Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Aries

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Aries tarafından postalanan herşey

  1. DUYULAR DIŞI ALGILAMA Derleyen: Nusret Yılmaz Bi1mdekiçeşitli keşiflerle birlikte, insanlık için yeni bir dönemin yeni birçağın eşiğine gelmiş bulunuyoruz. Doğa bilimlerinin en maddi ve enkeskin dallarında da tüm tahminleri altüst eden değişimler meydanagelmektedir. Örneğin fizikçiler atomun daha küçük parçacıklaraayrılabileceğini keşfederek, farklı enerji türlerinin olduğunuanlayarak maddenin ötesinde zaman ve mekanın olmadığı bir sahadaçalışmalara başlamışlardır. İnsanlığın ruhsal, zihinsel bir değişimsıçraması eşiğinde bulunduğu, bir yol ayrımıyla karşı karşıya olduğu,insanın mistik ve psişik yeteneklerine olan ilginin büyük ölçüdeartmasıyla kendini belli etmektedir. Dış dünyadan gelen bilgilerin alınmasında beş duyumuzun yegane araçolduğu fikrine hepimiz alışmışızdır. Gerçektende de günlük yaşam içinbu doğrudur. Ama bazı durumlarda bunun doğru olmadığını görüyoruz.Çünkü bazı algılamalarımız beş duyumuzdan başka bir duyumlayaptığımızda olur zaman zaman. Son yıllarda bilim uzun süredirkuşkulandığımız bir yeteneğin varlığını ortaya çıkarmış ve kanıtlamışbulunuyor. Evet dış dünya ile ilişki içinde iken zaman zaman bilerek ya dabilmeyerek bilinen beş duyumuzdan farklı bir duyumuzu da kullanıyoruz.İşte herhangi bir fiziksel organ vasıtasıyla çalışmayan, bilinenduyulardan farklı bir duyu kullanarak insanın dış dünyayı algılamayeteneğine Duyular Dışı Algılama (DDA) denir. Halk arasında beş duyuötesindeki bu algılamanın her türlüsüne altıncı duyu demek adetolmuştur. Parapsikoloji psişik yetenekleri ve bunlarla ilgili olayları inceleyenbir araştırma dalıdır. Bunu araştırma alanına giren olaylar çok eskidevirlerden beri insanlar arasında “psişik deneyimler” olarak bilinirve hemen hemen tüm kültürlerde anlatılmıştır. Günümüz literatüründe bupsişik olaylara Psi fenomenleri denmektedir. Parapsikolojinin araştırma sahasına giren olaylar başlıca iki şekildetoplanabilir. Bunlar zihinsel deneyimler ve fiziksel etkilerdir. Psi fenomeninin zihinsel (ki buna sübjektifte diyebiliriz) tiptenolanlarına duyular dışı algılamalar denilir. DDA’dan kastedilen kişininkendi dışında olan bir bilginin, bildiğimiz beş duyusunu kullanmaksızınfarkına varmasıdır Bunun içine giren yetenekler durugörü, telepati veprekognisyon (önceden bilme) olarak isimlendirilirler. Bazı insanlarda DDA daha çok gelişmiştir, tatbik edilme imkanı dahafazladır. O kimse günlük hayatında yaşarken bu yetenekleri başkalarınanazaran daha fazla kullanabilir. Nasıl insanların bir kısmı daha iyimüzisyen bir kısmı daha iyi ressam bir kısmı daha iyi yazarsa, buinsanlarda daha hassas algılamalara sahiptir. Aslında bu yeteneklerherkeste vardır. İnsan spiritüel bir tabiata sahip mükemmel bir varlıktır, fakatyaşayışı icabı bu hayatın kadrosu ve programı icabı olarak DDA’sını herzaman kullanamaz, en azından bariz bir şekilde kullanamaz.Kendiliğinden olursa olur, ama bazı insanlarda bu algılamalar sıklıklave dikkat çekici derecede ortaya çıkar. Aslında her şey ruhsal bir tabiatın yansıması ve taşmasıdır. Ama bazıkimselerde ihtiyacı gereği bu taşma olmaz veya çok perdeli taşar ve ovarlık kendi şuuruyla belirgin bir şekilde bunu idrak edemez. Amabazıları da idrak eder. Duyular Dışı Algılama fizik duyuların bir uzantısı değildir, fizikduyular ruhsal tabiatın bir uzantısıdır, onun giderek kabalaşmışhalidir. Duyular dışı algılama demek hiper fizik algılama ya da fiziküstü algılama demektir. Fizik algılamayı beş duyumuzla bunun dışındaolanları da hiper fizik ya da metafizik duyularla yaparız. Demek kialgılama parmak uçlarındaki reseptörlerle (alıcılarla) dokunma duyusuşeklinde başlayıp spiritüel algılamaya kadar gidiyor. DDA Nasıl Bir Etkidir? DDA etkisi insanın bu güne kadar bildiği etki çeşitlerinden hiç birinebenzememektedir. Burada farklı bir enerjetik etki söz konusudur. İnsanbu enerjiyi parçacıklar halinde sürekli olarak etrafına yaymaktadır. Buenerji parçacıklarının zaman ve mekan bakımından hiçbir sınırı yoktur.Hareketleri herhangi bir engelden etkilenmez. Yani uzaklık şimdi,geçmiş ve gelecek diye bir sınırlamaya tabi değildir. Bizim hızanlayışımızın çok üstünde olan hızlarda hareket edebilmektedir. Bilinenhiç bir enerji şekli bunları gerçekleştiremez. DDA Çalışmasında Etki Nasıl Meydana Gelir? Dış dünyayla sürekli iletişim hali içinde bulunmaktayız. Bir DDAçalışmasında ise bu etkileşim iki ana safhada olur. 1— Henüz tanımlanamayan bir enerji ile bir etkinin şuur altına gelmesifarkına varamadığımız bu enerji vasıtasıyla eşyadan ya da kendidışımızda bulunan her şeyden devamlı olarak tesirler almaktayız. Bunaobjektif aşama diyebiliriz. 2— İkinci aşamada sübjektif bir süreç söz konusudur. Yani zihinde vesinir sisteminde cereyan eder. Dolayısıyla bireyin zihinsel yapısındave nörofizyolojik özelliklerinde değişiklik gösterir. Yani her hangibir algı ferdin şuur alanına çıkmadan evvel anlaşılır hale gelmedenönce şuur altı tarafından kendine göre işlenir. Herkes bir algı alırfakat bu önce şuuraltı süzgecinden geçer. Doğrudan doğruya şuuragelmez. Burada söz konusu olan beyine bağlı şuur altı değil ruhsal şuuraltı, gayri şuurdur. Bunu bir aysberge benzetebiliriz. Bunların dokuzdabiri su üstünde görünür, kalan büyük bir kısmı ise su altındadır veuzaktan bakıldığında fark edilmez. İşte bizimde normal şuurumuzun dokuzmisli bir şuur altı faaliyetimiz vardır. Kendimizden dışta olan her şeyden algıladıklarımız önce şuur altınauğrar kendine göre işledikten sonra şuur üstüne çıkar. Eğer dışardangelen algı özellikleri taşıdığı enerji ve bilgi içeriği ile o algı ilekarşılaşan bireyin şuur altı birikimi bir birine uyuyorsa algı mümkünolduğu kadar az şekil değiştirerek şuura aktarılır. Dışarıdan gelentesirle bireydeki bir araya geldiğinde özde çok az değişiklik meydanageliyorsa bu son derece iyi bir sonuç olarak değerlendirilebilir.İlhamlar, vahiyler ve büyük kehanetler bu tiptedir. Rüyalar sezgiler vedüşünceler bu açıdan değerlendirilebilir. DDA’da Sembolik İfadeler DDA, rüyalarda olduğu gibi sembolik bir şekilde ifade bulabilmektedir.Bu nedenle bu çalışmaları yapanlar, kendilerine göre bu sembollerin neifade etmek istediğini sınamaları gerekmekte adeta şifre çözücü birsistem kurmalıdırlar. Yapılan araştırmalar sonucu bu güçlerin bazı özellikleri saptanmıştır.DDA daha çok kendiliğinden ortaya çıkar. Bir deneyin aynı ortamdatekrarlanması zordur. Alınan bilgiler DDA’nın ikinci devresinde alıcının çeşitli bilinçaltıreaksiyonlarıyla semboller halinde biçimlendikten sonra hayal gücüyleçarpıtılır. Yakalanan bilgiler alıcının fiziksel durumuna göre değişik şekillerdeortaya çıkar. Örneğin alıcı uykuda ise rüya, uyanık ise illüzyonlar, içsıkıntıları, içe doğma vb. şekillerde ortaya çıkar. Alıcıların DDA yetenekleri günden güne deneyden deneye değişebilir. DDA tüm canlılar için geçerli olan bir özelliktir. Buna örnek olarakhayvan göçlerini verebiliriz. DDA yeteneği insanda belirgin olabileceğigibi belirgin olmaya da bilir. Ama bu DDA yeteneğinin olmadığı anlamınagelmez, bu şahıslarda DDA gizli bir yetenek halindedir. Çocuklarkendilerini etkileyen her şeyi daha kolay dışa vurabildikleri için DDAkonusunda daha yeteneklidirler. Özellikle anne ile çocuğu arasındakiDDA ilişkisi oldukça belirgindir. DDA olayları mesafe faktöründenetkilenmez, uzak mesafelerden yapılan telepati çalışmaları da bunuispatlamıştır. Hatta günümüzde uzay çalışmalarında da kullanılmaktadır.DDA zaman faktöründen etkilenmez. DDA ile alınan bilgi alıcı tarafındanhemen alınmayabilir. Çeşitli psikofizyolojik reaksiyonlar nedeni ilealgılama işi DDA naklinden uzun süre sonra olabilir. DDA olayı bilinenengellerle engellenemez. Deneylerin