- “Nehc-ul Belağa’nın senetleri”. Müellif , İmtiyaz Alihan Arşî’dir. Şeyh Azizullah Utaridi de ona önsöz yazıp Arapçaya çevirmiş ve Tahran’da bastırmıştır. 5- Nehc-ul Belağa ve Kaynakları Hakkında Kısa Bir İnceleme. Bu kitabı Rıza Ustadî Farsça olarak te’lif etmiş ve Kum’da basılmıştır. [1]- İlahiyat-i Esfar, fasıl: 4, muvakkaf: 2.
  3. Hutbe İhtilaflı Diyorsun Korkma İhtilaflı Olsaydı O Kitap Büyük Bir Hazinedir Orada Herşey Apaçık Yazılmıştır Yoksa Ehlibeyti Yok Sayan Zihniyet Nehc'ül Belaga'ya Yanıt Olarak Kitap Yaparlardı Ama Yapamadılar Oradaki Her Hutbe Senetli Kaynaklıdır Hutbeleri Söyleyen Allah'ın Arslanı Filozoflara Muhtaç Degildir Filazoflar Ona Muhtaçtır Bir Al Oku Diyecegim Ama Okumazsınız Nehc'ül Belaga'nın Senetleri Emir-ul Müminin Ali'nin (a.s) sözleri sadece fesahat ve belağat açısından Nehc-ül Belağa belağat yolu değil, insan hayatının bütün alanlarında dosdoğru ve sağlam bir yoldur. Diğer ilim dallarında olduğu gibi nazım ve nesirde güçlü kalemi ve üstün yeteneği olan seyyid Razi, kelamın emiri Hz. Ali'nin sözlerinin fasih uslubuna hayran kalmış ve ona gönül vermiştir; bu yüzden ona Nehc-ül Belağa (fesahat ve belağat yolu) adını vermiştir. Nehc-ül Belağa öyle bir kitaptır ki, alfabetik sırasına göre "a"dan "ze"ye kadar üzerinde ilahi öğretilerin her biri hakkında bu kitapta araştırma yapılsa, her biri her dala ait ana ilkelerin burada açıklanmış olduğu görülür. Öyle ilkeler ki, "Kökü sabit ve dalları ise göktedir, rabbinin izniyle her an yemişini verir." Nehc-ül Belağa’da hakkında açıklama bulunan mevzular Örneğin: Evvel, âhîr, insan, iman, imamet, burhan, best, tövbe, sevap, cesed, cisim, cela, ceza, hak, hesap, hicap (perde), hareket, habt, hatm, halk (yaratılış), dua, dünya, rabb, resul, ruyet (görme), Rev'u (korku), rızık, rıza, züht, ziyğ, zeval, zikir, sermed, sebat, sem'ı, saadet, şekavet, şan, suret, sabır, sırat, zalalet (dalalet), taleb, tâat, tarık, tumanine, taharet, zıll (gölge), zuhur, zulüm, adalet, ilim, amel, irfan, a’mâ, gâyb, gaflet, gufran, gına, fikr, fiil, fuad, kaza, kader, kalp, kapz, kavl, kitap, kelam, leyl, lika, mevt, melek, nur, nübüvvet, nefs, vucud, vahdet, vech, vahy, velayet, vezn, takva, himmet, hidayet, hicret, yevm, yakza, yakin vb. Bu gibi konular ister Nehc-ül Belağa'da olsun ve ister Emir-ul Müminin Hz. Ali'nin diğer sözlerinde, her biri hakkında önemli kaynaklar bulunmaktadır. Nitekim, irfan ve felsefe üstadları bu konularla ilgili değerli kitaplarında İmam Ali'nin (a.s) sözlerine istinad etmektedirler. Hz. Alİ'nİn buyrukları hakkında molla sadra’nın sözü Mesela; Molla Sadra, Esfar kitabının ilahıyat bölümünde vacib-ul vücudun