Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

banu oz

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    8
  • Katılım

  • Son Ziyaret

banu oz - Başarıları

Çaylak

Çaylak (2/14)

  • İlk İleti
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. KEMALİZİM bu ülkeyi kurtaran ve kurtaracak bir düşünce akımıdır...İSLAM dinine en önemli katkıyı yapan sistemdir...bu gibi şeyler ile ortalığı karıştırmak isteyenlere bir not: böcekleri-kuşları-dağları yüce ALLAH yarattı...bunları kabul ediyoruz...ATATÜRK ü de ALLAHIN yarattığını neden kabul edemiyorsunuz? hani yaratılanı yaratandan ötürü severdiniz???
  2. TÜRKİYE CUMHURİYETİ hakkında KORKUNÇ fikirleri olan ve ATATÜRK E ismi ile bile hitap etmekten rahatsız olan ve "o" diyen bir adam! bu güzel ülkede işi ne...hem gelirse başına gelecekleri biliyor sanırım!
  3. ne vahim bir durum...ATATÜRK üm ile hala uğraşmaktan bıkmadınız. O ADAM OLMASA İDİ SENİN BABANIN KİM OLDUĞU BİLE BELLİ olmayacaktı...islamın "i" sini bile göremeyecektin..kuranı kerim arapça dışında TÜRKÇE olmadığı için güzelliklerini göremeyecektin...UNUTMAKİ ATATÜRK ü de yüce ALLAH yarattı ve sen ALLAHIN yarattığına en küçük saygın bile yok...arkadaşım hala MÜSLÜMAN olduğunu mu düşünüyorsun? acı ama DEĞİLSİN.....
  4. okuyan arkadaşlara teşekkürler...
  5. Şakası bile komik...ama 4-5 yaşında oyun OYNAMASI GEREKEN MASUM YAVRULARIMIZ KURAN KURSU ADI ALTINDA "YOK OLUYOR-BEYNİ YIKANIYOR"...BİRİ BU GİDİŞE DUR DESİN...ARTIK YETER! İSLAM DİNİNİ BİLE "PARTİ" İÇİN KULLANIYORLAR.ÇOK ACI.
  6. banu oz

    EKMEK ve LOR PEYNİRİ...

    ben bu kadar güsel yazamam ki ama okurken "neler oluyor bize" sorusu aklıma geldi hep..aklımız başımızda mı bizim?...biz nereye gidiyoruz? EKMEK ve LOR PEYNİRİ... Sürekli ve hiç durmadan EN BÜYÜK MEMURLAR konuştu...konuşuyor...konuşacak.Bir(1) kerede EN KÜÇÜK MEMUR konuşsunda bir dinleyin...Bir süre önce Türkiye Cumhuriyetinin sonsuza kadar yaşaması ve güvenliği konusunda çok önemli bir askeri operasyon daha yapıldı.Ve BİZ ler yani bu güzel ülkenin AYDINLIK insanları öz çocuklarımız olmasa bile ENDİŞE içinde iyi ve güzel haberler bekledik...Ve nihayet operasyon BİTTİ ve EVLATLARIMIZ sağ salim ülkeye döndü diye sevindik...27 tane CANIMIZ ise cennette bizleri bekliyor...Bu kritik günlerde SORUMLULARDAN gelecek her açıklama bizler için çok önemli idi...Ve aynı gün SORUMLU kişi "ulusa sesleniş" adlı konuşmasını (rötüşlu) olarak yapacaktı...Her zaman ki gibi masal anlatacak diye bakmak istemedim ama önemli bir operasyonun hemen sonrası da "yapmaz öyle şey" diye ekran başına geçtim...Yüzü asıktı...Yitip giden canlar için sandım...sonradan ortaya çıktı sebebi başka imiş!..Konuşmanın 5-6 dakikası operasyon ile ilgili laflardan oluştu...geriye kalan 10-15 dakika ise İCRAATLAR!...Şimdi bunun yeri miydi? Şehit acıları ile kıvranırken BAŞARISIZ İCRAATLARI anlatmanın yeri miydi? Şöyle bir günde de PROPAGANDA yapılılır mıydı? Nasıl utandım anlatamam...Ekonominin SÜPER-HARİKA-MÜTHİŞ olduğunu ve uçtuğumuzu ballandıra ballandıra anlatmaya başladı...Tüm ülkenin operasyon ile ilgili önemli açıklamalar beklediğini bildiği ve ÇOK REYTİNG alacağını tahmin ettiği günde seçim meyadanındaymışısız gibi anlatmaya devam ediyordu...Allahtan eşimle ben çocuklarımızı erkenden yatırmıştık...İkimiz bir an öyle dalmışız ki sanki başka ülkede yaşıyormuşuz gibi olduk...Ekrandan gelen "inşaallah" sözü ile irkildik...Ve birbirimize bakıp acı acı gülümsedik...Bizi çok utandıran ama sahibini utandırmayan konuşma bitti...demek ki BİZ de bir sorun vardı...Televizyonu kapattık...Çok yorgunduk...Eşim bana küçük bir öpücük verdi ve erkenden yattı...Ben kanape üzerinde öyle kaldım...Bir iki dakika sonra balkona çıktım...Çevremdeki binlerce apartmanın ışıklarına baktım...Onlarda bu ülkede yaşıyordu...ve GERÇEĞİ onlarda görüyor mu? diye merak ettim...Ya görmüyorlarsa? diye endişeye kapıldım...Ve hayatımı gözden geçirmeye başladım...Kimbilir belkide bir yerlerde hata yapmıştım...Gerçekten SÜPER-HARİKA-MÜTHİŞ bir hayatım vardı da ben mi göremiyordum? işte hayatım; her sabah 6:00 da kalkıyorum...Eşofmanlarımı giyiyorum ve cebime bir poşet alıp ucuz ekmek yemek için HALK EKMEK kuyruğuna doğru yola çıkıyorum...Eşofmanla spora gidiyormuşta dönüşte ekmek alıyormuşum gibi yapıyorum..Nedense her sabah MECBUR olduğum için ucuz EKMEK almaya gidiyorum demekten utanıyorum..Dönüşte sokağın köşesine gelince elimde poşet koşarak apartmana gidiyorum...Komşularım "spor yapıyorum" diye bana imreniyor!...Eve gelince terli terli hemen banyo yapmaya giriyorum demek isterdim ama bunuda yapamıyorum...Yüksek SU faturasından dolayı önce havlu ile kurulanıyorum sonra ucuz parfümüm ile kötü kokumu kapatıyorum...Eskiden SU faturası daha az gelirdi..şimdi daha çok...Sonradan öğrendim GERÇEĞİ...Eskiden aylık gelen su faturaları şimdilerde 40-42 günde geliyor...4 kişilik ailenin aylık(30 gün) su ihtiyacı ortalama 25-28 tondur...ve bilindiği gibi 30 tonu geçtiğinizde ZAM lı tarife uygulanır...Ve 40-42 günde gelen fatura ZORUNLU olarak ZAMLI geliyor ve ben kullanmadığım suyunda parasını ödemek zorunda kalıyorum...Böyle olunca çocuklar (bir kızım bir oğlum var) haftada 2 defa biz eşimle 1 defa yıkanarak tasarruf yapmaya çalışıyoruz...Eşimde benim gibi 6:00 da kalkıyor ve bize kahvaltı ve çocuklarımıza okulda yemeleri için EKMEK ARASI bir şeyler hazırlıyor...Okul kantininden her istediklerini almalarını isterdim ama bu maaş ile mümkün değil...