elektromanyetik dalgalarıgeçirmeyen Faraday kafesinde veya radyoaktiviteyi geçirmeyen kurşunduyarlı odalarda yapılması DDA’yı etkilememiştir. Hipnotik hal alıcıda DDA içinuygun bir ortam sağladığından, alıcının gizli DDA yeteneklerini ortayaçıkarmada yardımcı olabilir. Psişik Yeteneklerimiz ve Tekamül DDA kanalıyla gelen bilgilerin bizim tarafımızdan algılanmasının bizimtekamülümüz icabı kabule hazır durumda bulunması gerekir. Böyle biralgıyı almaya Ruhsal tekamül bakımından hazır durumda değilsekbünyemizde bulunan ket vurma mekanizması tarafından engellenir. İşte insanlar çok eski çağlardan berifarkına varmış olacaklar ki özel eğitim şekilleri, inisiyasyonlargeliştirmişler. Dolayısıyla inisiyatik sofice çalışmaları, gizliöğretiler, teozofik ve okült çalışmaları uygulamışlardır. Çünkü bukabule hazır olma durumunun yaratılması lazımdır. Zira genel bir bilgiiçerisinde, genel evrim süreci içerisinde bu kolayca elde edilemiyor.Böyle bir eğitim—öğretim insanın bu tip algıları kabule hazır durumagelmesine neden olacaktır. Yani bireyin daha hızlı tekamül etmesine,bilerek olgunlaşmasına yardımcı olur. Herbirimizin zihninde birtakım izler, hatıralar, tecrübeler ve enbüyüğünden en küçüğüne kadar arzular, duygular, endişeler, inançlarvardır. Bunlar hep şuur alanımızı kaplamış vaziyettedirler. Bir takımgeri ya da yüksek seviyeli çıkarlarımız vardır. Bu psikolojikfaktörlerin hepsi şuurun daralmasına şuurun devamlı meşgul haldebulunmasına yol açarlar. O halde şuuru meşgul etmemek sakin tutmakdemek hatıralarda, fikir çarpışmalarıyla geçmiş hayat tecrübeleriyleuğraşmamak bunları unutmak, zihinde bunlara yer vermemek demektir.Gereksiz fikir çağrışımlarına ket vurmak, arzu ve ihtirasları mümkünolduğu kadar en aza indirmek, endişelenmemek ve korkmamakta bu bakımdanyarar vardır. İnanacağız ama bu inancımızı her zaman değişime hazır tutmalıyız. Bizitutucu halde bırakmayacak insan çıkarım düşünür ama tamamen tüm zihninikaplayacak düzeyde değil. Demek ki bütün bunlar ya da böyle bir haliçinde bulunmak DDA’nın elde edilmesine elverişli bir durum meydanagetirmektedir. Birpsişik yeteneğin açığa çıkması için çaba göstermek yeterli değildir. Buyetenek açığa çıktıktan sonra bunun kontrolü ve disipline edilmesi içingayret gösterilmelidir. Bu nedenle konunun ahlaki yönünün de önemivardır. Psişik ve medyonomik yetenekleri olan bir insan ahlaksal vemanevi açıdan çok gelişmiş biri olmayabiliyor. Çevremizden çok çeşitli tesirler alıyoruz ve eğer kendimiz olmakistiyorsak ve kendimizi bu tesirlerin akışına bırakmamak için günlükyaşam ve çalışma hayatımızda bize yol gösterecek bir yaşam rehberi,ahlaki ve manevi bir model tesis etmemiz özellikle, niyet ve amacımızıbelirlememiz gerektirir. Böyle bir modeli kurup benimsedikten sonrapsişik yeteneklerimizi geliştirmek için çalışabiliriz. Bu şekilde buyetenekler şuurlu kontrolümüz altına girer. Şuurlu olarak yapılanlarinsanlığın tekamülüne hizmet eder.
  2. PARAPSİKOLOJİ’NİN STATÜSÜ ve GENEL GÖRÜNÜMÜ Bualanda çalışanların genel tavırları parapsikolojinin statüsü hakkındabir fikir verebilir. Yukarıdan beri özetlenmeye çalışılanaraştırmaların ilk sonuçları yayınlanmaya başlandığı günlerde; konununaraştırmacıları, septiklerden, inanmayan1ardan ve özellikle klasikpsikoloji alanının tutucu mensuplarından eleştiri almışlardı. Bu, okadar yoğun bir şekilde gelişmişti ki, konunun araştırmacıları işi gücübırakarak eleştirilere muhatap olmaya çalışmışlardı. İşin kötüsü bueleştirilerin büyük bir kısmı yapıcı olmaktan çok uzaktı. Aradan geçen yıllar septiklerin birazrahatlamasına, parapsikologların da daha dikkatli çalışmalarına zeminhazırladı. Aslında septikler saldıracak pek bir şey bulamamışlardıçünkü gerçekten de ortada PSİ diye bir şey vardı. Septiklerin busaldırıları konunun samimi araştırıcılarını birbirlerine daha çokyaklaştırmış, daha sağlıklı bir iletişim içine girmelerine nedenolmuştu. Bunun yanı sıra PSİ’nin gerçekten fiziksel bir şey olupolmadığı meselesi, her türden birçok kanıtın birikmesiyle halledilmişebenziyordu. Aynı zamanda, şimdi artık genel olarak anlaşılmıştır ki,PSİ süreci büyük ölçüde bilinçdışı bir şeydir. DDA süreci bilinçdışıbir düzeyde olup bittiğine göre, kişinin bunu kontrol etmesi de oldukçakısıtlıdır. Son zamanlarda gözden kaçmayan başka bir husus da, bu alanın artıkaraştırmacılar tarafından profesyonel bir meslek olarak benimsenmeyebaşlanmış olmasıdır. İlk yıllarda araştırmacı esasen hangi meslektense,bu alana girerken mesleğiyle ilgili perspektifleri de beraberindegetiriyordu. Hatta bu nedenle PSİ’nin başka disiplinlere sokulmayaçalışıldığı da olmuştur. Bugün ise araştırmacılar konuyla doğrudanilgisi olmayan problemlere hiç aldırış etmiyorlar. Artık iş,araştırmacının karşısına gelen fenomenden bir kanıt çıkarma maharetinekalmış bulunuyor. Şimdiparapsikolojinin içinde olduğu kadar, dışında da göze batar birdeğişiklik olagelmektedir. Artık bilimsel alandan konuya karşıyöneltilen peşin hükümler yerlerini deneysel sonuçların yaygın olarakanlaşılmasına bırakmaktadır. İnsanın kendi yapısıyla ilgili doğalmerakından dolayı, halkın araştırmalara karşı duyduğu yaygın ilgi, ilkgünlerden beri canlılığını muhafaza etmektedir. Bununla birlikte işinşarlatanlığı ve sahtekarlığı işin başından beri gözlerden kaçmamıştırBu, zaman zaman halkın büyük ölçüde yanılmasına neden olmuşsa da çokgeçmeden şarlatanla dürüst araştırmacı herkes tarafından ayırt edilirhale gelmiştir. Her alanda olduğu gibi parapsikoloji alanında da sözkonusu sahtekarlıklar, samimiyetle sürdürülen bilimsel araştırma vedeneylere gölge düşürmüşse de, halk tarafından çok geçmeden işin aslıanlaşılmıştır. Bu olumsuz etkinin başka bir sonucu da meslek seçimindegörülmüştür: Bu dalı meslek edinmek isteyen genç araştırmacılar sonundakararlarını değiştirmek, ilgilerini yan bir dal olarak sürdürmekzorunda kalmışlardır. Belki de, parapsikoloji alanında çok az sayıdakalifiye elemanın bulunmasının bir nedeni de budur... Tüm bu gelişmelerin yanı sıra, şu ya da bu nedenle konuya karşı halkıngösterdiği güçlü merak, alanı daima canlı tutmuş ve yukarıda yer yerdeğinmeye çalıştığımız kritik dönemlerin hızla atlatılmasında önemlirol oynamıştır. Eğer bu olmasaydı, parapsikolojiyle ilgili deneysonuçlarının ilk yayınlandığı yıllarda bilimsel toplumdan gelenacımasız eleştirilerle bilim sahnesinden silinip gitmiş olabilirdi. Artık günümüzde bilimsel nitelikli elemanların sıkıntısı çekilmiyor.Eskiye nazaran hiç değilse pek çoğu bugün alanla ilgili yayınlarıokumaktadır. Ayrıca okumanın ötesindeki bir aşamada gidebileceğiorganize kurslar ve üniversite düzeyinde eğitim programlarıbulunmaktadır. Bu sayının artacağı da ayrıca ümit edilmektedir. Tüm bunların yanı sıra, parapsikolojide daha kat edilecek Uzunmesafeler, çözümlenecek çetin problemler bulunmaktadır. Bunlarınarasında PSİ’nin kontrol altına alınması, şartlarının araştırılması,sağlıklı süreçler için yöntem ve tekniklerin geliştirilmesi, psişikyeteneklerin kullanım alanlarının ortaya çıkması vs. sayılabilir. Genelparapsikolojinin araştırma alanına ayrıca fizyoloji, psikolojiktestler, istatistik, iletişim mühendisliği ve bilgisayar teknolojisi degirmektedir. Biyoloji ve psikolojiyle ilgili, bu alanlardan kaynaklanandaha birçok soru da daha sonraki araştırmalarda cevaplandırılmak üzerebir süre daha bekleyecektir: Örneğin, özellikle psikokinezideki enerjitransferinin ne olduğu konusu... Yukarıdan beri söz konusu edilen bu sorunların artışı büyük ölçüdeonlara verilen önem ve takdir derecesine göre ortaya çıkacaktır. Bunaparalel olarak araştırmalara harcanan zaman ve enerji de buna uygun birşekilde gelişim gösterecektir. PARAPSİKOLOJİK DENEYLERDE TEKRARLANABİLİRLİK Parapsikoloji diğer bilim dallarında da olduğu gibi aynı deneyin tekraredilmesi üzerinde ısrarla