sıfatlarının O’ndan ziyade oluşunu reddederken, başka bir deyişle kemaliyet sıfatlarının Allah Teala'nın zatıyla aynı olduğunu söylerken Nehc-ül Belağa'nın birinci hutbesine dayanarak şöyle diyor: "Mevlamız, imamımız, ariflerin mevlası ve muvahhidlerin imamının -Emir'ul Müminin Ali'nin- sözlerinde Allah Teala'nın sıfatlarının zatına ziyade oluşunu en açık bir şekilde reddetmiş ve meşhur hutbelerde şöyle buyurmuştur: "Dinin evveli O’nu tanımaktır ve O’nu tanımanın kemali ise O’nu tasdik etmektir, tasdik edişin kemalı onu bir bilmektir..."[1] Yine, Ehl-i Sünnet ve Şia'dan diğer kişiler, asr-ı saadetten bugüne kadar teliflerinin çeşitli dallarında, edebiyat ilminden irfana kadar Allah'ın o büyük velisi ve varlıkların imamından bereketlerini alıyor ve onu kaynak gösteriyorlar ki, onlardan bir grubunu nakletmek için geniş bir müstakil kitaba gerek vardır. Hz. Ali'nin (a.s) ilahî ilimden kaynaklanan, risalet meşalesinin nurundan bir kıvılcım ve imamet bahçesinin kokusundan bir üfürülüş olan sözlerinin makam ve mevkisinin yüceliği sonucu kendi zamanından bugüne kadar büyük alimlerden bir çokları buyruklarını toplamak için büyük gayret sarfetmişlerdir. Biz bunlardan bir kısmının ismini nakledeceğız: Ubeydullah bin Ebi Rafi’ Şeyh Tusi (r.a) ö. 460 h.k. “Fihrist” kitabında buna yer vermiş ve şöyle yazmıştır: “Emir-ul Müminin’in katibi olan Ubeydullah bin Ebi Rafi (r.a) Hz. Ali’nin (a.s) yargılarını toplamıştır. Bunu bize Ahmed bin Abdun kendi senediyle Muhammed bin Ubeydullah bin Ebi Kafi’den ya da babasından o da ceddinden (büyük babasından) o da Hz. Ali’den (a.s) geniş ve ayrıntılı bir şekilde naklederek bu kitapta kaydetmiştir. Zeyd bin Veheb-i Cuheni Muhadram Şeyh Tusi adı geçen kitabında konuyla ilgili olarak şöyle demektedir: Zeyd bin Vebeb, Hz. Emir-ul Mü’minin Ali’nin (a.s) Cuma ve bayram hutbeleri ile diğer toplantılarda yaptığı konuşmalarını bir kitapta toplamıştır. Bunu Ahmed bin Muhammed kendi senediyle Ebu Mihnef Lut bin Yahya’dan o da Ebu Mensur Cuhani’den o da Zeyd bin Veheb’den nakletmiştir.” Künyesi Ebu Süleyman Cuhanî Kufî Muhadram olan Zeyd bin Veheb, hem cahiliyet, hem de İslam’ın zuhurunu görmüş birisidir. Zeyd, Resulullah (s.a.a) hayattayken iman etti. Ancak Resulullah’ı (s.a.a) görmek istemesine rağmen Resulullah (s.a.a)’ın irtihali yüzünden bu arzusuna kavuşamadı. Bunun için Zeyd’i sahabe olarak kabul etmeyip tabiinden saymışlardır. Tabiinin büyüklerinden olan Zeyd, Hicri 96.da vefat etmiştir. Şeyh Tusi’nin senetleri kendi döneminde Ubeyd ve Zeyd’in kitaplarının mevcut olduğunu ve dolayısıyla bu ikisinin Hz. Ali’nin (a.s) hutbe ve hükümlerini toplayan ilk kişi olduğunu