(4 yıllık fakülte mezunuyum...ingilizcem iyi derece) Çocuklarımız önceleri bundan utandı...(malum tüketim kültürü ve reklamların etkisi ile) ama onlara, daha sağlıklı olacaklarını,büyüğünce daha az sivilceleri olacağını güzel bir dille anlatınca anladılar...paramız az olduğunuda çok iyi biliyor ama asla bunun rahatsızlığını bizlere yansıtmadı benim güzel çocuklarım...Hatta sağlıklı olma konusunu arkadaşlarınada öyle güzel anlatmışlar ki ; "EKMEK ARASI grubumuz bayağı kalabalık oldu baba "diye anlatıyorlar...Aynı şeyi bazı günler bende yapıyorum.İş arkadaşlarım öğle yemeğinde İSKENDER KEBAP falan yemeye gidelim dediklerinde rejim yapıyorum diyorum...ve yılın yarısında hep rejim yapıyorum! Ne de güzeldir İSKENDER KEBAP...ama ona vereceğim 10 YTL ile çocuğuma bir kitap ya da eşime bir bluz alabileceğim düşüncesi ya da 750 gram kıyma alıp köfte yapıp ailece neşe içinde yeme düşüncesi İSKENDER KEBAP dan çok daha güzel...Ben bunları düşünürken benimle aynı durumda olan memurun aldığı RÜŞVET e "bahşiş" diyen devlet adamını görünce tüm neşem kaçıyor...umudum kırılıyor...Utanıyorum...İş çıkışı alış verişi her zaman ben yapıyorum...Hangi mağazada hangi günler ve saatler ucuz mal bulunur ezberledim artık...Ayrıca eşimin ağır paketleri taşımasına gönlüm razı olmuyor...Memur olduğum için her zaman takım elbise giyiyorum ve her zaman çok temiz olmaya çalışıyorum..Hep dış görünüşe göre karar veririz ya benide gören ayda milyarlar kazanan bir adam sanır(maaşım laf aramızda 1021 YTL) sadece evimin kirası 415 YTL ise varın gerisini siz düşünün) Alış veriş bazen o kadar zor olabiliyor ki...Kilosu 7-8 milyon olan Beyaz Peyniri her zaman alamıyorum ve çoğu zaman kilosu 2.5 YTL olan "Lor Peyniri" almak zorunda kalıyorum...gerçi tadı hoşumuza gidiyor artık ama satıcıdan isterken içim biraz buruk oluyor..Şimdi onunda yolunu buldum ; BÖREK için aldığımı söylüyorum...Geçen gün satıcı "abi sizin evde ne çok börek yapılıyor" dediğinde ne diyeceğimi bilemedim...Sabahları apartmanda sucuklu ya da pastırmalı yumurta yapanlar oluyor....öyle güzel kokuyor ki..ama kilosu 16 YTL olan sucuk veya kilosu 40 YTL olan pastırmayı almak bizim aile için artık hayal...sadece bayram sabahlarında sucuk alabiliyorum çocuklarıma...Pastırma koktuğunda eşim ve ben hemen başlıyoruz: "ıyy ne biçim koktu..*********.."..Çocuklarımıza böyle "oyunlar" yapmak hiç hoşumuza gitmiyor ama MECBURUZ...Benimde babam memurdu..ve en son pastırmayı 11-12 yaşımda güneşli bir bayram sabahı yemiştim...tadı hala damağımda...Çocuklarım 8 ve 10 yaşlarında..ve onlar daha hiç pastırma yemedi...Eskiden semt pazarlarında sebze-meyve çok uygun olurdu ve tatil günlerimde hiç üşenmeden giderdim...artık FIRSATÇI aracılar yüzünden oralarda bozuldu...Kış mevsiminde kış sebze-meyveside alamzsam ne alıp götüreceğim ben aileme? Kereviz 4 YTL...Ispanak 2.5 YTL..elma 3 YTL..Portakal 2 YTL...bu yıl hiç mandalin alamadım hem kilosu 3 -3,5 YTL hem de çok az var...bahanede hazır: SOĞUK varmış...Bilinçsiz tarım politikası demiyorlarda...Haftada 2-3 gün bol bol greyfrut alıyorum ve suyunu sıktıktan sonra şeker katıp içiyoruz...Hem çok yararlı hem de kilosu 0,45 ytl...Mağazalar haftada bir gün ucuz meyva-sebze sattığında izdiham oluyor...ve o günlerde ben mesaide olduğum için koca koca poşetleri taşımak zorunda olan eşim için üzülüyorum...Çocuklarım sabahları ekmeklerine krem çikolata sürmeyi çok seviyor...ve ben 500gramı 6 YTL olan "gerçek çikolata" yerine 500gramı 3 YTL olan ve içinde az fındık ve bol soya unu olan "sahte çikolatayı" alıyorum...Hiç seslerini çıkarmadan gülümseyerek yiyorlar...Her sabah mutlaka 1 bardak sütlerini ihmal etmiyoruz...Geçen gün paketin dibinde kalan bir bardak süte bir bardak SU ilave edip iki bardak süt! verirken eşimin gözleri dolmuş...Ağlama dedim, senin suçun yok..."Light süt vermişsin" dediğimde gülümsedi...Okullar kapandığında ve çocuklarım her zamanki gibi çok iyi karneler ile geldiğinde ne yapacağımı şaşırıyorum...onlara ne yapsam az çünkü..ama imkanlarım kısıtlı ve aldığım hediyeler maddi değil manevi değeri fazla olan ÖZEL şeyler...belkide böylesi çok daha güzel...Geçen haziran ayında oğlum şöyle dedi:"Baba annem niye başını örtmüyor? Resmen dondum kaldım..ve korkarak sordum: Neden oğlum? Arkadaşlarıma yaz aylarında top,bisiklet,bebek ve bir sürü oyuncak veriyorlarmış..Ve o arkadaşlarımın hepsinin annesinin başı örtülü"...O kadınların hiç suçu olmadığını ve asıl suçun o oyuncakları dağıtıp OY İSTEYENLER olduğunu 8 yaşındaki oğluma anlatmak için o kadar çok çaba harcadım ki anlatamam...Gün içinde olan gelişmeleri ve doğru yorumları okumak,bilgi sahibi olmak hoşuma gidiyor.Ve bu amaçla hergün "gerçek gazetecilik" yapan gazetelerden bir tanesini almaya gayret gösteriyorum.Ama fiyatları 350 ile 750 Ykrş arasında değişiyor(ayda 12-20 YTL) Bununda çok uygun bir yolunu buldum...Bizim üst katta çok sevdiğim 750 YTL lik gazeteyi okuyan emekli bir hakim var ve gazeteyi okuduktan bir gün sonra atması için kapıcımıza veriyor.Bende kapıcımızdan 100 Ykrş a satın alıyorum..Daha ne olsun değil mi?Bende okluduktan sonra başkalarıda okusun ve gerçekleri görsün umudu ile otobüs duraklarına bırakıyorum...Otobüs dedimde aklıma geldi...Şu bayramlarda BEDAVA OTOBÜS olayı var ya onu sanki lütfediyorlarmış gibi burnumuza sokmuyorlar mı? deli oluyorum...Sorması ayıp ama o OTOBÜSLER zaten benim kuruşu kuruşuna verdiğim VERGİLER ile alınmadı mı? Sen kimin malını kime satıyorsun? Arabam olmadığı için bayram günleri o bedava otobüslere binmek için eşim ve iki çocuğum ile kuyrukta bekliyoruz.Otobüs geldiğinde resmen birbirimizi ÇİĞNEYEREK biniyoruz...