durmaktadır. Bilim adamları deneylerin benzersonuçlar vermesi için gayret içindedirler. Oysa biliyoruz ki bizlersürekli değişim içinde olan varlıklarız. Hücrelerimizden tutalım dadüşünce yapımıza kadar her şeyimiz her an değişmektedir. Bir dakikaönceki ben bir dakika sonraki ben değilim. Sürekli yeni şeyleröğreniyorum ve değişiyorum. Kişiler zamanla değiştiği gibi kişilerarasındaki değişiklikler de söz konusudur. Yani herkesin doğal olarakfarklı bir yaşamı, farklı anıları, farklı zamanları, farklı psikolojikhaletleri mevcuttur, Tüm varlıklardaki bu değişime rağmen bilim aynıdoğrultuda deneyin aynı sonuçlar vermesini beklemektedir. Bu olabilecekbir şey midir? Sonra bilim dalı olarak kabul edilen sosyoloji,psikoloji gibi bilim dallarındaki olaylar da tekrar edilebilir olaylardeğillerdir. Para psikoloji ve Felsefe (David Ray Griffin, Ruh ve Madde yayınları,1998) adlı kitaptaki bilgilere başvuracak olursak bilim sosyologu veparapsikolojinin en dürüst eleştirmenlerinden biri olan Marcello Truzzitekrarlanabilirlik ve parapsikoloji hakkında iki noktayı PaulAllison’dan bir alıntıyla belirtiyor: “Kolaylıkla tekrarlanabilen bir deneyin keşfi, parapsikolojiyi sonsuzadek kurtarabilecekken, bunun yokluğu, bu alana karşı olanlarınyoğunluğunu izahta yetersiz kalmaktadır. Bu yoksunluk diğer alanların(yani psikoloji) bilimsel biçimde yasal olarak kabul edilmesinekesinlikle engel olmamıştır. Hayır, muhalefet; daha çokparapsikolojinin birbirine çok yakın iki özelliğinden kaynaklanıyorgibidir; temel bilimsel varsayımları tehdit edişinden ve kökenininokült ilişkisinden.” Bu alıntıda aktarılan temel bilimsel varsayımları tehdit ediş vekökenin okült ilişkisi bilimin üzerinde durduğu iki konu olmaktadır. Bukonularda esneklik gösterilmediği için bir aşama kaydedilememektedir.Eğer böyle bir esneme söz konusu olsa bilimin oturduğu tüm temellerinsarsıntısı söz konusu olacaktır. Bilimin yepyeni bir yapı kazanmasıgerekecektir. Ancak rahatına alışmış, değişimden hoşlanmayan kişiler busarsıntılı değişimi göze alamamaktadır. Bu konuda bilimin yeniden bir yapılanmaya ihtiyacı olduğu görülüyor. Bukonuda Noetik Bilimler Enstitüsü başkanı ve Uluslararası StanfordAraştırma Enstitüsü sosyal bilimler kürsüsü eski başkanı Willis Harman,böylesi bir kabulün hem bilimin hem de insan uygarlığının devamıaçısından yaşamsal bir önem taşıdığını aktarmaya çalışmaktadır. Dahası,bilimde temel yapılanmanın gerçekleşmemesinin şaşkınlığını yaşamakta veşunları söylemektedir: ”Çağlar boyu ve çeşitli kültürler arasında ortaya çıkmış her turdeneyim ya da fenomenin inkar edilemeyecek bir geçerliliğe sahipolduğunu niçin dikkate almıyoruz? Deneysel Sonuçlar Ne Anlama Geliyor? Günümüzde parapsikoloji araştırmasının önemi, PSİ’nin insan tabiatınınbir parçası olmasından kaynaklanmaktadır. Onun gündeme gelmesiyle,insan şimdiye kadar bilimsel disiplinlerin ona uygun gördükleri yerdendaha farklı bir yere oturtulmuş olmaktadır. PSİ sürecinin keşfine kadarhiçbir bilim dalı tarafından insan tabiatının fizik ötesi yanlarıortaya koyulmamıştır İnsanın tabiatına tutulan bu ışığın önemi kolay kolay göz ardıedilemez. İnsanoğlu oldum olası kendi esas tabiatının maddeyle olanilişkisini merak ede gelmiştir. Çağlar boyunca benliğinde hissettiğifiziksel olmayan yanının gerçekliğini bilmek istemiştir. Bu gereksinimyaygın olarak hissedilmiş olmasına rağmen, parapsikolojinin yaptığıkadar hiçbir bilimsel yaklaşım bu doğrultuda hareket edememiştir. Şimdiönemli olan elde edilmiş bulunan bazı bulguların, varılan birtakımaşamaların felsefi tartışmalar düzeyinde bırakılmamasıdır. Aksinebunlar insanın gerçek tabiatının araştırılmasına yönelik ilk adımlarolarak kabul edilmelidir. Parapsikolojinin Araştırma Alanına Giren Konular: Bilim sahnesine çıkışından günümüze kadar parapsikoloji alanındanelerin araştırıldığı konusuna başta değinmiştik. Bunların yanı sıra,şimdiye kadar parapsikologların, parapsikoloji laboratuar vekuruluşlarındaki yetkililerin üzerinde daha çok durdukları araştırmakonuları şunlar olmuştur: 1. Parapsikolojinin tarihi, 2. Dünden bugüne spontan vakaların tarihçesi ve bunların sınıflandırılması, 3. Tekinsizlik olayları, 4. Ölümden sonra hayat, 5. Tekrardoğuş, 6. Beden dışı deneyimler, 7. Ölüme yakın deneyimler, 8. Ruhsal şifa ve kansız ameliyatlar, 9. Değiştirilmiş şuur halleri, 10. İnanç sistemleri ve dinlerde DDA (Antropolojik bulgular) 11. DDA uygulama alanları ve tarihçesi, 12. Derinlik psikolojisi ve PSİ (Bireysel süreç ve sezgisel işlevin PSİ fenomeniyle olan ilişkisi) 13. Ruhsal deneyimin psikolojisi (Medyomlar üzerinde ruhsaldeneyimlerin etkileri, ruhsal yeteneklerin geliştirilmesi teknikleri,ruhsal dengesizliklerden korunma teknikleri) 14. Algılama ve İletişim Açısından DDA, 15. Paranormal fotoğrafçılık (Düşünce fotoğrafçılığı, fantom fotoğrafları vs.) 16. Parapsikolojinin öteki (Özellikle Antropoloji, Biyoloji, Fizik, Felsefe, Din gibi) alanlarla bağlantıları. Derleyen: Nusret Sefa Yılmaz
  3. PARAPSİKOLOJİ BİLİMİNE KISA BİR GİRİŞ Parapsikoloji, geçtiğimiz yüzyılın başlarında ortaya çıkmış, ruhsalyetenekleri ve onunla ilgili olayları inceleyen bir araştırma dalıdır.Başka bir deyişle paranormal (normal ötesi) güçleri, olguları veyetenekleri inceleyen bir bilim dalıdır. Parapsikolojiyi sözcük anlamı olarak incelersek para ötesinde,psikoloji de ruh bilim demektir. Türkçesi ruhbilim ötesi olmaktadır.Parapsikoloji, metapsişik teriminden sonra Oesterreich tarafından icatedilmiş bir kelimedir. Eski materyalist metapsişiğe verilen yeniisimdir. Prof. J. B. Rhine, çalışmaları sonucundabazı kişilerin bedensel duyuları kullanmadan dış dünyadan ya da diğerinsanların zihinlerinden bilgi edinebileceklerini gözlemliyordu. Buolguya duyular dışı algılama (DDA - İngilizce kısaltılmışı: ESP extrasensory perception) adını verdi. Daha önceden bu çalışmalar içinFransız bilimci Boirac tarafından parapsişik ifadesi kullanılıyordu.Prof. Rhine ve Prof. W. McDougall bu ismi parapsikoloji terimiyledeğiştirerek bu terimin uluslararası sahada kabul görmesini veliteratürde yerini almasını sağlamıştır. Dr. Joseph Bank Rhine PARAPSİKOLOJİNİN ALANINA GİREN KONULAR Parapsikolojinin alanına giren konular ortaya çıkış biçimlerine göre iki gruba ayrılmaktadır. A-) Bunlardan ilkine Zihinsel Deneyimler ismi verilmiştir.Parapsikoloji araştırmalarında zihinsel ya da öznel olarak ortaya çıkanfenomenleri kapsar. Burada süjenin, yani deneğin dış dünyadan aracısızbilgi alması olayı ile karşılaşırız. Bu tür olaylar parapsikolojide DDAbaşlığı altında incelenmektedir. Durugörü (uzaktan görme), telepati(düşünce nakli, uzaduyum), prekognisyon (önceden bilme), psikometri(ruhsal ölçüm), şifacılık, beden dışı deneyimler (astral projeksiyon)ve benzeri fenomenler bu türe girmektedir. B-) Diğer bir grup, Fiziksel Etkilerdir.Burada süje bedenini kullanmadan çevresindeki eşyalar üzerinde fizikseletkiler oluşturmaktadır. Bu türden olgulara telekinezi ya dapsikokinezi (PK) denmektedir. PK etkisi, ruhsal gücün madde üzerindekifiziksel etkileridir. PARAPSİKOLOJİNİN KÖKENLERİ ve GELİŞİMİ Dr. Joseph Banks Rhine’ın 1930 yılında Duke Üniversitesi’nde kurmuşolduğu Parapsikoloji laboratuarıyla parapsikoloji tarihi başlamaktadır.Fakat bu parapsikolojinin bilimsel tarihinin başlangıcıdır. Oysaparapsikolojinin incelediği psişik yetenekler insanlığın başlangıcındanberi vardır ve varlığını sürdürmektedir. Dolayısıyla parapsikolojitarihi dediğimiz zaman psişik yeteneklerin tarihsel doküman olarakortaya çıktığı zamanları ele almak durumundayız. Bu açıdan baktığımızda parapsikoloji tarihini beş bölümde incelememiz mümkün: • Antik – arkaik dönem. • Ortaçağ dönemi. • Mesmerizm dönemi. • Dernekleşme dönemi. • Günümüz dönemi. Antik Dönem Klasik dönemde denmektedir. Bu dönemi tarih çağlarından başlayarakOrtaçağ’a kadar taşıyabiliriz. En eski parapsikolojik kayıtradyesteziyle ilgilidir. Bilinen en eski çatal çubuk resmi İ.