göstermektedir. Muhammed bin Kays-ı Beceli Hz. Ali’nin (a.s) verdiği hükümleri toplayıp rivayet edenlerden Ubeydullah bin Ebi Rafi’den sonra, Hz. İmam Muhammed Bâkır’ın (a.s) ashabından olan Muhammed b. Kays-i Beceli’yi sayabiliriz. Şeyh Tusi, Muhammed bin Kays-ı Beceli hakkında şöyle demiştir: Muhammed bin Kays-ı Beceli’nin Hz. Ali’nin (a.s) yargılarını (verdiği hükümleri) içeren bir kitabı vardır. Bu konuyu bize aralarında Muhammed bin Muhammed bin Nu’mani’nin bulunduğu bir topluluk nakletmiştir. İbrahim bin Hakem-i Fazari Zeyd bin Veheb-i Cuhani’den sonra 180’li yıllarda yaşayan İbrahim bin Hakem bin Zahir-i Fezari’yi, Hz. Ali’nin (a.s) hutbelerini bir araya toplayanlar arasında sayabiliriz. Şeyh Tusi “Fihrist” adlı kitabında şöyle demiştir: Tefsir sahibi Ebu İshak İbrahim bin Hakem bin Zahir-il Fezari, Suddi’nin nakline göre Melahim ve Hz. Ali’nin (a.s) hutbeleri adlı kitapları tasnif etmiştir. Esbeğ bin Nubate Hz. Ali’nin (a.s) sırdaşlarından, Malik Eşder’in ahitnamesinin ve Muhammed bin Hanefiyye’ye olan vasiyetinin ravisidir. Şeyh Tusu’nin “Fihrist” kitabında konuyla ilgili olarak şöyle demiştir: “Esbeğ b. Nubate (r.a), Hz. Ali’nin (a.s) sırdaşlarındandı . Hz. Ali’den (a.s) sonra da bir müddet yaşadı ve Hz. Ali’nin (a.s) Malik’i Mısır’a vali tayin ettiğinde yazdığı ahitnameyi ve Muhammed bin Hanefiyye’ye vasiyetini nakletmiştir. Bu ahitnameyi Ebu Ceyyid oğlu Muhammed bin Hasan’dan kendi senediyle Sa’d bin Tarif’den, o da Esbeğ bin Nubatet-il Mecaşii’den şöyle rivayet etmiştir: “Emir-ul Mü’minin Hz. Ali (a.s), oğlu Muhammed bin Hanefiye’ye şöyle bir vasiyetname yazmıştır....” Malik Eşter’in Ahitnamesi’nin Hz. Ali’ye (a.s) Ait Oluşu Bir Gerçektir. Şeyh Tusi’nin sağlam beyanı ve kaydettiği senet ahitname hakkında söylenen diğer sözlerin delilsiz bir söylenti olduğunu gösteriyor. Eski İran’ın büyüklerinden olan Erdşir’in ahdinde şöyle demiş: Bozurgmihr’in, falan ahidnamesindeki bazı tabirlerinin Malik’in ahitnamesinin falan tabiriyle benzerliği var. Belki de bu ahitname Hz. Ali’nin adına vuruluyor. Amirlerin vali ve komutanlarına yazmış oldukları ahitnamelerde çok yakın benzerlikler olabilir. Ama bu benzerlik Malik’e yazılan mektubun Hz. Ali’nin (a.s) inşası olmamasına sebep teşkil etmez. Biz “Erdşir” ve Bozurgmihr” gibi düşünürlerin güzel sözlerinin olduğunu kabul ediyoruz. Ancak, Hz. Ali’nin (a.s) buyruklarıyla onların sözleri çok farklıdır. Güzellik satıcıları ortaya çıkmış olsalar da Kimse benim yarim gibi olamaz güzellik ve tatlılıkta. “Deaim-ul İslam”da bu ahitnameyi Resulullah’dan (s.a.a) rivayet etmiştir. Mezkur vasiyyetnameyi rahmetli Seyyit Râzi, Nehc-ul Belağa’nın ikinci