İçerisi sıkış tepiş ve bir adım atmak bile İMKANSIZ..ve onca insanın ter kokusu ile LEŞ gibi..Otobüsten indiğimiz zamanki halimiz ile bindiğimiz zamanki halimiz arasında dağlar kadar fark var.Saçımız başımız bozulmuş...kravat bir yerde ben bir yerde...Eşimin saçı arap saçı...ve üzerimizde YÜZ kişinin kokusu...Sevdiğimiz insanlara bayram ziyaretine gitmenin bedeli bile çok ağır..Eğer taksi ile gitseydim 12 YTL tutacaktı ve ben şimdi 12 YTL tasarruf yapmıştım...o para ile bayram ziyaretine gideceğim dostlarıma bir demet çiçek aldım...Nezaketin bile bir bedeli olacağı hiç aklıma gelmezdi...Kurban bayamlarında dinimin gereği olan kurbanı kesemiyorum..Ve komşularım kurban eti gönderdiğinde hem mahçup oluyorum hem de çocuklarım ve biz doya doya ET yiyeceğiz diye çok seviniyorum...Geceleri çocuklar yattıktan sonra hemen tüm elektirik ampüllerini kapatıyoruz...Elektirik faturası o kadar çok geliyor ki anlatamam...Bu "zorunlu karanlık" beni ve eşimi hiç rahatsız etmiyor çünkü çok romantik bir ortam oluyor..Pollyanna olduk vesselam...Evimde bilgisayar ve internet yok...Tek lüksüm pazar günleri öğleden sonra mahallemizdeki internet cafeye gitmek ve 2-3 saat internetteki güzel haber siteleri ve vatanın iyiliği için çaba harcayan PLATFORMLARDA zaman harcamak...dostlar ile buluşmak...bilgiyi ve endişeyi paylaşmak..umudumuzu canlı tutmak amacı ile nacizane güzel yazılar yazmak (şu anda okuduğunuz yazım gibi...) Siteler arasında gezerken beni çok etkileyen bir yazıya rastladım...Bu yazıda KURTULUŞ SAVAŞIMIZIN o büyük kahramanlarının savaş sırasındaki yemek mönüleri vardı...Sabah:bir tas çorba,yarım ekmek...Akşam: Patates,varsa ekmek...bir başka gün...sabah:Lapa...Akşam:Peksimet ve çay...Tam bu yazının etkisinde iken başka bir sitede 2008 yılında Afrikada yaşanan bir DRAM fotoğraflar ile gözler önüne seriliyordu...Fotoğraflarda kerpiçten yüzlerce ev var..ve her evin damında yaptıkları EKMEKLERİ güneşte kurutan insanlar...Önceleri normal gelen bu resimlerin altındaki bilgi notunu okuduğumda SARSILDIM...Afrikadaki o insanların HER ÖĞÜN yediği EKMEĞİN tarifi: TOPRAK su ile karıştırılır ve ÇAMUR haline getirilir...Bu ÇAMUR bir tülbentten geçirilerek içindeki TAŞ ayıklanır ve içine YAĞ,TUZ varsa ŞEKER(şekeri çok zenginler koyabiliyormuş ya da özel günlerde) koyularak bir hamur elde ediliyor..Ve bu hamurdan daire şeklinde parçalar kesilip güneşte kurutulmaya bırakılıyor...ve bu yapılan EKMEK! para ile satılıyor...Yıl 2008...DÜNYA...ve ben o dünyadaki gelişmişliğin simgesi olan internet cafedeki bilgisayar önünde ŞOK olmuştum...Bu duygular ile eve giderken yolumun üzerindeki ucuz mallar satan markete uğradım ve çocuklarıma 3 ay sonra ilk defa bir kavanoz "gerçek bal" aldım...Sürekli almak isterim ama bir kilo "gerçek bal" ın fiyatı 12-13 YTL..ve o Afrikalıları düşündüğümde buna da şükür dedim...Eve gittiğimde yine bir çok gün olduğu gibi MAKARNA yapmıştı eşim ve yanınada güzel bir salata...Ayın nerede ise 12-13 günü makarna ve bulgur yemek zorundayız...Gerçi bulgur geçen yıla göre %100 arttı ama olsun...Eşim o kadar becerikli ki her zaman yaptığı o farklı ve güzel makarna sosları yüzünden makarnadan hiç bıkmıyoruz...ya da bıkmıyormuşuz gibi rol yapıyoruz...ilk evlendiğimiz zamanları hatırladım da..Ne güzel yemekler yapardı...Kıymalı börek...İçli köfte...Çeşit çeşit balık yemekleri...şimdi ancak özel günlerimizde böyle sofralar yapabiliyor ve biliyorum çok üzülüyor...Akşam haberlerde bu ayın enflasyon oranı açıklandı...ve SORUMLULARIN yüzümüze baka baka ALAY ettiğini görmek beni çok üzdü..Enflasyon paketi denen şeyin içinde; serum-uçak lastiği-vida-kablo gibi hayatımızda belki de hiç almadığımız şeyler vardı...ŞEKER-UN-ZEYTİN-PEYNİR olmadıktan sonra %1 olsa ne yazar...Yıllardır sabahları balkonumun altına gelen kuşlara yarım ekmek civarı ekmeği ufalayıp verirdim...özellikle kış aylarında...Artık o yarım ekmeği bile verirken çocuklarımın beslenmesine mani oluyormuşum duygusuna kapıldıysam varın ötesini siz düşünün...Çocuklarımızın yaş günlerinde onlara "hediye" adı altında "ihtiyaçlarını" almak o kadar zoruma gidiyor ki...örneğin; kışlık kaban..çorap..pantolon...Ben bunları yaşarken MİLLETİN VEKİLİNİN! kendisini ,KAHRAMAN TÜRK ASKERİNİN VATAN İÇİN VERDİĞİ uzuvlar sonucu eriştiği mertebe olan GAZİLİK ile bir tutması ve GAZİLER ile aynı hakları kendisine tanıması ile utandım...10 milyar maaşı olan bir vekilin bedava olarak hastahanelerde tedavi görmek için kendisini GAZİ ilan etmesi karşısında ben söyleyecek bir söz bulamadım...Ya ONBİNLERCE GAZİ ve GAZİ AİLESİ?...Ailece televizyon izlerken bazen öyle zor anlar yaşıyoruz ki...Hergün olan yemek programlarına denk geldiğimizde insan yaşadığı ülkeyi şaşırıyor...Gelir düzeyi düşük olan halkın izlediği ve sayısı onlarca olan yemek programlarında bonfile-biftek-avakado dan bahsediyor ve ben çocuklarımın "canı çekmesin" diye hızlı bir şekilde kanalı değiştirmek zorunda kalıyorum...Bu yemekleri yapan sanatçıların! yaptığı SÜT banyoları...BAL masajları ise işin en acı ve komik tarafı...Tuvalete gittiğimizde 9 Litre su haznesi olan sifonu daha az çekmek ya da sifon çekmek yerine 3 litrelik yoğurt kabına koyduğumuz suyu döküp SU FATURASINDAN tasarruf etmek ne kadar insanca değil mi?...Yaz aylarında bir pazar sabahı ailece kahvaltı ediyorduk...Ve bir süre sonra kocaman bir TIR evin biraz ilersinde durdu..Ve yapılan anons sonrasında yüzlerce insan TIR ın önünde kuyruk oldu...VE içindeki görevliler! bir sürü paket dağıtmaya başladı...duyan geliyordu...Hatta görevliler kapı kapı dolaşmaya başladı...Kocaman TIR ın üzerindeki "AMPUL!" resmini gören küçük oğlum; "baba bedava ampul dağıtıyorlar galiba bizde alalım mı?" diye sorunca eşim ve ben gülme krizine tutulduk...ne kadar masumdu...Bizim bakışlarımızdan rahatsız olan bir görevli! bir süre sonra elinde bir paket ile balkonun altına geldi ve "buyrun bu da sizin hakkınız" dedi...ilk şaşkınlığı üzerimden attıktan sonra ve eşim beni tutarken ağzımdan şu kelimler döküldü:" CUMHURİYET SATILIK DEĞİLDİR"...