Ö. 1300yıllarına aittir ve Mezopotamya’da bulunmuştur. Ondan da önce EskiMısırlılarda Radyestezi yöntemini kullanıyorlardı. Yani bu eskidönemlerde çatal çubuk yöntemiyle toprak altında su ve maden aramasıyapılmıştır. Yine İ.Ö.1700’lü yıllarda yaşamış Çin İmparatoru Yu’nunmezar taşında Çatal çubuğun kullanıldığını gösteren kabartmagörülmüştür. İmparator Yu, su ve madenler bulabilirmiş ve bununlaülkesine bazı hizmetler yaptığı efsanelerde anlatılır. Tarih İçerisinde Radyestezi Uygulamaları Eski zaman insanları psişik yeteneklere en az şimdiki kadarilgiliydiler. Fakat bu insanlar bu tür olguların bir açıklamasınıbulmakta zorluk çekiyorlardı. Örneğin Antik Yunan ve Roma dönemlerinde…O zamanlar yaşamış Fisagor, Eflatun, Çiçeron, Senaka ve benzeri diğerbilim ve devlet adamları bu konuları incelemişlerdi. Metafizik olarakbildiğimiz felsefe alanının düşünürleri olan bu filozofların bazıeserlerinde psişik bir olguya az çok rastlanır. Gene Yunan kültüründe prekognisyon yani önceden bildirme, haber vermeolayları oldukça yaygındı. Gerek Yunanistan’da gerek Anadolu’da birçokkehanet merkezleri, tapınakları mevcuttur. Yunanistan’daki Delphitapınağı ile Anadolu’da Didim’deki Apollon kehanet tapınaklarınıbunlara örnek olarak gösterebiliriz. Bu tapınaklarda Piti ismi verilenrahibeler transa girerek gelecekten haber vermekte idiler. Bazı krallarönemli devlet kararlarını almadan önce örneğin, savaşa girmeden önce burahibelere başvurarak savaş hakkındaki tahminlerini öğreniyorlardı.Truva efsanesinden bildiğiniz gibi… Bu ve bundan önceki dönemlerleilgili psişik yeteneklerin varlığı en temel ve sağlam bir şekildeezoterik bilgilerin içerisinde mevcuttur. Ortaçağ Dönemi Ortaçağ’a geldiğimizde psişik fenomenlerin, paranormal olaylarınyoğunlaştığına dolayısıyla bu konuyla ilgilenenlerinde arttığına şahitoluyoruz. Fakat ortaçağ bilindiği gibi dini düşüncelerin tüm dünyadahakim olduğu skolastik bir dönemdir. Bu dönemde sihir, büyücülük gibiolaylarında yoğun bir şekilde belirmesi söz konusudur. Tabi bu psişikfenomenler için önemli bir tehlikeyi gündeme getirmişti. Çünküskolastik düşünce içerisinde büyücülük ve benzeri uğraşların cezasıacımasız bir şekilde öldürülmekti. O zamanın insanı din dışı her türlüuygulamayı büyücülük olarak görüyordu. Rasyonel bir mantıkla bukonuları inceleyenler kendilerini böyle bir ortamdan korumak için gizlibir bilim oluşturdular ve adına da okültizm ismini verdiler. Okültizmin belli başlı incelediği bazı konular şunlardı: İnsan vedünyanın yapısı, Düşünce ve düşüncelerin etkisi, Astral alem, ruhsaldünya, Astral seyahat, Tekrardoğuş, Simya (alşimi), Şiromansi (elfalı), Kehanet, Sembolizm, Astroloji ve Tarot. Gizli bir şekilde yürütülen okült çalışmaların yanı sıra halk arasındada bu dönemde psişik fenomene ilginin yoğunluğunu görüyoruz. Dediğimizgibi ortaçağ skolastik bir dönemdir ve dinsel düşünce yaşamın heralanına girmiştir. Dolayısıyla bu dönemdeki psişik fenomenlerde dinselritüeller içerisinde yer alıyordu. Bunların arasında en sık bahsedilenilevitasyon fenomenidir. Birçok Hıristiyan aziz ve mistiklerininlevitasyon söylenceleri günümüze kadar ulaşmıştır. Bunlara örnek olarak şu kişileri sayabiliriz: Aziz Francesco, Aquinolu Thomas, Aziz Joseph Maria Jesu Tarihte bir başka levitasyon fenomeniyle karşımıza çıkan kişi Almanrahibe Anna Katherina Emmerich’dir. Bu rahibenin bir başka ünlüyeteneği de durugörüyle ilgilidir. Zaten kendisi bir medyomdur.Hıristiyanlık tarihiyle ilgili bazı olayları postkognisyon yeteneğiyleyani geçmişi görebilme durugörüsüyle vizyon tarzında algılamış vebildirmiştir. Bunlardan en ünlüsü de Meryem Ana’nın hayatıyla ilgilidirve onun bildirimleriyle Efes’teki Meryem Ana evi arkeologlar tarafındanbulunmuştur. Vizyon tarzında yaptığı görüyle evin yerini tarif etmiş veyapılan kazılar sonucu burada gerçekten tarihi bir ev bulunmuştur. Mesmerizm Dönemi Parapsikolojinin temelleri bu dönemde ortaya atılmıştır diyebiliriz.Çünkü bu dönemde ilk defa bir bilim adamı, bir tıp adamı, hastalarınıruhsal şifa yöntemleriyle tedavi ettiğini tüm dünyaya duyurmaktaydı.1700’lü yıllarda Viyanalı Doktor Anton Mesmer kendisine sinirrahatsızlığı ile gelen bazı hastaların tedavisi sırasında normal tıbbimüdahalenin yanı sıra mıknatıslı çubuklar kullanarak da sonuçalabileceğini fark etti. Araştırmalarına devam eden Mesmer bir müddetsonra mıknatıs çubuk yerine ellerini kullanarak da aynı işiyapabileceğini keşfetti. Mesmer bunu, canlıların bedenlerinden yayılanCanlısal Manyetizma denilen bir güçle açıklıyordu. Mesmer bu dönemlerdeoldukça ciddi çabalar içerisinde bulunmuştu. Aleyhinde birçokmeslektaşı vardı, fakat daha önemlisi sayısız hastası da onunyöntemleriyle şifa bulmuştu. Mesmer ve Manyetizm Çalışmaları Mesmer’in çalışmalarını Fransız Aristokrat Marki de Puysegur devamettirmiştir. Puysegur bu bedensel manyetizma enerjisinin sadeceşifacılarda bulunmadığını, her insanda mevcut olduğunu iddia ederek,hastadaki inanç ve iradenin fizik beden üzerinde değişiklikler meydanagetirdiğini söylüyordu. Puysegur kendi yöntemleriyle insandaki suniuyurgezerlik olayını ortaya çıkardı ve buna “somnambulizm” adını verdi.Bu farklı şuur seviyesinin keşfi gelecekte birçok parapsikolog vemetapsişikçinin çalışmalarında büyük olanaklar sağlamıştır. Çünkübirçok duyular dışı algılama, halk arasındaki ismiyle altıncı duyumuz,bu şuur seviyesinde daha rahat ortaya çıkmaktadır. Bu ilkaraştırmalarla ileride gelişecek olan parapsikoloji biliminin temeliatılmış oluyordu. Artık bilim adamlarının eline birtakım donelergeçmişti. Dernekleşme Dönemi Parapsikoloji araştırmalarının yakın tarihini oluşturan dernekleşmedöneminde başlıca iki kuruluşun faaliyetlerini görüyoruz: Klasikdeneyleri ile ilk adımları atan, 1882’de kurulan İngiliz PsişikAraştırmalar Derneği ve Prof. J. B. Rhine’ın 1932’de Kuzey CarolinaDuke Üniversitesi Psikoloji Fakültesinde kurduğu ParapsikolojiLaboratuarıdır. 19. Yüzyılın sonlarına doğru birtakım aydınlar bilimin getirmiş olduğukatı materyalist anlayışı ve bu anlayışın getirdiği kısır dünyafelsefesini anlamışlar ve buna karşı açık tepkilerini de koymuşlardır.Bu tepkiyi ortaya koyanlar daha sonra da göreceğimiz gibi, gene odönemin önde gelen ünlü bilim adamları olmuştur. 18. ve 19. yy. bilimanlayışına göre insan tesadüflerle oluşmuş gayet mekanik ve otomatikyapıya sahip bir varlıktı. Bu açıklamalarla yetinmeyen ve insanvarlığının daha üstün, daha aşkın bir öze sahip olduğunu anlayan buaydınlardan bir kısmı 1882 yılında Londra’da Psişik AraştırmalarDerneği’ni kurdular (İngilizce kısaltılmışı SPR: Society for PsychicalResearch). Dernek bazı bilim çevrelerince o kadar ilgi görüyordu ki gerekbaşkanları gerekse üyeleri tanınmış bilim adamlarıydılar. Başkanlararasında Nobel ödülü almış üç bilim adamı, bir başbakan ile çoğufizikçi ve filozoflardan oluşan çok sayıda profesörler bulunmaktaydı.Bir fikir vermesi açısından bu başkanların bazılarını belirtelim:Derneğin ilk başkanı felsefe profesörü Henry Sidgwick’tir. 1893 yılıbaşkanı, filozof ve bir dönem İngiltere devletinde başbakan olan ArthurBalfour’dur. 1894 yılı başkanı Amerikalı psikoloji ve felsefe profesörüünlü William James’tir. 1896 yılında derneğe başkanlık yapmış olan isimradyometrenin ve Crookes tüpünün bulucusu Thallium’un kaşifi SirWilliam Crookes’dir. 1901’de ünlü İngiliz fizikçi ve yazar Profesör SirOliver Lodge derneğe başkanlık yapmıştır. 