kısmında: Bunu, İbn-i Şu’be de Tuhaf-ul Ukul’da nakletmiştir. Marhum Kuleyni, Kâfi kitabının “nikah” babînın 19. bölümünde bu vasiyyetin son kısmını iki rivayetle nakletmiş ve ikinci rivayette şöyle tasrih etmiştir: “Bu mektubu Hz. Ali (a.s), oğlu Muhammed’e yazmıştır.” Bunun senedi Şeyh Tusi’nin Fihrist adlı kitabında getirmiş olduğu senetle aynıdır. Zira her ikisinin de senedi şöyledir: “Cafer bin Muhammed el-Hüseyni, Ali bin Abduk es-Sufi’den, o da Hasan bin Tureyf’den, o da Hüseyin bin Elvan’dan, o ise Sa’d bin Tureyf’den, o da Esbeğ bin Nubate’den ve o da Hz. Emir-ul Müminin Ali (a.s)den nakletmiştir. Ayrıca bu konu hakkında Bihar-ul Envar, c.17, s.56’ya müracaat edilebilir. İsmail bin Mihran İsmail bin Mihran bin Muhammed bin Ebi Nasr Zeyd-is Sukunî. Şeyh Tusi (r.a) “Fihrist” kitabında bu konuda şöyle yazıyor: “O, İmam Rıza (a.s)yı görmüş ve ondan hadis rivayet etmiştir. Onun bir çok kitabı vardır, onlardan birisi de Hz. Ali’nin (a.s) hutbeleri adlı kitaptır.” Ebu İshak İbrahim Kummi Şayh Tusi (r.a) onun hakkında “Fihrist” kitabında şöyle demiştir: “O, İmam Rıza’yı (a.s) mulakat etti, onun eserlerinden en meşhuru “Kitab-un Nevadir” ve “Hz. Ali’nin (a.s) yargıları” adlı iki kitaptır. Bunu bize kendi ashabımızdan bir gurp nakletmiştir.” Salih bin Ebi Hammad Razî Değerli İslam alimi Necaşi (ö.405 h.k.) “Rical” kitabında onun hakkında şöyle yazmıştır: “O, Ebu Hasan Askeri’yi (a.s) -İmam Ali Naki- mulakat etmiştir. Onun bir çok eseri vardır. Bunlardan birisi de “Hz. Alin’nin hutbeleri” adlı kitabıdır.
  4. Mezhepler Hiçbir Zaman Hak Olmamıştır Yüce Allah Fıkralara Bölünmeyin Diyor Yani Bir Olun Beni Birlik Ve Beraberlik İçerisinde Zikredin Der Ama Hak Olan 4 Mezhepmiş Bak Hele Hanefi Yani İmam'ı Azam Daha Kimin Ögrencisi Oldugunu Bilmezsin Şafii Ve Digerleri Bunlar Peygamberin Soyundan Hz Ali as Torunlarından iMAM CAFER SADIK as Yanına İlminden Birşeyler Ögrenmek İçin Ders Almışlardır Şimdi Mezhep Olarak Şafii Hanefi Ve Digerleri Namazı Başka Türlü Kılıyor İmam Cafer Sadık Peygamber Efendimizin Kıldıgı Namazı Haşa Degişikmi Ögretmiş Şimdi Mezhepler Farklı Kılar Bir Söyle Bana Birinde Kan Akar Abdets Bozuluyor Digerinde Bozulmuyor Abdets Ne Çabuk Bozuluyor Denildigi Gibi Hadi Dışını Temizledin İç Yüzünü Kalbini Nasıl Temizleyeceksin Hangisi Hak Bunların Dostdogru Peygamberin İbadetinimi Yapıyorlar Nerde Hak Olanlar Nerde Peygamberin Asıl Sünneti Olan Ehlibeytin Kıldıgı Gibi Kılarlar Kendine Birde Ehli Sünnet Derler Peygamberin Sünneti Ehlibeyttir Ehlibeyte Tabi Olmayan Sünnet Olamaz Ancak Peygamber Efendimizden Kalan Mirasları Yok Etmeye Çalışırlar En Son Arabistanda Otopark Olacaktı Peygamberimize Ait Bir Yer