öyle sinirlenmiştim ki gerisini hatırlamıyorum...Benim eşim öğlenleri çocuklarım okuldan geldiğinde ya da çok acıktığımızda her birimize 3 er dilim ekmek hazırlar ve üzerine önce margarin sürer...sonra da üzerlerine kimyon...karabiber..ve şeker serper...önce kimyonlu ve karabiberli ekmekleri sıcak çay ile birlikte afiyetle yeriz sonrada tatlı niyetine şekerli ekmek...inanın bu bizde alışkanlık yaptı...sizede tavsiye ederim..Ama biz bunları yerken 1. eşinin Amerikada ödemediği 500$ lık kahve faturası ya da 2. eşinin 4000$ lık çantasını koluna takarak salına salına yürümesi karşısında tüm huzurumuz kaçıyor...Yıllardır en ucuz ve adi kremleri yüzüne süren ve en ucuz taklit parfümleri kullanan eşim o kadar güzel ki...4000$ çantası ile salına salına yürüyen sıkmabaşlı, eşimi görse bir daha sokağa çıkamaz...Tüm bunlardan sonra dün akşam çocuklar yattıktan sonra eşim ve ben yine ışıkları kapattık ve haberleri izliyorduk...saat 22:00 falan olmuştu...Ve ülkedeki gidişattan SORUMLU olan kişi 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ dolayısıyla katıldığı bir toplantıda bizi dehşete düşüren bir konuşma yapıyordu...KADINLAR GÜNÜ ile ilgisi olmayan ve bu günüde kullanıp PROPAGANDA yapan bir insanı oturmuş dinliyorduk...Ve her söylenen sözden sonra "alkışlamak zorunda olan" kalabalık çılgınca görevlerini yapıyordu...Devlet MEMURU! olan adam açıkça "azalıyoruz...OY umuzu korumamız gerek" diyerek ÜREYİN...ÇOĞALIN diye haykırmaya başlamıştı...Ve sayı bile veriyordu..."EN AZ 3 ÇOCUK YAPIN"...Bak benim bile 4 tane...sağlık bakanının 6 tane...Ülkem hakkındaki TÜM bilgileri ÇOK iyi bilen bu MEMUR daha geçen aylarda açıklanan nüfus sayımında ülke nüfusunun YARISININ 28 YAŞ altı olduğunu bildiği halde "OY" için ÇOĞALIIIN...ÜREYİİİN..diye haykırıyordu..Ve işin acı tarafı KADINLAR GÜNÜNDE kadın bedenine ve sağlığına olan saygısızlığını "OY için en az 3 hatta 4-5 çocuk" yapın diyerek o kadar çocuk ile YIPRANAN kadınları bir "OY FABRİKASI" olarak gördüğünüde açıkça ve bir kez daha gözler önüne sermiş oldu...Daha önce Fetullah Gülen adlı cemaat lideri ve Necmetinin dediği gibi...eee ne de olsa öğrencisi...Aynı toplantıda "kendisi ile ilgili suçlamalara" ise "ispatlayın siyaset elbisemi çıkartırım" diyerek 3 gün önce genelkurmay başkanının "üniformamı çıkartırım" sözüne gönderme yaparak yandaş toplama çabasında idi...Sayın Paşamız söylediği sözlerin bu şekilde kullanılacağının sanırız farkında idi...Öyle ya koca bir ordunun aylar sonrası yapacaklarını planlayanlar bu sözlerin kimler tarafından nasıl kullanılacağınıda çok iyi bilir...Tüm bunları izleyen eşim bir baktım ki durgunlaşmış ve morali bozuk...Ve onu neşelendirmek için bir espri yaptım: "Hadi "OY" için çocuk yapalım..ve isimlerini OYtun...OYlum...OYa ve OYtunç koyalım"...gülümsedi...Ve devam ettim:" SORUMLU MEMURUN dediği gibi asgari ücretin alım gücü artmış ya bende şu andaki işimden çıkıp 400 YTL ye asgari ücretle çalışayım..ve 6 çocuğumuzla birlikte aylık 400 YTL ile geçinelim...hayatta kalalım ve artan para ile 6 çocuğumuzu üniversitede okutup adam edelim...Eğer başaramazsam "Yıllardır giydiğim bu kareli gömleğimi çıkartırım" dediğimde eşim acı ile karışık gülerken bir baktım ki gülmesi kesilmiş ağlamaya başladı...Ve öyle içten ağlıyordu ki..."kim bunlar...biz nereye gidiyoruz...ne olacak bu ülkenin hali...çocuklarımızı nasıl bir gelecek bekliyor" diye hiç durmadan sorular soruyor ve ağlıyordu...sarıldık ve beraber ağladık...Bir anda salonun ışıkları açıldı ve kızımla oğlum içeri girdiler...Bir süredir bizleri dinledikleri ve bize birşey söyleyecekleri yüzlerinden belli idi...Büyük olan kızım(10) kardeşinin( elini tuttu ve şöyle dedi: "Anneciğim lütfen ağlama biz PASTA yiyerek bu CUMHURİYETE sahip çıkamayanların aksine, babamın bize aldığı EKMEK ve LOR PEYNİRİ ile CUMHURİYET başta olmak üzere tüm değerlerimize sahip çıkıp koruyacağız"...Eşimle ikimizin boğazı düğümlendi...mutluluk ve gururdan ne söyleyeceğimizi bilemedik...Ve çocuklarımıza dakikalarca sarıldık...İşte TÜM BU rezillikleri yapanların EN ÇOK KORKTUĞU şey.....Aklı hür, vicdanı hür,ATATÜRK ve CUMHURİYET sevdası ile dolu ve adalete güveni tam olan güzel çocuklarımız..Çünkü onlar ileride HAKİM...SAVCI...GAZETECİ...POLİS..VE ASKER olacak ve "gereğini yapacak"...Şimdi "gereğini yapmayanlarıda" adaletin güvenli ellerine teslim edecek olanlarda onlar olacak...Ve tüm bunları EKMEK ve LOR PEYNİRİ ile yapacaklar....Hiç şüpheniz olmasın...saygı ve sevgi ile arz ederim...en büyük sır...
  7. bu yazıyı aylar önce okumuştum...hatta you tube da da vardı...bilenler bilir bu yazıyı yazanda EN BÜYÜK SIR adlı bir adam...kim olduğunu bilmiyoruz ama yazıları nette çok beğeniliyor..gene hüzünlendim şimdi..bende de bir iki yazısı var..siteye koymak isterim...en son EKMEK ve LOR PEYNİRİ adlı yazısı beni ağlatmıştı.paylaşım için teşekkürler.