1905’de Fransız fizyolog vetıp Profesörü Charles Richet, yine 1913’de Fransız filozofu NobelEdebiyat Ödülü sahibi ünlü Profesör Henri Bergson gibi ünlü isimlerdönem dönem derneğin başkanlığını yapmışlardır. Burada isimleri aktarmaya devam etsek, liste uzayıp gidecektir.Anlatmaya çalıştığımız ruhsal araştırmalar alanında kurulmuş bu ilkdernek aslında hiç de önemsiz, küçük, kendi alanında araştırmalar yapanbir dernek değildi. Aksine gerek kurucuları gerek başkanları gerekseüyeleri o dönemin bilim ve düşünce tarihine isimlerini yazdırmışkimselerdi. Bu aydın bilim adamları o dönemde tek bir noktada uzlaşıyorlardı: 19.yy. biliminin kendilerini içine sürüklediği mekanik kör düğümdençıkacak bir yol bulmak. İngiliz Psişik Araştırmalar Derneği üyeleri buamaçla insan varlığının duyular dışı yönlerini ve özellikle de psişikyeteneklerini inceleme yoluna gittiler. Konuyla ilgili yüzlerce vakatopladılar ve bunları hiçbir ayrıntıyı kaçırmadan objektif bir biçimdeincelediler. Bunun yanı sıra bu araştırmaları destekleyici birçokpsikolojik araştırmalar da yaptılar. Çoğunun yüksek dereceliçabalarından dolayı o günlerde açıklanamaz olarak görülen olaylar bugünbirçok ılımlı bilim adamı tarafından kabul edilmektedir. Ayrıcaaralarında Freud, Janet ve C.G. Jung’un da bulunduğu ilkpsikoterapistlerin çoğu Derneğin üyesiydi. Bu ünlü psikologlar dadernek çevresinde çok önemli ve faydalı çalışmalar vermişlerdir.Psikoanaliz ekolünün kurucusu Freud “eğer yaşamımı tekrarlayabilseydim,kendimi psikanaliz yerine parapsişik araştırmaya adardım” demiştir.Kendisinin telepatiyle ilgili görüşlerini bildirdiği “Psikanaliz veTelepati” başlıklı raporu birtakım bilim çevrelerinin baskısı nedeniyleancak ölümünden sonra yayınlanmış ve beklenildiği gibi pek yankı dauyandırmamıştır. ASPR Ve Diğer Kuruluşlar SPR’nin kuruluşundan birkaç yıl sonra 1885’te Amerikanın Bostoneyaletinde özellikle psikolog William James’in çabalarıyla parapsişikaraştırmalar yapmak üzere yeni bir dernek kuruldu. Bu derneğin adı daAmerikan Psişik Araştırmalar Derneğidir (ASPR: American Society forPsychical Research). Bu derneğin de üyeleri parapsikolojik, parapsişikya da paranormal diye adlandırılan her türlü olayı incelemek amacınıgüdüyordu. SPR ve ASPR’yi örnek alan diğer Avrupa ülkeleri de birbiri ardına,psişik araştırmalara eğilmeye, dernekler kurmaya başladılar. Fransızlar1919’da ilk başkanlığını Dr. Charles Richet’in yaptığı UluslararasıMetapsişik Enstitüsü’nü kurdular. Bir Fizyoloji Profesörü olan Dr.Charles Richet aynı zamanda psişik deneylere istatistiksel yöntemi ilkkez uygulayan kişidir. İnsandaki normal psişik halleri aşıp geçenduyular dışı yetenekleri ifade etmek üzere metapsişik terimini ilk kezkullanan kişi Charles Richet’tir. Kısa bir süre sonra Almanya, İtalya ve İskandinav ülkelerinde de benzeri kuruluşlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Ardından 1921 yılında Kopenhag’da ilk Uluslararası Psişik AraştırmaKonferansı toplanarak parapsikolojik araştırmalarda uluslararası birplatform oluşmaya başlamıştır. Bu yıllarda artık ülkeler, bu alandabirbirlerinden bilgi almaya başlar hale gelmişlerdir. Araştırmacı Hereward Carrington’ın yayımladığı bir rapora göre 1930’akadar -öncü ülkelerin dernekleri dışında- şu ülkelerde psişik derneklerkurulmuş bulunuyordu: Avusturya, Rusya, İspanya, Portekiz, Hollanda,Belçika, İsviçre, Yunanistan, Polonya, İzlanda, Japonya, Meksika,Kanada, İrlanda, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika, Hindistan, Çinve Arjantin. (Bu listeye, resmi olmayan kuruluşlar dahil edilmemiştir.) Parapsikoloji Laboratuarda Duke Üniversitesi Parapsikoloji Laboratuarı 1930’lu yıllara gelindiğinde parapsikoloji tarihinin altın sayfalıdönemlerine ulaşmış oluruz. O yıllarda bir biyolog olan Dr. JosephBanks Rhine Duke Üniversitesinde psişik yetenekleri incelemekmaksadıyla bir laboratuar kurmak ister. Bu o dönemde Üniversite içinçılgınca bir fikirdir. Fakat okulda görevli bu konuları inceleyen Prof.William Mc Dogell’ın da yardımıyla kaynak sağlanır ve 1932 yılında DukeÜniversitesi’nin Psikoloji fakültesinde bir laboratuar Rhine için teminedilir. Artık psişik yetenekler resmi bir kurumda, devletindedesteğiyle bilimsel disiplin altında incelenmeye başlamıştır. Rhine ve Parapsikoloji Laboratuarındaki Çalışmaları Rhine’ınbu laboratuardaki çalışmalarıyla parapsikoloji bilimsel temellereoturmuştur. Kuruluşundan bugüne kadar ruhsal yeteneklerin farklıtiplerinin ölçümüyle ilgili yöntemler bu laboratuarda geliştirilmiştir.Bu amaçla özellikle DDA’da kullanılan Zener kartları bulunmuştur. Geneistatistik yöntemler laboratuarda oldukça sık olarak kullanılmıştır.Prof. J. B. Rhine’ın 1965 yılında üniversiteden emekli olmasıyla bulaboratuar yine aynı kentteki İnsan Doğasını Araştırma Vakfı’na (FRNM)bağlı olarak hala çalışmalarını sürdürmektedir. Tüm bu laboratuarçalışmalarının sonunda Dr. Rhine 1934 yılında Duyular Dışı Algılamalarisminde bir kitap yayınlayarak araştırma ve deneyleri sonucu insandaduyu dışı bir algılamanın olduğunu ve uzaktan maddeyi etkileyebildiğinitüm dünyaya duyurdu. Tabi bu durumun bilim dünyasında nasıl bir etkiyarattığını tahmin edebilirsiniz. Bu kitap konulara ilgili fakat bilimdünyasının kendisine yönelteceği eleştirilerden çekinen bilimadamlarını cesaretlendirmiş artık yeni yeni araştırmacılar ortayaçıkmaya başlamıştı. Bunun yanı sıra materyalist görüşü benimsemiş bir okadar bilim adamının da şiddetli saldırıları bir anda bu konu üzerineyoğunlaşmıştı. Eleştiriler her ne olursa olsun bu çalışmanın dünyayaduyurulmasıyla parapsikoloji bilim tarafından kabul edilmiş oluyordu. İlginçtir ki Rhine’ın ardından yani 1960’lı yıllarda tüm Avrupa veAmerika’da parapsikoloji biliminde durgunluk dönemi yaşanmasına rağmenbu dönemde Rusya ve ona bağlı sosyalist ülkelerde bu dalda büyük birilerleme görüyoruz. Bunun sebebi batı dünyasının materyalist ekolleraltında kaba bilimsel yöntemler kullanması ve bu yöntemler sonucu çokbüyük ilerlemeler gösterememiş olması ayrıca Rusların oldukçamateryalist bir ülke olmasına rağmen bu konudaki çalışmalardasağlayacağı askeri ve siyasi üstünlüğü düşünerek daha pragmatikyöntemler kullanmasıdır. Örneğin 1968 yılında yapılan uluslararası parapsikoloji kongresindeBatılılar hala istatistik ve ihtimal hesaplamalarını tartışırlarkenSovyetler delegeleri bütün duyular dışı algılama olaylarınınispatlanmış olduğundan bahsediyorlardı. Çünkü onlar Batılımeslektaşlarıyla aynı yöntemleri kullanmamışlardı. Parapsikolojikaraştırmaların istatistik ve ihtimal hesaplamalarıylaispatlanamayacağını çünkü bu tür olaylarda tekrarlanabilirliğin herzaman mümkün olmadığını biliyorlardı. Bu mantık ve yöntemlerle hareketeden Çekoslovakya, Romanya, Bulgaristan, Çin, Moğolistan gibi ülkelerdede parapsikoloji çalışmaları devlet desteğinde sürdürülmüş ve bir yığınolumlu sonuç elde edilmiştir. Parapsikoloji bilimi kökenini, yaygın olarak “paranormal deneyimler”olarak adlandırılan kendiliğinden ortaya çıkan olaylardan almaktadır.Bu tür deneyimler hemen hemen tüm kültürlerin folklorunda anlatılagelmiştir ve genel olarak rapor edilenler birbirinin çok benzeridir.Chicago Üniversitesi Ulusal Düşünceyi Araştırma Merkezi tarafındanyapılan bir araştırma göstermiştir ki, Amerikalıların büyük birçoğunluğu hayatlarının herhangi bir döneminde, bir ya da birden fazla(herhangi türden) bir ruhsal deneyim geçirmiştir. Avrupa ve başkayerlerde yapılan benzeri araştırma ve anketlerle de benzeri sonuçlarelde edilmiştir. Psişik olayların en yaygın tiplerinden birisi “DDA rüyaları” olarakadlandırılan rüyalardır ki, bu tür rüyalarda kişi rüyasında gerçekten oanda bulunduğu yerden uzakta olmakta olan bir olayı algılamaktadır veçoğunlukla da uykusundan uyanmaktadır. Kişinin rüyasında gördüğü olayhakkında uykuya dalmadan önce hiçbir bilgisi ve düşüncesi yoktur. Fakatrüyasını anlattıktan sonra yapılan incelemede doğruluğu ortayaçıkmaktadır. Bu tür rüyaları anneler oldukça fazla görmektedirler. Örneğin, bir anne rüyasında, evden uzakta bir yerde trafik kazasıgeçiren çocuğunun durumunu (hem de ayrıntılarına varana kadar)görebilmektedir. Bunun biraz değişik bir tipi de gündüz (uyanık olarak)görülen rüyalar ya da algılamalardır. Örneğin, evden uzakta bulunan biranne birdenbire telaşlanarak eve gitmesi gerektiğini düşünür ve söyler.Gerçekten de evine geldiğinde çocuğunu kritik bir durumda bulur. Evegelene kadar da niçin eve gittiğini, böyle bir itilim içine nedengirdiğini bilemez ve açıklayamaz. Bu, anneye, söz konusu çeşitlikaynaklardan gelen sezgisel bilgidir ve anne bunu beş duyusu dışındayani DDA yeteneğiyle algılamıştır. Bu, annenin açıklayamadığı telepatikbir algılama olduğu gibi klervoyan (durugörür) ya da prekognitif biralgılama da olabilmektedir. Bunlar, DDA’nın kendiliğinden ortayaçıktığı zihinsel türdeki deneyimlerin en yaygın örneklerinioluşturmaktadır. Spontan olarak (kendiliğinden) ortaya çıkan bu tür olaylar hemen hemenher toplum tarafından ciddiyetle ele alınmaktadır. Bu tür olaylarözellikle maji ve din alanında önemli yer tutmuştur. Fakat ne yazık ki,pozitif bilimin güçlenmesiyle, “realitede” ikna edici temellerdenyoksundur gerekçesiyle, bu tür olaylar göz ardı edilmeye başlanmıştır,en azından parapsikoloji biliminin ortaya çıkışına kadar. PSİ ENERJİSİ Parapsikoloji, bilim dalı olarak bu tarz konuları incelemiştir. İnsanınfizik yanını aşan hiperfizik yanını keşfetmektedir. Parapsikologlaryapılan deneme ve yanılmalar sonucunda insanın fizik bedeninin ötesindefizik olmayan bir yanının bulunması gerektiğini ortaya koymuşbulunuyorlar. Parapsişik yeteneklerin, çeşitli zamanlarda, çeşitliaraştırmacılar tarafından değişik isimlerle anılmış olan ve fizikkanunlarla açıklanamayan bir enerji alanı içinde gerçekleştiğidüşünülmüştür. Eski Çin’de buna hayat enerjisi anlamında chi veya ki,Hint’de ise Pruna, Çekoslavakya’da Psikotronik enerji ve günümüzparapsikolojisinde PSİ enerjisi adı verilmiştir. Bu hayat enerjisi heryerde mevcuttur ve her yanımızı sarmış durumdadır. Psi enerjisi sadece beyne bağlı bir enerji değildir, bütünselvarlığımıza ait bir durumdur. İnsanın beyni dahil tümünden yayılan birenerjidir. Bu konu üzerinde araştırmalar devam etmektedir. Ancak psienerjisinin fizik kanunlara tabi olmadığı anlaşılmaktadır. Fizikkanunlar nasıl bizim bir parçamızı oluşturuyorlarsa bu aşkın kısmınızda bizim bir parçamızdır. Onu fizik olarak duyularımızla göremesek devarlığını hepimiz hissetmekteyiz. İnsanın sadece bedenden ibaretolmadığını, aşkın bir kısmının olması gerektiğini zaman zamanyaşıyoruz, sezinliyoruz. Biraz önce DDA konularında incelediğimiz gibipsi yeteneği zaman ve mekanla sınırlı değildir. Fizik ortamda zaman vemekan sınırlamalarımız vardır. Ancak bir durugörü medyomunun çevresiylesınırlı olması mümkün değildir. O, durugörü yeteneğiyle geçmişe degeleceğe de uzanabilir. Telepatide de kilometrelerce uzağa gidebilir veneler düşündüğünü bilebilir.
  4. Kaliforniyaeyaletinde düzenlenen "The Pebble Beach Concours d'Elegance" adlı Otofuarında geçmişin efsaneliği ile geleceğin teknoloji ve çizgilerininbirleştiği konsept otomobiller bir değişiklik yapılarak çimenlerüzerinde tanıtım yapıldı. İzleyenlerinbüyük merak ve ilgisiyle karşılaşan firmalar tasarımlarıyla gövdegösteri yaptılar. 1000 beygire kadar konspet otomobillerin olduğu otofuarında 8 silindirli otomobillerde mevcuttu.
  5. sanırım yeni nesil akıllanmıştır..ömür boyu eziyetle yaşam kalmamıştır...
  6. Aries şurada cevap verdi: Radya başlık Forum Oyunları
    hayırlı sahurlar..
  7. İnsanlar büyüdükçe hayalleri küçülür mü baba? (Babam ve Oğlum) Kim ne derse desin, sözcükler ve düşünceler dünyayı değiştirebilir. (Ölü Ozanlar Derneği) düvüş kulübünün kuralları : 1- bu kulüpten kimseye bahsetmemek 2- bu kulüpten hiçkimseye bahsetmemek (dövüş kulubü) senin tek sorunun o koca beyaz popon dostum (siyah insan repliği) k- şaban? ş- efendim kumandanım? k- biz bu tuzağı niye kurduk? ş- niye kurduk? k- gülyabaniyi yakalamak için... ş- evet yakalamak için.. k- peki tuzağa kim düştü? ş- kim düştü? k- biz düştük.. ş- demek ki gülyabani biziz? k- evet biziz.. saçmalama hayvan heriif! (SÜT KARDEŞLER) Aaa bir kus! Bir ucak! Hayir o SUPERMAN! Beni hapiste vurdular Keje ölmedim Hastalandım bir ciğerimi orada bıraktım gene ölmedim Çok dövdüler beni, kan kustum ama ölmedim Yaşadım...Seni bir kez daha görebilmek için yaşadım (EŞKIYA) hayatta yaptıklarımız kefaret vermek demekdir Onurunuzu güçlendirin Size ne olacağını düşünün Ve Hayal Ettiğiniz gibi olun Kendini yanlız kalmış bulursan Yeşil bir tarlada,Yüzünde güneş Ve ata binerken düşün Hiçbir zaman endişelenme Çünkü Zaten hepimiz ölüyüz GLADYATÖR Filminde Maximusun ordusuna yapdığı konuşma bilemiyorum, hepimiz kadere sahip miyiz yoksa rüzgarda şans eseri ordanoraya uçuşuyor muyuz? ama bence ikisi de doğru. belki ikisi de aynıanda oluyor.... Forrest Gump (Hücuma kalkmaya çalışan ordunun borazanı) ---Ramazaaaan! ---Ne? ---Ne çalim? ---Oynah bişey çal.
  8. Daha çoook ekmek yemen lazım küçüğüm...
  9. Aries şurada cevap verdi: TaTLiB3L4-- başlık Forum Oyunları
    pantolon..
  10. Maxicep.com - Dev yıldızın sonu yakın Bilinen en büyük yıldızlardan Orion takımyıldızındaki Betelgeuse'ün sonu geliyor.Astronomların son yaptıkları gözlemlerde, bilinen en büyük yıldızlardanOrion takımyıldızındaki Betelgeuse'ün Güneş Sistemi büyüklüğünde gazbulutuna sahip olduğu görüldü. Güneş'in 1000 katı büyüklüğünde ve 100 bin katı parlaklığında Fransız Paris Uzay Çalışmaları Laboratuvarı ve Astrofizik Gözlemevi(LESIA) astronomlarının Şili'de kurulu Avrupa Astronomik AraştırmaTeşkilatı (ESO) teleskobuyla yaptıkları gözlemlerde, Güneş'in 1000 katıbüyüklüğünde ve 100 bin katı parlaklığında olan Betelgeuse yıldızının,4,5 milyar yaşındaki Güneş'e karşılık sadece birkaç milyon yaşındaolduğu tespit edildi. Ölünce Dünya'dan da kolayca görünecek Eğer Güneş Sistemi'nin merkezinde olsaydı Merkür, Venüs ve Dünya'yıiçine alarak Jüpiter'e dek uzanacak büyüklükte olan Betelgeuse'ün gençyaşına rağmen birkaç milyar yıl içinde sona yaklaşacağını belirtenastronomlar, dev yıldızın patlayarak süpernova olacağını ve böyleceDünya'dan da kolayca görüneceğini kaydettiler. Gözlemevi'nden yapılan açıklamada, optik uyumlu sisteme sahip VLTteleskobu sayesinde Betelgeuse'ün çok daha ayrıntılı görüntülerininelde edildiği belirtilerek, bu optik uyum sisteminin atmosferdenkaynaklanan görüntü bozukluklarının büyük bölümünü düzelttiğikaydedildi.
  11. Amerikan uzay kurumu NASA, Discovery UzayMekiği'nin mühendisler onay verdikten sonra 25 Ağustos Salı günü 7astronotla fırlatılacağını açıkladı. NASA'nınuzay mekiği programının direktörü John Shannon, mühendislerin kalkıştamekiğin izolasyon köpüklerinden parçalar düşmesini engellemek içinyapacağı güçlendirme çalışmasının ardından Discovery'nin fırlatılmasınaonay verileceğini bildirdi. Fırlatma işleminin 25Ağustos TSİ 08.36'da yapılmasının öngörüldüğünü ifade eden Shannon,bunun dışında mekiğin çok iyi durumda olduğunu ve gelecek salı günü biruçuş değerlendirme toplantısı yapmayı planladıklarını söyledi. Discovery'ninUluslararası Uzay İstasyonu'na (UUİ) götüreceği 7 astronot arasındakiNicole Stott, geçen aydan beri istasyonda bulunan Tim Kopra'nın yerini3 aylığına alacak. UUİ'ye tonlarca malzeme, yiyecek vedemonte parça taşıyacak Discovery, istasyona ayrıca yapılanaraştırmaların saklanması için bir dondurucu ile içindeki 6 astronotiçin ikinci bir koşu bandı götürecek. Mayıs ayından buyana nüfusu ikiye katlanan ve tüm mürettebat için bir koşu seansıayarlamanın giderek zorlaştığı uzay istasyonuna götürülecek ikinci koşubandına, NASA tarafından düzenlenen bir anketin ardından Amerikantelevizyonunun popüler komedyeni Stephen Colbert'in adı verilmişti. Discovery, 13 günlük yolculuğunun ardından istasyondaki bozuk donanım ve cihazları da dünyaya geri getirecek.