  5. Kopyala Yapıştır Yok Bak Yazıyorum Nasılda Görmedin O Sitelerde Ehli SÜnnetinde Yorumları Var Onlarda Olayları Yazıyor Alıntı Yapılıyor O Sitelerden Bizde Vardır Efendi Hilafet Gaspedilmiştir Hz Muhammed saa Gadir Humda Benim Mevlam Olan Allahtır Bende Sizin Mevlanızın Şehadet Ediyormusun Diye Sormuş Müslümanlar Evet Demiştir Sonra Peygamber Efendimiz HZ Ali as Elinden Tutup Ben Kimin Mevlası İsem Ali'de Onun Mevlasıdır Demiş Kendisinden Sonra Vasi Müminlerin Emiri Olarak Göstermiş Ebubekir Ömer Tebrik Edip Sonradan Ahdini Bozmuştur Hz Ali as Önüne Geçen Gadir Humda Aranıza İki Agır Emanet Bırakıyorum Birisi Kuran'ı Kerim Diger Ehlibeytimdir Demiş Bu Hadis Sabittir Ama Hala Anlamak İstemezler Şaşarım Degiştirip Sünnetimdir Yaparlar E Be İnsanlar Degiştiriken Bile Kendiniz Oyuna Düşüyorsunuz Peygamberden Kuran'ı Virgülünden Noktasına Kadar Ögrenen İbadetin En İyi Derecesini Müslümanlık İlan Edilmeden Yıllar Önce Beraber Yapan Hz Hatice Hz Ali'den Dahamı İyi Bilecekler Peygamberin Torunlarından Daha'mı İyi Bilecekler Kalkıp Hilafeti Gaspediyorlar Sizde Onları Birde Ehlibeyt İlan Edersiniz Bir Çok Alim Sünnetim Diyen Aslında Olmayan Sünniler Bile Kabul Eder Ehlibeyt Ayeti İndiginde Hz Muhammed Efendimiz Hz Ali Fatime Anamız Hz Hasan Hz Hüseyini Abası Altına Alarak Bunlar Benim Ehlibeytimdir Onları Seveni Sev Buzdedene Bugzet Demiştir Ebubekir Peygamber Efendimizin Saglıgında Kızı Hz Fatime'Üz Zehraya Verdigi Fedek Hurmasını Gaspetmiş Hilafeti Çalmış Ömer Hz Fatime'nin Hz Hasan Hz Hüseyin as Bulundugu Evi Yakmaya Girişmiş Peygamberin Kendisinin İsmini Verdigi Torununu Düşürtmüştür Peygamberimiz Allah Fatime İle Sevinmiş Gazabı İle Gazaplanmıştır Demiştir Hz Fatime Anamız Vefatına Dek Onlarla Konuşmamış Cenazesine Gelmelerini İstememiş Hz Ali as Kendisi Defnetmiş Onları Çagırmamıştır Osman Peygamberin En Yakın Sahabeleri Ammar Bin YASERİ Ebuzeri Dövdürmüş Siz Nasıl Müslümansınız Kardeşim Peygaberin En Yakını Soyunun Devam Ettigi Kanından Canından Hz Ali as Ve Alemlere Rahmet Hanımefendi Fatimeüz Zehra Anamızın Gazabını Alanlardan Ehlibeytin Geri Plana İtildigi Hilafeti Gaspettiklerini Kabul Etmezsiniz Bizki Sahabeleri Severiz Bize Yapılanları Söyleriz Ne Hakla Söyle Bana Ehlibeyte Kaseden İnsanlar Sahabe Olur Ya Siz Daha Lanetullah Muaviye'yi Bile Haşa Sahabe İlan Edersiniz Ehlibeyt İle Savaşan Kan Döken Yüce Kitabı Her Türlü Hileye Alet Eden Mescidi şato gibi cami yapan sonra o Camilerde Ehlibeyte Haşa Küfreden Hz Hasan as Zehirleten Yerine Lanet Yezidi Bırakan Peygamber Torununun Susuz Şehit Edilmesinde Başrol Oynayan İnsanları Haşa Sahabe İlan Edersiniz