  8. nette buldum.çok beğendim.biz nasıl bu hale geldik? SON GAZİ... Bütün İstiklal Savaşı Şehit ve Gazilerinin Anısına Yazılmıştır... Çocukluğumu bilmedim...Gençliğimi yaşamadım...VATAN toprağı bildiğim ANADOLU bana kucaklarını açtı...Beni besledi...doyurdu...büyüttü..ve yetiştirdi...Güneşin yakıcı sıcağında huzur bulmaya çalışırken,dediler ki "vatan elden gidiyor"...bilemedik...duyamadık...sezemedik...sonradan öğrendik ki bu Osmanlı dedikleri bilerek bize haber etmemiş...göz göre göre VATANI...VATANIMI satmaya kalkışmış...bir şey yapmalıydı ama ne? Ben kendi halinde bir insandım...Yedi düvele gücüm yeter miydi hiç? "YETER" dedi sarışın mavi gözlü bir adam...Adını duymaya başlamıştık..ANADOLU yu karış karış gezip VATANI kurtarmak için,yedi düvelin sırtını yere getirmek için,bıkmadan,yorulmadan ve ASLA umutsuzluğa kapılmadan BİZİ çağırıyormuş...Bütün olan biteni anlattı bize...heyecanla...umutla...yanımıza gelirken ne BULGUR vardı elinde ne KÖMÜR...sadece kendisi ve bir iki arkadaşı...Bize yukarıdan bakmadı...hepimizin gözünün içine baktı...ve o ateşi kalbimize bıraktı...Köpüklü bir kahve içti BİZİMLE..."size güveniyorum...sizden başka kimim var ki?" ...ALLAHA emanet olun dedi ve ufukta kayboldu...Uzun bir süre köyde ses soluk çıkmadı...Geceleri düşünür olduk...VATAN elden gidiyor ve bir şey yapmalıydık...çoğumuzun yaşı 16-17...daha ÇOCUKDUK..ama bir anda büyümüş koca adam olmuştuk sanki...BİZ olursak başaracağımızı içtenlikle anlatan bir adam sayesinde bir anda koca adamlar olmuştuk...Yıllar sonra öğrendik...Kimisi ona komünist demiş...kimisi başbuğ...bazısı daha ileri gidip din düşmanı hatta dinsiz demiş...ama biz ona ATATÜRK dedik...Aylar sonra haberler gelmeye başladı...Gavurlar ANADOLUNUN her yerini istila etmeye başlamış...ve gittikleri her yeri yıkıp yakmışlar...kadın ve kızlarımıza yaptıklarını ise tahmin bile edemezsiniz...Bir gece hiç uyuyamadım...saatler geçti ama nafile...en sonunda KARARIMI VERDİM..sabah namazını kıldım...eski silahımı hazırladım...bir iki eşya ve biraz azık alıp gün doğarken yola koyuldum...çok geçmeden gördüm ki benim gibi ON BİNLERCE vatan evladı da o gece uyumamış...selamlaştık...sarıldık...arkamıza baktık...geri döneceğimize söz verip vedalaştık...kol kola şarkılar söyleye söyleye VATANI KURTARMAK için yola çıktık..Ben-Hayta Kazım-Ferit-Mustafa-Sarı Hamdi ve daha niceleri...biz cepheye giderken arkamızda kalanlar oldu...kara çarşafa bürünüp kadın kılığında saklananlar...topal numarası yapanlar...dağlarda gizlenenler...Yıllar sonra duyduk ki onlarada TÜRK MİLLETİ deniyormuş...savaşta aldığımız yaralar bize koymadı ama bu bize çok koydu...VATAN için...anam için...babam için..yavuklum için...çocuğum hatta torunum için...SENİN için yola koyulduk...Kimse bizi zorlamadı...kimse bize para ya da altın vaat etmedi...kimse bizi BULGUR ve KÖMÜRLE satın almadı...alamazdı zaten...çünkü biz helal süt emmiş,namuslu,imanlı,inançlı ve vefalı TÜRK MİLLETİ idik...Düşmana bakıldığında sayımız o kadar azdı ki...Hatta çoğumuz asker bile değildik...Dedim ya daha ÇOCUKTUK...Bizden 3-5 yaş büyük abilerimiz vardı.Bir iki cephede savaşmışlar...Yıllarca sefalet içinde savaştıktan sonra tam dinlenmeleri gereken bu adamlar o yorgun hallerine aldırmadan bizim önümüzde yürüyüp yol gösterdiler..Bazıları 4 yıldır cephedeymiş...Yüzüne baksan 30-35 yaşında dersin ama daha 23 ünde...bazısı tek kollu...bazısı topal...Geride kalıp KAÇAN-SAKLANAN insan müsveddelerini gördükçe hepsi ile gurur duyduk....Talimgaha geldiğimizde bir baktık ki bizim gibi VATANIN NAMUSU için toplanmış binlercesi daha vardı...İZMİRLİ...UŞAKLI...ANKARALI...SİVASLI...MARDİNLİ...Önce takım takım manga manga ayrıldık...Ben DELİ Çavuşun mangasındaydım...Önceleri biraz ürktük çünkü çavuş gayet normal aklı başında ve askeri yetenekleri mükemmel birisiydi...İnsancıl ve sevecendi...Az konuşurdu ama öz konuşurdu...Neden" DELİ çavuş" dediklerini SAKARYA CEPHESİNDE öğrenecektik...Aylarca eğitim gördük...Bizden önce gelenler eğitimi bitirdikten sonra hemen cepheye gidiyorlardı...Hayta Kazımla,Sarı Hamdide benim mangaya düştü..çok sevindik...Eğitimler çok büyük bir disiplin içinde ve ciddiyetle geçiyordu...Ancak şartlarımız çok kötüydü...yemekler hep aynı idi..içtiğimiz su biraz pisti ama tadı güzeldi...Allahtan ekmeğimiz ve lor peynirimiz hergün düzenli gelirdi...çayla ne güzel olurdu...Komutanlarımız anlatmıştı....Talimgahın çevresindeki köylerdeki TÜRK KADINLARI hiç bir bedel istemeden bu ekmeği ve lor peynirini hergün yapıp bize gönderirlermiş...hergün binlerce ekmek...arada kendi ördükleri çoraplar..fanila...içlik...birgün erzak konvoyunda bende vardım...köye girdiğimizde çok şaşırdık..sanki bir fabrika..ordan oraya koşuşturan kızlar,bacılar hatta yaşlı teyzeler...Kimisi çobanlık yapıyor...kimisi çorap örüyor...bazısı hamur açıyor..bir tek oturan kadın bile yok..Ekmekler arabaya yüklenirken 70 lerini çoktan geçmiş bir teyze elinde su testisi ile yanımıza geldi.."al oğul susamışsındır"..su çok soğuk ve güzeldi..içtikten sonra sordum: "bir isteğin bir emrin varmı teyze" dedim..."Var oğul dedi"..."Bak, bu bacılarının yüzlerine,gözlerine bir bak...hiç gülümseyen hatta gülen birisi var mı? Yüzlerinde ya da gözlerinde neşe kırıntısı var mı?...Hiç dikkat etmemiştim gerçekten köydeki kadınların hepsi çok sessiz ve donuk bakıyorladı...Tek dikkat çeken şey işlerini yaparken gösterdikleri hamaratlık ve seri hareketlerdi...Yaşlı teyze devam etti: "Bizim köy gibi onlarca köy var böyle...kocaları-yavukluları cephede şehit olmuş..Düşman askeri tarafından tecavüze uğramış,işkence görmüş binlerce kadın,kız..hatta çocuk!...Ben bile şu yaşımda yaşadıklarıma inanamıyorum...bu gözlerimin gördüğü *********likleri hayal bile edemezsin oğul...geceleri bu köyden sadece HIÇKIRIK ve GÖZYAŞI duyulur...Bizim içimizdeki İNTİKAM ATEŞİ o tahmin ettiğin NAMUS anlayışı değil....