  12. Gün vardir, bin yildan uzun gelir bize, bir yil vardir bir günden kisa gelir bize Bire bin yazilan bu gecede dua edelim Rabbimiz’e Hayirli kandiller
  13. bende çok severim ilginç yaşamları olayları..uzaylı parmağı aramazlar sanmam..sonucu öğrenmeye hayatımız yetecekmi acaba yoksa merak içinde ölmekte var..
  14. Garip Bir Keşif Meşe Adası´nda olanlar Para Çukuru aşılamıyor Ünlü korsan Kaptan William Kidd´in gizli hazinesi, Shakespeare´in Bacon tarafından saklanan el yazması gerçek oyunları, İngilizler´le savaşan Fransızlar´ın ya da İngilizlerin Amerika´ya sakladığı hazineler, Vikingler´in gizli üssü, korsanların bankası, Avrupalılar´dan kaçan İnka veya Mayalar´ın altın stokları ve daha birçok uçuk kaçık iddia. Bütün bunlar Meşe Adası´ındaki garip Para Çukuru´nun sırrını açıklayamıyorlar. Ama Çukur orada duruyor ve 203 yıldan beri sürdürülen tüm çabalara rağmen içine girilemiyor. Para Çukuru öylesine aşılmaz ki, 2000´lerin eşiğindeki güçlü teknoloji bile yeterli olamıyor 1795 yılının bir yaz gününde, genç bir delikanlı olan Daniel McGinnis, Nova Scotia´daki Meşe Adası´nda dolaşırken yerde garip yuvarlak bir çukur gördü.Üzerinde sanki bir makarayla çekilerek yerleştirilmiş gibi duran dallar vardı. Ginnes´in aklına yörede çok konuşulan korsan öyküleri geldi ve eve dönerek arkadaşlarına buluşunu anlatmaya ve daha sonra da çukuru araştırmaya karar verdi. Sonraki günlerde McGinnis, yanına John Smith ve Anthony Vaughan adlı arkadaşlarını alarak çukura geri döndü. Ama daha ilk çalışma saatlerinde şaşkınlığa düştüler, yüzeyin 60 cm kadar altında taşlarla örtülü bir delik vardı. Üç metre aşağıda ise giriş, meşe kütükleriyle boydan boya kapatılmıştı. Gençler çalışmaya devam ettiler, 6 m. ile m. arasında aynı kütüklere rasladılar. Daha fazla devam edemediler, tekrar geri dönüp araştırmaya kararlıydılar ve plan yapmak için eve döndüler. Ama aradan sekiz yıl geçecek ve üç kaşif geri dönmeyeceklerdi. Olay bu arada duyuldu ve The Onslow Company adlı bir şirket araştırmayı üslenerek, çukuru kazmaya başladı. Sekiz yıl önce 9 metre derinliğe inilmişti, ilk aşamada 27 metreye ulaşıldı ve her üç metrede bir aynı meşe kütüklerinin bulunduğu anlaşıldı. 12 metreden sonra kütüklerin üstünde bir kömür tabakası vardı, 15 metrede bir kat camcı macunu, 18 metrede ise bir kat hindistan cevizi lifi bulundu. Ve 27 metreye gelindiğinde en garip şey keşfedildi, burada üzerinde bilinmeyen garip bir yazının bulunduğu bir taş vardı. Ve işte Para Çukuru Taş ve üzerinde bulunduğu meşe katmanı kaldırıldıktan sonra çalışmaya devam edildi ve o aşamada kuyuya su sızmaya başladığı görüldü. Ertesi gün kuyu yaklaşık 16-17 metreye kadar suyla dolmuştu, pompalama çabaları yetersiz kalınca çalışmalar gelecek yıla ertelendi. Bir yıl sonra ise, kuyuya paralel olarak derinliği 100 metreye uzanan yeni bir kuyu açıldı. Kuyuya ise artık "The Money Pit" yani "Para Çukuru" adı verilmişti. Bu yeni tünelden Para Çukuru´ndaki su boşaltılacaktı ama olmadı su gelip bu kuyuyu da doldurarak çalışmaları 45 yıl boyunca durdurdu. Bu bir Bubi Tuzağı idi. Şirket bu arada yaklaşık 150 metrelik bir su yolunu da keşfetmişti ve bu kanal Para Çukuru´ndan başlayıp Smith´s Cove denen yere bağlanmıştı, su ne kadar çabuk boşaltılsa da, deniz suyu gelip yine boşluğu dolduruyordu. Çünkü su yakındaki plajdan yani denizden geliyordu. Keşif daha karmaşık ve kusursuz planlar gerektiriyordu, çünkü Para Çukuru´nun bilinmeyen mimarları öylesine ustaydılar ki, aşmak mümkün olmuyordu. Sonu gelmeyen derinlik 1849´da bir başka şirket ortaya çıktı ve Para Çukuru yine hatırlandı. The Truro Company adlı şirket bu amaçla kurulmuştu. Şirket yeni teknolojler kullanarak suyu yan kanallara akıtmayı başardı ve bunun için de özel matkaplar kullanıldı. 30 metre aşıldığında çok düzgün bir platformla karşılaşıldı. Burada üstte 10 cm kalınlığında meşe katmanı, altında da 55 cm kalınlığında metal parçacıklarından oluşmuş bir diğer katman vardı. Bunları 20 cm.´lik yeni bir meşe katmanı, ardından yine 55 cm.´lik yeni bir metal katman ve en altta da 10 cm.´lik yeni bir meşe katmanı izliyordu. Ardından tüm bunların tekrarlandığı yeni bir katmanlar grubu geliyordu. İşte tam burada içi para dolu olan iki fıçı veya sandık bulundu. Matkap geri çekilirken ucunda meşe kıymıkları ve hindistan cevizinden yapılmış halat parçacıklarına raslandı. Daha da ilginci bu aşamada üç küçük altın zincir baklasına da raslanmasıydı. Ama bu altın halkalar ortadan kayboldular ve kimse ne olduklarını bulamadı. Sonuçta her kat aşıldıkça Para Çukuru´nun daha derinlere indiği anlaşılıyordu. Bir grup araştırmacı derinliğin önceden belirlenmesi fikrindeydiler. Çukur şirketleri batırıyor The Truro Company bir yıl sonra, 1850´de yeni bir paralel tünel açtı ama yine su baskını başlamıştı tüm pompalama çabaları boşa çıkarken su akışının gelgite bağlı olduğu anlaşıldı. Ve o zaman farkedildi ki plaj sanılan kumsal da özel yapılmıştı yani yapaydı. Çukurun yapımcıları 45 metre uzunluğundaki plajı aşan bir kanal sistemi yaratmışlardı, sistem bir elin parmaklarına benziyordu. Her parmak bir kanaldı altı kil olan plajın altına kazılmış ve kayalarla şekillendirilmişti. Üzerlerine kıyılarda bulunan kayalar konulmuş, yılan otları ekilmiş ve metrelerce hindistan cevizi lifiyle kaplanmıştı. Aynı lifler aynı zamanda filtre görevi görüyorlar ve suyun getirdiği maddelerin kanalları kapaması engelleniyordu. Parmak kanallar iç karada deniz suyu ile dolu olarak eğimli başka bir kanala bağlanıyorlar ve yeraltından giderek 150 metre kadar ötede Para Çukuru ile birleşiyordu. Sonraki araştırmalarda yeraltı kanalının 120 cm. eninde, 60 cm. yüksekliğinde olduğu anlaşıldı. Kanal taşlarla desteklenmişti ve Para Çukuru ile 29 ile 35 metre arasında buluşuyordu. Truro Şirketi artık cevabı biliyordu, yapılacak tek şey kanalı kapatmaktan ibaretti. İlk olarak bir baraj inşa edildi, su akıtıldı ve kanallar söküldü ama o aşamada patlayan bir fırtınada baraj çökünce çalışmalar yine aksadı. Sonraki plan kazıyı sürdürmek ve çukurun su kanalıyla buluştuğu noktayı geçmekti ama bundan sonrası yapılamadı ve o tarih Truro Şirketi´nin Meşe Adası´ndaki sırrı aydınlatma çabalarının son günü oldu. Ve yıkım Hazine avı çabaları 1861´de kurulan Meşe Adası Birliği tarafından sürdülülecekti. Bu yeni şirket 30 metreye kadar çukuru iyice temizledi. İki yeni paralel tünel açma çabalarına girişildi, 40 metreye ulaşıldı ve sular tekrar içeri doldu. Tüm gayretle su durdurulmaya çalışılırken, bir felaket oldu ve çukurun tabanı çöküverdi. Su korkunç bir hızla gelerek, kuyuyu ağzına beş metre kalana kadar doldurdu. Herşey kuyunun içine düşmüştü. Sonraki yıllarda çeşitli şirketler gizemi çözmeye çalıştılar ama başarılı olunamadı. Yeni kanallar kazıldı, plaj doldurulmaya çalışıldı, yeni bir baraj yapıldı ama onu da bir fırtına yıktı. 1893´de Fred Blair isimli bir adam "The Oak Island Treasure Company" adlı bir şirket kurarak işe girişti. İlk olarak 1878´de keşfedilen ve Para Çukuru´nun yaklaşık 100 m. doğsunda bulunan mağara araştırıldı ve buranın da Para Çukuru ile ilişkili olduğu anlaşıldı. Belki Para Çukuru´nun gizemli yapımcıları bu kanalı, su kanallarını kazarken havalandırma amacıyla inşa etmişlerdi, iki kanal ya kesişiyorlar ya da birbirlerine çok yakındılar, buradan yani yeni tünelden yola çıkıldı ama olmadı. 18 metre aşıldığında sular içeri doldu ve çalışmalar bir kez daha durdu. İki yıl boyunca yeni tüneller kazıldı, daha çok pompa kullanıldı ama biryere ulaşılamadı. 