Ve Son Sözü Peygamber Efendimiz Söyler YA ALİ SENİ ANCAK MÜMİN OLAN SEVER SANA ANCAK MÜNAFIK OLAN BUGZEDER Ne Acıdırki Peygamber Ümmetine Nifak Atıldı Muaviye Lanettullahı Yezid Başa Getirildi *** İnsanlar Tarafınfan Sonra Dine Fesat Sokuldu Şüphesiz Soracak Resulü Ekrem Ehlibeytine Yapılanlarıki Diyor Ehlibeytimi Sevmeyip Kasteden Benden Şefaat Beklemesin Sana En Basit Bir Şey Soracam Peygamber Efendimizin Yatagında Korkusuzca Ölümü Göze Alarak Yatan Allah'ın Arslanı Hz Ali as Ve Hakında bu Ayet İner Bakara207 207- İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah'ın rızasını ara(yıp kazan)mak amacıyla nefsini satar Allah, kullarına karşı şefkatli olandır. Hz Ali as Degilde Kimse Benimle Magaraya Gelmesin Dedigi Halde Magaraya Giden Sonra Ayette Geçen Korkmuş Sinmiş Olan Ebubekiri Peygamber Efendimiz Sakinleştirir Mahzun Olma Yani Korkma Şüphesiz Allah Bizimle Beraberdir Diyor Peygamber Efendimiz Ebubekire siz magara olayını alıntı yapıyorsunuz ebubekiri övüyorsunuz bakın korku içinde merak eden açsın tevbe suresini baştan sona dogru okusun her nedense Korkmadan Peygamberin Yatagında Yatan Hz Ali as Degilde EBUBEKİR Öne Çıkarılıyor ve yılan peygamber efendimizi sokacakmış ama ebubekir ayagını uzatmış ebubekiri sokmuş yılan orada örümcek ag örüyor kuş yuva yapıyor allah bizim göremeyecegimiz ordularla donatıyor ama yılan sokmaya geliyor böyle mantık varmı neden sokmak istesin yılan o nuru görmek için çıkmıştır deliginden vesselam
  6. Arkadaşım Bak Mevlana Hz Ali as İle İlgili Neler Söylüyor MEVLANA'NIN DİLİNDEN HZ. ALİ ("NA'AT-I ALİ") O açıklayıcı imam, o Tanrı velisi safa ehlinin vücut güneşidir. Yerde, gökte, mekanda, zamanda Hak'la duran o imamın zatı, iç ve dış temizliği ile vasıflanmak vaciptir. Çünkü küfürden, ikiyüzlülükten kurtulmuştur, temizdir... Onun toprağı birlik alemidir. O, insanın hakikati ve canı gibiydi. Herşey fanidir, fakat can yaşar, ölmez. Onun hareketi kendinden diri olan ezeli varlıktandır. Beka çevresinde döner dolaşır, yaratıkları yaratanın zatı gibi O bakidir. Hakkın yüksek sıfatları Ali'nin vasfıdır. Hakk'ın sıfatları zaten ayrı değildir. O, Tanrı'nın zatına yapışmış "O" olmuştur. Hani duyduğun lahutun gizli hazinesi yok mu; işte o odur. Çünkü o, Hak'tan Hak'la görünmüştür. O hazinenin nakdi, tükenmez ilimdi. İşte o ilimden maksat, yüce Ali'dir. Hakkın hikmetini ondan başka kimse bilemez. Zira o hakimdir, herşeyin bilginidir. İptidasız evvel o idi, sonsuz ahir de o olur. Peygamberlere yardım eden o idi, velilerin gören gözü de hakikaten odur. Yüzünün nurlu parıltısı, kendi ziyasından bir güneş yarattı. O, Hak iledir; Hak ondan görünür. Hakka ki, o Hak