Önemli olan VATANIN NAMUSU...Köydeki son buğday tanesi bitene,sen keçi ölene dek BİZ buradayız...Onlar bittiğinde bütün köy MERMİ TAŞIMAK üzere "zafer yoluna" katılacağız...MERMİMİZ bittiğinde alıcaz elimize taş-sopa-odun bütün gücümüzle gavurun üzerine doğru koşacağız...Şehit olan oğlum için..topal kalan kocam için...NAMUSUM için..."...Söyleyecek tek kelime bulamadım..boğazım düğümlendi...anamın elini öptüm...Talimgaha geri döndüm...Akşam mangadaki arkadaşlara olanları anlattım...Bir süre hiç konuşmadık..birer cigara yaktık...sonra Sarı Hamdi sessizliği bozan bir laf etti; "Gardaşlar, bundan yıllar sonra tüm bu fedakarlık,acı ve yokluğu UNUTUP bizim bıraktığımız vatana İHANET eden olursa ne yapacağız? öyle bir şey olacaksa BİZ neden topal kalıyoruz? Benim bacıma neden tecavüz ediliyor? Biz neden ŞEHİT oluyoruz?"....Sarı Hamdinin niye böyle bir konuşma yaptığını anlamıştım...Biz köyden yola çıktığımzda bizimle gelmeyen,kaçan,korkan MOLLALAR aklına gelmişti...Her an ülkesini,karısını,kızını hatta kendisini SATABİLECEK olan MOLLALAR....Bizim kadar namaz kılmaz,kuran okumazlardı ama nedense iki lafın birinde hep DİN-ALLAH kelimelerini kullanırlardı...Hep bir şeyler için para toplar sürekli tespih çekerlerdi...Mustafa Kemal Paşanın köye geldiği gün bir hareketlenme oldu bunlarda...Paşa gittikten sonra arkasından çok kötü sözler ettiler...biz VATAN ELDEN GİDİYOR derken bu MOLLALAR "din elden gidiyor..Osmanlı elden gidiyor" diye bir şeyler gevelediler ama fazla taraftar bulamadılar...o gece uyumadan önce tüm manganın aklında şu soru vardı: "Yıllar sonra koca bir milletin içinden çıkan bir takım insanlar en üst makamlara geldikten sonra ÜLKESİNİ SATABİLİRLERMİYDİ?"...o gün o kadar saftık ki hepimizin cevabı "hayır" olmuştu...Ama çok uzun süren hayatımız; tüm bu korkularımızın GERÇEK olması ile geçecekti...Sabah talimgaha kötü haber geldi...ilk giden guruptan yüzlerce arkadaşımız şehit olmuş bir o kadarıda gazi...Gariptir,çocuk denecek yaşta olmamıza rağmen hiç birimiz korkumuyorduk...Komutanlarımız bir hafta içinde cepheye gideceğimizi söylediğinde çok sevindik..."Mustafa Kemal Paşa talimgaha gelecek" dediler...Bizim mangadaki bir çok kişi onu görmemişti..ama ismini duymuşlardı...Güneşin tepemizden hiç eksilmediği çok sıcak bir nisan sabahı paşa geldi...bizim köye geldiğinde normal giyimli idi..şimde ise üniformalıydı...Sabah bütün talimgah takım takım manga manga dizildik...artık cepheye gitmek için hazırdık...Paşa ,çok kısa ama etkili bir konuşma yaptı...Öğlen yemeğinde bizimle bağdaş kurup ekmeğimizi paylaştı...SON YEMEĞİMİZ çok güzel ve boldu: Patates-taze ekmek-soğan ve kuru fasulye...hem de ETLİ...yemekten sonra birer cigara yakacaktık ki "namaz vakti" dediler..Unutmuştuk bu gün CUMA idi...Abdest aldık...ve binlerce kişi hep birlikte namaz kılmak için saf tuttuk...Mustafa Kemal Paşa en önde bizimle birlikte namaz kılarken artık HAZIR olduğumuzu anlamıştık...Namazdan sonra Sarı Hamdi yanıma geldi ve sordu: "DİN-ALLAH diye ortalıkta dolaşan MOLLALAR nerede?"......Sabah ilk ışıklarla birlikte yola koyulduk..DELİ çavuşun önderliğinde olan mangamız Yüzbaşı Hikmetin komutasında idi...Bizim gibi iki manga daha vardı ve bize "baba" diye bir lakap takmışlardı...Sebebi son ana kadar geride beklemek ve ZAMANI gelince HER ŞEYİ yapmak...Hepimizi özel olarak seçmişlerdi...İlk mola yerinde bir süre dinlendik...Cepheye çok yaklaştığımızı duyduğumuz top seslerinden anlayabiliyorduk...Yaşlı anamın sırtına alıp 1 günde götürdüğü topun sesi 10 saniyede kulağımıza geliyordu...Silahlarımızı son kez kontrol ettik...biraz ekmek ve soğan yedik...ve tekrar yola koyulduk...Gece karanlığında görev yerimize geldik...AMAN ALLAHIM! hiç bitmeyen kurşun sesleri...top sesleri...bağırtılar...iniltiler...cehennem bu olmalıydı...Yüzbaşımız komutan çadırına gidip geldiğimizi bildirdi...yaklaşık 1 saat sonra bütün o top ve kurşun sesleri bir anda kesildi...Daha önce gelen arkadaşlar anlattı; gece belli bir saatten sonra böyle oluyormuş ve sabahın ilk ışıklarına sürüyormuş..buna "ölüm sesizliği" diyorlarmış....Düşman hattına gidip bilgi toplayan manga geri döndüğünde anlattıkları bizi biraz ürküttü...Makinalı Tüfek denen bir silahtan bahsediyorlardı hep..Dakikada binlerce mermi atıyormuş....En çok şehit ve gaziye o silah sebep oluyormuş...Gavurun elinde bu silahtan yüzlerce varmış...bizde ise bir kaç tane....Cephenin her yanı insan dışkısı kokuyordu...birde temmuzun sıcağı eklendiğinde koku dayanılmaz oluyordu...Şehit olan kahramanlarımızı gömmeye bile vakit olmadığı için her yer dayanılmaz bir insan dışkısı ve ceset kokuyordu...ilk bir kaç gün bu koku yüzünden ne uyuduk ne de yemek yiyebildik...çünkü sürekli kusuyorduk...Daha önce bir çok cephede savaşmış olan abilerimiz bu kokuya alışmışlardı...Deli çavuş akşam yemeği sırasında yanımıza geldi..."bugün biraz daha iyisiniz değil mi? Aman dedi sakın kendinizi bırakmayın....biliyorum şu çocuk halinizle bile gördükleriniz tek kelime ile DEHŞET ama güzel günleri hayal edin..yavuklunuzu hayal edin..çünkü koca bir milletin KADERİ SİZLERİN ELİNİZDEKİ O ESKİ SİLAHTA HATTA BEDENİNİZDE!...."BEDENİNİZDE" ile neyi kast ettiğini daha sonra çok acı öğrenecektik...Neden Deli çavuş dediklerinide öğrenmiştik...