1897´de Para Çukuru 40 metreye kadar temizlendi ve suyun aktığı giriş görülünce kayalarla giriş kapatılmaya çalışıldı ama suları hiçbirşey durduramıyordu, bir kez daha kuyuyu su bastı. Yeni bir plan yapılarak, mağaradaki tüneldeki suların boşaltılması için dinamit kullanılacaktı. Beş ayrı yerde patlamalar gerçekleştirildi ama işe yaramayacaktı ve su Para Çukuru´nu eskisinden daha çabuk doldurdu. Bu arada matkap aracılığı ile yeni örnekler elde edilmişti ve yeni bir sürpriz yaşandı. Sürpriz bir su kanalı daha... 39 metreden sonra tahta ve ardında demir örnekleri gelmişti. Bir ihtimal çokme sırasında bu tür materyalin biriktiği düşünüldü. Ağaç katmanın delinmesi için uğraşıldı ve demir parçalarının rasgele yayılmış oldukları anlaşıldı. Yani bunlar çökme sırasında yukardan düşmüşlerdi. 46-48 ve 52. metrelerde mavi kil vardı ve su ve kum içeriyordu, bir macun gibiydi ve daha önce raslandığı söylenen madde bu olmalıydı. Derken kil katmanlarının arasında önemli birşey bulundu, bu bir çimento katıydı. İki metre kalınlığındaydı, çevresinde 17 cm. yüksekliğinde ince duvarlar vardı. Bir kısmı ahşaptı, sonra boşluklar vardı ve arada da ne olduğu anlaşılamayan başka bir madde yer almıştı. Bundan sonra matkap yumuşak bir metal katmana ulaştı, altında 90 cm kalınlığında metal parçacıkları ve ardından yine yumuşak metal katmana ulaşıldı. Matkabın her geri dönüşünde gizeme yenileri ekleniyordu. Bir defasında matkabın ucunda koyun derisinden yapılma parşömen parçalarına raslandı; üzerinde "vi", "ui" ve "wi" harfleri görülüyordu, bunun ne olduğu hala bilinmiyor. Bütün bu olanlardan sonra adanın çok büyük bir hazineyi sakladığına artık daha çok inanılıyordu. The Treasure Company yeni bir gayretle yeni tüneller açmaya başladı ama su ne yapılırsa yapılsın yine geliyor ve çukuru dolduruyordu. Mayıs 1899´da yapılan keşif herkesi şoka soktu; ikinci bir su kanalı daha vardı. Güney yönünden geliyordu. Para Çukuru´nun dahi yaratıcıları çok daha öteleri öngörmüşlerdi. Bu yeni keşif sonunda aşağıda çok daha değerli birşeyin olduğuna iyice inanıldı, sadece bulunması değil bir daha asla ele geçmemesi düşünülmü olmalıydı. Blair ve The Oak Island Treasure Company yeni tüneller açmaya, örnekler çıkarmaya ve sulara gömülmeye devam ettiler ama artık yeni bir bulgu elde edilemiyordu. 1900 ile 1936 arasında sayısız çaba gösterildiama sonuç daima başarısızdı. Yine yazılı taşlar ama ne yazıyor? 1936´da Fred Blair´e katılan Gilbert Hadden adada yeni bir soruşturma başlattı. Hadden çukurun yakınında daha eski başka kanallar keşfetti ve gelecek yaz aylarında yeni bir boşaltma projesinin planlarını yapmaya başladı. Bu araştırma sırasında da iki ilginç keşif yaptı. Birincisi daha önce bulunan üzeri yazılı kırık taş parçalarının benzerlerini 27 metrede yine ele geçirdi, ikincisi ise mağarada çok eski bazı kereste parçaları buldu. Bunların Para Çukuru´nun yapımcılarından kaldığı anlaşılıyordu ve keresteleri birleştirmek için metal yerine ağaç pimler kullanmışlardı. Daha sonra bu kerestelerin çok daha büyük bir yapının küçük parçaları olduğu düşüncesi ortaya atıldı. Bir sonraki hazine avcısının adı Erwin Hamilton´du, 1938´de işe başladı öncelikle eski tünelleri temizletti, yeni bir boşaltma sistemini geliştirdi. 1939´da boşaltma çalışmaları yaparken önce 58 metre derinlikte kaya ve çakılların bulunduğunu keşfetti, bunların dışardan geldiklerine yani oraya konulduklarına inandı. 54 metre derinlikte çalışırken ikinci bir keşif daha yaptı, burada bir kireç taşı katmanı vardı. Matkap yukarıya çıkarken yine meşe kıymıkları getirince kireçtaşlarının meşeyle beraber olduğu sonucuna varıldı. Trajedi ve ağır iş makinaları adada 1959´a gelindiğinde Para Çukuru´nun başında bu kez Bob Restall ve ailesi vardı. Restall plajdaki kanal sistemini durdurmaya öncelikle kararlıydı, bu arada üzerinde 1704 yazan bir kaya parçası buldu. Arkadaşları bunun önceki ekipler tarafından yapılmış kötü bir şaka olduğunu söylediler ama Restall inanmadı, kayanın yapımcılar tarafından bırakıldığına inanıyordu. 1965´de olanlar oldu, Restall bir tüneli kazmaya çalışırken tünel çöktü ve içeri sular doldu, oğlu ve iki işçi onu kurtarmak için tünele daldılar ama dördü de dışarı sağ olarak çıkamadı. Boğularak ölmüşlerdi. 1965´de adada Bob Dunfield vardı ve buldozer veya maçuna gibi ağır iş makineleri kullanarak gizemi çözmeye kararlıydı. Önce mağaradaki tünele gelen suyu bloke etmek için işe girişti ve bunu başardı. Sonra adanın güney kıyısına bir hendek kazdı, umudu öteki su kanalına buradan ulaşıp durdurmaktı ama su kanalını bulamadı fakat doldurulmuş başka bir tünele rasladı, büyük olasılıkla yapımcılar tarafından yapılmıştı. 45 metre sürüyor ve sonra bitiyordu, neden yapıldığı belirsizdi. Daha sonra Dunfield çalışmaları matkaba yoğunlaştırdı, 43 metrede 60 cm kalınlığında kireç taşı katmanı vardı sonrası ise 1.2 metre kadar boştu. Boşluğun altı kayaydı. Bu bilgi 1955´deki matkap çalışmalarını anımsattı. Göründüğü kadarıyla burada büyük bir yeraltı mağarası vardı ve kireçtaşıyla kaplıydı. Son keşifler Dunfield´in ardından gelen Daniel Blankenship, 1966´da işe 14 metrelik yeni bir tünel açarak başladı ve elyapımı dövme demirden yapılmış bir çivi ve bir rondela buldu. 27 metredeki kaya katmanında durgun su birikimi oluşmuştu, bunun güneydeki su kanalından geldiğini varsaydı ama tüneli fazla ilerletemedi. 1967´de yine el yapımı bir çift makas mağarada bulundu ve makasların İspanyol-Amerikan yapımı oldukları, büyük bir olasılıkla Meksika´da yapıldıkları ve 300 yıllık oldukları belirlendi. Aynı yerde kalp biçiminde bir de taş vardı. Blankenship´in 1970´deki Triton Birliği´ne kadar süren araştırmaları sırasında mağarada daha birkaç ilginç şey daha bulundu. Triton grubu sıkı bir araştırmadan sonra ilk yapılan barajın yerini bularak, aynı yere yeni bir baraj inşa etti. Bu arada 60 cm. kalınlığında, 19 metre uzunluğunda kütükler keşfettiler, üzerlerinde Roma rakamları vardı ve bazılarında ağaç pimler veya çiviler bulunuyordu. Kütüklere karbon deneyi yapıldığında 250 yıllık oldukları anlaşıldı, adanın batı uçunda iki ahşap yapı bulundu, batı plajında dövme demirden çivilere ve metal kayışlara raslandı ve plajda iki metre derinlikte hiç kullanılmamış bir çift deri ayakkabı ele geçirildi. Borehole 10-X ve bugün Sonraki önemli keşif 1976´da Triton tarafından kullanılan Borehole 10-X ile yapıldı. Bu aygıt 72 metre uzunluğunda çelik bir tüptü ve Para Çukuru´nun kuzeydoğusunda 55 metre derinliğe çakılarak indirildi sonuç olumlu olunca Para Çukuru´nda işe devam edildi ve bu çalışmada 70 metrede yapay boşlukların bulunduğu belirlendi. Aynı derinliğe yollanan bir kamera çarpıcı görüntülerle geri döndü. Zemin kayaydı, üç sandık görünüyordu, çevrede çeşitli aletler vardı ve en inanılmazı ise bir yerde yatan bir insan bedeniydi. Bu görüntüler üzerine aşağıya balık adamların indirilmesi kararlaştırıldı ama çok şiddetli akıntı ve görüş alanının sıfır olması nedenleriyle bu da başarılamadı. Balıkadamlar kameranın indiği yere inemiyorlardı. Bu arada kameranın gidip geldiği yerin çöktüğü anlaşıldı ve bir daha aynı görüntülere ulaşılamadı. Ve bugün Blankenship ve Triton hala aramaları sürdürüyorlar. Gizem McGinnes´in çukuru bulmasından bu yana geçen 203 yıldan beri çözülmüş değil. Günümüzün üstün teknolojisi karşısında bile Para Çukuru umursamadan direniyor. Pek fazla duyulmuş olmamasına rağmen Para Çukuru, şu anda bile dünyanın en ilginç olaylarından birisi olma özelliğini sürdürüyor. Kimbilir, belki de gelecekte sır çözülecek ve belki de böylesine karmaşık ve neredeyse insanüstü bir yapının sadece hazine saklamak için yapılmadığı anlaşılacak ya da Para Çukuru´ndan bir başka yere, bilinmeyen bir yere geçilecek...
  15. Aries şurada cevap verdi: Radya başlık Forum Oyunları
    Emel.. H
  16. rica ederim..yorumunuza ben teşekkür ederim..
  17. kim bu gözlerindeki yabancı...
  18. Yeniden ebatlandırıldı: 78% (önceki: 900 x 600) - Büyütmek için tıklayın çok güzel paylaşımlar teşekkürler...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.