ile ebedidir. Ademin toprağı onun nurundan idi, o sebeple meleklerin tacı oldu; Allahın isimleri ondan belirdi. O temiz ve yüce imamın ilmi sayesinde Adem, herşeyi anladı. O nur tek olan yaratanın nuru olduğu içindir ki, melekler onun huzurunda secde ettiler. Evet, muhakkak ki, Adem, O imamın nuru ile bütün ilahi isimleri bildi... Şit, kendinde Ali'nin nurunu gördü ve yüksek alemi öğrendi. Nuh, kendini yüksek menzile ulaştırıncaya kadar, istediğini hep ondan buldu. Gene ondandır ki kurtuluşa eren Nuh, dehirde gayret tufanını buldu da beladan kurtulmuş oldu. Halil peygamber, dostlukla onu andı da, ateş ona al lale oldu. Nemrudun ateşi, o Allahın dostuna hep gül, nesrin, lale oldu. Gene o idi ki, keyfiyle kendi koyununu İsmail'e kurban etti. Yusuf kuyuda onu andı da, o saltanat mülkünü süsleyen tahtı buldu. Yakup, onun önünde birçok inledi de Yusuf'un kokusunu alıp gözleri açıldı. İmran'ın oğlu Musa, onun nurunu gördü de uzun geceler hayran kaldı. Kırk gece kendinden geçti; kavuşma ve görüşme zevkine daldı. Sonra dedi ki: "Yarabbi! Bana bu lutfundan bir alamet ver." Hak ona: "İşte sana nurlu eli verdim" dedi. Gene Ali'nin vergisidir ki, Meryem'e arkadaş oldu da İsa vücuda geldi... O, şeriatte ilim şehrinin kapısıdır. Hakikatte ise iki cihanın beyidir. İki cihanın sultanı Muhammed, hakka yakınlık gecesinde, Allaha kavuşmanın harem yerinde onun sırrını gördü. Ali'nin nutkunu, Ali'den dinledi. Ali ile birleşilen o yerde Ali'den başka bulunmaz.(1) Allah yolunda gidenler isteyicidirler; Ali istenilendir. Söyleyenler söylerler, susarlar. O, susmaz, söyler. Ebedi ilim, onun göğsünde parlayıp göründü. Vahyolunanların sırlarını, o hakikat olarak bildi ve bildirdi. Ümmetlere haykırdı: -Allah yolunda Ali, sizin kılavuzunuzdur. Allah'a içi doğru olanlar yüzlerini ona çevirmişlerdir. Zira o şahtır, doğru yolu gösterendir, efendidir... O, bütün peygamberlerin sırrında idi. Cenabı Mustafa: -Benimle açıkça beraber bulundu, dedi.(2) Dinde evvel, ahır o idi. Allah ile içli dışlı o idi... İşte bunları söyledim ki, bu yüksek mananın nüktesini öğrenesin de yüksek velayete eresin. Sence apaçık bilinsin ki, hakikatte yüce olan O'dur. Ey efendi, benimle boşuna kavga etme. Bu böyledir. Hakikat budur ki, hepimiz bir zerreyiz, güneş odur. Biz hepimiz damlayız, deniz O'dur. Divan-ı Kebir'den Seçme Şiirler, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları 1148, Cilt I, s. 3-4-5 (1989, İstanbul) (1) Çünkü Tanrı Kur'an'da kendini Ali diye vasfediyor. (2) "Tanrı Ali'yi her paygambere gizli gönderdi, benimle ise açık gönderdi" hadis-i şerifinden alınmıştır.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.