Çanakkale savaşında düşman Deli çavuşun köyünü basmış...bizim çavuş hemen öne çıkıp direnmiş...Ve düşman komutanı öldürmekten daha beter eden şeyler yapmış bizim çavuşa...daha sonra o da yetmemiş çavuşu bir ağaca bağlamışlar...ve insanın nasıl HAYVANLAŞTIĞININ ispatı olan şeyleri gözleri önünde yapmışlar...babası,anası,karısı ve hatta küçük kızına yaptıklarını burada yazmak bile çok *********.ve tüm bu *********liklerden sonra tek kurşun ile hepsini öldürmüşler...ve tüm bunları gören çavuşun ne durumda olduğu bir yana hala yaşıyor olması bile bir mucize sanırım...Mustafa Kemalin ordusuna katılmak isteyenlerin isim listesi yapılırken çavuşun yaşadıklarını duyan Teğmen sormuş: İntikam için mi katılacaksın yoksa VATAN için mi? Bizim çavuş hiç tereddüt etmeden cevap vermiş: VATAN İÇİN !.....Dün gece bütün moralimizi bozan bir şey oldu...Bizim manga geceleri İlk yardım çadırının yanındaki mevzilerde kalıyordu...ve yoğun çatışmadan sonra gece bir sürü yaralı getirdiler...AMAN ALLAHIM!...kolu bacağı hatta bacakları olmayan bir sürü yiğit getirdiler...Ameliyat yapılırken duyduğumuz bağırtılar yerleri,gökleri sanki yırtacak...Yokluğun son aşamasındaydık...ve yaraya naftalin basıldığını duymuştuk..ilaç yerine...Saatlerce süren bu çığlıklar birer birer kesildiğinde öğrendik ki kimisi kan kaybından ölmüş...kimisi ise acıdan dolayı bayılmış...Tüm bunların içinde daha fazla dayanamıyanlarımız oldu ve ağlamaya başladı..hem de hıçkıra hıçkıra...dakikalarca ağladılar...onları teselli etmeye çalışan bizlerde aynı durumda idik...bir bahane olsa ya da dokunsalar bizde ağlayacaktık...Hepimiz çocuktuk....anlıyormusunuz...ÇOCUK!...Yüzbaşı ve Deli çavuş ustalıkla ortalığı yatıştırdı..ve bir iki saat uyumak üzere tekrar yerlerimize döndük...Tüm olanlardan sonra Sarı Hamdi tekrar sordu:"DİN-ALLAH diye ortalıkta dolaşan MOLLALAR nerede?"...bilmiyorum dedim...artık onları düşünmek bile istemiyorum...Ağustosun yakıcı sıcağında artık yemek sıkıntısıda çekmeye başlamıştık...günde yarım ekmek ve bir patates ile düşmana saldırıyorduk...göğüs göğüse çarpışıyorduk...Bizim takımdan onlarca yiğit şehit oldu...Yüzbaşımız kolundan yara aldı ama hala görevinin başında...Savaş çok yakında bitecek diyorlar...savaş bitmese bile bu kadar az yemek ve su ile daha ne kadar yaşayabiliriz bilmiyorum...Çok zayıfladık...hepimiz 10-15 kilo verdik..İzmirli Ayı Rıza geldiğinde 100 kilo falandı..zaten o yüzden AYI lakabını takmıştık...o şimdilerde 65 kilolarda...tanımakta bile zorlanıyoruz...Düşman artık her yerde...uçakları...makinalı tüfekleri..topları hiç susmuyor...Daha haberini yeni aldık..Mustafa Kemal Paşa haftalardır cephedeymiş...Bir anda büyük bir moral bulduk...iki üç gündür cephede tek bir kurşun sesi bile yok...Komutanların dediğine göre SONA YAKLAŞIYORMUŞUZ...Ağustos ayının son günleri idi...bütün takımlar, mangalar bir araya geldi...Komutanlarımız VEDA niteliğinde bir konuşma yaptı...Tüm gücümüzle BİR KERE daha saldıracağız dediler...Sonrası...meçhul...Tüm erzak bir araya getirildi...ve kazanlarda karıştırılıp garip bir lapa yapıldı...SON YEMEĞİMİZDİ...biliyorduk...ve yavaş yavaş yemeye başladık...yemek sonrası içtiğimiz su dışında son suyumuz mataramızdaki sulardı...Mangadaki tüm arkadaşlar birbiri ile vedalaşmak istiyordu ama kimse ilk adımı atmaya cesaret edemedi...o son geceden sonraki 4 gün hiç uyumadık...Sabah saat 5 civarı topçularımız son mermilerini hedefe göndermeye başlamıştı....İşte Kadriye ananın omzunda taşıdığı mermi...işte Fatma ablamın belindeki mermi..dahası var...Nazif amcanın yaşlı elleri ile atölyede döktüğü mermi...hepsi yağmur gibi yağmaya başladı...Sıra bize gelmişti...2. süvari birliği ilk öne atılan guruptu...Şimdi cehennem bizdik...ve geleceğe,güzel günlere,umuda doğru koşuyorduk...Emir geldi ,bizim manga bir tepeyi saatlerdir işgal etmiş olan ve onlarca yiğidin canına mal olan bir MAKİNALI TÜFEĞİN icabına bakacaktı...Tepeye o kadar iyi gizlenmiş ki vurmayı bırakın görmek bile mümkün değil...yaklaşık yarım saat uğraştık ama nafile...bulunduğumuz yerden onlarca yiğidin şehit olduğunu gördük.."Artık zamanı geldi" dedi DELİ çavuş..."Tek bir şansımız var çocuklar tüm manga hiç tereddüt etmeden makinalının üzerine doğru koşacağız...birimiz,bir kaçımız hatta hepimiz öleceğiz ama başka şansımız yok...o makinalıyı durdurmamız gerek... Koca bir milletin KADERİ SİZLERİN ELİNİZDEKİ O ESKİ SİLAHTA HATTA BEDENİNİZDE! dediğinde ne demek istediğini şimdi anlamıştık...Son kez birbirimize baktık...mataramızdaki son suları içtik...ve geleceğe,umuda,güzel günlere,ÖZGÜRLÜĞE doğru koştuk...DELİ çavuş...ah deli çavuş..en önde öyle hızlı koşuyordu ki yetişmek ne mümkün...makinalının hain kurşunları ilk ona isabet etti...ama hala ayakta idi...ikinci kurşun...hatta üçüncü..tam o düşerken arkasından ayı Rıza... "deyyuslar" diye sesini duduk bir an iki kurşundan sonra o da şehit oldu..ama o yiğitlerin sayesinde makinalıya o kadar çok yaklaşmıştık ki...Sarı Hamdi kolundan yaralandığında son hamle ile süngüyü gavurun beynine saplamıştım...Hayatımda ilk defa sevinç ve acıyı aynı nerecede yaşıyacaktım...aynı duyguyu o gün diğer tepelerde de yaşayan bir çok Mehmetçik vardı...İki gün sonra savaş bitti dediler...İlk başlarda hiç bir şey hissedemedik..Sarı Hamdinin bir kolunu kestiler...ben hiç yara almadım...ve köye geri döndük...Tüm acılarımızı unutmaya çalıştık ama asla unutamadık...Ne DELİ Çavuşu ne Ayı Rızayı..açlığı....yokluğu...fedakarlığı...acıyı...vefayı..hiç birini ASLA unutmadık...Ama SİZ UNUTTUNUZ...Çok fazla da bekleyemediniz...10 Kasım 1938 saat 9 :06 dan itibaren Hainliğe...vatanı satmaya...bölmeye...yok etmeye son hızla devam ettiniz...TEK SİLAHINIZ vardı...İSLAM DİNİ..."din elden gidiyor" diye halkı DEVLETE karşı kışkırtınız...ayaklandırdınız...Menemende KUBİLAYIN başını kesenin torununu meclis başkanı yaptınız...Kalpazanlıktan suçu olanı 2. adam,trilyondan şaibesi olanı 1. adam yaptınız...Halkı için savaştan sonra bile çırpınan ve günde iki saat uykular ile ülkeyi baştan yaratan ve bu sağlıksız koşullardan sonra 56 yaşında ölen ATATÜRK ü bile unutturmak için elinizden geleni yaptınız...Bilinçli olarak ona ********* yakıştırmalar yapıp bir sürü çamur attınız...Mezarında bile olmasından rahatsız oldunuz...."10 kasımda kazık gibi dikiliyoruz" diyecek kadar basitleştiniz...İslam dininin en güzel yaşandığı ülkede utanmadan "din elden gidiyor" dediniz...Bu ülkede ne zaman ezan sustu? Kimin namaz kılmasına karışıldı? Utanmdan ALLAHIN adını ağzınıza alıp siyaset yaptınız...Taraftar toplamak için CİNSELLİK ve PARAYI kullanan sapık tarikat lideri ve cemaatlerin esiri ve oyuncağı oldunuz..."halk isterse ŞERİAT bile gelir" diyenler darağacında sallandı ama hala akıllanmadınız...Hayvanlar gibi çoğalmak için "en az 3 çocuk" masalını haince-sapıkça ve şerefsizce 2008 yılında bile anlattınız...Milli benliği yok etmek için İSTİKLAL savaşı kahramanlarının adları yerine sokak ve caddelere şeyhlerin-şıhların-hocaların ********* isimlerini koydunuz...Masum minik yavrularımın beynini küçük yaşta yıkayıp LAİK TÜRKİYE düşmanı milyonlar yarattınız...En ********* emellerinizi gerçekleştirmek için ülkenin tüm kurumlarına sızdınız...Benim kanım ve terimle yoktan yapılmış olan devlet kurumlarını birer birer ve yok pahasına sattınız...Deli çavuşun kanının aktığı yerleri araplara-ingilizlere satmak için birbiriniz ile yarıştınız...Herşeyi kullanmaktan utanmadınız...Çanakkale savaşında 200 küsür kiloluk mermiyi kaldıran Seyit onbaşının bu işi Adreanalin hormonu ile yaptığını bildiğiniz halde İMAN dediniz...Ülkeyi satan Osmanlıyı hala yaşatmak için elinizden geleni yapıyorsunuz...oy uğruna TÜRK MİLLETİ kelimesini ağzınıza bile almaktan çekiniyorsunuz...Namus ve islam dinini kafanıza geçirdiğiniz bir BEZ PARÇASI ile temsil etmeye çalışırken nasıl ********* bir halde olduğunuzu bile göremiyorsunuz...ATATÜRK e...Cumhuriyete....Laikliğe...Türk ordusuna..Yargıya... dil uzatanlara OY VERMEYE...DESTEKLEMEYE...ALKIŞLAMAYA...devam ediyorsunuz...Ülkenin nereye gittiğini hala görmek istemeyenler milli mücadelenin başladığı SİVAS ve ERZURUM illerini göremiyorlar mı? O ruhun başladığı iller MOLLA YUVASI olmuşsa vay benim ülkeme...Günde 5 vakit ATATÜRK e dil uzatan hainlerin resimleri toplantılarda ATATÜRK posterinin yanına asılır olmuş...İslam dininin kutsal kitabı kuranı kerimden aldıkları ayetler ile devletin kurumlarına laf atanlar en üst makamlara gelmiş...Sürekli ORDUYU ve YARGIYI hedef gösteren deyyuslar her yere hakim olmuş...Vatanı bölmek için dağa çıkan BÖLÜCÜYE saygı sözcüğü olan SAYIN ı diyene OY vermişsiniz...Kutsallığı tartışılmaz ŞEHİDİME "KELLE" diyeni BAŞtacı yapmışsınız...Mermi taşıyıp, ekmeğimi veren ANAMA laf atan hainin altına makam arabası ve uçak vermişsiniz....İSLAM DİNİ ile BÖLÜCÜLÜK yapanları destekleyen yüzlerce gazete,dergi ve radyo açıp,okullar yapmışsınız...Bu bölücülerin sahibi olduğu marketlerden alış-veriş yapmak için sabahın köründe kuyruklara girer olmuşsunuz...Yaptığınız SUÇUN cezasını verecek olan kurumların başındaki adamlara cenazelerde ÖLÜM TEHDİTLERİ savurur olmuşsunuz..Sürekli sizlere YALAN söyleyenlerin yollarına güller dökmüşsünüz...VATANI SATMAK için yola çıkanları bağrınıza basmışsınız...Bizim yani İSTİKLAL savaşı gazilerinin varlığı sizler için hiçbir şey ifade etmemiş...Bizlerin yaşadıklarını anlatan binlerce kitap yazıldı ama hiç işe yaramamış...Arkadaşlarım için yapılan büyük ve görkemli şehitliklerin ne anlattığını bile anlayamamışsınız ya da anlamak istememişsiniz...Bizi bile kullandınız...bayramlarda yanımıza gelip resim çektirdiniz...o resimleri bile bir yerlerde kullandınız...upuzun ömrüm tüm bunları görmekle geçti...cephede yaşadığımız acıların yanında bu yaşadıklarımız çok daha kötüydü...çünkü tüm bunları yapanları gördükleri ve bildikleri halde DESTEKLEYECEK olanların sayısının ON MİLYONLARCA olacağını kim bile bilirdi ki ? Sorarım size; ATATÜRK niye öldü...Deli çavuş neden mermilerin üzerine kendini attı...Sarı Hamdi neden bir kolunu kaybetti? Küçücük yavrular neden tecavüze uğradı? Analar niye oğulsuz, bacılar yavuklusuz kaldı? Daha kötüsü ben niye bu kadar çok yaşadım? Tüm bunları görmek için mi? Tüm bunları yapanların "yeni temsilcisi" seçim öncesi UTANMADAN almış yanına bir sıkmabaşlıyı ELİMİ ÖPEMYE GELDİ...Yanında bin tane kamera ile...Ben yüz yaşımı geçmişim...ne geleni bilirim..ne gideni...SENİN KİM OLDUĞUNU BİLSEYDİM ÖPTÜRÜRMÜYDÜM ELİMİ?...Beni bile kullandın...Öldüğümde ne yaptığınızıda öğrendim...Çok sönük bir cenaze töreni yapmışsınız...Benim için değil tüm arkadaşlarımın ruhu için,İSTİKLAL SAVAŞI ruhu için...umutları canlı tutmak için büyük ve görkemli bir tören yapmanız gerekirdi...Kurtuluş savaşı bilincini canlı tutmak için bu gerekli idi....Ama korktunuz....cesedimin bile işe yaramasından korktunuz...Ölümüm ile birilerinin UYANMASINDAN korktunuz...Artık BİZ yokuz...Ben ATATÜRK üme ,Deli Çavuşa,Ayı Rızaya,Uğur Mumcuya,A.Taner KIŞLALIYA,Sarı Hamdiye,bana su veren yaşlı teyzeme kavuştum....Bakalım bundan sonra siz nerelere kavuşacaksınız...SİZLERE HAKKIMIZI HELAL EDİYOR MUYUZ? ETMİYOR MUYUZ?...Bunun cevabını SİZLER biliyorsunuz... BİZ at pisliği içindeki ARPAYI yiyerek bu vatanı kurtardık...SİZLER BULGUR ve KÖMÜRE bu vatanı sattınız....cennete vardığımda Sarı Hamdi hemen yanıma geldi ve sordu MOLLALAR NEREDE? her yerde Hamdi dedim HER YERDE!...Haydi, yolunuz açık olsun....en büyük sır...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.